Yeni Üyelik
22.
Bölüm

21.BÖLÜM: Zincirlerinden Kurtulmak

@sagetaylors

 

 


Sara ve Fabio'yu denizin üzerine inen Floatplane tipi bir deniz uçağına bindirerek ülke dışına gönderdikten sonraki gün Franco, aniden Daniella'nın otele dönmesine karar vermişti. Daniella, bu kararının adamın telefonuna gelen bir haber yüzünden- Carlos ona ve Dani'ye yeni ve son model birer cep telefonu getirmişti- olduğunu tahmin ediyordu. Franco elbette ona bu konuşmadan bahsetmemişti ama konunun Meksikalılarla ilgili olduğuna cebindeki son kuruşuna kadar bahse girebilirdi.

Daniella'yı apar topar sahilde bekleyen Russo adındaki bir adamın arabasına bindirmiş ve daha sonra arayacağını söyleyerek gitmişti.

Roberto Russo, altmışlarında sakin görünen ve yıllanmış bakışlarından zekâ fışkıran bir adamdı. Yüzünde; yaşadığı hayatın oldukça çetin geçtiğinin kanıtı olan derin çizgiler vardı.

Franco adamın yakın bir aile dostu olduğunu ve ona her konuda güvenebileceklerini söylemişti. Ancak adamda Daniella'yı rahatsız eden garip bir şey vardı. Sebebi; ona karşı fazla nazik olması veya yol boyunca ona ailesiyle ilgili sorular sorup durması değildi. Belki de adam, büyükanne ve büyükbabasının eski bir tanıdığıydı. Ya da Roberto Russo, yalnızca fazla meraklı bir adamdı, bilmiyordu. Tek bildiği Franco'nun ona öz babasından daha çok inandığıydı.

Daniella bindiği arabanın arka camından Franco'ya bakarken içinden bir parçanın da onunla birlikte kaldığını hissetmişti. Ona ne kadar kısa sürede bağlandığını kendine itiraf etmekten nefret ediyordu. Aradan koskoca bir hafta geçmişti ve lanet herif onu bir kez bile aramamıştı.

Carlos'un ona verdiği telefonda -Franco telefonu vermeden evvel diğerini denize attığı için ondan özür dilemesini istemişti- acil durumlarda ona ulaşabilmesi için özel bir numara kayıtlıydı. Fakat Daniella bu numarayı ne aramış ne de mesaj atmıştı. Onu arayıp ne diyecekti? Günlerdir meraktan deliye döndüğünü, dokunuşları için yanıp tutuştuğunu ve onu kollarına alacağı günü iple çektiğini mi? Onu düşünerek kaç kere kendinde dokunduğunun sayısını bile hatırlamıyordu.

Tanrım...

Tıpkı aptal ve takıntılı bir âşık gibi davranıyordu. Fakat Franco'yu düşünmediği tek bir an bile yoktu. Bazı geceler odasında yatarken bir ses duyuyor ve kendini tüm odaları kontrol ederken buluyordu. Hayal kırıklığı ve kederle yatağına döndüğünde ise onu umursamayan bir adamı düşündüğü için her seferinde kendine lanetler ediyordu. Nerede ve nasıl olduğunu haber vermek bu kadar zor muydu? Bencil Piç.

"Bir şey mi dedin tatlım?"

"Hı?" Daniella hızla başını kesme tahtasından kaldırıp kapının eşiğinde ona bakan Paola'ya baktı. Yüksek sesle düşündüğünü fark etmemişti.

"Ah, hiç. Yalnızca kendi kendime konuşuyordum."

"İki kez seslendim ama duymadın."

"Üzgünüm. Dalmışım. Bir şey mi oldu?"

"Arka bahçenin masa örtülerini şimdi mi sermemi istersin yoksa yarın sabahı mı?"

"Sanırım yarın sabah yapsak daha iyi olacak."

"Nasıl istersen."

Sonunda büyük gün gelip çatmıştı. Daniella içindeki sıkıntının bir kısmının da açılışın neden olduğu gerginliğe bağlı olduğunu düşünüyordu. Döndüğünden beri kendini sürekli olarak otelin işleriyle meşgul tutarak bu stresi yenmeye çalışmıştı ama açılış yaklaştıkça telaşı giderek artıyordu.

Bu zorlu süreçte Paola ve Dante'yi işe almakla ne kadar doğru bir kara verdiğini bir kez daha anlamıştı. Çalışkan çift, yokluğunda tüm işleri yoluna koymuştu: yeni mobilyalar taşınmış, perdeler asılmış, mutfak ve banyodaki tüm eksikler giderilmişti. Çitler boyandıktan sonra renkli fenerler ve ışıklandırmalar bahçenin belirlenen noktalarına asılmıştı. Sognare'nin yeni, ay ışığı rengindeki tabelası artık açık denizden bile rahatlıkla görülebilen parlak bir deniz fenerini andırıyordu.

Taşlık araç yolu da artık kullanıma hazırdı. Daniella çevresine ektiği rengârenk çiçeklerin açtığını görünce çok mutlu olmuştu. Büyük annesinin tavsiyeleri işe yaramış, bahçeleri sonunda eski ihtişamına kavuşmuştu. Arka bahçedeki dev meşe ağacına asılmış tahta salıncak, fildişi rengi kamelyalar, renkli kuş evleri ve süs havuzuyla Sognare, gerçekten de bir rüya oteline benziyordu.

Önceki gün Stella ile telefonda konuştuklarında açılışa mutlaka büyükbabasıyla birlikte geleceklerini söylemişti. Otelin son halini gördüklerinde acaba ne düşüneceklerdi? Stella onunla gurur duyacak mıydı? Ya büyükbabası? Yıllarca emek verdiği oteli hatırlayıp hatırlamayacağından bile emin değildi. Tek bildiği onlar yanındayken bugünü daha rahat atlatacağıydı.

"Başka bir şey yoksa ben resepsiyona geçiyorum tatlım. Günlerdir telefon hiç susmadı. Herkes Sognare'nin ne zaman açılacağını ve boş oda olup olmadığını soruyor. Şimdiden odaların yarısı tutuldu bile. Bu, gerçekten inanılmaz."

"Arayanların çoğu buranın eski müşterileri Paola, bu kadar heyecanlanma. Yenilenmiş halini ilk görenlerden olmak ve komşularına hava atmak için acele ediyorlar sadece."

"Peki ya şehir dışından gelmek isteyen misafirler? Onlar için ne diyeceksin?"

"Hafta sonu kasabada panayır olacağın duyan turistlerdir. Açılışı neden bu kadar kısa sürede yapmak için acele ettim sanıyorsun?"

"Hepsinin bir tesadüf olduğuna inanmamı bekliyorsan yanılıyorsun canım. Tüm bunlar kızım, senin başarın."

"Bizim başarımız." diye düzeltti Daniella.

"Ah," Paola onu eliyle savuşturdu. "Biz sadece işimizi yaptık. Aylardır kocam oradan oraya gezinip ufak tefek işler yapıp duruyordu. Sayende güzel ve devamlı bir işimiz oldu."

"Bu kadar hazırlıktan sonra umalım da bir aksilik çıkmasın."

"Bence o hayırsız kardeşin gelmediği sürece hiçbir aksilik çıkmaz."

Bir parçası Paola'ya hak verse de Daniella Luigi'nin açılışa geleceğini hiç zannetmiyordu. Başından beri bu oteli istemediğini açıkça belirtmişti. Keşke onunla aynı hayallere sahip olabilselerdi. Şu sıralar aileden birinin desteğine her zamankinden daha çok ihtiyacı vardı. Fakat Luigi asla böyle bir şey yapmazdı. Ne yazık ki, Sognare'den de ailesinden olduğu gibi tüm varlığıyla nefret ediyordu.

"İkramlar enfes görünüyor." Paola tezgâhın üzerine dizilmiş tabaklar dolusu aperatifleri işaret etti. "Bunların hepsini tek başına hazırladığına inanamıyorum. Mutfakta çok beceriklisin."

Daniella olumsuz düşüncelerden sıyrılıp mutlulukla gülümsedi. "Küçükken mutfakta büyük anneme yardım etmeye bayılırdım."

"Ondan epey şey öğrenmişe benziyorsun."

"Evet. Özellikle şu gevrek pirinç topları ve patatesli focaccia rulolar en sevdiklerimdendi."

"Sanırım artık benim de en sevdiklerimden olacaklar." Bir tane ağzına atıp anlamsız sesler çıkardı. "Tanrım, gerçekten muhteşem. Yardımıma ihtiyacın olmadığına emin misin?"

Daniella başını salladı. "Hayır. Git hadi."

"Tamam. Ah Dani?"

"Evet?"

Paola eşikte durmuş Cheshire kedisi gibi sırıtırken kaşlarını yukarı aşağı oynatıp duruyordu. "Sanırım bir misafirin var."

Daniella heyecanla yerinde dikleşirken elindeki bıçağı tezgâha düşürdü.

"Kim?" diye heyecanla sordu. Fakat Paola'nın arkasından mutfağına giren adamı gördüğü anda heyecanı bir anda yok olmuştu.

"Costa?" dedi hayal kırıklığını bastırarak.

Ne bekliyordun ki? Gündüz vakti Franco’nun çıkıp geleceğini mi?

"Merhaba Daniella." Genç adam mahcup bir gülümsemeyle başını eşikten uzattı. "Girebilir miyim?"

"Tabii." diyen Daniella yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı. Arkasından çevirdiği işleri düşündükçe adamın ne yüzle buraya geldiğini merak ediyordu.

"Nasılsın?"

"İyiyim. Sorduğun için teşekkürler.”

“Vaktin varsa seninle önemli bir konuda konuşmak istiyordum."

"Konu ne?"

Daniella'nın cevabından sonra Costa Paola'ya yandan bir bakış atarak, "Yalnız." diye belirtti.

Paola aralarındaki gerginliği anında hissetmiş olacak ki, "Ah, gidip dışarıda Dante'nin yardıma ihtiyacı var mı bir bakayım." diyerek hızla yanlarından ayrıldı.

Paola gittikten sonra Costa Daniella'ya biraz daha yaklaştı. "Bir süredir ortalarda yoktun."

"İşlerim vardı."

Costa başını salladı. “Yurt dışına çıktığını duydum."

Daniella kirpiklerinin altından ona bir bakış attı. Bu sorunun tuzak bir soru olup olmadığını merak ediyordu. "Bazı işleri yoluna koymam gerekiyordu."

"Anlıyorum." Adamın dudakları düz bir çizgi halini aldı. Samimi görünüyordu ama yüzündeki ifadeden ona inanmadığı belli oluyordu. "Sana ulaşmaya çalıştım ancak telefonun kapalıydı."

"Bir kaza eseri eski telefonumu suya düşürdüm."

"Ah, bu kötü olmuş. Umarım onu Ligurya Denizi’ne filan düşürmemişsindir."

"Anlayamadım?"

Costa gülümsedi. "Sadece şakaydı." Oysa Daniella bunu hiç komik bulmamıştı. Dahası adamın gülüşü de samimi gelmiyordu artık. Gerginliği giderek arttı. Genç adam mutfağı inceleyerek çevrede dolanırken dikkatle onu izliyordu.

"Burada oldukça iyi iş çıkarmışsın. Girişteki sundurma eskisinden de iyi olmuş. Ve itiraf etmeliyim ki otelin içi de en az dışarısı kadar güzel görünüyor." İkram masasının başında durdu. "Bunların hepsini sen mi yaptın?"

"Evet."

"Alabilir miyim?"

Daniella başıyla onaylayınca kurabiyelerden birini ağzına attı. "Muhteşem."

Adamın rahat tavırları Daniella'yı çileden çıkarmaya başlamıştı. Sanki onun konuşturmaya çalışırken bir yandan da sınırlarını test ediyormuş gibi hissediyordu.

"Benimle konuşmak istediğin önemli konu neydi?"

"Evet, şey." Parmak uçlarını yaladıktan sonra arkasını döndü. "Geçtiğimiz günlerde şehrin batı yakasındaki bir gece kulübünde silahlı bir saldırı yaşandı. Şüpheliler makineli tüfeklerle ortalığı taradıktan sonra ortadan kayboldu. Görgü tanıklarının ifadelerine göre genç bir kadının yaralandığından endişe ediyoruz. Ne yazık ki çevre hastanelerde veya herhangi bir sağlık biriminde yaralı bir kadına dair kayıt bulunamadı."

"Bu olayın benimle ne ilgisi olduğunu anlayamadım?"

"Kamera kayıtlarını incelerken senin de o gece kulüpte olduğunu öğrendim ve bir şeyler duyup duymadığını sormak istedim."

Daniella'nın omzu, yediği kurşunu hatırlatırcasına sızladı. "H-hayır. Hiçbir şey duymadım."

Costa onu izlerken başını salladı. "Peki. Sakıncası yoksa orada kiminle buluştuğunu öğrenebilir miyim?"

"Bunu öğrenmek için neden kamera kayıtlarını kullanmıyorsun?"

"Çünkü bunu senden duymak istiyorum."

"Kiminle buluştuğum senin için bu kadar önemli mi?"

"Dinle Daniella. Seni önemsiyorum ve başına kötü bir şey gelsin istemiyorum."

"Benim için endişelenmene gerek yok dedektif. Başımın çaresine bakabilecek yaşı çoktan geçtim." Daniella Costa'ya bakarken genç adam gözlerini boynuna dikmişti. Kolyeyi çıkarttığını zaten biliyor olmalıydı ama şimdi gözleriyle gördüğüne göre bir şeyleri anlamasını umuyordu.

"Elbette öyle, ama bu olaydan sonra seni daha çok merak eder oldum."

Elbette merak ediyorsun seni ikiyüzlü pislik, çünkü artık izimi süremiyorsun.

Daniella dilinin ucuna gelen ağır kelimeleri yuttu. Yaptıklarını adamın yüzüne vurmayı deli gibi istese de şimdilik onu kışkırtmaya gerek yoktu.

Adam ona giderek daha çok yaklaşıyordu. Daniella bu yakınlıktan rahatsız olduğunu belli etmek için sırtını dikleştirdi.

"Burada sana yardım etmeye çalışıyorum." Costa arkasında durup kulağına eğildi. "Lütfen işimi daha fazla zorlaştırma. Kulüpte kiminle birlikteydin?"

Daniella'nın çenesi gerilirken elindeki bıçağı sıktı. "Sorguya mı çekiliyorum dedektif? Çünkü eğer öyleyse sanırım avukatımı aramalıyım."

"Elbette hayır." Genç adam ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Sadece samimi bir soruydu."

Daniella iç çekti. Sakinleşmesi gerekiyordu. Adam hiçbir şey bilmiyordu. Niyeti yalnızca ağzından laf almaktı. Ona hesap vermekten nefret ediyordu ama anlaşılan başka türlü ondan kurtulmanın yolu yoktu.

"O gece kulüpte abim Luigi ile birlikteydim. Şimdi mutlu oldun mu?"

"Bu doğru mu?"

"Sana neden yalan söyleyeyim?"

"Haklısın. Özür dilerim. Lütfen devam et. Abine o gece yurtdışına çıkacağından bahsettin mi?"

Daniella Costa'nın bu soruyu Luigi'ye çoktan sormuş olabileceğini düşündü. Bu yüzden dikkatli olmalıydı.

"Evet. Birlikte barda biraz sohbet ettik. Daha sonra beni striptizci kız arkadaşıyla tanıştırmak istediğini söyledi fakat gece bitip kız direkten indiğinde burnunun ucunu bile göremeyecek haldeydi. Yani, muhtemelen söylediklerimin bir tekini bile hatırlamıyordur."

"Sonra ne oldu peki?"

"Hiç. Gece yarısı olmadan kulüpten ayrıldım."

"Sonra da Amerika'ya gitmek için yola çıktın?"

"Evet."

"Tek başına mı?"

Daniella arkasını dönüp adamla yüz yüze geldi. "Bu nasıl bir soru böyle?"

"Hemen kızma. Kulüpten ayrıldıktan sonra arabanı kulübün otoparkında bırakıp havaalanına kadar nasıl gittiğini merak ediyordum."

Lanet olsun. Arabasının orada kaldığını unutmuştu.

"Luigi'nin ısrarıyla birkaç kadeh içtiğim için bir taksiye bindim."

Genç adam tatsızca kıkırdarken Daniella'nın suratı asıldı. "Bu kadar komik olan ne?"

"Sen. Çünkü bu anlattıklarının hepsi koskoca bir zırva. O gece hiç içmediğini ve herhangi bir uçağa binmediğini ikimiz de biliyoruz."

Daniella'nın tüm bedeni aniden kaskatı kesildi. Yüzü öfkeyle yanarken yanakları kıpkırmızı olmuştu. "Yalan söylediğimi düşünüyorsan neden beni sorguya çekiyorsun?"

"Sana az önce de söyledim. Seni sorguya çekmiyorum."

"Sahi mi? Çünkü buradan bakınca hiç de öyle görünmüyor." Daniella elindekileri bırakıp geri çekildi. “Üzgünüm dedektif ama sanırım sana anlatacaklarımın hepsi bu kadar. Şimdi izin verirsen…"

"Etrafındaki insanları kandırdığın gibi beni de kandıramazsın Daniella. Eğer gerçekten Amerika'ya gittiysen neden en yakın arkadaşına haber vermediğini ve telefon sinyallerinin bir hafta öncesine kadar Ligurya Denizi'nin ortasından gelirken neden sonrasında aniden kesildiğini bana açıklaman gerekecek."

"Sana herhangi bir açıklama borçlu olduğumu hiç zannetmiyorum. Ayrıca beni araştırmak için yakınlarımı arayıp durmaktan vazgeç. Bu kadar, anlıyor musun?" Daniella ellerini bir havluya kurulayıp tezgâha fırlattı. "Bu, artık masum bir sorgu olmaktan çıktı. Haklarımı biliyorum. Daha detaylı bir sorgulama için ya beni bir şeylerle suçlaman ya da kahrolası polis merkezine sürüklemen gerekecek. Veya belki, bir dahaki sefere üzerime bir takip cihazı yerleştirmek yerine peşime adamlarından birini takarsın."

Genç adam duydukları karşısında sertçe yutkundu. Bu Daniella'nın beklediği bir tepkiydi. Bu fırsatı kaçırmayarak adamın üzerine gitti.

"Ne o, yoksa öğrenemeyeceğimi mi sanmıştın?"

"Daniella, b-ben." Genç polis kekeledi.

"Sen Fernando Costa," diyerek işaret parmağını adamın göğüs kafesine birkaç kez vurdu. "hiç de tahmin ettiğim gibi bir adam değilmişsin."

"Ben, bunu yalnızca senin iyiliğin için yaptım. Yemin ederim." Yalvarışı samimi görünse de artık Daniella'nın umurunda değildi.

"Seni daha fazla dinlemek istemiyorum. Şimdi, lütfen git artık."

"Bir dakika," Genç adam yaralı omzuna uzanamadan önce Daniella hızla geriye çekildi. Costa'nın eli boşluğa düşerken kaşları hayal kırıklığıyla çatılmıştı.

"Beni dinlemek zorundasın. Sadece seni güvende tutmaya çalışıyorum."

Adam bu kez de bileğine yapışınca Daniella hızla kendini ondan kurtardı. "Nasıl? Boynuma bir tasma takarak mı? Neyim ben? Senin evcil hayvanın mı? Beni dilediğin gibi işaretleyebileceğini mi sandın?"

"Seni korumak için başka çarem yoktu."

Yalancı. Senin tek derdin Franco'ya ulaşmaktı.

"Sana inanmıyorum."

"İhbarı yaptığın geceyi hatırlıyor musun? Otele birilerinin girdiğinden şüphelenmiş, sonra da korktuğun için polis merkezini aramıştın. Kontrol etmek için geldiğimizde bir yanlış anlaşılma yaşandığını, herhangi bir sorun olmadığını söyleyerek bizi başından savmaya çalıştın. O gece bizden bir şeyleri gizlediğinden şüphelenmiştik ve küçük bir araştırmanın sonunda da saldırıya uğradığını öğrendik. Bize o gece otelinin yağmalandığını neden söylemedin?"

Afallama sırası şimdi Daniella'nındı. O kadar şaşırmıştı ki, bir anlığına ne cevap vereceğini bilemedi. "Buna gerek duymadım. Sadece küçük bir yanlış anlaşılmaydı."

"Yanlış anlaşılma yaşadığın adam Ernesto Colombo muydu?"

"Evet, ama sen bunu nasıl-"

"Nasıl bildiğimi boş ver. Adam oteli başına yıktı ve bu sadece küçük bir yanlış anlaşılmaydı öyle mi? Bana doğruyu söyle. Adam şikâyetçi olmaman için seni tehdit mi etti?"

"Ne? Elbette hayır. Bu tamamen benim kararımdı. Ayrıca saldırıdan sonra yaptıklarından pişman olmuştu. Ve tüm hasarımı karşıladı."

"Bu konu da öylece kapandı öyle mi?"

"Benim açımdan evet."

"Ama anlaşılan birileri açısından henüz kapanmamış."

"Ne demek istiyorsun?"

"Ernesto Colombo'yu olaydan birkaç hafta sonra boş bir sokakta yüzü tanınmayacak hâlde bulduğumuzu biliyor muydun? Fena halde dövülmüş ve parmakları kırılmıştı. Hastanedeki ifadesinde onu bu hale getirenleri tanımadığını söyledi. Söylediğine göre sadece bir gasp olayıymış ama ne tuhaf ki, soyguncular üzerinden cüzdanını bile almamıştı. Hastaneden çıktıktan sonra da Colombo kendini evinde başından silahla vurmaya kalkıştı."

"Silahla vurmak mı?" Duydukları karşısında şok olan Daniella'nın başı dönmeye başlamıştı. Eğer tezgâha yaslanmasaydı olduğu yere yığılıp kalacaktı. "Tanrım. Yoksa adam öldü mü?"

"Şimdilik yaşıyor."

 

Şimdilik.

"Adamlara ne yaptın Franco?"

Franco masumca omuz silkti. "Hiçbir şey."

"Ah, lütfen!"

"Biraz sakin ol sevgilim. Eğer endişelendiğin buysa, son bıraktığımda hâlâ yaşıyordu."

"Tanrıya şükür."

"Şimdilik."

 

"Buna yaşamak denirse tabii." diyen Costa, Daniella'yı girdiği transtan çıkardı. "Adam haftalardır komada."

Bir adam haftalardır ölüm kalım mücadelesi veriyordu ve bunu onu yapan Franco'ydu. Üstelik onun yüzünden. Tanrım. Peki ya adam ölürse ne olacaktı? Birinin ölümüne sebep olduğunu bilerek nasıl yaşayacaktı?

"Colombo başarılı bir iş adamıydı Daniella. Ailesiyle veya çevresiyle herhangi bir sorunu yoktu. Hırsı dışında kötü bir alışkanlığı da. Büyük kızını birkaç ay sonra evlendirecekti. Sence de kendini öldürmeye kalkışması için garip bir zaman değil mi?"

Daniella bakışlarını hızla kaçırarak kesme tahtasına döndü. Etkilendiğini adama belli etmemeye çalışıyordu, ancak titreyen ellerle birkaç sebze alıp doğramaya başladığında Costa gelip elini tuttu.

"Bir şey söyle lütfen? Konuş benimle."

"Ne söylememi istiyorsun?"

"Bildiğin her neyse. Umursamadığın en ufak bir bilgi bile ne kadar işimize yarar bilemezsin."

Daniella bir kukla gibi başını sağa sola salladı. Başı feci şekilde ağrıyordu. "Hiçbir şey bilmiyorum. Bay Colombo'yu tanıdığım söylenemez. Oteli almak isteyenlerden biriydi sadece ve satmak istemediğimi öğrendiğinde de ufak bir sürtüşme yaşadık, hepsi o kadar. Ama sonra pişman oldu ve hatasını telafi etti."

"Durup dururken öyle mi?"

"Yapma lütfen. Bay Colombo'nun başına gelenler için gerçekten üzgünüm ama anlattıklarım dışında hiçbir şey bilmiyorum."

"Neden bilmiyorum ama sana arkadaşın olarak gerçekten inanmak istiyorum." Costa omzuna dokunduğunda Daniella acıya tepki veremeyecek kadar uyuşmuştu.

"O halde neden hâlâ bir polisle konuşuyormuşum gibi hissediyorum." Daniella başını kaldırıp adama baktı.

Costa hafifçe gülümsedi. "Haklısın. Özür dilerim. Sana kendini kötü hissettirmek istememiştim."

"Eğer hepsi buysa..."

Genç adam başını salladı. Kibarca kovulduğunu anlamıştı. "Elbette." diyerek kapıya doğru yöneldikten sonra durdu ve arkasını döndü.

"Kolye yüzünden bana kızgın olduğunu biliyorum ama umarım hâlâ yarınki açılışa davetliyimdir."

Daniella cevap vermedi. Bunun yerine adama bakmakla yetindi. İçinden bir ses onun hayır cevabını kabul etmeyeceğini söylüyordu.

Costa gittikten sonra hava kararana kadar, yoğurdu, şekil verdi ve pişirdi. Yarın için sunum masasını doldurup taşıracak kadar çok çeşit hazırlamıştı. Her seferinde bu son dediğinde yeni bir karışımın malzemelerini hazırlarken buluyordu kendini.

Gece yarısı olduğunda, Paola ve kocası ertesi sabah erkenden geleceklerini söyleyerek otelden ayrılmıştı. Daniella da sonunda yorgun bacaklarını odasına taşıdı. O kadar bitkindi ki, duş aldıktan sonra hemen yatıp uyumayı planlıyordu. Sabah işlerin başına geçmek için gün doğmadan kalkmak zorundaydı.

Duşunu aldı. Dişlerini fırçaladı ve yatarken sıklıkla giydiği pamuklu pijamalarını üzerine geçirdi. Bu gece hava serindi. Tam ışığı söndürüp banyodan çıkmıştı ki boy aynasının yanındaki koltukta birinin oturduğunu fark etti.

Adrenalin yüzünden anında kalp atışları hızlanıp, nefesini sıkıştırdı. Onun Franco olduğunu daha görmeden önce anlamıştı. Adamın varlığı odadaki tüm enerjiyi adeta bir girdap gibi kendine çekiyordu.

Daniella karanlık odada güçlükle soludu. Yavaşça yürüyerek yatağının başucundaki ışığı açtı ve onu gördü.

Franco sandalyesinde dizlerine yaslanmış dikkatle onu izliyordu. Karanlıkta göz bebekleri iki kara çukurdu. Parmakları her zaman bileğinde olan lastiğin üzerinde oyalanıyordu. Onu fark ettiği anda lastiği çekip bırakarak sinir bozucu sesler çıkarmaya başladı. Şak. Şak. Şak.

Daniella heyecanlandığını belli etmemeye çalışıyordu ama onu gördüğü için aptal kalbi göğüs kafesinde taklalar atıyordu. Normal davranmaya çalışarak havluyla saçını kurulamaya devam etti.

"Evime bir hırsız gibi gizlice girmekten ne zaman vazgeçeceksin?"

"İçeriye girmemi engellemek için giriş şifrelerini değiştirmekten vazgeçtiğinde."

Sesindeki keskin ton Daniella'yı irkiltti. Sinirli miydi? İyi. Çünkü Daniella da öyleydi.

"Alarm sisteminin amacı bu. Davetsiz misafirleri evimden uzak tutmaya yarıyor."

"Buraya gelmek için herhangi bir davete ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum." Franco çenesini dikti. "Yoksa varlığım seni rahatsız mı ediyor?"

Daniella'nın boğazı adamın müstehcen ses tonu karşısında kurumuştu. "Ben öyle bir şey demedim." diyerek sertçe yutkundu. Kahretsin. Neden ona karşı koyması bu kadar zordu? Franco ona bakarken kelimeler sanki ağzından istemsizce dökülüyordu.

"İyi. Çünkü beni bu şekilde kendinden uzak tutabileceğini zannediyorsan yanılıyorsun."

Daniella aynanın karşısına oturup saçını fırçalamaya başlayarak konuyu değiştirdi.

"Güvenlik şirketi şifreleri her hafta değiştirmemin daha sağlıklı olacağını söylemişti." Daniella hafifçe omuz silkti. "Son güncellemelerden haberdar olmak istiyorsan daha sık buralarda olmalısın."

Franco'nun çarpık gülüşü hızla dudaklarına yayıldı. Avını parçalamadan önce köpekbalıkları da böyle gülümsüyor olmalıydı.

"Bana sitem mi ediyorsun vita mia (hayatım)?"

Piç kurusu. Böyle tatlı konuştuğunda ona karşı koyamadığını biliyordu. Ona her sevgilim, hayatım veya aşkım dediğinde Daniella güneşin altındaki dondurma gibi eriyip bitiyordu. Ama bu kez onu yumuşatmasına izin vermeyecekti. Zaafını ona bir kez gösterdiğinde, adamın bunu ona karşı kullanacağından emindi.

"Elbette hayır. Birbirimize herhangi bir şey için söz verdiğimizi hatırlamıyorum. Yani, dilediğini yapmakta özgürsün."

Adamın bakışları resmen yüzünü delip geçiyordu. Aynadaki aksiyle Franco'nun suratı yan yanaydı ve Daniella gözlerinin o yakışıklı yüze kaymaması için iradesini son kırıntısına kadar kullanmak zorunda kalmıştı.

"Oysa beni merak ettiğini düşünmek hoşuma gidiyor."

Sonunda bakışları karşılaştı. Franco'nun meydan okuyan gözlerine daha fazla bakamayarak aksi bir cevap vermemek için dilini ısırdı. Elbette onu merak etmişti. Ama bunu ona itiraf etmektense ölmeyi tercih ederdi.

"Ayrıca birbirimize herhangi bir söz vermemiş olsak bile üzerimde hak sahibi olduğunu bilmeni istiyorum."

Daniella elinin üstüne kapanan el ile irkildi.

"İzin verir misin?"

Franco'nun bir kalp atımı kadar sürede arkasına geçtiğini fark edememişti. Sinsi herif. Neredeyse bir kedi kadar hızlı ve sessizdi. Üstelik günah kadar yakışıklıydı.

Üzerindeki gece karası takımı ona karanlık ama bir o kadar da çekici bir hava katmıştı. Boyun bağı çözülmüş, kolalı gömleğinin açık yakasından seksi bir şekilde sarkıyordu.

Daniella adamın tarağı yavaşça elinden almasını ve saçlarını taramasını huşu içinde izledi.

"Çok güzel." diye mırıldandı genç adam, beline kadar inen saçların her bir telini yavaşça okşayarak. "Çok yumuşak."

Franco büyük bir konsantrasyonla yaptığı işe odaklanmıştı. Tarakla yaptığı şey, onu da en az Daniella kadar rahatlatıyormuş gibi görünüyordu. Adamın yüz hatları yumuşamış, kaşlarının arasındaki derin çizgiler azalmıştı.

Daniella fırsattan istifade ederek özlemini çektiği yüze baktı. Güçlü çenesinin keskin hatlarını, talepkar dudaklarının her bir kıvrımını ve sivri elmacık kemiklerini adeta beynine kazıdı. Kirli sakalı bir gölge gibi güzel yüzünü çevreliyordu. Kahretsin. Onu çok özlemişti. Arkasını dönüp ona sarılmamak, kendini onun kollarına atmamak için daha ne kadar kendini tutabileceğini bilmiyordu.

"Seni bu gece beklemiyordum."

"Yarın senin için önemli bir gün. Bunu hayatta kaçırmazdım. Bu arada itiraf etmeliyim ki harika bir iş çıkarmışsın. Otel eskisinden güzel görünüyor. Seninle gurur duyuyorum."

Daniella'nın yanakları bu övgüler sayesinde ısındı. Otelin güzel olduğunu o da biliyordu ama bunu Franco'dan duyduğunda sanki omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı.

"Teşekkürler ama açılış gecesi için böyle giyindiysen henüz çok erken."

Dövmeli eller saçlarında usulca süzüldü. Gümüş yüzüklerin ışıltısı solgun ışıkta güneş ışığı gibi parlıyordu. Tenine her temas ettiklerinde Daniella omuriliğinden aşağıya tatlı ürpertiler indiğini hissediyordu. Franco parmaklarını özenle nemli saçlarının arasından geçirirken Daniella'nın vücudu öylesine gevşemişti ki, göz kapaklarını açık tutmakta zorlanıyordu.

"Aslına bakarsan başka bir davetten geliyorum."

"Sahi mi?"

"Meksikalı dostlarımın düzenlediği bir seks partisi."

Daniella gözlerini hızla aynadan yüzünü inceleyen adama dikti. Onu kadınlı erkekli bir seks topluluğunun ortasında, üstelik de böyle seks tanrısı gibi giyinmişken düşünmekten nefret etmişti. Kıskançlık, kızıl bir sis gibi gözlerini kör ederken Meksikalıların can düşmanı olduğu düşüncesi bir anlığına aklından çıkıp gitti. Adam düşüncelerini sezmiş gibi haylazca gülümsedi.

"Detaylardan bahsetmek ister misin?"

"Ne öğrenmek istiyorsun?"

"Güzel kadınlar var mıydı?" Onlardan herhangi biriyle seks yaptın mı?

Franco yanıt vermeden önce tarağı bırakıp saçlarını elleriyle üç parçaya ayırdı ve onları sakince örmeye başladı.

"Güzellik göreceli bir kavramdır sevgilim. Kime ve neye olduğuna göre değişir. Benim fikrimi soruyorsan tüm gece aklımda yalnızca tek bir kadın vardı."

Aynadan ona baktığında Daniella kalp atışlarının odada yankılanmaması için dua ediyordu. Franco saçını örmeyi bitirdiğinde ucuna bileğindeki lastiği dolayıp bıraktı.

"Şimdi bana o kadının kim olduğunu sor."

"Kim?"

Franco eğilip nabzının attığı yere yumuşak bir öpücük kondurdu. Sonra da aynadan ona baktı. "Sen. Bu gece ve her gece aklımda olan tek kadın yalnızca sensin Donna Bella."

Daniella'nın gözleri aldığı hazla yarı yarıya kapanmıştı. "Franco?"

"Şşşt. Şimdi sakın beni durdurmaya çalışma. Çünkü sana dokunmaya ihtiyacım var."

Daniella itirazını yuttu. Adamın sessiz derin mırıltısı ayaklarını adeta yerden kesiyordu.

"Önce konuşmamız gerekiyor."

"Biliyorum." Franco boynuna öpücüklerini sıralamaya devam etti. "Bekleyemez mi?"

"Colombo'ya yaptıklarını biliyorum."

Franco derin bir iç çekti. "Anlaşılan Costa yine buradaymış."

"Evet."

Franco'nun saçlarındaki parmaklar kasıldı. "Bu gece ne Colombo ne de Costa hakkında konuşmak istemiyorum."

Daniella'nın gözleri adamınkilere takıldı. Onun da bu gece tek isteği kendini onun kollarına bırakmaktı. Ama aklını kurcalayıp duran sorular varken bunu asla yapamazdı.

"Peki ya Meksikalılar?"

"Fuenteslerin icabına bakıldı."

Ölmüşler miydi? Yani düşmanlarını öldürmüş, sonra da ellerindeki kan kurumadan ona mı koşmuştu?

Daniella'nın bedeni anında bu düşünceyle taş kesildi. Ona dokunan o muhteşem eller, zevk vermek için yaratılmış usta parmaklar daha birkaç saat öncesinde silahlarını ateşleyip insanları öldürmüştü.

Peki, insan kanlı bir katilden tatlı bir sevgiliye nasıl bu kadar hızlı dönüşebilirdi?

Merhamet ve acımasızlık tek bir bedende vücut bulabilir miydi?

Geçmişte yaşadıklarını hatırladı. Jonathan da böyle bir adamdı. Ofiste veya toplum içindeyken ona tam bir beyefendi gibi davranır, başbaşa kaldıklarında ise karanlık bir canavara dönüşürdü. Daniella bazı zamanlarda onun çift kişiliği olduğunu ve insanlardan bunu ustalıkla gizlediğini düşünürdü.

Ya Franco da öyle biriyse? Ya bir gün acımasızlığı merhametine galip gelirse?

Kendini adamın dokunuşlarından kurtararak aniden ayağa fırladı. "Biliyor musun aslında gitsen daha iyi olacak. Biraz yorgunum ve başım ağrıyor. Üstelik, üstelik sabah erkenden kalkmam gerek."

"Gitmemi mi istiyorsun?"

Franco hem şaşırmış hem de alınmıştı. Kadının aniden kendini ona kapatmasına bir anlam veremiyordu. Az önce dokunuşları karşısında kendinden geçen kadın, şimdi karşısında gardını almış bir savaşçı gibi dikiliyordu. Costa denen pislik kafasını karıştırmış olmalıydı. Veya belki de tatlı sevgilisi seks partisi yüzünden hâlâ kıskançlık yapıyordu.

Tanrım. Şu anda onu nasıl arzuladığını bir bilseydi, bu kıskançlığın yersiz olduğunu anlardı. Evet, o partiye gitmişti, fakat amacı yalnızca düşmanlarına hak ettikleri cezayı vermekti. Ne mekâna girdiğinde ne de adamları teker teker öldürürken yataklarındaki çıplak kadınları gözü görmüştü. Az önce söylediği her kelime doğruydu. Onun için yalnızca tek bir kadın vardı. Basit bir pamuklu geceliğin içinde bile ağzını sulandıracak kadar güzel ve ateşli görünebiliyordu üstelik. Franco ona dokunmak için yanıp tutuşan parmaklarını sıkıp bıraktı. Bu gece onun her bir kıvrımının tadına bakmayı planlıyordu.

"Lütfen yanlış anlama. Yalnızca yorgunum."

"Yorgunluğun vücuttan terle atıldığı değişik aktiviteler biliyorum. Eğer izin verirsen..." bir adım attı ve Daniella'nın geriye çekilmesiyle donup kaldı. İşte o anda kadının ondan korktuğunu ve bu yüzden uzak durduğunu anlamıştı.

Sebep bu gece öldürdüğünü düşündüğü adamlar mıydı?

Belki de Valentina'nın katillerine yaptıklarını anlatması kadının ondan iğrenmesine neden olmuştu. Daniella artık ona dokunmasına tahammül edemediğine göre öyle olmalıydı.

Bu düşünce tiksintiyle ellerine bakmasına neden oldu.

Ne bekliyordu ki?

Acımasız bir mafya baronunun oğluydu. Geçmişi sabıkalarla dolu bir katildi. Herkesin korktuğu bir canavar. Bunu her zaman biliyordu. Daniella'nın da bildiğinden emindi. Ancak çabucak kabulleneceğini düşünerek hata etmişti belli ki.

Yine de bencil piçin tekiydi. Çünkü onu kendine istiyordu. Ve bunun için her şeyi yapardı.

O anda aldığı kararla ceketini yavaşça omuzlarından sıyırırken kadının gözbebeklerinin irileşmesini izledi.

"N-ne yapıyorsun Franco?" Daniella'nın sesine korku hakimdi.

"Seni zincirlerinden kurtarmaya çalışıyorum."

Franco, gömleğinin düğmelerini teke teker çözerken ona adım adım yaklaşıyordu. Daniella ise her adımına karşılık bir adım geri çekilerek ondan uzaklaşmaya devam ediyordu. Franco içinden haince sırıttı. Zavallı masum meleğim. Saklanabilirsin ama asla benden kaçamazsın.

"Senden gitmeni istiyorum Franco. Lütfen!"

Franco kararlılıkla başını iki yana sallayarak gömleğini üzerinden çıkardı. "Bunu gerçekten istediğini hissetseydim burada bir saniye bile kalmazdım sevgilim."

Şimdi üzerinde yalnızca pantolonu ve ayakkabıları kalmıştı. Daniella'nın gözlerini kocaman açmasını ve çıplak gövdesinde arzuyla gezdirmesinin keyfini çıkardı. Genç kadın, bedeninin her bir kıvrımını, kaslarını ve dövmelerini hayranlıkla inceliyor, bu da Franco'nun egosuna acayip iyi geliyordu.

Pantolonundaki kemeri çıkarıp bir kenara fırlattı. Bir anlığına gerilen Daniella'nın gözlerindeki rahatlamayı görmek, içini ona geçmişte işkence eden orospu çocuğunu bir kez daha yakalayıp gebertme isteğiyle doldurmuştu. Onun da sırası gelecek diyerek kendine söz verdi. Ama önce güzel meleğiyle ilgilenmeliydi.

Sırasıyla ayakkabılarından kurtuldu. Daniella hâlâ çekildiği duvar dibinden onu izliyordu. Kalp atışlarının hızlandığını buradan bile duyabiliyordu. Bunu ona yapmak, onu heyecanlandırdığını bilmek pantolonunun içinde sertleşmesine neden oldu.

"Az önce neyi fark ettim biliyor musun?"

"N-neyi?"

"Aramızda hâlâ bir güven problemi olduğunu." Franco bir sandalye alıp karşısında şişkin ereksiyonunu görebileceği şekilde bacaklarını açarak oturdu. "Sağlıklı bir ilişki istiyorsak bunu bir an evvel çözmek zorundayız."

"Ben... ne yapmaya çalıştığını hâlâ anlayamadım."

"Benim gibi güçlü bir adam için çaresizliğin ne demek olduğunu asla tahmin edemezsin Daniella. Bizim dünyamızda güç her şey demektir. Bir başkasının karşısında zayıf görünmektense ölmeyi tercih ederiz. Silahsız gezmek bizim için neredeyse çıplak gezmekle aynı şeydir. Silahlardan nefret ettiğini biliyorum. Canını nelerin yaktığını görebiliyorum." dediğinde Daniella'nın kırılgan bakışları içini dağladı. "Bu yüzden seninleyken en saf ve yalın halimle olmaya özen gösteriyorum. Bu gece ise..." dedi ve kravatını boynundan sıyırarak bileklerine dolamaya başladı. "...karşında tamamen savunmasız olacağım."

Franco ipek kumaşı bileklerine dolayıp düğümledikten ve ucunu dişleriyle çekerek sıkıştırdıktan sonra başını kaldırıp Daniella'ya baktı. Genç kadının gözleri akmaya yüz tutmuş gözyaşlarıyla parlamıştı.

"Franco?"

"Şu anda tüm savunmasızlığımla karşındayım sevgilim." diyerek gururla arkasına yaslandı. "Bana istediğini yapabilirsin."

Daniella'nın yanağından bir damla yaş süzülürken Franco onu silemediği için dişlerini sıktı. Ancak bazı şeyleri aşmak istiyorlarsa kadına karşı sabırlı olmayı öğrenmek zorundaydı

“Buraya gel hadi bella.

Genç kadın bir süre yaslandığı duvar dibinde dikilmeye devam etti. Franco'nun umudunun tükendiği bir anda ise ürkek adımlarla ona yaklaşmaya başladı.

Franco attığı her adımda kendi kalp atışlarının da hızlanmaya başladığını hissedebiliyordu. Yüce tanrım. Hiç daha önce böyle hissettiği bir an olmamıştı. Bu kadın ona neler yapıyordu böyle?

Daniella açtığı bacaklarının arasına geldiğinde durdu. Ona nemli gözlerle baktığı halde gülümsemesi Franco'nun yüreğinde sıkışan düğümlerden birinin çözülmesine neden olmuştu.

"Yani şimdi sana ne istersem yapabilir miyim?"

Konuşarak yaşadıkları büyüyü bozmamak adına Franco yalnızca başını salladı.

"Ve ne olursa olsun hiçbir karşılık vermeyecek misin?"

Franco bu kez de başını hayır anlamında salladı. Daniella'nın pembe dilini çıkarıp dudaklarını yaladığında ise yaptığı yanlışın farkına varmıştı ama artık çok geçti.

Genç kadın yavaşça önünde dizlerinin üzerine çökerken bedenindeki kan kasıklarına toplanmaya başlıyordu. Franco birleştirdiği ellerini yumruk yapıp sıktı. Daniella öyle güzel ve baştan çıkarıcı görünüyordu ki, ona dokunamamak çok zordu.

Sonra onun yavaşça ellerine uzanmasını ve dudaklarını yüzüklerinin üstüne kapanmasını izledi. Daniella'nın hareketleri cesur olsa da bakışları hâlâ ürkekti. Franco bekledi. Kadın tüm parmaklarını teker teker öpüyordu. Bu ona bir tür minnet biçimiydi sanki. Dudaklarının sürtündüğü her noktada Franco biraz daha sertleştiğini hissetti.

Sonunda tatlı Daniella'sı işkencesine bir son vererek birleştirdiği ellerinin altına girdi. Dudaklarını dudaklarına değdirdiği anda Franco dünyanın en mutlu adamı olmuştu. Hissettiği tüm açlıkla kadının dudaklarını tüketmek istese de kendini firenledi. Öpücüğü yavaş ve yumuşak tutan Daniella'ya ayak uydurdu. Boynunda duran elleriyle onu kendine çekmemek için adeta kendisiyle savaş veriyordu. Fakat şu anda kontrol söz verdiği gibi onundu. Bu gece sevişmelerini Daniella yönetecekti. Bu yüzden yalnızca kadının verdiklerini aldı. Onu öptü. Yaladı. Ağzının içini izin verdiği şekilde yeniden keşfetti. Bu sırada kadının yumuşak iç çekişlerini ve inlemelerini içine çekmeye devam ediyordu.

Daniella'nın göğüsleri göğüslerine sürtündü. Sivrilen meme uçlarının yumuşak kumaşın altından tenine battığını hissedebiliyordu. Franco onları ağzına almak ve delice emmek için çıldırıyordu. Bileklerindeki düğümleri çekiştirdi. Daniella duraksadığında ise anında kendine küfretti. Bu hareketi yüzünden kadın öpüşmeyi kesmiş ve ondan uzaklaşmıştı. Franco nefes nefese arkasına yaslanırken neredeyse acı içinde inleyecekti.

Sonrasında olacakları ise asla tahmin edemezdi. Daniella dizlerinin üzerinde yükselerek boynunu yalamaya başladı. Islak ve sıcak dili tüm vücudunda gezinirken Franco ateşler içinde yanıyordu. Gözlerini kapadı ve bu enfes anın tadını çıkardı.

"Tanrım. Çok iyi hissettiriyorsun."

Daniella gülümsedi. Önce göğüs kafesini ardından karnındaki kasları iştahla yalarken parmaklarını bacağına batırıyordu. Genç kadın pantolonunun düğmesine uzandığında Franco artık titremelerine engel olamıyordu.

"Yüce tanrım. Sen beni öldürecek misin kadın?"

Daniella içine çamaşır giymediğine memnun olmuşa benziyordu. Elini pantolonun içine daldırdı ve onun için çıldıran ereksiyonunu serbest bıraktı. Dudağını dişlerinin arasına sıkıştırmış ona bakan genç kadının görüntüsü karşısında Franco derin bir nefes aldı. Daniella'nın ona bunu yapacak olmasını beklemiyordu. En azından bu gece değil.

Tanrım, onu ağzına alırken nasıl da güzeldi. Franco'nun başı hazla geriye düştü. Daniella'nın muhteşem ağzı onu cennet bahçelerine götürürken bacakları öyle titriyordu ki, eğer oturmuyor olsaydı yere yığılırdı. Kadının ağzına boşalmamak için iradesini son damlasına kadar kullandı. Bunu yaptığında içinde olmak istiyordu.

"Bir şey sormam gerek." dedi nefes nefese. "Beni bu gece çözecek misin?"

Daniella geriye çekilerek masumca göz kırptı. "Bağlanmayı kendin istedin."

"Evet. O zaman şöyle sorayım. Beni hemen şimdi çözer misin?"

"Neden?"

"Çünkü sana dokunmazsam ölecekmiş gibi hissediyorum."

Franco'nun soluk soluğa ve çaresiz hali genç kadını gülümsetti. "Tüm gece bana ait olduğunu söylemiştin."

"Hâlâ öyleyim. Sadece..." Franco boğazı kuruduğu için yutkundu. "sadece seni daha iyi hissettirmek istiyorum."

"Ben zaten oldukça iyi hissediyorum." diyen Daniella işkencesine kaldığı yerden devam ederken Franco küfretmeye başladı. Hayaları öylesine dolmuştu ki, gelmek üzereydi.

"O halde benim için bir şey yap. Üzerindekileri çıkar."

"Neden?"

"Çünkü seni görmek istiyorum bebeğim. Hadi."

Daniella hafifçe omuz silkti ama sözünü dinlemişti. Ayağa kalkıp üzerindekileri teker teker çıkarmaya başladı. Franco zaman kazandığını ve bu süre içinde kendini biraz toparlayabileceğini düşünüyordu. Ancak Daniella karşısında yalnızca ufacık bir külotla kaldığında bu fikrin tamamen aptalca olduğunu anladı. Kahretsin. Penisi artık ihtiyaçla zonkluyordu.

"Buraya gel."

Daniella ona itaat ederek yanına yaklaştı. Franco'nun boğazı kadının muhteşem güzellikteki memeleri karşısında kurumuştu.

"Oyunu kurallarına göre oynamıyorsun."

Franco bu konuda ona katılıyordu. Çünkü artık fikrini değiştirmişti. Gecenin başında dayanıklı ve sabırlı olacağını sanmıştı. Şimdi ise tek istediği şey kadının içinde olmak ve ona çığlıklar attırarak defalarca sahip olmaktı.

"Eğer niyetin beni öldürmekse bunun başka yolları da var hayatım."

Daniella bacaklarını açarak üzerine oturunca Franco bir küfür savurdu. "Bunun gibi mi?"

"Çok acımasızsın."

"Öyle mi? Peki, seni çözersem bana nazik davranacak mısın?"

"Bundan emin olabilirsin. Sana istemediğin hiçbir şey yapmayacağıma söz veriyorum." Bu konuda ciddiydi ve kadının bunu anlamasını istiyordu. Lanet olsun. Onu seviyordu ve ona zarar vermektense bileklerini kesmeyi tercih ederdi.

"Yani bu, istediğim her şeyi yapacağın anlamına mı geliyor?"

"Evet. Lanet olsun, evet."

Daniella kucağında kıpırdandı. Ereksiyonunun üzerindeki her hareketi Franco'yu patlamanın eşiğine getiriyordu. Aralarındaki ufacık kumaş parçasını dişleriyle söküp atmak ve onun sıcaklığına dalmanın hayaliyle gözlerini sımsıkı yumdu.

"O halde yap hadi." dedi Daniella kulağına fısıldayarak. "Becer beni."

Franco'nun kulakları kalp atışlarının gürültüsünden adeta uğulduyordu. Bu yüzden kadının ne dediğini önce anlayamadı. Fakat Daniella bileklerindeki düğümü çözüp onu serbest bıraktığında tüm arzusuyla kadının dudaklarına yapıştı. Genç kadın kollarında adeta eriyordu.

Franco öpüşmeye ara vermeden onu kucağına alıp yatağa taşıdı. Kadını bembeyaz çarşafların arasında pembeleşmiş dudakları ve parlayan gözlerle ona bakıyordu. Sertleşen meme uçları iki lezzetli böğürtlen tanesi gibi karşısındaydı. Bakışları daha aşağıya kaydığında iç çamaşırının nemli olduğunu fark etti. Kadının da kendisi gibi arzuyla dolduğunu görünce nefesi kesildi.

Pantolonundan hızla kurtulup üzerine uzandı. Daniella'nın ona yaptığı gibi kadının tüm bedenine yavaşça ve adeta huşuyla tapındı. Her iç çekişi, her bir titremeyi kendi hanesine bir zafer olarak yazıyordu. Sıra iç çamaşırından kurtulmaya geldiğinde başını kaldırıp baktı. Kadının sessiz onayını aldığında ise o lanet kumaş parçasından hızla kurtulup ağzını kadının nemli bölgesine dayadı. Onu yaladı. Emdi. Daniella çığlıklar atana ve ona yalvarana kadar kendine ondan güzel bir ziyafet çekti.

"Lütfen. Tanrım lütfen."

"Bana ne istediğini söyle cara mia?"

"Seni içimde istiyorum Franco. Şimdi!"

"Dileğin benim için emirdir."

Franco hızla yukarı tırmanarak yeniden dudaklarına uzandı. Bacaklarının arasındaki yerini alırken bir bacağını kalçasına doladı.

"Bunu gerçekten istediğine emin misin?"

"Evet." Daniella'nın yüzü kızarmış, dudakları öpüşmelerinin şiddetiyle şişmişti. Ve bu haliyle Franco'nun gördüğü en güzel şeydi. "Sadece canımı yakma."

"İstediğim en son şey bile değil bu. İnan bana sevgilim, sana vereceğim tek şey sadece zevk olacak."

Ve söylediğini kanıtlarcasına yavaşça kadının içine girdi. İtişleri acı verecek kadar yavaş ve baştan çıkarıcıydı. Daniella'nın birleşmelerinin her anında zevk almasını istiyordu. Sevişmeleri bedeninden tüm kötü izleri silip atmalıydı.

Bu neredeyse bir bakireyle sevişmeye benziyordu. Franco kendine olabildiğince hâkim oldu. Kaslarını sıktı. Daniella zevkten inleyene ve ona daha fazlası için yalvarana kadar kendini yumuşak vuruşlarla kadının içine gömmeye devam etti.

"Ah Tanrım. Franco."

"İşte böyle güzelim. Bırak kendini."

Daniella'nın bedeni zevk patlamalarıyla dağıldıktan hemen sonra Franco ona katıldı.

O gece yatakta Daniella'nın istediği gibi davranarak içindeki zincirleri kırmayı başarmıştı. Daha hızlı veya daha yavaş fark etmeksizin güneş doğana kadar onunla saatlerce sevişti. Sonunda amacına ulaşmıştı. Kadın artık kollarındayken yalnızca aldığı zevk yüzünden titriyordu.

Bu onların ilk sevişmesi sayılırdı ama asla son olmayacaktı.

 

Loading...
0%