Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25.BÖLÜM: Yanlış Kararlar

@sagetaylors

 


"Yatak odama her seferinde elini kolunu sallayarak giremezsin."

"Canım ne istiyorsa onu yaparım." Franco onu bacaklarının arasına biraz daha sıkıştırırken dişlerini sıktı. Kadının kokusu başını döndürüyordu. Ama önce alması gereken cevaplar vardı. Daniella altında kurtulmak için kıpırdanırken sertleştiğini hissetti. Lanet olsun. Onu fena özlemişti.

"Boşuna çırpınma."

"Eğer üzerimden hemen kalkmazsan çığlık atarım."

"Buna cesaret edemezsin."

"Bahse var mısın?"

Uzun bir süre bakışları kesiştikten sonra irade savaşını Daniella kazanmıştı. Kadının kararlılığını fark eden Franco, şimdilik geri adım atmanın akıllıca olacağına karar verdi. Onu daha fazla sinirlendirmek faydasızdı.

"Pekâlâ." Yavaşça üzerinden kalkıp ışıkları açtı.

"Siktir git."

"Bana burada ne haltlar döndüğünü anlatmadan hiçbir yere gitmiyorum. Neden bu kadar öfkelisin söyle?"

Daniella hırsla doğrulup dağılan saçlarını yüzünden çekti. "Buraya öfkemin nedenini bilmeden geldiğini mi söylüyorsun?"

"Lanet olsun ki evet!" Franco ellerini iki yana açtı. "Neden günlerdir sevgilimin benden uzak durduğunu çözmeye çalışıyorum ama aklıma hiçbir fikir gelmiyor."

"Belki de bunu üvey annene sormalısın."

Franco'nun aniden buz gibi sertleşen çenesinde bir kas seğirdi. "Bunun Lorenna ile ne ilgisi var?" Aslında bir tahmini vardı ama gerçek olmaması için Tanrı'ya günlerdir dua ediyordu. Her zamanki gibi dualarının hiçbir karşılığı yoktu.

Zaten yukarıdakiyle arası ne zaman iyi olmuştu ki?

Korkunun soğuk eli ensesini sıkarken kendini sakin kalmaya zorladı. "Daha açık konuş."

"Gerçekten mi?" Daniella tatsız bir kahkaha attı. "Hiçbir şey bilmiyormuş gibi mi yapacaksın?"

"Çünkü lanet olası gerçek bu."

"Tamam. Madem masum rolü oynamak istiyorsun, öyle olsun." Daniella yataktan çıkıp üzerine bir sabahlık geçirdi. Ona ait bedenini kendinden gizlemeye çalıştığı için Franco içinde bir şeyin acıdığını hissetti. O bedenin her bir kıvrımını ezberlemişti. Daniella ona aitti. Fakat şimdi sanki bir yabancıymış gibi kendini ondan saklamaya çalışıyordu.

"Dün sevgili üvey annen buradaydı." diye başladığında Franco'nun zihnindeki kızıl pus yoğunlaşarak gözbebeklerini kapladı.

"Amacının basit bir öğle yemeyi yemek olduğunu söylese de, elbette buna inanmadım. Sonra ağzındaki baklayı çıkararak benimle konuşmak istediğini açıkça itiraf etti. Onu yine reddedecektim, ancak konunun seninle ilgili olması ilgimi çekmişti."

Franco onu dinlerken şakaklarında ve saç diplerinde ter damlacıklarının biriktiğini hissedebiliyordu. Daniella'yı daha önce de defalarca kızgın ve sinirli görmüştü, ancak bu kez çok farklıydı. Kadının konuşurken ki duygusuz ses tonu Franco'yu ürpertiyordu.

"Sana ne anlattı?"

"Küçük kirli sırrınızı."

"Fanculo!" Sikeyim.

Franco ellerini saçlarının arasından sertçe geçirip İtalyanca küfürler savururken Daniella hiç istifini bozmadı.

"Eğer sana geleceğimi söz verdiğim gecenin sabahında onu üzerinde ultra mini giysilerle Gorgona'dan bir tekneyle dönüyorken görmeniş olsaydım, tüm bunları kıçından uydurduğunu düşünebilirdim."

Daniella ona meydan okuyan bir ifadeyle baktığında Franco'nun bedeni aniden taş kesildi.

"Sen? O gece orada mıydın? Neden geleceğini daha önce söylemedin?"

"Fikrimi değiştirme ihtimaline karşı sahilde benim için bir teknenin hazır bekleyeceğini söylemiştin. Sana sürpriz yapmak istemiştim. Asıl sürpriz Lorenna'yı o tekneden inerken görmek oldu."

"Daniella. İnan bana o gece aramızda hiçbir şey geçmedi. Lo giuro." Yemin ederim.

"Yani geçmişte yaşandığını inkâr etmiyorsun."

Franco yeni bir küfür daha savurdu. "Bu senden çok önceydi. Neden yaptığıma gelince..."

"Nedenini anlıyorum."

"Ne?"

Franco nadir şaşıran adamlardandı. Eğer ona bu kadar kızgın olmasaydı, adamın şaşkınlığına gülebilirdi.

"Lorenna ile ilişkinin benden önce olduğunu ve beni onunla aldatmadığını biliyorum Franco. Ayrıca," dedi Franco tam bir şey söylemek üzereyken elini kaldırarak. "Üvey anneni babana olan nefretin yüzünden becerdiğini de tahmin edebiliyorum."

"Daniella?"

"Ancak," diye devam etti hızla. "Bu sana hak verdiğim anlamına gelmiyor. Tanrı aşkına, bu o kadar iğrenç ki, bu öğrendiklerimden sonra seninle nasıl birlikte olabilirim bilemiyorum."

"Daniella." Franco ona dokunmak için ileri atılınca genç kadın bir adım geri çekilip kollarını birbirine kavuşturdu.

"Lütfen Franco. Bunu benim için daha fazla zorlaştırma."

"Benim için kolay olduğunu mu zannediyorsun. Kahretsin!" Franco odanın içinde deli danalar gibi dolaşmaya başladı. Bu kez fena batırmıştı. Şimdi ne yapacaktı? O kadını öldürecekti. İşte olacağı buydu. Fakat bu kendi ahlaksızlığının bedelini yalnızca ona ödetmek olmaz mıydı?

Sonunda dolanmayı bırakıp önünde durdu. "O kadının bunu bilerek yaptığını görmüyor musun? Sırf seni benden koparmak için gelip anlattı bunları sana."

"Ve bunu başardı da." dedi Daniella gözleri dolarken.

"Pişmanım. Cazzo! Anlamak zorundasın. Her şeyin sorumlusu babam olacak o adam!" Franco babasının adını dilini zehirlemiş gibi söylemişti. "O adamdan hayatımda kimseden etmediğim kadar nefret ediyordum. Annemin ölümünden sonra o kadını çocuğuyla birlikte evimize getirdiği gün Antonio De Luca'dan intikam almaya yemin etmiştim. Ama ondan önce annemin intikamını almak için ona ihtiyacım vardı. Bana söz vermişti. Lena'nın katillerini bulacak ve infazlarında orada olmama izin verecekti. Ondan sonra her şey çok farklı gelişti. Kanın kendi ellerime bulaşacağını hesap edememiştim. Kendimi bir hücrede ve yapayalnız bulduğumda daha on altı yaşındaydım ve tüm bunların babamın bir oyunu olduğunu anladığımda içim öfkeyle kaynıyordu."

"Sen neden bahsediyorsun?"

"O adamı ben öldürmedim Daniella." dediğinde Daniella şaşkınlıkla irkildi. "Evet, infaz edilirken oradaydım ama ona elimi sürdüğüm tek sefer, bağırmaması için ağzına tıkadığım bez parçası yüzündendi."

"Aman Tanrım." Daniella'nın ağzı dehşetle açılmıştı.

"Annemi neden öldürdüklerini asla söylemedi. Parayla tutulan biriydi. Emri bir başkasından almıştı. Detayları yalnızca Grigio lakaplı bir adam biliyordu. Herif kayıptı. O yüzden elimizdeki tek katille yetinmek zorundaydık."

"O adamı baban öldürdü." Bu bir sorudan çok tespitti.

Franco başıyla onayladı. "Sonra da suçu üstlenmem için bıçağı elime tutuşturdu."

"İyi ama neden? Sen onun oğlusun."

"Çünkü o De Lucaların lideri. Bir Don. Eğer hapse girecek olursa ailemiz düşmanlarımız tarafından darmadağın edilecekti. En azından bana söylediği tek gerekçe buydu."

"Bunun için de hapse kendi yerine öz oğlunu gönderdi. Yıllardır aslında işlemediğin bir suçun cezasını çekiyordun." Daniella daha çok kendi kendine konuşur gibiydi. Bakışları önüne sabitlendi.

"Önceleri bunun gerekli olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra bunun babamın benden kurtulmak için düzenlediği bir oyun olduğuna karar verdim. Zaten aramız hiçbir zaman iyi değildi. Annem öldükten sonra benden de kurtulmak istemiş olmalı."

"Yani anneni babanın öldürttüğünü mü düşünüyorsun?"

"Bilmiyorum. Yıllardır gerçeği ortaya çıkarmak için Grigio denen adamı bulmaya çalıştım. Herif yer yarıldı da içine girdi sanki. Eğer onu bulursam tüm gerçeği ondan öğrenebilirim."

"Tabii hâlâ yaşıyorsa." dedi Daniella. "Babanın bu işte parmağı varsa onu çoktan öldürmüş olabilir."

"Yaşıyor. Bundan eminim. Yakında onu bulacağım."

"Bu," Daniella ne diyeceğini bilemiyormuş gibi parmaklarıyla şakağını ovuşturdu. "çok tuhaf bir hikâye Franco. Ne diyeceğimi gerçekten bilemiyorum. Çok şaşkınım. Yine de bu üvey anneni becermen için iyi bir bahaneymiş gibi gelmiyor."

"Bunları sana yaptığım pisliğe kılıf olması için anlatmadım. Başından beri hatalı olduğumu kabul ediyorum. O adamın acı çekerek öldüğünü görmek, annemin ölümünden sonra içimdeki acıyı dindirir zannetmiştim. Ama onun yerine geceleri uykularıma musallat olmaya başladı. Yaşımdan ötürü önce ıslah evine ondan sonra da yetişkin hapishanesine gönderildiğimi biliyorsun. Fakat hiçbir yerde rahat durmuyordum. Babamla evlendiği için anneme, onun ölümüne sebep olduğu için de babama öfkeliydim.

Önüme gelen herkese sataşıyor, suçüstüne suç işliyordum. İşlediğim suçlar arttıkça cezam da uzadı. Amacım asla dışarı çıkmamaktı. Güçlenene ve kendi imparatorluğumu kurana dek ne o eve ne de o adama geri dönmeyecektim. Yalnızdım. Yıllarca ziyaretime Nonna dışında kimseyi kabul etymemiştim. Onun da romatizmal rahatsızlıkları ortaya çıktığında gelmemesi konusunda ısrar ettim. İtiraz edince de gardiyanlara rüşvet verip gelmesine engel oldum. O sırada Alessandro dünyaya gelmişti. Nonna da yeni torunuyla meşgul olduğundan bir süre ısrar etmekten vazgeçti.

Yetişkin bir adam olduktan sonra garip bir şekilde Lorenna ziyaretçim olmaya başlamıştı. Başta bunun sebebinin kardeşlerimle bağ kurmam için olduğunu sanıyordum. Onu reddedeceğimi bildiğinden yanında Sara ve Alessandro ile birlikte geliyordu. Sonra yalnızca çocuklarından biriyle gelmeye başladı. En sonunda da yalnız başına geldi. Niyetinin başından beri yatağıma girmek olduğunu o zamana dek anlayamamıştım." Franco başını iki yana salladı. "O anda kafamda, alabileceğim en esaslı intikamın babamın yatağındaki kadını çalmak olabileceği gibi saçma sapan bir fikir belirdi. Onun için bundan daha aşağılayıcı bir şey düşünemiyordum. Annem tarafından seçilmemişti. Ve ikinci karısı da onun yerine daha genç olan oğlunu tercih edecekti. O zamanlar bunun gerçekten iyi bir fikir olduğunu sanmıştım. Günün birinde onunla ilişkimi bitirecek ve babamın yüzüne onu kirli bir çamaşır gibi fırlatacaktım."

"Ah Franco."

Daniella'nın sesi titreyince Franco ona doğru yürüdü. Neyse ki bu kez geri adım atmamıştı. Onu kollarının arasına almayı ve kendini affettirene kadar ayaklarına kapanmayı nasıl da istiyordu. Fakat Daniella'nın ona izin vermeyeceğinden emindin. Onun yerine yalnızca ellerini omuzlarına koyup gözlerinin içine baktı.

"Çok üzgünüm inan. Beni affetmen için yapabileceğim bir şey söyle. Ne olursa."

Daniella sanki kıpırdadığı anda dağılacakmış gibi başını sallamakla yetindi. "Sana inanıyorum."

Franco sesli bir nefes verdi. "Şükürler olsun."

"Ve hoşuma gitmese de yaptığın şeyin nedenlerini anlıyorum." dedi ve geriye çekilerek adamın tutuşundan kurtuldu. "Diğer yandan aramızda bir şeyler kirlenmiş gibi hissetmekten kendimi alamıyorum."

"Daniella!" Franco'nun eli ona uzanınca Daniella başını hızla iki yana salladı.

"Üzgünüm Franco. Artık gitmeni istiyorum. Yalnız kalmaya ve duyduklarımı hazmetmeye ihtiyacım var."

Genç adam hüsran dolu bir iç çekti. Onu daha fazla zorlamanın fayda vermeyeceğini anlamıştı. Uzattığı elini yumruk yapıp sıktı.

"Pekâlâ. Şimdilik gidiyorum ama şunu sakın aklından çıkarma; senden asla vazgeçmeyeceğim vita mia. Seni kendime istediğimi söylerken ciddiydim. Bir kez benim olduğunda seni benden kahrolası ölüm bile ayıramayacak."

Franco hırsla geri dönüp karanlık bir gölge gibi pencerede kaybolduktan dakikalar sonra bile Daniella olduğu yerde dikilmeye devam etti. Adamın sözleri kulaklarında çınlarken içinde tarifi imkânsız bir acı vardı. Sanki biri göğsünü oymuş ve kalbini söküp çıkartmıştı.

Kendini nasıl böyle bir adama kaptırabilmişti. Ona bu kadar kızgınken bile söylediği sözler yüzünden heyecanlanacak kadar nasıl aptal olabilirdi?

Franco De Luca'ya âşık olmak bir hataydı. Ama olmuştu işte. Ve şimdi bununla ne yapacağını bilmiyordu.

............................

Mutfak becerileri her geçen gün giderek gelişiyordu. En azından artık sosları yakmıyor, makarnayı fazla haşlamıyor ve pişirdiği ekmekler taş gibi olmuyordu. Fabio ona bu kadar uğraşmasına gerek olmadığını, her gün dışarıdan yemenin onun için sorun olmayacağını söylüyordu, ancak Sara bu şekilde kafasını meşgul tutmaktan memnundu. Böylece dışarıya fazla çıkamadığı zamanlarda İtalya'yı ve ailesini daha az düşünüyordu.

Esperanza ile gündüzleri mutfakta anlaşabilmek için akşamları Fabio ona İspanyolca öğretiyordu. Henüz konuşamasa da artık söylenen birçok şeyi anlayabiliyordu. Günün en güzel saatleri ise Fabio ile birbirlerinin vücutlarını keşfettikleri zamanlardı.

Fabio bazen onunla yemekten sonra kendine bir ziyafet çekiyor, bazı anlar hızlı bir düzüşmeyle onu doyuma ulaştırırken, bazı sabahlar da tıpkı bu sabah olduğu gibi onunla uzun uzun sevişiyordu. Günün hangi saati olduğunun bir önemi yoktu. Fabio, seksi yatakta sınırlı tutmak istemeyen erkeklerdendi. Ona bilmediği hazlar yaşatmaktan ve ona her geçen gün yeni bir şey öğretmekten adeta karanlık bir zevk duyuyordu. Sara da becerikli bir öğrenci sayılırdı. Onun üzerine oturduğu veya ağzına aldığı anlarda adamı zevkten kıvrandırmak kendini farklı bir şekilde güçlü hissettiriyordu.

Bu arada kendisiyle ilgili yeni bir şeyi daha keşfetmişti: yatakta kesinlikle doyumsuzdu.

Fabio'nun bir eli çıplak memesini kavrarken, diğer eli bel çukurundan doğru iç çamaşırına kaydı. Uykusunda bile onu rahat bırakmayacak kadar arzulaması Sara'nın yanaklarının gülümsemeyle gerilmesine ve tüm bedenine ateşler basmasına neden oluyordu. Adamın düzenli ılık nefesi ensesini okşarken, tüylerinin ürpermesine engel olamadı. Kalçasını hafifçe geriye iterse onun sabah ereksiyonuyla karşılaşacağından adı gibi emindi. Deneme yapmak için hafifçe poposunu kaldırdı ve anında taş gibi bir sertlikle uyarıldı. Fabio hafifçe homurdanıp yerinde kıpırdanarak kalçasını ona bastırdığında neredeyse kıkırdayacaktı.

Fakat sonra adam başparmağını meme ucuna sürtmeye başladı. Sara'nın tüm vücudu karıncalanırken göğüs uçları sertleşerek bu dokunuşa anında tepki vermişti. Yatakta kıpırdanmamak için kendini zor tutuyordu. Fabio'nun bunu uyurken mi, yoksa bilinçli olarak mı yaptığından emin olamıyordu. Dudaklarını yalayarak kalçasını hafifçe oynatınca Fabio'dan yeni bir homurtu işitti.

"Ateşle oynuyorsun princesa?"

Adamın boğuk çıkan uykulu sesini kulağının dibinde işitince içi heyecanla titredi.

"Sadece uyuyup uyumadığını test ediyordum."

"Artık uyanığım ve sanırım bir süredir o da öyle." Memesini avuçlayıp sıktıktan sonra onu yatakta kendine çekip sertliğine doğru bastırarak söylediğini kanıtladı.

"Ah kesinlikle uyanmışsınız."

Sara gülümseyerek adamın belindeki elini alarak bir parmağını ağzına götürdü. Güçlü bir emişten sonra Fabio inleyerek başını omzuna gömdü. "Tanrım Sara."

Sara parmağını ıslak ağzında döndürmeye devam etti. Ardından adamın ıslattığı orta parmağını alarak iç çamaşırının içine soktu. Fabio ateşli bir küfür savurdu. "Siktir! Parmağımdan daha ıslaksın."

"Sanırım bir süredir ben de böyleyim." Sara gülümsedi. "Peki, bununla ilgili ne yapmayı düşünüyorsun?"

"Gerekeni." dedi Fabio hırlayarak. Sonra da ıslattığı parmağını kadınlığından içeri doğru itti. Sara inleyerek başını geriye attı.

"Bu hoşuna gitti mi?"

“Hı hı.”

Genç kızın zevk mırıltılar Fabio'yu gülümsetmişti. Bir süre sonra diğer parmağını da içine itti ve ileri geri oynatmaya başladı. Sara kıvranmaya ve aldığı hazzı uzatmak için bacaklarını biraz daha açmaya çalıştı. Fabio bir yandan parmaklarıyla onu becerirken, diğer yandan dudaklarını boynuna sürtüyor, minik ısırıklar bırakıyordu.

"Sana doyamıyorum." diye fısıldadı omzunu ısırırken. "Sanırım asla da doyamayacağım." Başparmağıyla kabaran tomurcuğunu okşarken hareketlerini hızlandırdı. Sara'nın vücudunda tatlı ürpertiler gezinirken diğer eliyle kızın meme ucuna küçük bir fiske attı.

Sara'nın çığlığı Fabio'nun dudaklarının arasında kayboldu. Genç adam hızla üzerine çıkarak onu altına aldı.

"Parmaklarıma boşalmanı izlemek güzel olurdu ama içindeyken gelmeni görmek istiyorum."

"Evet, lütfen."

Fabio'nun öpücüğü sertleşti. Dudaklarını yağlamayıp, dilini ağzının her köşesinde keşfe sokarken Sara inleyerek kollarını adamın boynuna doladı. Bacaklarını beline sarmadn bir saniye önce Fabio onu iç çamaşırından kurtarmıştı. Sert bir itişle kızın içine daldı. Sara hissettiği hazla haykırırken gözlerini yumdu.

"Tanrım, bu sesi seviyorum. Bana bak güzelim. Aç gözlerini. Maravilloso(harika)"

Sara dediğini yaptı. Fabio içinde sert bir ritimle gidip gelirken dudakları aralık, yanakları kıpkırmızı halde adama bakmaya devam ediyordu. Fabio dünyada bundan daha güzel bir manzara gördüğünü hatırlamıyordu. Kız altında zevkten titrerken penisi acı verecek kadar sertleşmişti. Kalçalarını her itişinde adeta cennetten bir köşede olduğunu hissediyordu.

"Çok iyi hissettiriyorsun mi amor."

"Sen de öyle. Oh Tanrım. Lütfen! Çok yakınım."

"Hadi bebeğim. Bırak kendini."

Sara birkaç dakika içinde parçalara ayrılırken kolları ve bacaklarıyla ona bir ağaca sarılır gibi sıkıca sarılmıştı. Fabio onun tırnaklarını sırtında hissetti. Acısı kasıklarında tatlı kasılmalara neden oluyordu. İçinde birkaç defa daha gidip geldikten sonra sert bir şekilde kızın içine boşaldı. Sonunda tükenip içinden çıktığında Sara yüzünde mutlu bir gülümsemeyle ona bakıyordu.

"Hola." Selam.

"Hola hermosa niña." Selam güzel kız.

Sara o kadar tatlı gülümsüyordu ki Fabio dayanamayıp kızı kendine çekip öptü. Dudaklarını ve ellerini bir türlü ondan uzak tutamıyordu. Tanrım, resmen aptal bir aşığa dönüşmüştü.

"Bu güzel sabah için teşekkür ederim."

"Bütün işi sen yaptığın halde bana mı teşekkür ediyorsun?"

"Sana dokunmak benim için bir ödül Sara. Yıllarca asla sahip olamayacağıma inandığım bir hediyesin benim için. Bana böyle baktığın her an kendimi Noel heyecanına kapılmış küçük bir çocuk gibi hissediyorum."

"Fabio."

Sara avucunu yanağına bastırarak dudaklarına uzanıp yeniden öpünce Fabio onu kollarıyla sıkıca sardı. Tam bu kez onu üzerine çekmek üzere döndürüyordu ki, kapı tıklatıldı.

Genç adam fırtına gibi yatakta döndükten sonra Sara'yı arkasına alarak silahını çekti. Adeta bir savaşçı gibi tetikteydi. Sara onun bu kadar hızlı tepki verebilmesi karşısında afallamıştı.

"Endişelenme. Esperanza bu sabah sevdiğin böreklerden yapıp göndereceğini söylemişti. Empa... Enda..."

"Empanadas mı?"

"Sanırım adı öyle bir şeydi."

Sara çıplak vücudunu bir çarşafla sardıktan sonra kapıyı açmaya giderken, "Yine de kim olduğunu sormadan kapıyı açma." diye uyardı Fabio, silahını kapıya doğrultmaya devam ediyordu.

Sara kapının ardındakine kim olduğunu sordu. Küçük bir çocuğun tanıdık sesini işittiklerinde genç adam rahat bir nefes vererek pantolonunu giymek için uzandı.

"Umarım tadı sabahımızı bölmeye değecek kadar iyidir."

"Bundan şüphen mi var?"

"Senin tadınla karşılaştırıldığında evet." Fabio ona göz kırpınca Sara'nın yanakları kızardı. Onun yanındayken bir türlü gülümsemekten kendini alamıyordu.

Ve böyle baktığı zamanlarda yatağa geri dönmek istiyordu. Geri dönmek ve onun üzerine çıkıp...

Onun yerine isteksizce kapıyı açtı. Esmer tenli ufak oğlanın onu çıplak görmemesi için kapının arkasına saklanmıştı. Tahmin ettiği gibi çocuk Esperanza'nın kuryeliğini yapmak üzere gönderilmişti. Elindeki enfes kokular gelen tepsiyi ona uzattıktan sonra Sara'nın teşekkür etmesine fırsat vermeden koşarak uzaklaştı.

Sara'nın kafası karışmıştı. Çocuğu tanıyordu. Onunla daha önce de birkaç defa karşılaşmıştı ama hiç böyle garip davrandığı olmamıştı. Tam kapıyı kapatmak üzereyken son anda tepsinin altında bir şey olduğunu fark etti.

Bir zarf.

"Bir şey mi oldu?"

Üzerinde ismi yazan zarfa bir bakış attığında kalbi küt küt atmaya başladı. Fabio'nun göremeyeceği şekilde zarfı çarşafın altına sokuşturup kapıyı kapattı.

Fabio altında sadece bir kot pantolonla yanına gelmişti bile. Adamın çıplak vücudunu görmek her defasında nefesini kesse de, bu kez sebep o değildi.

"Ha-hayır. Söylediğim gibi. Esperanza bize şu ufaklıkla börek yollamış."

"Harika. Hâlâ çok açım." Fabio ona göz kırpıp elinden tepsiyi alırken Sara zoraki bir şekilde gülümsedi.

"Sen yemeye başla. Ben duş alıp hemen geliyorum."

Fabio aniden beline sarılınca adamın ondan şüphelendiğini düşünüp korkuyla irkildi.

"Yedikten sonra duşa beraber girebiliriz." diyerek boynuna sokulduğunda Sara titrek bir nefes alıp güldü.

"Sanırım ben o kadar aç değilim. Sen beni bekleme."

Adamın kollarından yavaşça sıyrılarak banyoya girdi. Son kez ardına baktığında genç adam çoktan tepsidekilere yumulmuştu bile. Sara kapıyı arkasından kapattıktan sonra vakit kaybetmeden zarfı açtı.

Kesekâğıdı rengindeki zarfın içinde tek bir fotoğraf vardı. Fotoğrafta bir sandalyede elleri ve ağzı bağlanmış çocuğu gördüğü anda çığlık atmamak için eliyle ağzını kapattı.

Alessandro.

Ama nasıl? Onun şu anda okulunda ve güvende olması gerekiyordu.

Fotoğrafın arkasındaki notu okurken dizleri artık onu taşıyamayacak kadar güçsüzleşmişti.

Onu tek parça halinde görmek istiyorsan bir saat içinde aşağıda yazan adreste ol

Polise veya bir başkasına haber verirsen kardeşin ölür

Sara çaresizlik içinde ne yapacağını düşünürken yaslandığı kapıda kayarak yere çöktü.

 

 

...............................................

 

"Burada yardıma ihtiyacın var mı diye bakmaya geldim."

Daniella, masaların düzenini kontrol ederken arkadaşının yanık tenine giydiği turuncu elbisesine göz ucuyla bir bakış attı.

"Sırf otel işlerine yardımcı olmak için böyle giyinip süslendiğini hiç zannetmiyorum."

Sırıtan Gloria, "Gözünden de hiçbir şey kaçmıyor." diyerek salına salına içeri girdi.

"Arkadaşımı iyi tanıyorum diyelim. Bir yere mi gidiyorsun?"

"Yakalandım." Genç kadın ellerini teslim olurcasına kaldırıp tam karşısında durdu. "Carlos beni dışarıda küçük bir gezintiye davet etti."

"Ne zamandan beri gangsterlerle çıkmaya başladın?"

"En yakın arkadaşım onların patronlarıyla yatmaya başladığından beri."

"Şşşt. Biri seni duyabilir." Daniella odada yalnız oldukları halde her an birileri ortaya çıkacakmış gibi gerildi. "Ayrıca kayıtlara geçmesi için söylüyorum; biz artık Franco ile yatmıyoruz."

"Şimdilik." diyerek göz kırptı arkadaşı.

"Sana söyledim. Adam geçmişinde affedemeyeceğim şeyler yaptı."

"Ama detay vermedin. Hem her ne yapmış olursa olsun bunu seni incitmek için yapmadığından eminim."

Aslında Daniella da bundan emindi. Franco yaptığı şeyden dolayı gerçekten pişman görünüyordu. Bir çocuğun kaldıramayacağı acılar yaşamış ve ömrünün neredeyse yarısını bir hiç uğruna hapishanelerde geçirmişti. Dört duvar arasında öz babasından nefret ederek yaşamaya çalışması da oldukça zor olmalıydı. Öyle bir yerde Lorenna gibi bir kadının aklını çelmesi oldukça kolaydı.

Bunu ne sebeple yapmış olursa olsun Daniella ile birlikteyken onu aldatmadığından yüzde yüz emindi. Yine de içindeki kadınlık gururu onu bir türlü affedemiyordu.

"Bazen geçmişte yaptığımız hatalar geleceğimizi belirler."

"Hangi alçak söylemiş bunu?"

Daniella ona ters bir bakış atınca, "Yapma ama Dani." diye devam etti Gloria. "Böyle aptalca bir şeye gerçekten inanıyor olamazsın. İnsanlar geçmişlerinde hatalar yapar. Önemli olan ondan ders almaları ve bir daha tekrarlamamalarıdır. Sence Franco –her ne halt ettiyse artık- bunu tekrarlayacağına gerçekten inanıyor musun?"

"Sanırım, hayır."

"Bak, gördün mü? Bu da ona bir şans daha verebileceğin anlamına geliyor."

"Bunu düşüneceğim." dedi Daniella dalgınlıkla. "Ama ondan önce en yakın arkadaşımın bir gangsterle yatmasına engel olacağım."

"Ah Daniella. Carlos bir gangster olamayacak kadar sevimli bir adam, inan bana. Ayrıca onunla yatmayı kesinlikle düşünmüyorum."

"Bundan emin misin?"

"Şey aslında, hayır. Israr ederse karşı koyacağımı zannetmiyorum." Gloria haince sırıtınca Daniella gözlerini devirdi.

"Silahını gördün değil mi?"

"Henüz değil."

Daniella ona inanmıyormuş gibi bakınca, "Ah. sen onu diyorsun. Evet, fark ettim." dedi Gloria kızararak. "Ne olmuş? Bir erkeğin silah taşıması sence de çok seksi değil mi?"

"Tehlikeli demek istedin herhalde."

Gloria, "İşin seksi kısmı da orada ya." dedi iç geçirerek. Tanrı yardımcısı olsun.

Yeni yardımcısı Lucetta salona girdiğinde Daniella karşılık olarak arkadaşına yalnızca uyaran bir bakış atmakla yetindi.

"Bir şey mi oldu Lucetta?"

"Bayan Lombardi. Bay Lombardi geldiler efendim, sizinle görüşmek istediğini söylediğinde onu arka bahçedeki çardaklardan birine yönlendirdim."

Daniella kaşlarını çatarak, "Luigi mi?" diye sordu.

"Hayır efendim. Babanız. Bay Mario."

Daniella aniden gerildi. Ne yapması gerektiğine karar veremiyormuş gibi bir süre etrafına bakındı. Bir yanı onunla görüşmek istemediğini söyleyerek adamı göndermek isterken, diğer yanı babasını yeniden göreceği için heyecanla pırpır ediyordu. "Pekâlâ. Hemen geliyorum. Sen dışarıdaki masalarla ilgilen."

"Nasıl isterseniz efendim."

Gloria da onunla aynı anda gerilmişti. "Seninle gelmemi ister misin?" diye yanında durup fısıldadı.

"Ben hallederim."

"Emin misin?"

"Evet. Sen kendine dikkat et yeter."

"Beni merak etme. Başımın çaresine bakabilirim."

Arkadaşının sırıtışı onun için hissettiği endişeyi bastırmaya yetmiyordu. Yine de kendini gülümsemeye zorladı.

"Ciddiyim Gloria. Bu konu henüz kapanmadı."

Gloria, "Ne zaman istersen konuşmaya hazırım." diyerek şakıdı. Sonra da parmaklarının üzerinde dans edercesine uçarak odadan çıktı.

Arkadaşının peşinden derin bir nefes alan Daniella, gitmek içi bir dakika bekledikten sonra harekete geçmişti.

Babası yıllar içinde çok değişmişti. Seneler saçlarının rengine, yüzündeki çizgilere, hatta duruşuna bile yansımıştı. Değişmeyen tek şey ise ona olan ışıl ışıl bakışlarıydı. Mario Lombardi'nin kızına olan düşkünlüğünü bu bakışlardan anlamak mümkündü. O yüzden mi seni terk etti?

Daniella'yı görür görmez adamın yumuşayan gözleri adımlarının taşlık yolda duraksamasına neden oldu. Neyse ki, hızla kendini toparlayarak yürümeye devam etti.

"Beni görmek istemişsin."

"Habersiz geldiğim için üzgünüm. Umarım seni işlerinden alıkoymuyorumdur."

Daniella, "Aslında, otelin işleriyle epey meşgulüm." diyerek yalan söyledi. Bir an önce ne söyleyecekse söylemesini ve ardından gitmesini istiyordu.

Mario, "Anlıyorum." dedi. Sanki bu sözüne gücenmiş gibi bakması Daniella'nın içinin suçlulukla dolmasına neden olmuştu. Aptallığı bırak. Burada suçlu hissetmesi gereken biri varsa bu, o.

Daniella kaç yaşına gelirse gelsin kendini onun karşısında daima küçük bir çocuk gibi hissetmeye devam edecekti. Kollarını korumacı bir şekilde bedenine dolayarak, "Seni dinliyorum." dedi.

"Merak etme. Fazla vaktini almayacağım. Birkaç gün içinde geri dönüyorum."

Ah. "Öyle mi?" Daniella hayal kırıklığını bastırmak için sesini sabit tutmaya çalıştı. Neden şaşırdığını bilmiyordu. Elbette gidecekti. İçinde hâlâ bir parçanın onun kalacağını umduğuna inanamıyordu.

"Evet. Gitmeden evvel seninle son bir defa konuşmak istedim."

"Bunca yıl sonra hakkımda öğrenmek istediğin şey nedir?"

Mario suçlulukla başını salladı. "Sen de Anna'nın ölümünden beni sorumlu tutuyorsun, değil mi?"

"Annem kanser yüzünden öldü. Yani hayır, bunda senin bir suçun olduğunu zannetmiyorum."

"Yine de eğer sizi terk etmeseydim her şeyin farklı olabileceğini düşündüğün oluyor mu?"

"Bilmiyorum. Sanırım bu sorunun cevabını asla öğrenemeyeceğiz."

"Galiba haklısın." Adam bakışlarını bir müddet ayakucuna diktikten sonra yeniden ona çevirdi. "Burayı harika bir yere çevirmişsin. Sen de şey... genç ve güzel bir kadına dönüşmüşsün."

Daniella huzursuzlukla yerinde kıpırdandı.

"Büyüdüğünüze şahitlik edemediğim için ne kadar üzgün olduğumu bilmeni istiyorum."

"Luigi ile durumun daha farklı olabilirdi."

Kelimeler dudaklarından bir anda nefretle dökülmüştü. Kendisini annesiyle gittiği için daima şanslı hissetmişti. Burada babasıyla kalıp perişan olan, olduğu adama dönüşmek zorunda kalan Luigi'ydi. Belki de içinde bir parçası bunu bildiği için ona ne yaparsa yapsın kızamıyordu.

"Yapamazdım. Onun," Babası yorgun bir iç çekti. "yani hepinizin iyiliği için sizden uzak olmam gerekiyordu."

Daniella kaşlarını çattı. Öfkesi içinde bir kazan gibi giderek fokurduyordu. "Ben, gerçekten anlamıyorum. Neden bir baba evlatlarından uzak durmak zorunda kalır?"

"Onların iyiliği için."

"Saçmalık. O seni asla affetmeyecek, biliyorsun değil mi?" Ben seni asla affetmeyeceğim. Tuzlu gözyaşları genzini yakarken kelimelerin kalanını yutmak zorunda kaldı.

"Haklısın. Sanırım bu saatten sonra olanları geri çevirmemin imkanı yok. Zamanında yanlış bir karar verdim ve sonsuza dek sonuçlarına katlanmak zorundayım. Yalnızca bu kadarını bilmen benim için yeterli. Vakit ayırdığın için teşekkür ederim Dani."

Babası başıyla hafifçe bir selam vererek yanından uzaklaşırken Daniella içinden önüne geçip onu durdurma isteğini güçlükle bastırdı. Yakasına yapışmak ve onu kendine getirene kadar sarsmak istiyordu.

"Ah, az kalsın unutuyordum. Gitmeden önce sana bir şey vermek istiyorum."

Daniella merakla bakarken Mario cebinden siyah bir ipin ucunda asılı mor renkli bir kolye ucu çıkardı.

"Bu, büyük büyükbabamdan bana kalan küçük bir hatıra. Onu bana küçük bir çocukken iyi şans getirmesi için vermişti. Amerika'ya gittiği bir seyahatinde gerçek bir kızıl deriliden aldığını söylemişti. Yıllarca yanımdan hiç ayırmadım."

"Nedir bu?"

"Ametist taşından bir boz ayı. Onların inancına göre insan mantığının, adaletin ve cesaretin simgesi olarak görülürmüş. Taşıyanın her türlü kötülükten, büyüden, yıldırımdan, çığdan ve zehirlenmelerden korunacağı söylenir." Daniella yanıt vermeyince, "İnanıp inanmamak tamamıyla sana kalmış elbette." diye ekledi umutsuzca.

"Bunu bana neden veriyorsun?"

"Çünkü artık sende kalmasını istiyorum. Eğer... eğer kabul edersen beni çok mutlu edersin."

Daniella sessizliğini koruyarak yerinden kıpırdamadı.

"Hoşça kal Dani ve seni daima seveceğimi sakın unutma."

Adam yorgun bedeniyle uzaklaşırken Daniella gözlerini avucundaki minik şekle dikti. Onun gidişini bir kez daha izleyemezdi. Boğazında yutamayacağı kadar büyük bir yumru vardı ve giderek göğsünün ortasında zonklayan bir ağrıya dönüşüyordu.

Daniella onu yutabilmek için sertçe yutkundu. Ardından, uzun zaman sonra tek bir gözyaşı avucuna döküldü.

 

Loading...
0%