Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.BÖLÜM: İhanet

@sagetaylors


Otele döndükten sonra kendini çalışma odasına kapatmış, günlerdir biriken evrak işlerini halletmeye uğraşıyordu, ancak bir türlü aklını işine veremiyordu. Gustavu sonunda tehlikeyi atlatmış, büyük annesiyle birlikte huzur evindeki sakin yaşantılarına geri dönmüştü. Öte yandan babasından hâlâ bir iz yoktu. Daniella içinden Franco'nun ona bir şey yapmamış olması için dua ediyordu.

Birinin diğerine zarar vermemesi için sevdiği iki adamı polise ihbar etmek zorunda kaldığına inanamıyordu. Ama başka yolu yoktu. Ne yazık ki bundan sonra ikisinin de kurtuluşu Hugo Moretti'ye bağlıydı. O adama güvenmekle doğru olanı yaptığına inanıyordu.

Elbette doğru olanı yaptın, dedi içindeki ses onu rahatlatmak ister gibi. Moretti Franco'ya asla zarar vermez. Hatta onu bu dünya üzerinde koruyabilecek tek bir kişi varsa bu Moretti'den başkası olamazdı. Ancak babası için aynı şeyi söylemesi imkânsızdı. Onu canlı olarak bulsalar bile Mario'nun sonunun parmaklıkların arkası olduğunu biliyordu.

"Girebilir miyim?"

Kapı vurulduğunda önündeki rakamlara ne kadar süredir baktığının farkında değildi. Gloria kapıda belirince başını kaldırıp arkadaşına zoraki bir gülümseme yolladı.

"Tabii, gelsene."

"Uzun zamandır ortalıkta görünmeyince seni merak ettim. Sanırım akşam yemeğini kaçırdın? Poala harika bir menü hazırlamıştı."

Bu bir sorudan çok tespitti ve yalan söylemenin faydası yoktu. Gloria asla cevaplarını bilmediği sorular sormazdı. "Ah, buna sevindim. Ben..." Daniella göz ucuyla saatine baktığında vaktin epey geç olduğunu anladı. Saatlerdir bu odaya kapanıp kalmıştı. "saatin farkında değildim."

Gloria, "İyi öyleyse." dedi önündeki koltuklardan birine otururken. "Öğle yemeğini de atlamış olduğunu düşünerek sana yiyecek bir şeyler getirdim."

Daniella arkadaşının getirdiği tepsiyi önüne bırakmasını izledi.

"Hindili sandviç mi?"

"Turşu ve mayonezle birlikte."

"Vay canına unutmamışsın."

"Neredeyse her gün yediğin şeyi nasıl unutabilirim?"

Daniella gülümsedi. "Doğrusu İtalya'ya geldiğimden beri hiç yememiştim."

"Şimdi tam sırası o halde."

Gloria kendine de tavuklu bir sandviç hazırlamıştı. Daniella şirketteyken arkadaşıyla yaptıkları öğle molalarını hatırladı. Tavuklu sandviç Gloria'nın favorilerinden biriydi. Güneşli günlerde birlikte W&W&W'nin teras katına çıkar ve orada otururken yüzlerine vuran ılık meltemin tadını çıkarırlardı.

"Açık havada yemek ister misin diye sormadım? İstersen bahçeye çıkabiliriz."

"Böyle iyi. Teşekkürler."

Gloria bir süre yemeğine sessizlik içinde eşlik etti. Fakat içindeki tutamayan biri olduğundan bu çok uzun sürmemişti.

"Bana neler olduğunu ne zaman anlatacaksın?"

"Ne gibi?"

"Günlerdir uykusuz gezdiğinin farkında olmadığımı mı sanıyorsun? Başta Gustavu yüzünden olduğunu sanmıştım, ancak doktorlardan iyi haber aldığında bile gözlerindeki şu hüzünlü ifade bir türlü değişmedi."

"Gloria, ben..."

"Sen canım, artık beni oyalamaktan vazgeçmek zorundasın. Zeni bu kadar üzen ne?"

"Nereden başlayacağımı bilmiyorum." Daniella'nın iştahı kaçtığı için yemeğine ara verdi.

"Franco'yla mı ilgili? Yoksa yine baban mı?"

"Aslına bakarsan, ikisi birden."

Genç kadın da tabağını bir kenara bırakıp kaşlarını çatınca, Daniella ona olan biteni en başından anlatmaya başladı. Bittiğinde Gloira başını iki yana salladı.

"Ve sende çözümü, olanları Franco'ya anlatmak yerine onu yakalamaya ant içmiş bir adama gitmekte buldun, öyle mi? Buna gerçekten inanamıyorum. Aklından ne geçiyordu söylesene?"

"Sandığın gibi değil."

"Açıkla o halde."

"Sence sevdiğim insanların hayatını o kadar kolay riske atabilecek biri miyim?"

Daniella yerinden kalkıp pencereye doğru yürüdü. Gloria'ya Franco'yu sevdiğini itiraf ettikten sonra arkadaşından gelecek tepkiyi bekledi, çünkü artık geçmişte ne yaşamış olursa olsun ona sırılsıklam âşık olduğunu kabul ediyordu. Fakat Gloria itirafını yüzüne vurmak yerine konuşması için sessizce teşvik edince anlatmaya devam etti.

"Büyükbabamın anlattıklarından sonra öyle şaşkın ve dağılmıştım ki, ne yapacağımı bilemedim. Önce her şeyi Franco'ya anlatmayı düşündüm. Eğer o anda ona ulaşabilseydim bunu gerçekten yapacaktım. Ama daha sonra düşündüğümde bunun hiçbir işe yaramayacağını fark ettim. Franco'yu son gördüğümde intikam için nasıl yanıp tutuştuğunu görmüştüm. Onu yolundan hiçbir güç alıkoyamaz inan bana. Tanrım Gloria, sevdiğim adamın babamın katili olmasını kaldıramam.""

"Ah tatlım."

"Franco hayatı boyunca kötü şeyler yaşamış ve kötülüğe aynı şekilde, hatta çok daha beteriyle karşılık vermeye alışmış bir adam. Acılarından beslenen kini ve nefreti ona en korkunç şeyleri bile yaptırabilir. Annesi için hâlâ yas tuttuğuna eminim. Eğer gözlerinin içine dikkatle bakma şansın olsaydı, orada yıllardır acı çeken o küçük çocuğu görebilirdin." Daniella kollarını kavuşturup geriye döndü ve arkadaşının dolan gözlerinin içine hüzünle baktı. "Bu yüzden bir süredir yıllar önce işlenen cinayeti araştırmaya başladım. Eğer bir ipucu bulabilirsem hem babamı hem de sevdiğim adamı kurtarabileceğimi düşünüyordum. Edindiğim bilgilerin hiçbirinde babamın varlığından bahsedilmiyordu fakat yine de bu onun suçsuz olduğunu kanıtlamıyor. Araştırmamın çıkmaza girdiği bir noktada çok ilginç bir bilgiye rastladım."

"Ne bilgisi?" Gloria aniden dikkat kesilmişti.

"Lena'nın bir abisi olduğunu öğrendim. Üstelik bir polis. Aralarında ne yaşandığını bilmiyorum fakat yıllarca tıpkı Luigi ile benim gibi birbirlerinden uzak kalmalarına yetecek kadar ciddi bir mesele olmalı. Ta ki..."

"Ta ki?"

"Lena öldürülünceye kadar."

"Anlamıyorum. Kimden bahsediyoruz? Kimmiş bu adam? Nerede yaşıyormuş?"

"Burada. Livorno'da." dedi Daniella iç geçirerek. "Üstelik bir cinayet masasında çalışan bir dedektifi."

Gloria'nın parçaları birleştirdiği anı gözlerinin yuvalarından çıkarcasına büyümesinden anlamıştı. "Aman Tanrım." dedi genç kadın nefesi kesilerek. "Hugo Moretti."

"Evet."

"Bundan emin misin?"

"Elbette eminim. Bu yüzden Franco'ya yardım edebilecek tek kişi o. "

"Yüce İsa. Franco Moretti'nin öz yeğeni." dedi Gloria daha çok kendini buna inandırmaya çalışır gibi. "Bu bilgiyi Franco'yla ne zaman paylaşacaksın peki?"

"İstesem de yapamam." Daniella başını hızla iki yana salladı. "Dava çözülünceye ve Franco'nun suçsuzluğu ispatlanıncaya kadar ona hiçbir şey anlatmayacağıma dair müfettişe söz verdim."

"Moretti gerçeği bildiğini biliyor mu yani?"

"Yardım edeceğinden emin olduktan sonra ona bildiğimi söyledim."

"Ne tepki verdi?"

Daniella omuz silkti. "İnkâr etmedi. Ve ona yardım etmem karşılığında sırrını saklamam konusunda benden söz istedi."

"Tanrım Dani..." Arkadaşı başını ellerinin arasına alıp öne eğildi. Yaşadığı şok yüzünden bir süre konuşamamıştı. "Umarım Franco'dan sakladığın bu sırlar günün birinde başına iş açmaz."

"Ne olacağını düşünmekten aklımı kaçıracağım Gloria. Moretti bana planlarından bahsetmiyor. Franco'ya ulaşıp babamı nasıl kurtaracağını bilmiyorum. "

"Yerinde olsam Moretti konusunda Franco'yu uyarmanın bir yolunu bulurdum."

"Çıldırdın mı sen? Bunu yapamam. Hem nasıl bildiğimi sorduğunda ona ne söyleyeceğim söylesene? Tüm planı peşindeki adamla birlikte yaptığımızı mı? Moretti'nin akrabası olduğunu itiraf etsem bile beni asla affetmez. İhanet konusunda ne kadar ketum olduğunu bilmiyorsun."

"Bu şekilde ise düşmanına karşı tamamen savunmasız kalacağını biliyorum. İstediğin bu mu?"

Tanrım elbette değildi. Fakat bir adama aynı anda hem ihanet edip hem onu olacaklardan nasıl koruyabilirdi?

.................................

 

Kapı çalındığı sırada Sara mutfaktan yiyecek bir şeyler almak için alt kata inmişti. Normalde odadan çıkması yasaktı, ancak Antonio evde olmadığı zamanlar bu yasağı delmek çok daha kolaydı.

"Bu paket bize ait değil." dedi kapıdaki korumalardan biri. "Onu al ve doğru adrese götür."

"Ama adres burası." dedi karşılık olarak yabancı ses. "Bir porsiyon Esperanza soslu makarna."

Sara'nın adımları o ismi duyduğu anda anında kaskatı kesilmişti. Arkasını yavaşça dönerek kapıya doğru yürümeye başladı.

"Sana yanlış sipariş olduğunu daha kaç defa söylemem gerekiyor. Başına bela almak istemiyorsan hemen git buradan."

"Bir dakika, bir dakika." Sara çabucak araya girdi. "Esperanza soslu makarna mı dedin sen?"

"Evet. Bayan Sara De Luca adına." dedi kapıdaki genç adam elindeki kâğıdı okuyarak. Üzerindeki üniformaya ve şapkaya bakılırsa yerel bir restoranda çalışıyor olmalıydı. Sara daha önce böyle bir sos adı duymadığına emindi. Herhangi bir sipariş vermediğinden de öyle. Yine de, bir şekilde adamın doğru adreste olduğunu hissetmişti.

"Sana söyledim, Bayan De Luca böyle bir sipariş vermedi."

"Yanılıyorsun." dedi Sara aniden öne atılarak. "O sipariş bana ait." Bunu neden yaptığını bilmiyordu ama içinden bir ses bunu yapması gerektiğini söylüyordu. Fabio'dan bir mesaj olabilirdi. Aptal kalbi hızla çarpmaya başlarken genç adamın uzattığı paketi kaparcasına elinden aldı. "Teşekkürler."

"İyi ama Bayan De Luca?"

"Konuşmayı kes ve ona hemen bahşiş ver Patrizio."

Patrizio denen adam kendi kendine homurdanıp Sara'nın dediğini yaparken, o da paketi alıp odasında açmak üzere ağır adımlarla üst kata çıkıyordu ki, "Bir dakika hanımefendi." dedi adam arkasından.

Sara hızla koşup odasına gitmek yerine durup arkasını dönmek zorunda kaldı.

"Ne oldu?"

Patrizio kapıyı kapatıp ona doğru yürüdü. "İzninizle paketi kontrol etmem gerekiyor."

"Buna gerek var mı? Bu yalnızca benim akşam yemeğim."

"Üzgünüm hanımefendi. Bay De Luca'nın emri böyle."

Sara kalbinin sıkıştığını ve terlemeye başladığını hissediyordu. Yine de elinden geldiğince sakin görünmeye çalıştı. Eğer şüphe çekecek bir şey yaparsa o paketin içindekilere asla ulaşamazdı. Sessizce yutkunarak paketi adama uzattı.

Genç adam kuşkulu bakışlarını ondan açtığı pakete indirdi. Makarna kutusunu en ince ayrıntısına kadar didik didik ederken Sara'nın kalbi heyecandan adeta durmak üzereydi. Ya gerçekten içinde bir not varsa ve adam onu bulursa ne olacaktı?

Gözlerini sıkıca yumarak olacaklara kendini hazırladı.

"Buyurun hanımefendi. İçinde hiçbir şey yok."

Sara gözlerini hızla açarak rahat bir soluk koyuverdi. "Ne bekliyordun ki? Mc Donalds oyuncağı mı?"

Adam bozulsa bile belli etmemişti. Sara paketini aldıktan sonra sevincini belli etmemeye çalışarak yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya devam etti. Nihayet odasına girip kapıyı arkasından kilitlediğinde derin bir nefes aldı ve hemen ardından paketi kurcalamaya başladı. Kutudan iştah kabartan peynir ve makarna karışımı kokular yükseliyordu. Biraz daha bakındı ve servis çatalı, bıçak ve peçete gibi şeyler dışında hiçbir şey bulamayınca hayal kırıklığına uğradı. Bir mesaj veya not yok muydu yani?

Kahretsin. Aklından ne geçiyordu ki?

Sara umutsuzca yatağına çökerek paketle bakışmaya devam etti. Ama bu nasıl olurdu? O halde kim, neden bu paketi ona göndermişti?

Morali bozulmuştu. Karnından gelen gurultular ona açlığını hatırlatınca yemek kutusunu yeniden eline aldı. En azından makarna açlığı konusunda çözüm olacaktı. Kutudan birkaç çatal yemeye çalışırken iç çekti. Oysa bunun Fabio'dan gelen bir mesaj olduğuna o kadar emindi ki, her şeyi üzerine bahse girmeye hazırdı. Tanrım, onu özlüyordu. Fabio'nun dokunuşları olmadan adeta nefes alamıyordu. Onun kollarında uyumaya öylesine alışmıştı ki, geceleri yatağında kendini yapayalnız hissediyordu. Keşke hâlâ yaşadığını bilseydi, o zaman biraz olsun huzur bulabilirdi.

Çiğnediklerini yutamadan gözleri doldu. Fabio yaşıyor olsaydı sözünde mutlaka dururdu. Şimdiye kadar ona ulaşmak için hiçbir çaba göstermediğine göre bunun tek bir anlamı olabilirdi.

Tanrım hayır.

Lokmasını çiğnedi, çiğnedi ve sonunda gözyaşıyla birlikte yuttu. İkinci lokmayı ağzında güçlükle hareket ettirebilmişti ki, dişlerine takılan plastik bir cisimle irkildi. Dudaklarının arasında hap büyüklüğünde plastik bir kapsül vardı. Sara onu ağzından çıkarıp içini açtığında bunun küçük bir pusula olduğunu fark etti ve anında kalp atışları hızlandı.

Yarın mutlaka o arabada ol!

Bu da ne demekti şimdi?

Ve hangi lanet arabadan bahsediyordu?

Ya bir tuzaksa? Sara'nın kaşları çatıldı. Notu gönderen neden daha fazla detay vermemişti? En azından kimden geldiğini bilmek iyi olurdu. Gerçi Esperanza soslu makarnayı Fabio'dan başkasının bilmesine imkân yoktu.

O halde...

Sara'nın yüreği yeniden ümitle doldu. Dudaklarına yerleşen gülümseme yanaklarına yayılırken küçük notu katlayıp cebine koydu. Ne olursa olsun, bu notun Fabio'dan geldiğine inanmak istiyordu. Yastıklara uzanarak tavana baktı. Fabio yaşıyordu. Ve onu kurtarmak için verdiği sözü tutmaya hazırlanıyordu.

Şimdi tek yapması gereken yarın hangi arabada olması gerektiğini bulmaktı.

..................,

 

Telefonu uzun uzun yabancı bir numaradan arandığında arkadaşı April olduğunu düşünerek hızla açmıştı.

"Tanrıya şükür April. Aramanı bekliyordum."

Cevap gecikince Lorenna şüpheyle gözlerini kıstı. "April?"

"Bayan De Luca."

Kuru ve boğuk bir erkek sesi Lorenna'nın dikkat kesilmesine neden olmuştu. Boğazında bir düğüm oluşurken nefes almayı unuttu.

"Kimsiniz?"

"Adım Grigio."

Bedeni duyduğu isimle anında kaskatı kesilmişti. Odasında volta atmayı keserek aniden durdu ve yere yığılmamak için yatak başlığına tutundu. Kendini sakinleşmeye zorlarken,

"Grigio diye birini tanımıyorum." diye güçlükle konuştu.

"Yapmayın hanımefendi. Oyun oynayacak vaktim yok."

İnkâr etmenin faydasız olduğunu anlayarak iç geçiren Lorenna elinin tersiyle alnındaki ter damlacıklarını sildi. Neden terlediğini bilmiyordu ama içinde bu konuşmanın iyi gitmeyeceğine dair kötü bir his vardı. "Ne istiyorsun?"

"Konuşmamız gerek." Öksürük sesi adamın konuşmasını bölünce Lorenna tatsız bir kahkaha attı.

"Çıldırmışsın sen. Böyle bir şey asla olmayacak."

"Buna mecbursunuz." dedi adam. Sesi yorgun ve tükenmiş çıkıyordu. Ara sıra yutkunmak için duraksamasından nefes almakta zorlandığı belli oluyordu.

"Konuşacak hiçbir şeyimiz yok. Şimdiye kadar hangi cehennemdeysen oraya geri dön hemen." dedi Lorenna sertçe, sonra da bu kadar fevri çıkış yaptığı için kendine kızdı.

"Üzgünüm ama yapamam. Yarın öğleden sonra..." öksürük "size vereceğim adreste olun."

"Ya olmazsam?"

"O zaman kocanız her şeyi öğrenir."

Lorenna tam itiraz etmek için ağzını açmıştı ki, telefonun suratına kapandığını fark etti. Elindeki telefona sanki onu yemek üzereymiş gibi bakarken içinden küfretti.

Lanet olsun! Bu herif de nereden çıkmıştı şimdi?

 

 

............................

 

Onu anlayan biriyle konuşmak iyi gelmişti. Gloria'ya anlatana kadar kendini ne kadar kötü hissettiğinin farkında değildi. Günlerdir içini kaplayan keder onu adeta yiyip bitirmişti.

"Bu kadar düşünmek yeter." diyerek aniden ayağa fırladı Gloria. "Böyle durumlarda ne yaptığımızı hatırladın mı?"

"Ah hayır."

"Hemen güzelce hazırlanıyoruz ve dışarı çıkıyoruz."

Daniella bezginlikle koltuğuna yaslandı. "Bunu yapabileceğimden pek emin değilim."

"Elbette yapabilirsin."

"Lütfen beni affet ve gidip eğlenmene bak."

"Sensiz hiçbir yere gitmiyorum." Gloria onu kollarından tutup zorla ayağa kaldırdı. "Carlos'un önerdiği harika bir yer biliyorum. Yani, umuyorum öyledir çünkü bana civarın en iyisi olduğunu söyledi. Biraz içip kafamızı dağıtacak birilerini bulabiliriz belki."

İçki fena olmazdı. Hatta şu anda yapabileceklerinin içinde belki de en iyisiydi. Yine de kalabalığın arasına karışacak kadar güçlü hissetmiyordu kendini.

"Bilemiyorum."

"Nasıl arkadaşsın söylesene. İtalya'ya geldiğimden beri birlikte hiçbir şey yapmadık. En azından bana bu kadarını borçlusun."

Bu konuda haksız sayılmazdı. Arkadaşının İtalya'da sayılı günleri kalmıştı. Kendi dertleriyle o kadar meşguldü ki, onunla yeterince ilgilenememişti ve şimdi onun yüzünden tatilinin berbat olmasını istemiyordu.

"Böyle bir durumda arkadaş kartını kullanman haksızlık. Bu kurallara aykırı."

Genç kadın omuz silkerken Daniella derin bir iç çekti. "Tamam. Ama yalnızca birkaç kadeh içeceğiz." Arkadaşı coşkuyla ellerini çırpınca, "Ve seni uyarıyorum. Çılgınca bir şey yapmak yok." diye hızla peşinden ekledi.

Gloria ciddiyetle üç parmağını havaya kaldırdı. "İzci sözü."

Daniella gözlerini devirdi. ""Ah, boş versene. İzci olmadığını ikimiz de biliyoruz."

 

Yarım saat sonra bir taksiye atlamış ve kendilerini karanlık bir sokağın ucunda neon ışıklarla yanıp sönen bir tabelanın önünde bulmuşlardı.

Gloria, "İşte burası." diyerek heyecanla arabadan inerken Daniella şaşkınlıkla önünde iri yarı iki adamın dikildiği kapıya bakıyordu.

"Carlos'un tavsiye ettiği yer burası mı?"

"Bir sorun mu var?"

Bakışlarını güçlükle neon ışıklı yazılardan ayırıp arkadaşına çevirdi. Carlos'un önerdiği kulübün Franco'ya ait olması dışında mı? "Hayır. Elbette yok."

"İçeriden gelen müziğin sesini ve ona eşlik eden coşkulu kalabalığı duyabiliyor musun? İnsanlar burada çılgınlar gibi eğleniyor olmalı." dedi Gloria sırıtarak.

O sırada Daniella kalp atışlarının sesinden başka bir şey duyamadığı için bu soruya verecek bir yanıtı yoktu. Buraya en son geldiğinde bir çatışmanın ortasında kalmış ve kurşunlanmıştı. Fakat tek hatırladığı gözleri kapanmadan önce Franco'nun kollarında olduğu anlardı. Adamın ona bakan endişeli gözleri ve ölmemesi için yalvarışı hâlâ kulaklarındaydı.

"Sen iyi misin?" Gloria koluna dokununca irkildi.

"Evet, ben... sadece-"

"Sadece bu gecelik hiçbir şey düşünme, tamam mı?"

Daniella başını yavaşça salladı. Ona kulübün Franco'ya ait olduğunu neden söylemediğini bilmiyordu. Belki de bir yanı bu gece onunla karşılaşma ihtimalini görmezden gelmek istiyordu. Diğer yandan kalbinin hızlı atışlarına bakılırsa küçük bir parçası bu ihtimale sıkı sıkıya tutunuyordu.

"Hadi yapalım şunu."

Daniella elini uzatınca Gloria elini onunkine çarptı ve birlikte dev kapılardan içeri girdiler.

Terli bedenlerin arasından kendilerine yol açmaya çalışırken müziğin ritmi onu iç organlarına kadar titretiyordu. Gloria çoktan tempoya ayak uydurmuş olduğu yerde dans ediyordu. Arkadaşına çaktırmadan etrafına bakmaya, umutsuzca Franco'dan bir iz aramaya çalıştı.

"Burası gerçekten çok güzelmiş."

"Beğenmene sevindim."

Ses o kadar yüksekti ki, birbirlerini duyabilmek için bağırmak zoruna kalıyorlardı.

"Ben bir içki alacağım. Sana ne getirmemi istersin?"

"Martini fena olmaz."

Gloria ondan uzaklaşıp bara doğru enerjik adımlarla yürürken kalçalarını müzikle uyumlu sallamaya devam ediyordu. Üzerindeki minicik elbise poposunu zar zor örtüyor, dağınık topladığı saçlarının uçları ensesini süpürüyordu. Daha şimdiden yanından geçtiği adamlarını dikkatini çekmeyi başarmıştı. Beğeni dolu bakışların farkında olduğunu belli edercesine arkasını dönüp ona abartılı bir şekilde göz kırpınca Daniella kendini tutamayıp güldü. Bu kadının çılgın hallerini seviyordu. Arkadaşı haklıydı. Daha şimdiden kendini iyi hissetmeye başlamıştı.

Gloria'yı beklerken etrafı izliyordu ki yine o garip hisse kapıldı. Ensesindeki karıncalanma birinin onu izlediğini söylüyordu. İçindeki ürpertiyi bastırarak etrafına bakındı. Kimsenin onu izlediği filan yoktu. Paranoyası yine ona oyun oynuyordu anlaşılan. Burada herkes kendi âlemindeydi. Birbirilerine sarılmış öpüşen çiftlerden oluşan bir topluluk loş ışıkların olduğu köşeleri seçmişti. Daha hareketli bir grup ise pistin etrafında birbirlerine sarılmış, ellerinde kadehler ve şişelerle müziğe eşlik ederek dans ediyordu. En ateşli ve yerinde duramayan grup ise daire şeklindeki pistin üzerindeydi.

Yükseltilmiş platformda metal direkler, onların üzerinde de üzerinde hayal gücüne yer bırakmayan kıyafetleriyle dansçılar vardı. Daniella aralarından Luigi'nin kız arkadaşı Sofia'yı hemen tanımıştı. Kadın kıvrak bir bedene sahipti ve dansı oldukça ateşliydi. Güzel bir vücudu olduğunu düşünüyordu. Koyu yanık teni, sürdüğü yağlar ve parlatıcılar sayesinde ışıl ışıldı. Daniella onun dans ettiği direkle yaptığı hareketleri yapmaya asla cesaret edemezdi. Luigi'yi görebileceğini umarak bakınmaya devam ediyordu ki, omuzunda sıcak bir el hissetti.

"Sakın bana artık kadınlardan hoşlanmaya başladığını söyleme."

Arkasını dönmedi. Onun yerine gözlerini kapatıp burnuna dolan odunsu kokunun tadını çıkardı. Franco parmaklarını ensesinde dolaştırınca vücuduna elektrik verilmiş gibi titredi.

"Hayal kırıklığına mı uğrardın?"

"Hem de tahmin edemeyeceğin kadar."

Daniella hafifçe tebessüm etti. Franco eline zarif bir martini bardağı tutuşturunca, kadehi dudaklarına götürüp büyük bir yudum aldı.

"Sadece güzel olanı takdir ediyordum hepsi bu. Peki ya sence, hangisi daha güzel?"

Adamın elleri bu kez de belinin kıvrımlarında gezinirken dudakları kulak memesiyle buluştu. "Yalnızca tek bir kadın. Benim için takdir edilecek tek güzellik sensin Donna Bella."

Daniella'nın midesindeki tüm kelebekler aynı anda ve olanca gücüyle kanat çırparak yükseldi. O sırada müzik değişmiş, I like the way you kiss me en yüksek seviyede ortalığı kasıp kavurmaya başlamıştı. Kalabalık çıldırmış gibi oldukları yerde zıplıyor, herkes hep bir ağızdan çığlıklar atıp eğleniyordu. Karartılan ışıklardan sonra lazer ışıkları üzerlerinden renkli çizgiler halinde akarken Franco Daniella'yı kendine daha çok bastırmıştı. Şimdi kalçaları onunkilere yapışıktı.

"Burada olmaman gerekiyordu."

"Gitmemi mi istiyorsun?"

"Bunun için artık çok geç." Franco derin bir nefes almak için burnunu boynuna sürtünce Daniella iç çekmemek için kendini zor tuttu. Boğazı aniden kurumuş, vücut ısısı hızla yükselmeye başlamıştı. Adamın dudakları bir çöl kadar sıcaktı ve dokunduğu her yeri adeta yakıyordu.

"Elbisene bayıldım."

Daniella o sırada dizlerinde biten siyah, spagetti askılı elbisesini giymesi için ısrar eden Gloria'ya içinden teşekkür etti.

"Hoşuna gitmesine sevindim."

"Onu üzerinden çıkardığımda daha çok hoşuma gidecek."

Franco'nun arkasında olması ve yüzünü görememesi iyi bir şeydi. Şu anda onunla yüzleşmektense bu şekilde olmak en iyisi diye düşündü içkisinden büyük bir yudum daha alırken.

"Gerginsin." Franco onun ruh halini sezmiş gibi biraz geri çekildi.

"Sadece bu kadar göz önündeyken yakınlaşmak garip hissettiriyor." Bu kocaman bir yalandı ama ona söyleyebileceği en basit açıklama buydu.

"Hmm. O halde baş başa kalabileceğimiz bir yere gitmeliyiz."

Beklenti Daniella'nın bedeninin tatlı bir şekilde ürpermesini sağlamıştı. Karnı kasıldı. Yavaşça yutkunduğu sırada Franco'nun diğer eli çenesini tutarak ağzını kendine doğru çevirdi. Adamın sıcak nefesi dudaklarına çarparken Daniella adamla göz göze gelmeye cesaret edemediği için gözlerini sıkıca yumdu.

"Bana bak vita mia." dedi Franco fısıltıyla. "Seni görmem gerek.""

Adamın sesindeki otoriter ton Daniella'nın anında itaat etmeni sağlamıştı. Sonra da Franco'nun için için yanan safir mavisi gözlerinin içine baktı. O bakışlarda kaybolmamak imkânsızdı. Dümensiz bir gemiyle açık denizlerde fırtınaya yakalanmak gibiydi adeta. Ona kapılıyordu çünkü Franco ona dünyadaki tek kadın oymuş gibi bakıyordu. Daha önce bir erkekleyken böyle hissettiği hiç olmamıştı.

"Benimleyken asla gözlerini kapatma."

"Neden?"

"Çünkü başka türlü ne düşündüğünü tahmin etmem imkânsız."

"Şu an ne düşüyorum?" Daniella adamın dudaklarına bakarken kendi dudaklarını yaladı.

"Beni istiyorsun." dedi Franco ona aynı aç bakışlarla karşılık verirken. "İçinde."

Kahretsin. Bu doğruydu.

"Bu doğru olsa bile..." Daniella başını güçlükle çevirerek etraflarını saran kalabalığa ve barda bir adamla sohbete dalmış olan arkadaşı Gloria'nın olduğu yöne baktı. Hayır. Herhangi bir adam değildi bu, Carlos'tu. Ve Gloria'ya anlattığı her neyse, arkadaşının başını geriye atıp kahkahalarla gülmesine neden oluyordu.

"Onun içinde endişelenmene gerek yok." diyerek aklından geçenleri okurmuş gibi konuştu. "Carlos onunla zevkle ilgilenecektir." Buna hiç şüphesi yoktu zaten. Bir anlığına bunu Franco'nun ayarlayıp ayarlamadığını düşündü. Öyle olsa bile bu neyi değiştirirdi ki, Gloria fazlasıyla halinden memnun görünüyordu.

Franco elindeki kadehi alarak o sırada yanlarından geçen birinin eline tutuşturdu. Sonra da parmaklarını parmaklarının arasına geçirerek onu kalabalığın içinde sürüklemeye başladı. Daniella'nın aklındaki tüm endişeler anında silinip gitmişti.

Adamın yürüyüşü yavaş ve kontrollüydü. Daniella onun geniş sırtına bakarken etrafındaki kalabalığı Musa'nın denizi yardığı gibi ikiye ayırdığını görebiliyordu. Sanki o bir kralmış ve insanlar da onun tebaasıymış gibi o geçerken saygıyla kenara çekiliyorlardı. Erkeklerin gözlerinde hayranlığı, kadınlarınkinde ise ateşi görmek mümkündü.

Kendilerini karanlık bir koridorda bulmadan önce insan denizinin arasından ilerlemeye devam ettiler. Daniella ayağındaki topuklularla Franco'nun hızına yetişmekte zorlanıyordu. Topuğunun kırıldığı anı fark ettiğinde bir küfür savurdu.

Topuklularla arası hiçbir zaman iyi olmamıştı zaten.

Sendelediğini fark eden Franco hemen arkasını döndü. Daniella kırılan ayakkabısını ayağından çıkarmış elinde tutuyordu. Genç adam tek kelime etmeden ayakkabıyı elinden alıp bir köşeye fırlattı. Sonra da onu kucaklayıp omzuna attı.

"Hey! Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Seni taşıyorum."

Daniella eteğinin sırtına çıkmasından endişeleniyordu ki Franco hemen kontrolü sağladı. "Bir buçuk yaşımdan beri kendim yürüyebilirim."

"Yürüyebildiğini biliyorum."

Daniella'nın itirazlarına aldırmayan Franco sırıtarak onu koridor boyunca taşımaya devam etmişti. Karnı adamın omzuna yapışıkken pek rahat bir pozisyonda olduğu söylenemezdi. Öte yandan adamın kıçını saran siyah kumaş pantolonundan sergilediği muhteşem manzaranın tadını çıkarmak için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı. Tanrım, bedeninin ısısı giderek yükseliyordu.

Martini yüzünden olmalı.

Bir erkeğin omzunda ve baş aşağı pozisyonda taşınmak yeterince kötüydü. Ama daha da kötüsü Franco'nun onu getirdiği odanın kapısındaki korumaların onları bu halde görmüş olmalarıydı. Adamlar geçmeleri için kapıları ardına kadar açarken Daniella elleriyle yüzünü kapattı.

"Diego. Morgan. Ben söyleyene kadar içeri kimse girmeyecek, anlaşıldı mı?"

"Emredersiniz efendim."

"Aman tanrım, bunu yaptığına inanamıyorum." Kapılar arkalarından kapandığında Daniella utanç içinde yerin yarılmasını ve kendisini içine almasını diliyordu. Franco az önce adamlarına açıkça içeride seks yapacaklarını ilan etmişti. Aşağıya inmek için debelenince Franco poposuna yumuşak bir şaplak attı. "Uslu dur aşkım!"

"Hey!" Daniella hızla başını kaldırdı. "Sen az önce benim kıçıma mı vurdun?"

"Eğer hoşuna gitmediyse..." Franco cam kenarındaki L şeklindeki çalışma masasının üzerindekileri tek eliyle süpürüp yere savurdu. Kâğıtlar ve bir sürü ıvır zıvır yumuşak halıya yayılırken Daniella odanın ne kadar şık ve erkeksi döşenmiş olduğunu düşünüyordu. Her köşesi Franco'nun kişiliğini yansıtıyordu. Erkeksi ve stil sahibi.

İki duvar yerden tavana kadar karartılmış camla kaplıydı. Diğer duvarlar ise siyah ve kırmızı karışımı duvar kâğıtları vardı. Bir köşede maundan kızılımsı bir toplantı masası ve aynı renk deri sandalyeler, diğer köşede ise geniş bir bar ve ses sistemi kuruluydu. Üzerinde camdan yapılma satranç seti olan sehpanın yanında iki tekli koltuk duruyordu.

Franco onu cilalı ahşap masanın üzerine oturtarak gözlerinin içine baktı. "...söylemen yeterli."

Aslına bakılırsa hoşuna gitmişti. Adamın vurduğu yerde tatlı bir karıncalanma hissetmişti ve o his hızla bacaklarının arasına ilerliyordu.

"Şey..." dedi dudaklarını yalayarak. "sanırım hoşuma gitti."

Franco'nun gözleri şeytani bir ışıkla parlamıştı. Bakışları dudaklarına indiğinde Daniella oturduğu yerde kıpırdanmamak için kendini zorladı.

"Bana neden öyle bakıyorsun?"

"Birazdan sana yapacak olduklarıma hazır olup olmadığını düşünüyorum."

"Ne?"

"Bu kez sana nazik davranmak istemiyorum ama önce bunu senin de istediğini bilmem gerek."

Daniella ne diyeceğini bilemeyerek gözlerini kırpıştırdı. Franco avucunu yanağına bastırarak bacaklarının arasına yerleşmişti. "Ne olursa olsun sana asla zarar vermeyeceğimi biliyorsun değil mi?" Daniella başını evet dercesine salladı. "Güzel. Ve ne yaparsam yapayım bunun senin de hoşuna gideceğine söz veriyorum." Daniella başını bir kez daha salladığında Franco'nun dudakları günahkâr bir tebessümle yukarı kıvrıldı. Daniella'nın kalbini yerinden çıkaracak kadar etkili ve baştan çıkarıcı bir tebessümdü. Franco yüzüklerinin baskısını ensesinde hissedeceği kadar sertçe ensesine yapışıp, aniden dudaklarını dudaklarına çekti.

Vay canına. İşte bu beklenmedikti. Adamın öpücüğü sert ve sahipleniciydi. Dilinin baskısı ağzının her köşesini istila ederken, vücudunda gezinen elleri içinin heyecanla dolmasına neden oluyordu. Eğer bu şekilde Daniella'yı korkutup kaçıracağını sanıyorsa aldanıyordu. Çünkü her geçen saniye daha fazlasını arzularken buluyordu kendini.

Franco ağzını diliyle vahşice ele geçirirken elleriyle vücudunda keşfe çıkmış, elbisesinin eteklerini yukarıya sıyırıyordu.

"Adamların içeride ne yaptığımızı biliyor, değil mi?"

"Bu seni rahatsız etmemeli."

"Bilmiyorum ben-"

Franco elini uyluklarından yukarı doğru çıkardı. İç çamaşırının lastiğine gelince ince ipi sert bir hareketle çekip kopardı. Daniella içine keskin bir nefes çekince de, "Canını yaktım mı?" diye sordu.

"Hayır." Aksine heyecanlanmıştı.

Franco gülümseyerek onu yiyip bitirmeye devam etti. Eğilerek iç çamaşırını bacaklarından acele etmeden sıyırıp arka cebine sıkıştırdıktan sonra ayakkabısının kalan tekini de çıkarıp atarak yeniden doğruldu. Gözleri aynı hizaya geldiğinde adamın gözlerindeki bakışla daha şimdiden sırılsıklam olduğunu hissediyordu. Belki de çok daha önce ıslanmaya başlamıştı.

"Heyecanlandın mı Donna Bella? Dışardakilerin çığlıklarını duyacak olması seni tahrik mi etti?"

"Ne? Hayır elbette." Asla teşhirci biri olmamıştı. Birilerinin görebileceği veya duyabileceği bir mesafede seks yapmak bir yana öpüşmemişti bile. Fakat nedense Franco'nun yanında kendini her ikisini de yapacak kadar cesur ve utanmaz hissediyordu.

Franco dudaklarını ateşli bir öpücük kondurarak omuz askılarından birini indirdi. Açıkta kalan göğüs ucunu ağzına alarak emerken Daniella başını arkasındaki cama yaslayıp gözlerini kapattı. Aşağıdaki kalabalık "Supermasssive Black Hole" şarkısına çığlıklarla eşlik ediyordu.

Daniella Franco'nun parmaklarının bacaklarının arasındaki noktaya sataştığını hissetti. Çoktan ıslanmış olan kadınlığı onun dokunuşuyla kasıldı.

"Gözlerini aç ve bana bak."

Daniella dediğini yaptı. Adam ikinci parmağını da içine yerleştirirken ağzından bir inleme kaçtı. Franco sesini dudaklarının içine hapsetti. Sonra da onu parmaklarıyla becermeye devam etti. Diğer eli kalçasındaydı. Onu sıkıyor ve kendine doğru bastırıyordu. Daniella'nın kadınlığı ve ağzı Franco ile doluyken gözlerini açık tutmak oldukça zordu. Fakat adam ondan bunu istemişti. Ne olursa olsun gözlerini kapatma.

Franco dudaklarını ondan güçlükle kopararak yeniden dizlerinin üzerine çöktüğünde neredeyse itiraz etmek üzereydi ki, bacaklarını omzunun üzerine atan adamın ağzı kadınlığının üzerine kapanınca Daniella hazla inledi.

"Franco."

Adamın ağzıyla yaptığı şey ellerinden çok daha iyiydi. Islak dili içine girip çıkarken Daniella kalçalarını masanın üzerinde tutmakta güçlük çekiyordu. Geri çekilmeye çalıştıkça Franco onu sıkıca tutup dudaklarını merkezine bastırıyordu. Daniella gözlerini kapattı çünkü yıldızları görmek üzereydi. Zirveye hızla tırmandığını hissettiği sırada Franco aniden geri çekildi.

"Bu gece sadece ben içindeyken boşalabilirsin vita mia." dedikten sonra fermuarını açarak aletini serbest bıraktı. Sertleşmiş ve şişmiş başını girişine sürterken Daniella'nın bedeni adeta alev almıştı.

"Çok sıcaksın aşkım."

Franco ona diliyle ve aletiyle sataşmaya devam ederken Daniella heyecandan aklını kaçırmak üzereydi. Ona sahip olmak, içini doldurmak için daha neyi bekliyordu ki?

Kollarını boynuna dolayarak bacaklarını adamın beline sardı ve onu kendine çekti. Daha fazla bu işkenceye katlanmak istemiyordu. Franco ona soru sorarcasına baktığında, "Ne bekliyorsun artık yap şunu!" diyerek soludu.

Franco söylediklerinden hoşlanmış olmalıydı ki gülümsedi. "Sabırsız mıyız sevgilim?"

Daniella dişlerinin arasından fısıldadı. "Sana. Yap şunu. Dedim."

Sözlerini bitirmeye fırsat bulamadan Franco'nun ağzı ağzına kapandı ve aynı anda kendini içine sertçe itti. Daniella çığlık attı. Bu doluluk ona fazla gelmişti ama aynı zamanda hoşuna gitmişti. Franco içinde sertçe gidip gelirken adama tutunmaya devam etti. Hızı yüzünden masa sarsılıyor, bacakları giderek gevşiyordu. Franco baldırlarına yapışarak ona gerekli olan tutunmayı sağladı. Alnını alnına yasladı ve onu istediği gibi sertçe becermeye devam etti.

Daniella'nın dünyası yalnızca Franco olana kadar onun içinde hızla gidip geldi. Göğüslerini ısırıp emdiğinde bile kontrolünü asla kaybetmemişti. Daniella ise her an parçalara ayrılmak üzereydi. Sınıra yaklaşmıştı. Franco ona, "Ben söyleyene kadar olmaz." dediğinde itiraz etmek için ağzını açtı, ancak Franco onu öperek susturdu.

Ne kadar sürdüğünü bilmiyordu. Dışarıdaki adamların onu duyup duymadığından, hatta yaslandıkları camdan aşağıdaki kalabalığın onları görüp görmediğinden bile emin değildi. Tek emin olduğu şey bunun hiç bitmemesini istediğiydi.

Adamın gömleğinin yakası açıktı. Daniella bir ara düğmelerinden birkaçını koparmış olmalıydı. Dövmeli tenini görünce dayanamayıp dudaklarını kalbinin olduğu noktaya bastırdı. Franco'nun göğsü bir hırıltıyla yükseldi. Daniellanın başını göğsünde tutarak içine sert hamlelerle gömülmeye devam etti.

"Şimdi." diye emir verdi Franco. Ve ikisi aynı anda boşalırken inlemeleri tüm odayı doldurdu.

Daniella kendini bulutların üzerinde hissederken Franco nefesini düzene sokmaya çalışarak şakağına bir öpücük kondurdu. "Seni seviyorum Donna Bella. Ve hiçbir şey bunu değiştiremez."

Daniella'nın göz pınarları hızla doldu. Acaba Franco ona ihanet ettiğini öğrendiğinde yine aynı şekilde düşünebilecek miydi?

Franco hüznünü sezmişçesine yüzünü ellerinin arasına alıp gözlerinin içine merakla baktı. "Neyin var?"

"Bende seni seviyorum Franco. Ve ne olursa olsun bunu unutmamanı istiyorum. Asla seni incitecek bir şey yapmam."

Kaşları çatılan Franco kapı aniden vurulunca öfkeyle bağırdı. "Size rahatsız edilmek istemediğimi söyledim!"

"Acil durum patron!"

"Ne var Carlos?"

"Russo aradı. Polis Gorgona'ya baskın düzenlemiş. Orada olmadığını tespit etmişler. Bundan böyle yasal olarak firari sayılırsın."

Franco Daniella'yla bakışırken alının ortasında iki derin çizgi oluştu. Daniella ise o anda ne söylemesi gerektiğini bilemeyerek sertçe yutkundu. Genç adamın ondan uzaklaşarak hızla toparlanmasını izledi. Bedeni onun sıcaklığından mahrum kaldığında aniden üşümüştü. Kollarını kendine sararak masada oturmaya devam etti. Yarı çıplak, becerilmiş ve belki biraz da berelenmişti ama mutluydu. Ta ki kapı çalınana ve mutluluk balonları patlayana kadar.

"Polisler seni de sorgulayacaktır. Toparlanmalısın. Çocuklar sizi buradan güvenle çıkarır."

"Franco?"

"Şimdi olmaz aşkım. Buradan bir an evvel çıkmamız gerek."

"Ama sana söylemem gereken önemli bir şey-"

Carlos içeri daldı. "Hazırsan gidelim patron."

Daniella'nın önüne geçerek onun çıplaklığını gizleyen Franco sert bir küfür savurdu. "Çık dışarı!"

Daniella elbisesinin askılarını düzelterek masadan indi. Şu anda hissettikleri utanç yürüyüşüyle kıyaslanamazdı bile.

Franco onu tepeden tırnağa hızla inceledikten ve giyinmiş olduğundan emin olduktan sonra birlikte kapıya yöneldiler. "Gidelim."

Arka taraftaki çıkışlardan birine doğru hızla ilerlerken, "Ya Gloria?" diye telaşla sordu Daniella.

"Merak etme." dedi Carlos yolu göstermek için önden giderken arkasını dönerek. "Onu başka bir araçla çoktan eve gönderdim bile."

Daniella minnetle başını salladı.

"Nasıl öğrenmişler?"

"Birileri ihbar etmiş olmalı."

Genç adam bir dizi küfür daha savurdu. Daniella'ya baktığında dakikalar evvel içinde gidip gelirken rahatlamış ve kendinden geçmiş adamdan eser yoktu.

"İhbarcıyı hemen bulun." diye emir verdi Franco. "Onunla bizzat ilgileneceğim."

"Merak etme patron." Carlos ona tuhaf bir bakış atınca Daniella ürperdiğini hissetti.

Franco yol boyunca elini hiç bırakmamıştı. Bu noktadan sonra itiraf etmek ona yalnızca acı vereceği için Daniella'nın tek temennisi Moretti'nin doğru olanı yapmış olmasıydı.

Bu kez geçen seferkinden farklı bir kapıdan çıktılar. Franco ona dönerek, "Burada ayrılmamız gerek vita mia." dedi. Sesi hüzün doluydu. "Sana ulaşıncaya kadar benden haber bekle ve sakın o zamana kadar beni arama."

"İyi ama?"

Franco yüzünü kavrayarak onu tutkuyla karışık bir kederle öpünce susmak zorunda kaldı. Geriye çekildiğinde Daniella'nın gözpınarları çoktan dolmuştu. Franco yanağındaki bir gözyaşını parmağıyla silerken, "Üzülme." diye fısıldadı. "Ne olursa olsun sana geri döneceğim. Bunun için dünyayı yerinden oynatmam gerekse bile yapacağım, beni anladın mı?

Daniella başını yavaşça sallayarak karşılık verdi. Kendini konuşabilecek kadar güçlü hissetmiyordu.

"Şimdi git ve seni sevdiğimi sakın unutma."

"Bende seni seviyorum."

Franco onu bırakıp karanlıkta kaldırıma yanaşan siyah bir arabanın içine aceleyle binerek gözden kaybolurken Daniella gözyaşlarının hızla akmalarına engel olamadı.

Carlos onu başka bir arabaya yönlendirirken, "Umarım bir gün beni affedersin." diye geçirdi içinden. Ve o zaman da beni sevmeye devam edersin.

 

 

BÖLÜM SONUNDAN MERHABA CANLARIM

 

BU SEFER ÇOK BEKLEDİNİZ BİLİYORUM. CİDDEN ÜZGÜNÜM. KİTABI BAŞTAN SONA YENİDEN OKUYUP DÜZENLEMEK BİRAZ ZAMAN ALDI. FİNALİ YAKLAŞIRKEN BİLGİLERİMİN TAZELENMESİNE İHTİYACIM VARDI.

 

BÖLÜMLER BUNDAN BÖYLE HEM WATTPAD HEM DE KİTAPPAD'DE YAYIMLANACAKTIR

 

NASIL BULDUNUZ BÖLÜMÜ BAKALIM? HER CEPHEDE AYRI OLAY VAR BU SEFER

 

FİNALE SAYILI BÖLÜMLER KALA YORUMLARINIZI MERAKLA BEKLİYORUM

 

BUNDAN SONRA ARAYI FAZLA AÇMADAN SERİ ŞEKİLDE BÖLÜM YAYIMLAMAYA ÇALIŞACAĞIM

 

BU ARADA DÜŞ PEŞİME LOLLA YAYINLARIYLA FARKIYLA YENİDEN RAFLARDA!

 

YENİ BASKISI, KARAKTER KARTLARI, ŞEFFAF AYRACI VE ÇOK YAKINDA CİLTLİ OLARAK SİZLERİ BENKLİYOR OLACAK

 

TÜYAP FUARINDA DA GÖRÜCÜYE ÇIKACAĞINI BURADAN İLAN EDELİM

 

 

YENİ BÖLÜME KADAR KENDİNİZE İYİ BAKIN VE ÇOKÇA SEVİLDİĞİNİZİ UNUTMAYIN

 

Loading...
0%