Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.BÖLÜM: De Lucalar

@sagetaylors

 

 

Kendine neden burada olduğunu sorup duruyordu.

Neden otelin bahçesiyle ilgilenmektense öğlen vakti gökyüzüne yükselen ağaçların ve kalın duvarların arkasında saklanan ve bir hapishaneyi andıran villanın kapısında dikildiğini merak ediyordu. Evi daha görmemişti bile ancak şimdiden içinin ürperdiğini hissediyordu. Kim yaşıyordu burada Tanrı aşkına? Kont Drakula mı?

"Buraya asla gelmemeliydim." diye mırıldandı kendi kendine, demir kapının oymalarına bakarken.

Fakat bunu söylemek için artık çok geçti. Çoktan kucağında kocaman bir hediye paketiyle o lanet olası zile basmıştı bile. Hepsi Sara denen kızın suçuydu. Ona kendini ayrılırken bir şekilde suçlu hissettirmeyi başarmıştı.

Kapının üstündeki kameralar mekanik bir hareketle dönerek tıpkı uzun menzilli bir tüfek gibi ona çevrilince irkildi. Tam göğüslerinin üzerinde iki kırmızı nokta belirmişti. Lanet olsun. Eğer şimdiye dek korkmadıysa işte bu, onu kemiklerine kadar titretmişti.

"Merhaba!" Daniella zorlukla tebessüm ederek boştaki eliyle kameralara el salladı. "Ben, Nonna'nın," başını salladı. "yani Bayan De Luca'nın doğum günü partisi için gelmiştim. İsmim Daniella Lombardi." Karşılık beklediğinden değildi tabii. Yine de, "Beni buraya torunu Sara davet etti." diye peşinden ekledi.

Kapının kilitleri birkaç dakika sonra tıpkı bir kasa mekanizması gibi dönmeye başladığında topuklarının üzerinde dönüp koşmamak için iradesini son kırıntısına kadar kullanmak zorunda kaldı.

“Fabio!" Daniella karşısındaki adamı görünce rahat bir nefes aldı.

"Bayan Lombardi? Burada ne işiniz var?"

"Vampirlerin gündüz ortalıkta dolaşmadığını bilmem gerekirdi."

"Efendim?"

"Unut gitsin."

Genç adam koyu renk takım elbisesinin içinde oldukça yakışıklı ve fit görünüyordu. Şaşkın ve memnun olmayan bir ifadeyle ona bakarken Daniella sıcak bir karşılama bekleyerek aptallık ettiğini düşündü.

"Neden beni ilk defa görmüş gibi bakıyorsun?"

"Sadece şaşkınım. Geleceğinizi hiç düşünmemiştim."

"Geldim ve farkındaysan hâlâ içeri davet edilmedim."

"İçeri girmek mi? Emin misiniz?”

"Bu ne saçma bir soru böyle. Elbette eminbim."

"Kusura bakmayın." Adam başını salladı. “Sadece fikrimi söylüyordum.”

"Fikrini kendine sakla. Şimdi, ben vazgeçmeden çekil önümden." Daniella adamı geçmeye kalkışınca Fabio onu durdurdu.

"Önce o kutuda ne olduğunu öğrenmem gerek."

"Sara'nın büyükannesi için küçük bir hediye. Neden sordun?"

"Bu benim işim. Görmeme izin verir misiniz? Sonra da üzerinizi aramam gerekecek."

"Sen ciddi misin?" Daniella sinirle gülerken yeniden adamın yanından geçmeye çalıştı, fakat Fabio bir duvar gibi önünde dikildiğinden bu hamlesi de başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

"Gerçekten ciddisin."

"Üzgünüm." İşin tuhaf yanı gerçekten öyle görünmesiydi.

"Ne yani, içeriye elimde bir bombayla filan mı gireceğimi sanıyorsun?"

Genç adam ifadesiz bir yüzle başını yana eğince Daniella içinden ona kadar saymaya başladı. Bir... iki... üç... Daha beşe gelemeden Fabio paketi Daniella'nın elinden kaparak hızla açtı.

"Hey! Kremasına dikkat et. O paketi ve üzerindeki süslemeleri hazırlamak için çok uğraştım. Tanrım..."

"Meyveli pasta mı?" Genç adam parmağını daldırdığı kremayı yalarken şaşkın görünüyordu.

"Aslında frambuazlı ama sen yine de iyice kontrol et. Belki içine meyve parçacıkları yerine mermi çekirdekleri filan doldurmuşumdur."

Genç adam Daniella'nın öfkesini görmezden gelerek paketin altını üstüne getirmeye devam etti. Zavallı pastası. Onu hazırlamak için ne kadar çok uğraştığını hatırlayınca Daniella'nın öfkesi daha da kabardı.

"Paket temiz." dedi Fabio.

"Gerçekten mi? İçinde fare zehri olmadığını nereden biliyorsun?"

"Tamam. Şimdi üzerini arıyorum." Adamın onunla değil de kulaklığından biriyle konuştuğunu fark ettiğinde çoktan ona yaklaşmaya başlamıştı bile.

"Sakın bana dokunayım deme!" Daniella bir adım geriye sıçradı.

"Üzerinizi aramadan sizi içeri sokamam Bayan Lombardi."

"Artık girmek istediğimden o kadar emin değilim zaten."

"Siz bilirsiniz ama kurallar böyle."

"Kurallarınızın canı cehenneme!"

Adamın ona tuhaf bakmaya başladığını görünce İngilizce konuştuğunu fark ederek, "İnferno Fabio!" dedi. "Hiç tanımadığım bir kadının evine sırf torunu istedi diye gelmem, bana istediğinizi yapabileceğiniz anlamına gelmiyor. Şimdi gidiyorum ve pastayı da alıp... ahhh, istediğini yapabilirsin." Pes etmiş gibi ellerini indirdi.

"Burada neler oluyor?"

Platin rengi saçları kuaförden yeni çıkmış gibi görünen bir kadın onlara yaklaştı.

"Bayan De Luca. Bu Bayan Lombardi efendim. Nonna'nın yaş günü için gelmiş."

"Kim davet etmiş?"

"Şey, kızınız Sara efendim." Fabio'nun sesi özür diler gibi çıkıyordu.

Demek bu kadın Sara'nın annesiydi. Beyaz bir etek ceket takımının içine ateş kırmızısı bir bluz giymişti. Kırklı yaşlarının ortalarında olmalıydı ama yaşından çok daha genç ve bakımlı görünüyordu.

Kadının soğuk ve kibirli tavrı Daniella için sürpriz değildi. Muhtemelen bu duvarların arkasında yaşayan hiç kimse nazik ya da kibar olmayı beceremiyordu. Hatta yaşlı Bayan De Luca'nın bile huysuz ve aksi ihtiyarın teki olduğunu düşünmeye başlamıştı. Geldiğine bir kez daha pişman oldu.

"Bu doğru. Beni Sara davet etti."

Kadın onu mikroskoptaki bir canlıymış gibi iyice inceledikten sonra tepeden bir bakış attı.

"Büyük hanımın partisi iptal oldu. Ona gitmesini söyle Fabio." Bunları o yokmuş gibi söyledikten sonra hemen arkasında onu bekleyen siyah arabanın arka koltuğuna bindi. Daniella kadının gidişini izledi.

"Bayan Lombardi. Üzgünüm efendim."

Daniella iç çekti. "Benim kadar değil."

Tam o sırada Sara bağırarak onlara doğru koşmaya başlamıştı. "Daniella!"

Genç kız taşlık yoldan şık topuklularıyla düşmemeye çalışarak tıpkı bir ceylan gibi sekiyordu. Üzerindeki dar etekle zorlandığı belliydi. Saçlarını tepesinde sıkı bir atkuyruğuyla toplamış, yüzüne de yaşından büyük gösteren koyu bir makyaj yapmıştı.

"Gelmişsin." Daniella’nın aksine kız içtenlikle gülümsüyordu.

"Ve şimdi de gidiyorum."

“İyi ama de neden?" Sara’nın yüzü aniden asılmıştı.

"Çünkü bu bir hataydı."

"Ona ne yaptın?" Sara öfkeyle Fabio'ya döndü.

"Yemin ederim ki, hiçbir şey." Genç adamın yüzünde o ana dek görmediği bir şey fark etmişti Daniella. Korku.

"Onun benim misafirim olduğunu biliyordun. Sana nazik davranmanı söylemiştim."

"Ben yalnızca işimi yapıyordum." Fabio kollarını göğsünde kavuştururken gömleğinin altındaki kaslar gerilmişti. Daniella göz ucuyla bakarken genç kızın bir anlığına bu enfes manzaranın tadını çıkardığını fark etti. Ve sanırım nefesi kesilmişti.

"Az önce anneniz buradaydı. Ona partinin iptal olduğunu söyleyen kendisiydi."

"Neden geldiğini önce bana haber vermedin?"

"Ne fark ederdi ki?"

"Çok şey."

"İkiniz de kesin!" Daniella araya girmeseydi bu tartışma sonsuza dek sürebilirdi. "Ortada kavga etmenizi gerektirecek bir şey kalmadı. Çünkü gidiyorum."

"Gidemezsin!" Sara hızla önüne geçti. "Lütfen annemin kusuruna bakma. Ve tabii onun da..." derken adama sinirli bir bakış daha attı. "biraz kabadır ama kötü bir niyeti olmadığına seni temin ederim."

Fabio kendi kendine homurdandı.

"Önemli değil. Keşke beni davet etmeden önce evinizdeki katı kurallardan bahsetseydin."

"Söylesem gelir miydin?"

"Şey, bilemiyorum."

"Gördün mü. Şimdi de gidemezsin. İşin en kötü yanını, yani annemi atlatmışsın. Lütfen kal. Nonna'ya senden bahsettim. Seni öyle merak ediyor ki... Hem biliyor musun, bana büyükanneni tanıdığını söyledi."

Daniella derin bir nefes alıp verdi. Kapıdaki karşılamadan son derece rahatsızdı ve hâlâ tereddütleri vardı ama Sara'yı böyle mutlu ve hevesli görünce olanları unutmaya karar verdi.

"Nonna'n için pasta yapmıştım. Eminim siz daha iyisini hazırlamışsınızdır ama elim boş gelmek istemedim."

"Nonna için pasta mı yaptın?" Kız şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdığında bu halinin çok sevimli olduğunu düşünüyordu. Aslında şirret olmadığı zamanlarda tatlı bile sayılabilirdi.

"Şoförün onu didiklemeden önce bir pastaya daha çok benziyordu tabii.” dedi elindeki kutuyu göstererek.

"Ah."

"Şoför değil De Lucaların güvenlik şefiyim signora."

İki kadın anında göz devirdi. "Parti neden iptal oldu peki?"

"Nonna aile bir arada değilken kutlamanın anlamsız olduğunu söyledi. Babam iş için Sicilya'da ve dönmesine birkaç gün daha var. Erkek kardeşim olacak gereksiz okulda bir haltlar yiyip cezaya kaldığı için bu hafta sonu eve dönemedi. Annem de müdürüne para yedirebilmek için az önce yola çıktı."

Ne kadar da açık sözlüydü. "Peki, ya ağabeyin?"

"Neden hâlâ kapıda dikiliyoruz. Gel hadi."

Daniella kızın sorusunu geçiştirdiğini fark ederek, onu peşinden sürüklemesine izin verdi. Duvarların ardından nasıl bir yer olduğunu kestirmek güçtü fakat içeriye girdikten sonra De Luca arazisinin insanın gözünü kamaştırdığını keşfetti.

Hava güneşli ve parlaktı. Kuşlar ağaç dallarında neşeli senfonilerine başlamışlardı. Öğlen güneşinin izin verdiği ölçüde yemyeşil bahçenin ortasına inşa edilmiş üç katlı evin detaylarını inceledi. Ev tıpkı film yıldızlarına yakışır cinstendi. Evin her köşesinde üst katlara kadar uzanan dev sütunlar vardı. Balkonlar bu sütunların arasına ve tam denizi görecek şekilde inşa edilmişti.

Binanın ön tarafında New York Halk Kütüphanesi'ni andıran uzun mermer basamaklar vardı. İki yanında muhafız gibi oturan dev aslan heykelleri onu şaşırtmamıştı.

Basamakları tırmanıp geniş bir atriyumun içinden geçtiler. Sütunların arasına ve köşe başlarına çeşitli ebatlarda heykeller konulduğunu görmüştü. Bazıları insan boyutlarını aşacak kadar büyüktü.

Atriyum tıpkı bir sanat galerisini andırıyordu. Nişlere yerleştirilmiş figürleri, yağlı boya tabloları inceleyemeden evin içinden geçerek arka bahçeye indiler. İskelede demirlenmiş uzun, beyaz tekneyi görmek Daniella'nın nefesini kesti.

"Vay canına! Demek bu şatonun bir de kendine ait marinası varmış!" Buraya ev demenin haksızlık olduğuna karar vermişti.

"Bu tekne ağabeyimin. Ama yokluğunda Alessandro’nun ve benim emrimde."

Dani ona merakla baktığında, "Alessandro, sana bahsettiğim baş belası erkek kardeşim." diye açıkladı hızla. "Hormonları zıvanadan çıkmış bir ergen kendisi. Bugün burada olmadığı için şanslısın yoksa seni asla rahat bırakmazdı. İşte! Nonna orada." diye şakıdı birden ve hızla koşmaya başladı.

Daniella peşinden, tahta iskelenin ucunda tekerlekli sandalyesinde tek başına oturan ufak tefek kadının yanına yürüdü. Arkası onlara dönük olduğu için geldiklerini görmemişti. Sara arkasından koşarak boynuna sarıldı.

"Nasılsın Nonna? Sana bahsettiğim arkadaşımı getirdim. Bu Daniella Lombardi."

Yaşlı kadın sandalyesini çevirip onunla göz göze geldi fakat hiç bir şey söylemedi. Kır saçları ensesinde zarif bir topuz yapılmıştı. Üzerinde koyu renk bir pantolon ve gömlek vardı.

"Sizi tanımak büyük şeref Bayan De Luca." dedi Daniella elini uzatarak. "Mutlu yıllar."

Kadın bıçak kadar keskin gözleriyle onu dikkatlice izlemeye devam ederken, Daniella huzursuzca kıpırdanmamak için kendini zor tuttu. Bu ailedeki insanlar da en az kasabalılar kadar tuhaftı doğrusu.

"Daniella senin için bir pasta hazırlamış, inanabiliyor musun?"

"Pasta mı?"

"Ne yazık ki girişteki sıkı güvenlik önlemlerinize takıldı."

"Fabio'ya bunun hesabını mutlaka soracağım." diye katıldı Sara öfkeyle. Ondan bahsederken resmen burnundan soluyordu.

Ancak yaşlı kadının mavi gözlerinde eğlenceli parıltılar vardı. Kırış kırış cildi bir tebessümle aydınlandı. Sonra da yeniden rahatsız edici bakışlarını Daniella'ya dikti.

"Demek sen Stella'nın torunusun. Tanrım. Nasıl da büyüyüp güzel bir kadın olmuşsun."

Bu beklenmedik iltifat karşısında Daniella’nın yanakları kızardı.

"Teşekkürler efendim."

"Sen de bana herkes gibi Nonna diyebilirsin. Stella'yı çok severim. Dostluğumuz epey eskiye dayanıyor. Bir zamanlar o otelde harika günlerimiz olmuştu."

Bu tuhaf diye düşündü Daniella. O halde neden büyük annesine De Lucaları sorduğunda hiç bir şey söylememişti. Belki de sebep hatırlamamasıydı. Elbette bunu yaşlı kadına söyleyemezdi.

"Duyduğuma göre Sognare'yi sen işletecekmişsin?"

"Şimdilik planım bu."

"Bunu duyduğuma sevindim. Tek dileğim, o otelin eski ihtişamlı günlerine geri dönmesi."

Daha sonra kadın ile uzun bir sohbete dalmışlardı. Otel'in eski halinden, oraya geldiği zamanlarda Luigi ile arkadaşlık etmesi için yanında getirdiği torunundan bahsedince Daniella'nın hafızası çabucak tazelenmişti. O haylaz bok parçasını gayet iyi hatırlıyordu. Tüm bildiği oyunbozanlık etmek ve işlerine burnunu sokmak olan kibirli, küstah piçin tekiydi. Ve elbette bunu da ona söylemeyecekti.

Tüm sohbet boyunca yaşlı kadın eski günlerden ve torunundan bahsedip durmuştu. Arada sırada gözü ufka takılıp kalıyordu. Sanki oradaki bir şey heyecanına ve mutluluğuna gölge düşürüyormuş gibiydi. Sara içecek bir şeyler almak için eve gittiğinde yaşlı kadın yeniden ona döndü.

"Stella çok şanslı bir kadın. " diyerek yeniden dalgasız denize baktı. Daniella da sonunda baktığında ufuk çizgisinde gri bir gölge gibi görünen adayı fark etmişti. "Bazen ona çok imreniyorum."

"Şu anda bir bakımevindeler."

"Biliyorum."

"Ve büyükbabam Alzheimer hastası."

"Bunu duyduğuma üzüldüm."

"Hâlâ onlara imreniyor musunuz?"

"Aile bağlarına eskisi kadar önem veren pek kalmadı. Onların arasındaki o sarsılmaz bağ ve sevgiye olan inançlarına daima hayran kalmışımdır. Hiç bir acı onları yıkamazmış gibi geliyor."

"Onları hayal kırıklığına uğratmaktan korkuyorum."

Sonunda söylemişti işte. Kendine bile itiraf etmeye çekindiği gerçeği yeni tanıştığı bir yabancıya söylemişti.

"Korkmasaydın aptal olduğunu düşünürdüm. Ama merak etme. Korkmak daha az hata yapmanı sağlayacaktır. Ve zamanla kendine güvendiğinde korkundan eser kalmadığını göreceksin."

"Cesaret verdiğiniz için teşekkür ederim." Daniella esintiden ürpermiş gibi kollarıyla bedenini sardı.

Nonna başını yavaşça aşağı yukarı salladı. "Onları ziyarete gittin mi?"

"Bir kaç gün önce."

"İşte onlara imrenmek için bir neden daha." Yaşlı kadın sandalyesini döndürdü. "Franco onu görmeme bile izin vermiyor." dedi hemen sonra.

Daniella şimdi neden onun sıklıkla karşıdaki adaya baktığını anlamıştı. Franco, Gorgona'daydı. Adadaki hapishanede.

"Ölüme her geçen gün daha çok yaklaşıyorum." diye devam etti kadın acıyla. "Onu son bir defa göremeden ölmek istemiyorum. Eminim neden kendi doğum günü partimi iptal ettiğimi merak ediyorsundur." Yaşlı kadının sesinin titrediğini hisseden Daniella ne diyeceğini bilemedi. "Çünkü her sene dilediğim tek bir şey var ve o gerçekleşmediği sürece doğum günü kutlamanın ne anlamı var söylesene."

Kadın Daniella ile göz göze gelecek şekilde dönerek ilk defa içindeki kederi görmesine izin verdi. Daniella'nın yaşlı kadın için hissettiği acıdan gözleri dolmuştu.

"Gerçekten çok üzgünüm."

"Bende öyle."

"Keşke sizin için yapabileceğim bir şey olsaydı." dedi Daniella ve bunu söylerken oldukça içtendi.

Kadının gözlerinin bir anlık bir ışıkla parlayarak söylediği şeyden sonra ise bu sözleri geri alabilmeyi dilemişti.

"Belki de vardır."

......................

Yaşlı bir kadının torununu görmek istemesi kadar masum bir istek yüzünden kendini huzursuz hissetmemeliydi. Belli ki, ailedeki hiç kimse kadının isteklerine kulak asmıyordu. Kendi öz torunu bile.

O halde neden kendini suç işlemek üzereymiş gibi hissediyordu?

Yapacakları şeyi bilen tek kişi Sara'ydı - bu işi o yapamıyordu çünkü Fabio onları bir saniye bile yalnız bırakmıyordu- onun görevi bu kısımda Fabio'yu tüm gün boyunca oyalamaktı.

Sara annesi Lorenna'nın – platin saçlı kadının ismini öğrenmişti- o gün şehir merkezindeki bir oyun kulübüne gideceğini söylemişti. Babası hala şehir dışındaydı ve kardeşi de okulda olduğuna göre bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.

Plan basitti ve tıkır tıkır işlemişti.

O sabah Fabio, Nonna ve Sara'yı ziyaret için Sognare'ye getirmişti. Şüphe çekmemek için üzerinden bir kaç gün geçmesini beklemişlerdi. Sonra Sara genç adama alışverişe gitmek istediğini söylemiş ve ikili çabucak oradan ayrılmışlardı. Sara'nın Fabio'yu akşama kadar oyalayacağına hiç şüphe yoktu.

Daniella ise Nonna'yı alarak -şükürler olsun ki kadın felç değildi ve yürüyebiliyordu- limanda önceden ayarladıkları bir tekneye binmişlerdi. Teknedeki adamlar oldukça yardımsever çıkmış, Bayan De Luca'yı tanıdıkları için tekerlekli sandalye konusunda Daniella'ya yardımcı olmuşlardı. İşin en zor kısmını atlatmış sayılırlardı. Şimdi tek yapmaları gereken hazırladığı izin belgesiyle içeri girmek ve Franco'nun onu geri çevirmeyeceğini ummaktı.

Gorgana, adadaki tek yapıydı ve adanın büyük bir kısmını kaplıyordu. İçinde yirmi yedi mahkûm, kırk yedi polis ve arada sırada uğrayan bir kaç İtalyan adalet bakanı yetkilisi dışında kimse yoktu. Adaya yeni mahkûm alımı uzun süre önce durdurulmuştu. Yeni gelenler ise ya Roma'ya da Palermo'daki hapishanelere yönlendiriliyordu.

Hapishane eski olmasına rağmen oldukça bakımlıydı. Duvarları hem yüksek hem de denize sıfırdı. Bu da köpekbalıklarını göze almazsanız kaçışınızı imkânsız kılan nedenlerden biriydi. Güvenlik önlemleri çok sıkıydı. İçerideki son model cihazları gördüğünde Daniella, ya devlet tarafından ödenek ayrıldığını, ya da bağışçılar tarafından desteklendiğini düşünmüştü. Fakat ne kadar modern görünürse görünsün sonuçta bir hapishaneydi. Soğuktu ve insanda daha içeri girmeden ürperme isteği uyandırıyordu.

Onları karşılayan gardiyan, iri bir göbeği ve bıyığı olan yapılı bir adamdı. Daniella'nın bir avukat aracılığıyla aldığı izin belgelerini incelerken bir gözü sürekli onun üzerindeydi. Attığı şehvet dolu bakışlar Daniella'yı huzursuz etmişti. O gün alt bedenini saran dar bir kot pantolon ve üzerine siyah çamaşırını belli eden beyaz bir gömlek giydiği pişman olmuştu.

"İzin belgelerinizde bir sorun yok gibi görünüyor." dedi yaka kartından adının Maurizio olduğunu öğrendiği adam. "Fakat Bay De Luca'nın bu ziyaretten haberi olduğunu zannetmiyorum."

Bay De Luca mı? Ne zamandan beri gardiyanlar mahkûmlardan bahsederken saygı ifadeleri kullanır olmuştu?

"Ona Daniella Lombardi'nin onu görmek istediğini söyleyin. Eminim kabul edecektir."

Aslında o kadar da emin değildi. Franco'nun onu hatırlayacağını sanmıyordu. Tek ümidi, aniden ortaya çıkan bir yabancıyı sırf merak ettiği için görmek etmesiydi.

"Pekâlâ. Önce üzerinizi arayalım bakalım."

Tanrım. Yine mi?

Adamların ürkütücü bakışları altında yavaşça X-Ray cihazından -Nonna'nın tekerlekli sandalyesi yüzünden bunu birkaç defa tekrarlamak zoruna kalmışlardı- geçtiler.

"Yaşlı ve hasta bir kadın sizin için nasıl bir tehdit olabilir ki?" diye çıkıştı Nonna.

"Orası hiç belli olmaz vecchia donna!*(yaşlı kadın)" diye karşılık verdi gardiyan.

"O halde kadın bir memur istiyoruz."

Adamlar Daniella komik bir şey söylemiş gibi aralarında neşeyle gülüştüler. "Onu duydunuz mu? Signora kadın memur istiyormuş."

"O halde ne duruyoruz, hemen bir tane çağıralım." dedi diğer adam gülerek. Adı Gilberto’ydu.

"Peki, sizce Roma'dan buraya gelmesi kaç gün sürer?"

"Beş. Bilemedin yedi gün."

Adam yalandan bir mahcubiyetle Daniella'ya döndü. "O halde şimdi gidebilir ve bir hafta sonra izin kâğıtlarınızı yeniletip tekrar gelebilirsiniz signora. Ya da..." dedi pis bakışlarını üzerinde ağır ağır gezdirerek. "sizi bizim aramamıza izin verirsiniz."

Daniella gerginlikle dudaklarını birbirine bastırdı. Bunu yapmaktan nefret ediyordu ancak başka çaresi olmadığını farkındaydı. 'Tüm bunları yaşlı bir kadına söz vermeden önce düşünmeliydin', dedi içinden bir ses. Çaresizce başını salladı.

Gardiyan yaklaşarak, "Duvar dibine geç ve arkanı dön bellazza!*(güzellik)" diye emretti.

Daniella denileni yaptı. Gözlerini sıkıca yummuştu fakat hatıraların üzerine bir kova soğuk su gibi hücum etmesine engel olamadı.

Jonathan kollarını başının üzerinde birleştirmiş ve onu bir duvar askısına kelepçelemişti. Arkasından yaklaşarak nefesini kulağına üflüyor ve korkmamasını, canının çok yanmayacağını söylüyordu. Her zaman öyle söylerdi.

'Sorun yok', dedi kendine. Bu kadar insanın içinde göz göre göre tacize uğrayacak değildi ya. Üstelik her yerde kameralar ve polisler vardı. Yine de adam arkasından yaklaştığı anda nefesini tuttu. Ellerini üzerinde ağır ağır ve zevkle gezdirirken midesindekileri çıkarmamak için iradesini son kırıntısına kadar kullanması gerekti. Adam avucunu açarak kalçalarını okşarken titrememeye çalışıyordu.

Sana dokunmamdan hoşlanıyor musun Küçük Tilki? Hadi söyle, çünkü hoşlandığını biliyorum.

Gardiyan metal detektörü üzerinde gezdirirken diğer eli, kollarının, bacaklarının ve göğüs kafesinin üzerinde geziniyordu. Kollarını kaldırmasını ve bacaklarını aralamasını istediğinde Daniella başta tereddüt etti. Adamın parmakları göğsünü sıyırıp geçtiğinde ise dişlerini öyle bir sıkmıştı ki, az kalsın kırılacaklardı.

Kalçası ve baldırlarında kabaca dolanan eller, ona en kötü kâbuslarını yeniden yaşattığı için alnında boncuk boncuk terler birikiyor, tüm vücudu baştan aşağı titriyordu. Soluğunu aniden kesen şey, adamın onu avuçlamaya çalışması oldu. Daniella bacaklarını hızla birbirine bastırarak adamın hamlesinden son anda kurtuldu.

"Bu kadar yeter Maurizio!"

Diğer gardiyanın uyarısıyla adam gönülsüzce ellerini üzerinden çekmişti. Daniella arkasını döndüğünde adamın pantolonundaki bariz kabarıklığı görmemiş gibi yaptı. Aksi takdirde ayakkabılarının üzerine kusması kaçınılmazdı.

Nonna'nın yanına giderek, kadının sandalyesini Maurizio denen adamın açtığı kapıdan içeri sürdü.

"Yine bekleriz." dedi gardiyan yanından geçerken pis pis sırıtarak.

"Bastard!*"(piç kurusu)

Neyse ki adamlar İngilizce bilmiyordu.

Bunun gibi iki kontrol noktasından daha geçmişler ama şükürler olsun ki yeniden aranmak zorunda kalmamışlardı. Ancak aradan o kadar uzun bir süre geçmişti ki, sonunda görüş odasına geldiklerinde yaşlı kadın tuvalete gitme ihtiyacı hissetmişti. Daniella bunun biraz da heyecandan olduğunu düşündü. Yaşlı kadın torununu görmeye yaklaştığı her dakika biraz daha sık nefes alıyordu.

Kapıda nöbet tutan gardiyanlardan biri, ikisinin aynı anda tuvaleti kullanmasının yasak olduğunu söyledi. Bu yüzden Nonna içeri yalnız başına girerken, Daniella onu görüş odasında bekleyecekti.

Kare şeklindeki oda, yere sabit demir bir masa ve bir kaç plastik sandalye dışında boştu. Demir parmaklıklarla kaplı pencere kenarına doğru yürüyüp adanın çevresini saran azgın sulara baktı. Bugün deniz dalgalıydı. Uzaktaki tepelerden birinde rüya oteli hayalet bir şato gibi kayalıkların arkasında uzanıyordu.

Kapı açılıp kapandı. Nonna'nın geri döndüğünü umarak rahatlayan Daniella arkasını döndüğünde ince ve uzun boylu bir adamla karşılaştı.

"Sende kimsin?"

Aksanlı ve hoş sesin sahibinin boyu bir doksandan fazlaydı. Kuzgun karası dalgalı saçları geriye doğru taranmıştı ve dışarı kıvrılan uçları ensesini süpürüyordu. Ya yeni duş aldığı için ya da sürdüğü bir şey yüzünden nemliydi. Üzerinde, yakası açık beyaz bir gömlek, altında ise kaslı baldırlarını saran siyah bir pantolon vardı. Kemeri ve deri botlarıyla adeta bir dergi kapağından fırlamış gibi görünüyordu

Daniella adamı incelerken, o da kıstığı gözleriyle acele etmeden onu baştan aşağıya süzüyordu. Bakışları öyle yoğun ve sıcaktı ki, Daniella bir anda odadaki oksijenin azaldığını hissetti.

"Adım Daniella. Siz Francisco De Luca olmalısınız."

Adam sorusunu duymazdan gelerek birkaç büyük adımda yanına geldi. Hareketleri avını parçalamaya hazır bir yırtıcı gibi zarif ve sakindi. Derinden gelen sesiyle, "Sen yeni kız olmalısın." dedi.

Daniella ensesindeki ince tüylerin kabardığını hissetti.

Adamın gözleri safir mavisiydi ve kirpikleri öyle gür ve sıktı ki, sanki altlarına sürme çekilmiş gibiydi. Bakışları adeta onu delip geçiyordu.

"Yeni kız mı?" Daniella'nın kafası karışmıştı. "Ben, bu ne demek bilmiyorum."

Adamın günahkâr ağzı hafif bir tebessümle yukarı doğru kıvrıldığında Daniella nabzının hızlandığına yemin edebilirdi.

"Ama ben biliyorum." dedi yavaş yavaş etrafında dönmeye devam ederken. Sanki onu ölçüp tartıyor, kafasında bir bedel biçiyordu. "Hâlâ beni bu şekilde etkileyebileceklerini sandıkları için patronlarının aptal olduğunu düşünmüştüm." Yeniden önüne geçerek onunla yüz yüze geldi. "Şimdi ise o kadar emin değilim."

Elini uzatarak tüy gibi bir dokunuşla yanağında gezdirince Daniella baştan ayağa ürperdiğini hissetti. Adamın dokunuşuyla öyle mest olmuştu ki, neredeyse gözleri kapanmak üzereydi.

Sonra adam elini geri çekti. Aniden, "Burada olmaman gerekiyordu." dediğinde Daniella bulanan zihnini toparlamak için silkinmek zorunda kaldı.

"Anlamadım. Nerede olmam gerekiyordu?"

"Odamda."

O tek kelime Daniella'nın öfkesini geri getirmeye yetmişti. Birdenbire şehvet bulutları dağılarak gerçeği daha net görmesini sağladı. Adam onu yatağına girmeye hevesli kadınlardan biri sanmıştı.

"Sanırım ortada bir yanlış anlaşılma var Bay De Luca.

"İsmim Franco tatlım. Yanlışlık olduğunu sanmıyorum. Neden burada olduğun belli. Benimle oyun oynanma."

"Bence senin hiç bir bok bildiğin yok." diye patladığında adamın gür kaşlarından biri merakla havaya kalkmıştı. Bu, onun sarsılmazmış gibi görünen ifadesindeki en bariz değişiklikti. Anlaşılan adam ona karşı gelinmesine pek alışkın değildi.

"Avukat mısın?"

"Hayır."

"Peki ya polis?"

Daniella tatsızca güldü. "Polise benziyor muyum?"

"O halde geriye tek bir seçenek kalıyor."

Adamın bakışları Daniella'nın beyaz gömleğinin açık yakasına kaydı. Gezindiği her yerde ateşten izler bırakıyormuş gibiydi. Çenesini havaya diken Daniella adama meydan okurcasına baktı. Pırlantalar gibi ışık saçan gözlerine karşı koymak zordu ancak geri adım atmaya hiç mi hiç niyeti yoktu.

"Demek ziyaretçilerinizin her üçünden biri fahişe." diyerek bir tespitte bulundu.

Genç adamın gözleri biraz daha kısıldı. Dişleriyle alt dudağını çiğnerken gözlerini ondan bir saniye olsun ayırmıyordu. Daniella nabzının deli gibi atmasına aldırış etmedi. Adam henüz ona dokunmamıştı bile. Yine de varlığı ufacık odayı doldurduğu için ondan başka bir yere bakamıyor, ondan uzağa kaçamıyordu.

"Bazen üç de üç yaptığımda olur." dedi Franco utanmazca ve dilini yanağında ısırdığı yere bastırdı. "Şimdi söyle bakalım, kimsin sen?"

"Hayatında pek karşılaşmadığın o dördüncü kadınım." diyerek cevabı yapıştırdı Daniella.

Genç adam yeniden güldü. Ve Tanrı cezasını versin, pis sakalının çevrelediği o kusursuz ağızda ne baştan çıkarıcı bir gülümsemeydi bu.

Daniella etkilenmemiş gibi yaparak kollarını göğsünde kavuşturdu. Böylelikle adamla arasına görünmez bir duvar çekmişti.

Franco bu duvarı hissetmiş gibi ona bir adım daha yaklaştı ve kişisel alanına girdi. Ilık ve naneli nefesi yüzüne çarparken başını hafifçe ona doğru eğmişti.

"Yeni şeyler deneyimlemeye bayılırım. Ya sen?"

"Ben de ama bunun karşı tarafın her zaman hoşuna gideceğini söyleyemem."

"Ah, hoşuma gideceğinden şimdiden eminim, Donna Bella* (güzel kadın)." dedi, son hecesini fısıldar gibiydi.

"İsmim, Daniella."

Franco bunu duyunca gülümsedi. Ona biraz daha yaklaşmıştı ki, arkalarından gelen sesle irkildi.

"Franco De Luca! Bir hanımefendiye nasıl davranman gerektiğini sana öğretemediğime inanamıyorum."

Adamın afallayan yüz ifadesi Daniella'yı eğlendiren tek şeydi. Bir ona bir Nonna'ya bakarken kafası karışmış görünüyordu.

"Nonna!" Ne arıyorsun burada Tanrı aşkına?" Adam hızla büyükannesinin yanına gitti.

"Ne o, yoksa beni gördüğünde sevinmedin mi?"

"Ben... yani, elbette sevindim ama sen... sen burada olmamalısın. Kurallarımın çiğnenmesinden nefret ettiğimi biliyorsun."

Daniella, "Kuraldan çok kuralcı." diye kendi kendine mırıldandığında Franco dönüp ona sert bir bakış attı. Ve bir anda hedef değiştirerek,

"Onu buraya sen getirdin değil mi?" diye Daniella'nın üzerine yürüdü. "Bunu hangi hakla yaparsın? Kimsin sen?"

"Kızın üzerine gitmekten vazgeç Franco. Daniella sadece bana yardım etmeye çalışıyordu."

"Onu duydun." Dedi Daniella duruşunu bozmadan. "Sadece ona yardım ediyordum." Şimdi adamı tepeden tırnağa inceleyen kendisiydi. Rahatsız edici şekilde bakıyor, kendini değersiz bir varlıkmış gibi hissetmesini sağlamaya çalışıyordu.

Genç adam bu bakışlardan hiç hoşlanmamış olacak ki kaşlarını çattı ve yeniden ona doğru yürüdü.

"Aile meselelerimize burnunu sokarak ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama buna çok pişman olacaksın."

"Franco!”

“Sen bu işe karışma Nonna!”

"Uyarmana gerek yok, çünkü buna çoktan oldum bile."

"Burada olduğunuzdan evdekilerin haberi var mı?"

"Kız kardeşin biliyor. Bana o yardım etti."

"Çocuklar lütfen benim yüzümden kavga etmeyin."

"Bunu yaparken aklınızdan ne geçiyordu tanrı aşkına. Nonna hasta ve buraya kesinlikle gelmemeliydi."

"Nonna hasta olabilir ama senin de pek sağlıklı olduğun söylenemez. Birkaç gün önce doğum gününde büyükannenin ne dilediğini biliyor musun? Ölmeden önce torununu son bir kez görebilmek."

Franco'nun yüzündeki sertlik bir anlığına çatlar gibi oldu. Daniella bastırmaya devam etti. "Ben yalnızca torununu özleyen bir kadının arzusunu yerine getirmeye çalıştım. Üstelik onu tanıyalı yalnızca birkaç saat olmuşken buna karar verdim. Ama ne var biliyor musun? Bence sen gerçekten buna değmeyecek bir adamsın. Bu yüzden şimdi onu da alıp hemen buradan gidiyorum."

Daniella adamı geçerek, tekerlekli sandalyedeki kadının yanına gitmek üzereydi ki, kadının nefes nefese kaldığını ve morarmaya başladığını görünce donup kaldı.

"Aman Tanrım. Bayan De Luca!"

"Nonna!" Franco ondan hızlı davranarak yaşlı kadının yanına koştu.

"Nonna! Nonna! Kendine gel!"

Kadın ter içinde ve nefes nefeseydi. Onlara cevap vermek yerine göğsünü tutarak hırıltılı sesler çıkarıyordu.

Franco Daniella'nın şok olmuş yüzüne bakarak hırsla soludu.

"Çabuk ol! Gardiyanı çağır hemen. Kalp krizi geçiriyor."

Loading...
0%