Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.BÖLÜM: Hayal Mi Gerçek Mi?

@sagetaylors

 


Bu ses?

Göğsünü tekmeleyen panik yüzünden nefesi kesiliyordu. Arkasına dönüp adamla yüzleşmekten korktuğu için yerinden bir santim bile kıpırdayamamıştı. Konuşmalarının ne kadarını duyduğunu bilmiyordu. Büyük ihtimalle hepsini. Ve Tanrım, şimdi adam onun bir katil olduğunu bildiğini biliyordu. Silahlı olmasından endişelendiği sırada ne düşündüğünü anlamış olacak ki,

"Korkma," dedi. "Sana zarar vermeyeceğim. Şimdilik."

Şimdilik mi?

Daniella’nın sırtından aşağıya bir ürperti indi. "Sana neden inanayım?"

"Çünkü silahsızım."

"Birine zarar vermek için silaha ihtiyacın olan biriymişsin gibi gelmiyorsun."

"Bak bu konuda haklısın."

Lanet adam kıkırdadı. Bu sesin hoşuna gitmemesi gerekiyordu, fakat tuhaf biçimde içinin karıncalandığını hissediyorsun.

"Neden buradasın?"

"Çünkü kapanmamış bir hesabımız olduğunu düşünüyorum."

Daniella'nın içini yeni bir korku kapladı. Nonna'yı hapishaneye getirdiği için ne kadar kızgın olduğunu ve kadın kalp krizi geçirirken ona nasıl öfkeyle baktığını hatırladı. Tedirginliğini belli etmemeye çalışarak, "Gecenin bir yarısı evime gizlice girmenin sebebi bu mu?" diye sordu.

"Eğer izin isteseydim beni içeri davet eder miydin?" Sesi kulağının dibinde miskin bir kedi mırıltısını andırıyordu. Daniella baştan ayağa ürperdi.

Sorusuna cevap vermedi. Onun yerine sessizce yutkunarak bakışlarını ayakucuna dikmişti. Adamın siyah, deri ayakkabıları parke zeminde yavaşça gezinerek kendi spor ayakkabılarının önünde belirdiğinde nefesini tutmuş bekliyordu. Sonunda kafasını kaldırıp onunla göz göze geldi.

Franco'nun loş ışıkta parlayan gözlerinin maviliği dipsiz denizler gibi karanlık ve derindi. İçlerinde yanan kıvılcımlar ona tehlikeli olduğunu hatırlatıyordu. Bir katil olduğunu. Bedenini saran titremeyi bastırmak için avuçlarını sıktı.

"Soruma cevap vermeden önce şunu almama izin ver."

Nazik bir hareketle Daniella'nın o ana kadar bir can simidi gibi yapıştığı telefonu elinden yavaşça alarak cebine attı. Parmakları avucuna sürtünürken gerildiğini belli etmemeye çalıştıysa da başarılı olamamıştı.

"Konuşmamız bitene kadar bende kalması daha iyi."

"Bana ne yapacaksın?" Bunu o kadar sert söylemişti ki, aniden kendinde bulduğu cesarete inanamadı. Şu anda kızdırmak istemediği bir adamla, koskoca evde baş başaydı ve kendini ondan kurtaracak son şeyi de çaresizce ona teslim etmişti. Keşke telefonu kapatmadan önce o tuşa bassaydım, dedi içinden.

Franco alınmışa benzemiyordu. Hatta koyu renk sakallarının gölgelediği yüzünden hafif bir tebessüm belirmişti.

"Şimdilik sadece konuşmak." Aklından edepsiz şeyler geçiriyormuş gibi onu tepeden tırnağa süzünce Daniella gerildi.

"Canın her istediğinde oradan çıkabiliyorsun demek."

"Yapabileceklerimin sınırlarını bilsen şaşardın."

"İçeriden birilerini satın almadan bunu asla yapamazsın."

Tanrım, adamın damarına basmaktan bir an evvel vazgeçmesi gerekiyordu ama nedense diline bir türlü hâkim olamıyordu.

"Her zaman bu kadar meraklı mısındır?" Franco başını yana eğip ona eğlenen gözlerle bakınca içinden küfretti.

"İstediğim cevapları alana kadar kolay pes etmem."

"Çok hızlı nefes alıyorsun sevgilim. Kalp atışlarını buradan bile duyabiliyorum."

Adam koluna dokununca Daniella irkildi. O ana kadar ne kadar hızlı nefes alıp verdiğinin farkında değildi. Adam haklıydı. Eğer bir an evvel buna son vermezse panik atak geçirmesi kaçınılmazdı. Sakinleşmek için gözlerini bir anlığına kapattı. Açtığında ise Franco ortalıkta yoktu.

Bir dakika... Ne?

"İçeri gel. Belki de konuşurken ayakta olmamalısın."

Ses kendi odasından geliyordu. Bir anlığına bile olsa adamın gitmiş olabileceğini düşünecek kadar aptal olduğuna inanamıyordu. Peki, ama nasıl bu kadar sessiz olabiliyordu?

Hayalet miydi bu adam?

Daniella ağır adımlarla odasının açık kapısından içeri girdi. Franco boy aynasının yanındaki deri koltukta bacaklarını aralamış oturuyordu. Üzerinde gece kadar siyah bir gömlek ve pantolon vardı. Kolları sıvanmış dirsekleri dizlerine dayalıydı. Dikkatini elindeki bir şeye vermişti.

Daniella'nın bakışları bir anlığına aynadaki aksine kaydı ve yüzünün ne kadar solgun olduğunu görünce afalladı. Belki de gerçekten oturmaya ihtiyacı vardı.

Yatağın ucuna doğru ilerlerken bakışlarını adamdan ayırmamaya çalıştı. Franco o oturunca arkasına yaslanarak elinde tuttuğu şeyi bacağının üzerine yaydı. Geçen gece hastanede üzerinde bulduğu kırmızı atkıydı bu.

"Daha iyi misin?"

"Buradan gittiğinde olacağım."

"Senden bazı cevaplar almadan olmaz." dedi adam rahatlıkla. "Bende istediğim cevapları alana kadar asla pes etmeyen biriyimdir." Adamın yüzünü karanlıkta oturduğu köşeden net olarak seçemiyordu ancak ona bakan gözlerinin birer elmas gibi parladığını hissedebiliyordu.

Gerginlikle yerinde kıpırdandı. "Ne öğrenmek istiyorsun?"

"New York'ta özel bir avukatlık bürosunda düzenli bir işin ve yolunda giden bir hayatın varken aniden istifa ederek neden Livorno'ya taşındığınla başlayabilirsin. Herkese amacının bu eski otel olduğunu söylüyorsun ancak gelir gelmez ilk iş olarak ailemle yakınlaşmaya çalıştın. Bunu biraz tuhaf buldum doğrusu. Bana ulaşmak için Sara'yı kullanman akıllıcaydı ama itiraf ediyorum ki, o cadıdan daha fazlasını bekliyordum."

Daniella, "Yani?" derken sesini sabit tutmaya çalışıyordu. Demek, araştırma yapan yalnızca kendisi değildi.

Franco ürkütücü bakışlarla öne doğru eğildi. Aydınlanan yüzünde eğlenceden en ufak bir iz yoktu şimdi. "Kimin için çalışıyorsun?"

"Ne?” Daniella aniden kendini tutamayıp kahkahalarla güldü. " Kimse için elbette. Tanrım. Sen gerçekten aklını kaçırmışsın."

"Yanıldığımı mı söylüyorsun?”

"Hem de kocaman bir yanılgı. Hayatımı aptal varsayımların için araştırmaya kalktıysan eğer üzgünüm ama vaktini boşa harcamışsın buddy (ahbap)."

"Buddy?" Franco kelimenin anlamını çözememiş gibiydi. "Boşuna olduğunu düşünmüyorum. En azından ödeştik." dedi köşedeki bilgisayarına bir bakış atarken.

Kahretsin.

Daniella sessiz kalınca, "Ailemle yakınlaşmak için özel bir çaba harcadığını inkâr mı ediyorsun?" diye bir soru sordu yeniden.

"Kimseyle yakınlaşmaya filan çalışmıyordum. Benimle arkadaş olmak isteyen ve beni evine davet eden kız kardeşindi." deyince adamın biçimli kaşlarından biri merakla havaya kalktı.

"Dur tahmin edeyim. Nonna'nın doğum günü partisi için."

Bunu sanki zaten bilmesi gereken bir şeymiş gibi söylemesi Daniella'nın tepesini attırmıştı. Ortada bir şeylerin döndüğünün farkındaydı ama ne olduğunu henüz çözemiyordu.

"Neden olmasın? Kasabaya yeni taşınan biri olarak bir partiye davet edilmemde ne gibi bir sakınca olabilir?"

Franco sorusuna cevap vermek yerine kolundaki bir şeye bakıyordu. Parmakları bileğinde takılı olan bir şeyi çekiştirip dururken odada şaklayan ses, Daniella'nın tüylerini diken diken etti. Bakışları adamın ellerine kaydı. Bir erkeğe göre oldukça hoş ellerdi. İnce, uzun parmaklarının bazılarında gümüş yüzükler vardı. Ve ona dokunurken ne kadar hassas davrandıklarını hatırlayınca derin bir nefes aldı.

Adamın oynadığı şey ince bir saç lastiğine benziyordu ancak onda hiç de hoş olmayan anılar uyandırdığı için bundan anında nefret etti. Üstelik parmaklarında kara birer leke gibi görünen dövmeler onu tuhaf bir şekilde huzursuz ediyordu.

"Peki, sana Nonna'nın hayatında bir kez bile doğum günü kutlamadığını söyleseydim ne düşünürdün?"

Adamın konuşmasından sonra, bakışları bileğindeki lastikten yüzüne kaydı. Franco'nun bakışları ihtiyatlıydı. Ona bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi.

Söylediklerinin ne anlama geldiğini anlaması bir dakikasını aldı. Eğer doğru anladıysa Sara onu aslında olmayan bir partiye davet etmişti. Peki, ama ne için? Yoksa farkında olmadan bir planın parçası mı olmuştu? Belki de en başından beri büyükanne ve torunu iş birliği içindelerdi.

"Bu neyi değiştirir?"

"Çünkü diğer seçenek, düşmanlarımız tarafından gönderilmiş bir casus olman."

"Öyle bir seçenek yok."

"Son sözün bu mu?" Franco bileğindeki lastiği çekip bıraktığında Daniella nefesini tuttu. Ses, kulaklarında bir kırbaç gibi yankılanıyordu.

"Nonna'ya bir iyilik yaptım ve hâlâ bedelini ödemeye devam ediyorum. Söyleyecek başka sözüm yok."

Franco bir süreliğine sessiz kaldı. Sanki söylediklerini tartıyormuş gibiydi. "Diyelim ki sana inanıyorum. Yine de bu, yeni tanıştığın insanlarla bir maceraya atılmayı neden kabul ettiğini açıklamıyor."

"Bu kadar yeter!" Daniella hızla yerinden fırladı. İçinden o lastiği bileğinden söküp adamın suratına fırlatmak geliyordu. Neyse ki, o ayağa kalkınca Franco işkencesine ara verdi.

"Hepinize sürekli aynı şeyi açıklamaktan bıktım usandım artık. Yaptığımın yanlış olduğunu kabul ediyorum. İyi niyetle bile olsa yaşlı bir kadını ailesinden habersiz bir hapishaneye götürmemem gerekiyordu evet, ama sağlığıyla ilgili yürüme güçlüğü dışında herhangi bir sorunu olduğunu bilmiyordum. Keşke Sara en başında beni bu konuda uyarsaydı."

"Demek Sara'dan yardım aldığını kabul ediyorsun." Franco da aniden ayağa kalkmıştı. "Yanılmamışım. Fabio'yu başka türlü atlatmanıza imkân yoktu."

Daniella birden yanlış bir şey söylediğinin farkına varınca kendini hasta hissetti ama artık söylediklerini geri almak için çok geçti.

"Suçlayacak birilerini aramaktan vazgeçin artık. Eğer illa ki birini suçlamak istiyorsan neden biraz da kendine bakmıyorsun?"

Franco, "Ne yani, şimdi de suçlunun ben olduğumu mu söylüyorsun?" dedi gülerek. Kahrolası kahkahası, insanın içini titretiyordu. Daniella soğukkanlılığını korumaya kararlı olarak çenesini kaldırdı.

"Eğer aileni bu kadar önemsiyor olsaydın, seni istedikleri zaman görmelerine izin verirdin. Veya ara sıra da olsa onları görmeye giderdin. Gördüğüm kadarıyla o duvarlar seni alıkoyacak kadar sağlam değil."

Adamın gözleri tehlikeyle kısıldı. Büyük, vahşi bir kedi gibi adım adım ona doğru yaklaşırken Daniella birden fazla ileri gittiğini düşündü.

Franco tam önünde durarak başını eğdi. O kadar uzun boyluydu ki, gözleriyle aynı hizaya gelmesi için bunu yapması gerekmişti. "Beni orada görmek ona iyi gelmiyor." dedi sıktığı dişlerinin arasından. "Bunu kendi gözlerinle gördün."

"Seni görememek de öyle. Keşke Nonna'nın seni ne kadar özlediğini anlayabilseydin."

"O yaşlı cadının neler planladığını asla bilemezsin."

Adam bir anlığına utanmış gibi başını yere eğdi. Sık kirpiklerle çevreli gözlerini yeniden ona çevirdiğinde içlerinde duygudan eser kalmaması Daniella'yı şaşırtmıştı.

"Ayrıca ziyaretçi kabul etmiyorum." dedi soğuk bir sesle.

Fahişeler hariç. "Belki de ziyaretçilerinin kimliğinden çok tipleriyle ilgilendiğini bilmesi gerekiyordur."

Daniella sesinin alay eden bir tonda çıkmasını istememişti. Adamın cinsel hayatına gönderme yapmak da neyin nesiydi şimdi?

Sanki umurundaymış gibi.

Franco’nun hangi ara ona bu kadar yakınlaştığını anlayamamıştı. Adam resmen varlığıyla onu olduğu yere çiviliyordu. Şimdi de o çelik kadar sert gözler tüm bedeninde okşar gibi gezinirken yavaşça yumuşamaya başladı.

"Benimle ilgili öğrenmek istediğin şeyler varsa sormaktan çekinme, sevgilim."

Daniella'nın yüzünü ateş bastı. Onunla ilgilendiğini mi sanmıştı? Saçmalık. Adamın kiminle yattığı neden umurunda olsundu ki?

Daniella kafasını çevirdi. Adamdan kaçmak için geriye doğru adım atmak istediğinde dizleri yatağın kenarına değmişti.

"Seninle ilgili merak ettiğim hiçbir şey yok." En azından bu kısmı doğruydu. Sadece onu değil tüm aileyi araştırmıştı ama bu sadece merak ettiği için değil, nasıl bir belaya bulaştığını anlamak içindi. Ve görünüşe göre karşısındaki adam belanın vücut bulmuş haliydi.

"O halde sana küçük bir tavsiye: o güzel burnunu olmadık şeylere sokmak yerine kendi işlerinle ilgilen." dedi Franco etrafa küçümseyen bir bakış atarak. "Niyetin gerçekten bu oteli adam etmekse eğer, enerjini saklaman gerekecek. Abin olacak o embesile rağmen gerçekten bunu yapabileceğine inanıyorsan tabii?"

"Biliyor musun, küçükken de pisliğin tekiydin."

Adamın irkildiğini görünce Daniella bunu sesli söylediğini fark edip, küfretti.

Franco'nun bakışları keskinleşti ve karanlıkta onu en ince ayrıntısına kadar süzdü. Şu anda anılarında bir yolculuğa çıkmış olduğunu varsayıyordu. Onun kim olduğunu hâlâ anlamadıysa belki de hatırlamasına yardım etmeliydi.

"Buraya geldiğin her defasında yaptığın tek şey insanları küçümseyip aşağılamaktı."

"Stella gibi nazik bir kadının torunu olamayacak kadar acımasızdın." diye karşılık verdi Franco. Ah, demek hatırlamıştı.

"Sende Nonna kadar tatlı bir kadını göz göre göre utandıracak kadar aptal."

Adamın karanlıkta çelik grisi gibi görünen gözleri kısıldı. "Karıştırıyorsun. Aptal olan senin işe yaramaz erkek kardeşindi."

"Luigi'nin tek istediği seninle arkadaş olmaktı."

"Ama ben istemiyordum."

"Bunu anlaması için onu havuzda boğman gerekmiyordu." Belki de, ta o zamanlar katil olmayı kafasına koymuştu.

"Yine yanılıyorsun sevgilim. Kardeşin o havuza ayağı takıldığı için düşmüştü. Benim yaptığım tek şey onun hayatını kurtarmaktı. Söylediklerimi dinlemek yerine panikledi ve birden boğazıma sarılıp beni dibe çekmeye çalıştı."

"Sen de onun kafasına vurup bayılttın."

"Aksi halde ikimizi de boğulmaktan kurtaramazdım."

"Tanrım." Daniella gözlerini devirdi. "Oyuncak bebeğimi de kurtarmak için mi çamura gömmüştün?"

Franco'nun dudakları şeytani bir gülümsemeyle yukarı kıvrıldı. Tüm öfkesi aniden dinivermiş gibiydi. "Onu seni kızdırmak için yaptığımı kabul ediyorum."

"Hayatımda bundan daha sadistçe bir sebep duymadım."

"Ne yapabilirim?" dedi omzunu hafifçe silkerken. "Seni etkilemeye çalışıyordum. Kızdığında çok güzel oluyordun." dediğinde Daniella'nın birden lanet kalbinin ritmi bozuldu. "Hâlâ çok güzelsin." dedi alçak sesle. "Hatta eskisinden de güzel."

Adam ona biraz daha yaklaşmıştı sanki. Ilık nefesini yüzünde hissetmeye başladığına göre öyle olmalıydı. Daniella adamın dudaklarından başka yere bakamadığını fark etti. Adeta efsunlanmış gibi santim santim ona doğru çekiliyordu. Franco elini uzatıp yanağına değen bir saç tutamını kulağının arkasına ittiğinde kıpırdayamadı.

"Bir kızı etkilemenin başka yolları da var." dedi sonunda bulabildiği sesiyle.

"O zamanlar bunu bilmiyordum."

Daniella'nın duran kalbi şimdi adeta dörtnala koşan bir at gibiydi. Adamın dokunduğu yerler alev almıştı. Büyük, nasırlı elleriyle yüzünü avuçladı. Dudaklarına doğru, "Sbalorditivo (Baş döndürücü)." diye mırıldandı.

Daniella bu kelimenin ne anlama geldiğini hatırlamıyordu ama bir şekilde kulağa çok müstehcenmiş gibi geliyordu. Göğüs uçları sertleşirken, karın kasları gerildi. Parmakları adama dokunmak için karıncalandığında bu histen kurtulmak için gözlerini birkaç kez kırpıştırmak zorunda kaldı.

"Çünkü hastalıklı piçin tekiydin."

"Dudaklarından daha güzel bir söz duyana kadar sanırım bunlarla yetinmek zorundaydım."

Franco ona biraz daha yaklaştı. Sert göğsü göğüslerine değiyor, teninin sıcaklığı, kokusu başını döndürüyordu. Adam neredeyse onu kollarının arasına almıştı. Daniealla arkasında yatağı hissedebiliyordu. Biraz daha geri giderse düşmesi an meselesiydi.

Adamın ateş gibi parmakları yanağından ensesine, oradan da saç diplerine kaydı. Yüzükleri teninde soğuk bir his bırakırken okşayışı yumuşak ama vaat doluydu. Sonra aniden bir batma hissetti.

Ensesindeki yanma Daniella'yı bir kedi gibi uysallaştırmış, kendinden geçirmişti. Öyle ki gözlerini açık tutmakta bile zorlanıyordu artık.

"Perfetto. (mükemmel)" diye hırladı Franco ağzına doğru.

Dudakları ona değmek üzereyken Daniella ani bir hareketle geri çekilip dengesini kaybedince sırtı yatakla buluştu.

Şimdi adam ayakucunda dikilmiş ona en baştan çıkarıcı gülümsemelerinden birini gönderiyordu. Daniella'nın hissettiği karmaşık duygular yüzünden başı daha çok dönmeye başladı. Adamın yaklaşan yüzü tuhaf bir şekilde giderek netliğini yitiriyordu.

Yatakta yanına doğru kıvrıldığını görmüş fakat itiraz edecek gücü kendinde bulamamıştı. Neler oluyordu? Adamın baş döndürücü kokusu burun deliklerine dolarken tek bir kasını bile kıpırdatamıyordu.

Tanrım, ona ne oluyordu böyle?

"Yoruldun mu sevgilim?"

Daniella vücuduna yayılan uyuşuklukla birlikte yastıklara gömülerek gözlerini kapattı.

"Bana ne yaptın?"

"Hiçbir şey Donna Bella." diye fısıldadı kulağına. Sesi öyle yakın, nefesi öyle yakıcıydı ki, Daniella bedeni buz keserken bile kanının damarlarında alev alev yandığını hissetti. Titriyordu.

"Adım. Daniella."

"İyi uykular, Daniella."

Bilinci kaybolmadan önce son hatırladığı sözler bunlardı.

.........

Başında bir ağrıyla uyandığında sabah olmuştu ve yatakta yapayalnızdı. Kendine gelir gelmez doğrulup etrafına bakındı ve aniden ensesine inen çekiç gibi ağrıdan sonra yaptığına pişman oldu.

"Lanet olsun.”

Yatakta dün giydiği kıyafetlerle uyumuştu. Üzerine örtülmüş kırmızı şalı fark edince aniden irkilerek gece olanları hatırladı. Franco. Gece gizlice evine giren adam ona göz dağı vermeye gelmişti.

Baş ağrısını umursamadan yataktan çıktı ve odada gezinmeye başladı. Bilgisayarı kapalı, telefonu başucundaki komodinde şarja takılıydı. Hemen açıp son aradığı numaraları kontrol etti. En son konuştuğu kişinin Gloria olduğunu görünce yatağa çökercesine oturdu.

Ama nasıl olur? Acil durum hattını aramıştım.

Koridora çıktığında düşürdüğü tepsiden de, kırılıp dökülenlerden de hiç iz olmadığını görmek yaşadıklarını sorgulamasına neden olmuştu.

"Sanırım aklımı kaçırıyorum." diyerek koşarak aşağıya indi.

Mutfağa girip çöpleri karıştırdı. Dolapları kontrol etti. Etrafında dönerek olanları anlamaya çalışıyordu. Dün gece Franco buraya gelmişti. Onunla konuşmuş, hatta ona dokunmuştu bile. O halde neden her şey ona tam aksini düşündürüyordu.

Pencereye doğru yürüdü. Dışarıda kuvvetli sağanak vardı. Sert rüzgâr ve ufukta oynaşan kara bulutlar büyük bir fırtınanın habercisiydi.

Rüzgârdan sallanan tabelayı izlerken tüm yaşananları kafasında kurduğuna inanmak saçmalık gibi geliyordu. Ancak son günlerde De Lucalar ile ilgili o kadar çok araştırma yapmıştı ki bu mümkün olabilirdi. Ama hepsi o kadar gerçekçiydi ki.

Kapının aniden yumruklanmasıyla boşta bulunup sıçradı. Sonra da eliyle hızla atan kalbini tutarken bu kadar korkak olduğu için kendine kızdı. Gittiği savunma kurslarından öğrendiklerini hatırlamanın zamanı gelmişti.

Kapısı yumruklanmaya devam ederken paniğini bastırıp eline geçirdiği bir sopayla ağır adımlarla girişe doğru yürümeye başladı. Bu kez hazırlıksız yakalanmayacaktı.

"Kimsiniz?"

"Daniella benim. Sara."

Lanet olsun.

Kısa bir tereddüdün ardından elindeki sopayı kapının arkasına bırakıp hızla kapıyı açtı. Kilitleri teker teker açarken dün gece hayal gördüğüne ikna olmaya başlıyordu. Franco buraya hiç gelmemişti.

"Sara? Burada ne işin var?"

Genç kız kapının önünde kollarını kavuşturmuş bekliyordu. O kadar çok ıslanmıştı ki, ince yazlık elbisesi üzerine yapışmıştı.

"Selam." dedi yüzüne yapışan saçlarını kenara çekerken. "Umarım rahatsız etmiyorumdur."

Daniella genç kızın sorusunu cevaplamak yerine araba yoluna bakmaya devam ediyordu. "Buraya yalnız mı geldin?"

Genç kız omuz silkerek, "Fabio'yu atlatmak zorundaydım." dediğinde Daniella bir küfür daha mırıldanarak burun kemerini sıktı. Başındaki ağrı duyduklarından sonra giderek daha da şiddetlenmeye başlıyordu.

"Haklısın. Buraya gelerek ikimizin hayatını da riske attığımın farkındayım ama yapmak zorundaydım."

"Hayatımızı riske atmak mı? Kimseye haber vermeden evden kaçman yetmiyormuş gibi, bu yağmurda buraya kadar yürüdün mü?"

Sara başıyla onayladı. "Seni görmem gerekiyordu. O günden sonra kendimi o kadar kötü hissediyordum ki, geceleri uyku uyuyamıyorum."

Daniella onun yaptığı gibi kollarını bedeninde kavuşturdu. "Burada olmaman gerekiyor Sara." Genç kız başını hüzünle yere eğdiğinde ona bunu söylediğine pişman olmuştu ancak yapmak zorundaydı. "Ailene senden uzak duracağıma dair söz verdim."

Genç kız aniden kafasını kaldırıp baktı. Yeşil gözlerinde acıyla dolu öfke vardı. "Bunu yapmaya hakları yok."

"Bana yeterince hakları varmış gibi göründü."

"Bunları içeride konuşabilir miyiz? Lütfen!" dedi yalvararak. " Sana anlatacaklarımı dinledikten sonra istersen giderim. Zaten ondan sonra beni görmek istemeyeceğine eminim."

Daniella bir süre tereddüt etti. Kızın yağmurda dışarıda kalmış bir sokak köpeği gibi titreyen görüntüsü içine dokunmuştu. Onu bu halde geriye gönderirse muhtemelen hasta olurdu. Üstelik içten içe ona ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Kendi kendine küfrederek gönülsüzce kenara çekildi. Sara yüzünde içten bir tebessümle içeri girdiğinde içinden bir ses, bu yaptığına pişman olacağını söylüyordu.

Kız iç çamaşırlarına kadar ıslanmıştı. Onu bu halde geri gönderemezdi. En iyisi yağmur dinene kadar beklemek, sonra da onu evine geri götürmekti.

Birlikte mutfaktaki sandalyelere yerleşmeden önce Daniella ona kuru kıyafetler getirdi. Sonra da içlerini ısıtması için ocağa çay suyu koydu.

"Aç mısın?"

Sara başını hevesle sallayınca, dolaptan yumurtaları çıkarıp omlet yapmaya girişti. Yanına kızarmış ekmek ve tereyağını da eklemişti. Ev yapımı reçelinden birazını kâseye koydu. Her şey hazır olup sofraya oturduklarında Sara'nın rengi biraz olsun yerine gelmişti.

"Omlet çok güzel olmuş. Senin tarifin mi?"

"Büyükannemin."

"İçinde ne var bunun?"

"Mantar ve kekik."

"Harika." dedi iştahla yemeğe devam ederken. "Sen yemiyor musun?"

Daniella önündeki tabağa baktı. Aklı hâlâ dün geceki anılarındayken midesi yemek yemeyi kabul etmiyordu.

"Şimdilik çay yeterli. Önce bana neden evden kaçtığını anlat."

Genç kız lokmasını sertçe yutkunduktan sonra bakışlarını suçlu gibi kaçırdı. Ona yeniden baktığında bu kez gözlerinde pişmanlık vardı.

"Çünkü o günden beri kendimi kötü hissediyorum."

"Kötü hissetmen için önce suç işlemen lazım. Nonna ile yaptığımız plana seni biz dâhil ettiğimize göre, böyle hissetmen anlamsız. Yoksa yanılıyor muyum?"

"Yanılıyorsun." diyen kızın sesi kısıktı.

"Hangi konuda?"

"Başından beri bu plana dâhildim."

İşte şimdi bir yere varmaya başlıyorlardı. "Devam et."

"Evimize gelmeden önce Nonna'ya yardım edeceğine inanıyorduk. Tek sorunumuz bunu yapmak için yeterince cesur olup olmadığını bilmememizdi. O gün eve gelip kapıda Fabio'ya kafa tuttuğunda bunu yapacağına inandım."

"Yani, markette bana yakın davranman ve o gün beni evinize davet etmen oyunun bir parçasıydı."

Çatalıyla tabağındakilerle oynayan Sara aniden başını kaldırıp baktı. "Hayır!" diyerek anında itiraz etti fakat Daniella ona inanmamıştı. Dün gece bir rüya olabilirdi, fakat Franco'nun söyledikleri ona şüpheleneceği nedenler vermişti. Sara'nın yüzündeki kanın çekilmesine bakılırsa, şüphelerinde haksız sayılmazdı.

"Sana yemin ederim ki markette karşılaşmamız tamamen tesadüftü. Senden hoşlanmıştım. O gün seni davet etmemin nedeni gerçekten istediğim içindi."

"O halde şu soruma cevap ver. Gerçekten bir doğum günü partisi var mıydı, yoksa bu yalnızca beni evinize davet etmek için bir numara mıydı?"

Genç kız güçlükle yutkundu. "Başta yalnızca seninle arkadaş olmak istemiştim. Ama sonra Nonna'ya senden bahsedince, senin aradığımız kişi olabileceğini söyledi." Daniella'nın gözleri şüpheyle kısılırken, Sara bakışlarını ondan kaçırdı. "Uzun zamandır ağabeyim Franco'yu görmenin bir yolunu arıyorduk. Onu yıllardır görmüyoruz. Evdekiler Gorgona'ya gitmemize izin vermiyordu. Ağabeyim onu ziyaret etmememiz konusunda kesin bir emir vermişti. Fabio'nun gözü sürekli üzerimizdeyken ve kale gibi muhafazalı bir evde yaşıyorken, Nonna'yı gizlice oraya götürmemizin hiçbir yolu yoktu. Sende gördün. İçeriye habersiz bir kutu pasta bile sokamıyorsun."

"Siz de bu işe balıklama atlayacak bir enayi bulmaya karar verdiniz." Tanrım, ne kadar da aptaldı.

Sara irkildi. "Böyle söyleme lütfen! Sadece Nonna'yı anlayacak kadar duyarlı birini arıyorduk."

Bunun için büyükannesi ve büyükbabası bir bakımevinde yatan zavallı bir kızdan daha iyisini bulamazlardı elbette. Tanrım, nasıl bu kadar kör olabilmişti. Kızın masum bakışları ve yaşlı bir kadının gözyaşlarına inanarak aptallık ettiğini şimdi daha iyi anlıyordu.

Eskiden çekimser olduğu ve kolayca arkadaşlık kuramadığı için daima kendini suçlardı. Şimdi ise bu kuralını bozduğu için kendine kızıyordu. İnsanlarla kolay iletişim kuramadığı zamanlarda en azından başı derde girmiyordu.

"Peki, ya gelmeseydim?"

Sara hafifçe omuz silkti. "O zaman seni ikna edene kadar vazgeçmeyecektim."

"En azından artık fikirlerini açık yüreklilikle söylüyorsun." Daniella kendine bir fincan daha çay almak için yerinden kalkınca Sara peşinden gitti.

"Daniella lütfen! Kullanılmış hissettiğini biliyorum. İnan bana nasıl hissettiğini anlıyorum."

"Kullanılmış hissetmek mi?" Daniella aniden arkasını dönünce Sara geriye doğru sendeledi. "Cidden neler hissettiğimi anlayabiliyor musun? Şımarık zengin bir kızın ve onun entrikacı büyükannesinin yalanlarına inandığım için kendimi tam bir aptal gibi hissediyorum. O hapishaneye girmek için taciz edildiğim ve ağabeyin tarafından hakarete uğradığım yetmiyormuş gibi yaşlı bir kadın benim yüzümden az kalsın ölüyordu. Kendimce bir iyilik yapmaya kalkıştığım için şimdi tüm ailen benden nefret ediyor. Ve belki de yakında tüm Livorno benden nefret edecek. Ve sen karşıma geçmiş beni anladığını söylüyorsun, öyle mi? Hiç sanmıyorum. Bence buraya kendi vicdanını susturmak için geldin Sara çünkü henüz senden bir özür duyamadım."

Genç kızın alt dudağını titrerken görünce fazla ileri gitmiş olabileceğini düşündü. Ancak içinde o kadar çok şey birikmiş ve her şey o kadar üst üste gelmişti ki, ona patlamasına engel olamamıştı.

"Üzgünüm." Sara'nın sesi bir fısıltıdan farksızdı. Dudaklarını sıkarak, "Umarım beni affedebilirsin." dedi.

"Eğer şimdi hayatımdan çıkarsan bunu düşünebilirim."

Genç kız çaresizce başını sallamadan önce Daniella’nın sanki ona tokat atmış gibi irkildiği gözünden kaçmamıştı. Bunu yapmayı hiç istemiyordu fakat başında yeteri kadar bela vardı. De Lucalarla uğraşmak sayısını çoğaltmaktan başka işe yaramayacaktı.

"Eğer doyduysan gidelim. Belki kaybolduğun fark edilmeden seni evine götürebilirim."

Kız sessizce yerinden doğruldu. Daniella kıyafetlerini kurutucudan alarak ona geri verdiğinde ona teşekkür etti. Yağmur hafiflemişti. Daniella kapıyı açmak üzereyken Sara arkasını dönüp ona baktı.

"Seni bu işe bulaştırdığım için üzgünüm. Gitmeden önce sana sarılmama izin verir misin?"

Daniella kendini o kadar berbat hissediyordu ki, kızın bu ricasını kıramadı. Sara ona sarıldı ve kulağına yeniden 'üzgünüm' diye fısıldadı. Geri çekildiğinde zorlukla da olsa gülümsüyordu. Daha fazla bu duygusallığa dayanamayan Daniella kapıyı açtı ve gördükleri karşısında donup kaldı.

Sara'nın babası kızgın bir boğa gibi burnundan solurken, düşmanca bakışlarını onlara dikmişti. Arkasında şemsiyeyle dikilen Fabio ile birlikte arabanın yanında onları bekliyorlardı.

Siyah Rolls Royce'un arkasında peş peşe sıralanmış iki SUV daha vardı ve içlerinin siyah giyimli adamlarla dolu olduğunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Daniella göremese de hepsinin silahlı ve tetikte olduklarını emindi.

"Hemen arabaya bin Sara."

Antonio’nun sert emriyle Sara bakışlarını Daniella’ya çevirirken sertçe yutkundu.

İşte beklenen fırtına kopmak üzereydi.

Loading...
0%