
Antreman sahası, sabahın erken saatlerinde bile yaşam doluydu. Çimlerin kokusu havada asılıydı; oyuncuların ayak sesleri, topun yankılanan sesiyle birleşiyor ve Reva’nın zihnindeki düzeni bozuyordu. O her zamanki gibi kenarda duruyor, sert bakışlarıyla oyuncuları izliyordu.
Saruca, sahadaki paslaşmaların bir parçasıydı ama hareketlerinde bir dağınıklık vardı. Top ayağından sık sık kaçıyor, takım arkadaşlarının homurdanmalarına neden oluyordu. Reva bunu fark etmişti. “Saruca!” diye seslendi, sesi sahanın ötesine kadar yayıldı. “Kafan mı karışık yoksa yorgun musun?”
Saruca başını kaldırıp ona baktı. Yüzünde o alaycı gülümseme vardı, Reva’nın hem sinirlerini bozan hem de garip bir şekilde etkileyen bir ifade. “Siz burada durup beni izlerseniz, topa konsantre olmam zor olur tabii,” dedi. Reva kaşlarını çattı. Takım içinde disiplini korumak onun için önemliydi, ama Saruca’nın alaycı tavrı her zaman sınırları zorluyordu. “İşine odaklan,” dedi, sesi soğuk ve keskin. “Benim gözümde herkes eşittir.”
Saruca gülerek topu ayağıyla kontrol etti, ama bir yandan gözleri Reva’nın üzerindeydi. “Öyle mi? O zaman neden hep bana bakıyorsunuz?” diye sordu. Reva’nın nefesi bir an durdu. Bu sorunun cevabını kendine bile vermekte zorlanıyordu. Gözlerini Saruca’dan kaçırarak konuşmadan arkasını döndü. Ama yürürken yüzünüdaki belirsiz ifade, Saruca’nın dikkatinden kaçmadı. Antreman devam ederken Reva, kenarda durup Saruca’yı izlemekten kendini alıkoyamadı. Saruca da bu bakışları hissediyor, her fırsatta gözlerini onunla buluşturuyordu. Aralarındaki gergin çekim, sahadaki diğer oyuncuların bile fark edebileceği kadar yoğundu.
Reva, kendine kızarak düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Bu iş profesyonellik gerektiriyordu ve o sınırları aşmamak zorundaydı. Ama Saruca’nın gözlerindeki o meydan okuma, o tuhaf çekim... Bu sınırları korumayı daha da zorlaştırıyordu. Antreman sonunda oyuncular dağılırken Reva, yanındaki dosyaları toparlayarak soyunma odasına yöneldi. Bir an dalgınca not defterini yere düşürdü. Kimse fark etmemiş gibi görünüyordu, ama Saruca’nın dikkatinden bu kaçmamıştı. Defteri yerden alıp sayfaların arasına göz ucuyla baktı; el yazısı düzeni, dikkatlice çizilmiş notlar… ve bazısı karmaşık şeyler. Ancak fazlasına karışmadan kapatıp Reva’nın odasına gitmeye karar verdi.
Kapıyı hafifçe çalıp içeri girdi. Reva, masasın başında birkaç dosyayı incelemekle meşguldü. Saruca’nın gelişini fark edince başını kaldırdı, kaşları her zamanki gibi sert bir ifadeye bürünmüştü. “Ne var?” dedi kısa ve keskin bir tonla.
Saruca defteri uzattı. “Bunu sahada düşürmüşsünüz, hocam. Getireyim dedim.” Reva bir anına gözlerini deftere dikti, sonra Saruca’nın elinden hızla kaptı. Yüzünde garip bir telaş vardı. “Okumadın değil mi?” diye sordu, sesi titrek ve huzursuz.
Saruca kaşlarını kaldırdı. “Hayır, içine bakmadan size getirdim.”
Reva’nın nefesi hafifledi ama bakışları Saruca’nın sözlerini tartmaya devam ediyor gibiydi. “Bundan emin olmalıyım. Bir daha… böyle bir şey olmasın,” dedi, sesi biraz daha otoriter bir tona bürünerek. Saruca, Reva’nın tepkisine anlam veremiyor gibiydi ama üzerine gitmek istemedi. “Sadece yardımcı olmaya çalışıyorum. Belki biraz fazla sertsinizdir, ama size saygı duyan biri var karşınızda,” dedi, hafifçe gülümseyerek. Reva, bu sözlere yanıt vermek yerine bakışlarını kaçırdı. Ancak odada hissettiği tuhaf bir yakınlık, kalbinin ritmini bozmaya yetmişti. Saruca ise odadan çıkmadan önce ona bir kez daha baktı; bu kez güzelce gizlenmiş bir şefkatle.
“Bu arada, biraz daha dikkatli olun hocam,” dedi hafif bir alayı andıran ses tonuyla. “Böyle telaşla davranmaya devam ederseniz, insanlar gizlediklerinizin ne olduğunu merak etmeye başlayabilir.” Reva bu sözlere cevap veremedi. Saruca kapıyı arkasından kapattığında, odada Reva’nın kalp atışlarını duyar gibi bir sessizlik kaldı.
Ertesi gün Saruca büyük bir kefiyle stadyuma giriş yapmıştı, Reva'yı göreceği için mutluydu. Artık içinde uyanan hissin ne olduğundan emindi, sadece doğru anı bekliyordu. Yarın ki maç için bu gün son antreman yapılacaktı, takımın yanına geçen Saruca Reva'nın olmadığını fark etti. Yardımcı koçları ile antremana başladıklarında Saruca dayanamayıp Asaf'a döndü;
"Reva hoca nerede?"
"Doğru sen bilmiyorsun ama boşver, hoca bu gün gelmeyecek" demişti Asaf ters bir tavırla. Saruca daha çok meraklanmıştı, antreman arasında Süleyman'ın yanına koştu. "Süleyman Reva hoca neden yok?" dediğinde Süleyman omuz silkti. "Reva hoca her sene Ocak ayının 16'sın da kesinlikle stadyuma gelmez. Nedenini kimse bilmiyor ama kulüp yetkililerin bilgisi var. İşte o günlerden böyle yardımcı koç ile antreman yapıyoruz. Neyse karımı arayacağım ben"
Saruca, Süleyman'ın dediklerine anlam verememişti. Bu kadar iş aşkı ile yanan biri nasıl maçtan bir gün önceki antremana gelmezdi.. Saruca'nın bir anda aklına dünkü olanlar geldi, Reva'nın telaşla elinden alıp çekmeceye sokuşturduğu defter. Hızlıca Reva'nın odasına gitti. Dün zorda olsa koyduğu çekmeceyi görmüştü, hemen çekmeceyi açtı ama defter orada yoktu. Biraz etrafa bakınsa da defteri görememişti, odadan çıkacağı sırada yerde duran kağıt dikkatini çekti. Yavaşça eğilip kağıdı eline aldı, el yazısı Reva'ya aitti. Merakla okumaya başladığında okuduklarının gerçek olup olmadığını anlamakta güçlük çekiyordu...
"Kızım.. Annem, bu gün seni kaybedeli tam 4 yıl oldu. Her sene bu gün aynı acı ile uyanıyorum, senin emzikli fotoğrafına baktıkça nefessiz kaldığımı hissediyorum. O kadar küçük, o kadar masum. Ama seni kaybettiğimde kalbimdeki dünya paramparça oldu. O gün gözlerimle gördüm, elimde tutarken, seni kaybetmenin ne demek olduğunu anlamıştım. Her şey, senin gidişinle sona erdi. Sadece bir anı kaldı. Ne seni sesinle hatırlayabiliyorum, ne de kollarımda tutabiliyorum. Seninle geçireceğim bir hayat hayal ettim, ama seninle birlikte kaybolan her şeyle birlikte, hayallerim de öldü. Her yıl bugün, senin fotoğrafına bakarken, seni aramaktan vazgeçmediğimi hissediyorum. Ama ne kadar ararsam arayayım, bir şekilde sana ulaşamıyorum. Kalbimde seni kaybetmenin acısıyla, her yıl aynı boşluğu hissediyorum. Seninle olamadığım için, bana bu acıyı çektiren her şeyden nefret ediyorum.”
Saruca'nın nefesi kesildi. Bir saniye duraksadı, sonra tekrar kağıdı okudu ama satırlar artık kararmıştı. Reva'nın duyguları, bir yıkımın ötesine geçmişti. Saruca, kağıdı yere bıraktığında, içindeki boşluk o kadar büyüdü ki, her şey sanki yavaşladı. Gözleri bulanıklaştı, elleri titriyordu. O kadar derin bir acı vardı ki, bu acıyı sadece Reva hissedebilirdi. Saruca, Reva'nın yaşadığı kaybı, bebeğini kaybetmenin dehşetini bir şekilde ona hissettirmemek için mücadele ediyordu. Ancak kağıt, yazdığı kelimelerle onu bir duvar gibi sarmıştı.
"Nasıl dayanılır buna?" diye mırıldandı kendi kendine. Bu sorunun cevabını bilmek istemiyordu. Çünkü Reva'nın yaşadığı acıyı anlamak, kendi içindeki duygularla savaşmak gibiydi. Saruca, gözlerinde biriken yaşları fark etti ama onları silmeye cesaret edemedi. Birinin bu kadar kırılgan olmasına ne yapmalıydı? Onu güçlü görmek istemişti hep, ama şimdi, gözlerinde kaybolan bir parıltı vardı. Reva'nın acısı, onun içindeki gücü yavaşça tüketmişti.
Saruca, derin bir nefes alarak kendini toparlamaya çalıştı. Ama bir yandan da bir şey onu yerinden kıpırdatıyordu—bir his, bir zorunluluk. Reva'yı bir şekilde bulmalıydı. Bu acıyı daha fazla içinde tutamayacağı kesin gibiydi. Kafasında hızlıca düşünmeye başladı. Stadyumdan ayrılmalıydı, burada beklemek bir anlam taşımıyordu. Reva, her zamanki gibi, kendi başına bir şeyler yapıyor olabilirdi. Ama o kadar yoğun bir şekilde düşünüyordu ki, bir yerlerde, Reva'nın kaybolmuş ruhunun onu beklediğini hissediyordu.
Saruca, hızlı adımlarla stadyumdan çıktı. Hava kararmaya başladığı için hava soğuktu. Soğuk hava yüzüne çarptı ama onu hissetmedi. Zihni tamamen Reva'daydı. Nerede bulabilirdi onu? Bir yandan geçmişiyle hesaplaşmaya çalışan, diğer yandan kaybolan bir umutla dolmuş olan Reva'yı, sadece bir kadına ait olan değil, bir annenin acısını taşıyan bir insan olarak görmek, Saruca'nın içinde başka bir boşluk oluşturuyordu. Reva'nın kaybı, onun kimliğini öyle sarhoş etmişti ki, Saruca da bu kaybı ona hissettirmeden taşımak zorunda hissediyordu.
Saruca, stadyumdan ayrılırken, bir anda bir fikir belirdi kafasında. Reva'nın belki de yalnız kalmak istediği yeri, gerçekten kendini bir şekilde rahatlatmaya çalıştığı yerleri biliyordu. Spor salonu… Evet, belki oradadır. Reva'nın ruhunu ve bedenini sık sık test etmek için kullandığı, kendini bir şekilde ifade etmeye çalıştığı o yer.
Hızlı adımlarla spor salonunun yolunu tuttu. Zihninde bir şeyler daha netleşmeye başlamıştı. Reva, acısını, kaybını yalnızca kendisine gösterebilir ve bazen bunu en derin şekilde ringde yapıyordu. O ringde, ne kadar acı varsa, o kadar rahatlayabilirdi. Saruca, her ne kadar bu düşüncelere uzak olsa da, Reva'nın onurlandırdığı acıyı anlamak için bu yola baş koymuştu.
Salonun kapısına yaklaşırken, içeriden gelen sesler, ağır adımlarla yankı yapıyordu. Saruca, kapıyı hafifçe aralayıp içeri baktığında, bir anda gördüğü manzara onu dondurdu. Reva, ringdeydi, ama normalde güçlü ve kararlı biri olan Reva, bu sefer kendini dövdürüyordu. Her yumruğun, her darbenin içinde büyük bir öfke, bir korku vardı. Saruca, gözlerini ona dikip bakarken, ringin etrafındaki yoğun sessizlik bir an tüm vücutlarını sarmıştı.
Reva, sararmış elleriyle tek bir hedefi vardı: kendi içindeki acıyı daha da derinleştirmek. Saruca, bir an bu manzarayı nasıl açıklayacağını bilemeden, ağır adımlarla ringe doğru ilerlemeye başladı. Reva, bir darbe daha aldı ve dizlerinin üstüne çöktü. Ama hemen toparlanıp tekrar ayağa kalktı. Vücudunda her darbe ile birlikte sadece fiziksel değil, ruhsal bir yaralanma da açılıyordu.
Saruca, Reva'yı ringde dövülürken görmekle birlikte, içindeki tüm duyguların karıştığını hissetti. Ne kadar onu anlamaya çalışsa da, gözlerindeki acı o kadar derindi ki, Saruca sadece başını sallayarak çaresizce durdu. Bir an için Reva'nın buna kendi isteğiyle izin verdiğini düşünse de, gerçekler o kadar sertti ki, bir adım bile geri atması mümkün değildi. Saruca, ona doğru hızla ilerledi. "Reva!" diye bağırdı, ama kadın onu duymuyor gibiydi, yalnızca acısına odaklanmıştı. Saruca, hızla ringe atladı ve Reva'nın kollarından tutarak, onu sert bir şekilde ringden indirdi.
“Bunu yapmana izin veremem,” dedi Saruca, gergin bir şekilde. Reva'nın vücudu, her darbenin ardından hâlâ titriyordu, ama Saruca onu tutarak ringin kenarına çekti. Reva bir an için direnmeye çalıştı, ancak Saruca'nın gücü karşısında susmak zorunda kaldı. Gözleri dolmuştu, ama bu sefer onlardan yansıyan şey öfke değil, çaresizlikti.
"Yeter," dedi Saruca, sessiz bir ama sert bir sesle. "Bunu kendine yapmana izin veremem, Reva. Yardıma ihtiyacın var."
Reva, gözlerini sımsıkı kapattı. Ne demek istediğini bilmesine rağmen, duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu. Saruca, onu nazikçe soyunma odasına götürdü. O kadar derin bir sessizlik vardı ki, ikisi de sadece bir an için kendilerini içsel bir boşlukta hissediyordu. Soyunma odasına vardıklarında, Saruca Reva'nın yüzüne bakarak, ellerini hızlıca cebinden çıkardı ve yanındaki bir havluyu suyla ıslatıp yüzüne dikkatlice sürdü. Kanlar, Reva'nın yanaklarından süzüldü, ama bu kanın sadece dışarıda değil, içinde de olduğunu hissediyordu.
"Biraz sakinleş, tamam mı?" dedi Saruca, sesi yumuşak ama kararlıydı. Reva, gözlerini açtı, ama bakışları hâlâ bulanıktı. O an, bir şey kırıldı. Gözlerinden bir damla yaş süzüldü, ardından sararmış dudakları titremeye başladı. Reva, Saruca'ya sırtını yasladı ve birdenbire, hiç beklenmedik bir şekilde ağlamaya başladı.
Saruca, hiç düşünmeden elleriyle onu sıkıca sarıldı. Reva'nın vücudu, büyük bir acıdan sonra nihayet çözülürken, Saruca onu kollarına aldı ve onun ağlamasına izin verdi. Her damla yaş, Reva'nın içindeki acıyı bir adım daha dışarıya çıkarıyordu. Saruca, ona şefkatle sarılırken, yalnızca susarak onu dinledi.
"Ne kadar acı çektiğini görebiliyorum, Reva," dedi, başını ona yaslayarak. "Ama bundan kaçmak sana hiç yardımcı olmayacak. Buradayım..."
Reva, sarıldıkça daha fazla ağladı. Acısının, yalnızca bir insanın kollarında hafifleyebileceğini fark etti. O an, Saruca'nın elleri onu sararken, kalbinin daha önce hiç hissetmediği kadar huzurlu olduğunu fark etti. Sadece birlikte olmak, birbirlerinin acılarını paylaşmak, biraz da olsa rahatlatmıştı. Reva'nın içinde bir şeyler çözüldü, ama bu çözülme bir ağlamanın getirdiği rahatlamayla başlamıştı. Ve Saruca, ona en sert anında bile sahip çıkacağını bilerek, bir kez daha onu sarmaladı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |