5. Bölüm

5. Bölüm

Sahra Çıtak
sahravecoluu

Reva hoca, gazetecinin sorusunu duyunca hafifçe gülümsedi. Yanında oturan oyuncularına kısa birer bakış attı; bir yanda tecrübeli kaptanı Asaf, diğer yanda takıma yeni katılmış genç yetenek Saruca. Derin bir nefes aldı ve kameraların karşısına döndü: "Öncelikle, rakibimizi canı gönülden tebrik ediyorum. Bugün sahada gerçekten büyük bir mücadele vardı. Hem fiziksel hem de mental olarak zorlayıcı bir maçtı. Maalesef kazanan olmadı. Evet, kazanmayı çok istiyorduk, bu yüzden içimiz buruk. Ama bu sonuç bizi yolumuzdan çeviremez. Takım olarak yılmadan devam edeceğiz."

Reva'nın bu sözleri, yanında oturan Asaf ve Saruca’ya güven telkin etti. İkisi de hafifçe gülümsedi. Asaf, hocasının bazen sert olsa da her zaman arkalarında olduğunu bilirdi. Saruca ise, bu sıcak tavır karşısında hem şaşkın hem de minnettardı. Reva’nın gözlerinde, sadece bir anlığına, yorulmuş ama hâlâ inanç dolu bir ışık parladı. Gazetecilerden biri bu kez Asaf’a döndü:

"Beraberlik golünü, yeni transfer Saruca’nın asistiyle attınız. Takım kaptanı olarak yeni oyuncuya alışabildiniz mi?"

Asaf soruyu duyduğunda gözleri bir an Saruca’ya kaydı. Ardından, yavaş ama kararlı bir şekilde konuştu: "Takımın en eskisi olarak burada çok kişi gördüm; gelenleri, gidenleri... Ama Saruca, bize kısa sürede uyum sağladı. Yaklaşık bir ay oldu ve o, sanki hep buradaymış gibi bir izlenim bıraktı. Bugünkü asisti, hem benim için hem de takımımız için çok kıymetliydi. O gol, sadece bir beraberlik değil, bir umut ışığıydı. Bu yüzden kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Beraber nice başarılara imza atacağımıza inanıyorum."

Asaf’ın samimi sözleri, Reva hocanın yüzüne bir tebessüm yerleştirdi. Ama Saruca şaşkındı. İçinden, "Beraber gole bile sevinmemiştik… Neden benim için böyle güzel şeyler söylüyor?" diye düşündü. Belki de bu, yalnızca basına güzel görünmek içindi. Ama bir yandan, Asaf’ın o anda söylediği her sözde garip bir sıcaklık hissediyordu. Gazeteciler tekrar Reva hocaya dönecek gibi olmuştu ki, bir başka gazeteci beklenmedik bir soru sordu. Bu soru, Saruca’nın yüzünde aniden sert bir ifade oluşturdu:

"Saruca, takıma yeni katıldı ama hakkınızda pek de hoş olmayan söylentiler var. Antrenmanlara bireysel katıldığınız, hatta bir takım arkadaşınıza saldırdığınız iddia ediliyor. Bugün de penaltıyı kaçırdıktan sonra rakip kaleciye yürüdünüz. Eski takımınızla yollarınızı karşılıklı anlaşarak ayırdığınızı söylemiştiniz, ama bu davranışlar başka bir hikâye anlatıyor. İddialar doğru mu? Takımdan gönderilmek yerine, kovulduğunuz doğru mu?"

Saruca bir an donakaldı. İçindeki öfke kıpırtıları hızla büyüdü. Soruyu soran gazeteciye baktığında yüzünde alaycı bir ifade vardı. Kalbi hızla atarken, kendi sesini bile duyamıyordu. O an, gözleri istemsizce Reva hocaya kaydı. Reva’nın yüzünde sadece bir an için beliren endişeyi gördü. Ama o endişenin ardından gelen kararlılık, Saruca’yı bir nebze olsun sakinleştirdi. Saruca, bir an tereddüt ederek dudaklarını aralamıştı, fakat Reva Hoca onu sert bir el hareketiyle durdurdu. Yüzündeki ciddi ifade, salondaki herkesi susturacak kadar güçlüydü. "Sizin de dediğiniz gibi, bunların hepsi birer iddia. Gerçekliği olup olmadığını bilmeden oyuncuma bu şekilde yüklenmeniz, ne kadar küstahça olsa da, sorunuza cevap vereceğim." Ses tonu sakin ama bir o kadar da buyurgandı.

“Sosyal medya hesabımızda da paylaştığımız gibi, kesinlikle bireysel antrenman diye bir şey söz konusu değildir. Ayrıca, dediğiniz diğer iftira olan takım içi çatışma da hiçbir şekilde yaşanmadı. Saruca, takım arkadaşlarıyla son derece uyumlu çalışıyor. Eski takımından ayrılma konusuna gelince…” Reva Hoca, bakışlarını Saruca’ya çevirdi ve gözleriyle konuşmasını işaret etti. “Anlat Saruca. İlk ve son kez.”

Saruca, hocasının kararlı duruşunu hayranlıkla izledi. Onun güvenini boşa çıkarmamak için derin bir nefes aldı. Hafifçe gülümseyerek soruyu soran gazeteciye döndü. “Hocamın söylediği her şey doğrudur. Takım olarak birlik ve beraberlik içinde mücadele ediyoruz; kesinlikle bir problemimiz yok.” Sesi kararlı çıkmıştı, ancak konu eski takımına gelince tonu bir anda değişti. Suratındaki o sıcak gülümseme kaybolmuş, yerini donuk bir ifadeye bırakmıştı. “Eski takımıma gelince…” diye başladı, ama bir an durakladı. “Sosyal medya hesabımda yaptığım açıklama aynen geçerlidir. Bu konu hakkında daha fazla soru almak istemiyorum.”

Saruca’nın bu kadar hızlı bir şekilde konuyu kapatması, Reva Hoca ve Asaf’ın dikkatinden kaçmamıştı. İkisi de birbirine kısa bir bakış attı. Ne olmuştu ki Saruca bu konuda konuşmaya bile yanaşmıyordu? Gazeteciler birkaç soru daha sormaya çalıştıysa da, toplantı fazla uzatılmadan sona erdi. Reva Hoca, oyuncularına bir kelime dahi etmeden hızlı adımlarla stadyumdan ayrıldı. Ancak herkesin telefonuna aynı mesajı göndermişti: “Yarın sabah 8’de toplantı salonunda olun.”

Saruca ve Asaf, mesajı okuduktan sonra birbirlerine kısa bir bakış attılar. Gözlerindeki endişe açıkça okunabiliyordu. Hiçbir şey söylemeden, sessizce oradan ayrıldılar. Yarın sabah, Reva Hoca’nın öfkesinden nasıl kurtulacaklarını bilemiyorlardı...


Sabah güneş doğar doğmaz evinden çıkmıştı Reva. Soğuk havanın yüzüne çarptığı an, kendine gelmek için derin bir nefes aldı. Arabasına bindi, motoru çalıştırdı ve rastgele bir spor kanalını açtı. Telefonunu sabitleyip radyoda dönen konuşmalara kulak kesildi. Birkaç yabancı takımın gündemi tartışıldıktan sonra sıra onun takımına gelmişti. Teknik direktörlüğünü yaptığı takımın basın açıklaması eleştirilirken, Saruca hakkında edilen yorumlar Reva’nın yüzünü ekşitmesine neden oldu.

"Teknik direktör Reva Adar'ın sert sözleri ve daha fazlası az sonra..." anonsu duyulur duyulmaz yayını kapattı. Sinirlerini bastırmak için radyoya geçti ve çalan şarkıya eşlik etmeye başladı: *Çelik - Ateşteyim.*

Stadyuma birkaç sokak kala, kırmızı ışıkta bekliyordu. Motorun hafif titreşimiyle düşüncelere dalmıştı ki aniden gelen yüksek bir gürültü ve sert bir sarsılma ile irkildi. Emniyet kemeri sayesinde başını cama çarpmaktan kurtulmuştu, ama şokun etkisiyle bir süre yerinde kıpırdayamadı. Henüz ne olduğunu anlamaya çalışırken, arkasından gelen bir adamın öfkeli bağırışlarını duydu.

"İN ARABADAN! BU KADINLARA KİM EHLİYET VERİYOR?"

Reva, adamın sözlerine şaşırıp sinirle derin bir nefes aldı. Arabasından inerek, sesini yükseltmeden ama kararlı bir tonla konuştu: "Bana arkadan çarpan sizsiniz beyefendi. Bu sözleri söylemesi gereken kişi benim!"

Adam yüzünde alaycı bir ifadeyle, ellerini iki yana açarak yaklaştı. "Bu kadar yavaş gitmeyi verin siz de hanımefendi! Sağa geçmek istiyorum, izin vermiyorsunuz. Öne kırmama da izin vermediniz, işte sonuç!" Reva, kaşlarını çatarak ona doğru bir adım attı. "Daracık yolda hızla burnuma girmeye çalışmasaydınız bu olmazdı! Şimdi, hasarımı ödeyin. Yoksa—"

Adam, onun sözünü kaba bir kahkahayla böldü. "Yoksa ne yaparsın? Döver misin? Hadi bacım, sen öde paramı. Yoksa ben olacaklara karışmam!" Reva, öfkesini kontrol ederek arabasına döndü. Telefonunu aldı ve kazanın birkaç fotoğrafını çekti. "Polisi çağırıyorum. Onlar karar verir kim haklı, kim haksız."

Telefonunu cebine koymaya kalmadan, adam bir hamleyle telefonu elinden kaptı. Reva, başının üstünde yükselen elin gölgesini fark etti. Tam bir şey diyecekken, adamın bir anda yana savrulduğunu gördü. Şaşkınlıkla irkilirken, araya giren kişinin sesi kulaklarında yankılandı.

"Ne yapıyorsun lan sen?"

Reva başını kaldırdı. Kendisini savunan kişi tanıdıktı. Yumruğunu adamın suratına indiren Saruca’ydı. Reva’nın şaşkınlığına rağmen, Saruca hiç sakin olmayan sesi ile bağırdı; "Ne yapacaktın lan, kadına el mi kaldıracaktın şerefsiz. Çabuk özür dile, kalk özür dile." Adam sendeleyerek yerden kalkmaya çalıştı, ama Saruca’nın tekmesi ile tekrar yere serilmişti. Reva, olanları sindirmeye çalışırken Saruca ona dönüp yumuşak bir sesle sordu: "İyi misiniz hocam?"

Reva derin bir nefes alıp başını salladı. Şuan kızdığı kişi Saruca idi, yine öfkesinin kurbanı olmuştu.. Başka bir şey yapmasından kortuğu için hemen polisi aradı. Kısa süre içinde polis ekibi gelmişti, önce tutanak tutulmuş ardından araçlar çekici ile alınmıştı. Adam Saruca'dan yediği yumruklara rağmen özür dilemeyi kabul etmeyince bir arbede daha çıkmıştı. Reva hoca özre gerek olmadığını adamın bit an önce gitmesini talep etmiş ve olayın büyümesini engellemişti.

"Hocam özür dilemesi gerekiyordu neden gitmesine izin verdiniz?" dedi Saruca, sinirli bir şekilde.

"Asıl senin o adama vurman yanlıştı" diye patladı Reva. "Senin öfkeni koruman lazım. Yeter! Geçmişte ne yaşadın bilmiyorum ama burada olduğun sürece hareketlerine dikkat etmen gerekiyor. Bizim için değil kariyerin için, bu şekilde devam edersen futbol kariyerin biter. Eski kulübünde takım arkadaşına atığın tek yumruk yüzünden ne haldesin şuan da, neler konuşuluyor hakkında"

"2 yumruk"

"Ne?" dedi Reva anlamayarak. "2 yumruk attım, tek değil" diyerek Reva'nın az önceki konuşmasını düzeltti Saruca. Reva'nın sinirleri daha da katlanırken çalan telefonu ile soracağı soruyu boşvermişti. Böylece Saruca'nın neden takım arakadaşına yumruk attığı sır olarak kalmaya devam edecekti. Arayan kişi Asaf'tı.

"Söyle Asaf"

Hocam, geç kaldınız, hiç geç kalmazdınız. İyi misiniz?" dedi Asaf, tedirgin sesiyle. Reva telefonu kulağından çekip saate baktı, saat çoktan 9 olmuştu. Derin bir nefes alıp cevapladı Asaf'ı: "Küçük bir aksilik çıktı ama önemli bir şey yok. Siz toplantı salonunda bekleyin."

"Tamam hocam, bekliyoruz. Bir de Saruca hala gelmedi, bilginiz olsun," dedi Asaf. Bu, Asaf'ın son kozuydu. Reva bir an sustu ama bir şey söylemeden telefonu kapattı. Tam o sırada, Saruca'nın arabasına binmesi için çağırıldığını duydu. Kaçınılmaz bir şekilde arabaya bindi, ancak hala öfkesi dinmemişti.

Arabadaki sessizlik, çok şey söylüyordu. Saruca'nın direksiyon başındaki sakin tavrı Reva'nın sinirlerini iyice germişti. Stadyuma vardıklarında, tek bir kelime etmeden tesislere girdiler. Reva, kararlı adımlarla toplantı odasına dalıverdi. Gözü, masada yatmış olan Kazım'a takıldı ve kaşları anında çatıldı. Ansızın İçeri girişi, odadakileri telaşla toparlanmaya zorlamıştı. Birkaç saniye sonra Saruca'nın peşinden odaya girişi, Asaf'ın keskin bakışlarından kaçmamıştı.

"Günaydın arkadaşlar. Hemen oturun, konuşacak çok şeyimiz var, malum," dedi Reva, sesi sert ve otoriter bir tonda yankılanıyordu. Tam bu sırada, Süleyman cesaretini toplayıp sordu: "Hocam, geç kaldınız. Bir sorun mu oldu?" Reva derin bir nefes alıp gözlerini ona dikti. "Küçük bir kaza atlattım ama bir şeyim yok. Konuşmayı burada kesiyoruz çünkü ben konuşacağım." Sesindeki kesinlik odadaki herkesi susturmuştu.

Dün gece oynanan maç ve bu sabah yaşanan olaylar, Reva’nın sinirlerini alt üst etmeye yetmişti. Gözleri bir an Saruca'yı buldu. Derin bir nefes alıp soğukkanlılığını koruyarak, "Kendine çeki düzen verene kadar maça falan çıkmıyorsun," dedi. Sesindeki sertlik, odadaki herkesi şaşkına düşürmüştü. Saruca dahil herkesin yüzünü bir an donuk bir ifade kapladı. Asaf, kenarda gülmemek için kendini zor tutarken, Saruca’nın yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu.

Reva devam etti: "Ayrıca, takım içi veya dışı sinirli bir hareketini daha görmek istemiyorum. Doktora mı gidersin, ilaç mı alırsın bilmiyorum ama kendini topla. Sana ihtiyacımız olması, takımın huzurunu bozmana izin vereceğimiz anlamına gelmiyor." Reva bu son cümleyle herkesi bir kez daha sarsmış, kendi otoritesini ortaya koymuştu. Ardından ayağa kalktı ve kararlı bir sesle, "Toplantı bitmiştir. Antrenmana, hemen," dedi. Kapıya doğru ilerlerken, Saruca'nın sesi arkasından yankılandı: "Siz benimle böyle konuşma hakkına sahip değilsiniz. Ayrıca beni oynatmak zorundasınız."

Reva, hafif bir tebessümle arkasına döndü. Gözlerinde bir parıltı vardı ama bu parıltının sıcaklıktan uzak, meydan okuyan bir tarafı vardı. "Neye zorunda olup olmadığımı göreceksin," dedi sakin ama çelik gibi bir sesle.

Bu cümle, Reva ve Saruca arasındaki soğuk savaşın resmen başladığını gösteren ılk hamleydi.

Bölüm : 13.12.2024 15:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...