@sahravecoluu
|
Ahrazar gözünü benden ayırmadan telefonu kapatıp cebine koydu. Ne duymuştu bilmiyorum ama suratı bembeyaz olmuştu. Atını yan tarafından tutarak çiftliğin o tarafa götürmeye başlayınca bende peşine takılmıştım. "Ahrazar ne oldu?" diye sorduğum da derin bir nefes aldığını işitmiştim. "Timur... ölmüş" diyen sesi kötü çıkıyordu. "İntihar gibi göziküyormuş ama nedan intihar etsun ki? Evlenmiştu mutluydu... Çok mantuksuz". Burnunu çekince ağlayıp ağlamdağını kontrol etmek için öne doğru eğildim. Sol gözünden yaş yavaşça yanağından süzüldü. O adam için mi üzülüyordu? Ayrıca bir haftada cesedi anca mı bulmuşlardı. Göz önüne bırakmıştık oysa ki. Ahırın içine girdğimiz de o atını yerine yerleştiriyordu, bense ne diyeceğimi bilmiyordum. Öldürdüğüm adam için üzülen karıma ne diye bilirdim? Üstelik o adam onu aldatan eski sevgilisi idi. Atını seven kadına döndüm.. At üstünde ne kadar güzeldi. "Marlon ben biraz yalnuz kalmak istiyrum" dedi bana dönmeden. Onu yanlız bırakmamı istiyordu. Ne yapacaktı o adam için ağlayacak mıydı? "Neden? O adam için mi ağlayacaksın? Üzülecek misin?" Aniden bana dönmüştü. "Evet üzüleceğum hatta ağlayacağum" dedi bağırarak. Bu kadın sinirlerimle oynuyordu. Nasıl üzülürdü o adam için? "Seni aldatan bir adam için üzüleceksin. Seni kendi düğününe çağıran eski sevgilin için üzüleceksin öyle mi? Kızım senin hiç mi gururun yok?" "Yok. Olmaduğu içun zaten senu affettum ya zaten. Timur en azundan benu ölüme göndermedu, senun aksine" "Öyle mi Ahrazar?" dediğim de aksi bir şey söylesin diye bekliyordum. "Tam olarak öyla Marlon" deyince nefesimi tuttum. Olmayan umutlar da sönmüştü.
Marlon bakışlarını benden çekerek ahırdan çıkmıştı. Nefes alışverişim hızlanırken kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. İleri gitmiş miydim? Hayır. Az bile gelirdi ona. Bana gurursuz demişti ya. Tüm gururumu kenara bırakıp ona sarılan bana gurursuz demişti. Timur'a üzülüyorum diye hemde. Kıskanmış mıydı? Kıskançlıktan bile olsa bu şekilde konuşamazdı. Evet o adam beni aldattı. Canımı çok yaktı ama bizim ilişkimiz bir günlük değildi ki. 6 yıldır tanıyorduk birbirimizi Timur ile ve onca yaşanan şey vardı. Benden nasıl nötr olmamı beklerdi. Bir anda polis sirenleri ötmeye başlayınca kaşlarımı çatmıştım. Neler oluyordu? Adımları dışarı çevirirken, 2 polis arabasının çiftliğe girdiğini gördüm. Hızımı arttırıp soluğu duran arabaların yanında aldım. Yanımda hissettiğim hareketlilik ile o tarafa baktım. Marlon... gitmemişti. "Ahrazar Alvaro siz misiniz?" diye sordu kadın memur. Kafamı olumlu anlamda sallarken cebinden kelepçe çıkardığını gördüm. Bana doğru gelen polis ile endişelenmeye başlamıştım. "Ahrazar Alvaro, Timur Yavuz'u kasten öldürme suçlaması ile tutuklusun. Susma hakkına sahipsiniz. Kolunuzu uzatın lütfen". Reflex ile uzattığım kollarıma kelepçeyi takmıştı. Timur'u öldürmek ile suçlanıyordum. Nasıl olurdu bu? "Marlon..." diye fısıldadım dolan gözlerimi ona çevirirken. "Ben yapmadum". Kadın polisin önüne geçip elleri ile yüzümü tuttu. "Biliyorum... Ağlama güzelim. Halledeceğim ben" dedi. Sesi güven veriyordu.. "Bey efendi çekilin hanfendiyi götürmemiz lazım" Polis memurları koluma girerken çoktan arabaya doğru yürüme başlamıştık bile. Marlon'u arabasına koşarken görmüştüm sonra zaten arabaya bindirilmiştim. Araba hareket ederken bir yandan şokumu atlatmaya çalışıyordum. Ben ne için Timur'u öldüreyim ki? Ayrıca nasıl beni şüpheli bulmuşlardı? Benim ne alakam vardı? Karakolun büyük kapısından içeri girdiğimiz de korkum biraz daha artmıştı. Marlon da gözükmüyordu. Beni bırakıp gider miydi? Yapardı. İçeri girdiğimizde beni direk sorgu odasına almışlardı. İçeri giren iki erkek polis memuruna baktım. Çatık kaşları ile tam karşıma oturmuşlardı. "Timur Yavuz neyiniz oluyor Ahrazar hanım?" diye sordu biri. "Eski sevgulum" dedim hiç düşünmeden. "Şu 5 ayn önce silahla yaraladığınız eski sevgiliniz değil mi?". Polisin imalı sorusu kafamı yerine getirmişti. Sabıkam vardı... Timur beni aladattı diye vurmuştum onu o yüzden direk şüpheli bendim. "Evet o" dedim. "Burada neden bulunduğunuz biliyorsunuz. Timur Yavuz'un katil zanlısı siz misiniz?" "Peki siz bu olayun cinayet olduğuna emin misunuz?" diye sorduğum da birbirlerine bakmışlardı. "Henüz adli tıp raparu gelmedi" dediklerinde güldüm."O zaman ben nedan buradayum? Elunuz da bir kanut yok. Sadece 5 ay önca olmus bir olay içun direk şüphelu olmam saçmaluk" "Timur Yavuz'un eşi Ayşin Yavuz sizin yaptığınızı düşünüyor şikayeti de o yaptı". Ah tahmin etmeliydim. Bu kadın benden daha ne istiyordu. Sevdiğim adamı almıştı zaten, şimdi de benim ondan aldığımdan şüphe ediyordu. Tamam Timur'u öldürmek istedim ama yapamadım. Yapamamda.. "Ve sizda sadeca o diyir diye benu buraya geturdunuz öyla mu?" "Hayır. Timur Yavuz ile önceden husumetiniz var. Dosya her ne kadar rahmetli Timur beyin şikayetçi olmaması ile kapansanda sonuçta siz Timur beyi öldürmeye kalkışmışsınız. Neden şimdi işinizi tam bitirmiş olmayasınız?" "Elunuza sağlam bir kanut geçtuğun da bu soruyu tekrar sorin olur mu?" dedim sakince. İkisi de cevap vermeden çıkmıştı. Başka iki polis gelip beni demir parmaklıkların arkasına koymuştu. Harika kanıtları yok ama içerdeyim. Ayşin'in benden şüphelendiğine inanamıyordum. Bunu yapacağımı nasıl düşünürdü? Ama benden çekeceği vardı.... Saatler geçmişti. Yanıma kimse gelmemişti, hatta yiyecek bir şeyde vermemişlerdi. Açlıktan tepinirken koridorda ki hareketlilik ile parmaklıklara yaklaştım. Gülizar koştura koştura yanıma gelmişti. "Ahrazar iyi misun?" dedi ağlamaklı sesi ile. "İyiyum" dedim sadece ama hiç iyi değildim. "Merak etma, enuştem karakolun önine avukat ordisi dizdi. 25 tane avukat geturmuş. Adamlar koridora sığmadu da. Senu çıkarucaklar hiç enduşa etme. Marlon enuştam gelecektu normalde ama ben çok israr edunca oda sağa bu kağudu yolladu. Bu gün mecburi olarak burada kalacakmuşsun. Yarun tekrar ifaden alunacakmuş avuklatun ile birlikta. Vaktum az ondan hizli anlattum da" Gülizar'ın elime verdiği kağıdı aldım. Avcuma saklarken parmaklıkların izin verdiğince sarıldık Gülizar ile daha sonra polis gelip onu çıkarmıştı. Gülizar'ın verdiği kağıdı yavaşça açarken ellerimin titrediğini fark etmiştim. Notta yazan iki cümlelik yazıyı gülümseyerek okudum. "Yalnız değilsin zümrüt gözlüm, sabaha kadar bahçede olacağım. Buradayım, yanında" yazıyordu kağıtta. Tüm gece gerçekten bahçede mi olacaktı? Benim için bekleyecekti. Benim için... Bir anda nasıl bu kadar değişmişti bilmiyorum ama bu hali çok güzeldi. Atın üstün de söyledikleri, pek dikkat etmemiş gibi yapsam da hepsi kafama işlemişti. Tabi kavga ederken söyledikleri de... Ne kadar da dönekti. Bir iyi bir kötü, nasıl dasvrandığını ne hissettiğini anlamıyordum. Nefret mi ediyordu? Yoksa sevi- Yok seviyor olamazdı. O kadar değildi. Belki sempati besliyordu o kadar. Daha ilerisi olamazdı.... "İspanya bilmem nesini tanıyormuş da, çok güçlüymüş de. Getirmiş bir düzine avukatı hava basıyor. Çıkarın karımı diye karakolu inletti. Hay senin karını- Bacım sende bir uyan bu kadar sese sağır sultan bile uyanırdı" diyen ses ile gözlerimi açmıştım. Demir parmaklıkları açmaya çalışan polis memuruna baktım. Sanırım azıcık sinirliydi. "Hadi bacım çık şurdan kocanı da al bir daha sakın gelme" Parmaklığı sonuna kadar açmış çıkmamı bekliyordu. "Ben nasu serbest kaldum. Bu gün tekrar ifadem alunacaktu" dedim. Memur adam havaya bakıp sabır çekti. "Ben bir saattir ne anlatıyorum. Kocan diyorum karakolu inletti sabaha kadar bekleyemedi. Karım da karım diyip durdu. Adam sanki müeebet yemişsin gibi düzine düzine avukat getirmiş. Diyoruz sadece ifade alınacak mahkemeye çıkmayacak. Ben karımı getiririm ifadeye bırakın diyor. Sabaha kadar zor zabdettik. Al da git kocanı" Abiye gülerek dışarı çıktığım da uzun koridorda ilerledim. Koridordun sonunda Marlon'u görünce yine gülmüştüm. Beni çıkaran polis memur ile Marlon'un önüne kadar gittim. Ben ağzımı açıp konuşacağım sırada bir anda beni kendine çekip sarılmıştı. Kısa bir sarılmanın ardından geri çekilmiş suratımı incelemişti. "Tanı aşkına bembeyazsın. Yemek vermediler mi sana?" dedi ama gözü polisteydi. "Bana öyle bakma valla sert bakıştan tutuklarım. Al karını toz ol" Polis beye dövecekmiş gibi bakan Marlon'un elini tutup çıkışa sürükledim. "Gel kocacuğum daha fazla sinurlenmesun polis bey, çıkalum". Polislere gülümseyerek karakoldan çıktığımzda derin bir nefes verdim. Bu adam beni öldürürdü yeminle. "Marlon sen deli misun? Az daha polisi dövecektun. Hayur yanu adam anlattu. Karakolu bir biruna sokmişsun. Benu nedan bu kadar önemsiyursun? Sağane yemek yemişum yememişim yada hapse duşmüşum. Niye umranda?" Durmuştuk bir birimizin gözlerine bakıyorduk. Ne diyecek diye merakla bekliyordum. "Karımsın çünkü" dedi. Sadece bunu dedi. "Sadece bu yanu, iyi tamam" deyip önüme döndüm. Yürümeye başlayacaktım ki iki kolumdan tutulup çekilince onun göğsüne çarpmıştım. Beni kendine sıkıca çekmişti. Bedenlerimiz bir birine yapışıktı. "Trip atışın bile beni delirtirken sence umrumda olmaman mümkün mü?" Bu bir itiraf mıydı? HAYIR. Hala gizem kasıyordu.. Aptal. "Bilmam mümkün mü? Gurursuz diyirdun. Gurursuz birinu niye umursiyorsun Marlon?" dedim dünkü konuşmayı hatırlatarak. Geri çekildi anında, kafasını bir kaç kere salladı. "Doğru diyorsun, neden ölüme gönderdiğim kadını umursuyorum ki? Bunu da sen söylemiştin. Ben seni ölüme gönderdim. Seni umursamam, burada sabah kadar beklemem de aptallıktı haklısın" Beni orada bırakıp yürümeye başlayınca dayanamayıp arkasıdan bağırdım. Kayışlar kopacaktı bir şekil ve bu gece olacaktı ne olacaksa. "SEN VARYA KORKAK HERUFİN TEKUSUN. DUYDUN MU? SEN DAHA NE HİSSETTİĞİNİ BİLE BİLMEYAN KORKAĞUN TEKUSUN" dediğimde yürüdüğü yolu aynı hızla geri dönmüştü. Yavaşça yağmaya başlayan yağmur hafiften ıslatmaya başlamıştı. "Kelimelerine dikkat et" diye o bağırdı bu seferde. "Noldi gururine mi kondi? Ha zorina mı gittu Marlon Alvaro?" "Ne istiyorsun sen? İtiraf mı? Evet. Korkağım ben duydun mu korkağım? Kahretsin ki ben bir adamın sözünden çıkamayacak kadar korkak biriyim. Gerçekleri anlatamayacak kadar korkak biriyim. Hislerimi söyleyemeyecek kadar korkak biriyim. Ben buyum bu kadarım" Ne saçmalıyordu? Ne diyordu anlamıyordum ama çok sinirliydi. Siniri bana değildi bunu biliyordum. Peki kimeydi? Sağına soluna dönüp sakinleşme çalıştı. "Seni kırmak istemiyorum Ahrazar, o yüzden Özkan ile eve git. Öğleden sonra ifade için almaya gelirim seni" Sadece kafa salladım. Geldi sarıldı... Saçlarımı öptü. Tepki vermeden bekledim. Versem ne yapacaktım ki zaten? "Özür dilerim... her için" dedi ve gitti. İleri de duran koruma yığınına baktım. Marlon kendi arabasına binip tek başına gitmişti. Konuşmadan Özkan'ın gösterdiği arabaya bindim. Ne konuşmak istiyordum ne de düşünmek. Sadece uyumak istiyordum. Uyumak....
|
0% |