
Hayat bazen tam da yolunda gidiyor gibi görünürken, bir anda her şey alt üst olur. Sonra öfke ve üzüntü iç içe geçer ve seni yanlış kararlara sürükler. Öfkeni dindirmek için yapmaman gereken şeylere kalkışırsın ve hemen ardından pişmanlık gelir. Durumu düzeltmeye çalışırken daha büyük bir hata yaparsın. İşte tam da ben bunu yaşadım.
Yine hırs uğruna yanlış bir karar daha verdim.. Marlon'a evet dedim. Kim olduğunu bilmediğim üstelik mafya olduğunu söyleyen bir adam ile evlenme kararı almıştım. Dün gece eski sevgilim yada evleneceğim adam da diyebiliriz, her şey onun yüzünden olmuştu. Utanmadan beni düğününe çağırması zaten bir hatayken benim oraya gitmem sanırım daha büyük hataydı. O düğüne gitmeseydim öfkeden gözüm dönmeyecek ve Marlon'a evet demeyecektim...
Dün ona teklifini kabul ettiğimi söyleyince baya şaşırmıştı ama en çok elinden tutup sahneye çıktığımız zaman şaşırmıştı. Eski sevgilime müstakbel kocamla para takmıştık, ne kadar ilginç değil mi? Tüm köyün bizi izlemisi bir tarafa Timur'un surat ifasdesi diğer yanaydı. Timur ile 3 yıllık bir ilişkimiz vardı, kimsenin bilmediği. Gizli sakli buluşur, görüşürdük. 5 ay önce aldatıldığımı öğrendiğim de dünyam başıma yıkılmıştı. Acı olan bu da değildi onun pişkinliğiydi. O kadar pişkindi ki beni düğününe bile çağırmıştı.
,
"Ahrazar kizum telefonin çaliyor"
"Geleyrum dedem"
Oturduğum sandalyeden kalkıp salona geçtim. Dedem her zaman ki gibi koltukta yatıyordu, kendisi 2 yıldır ciddi derece akıl sorunu yaşıyordu.
Alzheimer başlangıcı ve bazı akıl sorunları vardı. Özetle arada kafası gidip geliyordu..
Çalan telefonumu da alıp üst kattaki balkona çıkmıştım. Tanımadığım numarayı kim olduğunu tahmin ederek açıp telefonu kulağıma dayadım.
"Efendum"
"Ahrazar, Marlon ben"
"Ha oni anladum. Ne vardu?"
Gergin bir şekilde nefes alıp verdiğini işitmiştim.
,
"Buluşmamız lazım"
"Ni içun?"
"Şartları konuşmak ve sözleşmeyi imzalamak için Ahrazar"
Sinirlenmişti, eh bu da benim hoşuma gidiyordu.
"İyu o zaman gel da al benu"
,
"Emredersin"
"Emrederum" deyip telefonu suratına kapattım. Sinirden dört köşe olduğunu tahmin edebiliyordum. Gülerek odama geçip giyinmeye başladım. Bileğimin azıcık üstün de giydiğim etek krem rengiydi üstünde açık pembe minik çiçekler vardı, üstüne aynı tonda pembe bir tişört giydiğim de hazırdım. Saçlarım zaten açık kalacağı için hemen dedemin yanına gittim.
"Dedecum ben çıkayrum akşama sana hayurlu haberler ile geleceğum. Birazdan Sezen ablada gelur sen uyi dinlen tamam mu?"
Dedem sadece kafasını salladıktan sonra arkasını dönüp yatmıştı. Onu evde kesinlikle tek bırakmıyordum ya ben yada Sezen abla yanında kalıyordu. Sezen abla dedemin bakısıydı...
Dışarı çıktığım da siyah son model bir araba ve yanında takım elbise ile dikelen başka bir adam vardı. Şofördü sanırım. Arabaya yaklaştığımda adam bana gülümsedi.
"Merhaba yenge"
"Yenge?"
"Marlon abinin karısı olacaksın ya benim de yengemsin"
"Sen onun kardeşu falan misun?"
"Yok yenge ben onun sağ kolu Özkan ama kardeş gibiyizdir"
"Anladum"
Tekrar gülümseyip arka kapyı açınca binmem için işaret etti. Arabaya bindiğim de ilk dikkatimi çeken şey yoğun parfüm kokusuydu. Daha önce hiç duymadığım bu koku gerçekten çok güzeldi. Yavaşça soluma döndüğüm de Marlon ile göz göze geldik. O da buradaymış ya..
"Selam" dedi kısaca
"Aleyküm selam" deyince ters ters baktı bana. Özkan da arabaya binince yavaşça hareket etmiştik. Yolda giderken her baktığımda onu hayran hayran dışarıyı izlerken buluyordum.
"Memketuma aşuk olmuş olabilir misun?"
Bana dönüp uzun uzun bana baktı.
"Evet. Memleketine aşık olmuş olabilirim" dedi gözlerime pür dikkat bakarken. Bakışları korkutucuydu ama aynı zamanda duygu doluydu. Bu adamda çözmem gereken çok şey vardı. Öğrenmem gereken sırlar vardı gözlerinden anlamıştım.
Marlon Alvaro dikkatlice okumam gereken bir kitaptı ve okurken çok dikkatli olmam gerekiyordu....
"Ha bu şirket senun mu?"
"Evet"
"Bahçesi de senin mi?"
"Evet"
"Peki bahçenin içinde ki ağaçlar?"
"Çok mu cahilsin yoksa tek derdin beni sinir etmek mi?"
Güldüğüm de anlamıştı onu sinir etmek için yaptığımı. Bir şeyler mırıldanarak yürürken çok şükür üstünde adı yazan odaya girmiştik. Şirket o kadar büyüktü ki insan burada kaybolurdu.
Odası da çok büyüktü bu kadar büyük odaya ne gerek vardı atmı koşturacaktı. Özkan ile ben arkada o önde odaya girmiştik. Büyük toplantı masasının başına oturduktan sonra kafası ile çaprazına oturmamı işaret etti. Hiç itiraz etmeden oturunca Özkan'da elinde bir tablet ile karşıma oturdu.
"Şöyle başlayalım ben size şartları söyleyeyim. İtirazı olan yada ekleme yapmak isteyen söyleyebilir."
Özkan'nın cümlesini onayladıktan sonra tabletinden sözleşmeyi okumaya başladı;
"Madde 1, Tarafların 6 ay boyunca evli kalacağı ve bu 6 ay boyunca Marlon Alvaro'nun konutlarında kalınması-"
"Ha dur bakim orada"
"Ne oldu Ahrazar?"
"Ha ben ni içun senun evinda kalayrum? Ayrica konutları diyır, ben Trabzon dişına çikamam"
"Yenge konutları derken abimin bir burada bir de ispanya'da evi var. Ve merak etme Trabzon dışına sadece arada bir İspanya'ya gitmek için çıkacaksınız"
"Ha ben anlamam onin evunda kalamam" dedim direterek. Amacım ne kadar sabırlı onu ölçmekti ama Marlon'a baktığım da sanki başka bir dil konuşmuşum gibi bana bakarken buldum. Oysa çok akıcı Türkçe konuşuyor, yoksa sadece konuşamı biliyor?
"Ne yapalım peki yenge?"
"Evun tapusuni üstume yapsun" dedim bir gazla vermeyeceğine emindim.
"Özkan ben anlamadım. Evi ne yapacağız?" dedi kılıksız.
Sanki ben Fransızca konuşuyorum da anlamıyor.
"Evin tapusunu istiyor abi yengem"
O bana doğru dönerken bende kollarımı bir birine bağlamış öfkelenmesine bekliyordum ki öyle olmadı. Gayet sakin bir şekilde bana bakıp tekrar Özkan'a döndü.
"Avukatı ara evrakları hazırlayıp getirtsin" dedi ve tekrar bana döndü "Ev senin"
Ciddi ciddi evi vermeyi kabul etmişti. Ve şimdi mecburan o evi alacaktım...
Özkan avukat ile konuşmak için odadan çıkınca baş başa kalmıştık.
"Evu neden verdun?"
"İstedin çünkü"
"İsteduğum her şeyu verirmisun?"
"Evliliğimiz boyunca benim olan senindir Ahrazar"
Tamam kabul ediyorum bir tık etkilendim ama sınırını bir tık daha zorlasam bir şey olmazdı her halde...
"Sen bile mu?"
Suratıma garip bir bakış atıp bana doğru eğildi. Eğildi, eğildi burnumun dibine girip fısıldadı "Ben bile"
Uy kizlar kabim tekliyur da!
"Geri dur da, ha böyle iki hamsi bakuşur gibi oldik"
"Ne?" diye bir ses çıktı.
Dediğimi anlamamıştı, oysa çok akıcı konuşuyorum.
Onu yavaşça ittirdiğimde uzaklaşmıştı. Sessizce beklediğimiz sürede bu sefer o konuştu;
"Hala dünün gizemini anlatmadın"
"Ne anlatacağum?"
"Neden bir anda teklifimi kabul ettin? ve damat ile aranda ne var? Adam gelinden çok sana bakıyordu"
"Ha sen Timur'u diyirsın, eski sevgulum o" deyince gıcık tutmuş gibi öksürmeye başlamıştı. Önümde duran su şişesini hızla alıp içince rahatlamış gözüküyordu.
"Senin eski sevgilin düğününde ne işin var?"
"Çağurdu. O kadar uğraşip ta findukluğa kadar gelup davetiye getur da gitmemek ayip olurdu"
Yine suratıma anlamaz gözler ile bakıyordu.
"Gelini nereden tanıyorsun?"
"Ha o beni aldattığu kadundur"
Ağzı bir karış açık kalırken bir yandan idrak etmeye çalışıyordu. Ona anlaması için zaman tanıdım ve tam 5 dakika sonra açık ağzını kapattı.
"Bir dakika o adam seni aldattı, bir de utanmadan davetiye verdi ve sende düğüne gittin. O yüzden adam kadına aşıkını anlatırken suratını şekilden şekle sokarak onları izliyordun. Kıskandığın için gittin"
"Ha orada dur bakalum kıskanmadum ben. Ders vermek içun gittum duğune, eğer sen gelup böyle bir tekluf da bulunmasaydun tüm köye gerçeğu anlatacaktum ama sen geldun ve o Timur şekilden şekle girdu"
"Sen o adama ders olsun diye mi teklifimi kabul ettin?"
"Ha senun gul yüzun içun mu kanul edecektum?"
"Doğru" deyip arkasına yaslandı ama anladığını düşünmüyordum. Bence bu adam türkçe falan bilmiyordu. Yoksa suratıma niye salak salak baksın ki?
Sözleşmenin çoğu maddesi konuşulmuştu. Çok dikkatimi vermesem de 32 maddelik sözleşme çok şükür ki bitmişti. Şimdi de benim hakkımda konuşuyorduk. Tanıması lazımmış, sanki tüm geçmişimi araştırmamış gibi. Beni saf sanıyordu...
"Yenge Trabzon için de sık gittiğin yerler neresi ben ona göre not alayım?"
"Çarşuya çıkayrum alışveruş içun"
"Tamam artık ona gerek yok korumlar yada ben ne istersen alırız"
"Bahçe işleru oliyor findukluğa gidiyrum yada çayluğa"
"Tamam artık bahçe işlerini de sen yapamaycaksın. Onun için abim işini düzgün yapan insanalr buldu. Paralarını da abim ödeceyecek sen olduğu gibi hasat parasını alacaksın"
Neden benim dışarı çıkmamı istemiyorlarmış gibi hissediyorum... Bunu çözmem lazım.
"Ha bi de hamama giderum. Hamamsız yapamam da"
Yalan... Ömrümde sadece bir kere hamama gitmiştim.
"Eve hamam yaptırın Özkan" diyen sese döndüm. Bir saattir ne dediğimi anlamadığı için garip bakışlar atan müstakbel kocam bu dediğimi hemen anlamıştı. Kabul de etmişti, sırf evden çıkmayayım diye eve hamam mı yaptıracaktı bu deli?
"Dedem?" dedim sorarcasına onun yanına her gün gitmem gerekiyordu.
"Abim o işi de halletti. Sezen hanım cüzi bir miktara evde yatılı olarak kalmaya başlayacak ve sürekli dedenizin yanında olacak. Normalde başka birini bulacaktık ama dedeniz Sezen hanıma güvendiğini söyledi. Ayrıca yenge dedeni istediğin zaman görmeye gidebilirsin. Bundan sonra senin hem yakın koruman hemde şoförünüm"
Ağzım bir karış açık kalırken Marlon'a döndüm.
"Sen bu kadar şeyu hangu arada hallettun?"
"Beni hafife alıyorsun Ahrazar" deyip gülümsedi.
Gerçekten biraz hafife almış olabilirdim...
Yaklaşık yarım saattir Özkan ile odada yalnızdık. Marlon bir işi olduğunu hemen geleceğini söyleyip kaybolmuştu. Onu beklerken Özkan ile daha bilemediğim ne var diye konuşmuştuk. Her şey çoktan hazırmış meğerse, nikah günü bile almış. Kabul edeceğimden o kadar eminmiş yani ve 5 gün sonra karısı olacaktım. Zaten tüm köy düğünde onu görmüştü. Yani biraz dedikodum yapılsada çabuk kapanırdı. Bu arada gerçekten evi üstüme yapmıştı. Hatta ben ona boşanırken malım mülkümü alamayacağına dair evlilik sözleşmesi imzalatırken o bana imzalatmamıştı.
Şov mu yapıyordu yoksa mal mülk umrunda değil miydi bilmiyordum ama keşke o sözleşmeden bana da imzalatsaydı. Çünkü bana belli olmazdı boşanırken donuna kadar alabilirdim. Güzel fikirmiş aslında...
MARLON ALVARO
"Abi bak bu kız deli, bence biz bunu hastaneye yatıralım sıyırmış bu"
"Saçmala Marlon"
"Abi anlattımya sana yaptıklarını"
"Daha bu durumun işine gelmesi lazım. Sen sakin kal ne isterse yap ve göz boya. Onunla konuş ama gerektiği yerde korkut, gücünü görürse korkar. O zaman işlerimiz kolaylaşır. Kesinlikle unutma zarar vermek yok canını yaksan yeter"
Canını yaksam yeter....
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |