Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sahravecoluu

 

Bir elimde ki tapuya bir de Özkan'a bakıyordum. Dün evin üstüme geçeceğine dair bir belge imzalamıştık ama hemen sabahına elime tapu vermelerini beklemiyordum. Ev gerçekten artık benimdi.

"Yenge ben artık gideyim abim arabada bekliyor şirkete geçeceğiz"

İleride duran arabaya bir bakış attıktan sonra Özkan'a döndüm. Bey efendi arabadan inmeye bile cüret etmemişti. Terbiyesiz.

"Peki gid sen"

"İyi günler yenge" deyip gitmişti. Araba gözden kaybolurken bende yolun ortasında dikilmek yerinbe eve gitmek için yürümeye başlamıştım ta ki aynı Marlon'un aracına benzer bir araba önümü kesene kadar. Ben yerimde sabit durarken arabanın arka koltuğundan bir adam indi. Genç ve fazla uzun biriydi. Yanıma kadar gelip yavaşça elini uzattı.

"Bizim piç Marlon'un evleneceği kadın siz misiniz?" dedi

Bu adam kimdi ve Marlon'u nereden tanıyordu?

"Kimsun?"

"Seni yanlıştan döndürecek bir iyilik meleği" dedi ellerini beline atarken. O an görmüştüm belin de silah vardı...

"Ha sen hiç iyuluk meleğuna benzemiyırsın" dedim gayet rahat gözükmeye çalışırken. Marlon ile konuşurken de aynısını yapıyordum. Korksam bile belli etmezdim, çünkü o zaman teslim olurdum.

Ufak bir kahkaha atmıştı.

"Sende Marlon ile evlenecek kadar salak birine benzemiyorsun"

"Açik koniş, ne demak istiyursun?"

"Uyan diyorum uyan. Marlon ile neden evlendiğini bilmiyorum ama o adamın katil olduğunu biliyorum. Tıpkı benim gibi... Sen masumsun Ahrazar. Marlon canını yakacak. Sana bu uyarıyı yapmaya geldim çünkü eğer o adamla evlenirsen hayatın bir cehhenneme dönecek. O sana bir şey yapasa bile düşmanları nikahı kıydınız anda senin peşine düşer. Bende dahil ve emin ol senin gibi güzel bir kadını öldürmek hiç istemem."

"Sen benu tehdit mi edeysun?"

"Tehdit demiyelim, küçük bir uyarı" deyip kulağıma doğru eğildi. "O adam ile evlenirsen ölürsün Ahrazar"

Yavaş yavaş uzaklaşıp arabasına bindi ve gitti. Neydi şimdi bu? Marlon evet mafya idi ama gerçekten birilerini öldürmüş müydü? Ya da bana gerçekten zarar verebilir miydi? O vermese bile düşmanları verecekti. Adam beni açık açık tehdit etmişti... Marlon'u aramaya karar verip hemen telefonumdan numarasını buldum ama bey efendinin telefonu kapalıydı. Bir tık korktuğum için bu sefer de Özkan'ı aradım. Tek çalma da açılmıştı telefon.

"Yenge bir sorun mu var?"

"Marlon'a ver telefoni" dedim. Bir yandan eve yürürken bir yandan da onun konuşmasını bekliyordum. O an fark etmiştim. Eğer o adam doğru diyorsa bu kesinlikle bana bir şey yapabilirdi. Evlilikten vazgeçecek olursam da bana bir şey yapabilirdi. Zaten ortada imzaladığım sözleşme vardı. Peki ben ne yapacaktım?

"Ahrazar bir şey mi oldu?" diyen sesi düşüncelerimi bölmüştü.

"Az önce beli silahlu bir adam eğer senunla evlenursam benu kendu da dahil bir sürü kişinun öldure bileceğinu söyledu"

"Bende önemli bir sanmıştım. Toplantıya gireceğim sonra konuşuruz" dedi. Şuan ciddi miydi?

"Adam benu öldurmek ile tehdut etti diyurum sana"

"Seni kimse öldüremez. Buna cüret edenleri adını hatırlamayacak hale getiririm. Senin kılına bile zarar veremezler buna izin vermem"

"Ya sen verursan?" dediğim de uzun süre ses gelmemişti. O adam haklı çıksın istemiyordum. Marlon'un bana zarar vermesini istemiyordum.

"Toplantıya giriyorum sonra görüşürüz"

Ve telefon kapanmıştı... Soruma cevap vermeyişi beni endişelendiriyordu. Her ne kadar korkmuyormuş gibi dursamda korkuyordum. Çünkü o gerçekten çok tehlikeli biriydi. Eve geldiğimi fark edince beklemeden içeri girdim. Salondan konuşma sesleri geliyordu. Yavaşça kapıya eğilip baktığım da Sezen abla ve dedemin sohbet ettiğini gördüm.

Kimseyle konuşmak istemediğim için gözükmeden yukarı çıktım. Kendimi yatağıma attığım da hala gergindim. Akıl almaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden tek ve en yakın arkadaşım olan Gülizar'ı bu gece yatıya gelmesi için çağırdıktan sonra o gelene kadar yiyecek bir şy hazırladım. Düğünden beri hiç konuşmadığımız için hiç bir şey bilmiyordu, kesinlikle sabahlayacaktık. Ve beni öldürecekti...

 

 

"Kizum sen hamsi kafali misun?"

Evet... Şimdi beni çok güzel azarlayacaktı. Eli silahlı bir mafya ile evlenme kararı aldım diye.

"Ahrazar bu harika bi şey da" diye çığlık atıp bana sarıldı. "Çok havali, düşun bak İspanya'nın yer alti mafyasunun karusu olacaksun. Ay Allahum hala inanamuyorum. Çok guzel"

"Gülizar anlattuğum şeyleru anlamadun sanırum. O bir mafya, adam falan öldiriyor. Tehlukeli daha bu gun tehdut aldum"

"Adam sağa ne dedu, kimse sana zarar veremezmuş. Koriyor kolliyor işte, bak ha buraya yaziyrum bu adam sağa aşık olir da, o iş öyle anlaşmada kalmaz"

Ufak bir kahkaha attım. "Ula masal uydirma, o kot kafali da birini sevecek kalp yok" deyip gülmeye devam ettim. O ve bana aşık olmak, olacak şey değildi. Köylü bir kız ve İspanyol Mafya, tam bir kitap konusu...

"Olir mi olur valla. Sen buni elun da dutmağa bak"

"He tamam Gülizar tutarum"

Çalan telefon sohbetimiz bölmüştü. Kim arıyor diye baktığım da ekranda "Marlon" yazısı ile durmuştum. Gece niye arıyordu bu? Gülizar ile bir birimize baktıktan sonra sesi hapörlere alarak açtım telefonu.

"Ne vardu?"

"Aşağı gel Ahrazar" dedi sert bir şekilde. Gülizar yüzünü buruşturarak "Gece gece ne istiyor?" dedi. Hakikaten ne istiyordu?

"Gecenun bu satunda sokağa inamam. Köy de dedikodu çıkar da"

"Düğün de elimi tutup dansa kaldırdığında da çıkmıştı dedikodu o zaman bir şey demedin?"

Ben bu cümlesine karşı sessiz kalırken Gülizar "Adam sana koydu" gibi şeyler söylüyordu arkadan.

"Bekle geliyrum" demek zorunda kalıp el mecbur yataktan kalktım. Gülizar bizi izlemek için pencereye koşarken ben aşağıda uyuyanları uyandırmadan evden çıkmıştım. Evin önünde arabaya yaslanmış duruyordu, üstün de her zaman giydiği gibi takım elbise vardı ve o takımın içinde tam bir kasıntı gibi duruyordu.

Yavaşça önüne doğru gelip durdum. Beni her zaman ki gibi baştan aşağı süzmüştü hemde hiç çekinmeden. Terbiyesiz!

"Ha daha bakuşacak muyuz?" dediğim de çekmişti gözlerini üstümden. Biraz havada oyalana gözleri tekrar gözlerim ile buluştu.

"Seni tehdit eden adam burada ki Türk mafya düşmanlarımdan birisi olabilir. Hangisi olduğunu anlamak için Özkan sana bir kaç fotoğraf gösterecek. Onlara bak diye çağırdım" dedi en sonunda. Çok şükür konuştu.

"Kim olduğuni öğrenunca ne yapacaksun?"

"Marlon Alvaro'nun müstakbel karısını ölümle tehdit etmek ne demekmiş onu göstereceğim" dedi derin bir nefes alırken. Ben kafam yerde öylece kaldım. O gerçekten tehlikeli biriydi... Peki benim bu kadar tehlikeli bir adam ile ne işim vardı?

 

MARLON ALVARO


Cümlemden sonra uzun uzun yere bakmıştı. Benim hakkımda ne düşünüyordu acaba? Benden korkuyor muydu? Ama korkması gerekirdi. İsteyerek veya istemeyerek ona zarar verecektim çünkü... Ve bana bu konu da seçenek sunulmamıştı, sadece yapmam söylenmişti. Ahrazar ne kadar masum olursa olsun acı çekecekti.

Ona sormam gereken çok soru vardı. Mesela daha bu sabah öğrendiğim bir sabıkası olduğu idi. Onun şiddette meyilli olduğunu bildiğim için siciline baktırmıştım ve gerçekten şok olmuştum. O birini silah ile vurmuştu.. Ama kim olduğu kayıtta yoktu. Önce şikayet edilmiş daha sonra bir yanlış anlaşılma denilip geri çekilmişti şikayet. Yaklaşık 5 ay önce olmuş olan bu olayda yaraladığı kişi kimdi? Ha bir soru daha var neden bu kızın ruhsatlı silahı vardı? Köylü bir kızda silah niye bulunsun ki ve neden atış eğitimi alsın?

"Özkan Ahrazar'a fotoğraflara göster" dediğimde Özkan arabadan inip telefonun da ki fotoğrafları tek tek Ahrazar'a göstermeye başladı. 3-5 tane resim geçinde durdu Ahrazar Özkan'ı. Telefonu eline alıp incelediktan sonra bana döndü.

"Ha bu yakuşuklu adamdu" dedi. Yakışıklı mı? Bu cümle hiç hoşuma gitmedi.

Telefonu elime aldığımda tam da tahmin ettiğim isim çıkmıştı "Maran Miroğlu", en büyük düşmanlarımdan biriydi. Ve bir şeyi söylediyse kesinlikle yapardı. Tabi ki bana karşı hiç şansı yoktu. Ahrazar ile işim bitene kadar kimsenin ona dokunmasına izin veremezdim.

"Peki. Yarın Özkan seni alacak ve yeni evini gezeceksin. İstediğin gibi alışveriş yap, mobilya seç. Düğünden önce hepsi yerleştirilir. Alışveriş bittikten sonra gelirsin şirkete oradan beraber kuyumcuya gidip yüzük alırız. Düğün organizasyonundan anlamam gerçe düğüne de gerek yokta. Neyse hepsini Özkan ile halledersin. Bu arada çok abrtılı bir şey istemiyorum. Dedem için istiyorum dedin küçük bir şey olsun"

"Emredersunuz paşam var mu başka bir şey? Söyle da çekunma, ,istersan gidup şirkete senun yeruna çalışa veriyum. Ha olur mu?"

Ne demişti bu? Özkan onun şiveli konuştuğu gibi bir kaç zırvalık anlatsada ikna olmamıştım. Bu kız kesinlikle başka bir dil konuşuyordu.

"Ne dediğini anlamıyorum Ahrazar"

Gözlerini tam tur çevirip aşalayı bir ifade ile bana baktı. "Diyirum ki ben bu kadar işe koşiştiramam. Ha senu da hazır düğuna damat diye otirtamam. Ya gelur benumla birlukta her şeyu anlatırsun yada bu evluluk işinu unut" dedi ve kollarını önünde bağladı. İyide yine anlamamıştım. Şuradan bir gideyim bana Türkçe öğreten o adamı öldürecektim.

"Özkan çevir" dedim en sonun da

"Yengem diyor ki tüm işleri birlikte yapacakmışsınız yoksa evlilik işini unutsun"

"Ahrazar benim bir sürü toplantım var"

"Ha benu hiç ilgilendurmuyor" deyince sinirlenmiştim. Kimse ile alışverişe çıkamazdım. Kolunu sertçe tutunca anında yüzü buruşmuştu.

"Ne diyorsam onu yap ve beni sinir etme"

Koluma Özkan yapışınca geri çekilmek zorunda kalmıştım. Bu kız sınırlarımı acayip derece de zorluyordu. Ona zarar vermemek elde değildi. Şuan onu şuracıkta boğmak istiyordum. Gerçekten şuan cahil bir köylü kızı ile uğraştığıma inanmıyordum. İspanya sokaklarına korku salan ben, Marlon Alvaro; köylü bir Trabzon kızının oyuncağı olmuştum. Bu kabul edilir gibi değildi...

"Enuşta"diye bir bağırma duyunca kafamı yukarı kaldırdım. Balkondan kadının biri bana bakıyordu. "Eğer bir daha arkadaşuma sert davranursan senu boğarum" dedi ve balkon kapısını çarparak içeri girdi. Onun da ne dediğini anlamamıştım.

"Tanrım bu köyde ki herkes deli" diye söylene söylene arabaya bindim. Özkan' da Ahrazar delisine bir şeyler söyleyip arabaya binmişti. Delirecektim kafayı yiyecektim.

"Ben kendi kafama sıkmadan telefonumu ver Özkan" diye bağırdım.

Özkan telefonu uzatınca ilk işim bana türkçe öğreten o piçi aramak oldu.

"Senin bana öğreteceğim türkçeyi sikeyim. Duydun mu? Lan bu kız ne konuştuysa hiç bir sikim anlamıyorum senin yüzünden"

"Türkçe küfür ettiğine göre gayet güzel türkçe öğretmişim sana" dedi raaht bir ses tonu ile konuşurken. Evet onunla küfür bile çalışmıştık.

"Lan türkçe öğretirken neden şive denen şeyi öğretmedin"

"Ben nereden bilebilirim kızın şive ile konuştuğunu?"

"Siktir et" deyip telefonu suratına kapattım. Özkan'a Maran beyin çöplüğüne sürmesini istedim. Kimi, tehdit ettiğini hatırlaması gerekiyordu...

 

 

 

 

 

Loading...
0%