Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@sahravecoluu

 

Gözlerimi açtığım da tepemde gülerek bana bakan Gülizar'ı gördüm. Etrafa bakınca hastane de olduğumu anlamam çok da zor olmamıştı. En son zehirlenmiştim ben... Ne oldu?

"Gülizar ne oldi bağa?" dedim ama sesim çok kısık çıkmıştı. Gülizar cevap vermeden önce beni oturur pozisyona getirmişti. "Aslında içeceğine ilaç falan atılmamış. Adam korkutmak için yapmış... Marlon her türlü testi yaptırdı. Merak etme çok iyisin. Bayılmanda korkudanmış" deyince rahatlamıştım.

"Marlon nereda?"

"Dışarıda çağırayım mı?"

Kafamı olumlu anlamda sallayınca Gülizar çıkmıştı odadan. Bir dakika bile geçmeden Marlon odaya girmişti. Yavaş adımlar ile yanımda ki sandalyeye oturmuştu ama kafası yerdeydi, suratıma bakmıyordu. Benim için endişelenmiş miydi acaba?

"Marlon?" deyince zorlukla bana döndü. "Ne oldu?" diye bir soru yönelttim konuşmadığı için. Bakışları tekrar yere kaydı.

"Bir şey yok. Serumun bitince Özkan ile çıkarsın hastaneden, eve gider dinlenirsin. Yaklaşık 14 saat sonra nikah var. Orada görüşürüz" dedi ve hızlı adımlar ile odadan çıktı. Bu kadar mıydı? Bildiğimiz kaçmıştı. Başka şeyler dönüyordu ve bunu ne olursa olsun öğrenecektim...


Hastaneden çıkalı baya olmuştu. Uyumuş ve güzelce dinlenmiştim. Şimdi eve gelen kuaför ekibini içeri alıyordum. Sezen abla, ben ve Gülizar için gelmişlerdi. Dedem ise uyuyordu, dün gece rahatsızlandığı için yorgundu. Doktorlar dua ile yaşadığını söylüyordu. Acı ama gerçekti, ölcekti....

"Şekerim neden bu kadar acele evleniyorsunuz hiç anlamış değilim. Marlon bana çok aşık olduğunuz gibi bir kaç bahane söyledi ama en azından istemeye gelseydi" dedi Sezen abla. Tabi onlar anlaşmalı evlilik yaptığımızı bilmiyordu ki. Gülümseyerek ona döndüm "Aman Sezen abla da şimdularda istememu kalmuş. Ne gereğu var" dedim ama içim tam tersini söylüyordu. Ben bu hayalleri hep Timur ile kurmuştum.. Gelinliğimi onun için giyecektim ama şimdi tanımadığım bir adam için giyiyordum. Hayat gerçekten çok adeletsizdi.

Herkesin saçı makyajı bitince sıra gelinliği giymekteydi. Yardımlar ile gelinliğimi giyince ayna karşısında buldum kendimi. Beyaz düz elbisenin üstününe tüller eklenince sade bir gelinlik görünümü elde edilmişti. Başıma taktığım beyaz taç da kombini tamamlıyordu. Gülizar gelin çiçeğimi de elime verince tamamdı. Gerçekten çok güzel olmuştum.

"Keşke annende görebilseydi seni böyle" dedi Sezen abla arkama geçerken. Gözlerim otomatik olarak dolmuştu. Annem yüzünü silik silik hatırladığım kadın, gerçekten beni böyle görse ne düşünürdü? Çok sevinirdi değil mi?

"Sezen abla ağlatma da kızı" dedi Gülizar. Haklıydı ağlamak yoktu..

Dedemi merdinlerden inerken görünce ona koştum. Tam önüm de durunca önce elini öptüm sonrada sıkıca sarıldım. Asıl şimdi ağlıyordum. "Dedem, kahramanım... Sen olmasan ben bu gunleri görür müydüm? Benu babamun elundan almasan, şuan yaşıyor olur muydum onu bile bilmiyrum. Sen benum hem dedem hem babamsun"

"Sen kimsun da ne saruldun çekul" dedi dedem beni ittirerek. Burukça gülümsedim, yine hastalığı tetiklemişti. Hatırlamıyordu... Gelen yüksek korna sesi ile Marlon'ların geldiğini anlamıştım. Yavaşça kapıya yönelirken Gülizar eşyaları alıyor, Sezen abla da dedemin kolundan tutmuş arkamdan getiriyordu. Kapıdan çıktığım da Marlon ile göz göze geldik. Giydiği takım elbise her zaman giydikleri gibiydi. Tek farkla bu sefer papyon takmıştı. Baştan aşağı beni süzdükten sonra havaya bakıp ağzının içinde bir şey söyledi. Ne demişti acaba?

"Yengem çok güzel olmuşsun. Ay gibi parlıyorsun" dedi sessizliği bozan Özkan.

"Teşekkür ederim" dedim. Daha sonra evime dönüp bir kez daha baktım. Geri gelecektim buraya, sözleşme bitince yine evimde olacaktım. Neden üzülüyordum ki? Ve evden çıkmıştım. Hayalim de ki gibi değildi belki ama olsun. Belki bir gün bundasn daha iyisini sevidiğim adam ile yapardım...

Ben ve Marlon süslenen arabaya binerken diğerleri de Özkan ile gidiyordu. Şehrin için de bir otel ayarlamıştık, ben tüm köyü çağırırken Marlon kimi çağırmıştı bilmiyordum. Sormalıydım.

"Senun tarafundan biri gelucek mu?"

"Hayır" dedi kısaca. "Annen, baban peku?" dedim ısrar ederken.

"Öldüler yani sanırım. Kimsem yok benim" dedi. Daha fazla ısrar etmemeye karar verdim. Nasıl olsa bir ara öğrenirdim. Ölüm sessziliği devam ederken bu sefer o konuştu.

"Senin annen baban?"

"Sanki bunları hiç araşturmamuş gibi soruyursun ama cevap vereyum ikisi da öldü. Annem gerçekten, baba demaya bin şahit isteyen o adamı da ben öldurdum. İçumda.."

Sustu bir daha da konuşmadı zaten. Bir şey demesini beklemiyordum zaten, ne diyebilir di ki? Düğün yerine gelince onun yüzünde ki gerginlik beni de geriyordu. "Gulümsemeyu dener misun?" dedim öne doğru eğilerek. Bir bana baktı bir de parmağım da ki yüzüğe. Daha sonra cebinden bir yüzük kutusu çıkarıp açtı. İçinde beş taşlı bir pırlanta yüzük vardı. Elimi tutup alyansın üstüne taktı yüzüğü.

"Şimdi tam hazır oldun" dedi gülümseyerek. Gülümsemiş miydi o? Bir daha bakayım... Valla gülümsüyordu, çok şükür yarabbim.

"Çok güzelmuş" dedim ama cevap vermedi. Artık arabadan inmemiz gerektiği için yavaşça hareketlerindik. O önden inerken ben gelinlikten inememiştim. Arabın etrafından dolaşıp yanıma gelince inmeme yardım etmişti. Elimi tutunca yürümeye başlamıştık. Kapalı salonda olan düğünün kapısından içeri adım attığımız da büyük bir alkış koptu. Onun korumalarından oluşan bir düzine adam kapının giirşine sıralanmış üstümüze gül yaprakları atıyorlardı. Sahneye kadar geldiğimz de önce ilk dansımızı yapmamız gerekiyordu. Şarkı başlayınca Marlon bir eli elimi tutarken diğer elini de belime atmıştı.

Hala gergin olduğunu hissettiğim için kulağına doğru eğilip iyice ona yaklaştım. Yutkunduğunu duymak beni keyiflendiriken, "Sadece anı yaşa... Gerilme lütfen" dedim. Kafamı geri çeceğim sırada alnını alnıma dayayınca durmak zorunda kalmıştım. Dip dibe dans ediyor olmamız bir yana dans müziği diğer yanaydı. "Ay Işığı" harika şarkı seçimi idi gerçekten. O an aklıma dün Maran'ın beni öldüreceğinin mesajını verdiği aklıma gelince bedenimi bir korku sarmıştı. Ya gerçekten yaparsa? Birazdan nikah kıyılacaktı. Ya gelirse?

"Marlon..."

"Efendim"

"Maran... o buraya-" dedim ve büyükçe yutkundum. "O buraya gelemez değul mu? Bir şey yapamaz dimu?"

Korkumu anlamış olacak ki elleri ile yanaklarımı tuttu ve etrafı bakmam için sağa sola çevirdi. "Buradaki tüm lacivert takım elbiseli adamlar benim adamlarım, bir düzine de dışarı da var. Merak etme Ahrazar, söz veriyorum hiç bir sıkıntı çıkmayacak. Hadi bana dediğim gibi anı yaşa" dedi. Yavaş yavaş müzik bitince bizde nikah masasına geçmiştik. Hala korkuyordum ama belli etmemeye çalışıyordum.

Nikah memuru gelince onun şahide Özkan, benim ki Gülizar olacak şekilde nikah için hazırdık. Kapı girişinde Timur ve karısını görünce yine hırsla dolmuştum. Nikah memuru konuşmaya başlayınca mecburan gözümü Timur'dan çekmiştim.

"Siz sayın Ahrazar Seyhanlı hanım efendi hiç bir baskı altında kalmadan sayın Marlon beyi eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

İşte o soru sorulmuştu. Şuan bu masada karışım da beni izleyen Timur ile oturmam gerekirken bir mafya ile oturuyordum. Verdiğim cevap belki de hayatımı toptan değiştircekti ama bu yolda kararlıydım. Marlon'a yardım edecektim. Amacı her neyse...

"Evet" diye bağırdım yüksek sesle. Alkış sesleri bir birine girerken memur bey aynı soruyu bu sefer Marlon'a sordu.

"Evet" dedi hiç düşünmeden. Ondan sonrası çok hızlı geçmişti, imzalar atılmış nikah cüzdanını almıştık. Normalde cüzdan alındıktan sonra gelin öpülürdü ama Marlon'un bunu yapmayacağını bildiğim için hemen müziği başlatmıştık. İnsanlar çeşitli karadeniz müziklerin de oynarken biz öylece oturuyorduk. Özkan yanımıza gelip "Çok dikkat çekiyorsunuz sahneye çıksanız iyi olacak" deyince aydınlanma gelmişti. Sezen abla ve dedem benzi izliyordu. Kimseyi şüphelendirmek istemiyordum. Özkan'a horon açamalarını söyledikten sonra ayağa kalktım.

"Hadi Marlon"

"Saçmala ben horon falan oynayamam" dedi. Kolundan tutup kaldırınca mecburen kalkmıştı. "Bu düğün bizim düğünümüz. Ve Timur'un ağzına laf vermek istemiyorum hadi" dedim sahneeye yürürken. Müzük başlayınca bir sürü insan elimi tutmuştu bile. İki tane karşılıklı sıra oluşturmuştuk. Tam karşımda horon oynamaya çalışan Marlon'u görünce ister istemez gülmüştüm. Hiç beceremiyordu cidden.

Ne kadar oynadık bilmiyorum ama ben gerçekten deli gibi eğleniyordum. Ne yapayım horon çok seviyorum. Yanımda liseden, üniversteden arkadaşlarım ile deli gibi şarkı söyleyerek oynuyorduk. Marlon'a baktığım da masaya oturmuş gülerek beni izliyordu. Oyun arasına takı töreni almıştık ve onun üstü bir sürü çeyrek altın ile dolmuştu. Çok komikti... Bende ise bir sürü Trabzon burması bilezik ve setler vardı. Gülizar'a takıları çıkarmasını istediğim de hemen yanıma gelmişti. Tek tek çıkardığı takıları alıp Özkan'a vermiş bizde eğlencemize devam etmiştik.

"petek misin bal misin
Bal yapan arimisin
Kalbumun bahçesinde
Bana yer bana yer Yaparmisun?" bu kısmı Marlon'a bakarak söylemem dışında hiç bir sıkıntı yoktu şuan. Şarkıyı anlamadığı için yine o anlamzsız bakışlarını atıyordu. Ben gülerken salonun giriş kapısından gelen çığlık sesi ile müzik eş zamanlı olarak durmuştu. Kafamı çevirip baktığım da Marlon'un adamlarının bir kısmını yerde diğerlerinin de Marlon'un önüne siper olduklarını gördüm. Ne olduğunu anlayamamış iken patlayan silah sesi ve göğsüm de ki acı ile çığlık atmıştım. Elim göğsüme giderken gözlerim ile hala ne olduğunu anlamya çalışıyordum.

Maran tam karşım da elin de silah ile dikeliyordu. O an anlamıştım beni vurduğunu... Elimin altına baktığım da oluk oluk akan kanı görmüştüm. Bembeyaz gelinliğim kan olmuştu.. Bacaklarım beni taşıyamaz iken yere yığıldım. Hala çığlıklar ve bağırışlar devam ederken. Marlon yanıma çöktü.

"Ahrazar hiç- hiç bir şey olmayacak"

"Senu asla affetmiyeceğum" dedim ve karanlığa teslim oldum...

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%