@sahravecoluu
|
"Özkan, Maran'dan bir haber var mı?" "Hala Türkiye sınırlarına girmedi abi" "Bu adam benimle dalga geçiyor". Gerçekten dalga geçiyordu. Madem korkun yok düğünün ortasına kadar gelip karıma sıkma hatasında bulunuyorsun da sonra neden bir korkak gibi kaçıyorsun? Gerçe ben olsam da benden kaçardım. Ona yapacaklarımı tahmin ediyor olmalı ki bir köpek yavrusu gibi saklanıyor. Ama tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır değil mi? "Ah o aptal hoca bana Atasözü de öğretmişti. İyice Türk oluyorum" dedim kendi kendime. Cidden İspanya'ya döndüğümde ilk işim o hocayı gırtlamak olacaktı. Salak herif. "Marlon enuşta, Ahrazar'ı normal odaya aldular. Henüz uyanmadu, doktor bir kaç saağatu bulur dedu" Yüzüme bakmadan konuşması göz devirmeme sebep olurken bir yandan da sevinmiştim. Gülizar cevap vermemi bile beklemeden gitmişti. Hah aklınca tavır yapıyordu. Sanki arkadaşını ben vurdum. "Senin yüzünden vuruldu ama" dedi kafamın içindeki susmayan ses. Direk suçlu ben değilim sonuçta, değil mi? "Hadi Özkan şirkete gidelim. Nasılsa Ahrazar uyanınca Gülizar haber verir" dedim çıkışa yönelirken. Biraz daha bu hastaneden kalamazdım. Özellikle de umrumda bile olmayan bir kadın için..
AHRAZAR SEYHANLI
"Gerçekten uyanduğumu söylemedun değul mu Gülizar?" "Hayır canum. Hatta Özkan mesaj atmuş şirkete gidiyilermiş, Marlon beyumuz uyanunca haber vermemu istemuş" dedi kahkaha atarak. Uyanalı 1 saat oluyordu ama şuan hiç Marlon'u görmek istemiyordum. Onu şuracıkta boğabilirdim. Odanın kapısı tıklatılınca "Gel"diye seslendim. Ya korumalardı yada hemşireler diye düşünürken içeri Maran girmişti. Suratını görmem ile tüm vücudum titremeye başlamıştı. O buraya nasıl girmişti? "Senun ne işun var burada?" dedi Gülizar telefonuna sarılırken. Ben zaten kımıldamıyordum. Oturduğum yerden çarşafı sıkıyordum. "Gülizar hanım hiç boşuna birilerini aramayın. Marlon istese de buraya gelemez, o şuan başka bir dertle uğraşıyor" dedi Maran ve bana döndü "Ahrazar sende sakin sadece seni ziyarete geldim. Neden bana hayalet görmüş gibi baktığını anlamadım" Şaka mı yapıyordu? "Sen benum arkadaşumu vurdun piç" ded Gülizar. Ona doğru bir hamle yapacaktı ki Maran onu tek eliyle tutmuştu. "Sevgili Gülizar hanım, izin verirseniz arkadaşınız ile yalnız konuşacağım" "Anca ruyanda" "Gülizar" diyerek araya girdim. "Çık sen ne konuşacaksa konuşsun. Sonuçta hastanedeyiz burada bana bir şey yaparsa yakalanacağını bilmeyecek kadar salak değildir herhalde" Korkuyor muydum? Evet ama bana bir şey yapamacağını da biliyordum. En azından burada... Gülizar ile sadece bir göz teması kurmuş daha sonra o dışarı çıkmıştı. Marlon'u arayacağına adım kadar emindim. Maran hiç çekinmeden yanımda ki sandalyeye oturdu ve bacak bacak üstüne attı. Ne kadar da rahattı? "Sen vurduğun insanlaru bir de ziyarete mi gelursun?" Dudağı yana doğru kıvrıldı ve kehribar rengi gözlerini bana döndürdü. "Hayır... Ölmüşler mi kontrol ederim ve hiç bir işimi yarıda bırakmam" deyince yine titremeye başlamıştım. Bunu fark etmiş olacak ki ufak bir kahkaha attı. "Merak etme Ahrazar yemin ederim ki seni öldürmeyeceğim. Çünkü sen diri lazımsın. Keşke seni vurmadan önce öğrenseydim bu bilgiyi ama ne yazık ki biraz canın yandı. Özür dilerim" Bu sefer gülen ben olmuştum çünkü saçmalıyordu... "Neden diri lazumum peki?" "Ne yazık ki soruna cevap veremem" "Harika. Şimdu lutfen daha fazla saçmalamadan çıkun" dedim ama onun çıkası yoktu sanırım. Yavaşça doğrulunca çıkacağını düşünüp rahatlamıştım ki o benim üstüme doğru gelince o rahatlama havada kalmıştı. Yatağın yanlarına ellerini koyup üzerime doğru eğilince korkup kafamı yana çevirmiştim. Gözlerim sımsıkı kapalı olduğu için ne yaptığını göremiyordum. Boynumda nefesini hissedince ürpermiştim. "Benden korkma... Lütfen" dedi. Burnunu boynum ve saçlarım arasında hissedince daha da gerilirken bir anda geri çekilince uçurumdan düşmüş gibi olmuştum. Geri gidip benden olabildiğince uzaklaşınca ağzının içinde bir şeyler gevelemişti. "Hoşçakal Ahrazar" dedi bir müddet sonra, gideceğine emin olduğum için bir soru yöneltme ihtiyacı duydum. "Bir daha görüşmeyeceğimizi umuyorum Maran bey" Yürüyen bedeni durdu. Ve bana dönmeden "Görüşeceğiz Ahrazar. Hemde hiç ayrılmamak üzere" dedi ve çıkıp gitti. Kafam çok karışmıştı. Ben şimdi ne yapacaktım?
MARLON ALVARO
"Özkan sen söylemediysen Kudret abi bunu nasıl duymuş olabilir?" "Abi bak bana güvenmeyebilirsin ama annemin ölüsünün üstüne yemin ederim ben haber vermedim" Özkan'a tabiki inanıyordum ama o zaman Kudret abi bunu kimden öğrenmişti? Asıl soru şuydu ben onu nasıl sakinleştirecektim. Arayıp çeşitli küfürlerini edip telefonu suratıma kapatmıştı. Şuan buraya geliyor olabilirdi yada beni almaları için birini gönderiyor da olabilirdi. Kahretsin, mahvolmuştum... "Marlon" diyen ses Maran'a aitti. Bu benni hangi cesaretle arıyordu? "Nerdesin lan sen?" "Nerdemiyim? Canım valla az önce Ahrazar'ı ziyaret ettim. Şuan da arabama biniyorum" Hastanaye mi gitmişti? Hayır hayır.. Düşündüğüm şeyi yapmış olamazdı. "Ahrazar'a dokunduysan seni-" "Sakin ol Marlon. Ona hiç bir şey yapmadım, bundan sonra da yapmayacağım. Sadece konuştuk ondan özür diledim. O da beni affetti. Biliyor musun bence karın beni çok sevdi" "Sen o odaya nasıl girdin?" diye sordum diğer dediklerini duymazlıktan gelerek. O odaya giremezdi, bir sürü koruma vardı. İmkansızdı. "Orası bende kalsın ama sana bilmediğin başka bir şey söylebilirim" "Neymiş o?" dedim alaycı bir tavırla. Nasılsa onu gebertecektim. Son cümlelerini kuruyordu... "Karın çok güzel kokuyor... Seninleyken kıymetini bil" demiş ve telefonu suratıma kapatmıştı. Elime de ki telefonu hızla yere çarpmamla parçalara ayrılmıştı. "te mataré bastardo" (Seni öldüreceğim piç)
|
0% |