Yeni Üyelik
8.
Bölüm

8. Bölüm

@sahravecoluu

 


"Hayur doktor bey ne olur çıkarun benu" diye doktora bir kez daha yalvardım. Maran gittiken sonra küçük çaplı bir panik atak geçirmiştim ama şimdi çok iyiydim. Ve 4 saattir boş boş oturuyordum. Marlon'da gelmemişti. Hemde Maran'ın geldiğini bile bile. Yine ikinci plandaydım..

"Ahrazar hanım mümkün değil, daha yeni yoğun bakımdan çıktınız. Sizi nasıl çıkarmamızı beklersiniz?"

Bir süre düşündükten sonra Marlon'un sinirlenme ihtimalini göz önüne alarak tekrar doktora döndüm. "Lütfen doktor beycuğum, hem kocamun benum içun özel hemşire tutacağuna eminum" dedim yalvaran bakışlar atarken. Evet Marlon'a zorla hemşire getirtecektim. Eşşek gibi yapacaktı, onun yüzünden bu haldeydim. Ah tabi ki önce onunla kavga edecektim. Bakalım ona boşanmak istediğimi söyleyince ne diyecekti?

"Peki çıkış işlemlerini başlatın ama hastanemizin mesuliyet kabul etmyeceğine dair bir belge imzalamanız gerekecek" diyen doktoru onayladıktan sonra o çıkmıştı. Gülizar'a çıkış işlemlerini halletmesini söyleyip Marlon'u aradım. Tek çalışta açılan telefonun ardından gelen ses suratımın düşmesine sebep olmuştu. Oldukça sert olan sesi ile "ne var Ahrazar?" demesi üzerine azıcık beklemiştim.

"1 saat sonra hastaneden çıkayrum. Dedemun evuna gideceğum, azıcuk saygun varsa konişmak içun gelursun" dedim ve suratına kapattım. Kaba herif ne olacak. Tam bir pislik.

"Dedemun evuna gideyum da gör sen"

Aradan 20 dakika geçmişti ki Gülizar çıkıyoruz diye yanıma gelmişti. Üstümü değiştirmeme yardım ettikten sonra toparlanmıştık. Bir taksi çağırıp tekerlekli sandalye eşliğin de hastanenin ön bahçesine çıkmıştık. Yaram göğsümdeydi ama yürürken cidden oramdan bir şeyler kopuyormuş gibi hissediyordum. O yüzden şimdilik yürümem en iyisiydi. Elimde telefonumu kurcalarken tekerlekli sandalye durunca kafamı kaldırdım. Evet tam önüm de Marlon dikiliyordu.

"Evimize gidiyoruz ve itiraz seçeneğin yok" dedi gür sesi ile... Evimize demese kabul etmezdim bu arada

"Tamam" diye onaylayınca yan yan gülmüştü piç. Gül sen gül, boşanma kararımı duyduğun da surat ifadeni gördüğüm de ben da güleceğim. Gülizar'ın yardımı ile Marlon'un ultra lüks aracına binmiştim. Gülizar eve gidip duş alıp daha sonra yanıma geleceğini söyleyip taksi ile evine gitmişti. Kız haklıydı yanımdan bir saniye ayrılmamıştı, üzerini falan değiştirmesi gerekiyordu.

Yanıma binen Marlon ile araba haraket etmişti. Yolda Özkan ile benim ufak konuşmalarım dışında ses çıkmıyordu. "Yenge sen şimdi yürüyemiyorsun o yüzden eğer istersen geçici olarak odanı aşağı kata alalım?" dedi Özkan evin bahçesine giriş yaparken. Cevap vermek için ağzımı açtığım da Marlon benden önce konuşmuştu; "Böyle şeyleri senin düşünmene gerek yok Özkan. Ahrazar kendine hazırladığı odada kalacak" dedi ve duran arabadan hızla indi. Ne oluyordu buna?

Kapım Özkan tarafından açılınca sanki az önce azarlanmamış gibi gülüyordu. "Yenge yürüyebilecek misin?" diye sorunca kafamı onaylar biçimde salladım. Yürüyemeceğimi bende biliyordum ama burada tekerlekli sandalye yoktu ve Özkan'ın beni kucaklama zahmetine girmesini istemiyordum... Yavaşça arabadan indiğimde dikişlerim de hissettiğim acı ile çığlık atmamak kendimi zor tuttum. Evin bahçesinden eve çıkılacak olan merdivenlerin başında durdum. Sanki tek adımım da dikişlerim patlayacaktı. Arkamı döndüğüm de Marlon'u umursamaz bir tavır ile telefonuna bakarken buldum.

O anlık sinirim ile merdivene sert bir adım atmam ve acı ile inlemem eş zamanlı olmuştu. Elim direk yarama giderken, Özkan ve Marlon hemen yanıma gelmişti. Tutunacak bir yer ararken zorda olsa Özkan'ın koluna yapışmıştım. "Yenge seni kucağıma alayım" dedi ve elini belime yerleştirmek için hamle yapacağı sırada Marlon onu omzundan tutup ileri ittirdi.

"Hala seni ilgilendirmeyen konulara karışıyorsun Özkan" deyip beni kucağına almıştı. Bir dakika Marlon beni kucağına almıştı. Evet evet kucağındaydım. HAYIR OLAMAZ KALBİM NİYE HIZLANDI? Unutma Ahrazar o senin ölmene sebep oluyordu. Evet bu unutmam gereken bir gerçekti.

Marlon evine içine girdiğin de ilk defa gördüğüm 3 tane kadın aynı anda hoş geldiniz demişti. Üçüde mini etekliydi, ne kadar iğrenç... Boynumu havada tutmanın anlamsız olduğuna karar verip Marlon'un omzuna yasladım. Durdu, evet bu hareketimden sonra durdu ve hafif bana döndü. Daha sonra merdivenleri çıkmaya başladı. "Aslında odaya geçmeden konişsak daha iyi olurdi. Burada kalacağumu düşünmeyrum çünkü" dedim ve yine durmasına sebap oldum.

"Farkın da değilsin ama yaran kanıyor. Hemşire yolda yarana baksın sonra konuşacağız zaten" dedi ve derin bir nefes verdi. "Bu eve bir kere girdin ve sakın çıkmayı düşünme". Son cümlesini de söyledikten sonra merdivenleri hızla çıkıp odama girdi. Beni büyük bir hassasiyet ile yatağa bırakırken üzerime doğru hafif eğilmesi gerekmişti ve o an küfür ettiğini çok net duymuştum.

 

MARLON ALVARO

 


"Siktir" diye dışımdan küfür edince Ahrazar'ın şaşkın suratı bana dönmüştü. Neden küfür ettiğimi çözmeye çalışıyordu sanırım. Benim ise sinirim en uç noktaya dayanmak üzereydi. Maran haklı çıkmıştı, gerçekten kokusu çok güzeldi... Kahretsin o kokuyu tekrar içime çekmek istiyordum.

Kendime hakim olup geri çekilmiştim. "Bi- Birazdan hemşire gelir. Kımıldamadan otur" dedim ve hızla odadan çıktım. Tanrı aşkına neden kekelemiştim. Kendi salaklığıma kızarak aşağı indim. Özkan İspanya da ki evimden gelen yardımcı bayanlara bir şeyler anlatıyordu. Onların yanına gelince Özkan susup geri çekilmişti.

"Biriniz yukarı katta dolaşsın Ahrazar seslenirse hemen yanına gidebileminiz için ve bu evde olduğunuz süre boyunca Türkçe konuşacaksınız çünkü karım İspanyolca bilmiyor. Ayrıca karımın lafı ikiletilmeyecek, ona yapılan her saygısızlığı kendime yapılmış sayarım bilmiş olun"

Evet Ahrazar'ı sevmiyor olabilirdim ama iki kıytırık hizmetçinin gözünde karımı küçük düşüremezdim. Karım demek her ne kadar acayip gelse de o benim resmi olarak karımdı. Ahrazar Alvaro... Tanrım soy adım ona çok yakışmıştı. Bu hiç hoşuma gitmedi. Hayır hayır çok hoşuma gitti.

Özkan ile evin bahçesine çıktığımız da Maran'dan bir haber varmı diye sormuş, olumsuz yanıt almıştım. Hakkını vermem lazımdı, burası onun çöplüğüydü. Eğer İspanya'da olsak saniyesinde bulmuştum ama Türkiye'de bu çok zordu. Her yerde adamı vardı herifin.

"Karımın kokusu ile bana nispet yaptığı için öldüreceğim o piçi" dedim kendi kendime. Hesapta olmayan bir şey vardı ki, Özkan beni duymuştu. Sırıtarak bana dönünce ne diyeceğini çoktan biliyordum.

"Abi sen yengeyi kıskanıyor musun?"

"Ne alaka Özkan, ben ve Ahrazar'ı kıskanmak" dedim ve kahkaha attım. "Komik cidden. O kız benim umrumda bile değil" demiştim ama Özkan pek inanmış değildi. Gerçe ben bile inanmamıştım kurduğum cümleye...

"Kudret abiden haber var mı?" diye sordum konuyu değiştirmek adına. Anında ciddileşti Özkan, işte bu yüzden benim sağ kolumdu. Nerede ne yapacağını, nasıl davranacağını biliyordu. "İşi tamamlaman için sana bir fırsat verdiğini ve haber beklediğini söyledi. Aksı takdirde buraya gelecekmiş"

"Çantada keklik" dedim. Öyleydi... Ahrazar sırf onun ölümüne sebep oluyordum diye benden boşanmazdı.

Yada boşanır mıydı? O değil de yine atasözü yada her neyse ondan kullanmıştım. Yavaş yavaş Türk oluyor gibi bir vibe alıyor olmam şaka mı?

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%