Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@sahravecoluu

Herkesin seni salak sandığını düşünün.. Çok kötü değil mi? Şuan bende tam olarak böyle sanılıyorum muhtamelen. Çünkü kim hangi akıl ile tanımadığı bir adam ile inat uğruna evlenirdi ki. Gerçe ben sadece bir inat uğruna değil Marlon'un amacını çözmek için kabul etmiştim. Saf değildim. Marlon'un yurt dışında gelip de beni iş görüşmesine geldiğim de görmesi falan hepsi palavra idi. İspanya bana pekte yabancı olan bir yer değildi. Babamın orada yaşadığını ve kirli işler yaptığını biliyordum. Marlon'u da onun adamı olabileceğini düşündüğüm için teklifini kalbul etmiştim. Eğer düşündüğüm gibiyse babam da Marlon'da harika bir ceza çekecekti. 13 yaşımdan beri içimde tuttuğum nefreti belki de kendi ayakları ile beni yanına getiren babam ile son bulacaktı. Marlon beni kandırıyorsa oda nefretimden ve öfkemden nasibini alacaktı. İnşallah düşündüğüm gibi değildir ve Marlon benimle gerçekten burada ki işleri için evlenmek istemiştir. Bunu da öğrenecektim. Sadece biraz sabır lazımdı, sabır.

Gecenin karanlığı odayı sararken zorla girip çıktığım lavabonun ışıkların söndürmüştüm. Aşırı üşüyor olmam garip gelse de bunu düşünmeden kendimi yatağa bıraktım. Kafam da çok fazla düşünce vardı.. Marlon yarama bakan hemşireden sonra yanıma gelmiş, hemen yan oda da olacağını söylemişti. Soğuk tavrımı korumaya çalışarak ona yarın oturup adam gibi konuşacağımızı bildirmiştim. Gülizar bu gece dinlenmek için evinde kalma kararı almıştı. Açıkçası iyi de olmuştu, kız yorgunluktan ölüyordu. Güzelce dinlenir yarın gelirdi nasılsa..

Vücudum hem titriyor, hem ağrıyordu. Hastaneden erken çıktığım için bir tık pişman olsam da, yine de mutluydum. Küçücük bir oda da olmaktansa burada yumuşacık bir yataktaydım. Üşümemi bastırmak için sarıldığım yorgan sayesinde mayışıyordum ve uykuya teslim oluyordum...


MARLON ALVARO


Karanlık olan odamda bir oraya bir buraya gidip geliyordum. Düşüncelerim uyumamı engelliyordu. Kudret abi benden haber bekliyordu. Milan'ın vakti kısalıyordu... Maran yine kaybolmuştu. Hemde karım ile görüşerek kaybolmuştu. Beni Kudret abiye onun şikayet ettiğini anlamam uzun sürmemişti. Onu gebertecektim. Bulduğum anda kafasına sıkacaktım. Buna hiç bir şey engel olamazdı.

Ahrazar.. Bana aşırı soğuktu. Bunun umrumda olmaması gerekirken, deli gibi onu merak ediyordum. Ondan özür dilemem gerekiyordu. Evet hastanede dilemiştim ama duymamıştı. Şimdi tekrar dilemem gerekiyordu. Ona yaşatacaklarım ve yaşattıklarım için koca bir özür lazımdı.

Ortamın sessizliğinden midir nedir? Garip sesler duyuyordum. Sayıklama ve hıçkırık gibi.. Siktir Ahrazar. Ahrazar'ı düşünürken onun varlığını unutmuşum. Kendi salaklığıma söverek odamdan çıkıp, Ahrazar'ın odasına girdim. Işığı yaktığım da onu yatakta gözleri kapalı buldum ama ağlıyordu ve kendi kendine konuşuyordu. Hızlı adımlar ile yanına geldiğim de ellerimi iki yanağına koymuştum. Alev gibi yanıyordu...

"Hayır... hayır... Ölmek istemiyrum" diye sayıklıyordu. Onu uyandırmam gerekiyordu. Yarasın dikkat ederek onu defalarca sarstım. Adını sesleniyorum ama uyanmıyordu. Etrafıma bakınırken bardakta ki suyu fark ettim. Elime sudan azıcık döküp, Ahrazar'ın suratına serptim. "Ahrazar.. Uyan güzelim". Gözleri yavaşça açılırken, aniden doğruldu. Kocaman açılmış gözlerini odada gezdirirken, sanki bir şey arıyor gibiydi. Kafasını bana çevirince zümrüt gözleri dolmaya başlamıştı.

"Senun yüzünden" diye çığlık atınca afallmıştım. Kolları ile bana ardı ardına yumruk indirme başlayınca anlamıştım kriz geçirdiğini. Benim yüzümden rüya görmüş, krize girmişti. Yumrukları şiddetlenirken yarasına bir şey olacak korkusu ile kollarını tek elimele yakaladım. Yarasına dikkat ederek ona sıkıca sarıldığımda çırpınışları yavaşlamıştı. "Ölüyordum..." dedi boğuk çıkan sesi ile. Rüyasında yine vurulduğunu mu görmüştü?

"Ne gördün Ahrazar? Maran mı bir şey yapıyordu?"

"Sen benu öldürüyordun" dedi kesik kesik konuşurken. Maran'ı değil, beni görmüştü. Hemde onu öldürüyordum. Rüyasında... Bu korkunçtu, benim yüzümden travmamı kalacaktı yada anlık mıydı? Ona bunu yapma hakkım yoktu. O masumdu bunu hak etmiyordu.

"Özür dilerim" diye fısıldadım defalarca. Saçlarını severken özür diliyor, ellerini okşuyordum. Ağlaması hıçkırıklara dönerken yavaşça onu yatağına doğru yatırdım. Uyuyordu ama hıçkırarak ve derin derin nefesler alarak. Elleri hala elimdeyken bir süre öyle kaldım. Verilen serumların daha sonra yüksek ateş yapabileceğini biliyordum. Yani Özkan doktor ile konuşmuştu. Diğer elimle alnını yokladığım da sıcaklığın düştüğü fark edince ayaklanmak istedim ama Ahrazar buna izin vermemişti. Gözleri kapalı olan kadın serçe parmağımı sıkıca tutuyordu. "Gitme" dedi fısıltı ile. Yatağın yanına yere otururken parmağımızın kopmamasına özen gösteriyordum. Kafamı yatağa koyarken bedenim yer de idi. Bir parmağımı tutan minik eline bir de kıvır kıvır saçlarına baktım. O an karar verdim ona bunu yapmayacaktım...

"Ula bırak parmağumu" diye bir bağırma sesi duyuyor ama bakmıyordum. Gözümü açmaya mecalim yoktu. Uykumu bölemezdim. "Ha bu parmağuna veda et o halde" diyen ses ve elimde hissettiğim acı ile aniden kafamı kaldırmıştım. Şaka gibi ama elim Ahrazar'ın ağzındaydı. Isırıyordu..

"Bırak elimi Ahrazar" diye bağırdım. "Ha benda sağa bir saattur bırak diyrum" dedi elimi geriye doğru atarken. Sızlayan elime baktığımda Ahrazar'ın 32 dişinin izini net görebiliyordum. "Köpek misin sen kızım?". O bana göz devirirken kapı tıklatılmıştı."Yenge abimi bulamıyorum. Nerede biliyor musun?" diye seslendi Özkan. Hemen Ahrazar'a dönüp kafamı hızla sağa sola salladım. Burada olduğumu görürse Özkan kesin yine kıs kıs gülüp dalga geçecekti.

Ahrazar durumu anlamış olacak ki gülmüştü. "Gel Özkan buradadur abin" diyince gözlerimi kapatmıştım. Bu kız beni delirtmeyi çok seviyordu. Özkan yavaşça içeri girince güldüğünü görmüştüm. "Abi sen burada mı uyudun?" dedi sırıtmaya devam ederken. "Hayır niye burada uyuyayım. Biraz önce geldim" dedim kendimden emin bir şekilde.

"Aa kocacum neden yalan konişirsun ki. Ha sen burada kalmadun mu gece da"

Onlar gülerken benim kafam tek bir şeye takılmılştı. "Kocacım mı dedin sen?" dedim yüzümde aptal bir gülümseme ile Ahrazar'a dönerek. "Kocacum mu? Hayır demedum. Dedum mu Özkan?" deyip oda Özkan'a döndü.

Özkan kıs kıs gülüyordu hala. "Yok yenge demedin". Ne duyduğumu çok iyi biliyordum. Bunlar bana oyun oynuyordu. "Siz ikiniz tanışalı daha iki hafta anca oldu. Ne ara bana karşı birlik oldunuz?". Özkan sorumla birlikte kolunu omzuna attı. "Abi valla yengem sende daha vefalı" dedi. "Göstereceğim ben sana vefayı" deyip onu omzundan ittirerek kapıya kadar sürükledim. Kapıdan çıkarken Özkan Ahrazar'a bağırdı; "Yengelerin en vefalısı Gülizar hanım birazdan burada olacak bilgin olsun".

Onunla birlikte evin bahçesine çıkarken dün gece olanlar gözümün önüne geldi. Kararımın arkasında duracaktım. Kudret abiyi arayıp vazgeçtiği söyleyecektim. Ahrazar'ı kandırmak istemiyordum. Özkan'a ön tarafa geçmesini istedikten sonra telefonumu çıkartarak hemen Kudret abiyi aradım. Bir kaç çalışta açılan telefonun ucundaki ses tedirgindi. "Marlon?"

"Abi, özür dilerim" dedim korkarak. "Ne diyorsun Marlon?" diyen sesi bu sefer sertti. Eve doğru döndüğüm de kapıdan giren Gülizar'ı gördüm. Daha sonra yukarı baktığım da camda duran Ahrazar gülümseyerek Gülizar'ın giirşini izlemiş daha sonra pencereden çekilmişti.

"Ben yapamayacağım abi. Bu masum kadını kandıramayacağım. Özür dilerim ama bir hayat kurtaracağız derken başka bir hayatı mahvedemem. Kadın daha şimdiden neler çekti. Milan'a acıdığın kadar Ahrazar'a acı ve bunu benden bekleme. Milan'ı çok seviyorum o benim kardeşim ama abi kemoterapiye devam edebiliriz. Ya da başka bir çözüm bulabiliriz belki de Ahrazar'a-"

"Sakın Marlon. Dediklerini hiç birini duymamazlıktan geleceğim ve sen planı istediğim gibi devam ettireceksin. Başka da bir şey duymak istemiyorum. Anlaşıldı mı?"

Hayır bu sefer ona boyun eğemezdim. "Kudret abi, gayet net konuşuyorum. Bu işi daha fazla devam ettirmeyeceğim. Ahrazar iyileşir iyileşmez ona gerçeği anşatacağım. Bu da son sözüm". Telefonu suratına kapatırken ne düşüneceğimi bilmiyordum. Kudret abi bunu yanıma bırakmayacaktı belki ama Ahrazar için değerdi. Yani sanırım...

Eve girdiğim de Gülizar ve Ahrazar üst katta salona geçmişti. Yanlarına gittiğim de daha ağzımı açamadan Özkan koşarak merdivenleri çıkıp soluğu yanımda almıştı. "Abi.. abi mekanların birine silahlı saldırı olmuş. Maran'ın yaptığını düşünüyoruz"

Maran... bu adam niye rahat durmuyordu. "Arabaları hazırlayın Özkan" dememle çıktığı hızla geri inmişti merdivenleri. Bende odama geçtiğim de peşimden Ahrazar'ın peşimden geldiğini hissedebiliyordum. Baş ucumda ki çekmecede duran saatim ve silahımı aldım. Önüme döndüğümde Ahrazar'ın korkmuş bakışları ile kala kalmıştım. Sİlahıma olan bakışları bu sefer çok değişkti. Halbu ki onu bana doğrulturken hiç çekinmemişti. Silahımı yavaşça belime koyup, saatimi de taktım.

Ahrazar'ın önünde durduğum da onun gözleri belimdeydi. Yanağından tutup göz göze gelmemizi sağladım. Gözleri doluydu... "Ahrazar.. Hemen gidip geleceğim" dedim sesimi yumuşak tutmaya çalışırken. "Buraya gelirler mi?" diye sordu. "Hayır, hayır kesinlike gelemezler. Bana güven Ahrazar"

Yanağından akan tek yaşı anında silmiştim. "Geç kalmam güzelim. Lütfen yürüme ve bana güven" deyip el mecbur geri çekildim. Yanından geçerken fısıltı ile "Güvenemiyorum ki" dediğini duymuştum. Haklıydı. Ben güvenilmeyecek bir adamdım ama artık böyle bir korkusu olmayacaktı. Ben hayatından çıkınca eski mutlu yaşamına geri dönecekti. Ve bende bir daha asla Türkiye'ye adım atmayacaktım..

Gece yarısı çoktan olmuştu. Evden çıktığımzdan beri mekanları dolaşıp kontrol etmiş ve Maran itini aramıştık ama iz yoktu. Memleketine gönderdiğim adamlardan olumsuz haber gelmişti. Olumsuz derken ölüm haberleri.. Diyarbakır sınırında kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülmüşlerdi. Maran'ın Türkiye de çok güçlü bağlantıları vardı, bu sayede yerini gizliyordu.

"Abi son mekanda boş eve gidelim artık yenge bekler?"

"Yenge kim?" diye boş bir soru sormuştum. "Ahrazar, abi hani karın olan". Evet evet Ahrazar. "Özkan benim karım var değil mi?". Emin olmak istercesine sormuştum. "Var abi" dedi gülerek. Karım vardı.. Ahrazar benim karımdı. Yakında ayrılacağım karım...

Araba evin bahçesine girince camlara bakmıştım. Evin ışıkları yanmıyordu, demek ki Ahrazar uyumuştu. Uyuyacak tabi beni mi bekleyecekti. Dimi niye beklesin. Arabadan indiğim de korumalardan Gülizar'ın gitmediğini öğrenip yukarı çıktım. Gülizar burada kaldıysa aynı odada olabilirlerdi. Ahrazar'ın odasını es geçip kendi odama girdiğim de hemen ışıkları açtım. Silahımı ve telefonumu sehpaya koyarken yatağım da yatan Ahrazar'ı görmüştüm. Yatağın yanına kadar gittiğimde çok da rahat yatmadığını fark ettim. Neden kendi odasın da değildi ki?

Yarasının üstüne doğru yattığı için belinden tutarak yatış pozisyonunu düzelttim. Oda rahatlamış olacak ki diğer tarafına dönüp yorganıma sarılmıştı. Onun bu hali beni güldürürken odanın led ışıklarını yakıp diğerini kapattım. Bu sayede daha az ışık vardı odada. Yüzünü görebileceğim tarafa geçip berjere oturdum. Yüzünü incelemeye başladığımda saati fark edememiştim. Doğan güneş odaya sızmaya başladığın da kendime gelmiştim. Hiç uyumamanın getirdiği baş ağrısı kafamı sararken neden uyumadığımı sorguluyordum. Hayır tüm gece Ahrazar'ı izlemedim. Niye kendime yalan söyliyorum ki sabaha kadar onu izledim. Düşündüm.. belki de olmayacak hayaller kurdum ve uyuyamamadım.

"Aptalsın Marlon" diye kendime kızıyordum. "Marlon?" diyen sese döndüm. Ahrazar yatakta doğrulmaya çalışıyordu. Yanına gidip ona yardım ettiğimde göz göze geldik. "Ne zaman geldun?" dedi. "Bi- biraz önce" diye yalan söyledim. Sabaha kadar uyumayıp kıvırcık saçlarını izledim diyemezdim. "Sen niye burada yattın?"

"Senu merak ettum. Saat çok geç olunca gelduğunu duymam diye odana geldum. Uyuya kalmuşum."

"Sen beni mi merak ettin?" diye sordum. Yine aptalca gülümsiyordum. "Ettum. Kocamsun da etmiyum mu?". Kafasını yere eğerek söylemişti. "Kocanım tabi. Sende benim karımsın. Karımsın değil mi Ahrazar?"

"Salak misun Marlon?" deyip kıkırdamıştı. Bu beni biraz sinirlendirmişti.. "Bir daha odamda uyuma" deyip geri çekildim. "Ha senda benum odam da uyuma" diye karşılık verdi. "Aynı şey mi?" dedim pencereden dışarı bakarken. "Tabi ki değul ben sen odanda yok iken burada uyidum. Sen ise koala gibu parmağumu tutuyordun da" dedi ve güldü.

"Parmağını tutmamı sen istedin Ahrazar". Cümlemden sonra yanıma geldi. Pencere ile arama girince dip dibe kalmıştık. "Ha sen da baya meraklıymuşsun tutmağa" dedi gözlerime bakarken. Zümrüt hareleri dibimde durdukça hakimiyet duygumu kaybediyordum. "Ahrazar seni bir öperim neye meraklı olduğumu görürsün"

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%