Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 1

@sairkizz

Kuzeysel Kilitler

1 hafta sonra

Destina Bayındır

Ya yaşarsın,ya da yaş alırsın derdi annem.Yaş almak yaş akıtmaya bedeldi ona göre oysa yaşamak yaşattıklarına bulanırdı.O kendince yaşardı,kendi incinince yaş aldığını varsayardı.

Ceketimde kuruyup bordolaşan-belki de çoğu kısmı kahverengiye çalan-kan damlaları ,bugün benden bir yaş çalmıştı,yaş almazdı insan şimdi anlamıştım.Yaş meğerse yalnızca yüzüne çizilen damla damla nakışlarmış,şimdi anlamlandırmıştım...

"Su bulmak için kuzey kanyonunu delebilecek gönüllü arıyorum" Göktuğ'un patlattığı şampanya,onun için sarhoşluğun en melodik şarkıya dönüştüğüne işaretti.Yanıma gelip yanağımdan bir makas aldı"Destina,haritası belli olmayan düşüncelere batıyordu" uzattığı u harfini diline dolarken devam etti "Oysa hiç bir yol onun mürekkebinden kaçamazdı" Gözlerime vuran hafif esinti boşalmaya hazır göz yaşlarıma karıştı.Eslem derdi böyle,tatlı tatlı şakırdı"Mürekkebinden kaçabilecek yol tanımama" diye.Mıhlandığım yerden kalkıp çadıra ilerdim,koltuğa yerleştiğimde farkına vardım; kaçalı tam bir hafta oluyordu.Abim kader ağının yırtıldığını ilan edeli kuzeyin gözüme uzananına çekiliyordum.Tabi yolu çekebildiğim kadar .Adımlar kulağıma ulaştı,ardından gölgelerin kavradığı beden yanımdaki koltukta kendine yer edindi "İçen de sana sarıyor anlaşılan" hala yonttuğu sivri uçlu mızrağı ufka uzattı,bakışlarını da bana."Avcının kardeşi ,pekala baştan alalım" erkeksi bir el tokalaşmasının ardından gözlerinin içinden geçen ama anlamlandıramadığım duyguları içinde tuttu.Sesimin konuşmama eyleminde boğuklaştığını hissetsemde dudaklarımı araladım"O zaman pekala mızrak ustası,hayatımın kalanını sana borçluyum" hayatımı sana borçluyum demek gelmedi dilimin ucuna,ondan önceki hayatımda eli yoktu.Hayatımın öncesinde öyle ki borç da yoktu.Mızrağın taşla sürtünmesinin bedeli olarak çıkan tırmalayıcı seslere kulak kabarttım.Eli benim bakışlarımın farkındalığıyla duraksadı "Mızrak ustası biraz barizleri kapsıyor sanki" sırıtışı büyüdü "Ufuk desen?" Bu bir rica tonlamasıydı,ya da tonlama yalnızca zihnimdeydi."Ufuk mızrağının ucunda kalıyor,bu çok daha bariz." Farkederek mızrağı omuz hizasına çekti,yutkunduğunda gözleri gözlerimden ayrılmıyordu.Tebessümüm yüz hatlarıma yayıldı"Hem avcının kardeşiysem ben sende,sen de benim zihnimde insafıma kaldın avcı katili " Son iki kelime onda kalın sesiyle boğuşan bir kahkaha bıraktı."Bu hoşuma gitti,belki bir sonraki avım abin olur.Hatta tüm avcıların soyunu kurutmak için senden başlayabilirim" Kanımda geziyordu,hem öfkemi sızdırıyor hem de içimi sızlatmayı beceriyordu.Mızrağın ucunu göğsümde hissedince sinsice parmaklarımı metale sardım."Kanımda onun tek bir izi bile yok avcı katili, unutma ki o bir avcı ben ise bir avım" teknik olarak babadan gelen kan kardeş yapardı,benim babam general falan değildi ve bu beni fakir kısmın çöp tenekesi yapmaktan öteye gitmezdi.Metal bağımızın üstüne kan bulamak üzereyken Ufuk'un yüzüne inen darbe mızrağı ve kısmen bağımızı kopardı."Sen ne halt ettiğini sanıyorsun" Devrim Ufuk'un üstüne çıktığında ellerim titremeye başladı,bedenime inat ayağa kalktığımda Ufuk tebessümüyle beni dehşete düşürdü "Kendinle çelişiyorsun Avcının yandan yemiş versiyonu .Halt ediyorsam bunu sanmıyorumdur ,yapıyorumdur." Pekala bu daha beter hale gelebilirdi.Devrim onlara yaklaşmamı engeleyecek keskin bir çift yeşil göze sahip olmasa belki yardım edebilirdim,dudaklarını oynatarak bana "karışma" dediğini seçebildim."Yandan yiyeceğin şey sana sert gelebilir,ama versiyonunu seçemiyorum ." Bu kulağıma çalınan son sözler kargaşanın başlangıcındaki uçuk şeylerdi.Göktuğ aralarına girerken Mevran beni sarstı,avcının kardeşi damgası üstüme yapışmıştı.Yakışıyordu belki de ,ona inat sevgiden kısıyordum sevgiye muhtaç kalmamak adına

 

Sayaç 175,3

 

"Devrim" kolumu tutan mevran anlamazca suratıma baktı

"Devrim" sesim desibel sınırlarını zorladı

"Devrim"sesim harfleri tabiri caizse ringin içinde alaşağı etti

"Devrim" sesim,belki de seslenişim beni yitirdi,ya da sadece ıstırabını hissettirdi

Kavganın etrafındaki çemberi delip bana ulaşan Devrim yüzümü avuçları arasına aldı "Bana bak Mavera harelerimde dönen bir dünya var ve o dünyanın merkezi sensin,göz bebeğimsin sen" kollarım beline çerçeve oldu ,üstümüzden geçen mızrağın varlığına aşina olana kadar sarıldık.Beni korumaya almak için üstüme kapanan Devrim bir iniltiye duyarlılık göstererek küfür etti.Oratalık sakinleşince benim içimde büyüyen öfke serbest kaldı "Sakın Devrim,bir daha sakın beni koruma" duraksamanın altında sesim bir fısıltıya karıştı "Ablam olma,ablamı gömdüm mü ki sana toprak kazayım?" Beni duymadığını umarken mızrağı takip ederek ilerledim,kayan yıldız değildi bu sefer.Gökyüzü sahip olmadığı bir yolcunun yolunu çiziyordu.Herkes toplanırken Mızrak Ufuk'un avuçlarında sahiplenilmişlik hissine karıştı "Mevran,Göktuğ'un kafası bir milyon onu tut" Ufuk otoriter sesiyle bana döndü "Sen de onlarla git" Devrim ona baktığında onaylar bir mırıltı çıkardı "Destina ,sana ihtiyaçları olacaktır"başımı iki yana salladım,avuç içlerim terliyordu."İkiniz birlikte bir halt beceremezsiniz"bunu içtenlikle söylememiştim,sadece ormana göz atacaklardı.Oysa tartışmamızı yatıştıran,daha doğrusu anlamsızca göğü delen teller ormanın kuzey batı tarafını ağa kaptırdı,Devrim elimi tuttu ve koşmaya başladı.Orman kilometreleri kapsarken,bir kafese yakalanmamak için iki kural bilirdim;

Ya kaç

Ya parçala

Ağaçların boylu boyunca uzandığı yolu on ikiden sonrasını saymadığım sıyrıklarla kaçarak aştım,ki içime aşılanan tek şey acının kalıbına dökülen korkuydu.On ikiden sonra saymayı bıraktığım sıyrıklara baktım,acı şimdi ayaklarımın ucunda kuzeye uzanan patikaydı.Ufuk ile bakıştık .Ağaca yaslanmış göğsü hızla inip kalkarken yatışma çabası arasında öfkeyle soluyordu."Sana kaç dedik değil mi,sorgulamadan önce güven duygusunu tetik yapmazsan böyle olur" azarlanma boğazıma takılan bir yumruyken ,kasten beni öldürmeye niyetli olduğunu bildiren mızraklı birinden bunu duymak iç açıcı değildi "Bulaşma Ufuk,bulaştırma daha fazla ona öfkeni.Gel bana kus" Devrim toparlanırken bana baktı"O söylediklerini hakediyor olsa susarım,hakedecek olsa benim de can yarim olmaz " bana hep böyle derdi.Ufuk patikaya göz gezdirerek yola adımladı "Senin canın avcının da canı ve benim tek okum var"çıkışa ancak o sokabilirdi bizi,yol haritalarımı aşıyordu bu sefer.Anahtar olmanın güveniyle konuştu"Ben bu oku kime atarsam atayım üçünüzü de öldüreceğim"patikayı ayakları altına aldı,tabi canımızı da ...

Patika botlarımı çamurla süslüyordu,ya da çamur toprağın kanıydı ve onun öldüğünü gösteriyordu.Kuru ve çiçek yetişmeyen tek toprak ,nefes seslerinin olmadığı tek yer;Güney kayalıkları.Kayaların sivri uçları ceketimin genişlemiş örgülerini sinsice deşiyor ve mümkün olduğu kadar bacaklarımdaki çizikleri canlı tutuyordu .Ölmenin yakın ve yankıların tekin olmadığı tek yer;Güney kayalıkları.Ölüm bu yerdi,oysa avlar için ev tam da ölümün avcı elinden olmadığı her yerdi.Patikayı aştık ve sessizliğe bulandık.

Uzanabileceğimi varsaydığım kadar önümdeki dala doğru parmak ucumda yükselirken Devrim'in göz hapsine aldığı Ufuk ağaçla cebelleşiyordu.Ben hala dala uzanmaya çalışıyordum ancak hayat parmak ucunda yükseldiğinde bileğini burkacak türdendi.Göktuğ ,Mevran ve üç beş adını bilmediğim av ormanın kollarında-kucak olamayacak kadar soğuk dallarla kaplı bu yerde- sıkışıp kalmıştı.Onları bulmak istediğime de Ufuk azarlamak yerine bu kez göz devirmiş,Devrim birkaç açıklama ardında bıkkınlığını dile getirmişti."Ben yaparım" ağacın üstünde çürümekten henüz nasibini almamış meyveleri dal ile dürttü.Peki ,boy dezavantajı beni kayaların üstünde usulca beklemeye itmişti.Devrim beni tembihleyerek meyve aramaya çıkarken mızrağı kaplayan metal,kulak hizamda ileriye uzandı,gün batımı ile turuncuya çalan ışık belki uzantılar eşliğinde son bulur umuduyla ona döndüm "Bir karar alalım,ya da aldığımız darbelerin adına konuşuyorum bu işi yalnızca tek okla hallet"gözleri söylediklerime bir sebep aradı ardından bakışları dudaklarıma kaydı,tek bir kelime bekliyordu.Ona istediği yerine iki kelime verdim "Beni öldür" hevesi sönerken mızrağı elinde daha fazla sıkabilecekmiş gibi sabitledi "Avcının kardeşi,anlamamakta ısrar etmen istikametimi saptırmıyor"O feda edilecek değil kökümüzü deşecek bir can istiyordu,bunu bilmekle anlamak arasında kalmıştım."O zaman elime bir ihtimal bırakma,madem değiştirmeyecek bir şeyleri" yutkundum.Göğe sığmayan gölge üstümüzü örttü,güneş ışığından mahrum kalan gözleri parlamaktan aciz olarak geçti gözlerimin karşısına "Karşılık vermekten yoksunum mu sandın,susarım da bizi çıkarırsın;sonra canımı alırsın mı zannettin?" İfadesiz kalan gözlerine inat dudaklarında birkaç mırıldanmanın bıraktığı açıklık vardı.O açıklığa uzandım,tam dudak hizasına."Kuzey ileride ,ben canım olmadan ulaşacağım ya da cesedimin ortasına bırakılacağı bir yer istemiyorum" belimdeki hançeri aşına olma dürtüsüyle kavradım,eline doğru uzattım"Can almak istiyorsan durma dene ama can vermekten çekinmem avcı katili"hançer olmayan elime uzandı,parmak boğumlarımı ovdu ve iki parmağım arasındaki çukura koydu başparmağını."İki parmağın arasındaki boşlukta yanar sigara ve boşluğu yakmak ister".Cebinden çıkardığı gümüş pusuladaki iki yön arasında bulunan çukuru işaret etti "Oysa pusuladaki her kadranda ölürsün,ki ben bu kadran arasına kaç can sığdıracağımı seçmem ben her parmak boğumunda yaşayan öfkeye ev sahipliği yaparım"yüzüme doğru hoş olmayan hisler bırakan o sırıtışı yaptı "Kül müsün yoksa yangın mı?" Sorusuna ifadesiz kalınca parmam boğumlarımda dolaşan eli sertleşti"Kadran arasına mı sıkışacaksın yoksa öfke kapanına mı?"Bahsettiği kadran bu oyunda ölmekti.Kader ağına takılmaktı.Oysa öfke onun intikam hırsıydı,hangisinde öleceğim yine adımda taşıdığıma bağlıydı.Kader bağları bu kez sineme takıldı,ciğerim bir cama bakıyor, buna inat cam buğulanıyordu.Aslında bu kadranın kuzey ve güney arasına braktığı kuzeysel bir kilitti ,kalbimde mühürlenen bir kritikti.

 

Loading...
0%