@sairsell
|
Sabahın ışıkları ile gözlerimi araladığım vakit olduğum yerde uykuya daldığımı anlamam uzun sürmedi. Üzerimde ki giysiler hayli buruşmuş olmalı ki tenimi bile açıkta bırakmıştı.
O sırada odanın kapısı çalındı ve açıldı. Edibe hanım, güler yüzle beraber bana baktı. Elinde ki tepside bir sürü kahvaltılık olduğunu gördüğüm de asık yüzüm düzeldi.
"Günün hayırlı olsun Leyla..." dediğin de tepsiyi kucağıma bıraktı. Gözleri üstümde gezindi.
"Sizin de gününüz aydın olsun Edibe hanım ne gerek vardı ben aşağıya gelirdim" dediğim de Edibe hanım ıslak bir bezi bana verdi. Islak bezle ellerimi sildirdim.
"Hatun hanım bu gün istirahat etmeni istedi. Dün geceden sonra..." demeye kalmadan yüzüm soldu oda bu halimi anlamış gibiydi. "Dün gece bir şey mi oldu hem üstünü değiştirmeden mi uyudun?" diye sorduğun da başımı salladım.
Çayımdan bir yudum aldım.
"Dün gece bir şey olmadı" diyerek ona doğru fısıldadım. Yüzü hemen asılmış ve keyfi kaçmıştı.
"Leyla Hatun hanım bunu duymasın sana her şeyi zehir eder" dediğin de benim için endişeli olması halime acıdığını gösterdi.
"Yaklaşmadı mı yoksa sana Araf" dediğin de içim susuz kaldı sandım. "Yaklaştı..." dediğim de rahat bir nefes aldı. "Devamı gelir Leyla, Araf'tan kaçma kızım" dediğin de başımı salladım. Keyfim kaçmıştı. Elimde duran ekmeği parçalara böldüm canım yemek istemiyordu.
"Hatun hanımla Zayid bey sabaha karşı yakın akrabalarına gitti. Yarın sabaha anca gelirler. Bu gün gitmeleri ne de iyi olmuş" dediğin de yatağımın kenarına oturdu.
"Yüzün çok solgun ye de kendine gel" dediğin de başımı salladım. İki yudum zor bela ağzıma attım. Edibe hanım çok durmadan işlerinin olduğunu söyleyip odadan ayrıldı. Odada yeniden tek başıma kalmış olmanın ızdırabı ile kaldım. Zor bela iki yudum yiyip çayın hepsini bitirdiğim de kendimi daha iyi hissediyordum. Tüm gün odada takılır iken Edibe hanım gelip hazırlanmamı tembih etmişti. Yeniden o odaya gidiyor olmak o denli sarsıcı bir ızdırap olmuştu ki benim için. Üstüme rast gele geçirdiğim koyu bir gri elbise olmuştu. Gerdanı hafif açık olsa da çekiştirip duruyordum. Saçlarımı tarayıp bıraktığım da daha da kıvırcık olduğunu fark ettim. Odanın kapısını açtığım da kimsenin olmaması ile derin bir nefes aldım. Arkamı dönüp gitmek üzere iken o tanıdık bedenle kaskatı kesildim sandım. O ise bana sabit bakıyordu. Bir şey demiyordu. Belki de babaannesi gelince ona yaptıklarımı diyecek ve beni kapı dışı edecekti. Gözleri bir an dudaklarıma kaydı sandım ama göz yanılgısı da olabilirdi.
"Çekilsene..." dediğin de niçin kapının önünde durduğumu sorgulamak istedim. Hemen çekildim. Hala açık kapıda dururken o ise üzerine giydiği kazağı çıkarttı. Üzeri çıplak kaldığın da bana doğru döndü. Yüzüm utanç içinde yanarken o halimden epey memnun bir haldeydi.
"Davet mi bekliyorsun içeriye girmek için"
İçeriye girip kapıyı kapadım.
"Ben mecburen geliyorum" derken yüzümü yere eğdim. Oda rahatsız oluşumu anlamış gibi derince bir nefes aldı.
"Birincisi buraya gelmeye mecbur değilsin. İkincisi bu saçma şeyi derhal bitirebiliriz. Üçüncüsü sen istemediğin sürece seni koynuma alacak değilim " dediğin de başımı kaldırdım. Onun arkasını dönüp üstüne başka bir kazak geçirdiğini gördüm. Saçlarını ensesinde toplamıştı yenide. Sert bir çehresi olsa da güzel bir yüzü vardı.
"Hatun hanım böyle bir şeye izin vermez" dediğim de sesim içime kaçmış gibi çıkmıştı.
"Ne de çok korkuyorsun sen Hatun hanımından oda senin benim gibi etten sonuçta" dedi. Hava henüz karanlığa yön tutmuştu. Yeniden taburesine oturup eline fırçasını almıştı. Boş tuvale bakmak yerine başını çevirip bana baktı.
"Bana model olur musun?" dediğin de
. "Ben mi"
Yüzünden bir tebessüm geçti. "Odada başka birisi var da ben mi görmüyorum. Yoksa başka hayallerde mi var " dediğin de tuhaf bir şekilde yüzümden bir tebessüm geçtiğin de bakışları dudaklarıma kaydı. Bu sefer sahici bir biçimde idi. Bakışlarımı ondan hemen kaçırdım. "Boş durmayı pek sevmem ben" dediğin de başımı salladım.
Ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı. Elini omuzuma koyduğun da başımı kaldırıp ona baktım. Sakalları uzun muydu bu adamın daha önce niçin dikkat etmemiştim ki.
"İster misin?"
"Bilmem ki" dediğim de beni elimden tutup çektiğin de sanki tenime elektrik değmiş gibi ilkildim. Beni kanepenin üzerine oturttu.
"Şimdi buraya yan bir şekilde uzan" dediğin de ondan utanmıştım. Dediğini yaptım ne olacaktı sanki diye düşünüyordum. Böyle güzel resim yapan birinin resmimi yapması hoşuma bile giderdi. Başımı koltuğun kenarına dayadım ve bedenimi ondan tarafa yan olacak şekilde döndürdüm. Ayağım da ki ayakkabıyı çıkarttım ve ayağımı kaldıracak iken önümde bulunan benim de daha yeni gördüğüm yırtmaç baldırıma kadar açılmıştı. Hemen kapadım ama iş işten geçmişti. Başımı o tarafa ve çevirdiğim vakit onun elinde fırça ile hala bacağıma baktığını gördüm. Yüzüm utançla yanarken onun sesini duydum.
"Teninin rengi muazzam..." diye fısıldadığında utandım ilk defa bir erkek bana iltifat ediyordu. Bu durum karşısında yanaklarımın al al olduğuna yemin edebilirim. O ise bu tür seylere alışık bir halde resmimi çizmeye başladı. İlk önce kurşun kalemle çiziyordu. Bir ara kalkıp yanıma geldi ve önüme düşen saçlarımı arkama dogru attığın da gerdanım açıldı. Hafif hafif görünen tenimi kapatacak iken buna izin vermedi.
"Asla benden utanma Leyla, kendini saklama benden" o an sanki onun büyüsüne kapıldığımı anlamadım. Çünkü onda çok farklı bir ahenk vardı. O büsbütün bir yangındı. Dün gece bana değen o ateş gibi dudaklar yutkunmamı saglar iken kendime yabancı olan bir duygunun varlığı bedenimde cereyan etti. Kasıklarıma bir şeyin varlığı peyda oluverdi.
Bir saat geçti belki de..
"Bakmak ister misin?" dediğin de bakışları benim aksime tabloda idi. Başımı olumlu anlamda salladım da oturduğu taburesinden kalkıp yanıma doğru geldi. Ben de hemen oturur bir vaziyette durdum. Yanıma oturduğunda sıcaklığı bana aktı. Kokusu burnuma sızdı. Kendimi tabloda gördüğüm de şaşırıp kaldım. O kadar güzeldi ki. "Çok güzel..." fısıldadığım da bana bakıp"Büyüleyici" dediğin de resmin üstünde ki elime kondu eli.
Titedim sandım. Anlamış mıydı?!
Sureti bana doğru yaklaştığın da nefessiz kaldım. Çünkü alışkın olmadığım duyguları bu denli hemen yaşıyor olmak bana bir mucize gibi gelmişti. Gözlerimi kapadım çünkü beni öpeceğini düşündüm. Her şeyin hemen olma huyu mu vardı.
Dün gece olduğu gibi.
Yanıldım, eli dudaklarımın üzerinde gezindiğinde yutkundum.
"Leyla..."
Adıma sağır olan dudaklarından geçen ismim vardı...
"Ahu gözlü Leyla"
Gözlerim açılmadı ama kulağıma doğru yaklaştığın da derince bir nefesi içine çektiğini hissettim. "Sana dokunursam yanarız. Henüz toysun ellerimin altında can verecek gibisin"
O gün geçip gitti. Bana verilen odaya geldiğim de nefessiz kalmış gibiydim. Bana ne oluyordu. Dudaklarım susuz kalmış gibiydi. Adeta kurumuş ya da yok olmuş gibi de olabilir. İçim de oluşan o büğü tüm ahengi ile etrafa doldugum da keskin nir ağrıyı kalbimde hissettim. Bu sabah Hatun hanımlar gelmişti. Edibe hanım ise hatun hanımın beni çağırdığını söyledi.
Selamlığa değil aksine odasına çağırmış idi. Kapıyı tıkayıp içeriye girdiğim de saçlarını ilk defa açık görmüştüm. Kırlaşmış saçları epey yaş aldığını gösteriyordu.
"Ak insanın saçına düşünce mi yaşlanır Leyla" dediğin de sanki düşüncelerimi anlamış gibiydi. Bir şey dememe fırsat vermedi.
"Ak insanın saçlarına düştüğün de bir acıdan daha geçtiğinin göstergesidir zannımca eğer! İnsan olgunluk mevkiine ulaşınca saçları ağırır" dediğin de fikrine olumlu yaklaştım. "Benim saçlarım da senin gibiydi zamanında"
"Bu gün uzaktan bir akrabamız gelecek Leyla, adı Aylin. Yakında Araf ile nişanlanacak hatta" dediğin de içime bir şey oturdu sandım. O an değişik bir şey oldu içimde. Daha önce yaşamadığım bir şeydi bu durum. Öfke desen değil, çok başka bir şeydi bu. "Demem o ki, fazla ortalar da dolaşma beni anlıyor musun? Onlar burada iken Araf'ın yanına gitmene de gerek yok" dediğin de başımı saklamakla yetindim.
"Sizin aranız nasıl torunumla beraber oluyormuşsunuz Edibe söyledi, nasıl korunacağını biliyorsun değil mi?! Ters bir durum olmasını istemeyiz değil mi Leyla " dediğin de istemsizce başımı salladım. Bu tür yalanlara pek alışık değildim. Edibe hanım beni korumak pahasına yalan mı söylemişti kaç yıllık hanımına.
"Çekilebilirsin" dediğin de odasından çıkıp kendimi bana verilen odaya attım. Akşam çöktüğü sırada odaya Edibe hanım geldi.
"Leyla Hatun hanımın kesin talimatı var odadan çıkmak yok tamam mı? Aylin hanım ve ailesi geldi." dediğin de başımı salladım.
"Çıkmam" dediğim de yanıma gelip yatağın kenarına oturdu.
"Halin iyi gözükmüyor Leyla" dediğin de elimi sıktı."Yoksa Araf ile aranız kötü mü"? dediğin de başımı olumsuz anlamda salladım. "Değil! Yani ne iyi ne de kötü, dün yaklaştık" diye ağzımdan kaçırdığım zaman yüzünde tebessüm oluştu.
"Benim resmimi çizdi" dediğim de yüzümde bir tebessüm oluştu ama bu durum Edibe hanımın hiç hoşuna gitmemiş olacak ki elimi sımsıkı tuttu.
"Canım, ona kalbinin kapılarını aralama. O yakında nişanlanacak ve bu iş bitecek" dediğin de gözlerim dolacak gibi olduğunda elimi ondan ansızın çektim. Bana karşı çok anlayışlı bir kadındı Edibe hanım.
"Bu işe kalkışmak tamamen yanlıştı Leyla, henüz toysun ve karşında otuz yaşını devirmiş bir adam var kendini kaptırman söz konusu bile olamaz. Hem Hatun hanım seni bu şehirde barındırmaz sakın ha" diyerek bana uyarı yapmıştı.
"Öyle bir şey olamaz zaten" dedim ama buna kendim bile inanmadım. Edibe hanım yanımdan ayrıldığın da pencereden denizi seyretmeye başladım. Yüreğim de ki toy heycana kapılan hislerim çoktan bir şeyin alarmını bana vermişti...
Gelip geçicidir diyip önemsemedim.
O gece susuzluktan kurumuş dudaklarımla gözlerimi araladım. Komodinin üzerine baktığım da suyun olmadığını fark edip yavaşça yataktan kalktım. Rüyamda hortumdan su icerken görmüştüm kendimi. Ayağıma bir şey geçirmedim ses olmasın diye.
Kapıyı hafifçe açıp gerisin geriye kapadım. Etraf ziviri karanlıktı. Küçük bir isim bile yoktu. İki kat mutfağa nasıl inecektim ben sahi. El mecbur tutunarak bir kat aşağıya indim ki kapıdan gelen ay ışığı az da olsa giriş holünü aydınlatıyordu. Üzerime giydiğim beyaz saten geceliğin askisi epey bol olduğundan omuzumdan düşüp duruyordu. Asabımı bozsa da merdivenleri tamamen inmiş bulunmaktaydım.
Mutfak kapısından gelen ay ışığı etrafı aydınlatır iken derin bir nefes aldım. Elime aldığım su dolu bir bardaktan su içmeye başladım. Bardakta ki tüm suyu içtiğim de dudaklarımdan kocaman bir tebessüm döküldü. Bardağı tezgaha bıraktım. Arkamı tam dönecek iken sert bir bedenin kıskacı altında kaldım. Tam çığlık atacak iken can havli ile ağzımı sertçe kapadı.
"Dur bağırma" dediğin de hala olayın şokunu atlatamadığım için çırpınıp duruyordum. "Benim, Araf" dediğin de çırpınmam durdu. Elini hala dudaklarımdan çekmedi. Nefesini saç diplerimde hissediyordum. Arkadan resmen bana sarılıyor gibiydi. Kendimi rahatsızca kıpırdandırdığım da çekilmedi. "Gecenin bu vaktinde hiç korkmuyor musun" diye fısıldadı saç diplerime başımı olumsuzca salladım. "Bana attığın tokatın sızısı hala yanağımda geziyor oysa ki" dediğin de koca eli dudaklarımdan ayrıldı. Kendimi onun sıcak bedeninden çektim ve arkamı ona doğru döndüm. Sert cehresine konan bir kaç tutam saç önüne düşmüştü. Sanki elimle onlari ittirme arzusunu hissettim.
"Ben..."
"Sen... " diyerek bana doğru sokuldu. Geri geriye gitsem de tezgah ile arasında kaldım. Elleri çehreme yaklaştı. "Sen asi bir bir Leyla..." diye fısıldadı. Eliyle önüme gelen saçımı ittirdi. Oradan boynuma kadar dolaştı ve okşayarak aşağıya indi. Eli omzumda durdu. Bana doğru değildi. Eliyle askımı düzeltti.
"Bu gece seni bekledim" diyerek bana fısıldadığın da dudaklarımdan ağır bir yutkunma geçti. Bu duygular ansızın içime nasıl yerleşebilirdi.
"Nişanlınız burada iken nasıl gelebilirdim" dediğim de yüzünde tebessüm oluştu. "Henüz nişanlım değil" dediğin de yüzümde bir tebessüm oluştu. Eliyle dudaklarımı okşadı.
"Hem bu kadar güzel hem de bu kadar eşsiz olmayı nasıl beceriyorsun sen!" dediğin de yanaklarım cayır cayır yandı. "Dudakların alev alev beni çağırıyor Leyla, buna engel ol" dediğin de ne yapabilirim diye düşünüyordum ki dudaklarımın üstünde yakıcı dudakları hissettim.
İlk defa ona karşılık verirken buldum kendimi. İlk defa dudaklarımı araladım. Sıcak bir hissin bana bıraktığı o şey büsbütün başka idi. Dili dilime dokunduğunda boğazıma bir el yapıştı buna engel ol Leyla canın çok yanacak... dedi ama onu dinlemedim. Beni kaldırıp tezgahın üzerine oturttuğunun farkına bile varmadım. Dudaklarımı içer gibi sımsıkı öpüyordu canım acıyor olsa da ona karşılık veremeden duramadım. Elleri beli sıktığı zaman dudaklarımın arasından bir inleme çıktığın da durdu. "Leyla..." alnımı alnına dayadı.
"Seni yakarsam nasıl Leyla olursun sonra. Ya kanatırsam..." diye fısıldadığında gözyaşım yanağımın kenarından akıp gitti. Ben Leyla bir adama aşık olmak üzereyken durması gereken bir kızdım. Nasıl duracaktım ben. Daha önce sevmemiş sevgi nedir bilmemiş o toy kızdım ben. Benimle oyun oynasa bile anlamazdım.
Tecrübesizdim.
Nişanlı bir adama duydugum o duygusal hissin yakıcı ızdırabına son vermek istedim. Eğer mümkün olsaydı tamamen gitmek isterdim...
Ben Leyla gidemedim.
O gece beni gözyaşımdan öptüğün de ağlamaya başladım. Beni alnımdan öptüğün de "Kim bilir ne acılar yaşadın kız çocuğu toy kalbin kaç yenilgiyi kabullenmek zorunda kaldı" dediğin de ilk defa bir adama sarıldım. Hiç bir acıya boyun eğme, eğer eğersen acının kölesi olursun" |
0% |