@sairsell
|
Mutluluk, bazen insanın içinde bulunan o hüzün de saklıydı.
Sevda,
Valkonik bir dağın lavları kenarlarından süzülürken yinede o dağa çıkmaktı. Yanıp kül olacağını bilsen de yine gitmeyi tercihi ederdin. Bazen o dağ üzerine yıkılırdı ve sen o dağa yaslanmaya devam ederdin Bilirdin sana zarar verdiğini lakin o dağdan vazgeçemezdin.
O dağ senin ardındı.
Aylarca gönlünde biriktirdiği sevdasını elleriyle tutuyordu Mihrimâh, yanıbaşında durmuş gözlerini sevdiği adamın suretinden kaçırıyordu. Ali, kalıplı bedenini minderliğe dayamış Mihrimah'ın hafif ehli oturmuş halini seyrediyordu.
Ne vakittir hasret kalmış hissediyordu bu kadının varlığına böyle içinde kopan fırtınadan kendinin bile haberi yoktu. Hâlbuki çoktan tutulmuştu.
İçeride bulunan kandil etrafı aydınlatıyodu. Mihrimah hafif başını kaldırdında yanında duran adamın varlığına döndürdü başını. Sevdiği adamın keskin bakışlarıyla karşı karşıya, kaldı. Ali oturduğu yerden doğruldu ve kıza doğru yanaşmaya başladı. Eliyle kızın çenesine dokundu bu dokunuş tüy gibiydi. Mihrimah'ın başını yukarı doğru biraz daha yukarıya kaldırıp gözlerine sabitledi.
"Yine kaçıyorsun gözlerini benden" dedi sesi tok çıkmıştı. Ali'nin eli çenesinden yanaklarına doğru uzandı. Hafifçe okşadı. Mihrimah, Ali'nin dokunuşlarıyla yanakları cayır cayır, yanmaya başladı. Kalbi ağzında atıyordu. Ali'nin ellerini çekişi ile kendini boşluğa düşmüş gibi hissetmesi kelimeleri kifayetsiz bırakıyordu. Yarıda kalan cümleler gibi hissetmişti kendini. Hafif hüzün hissetti. Ali, kızın çehresinden çekmişti bakışlarını. Mihrimâh dudaklarını kemirmeyi bırakmış Ali'nin baktığı raflardaki kitaplara çevirmiş idi başını.
"Dedem zamanında çok okur yazardı rahmetli" dedi Ali hüzün barındıran sesiyle. Mihrimâh tebessüm edişini bırakmış Ali'nin kaşlarını çatmasıyla hüzünlendiğini hissetmişti.
"Allah rahmet eylesin" dedi Mihrimah sesi hafif buruk çıkmıştı.
"Amin" dedi Ali
Kızın derin gözleri içini delip geçiyordu. Öyle bir bakıyordu ki, içinde kopan tufanlardan haberi bile olmuyordu. Kıza doğru yaklaşsa içi tutuşuyordu. Daha yeni tanımaya başlamıştı oysaki ama tesiri günden güne içinde büyüyordu. Mihrimah'ın ellerine yaklaştırdı ellerini sonra tuttu ansızın. dokunmak istiyordu. Mihrimah, Ali'ye çevirdi yeniden bakışlarını içinde tuttuğu utanma duygusu yeniden kendini göstermeye başlamıştı. Ali, kızın elini sımsıkı tutmuş titremesine mani olmuştu.
"Bir kaç gün sonra geri döneceğim Mihrimah" dedi Ali, sesinde ilgi ve şefkat mevcuttu.
Hala kızın gözlerine bakmaya devam ediyordu. Başını olumlu anlamda salladı. Genç kız diyecek başka birşey bilmiyordu saf hüzünden başka. Kelimeler dilime gelmiyordu o an, ne dese içinde bulunduğu yangını söndürmeye yetmiyordu. Ali, yeniden gidecekti ve ona kavuşmuş iken onsuz kalacaktı.
Herşey güzel gidiyordu içinde tarif edemediği sıkıntı gün yüzüne çıkıp genç kızın yüzünü asmasına mani olamamıştı. Ali'nin gözlerinde takılı kalan, iri gözleri Ali'nin yutkunmasına şahitlik ediyordu.
"Mihrimah, yakın vakitte seni isteyemeye geleceğim güzelim" dedi Ali sesinde engelleyemediği, engel olmak istemediği mutluluk vardı. Mihrimah, Ali'den beklemediği cümle karşısında kaşlarını çattı.
"Ne" diye fısıldadı yaşadığı şaşkınlıkla.
Ali kızın şaşkınlıktan aralanan dudaklarına baktı ve yeniden gözlerine çevirdi kara bakışlarını.
"Evet güzelim tez vakitte askerden gelince ilk işim seni istemek olacak" Mihrimah, Ali'nin kendini tutan ellerini sıktı. Öyle mesuttu ki, tebessümler bile az kalırdı. Ali'ye doya doya bakmak istedikçe kaçırıyordu gözlerini. Öyle utanıyordu ki, gözlerinde ki yangın kendini ele verir diye korkuyordu.
"Bana varır mısın Mihrimah, " diye sordu Ali, onu utandırmak değildi niheti, sadece emin olmak istiyordu çünkü o nihetin de ciddiydi. Mihrimah, başını salladı. Kelimeler diline varmadı o an.
"Mihrimah, güzelim seni eve bırakayım geç olmadan" dedi Ali, istemeyerekte olsa. Mihrimah hemen kafasını salladı. Ne kadar Ali'nin yanında olmak istese de anası içine kurt düşürüyordu. Ayağa kalkmaya başladı ikisi de, Ali az ilerideki raflara ilerledi. Rafların arasına sokmuştu elini, aradığını bulunca ansızın çıkarttı. Elinde tuttuğu kitabı hafifçe üfledi. Üzerinde bulunan toz tabakası gözler önünden kaybolurken Ali'nin yüzünde ki tebessüm büyüdü.
Mihrimâh ayağa kalkmış Ali'ye çevirmişti bakışlarını. Ali elinde tuttuğu kitaba tebessüm ediyordu. Sonra mihrimah'ın yanına yaklaştı.
"Bu sana" diye ona bir kitap uzattı. Mihrimah, bakışlarını genç adamın elinde tuttuğu kitaba çevirmişti.
"Okuman için" diye ekledi Ali," Ben kitap okumayı çok severim, belki sende seversin diye fısıldadı. Mihrimah Ali'nin uzattığı kitabı eliyle kavradı. Kitabın eskimeye yön tutmuş kabı içine dokundu Mihrimah'ın okumayı pek severdi oda. Senede bir defa şehire gidince muhakkak kendine bir kitap alırdı.
"Sergüzeşt" dedi Mihrimâh sessizce kendi kendine
Ali kızın merak içinde kitaba bakan gözlerini takip ediyordu. Halinde memnun olduğu okunuyordu Bazen hikayeler taşırdı gönlü, dalıp giderdi. Herkesin bir şiiri vardı, herkesin bir hikayesi vardı.
"Ben çok mutlu oldum teşekkür ederim, hemen okuyacağım diye fısıldadı.
Ali göz kırptı kıza ve konuşmaya başladı.
"Geldiğimizden beri raflardan ayırmıyorsun bakışlarını, bende seveceğini umut ettim" dedi. Mihrimâh, başını kaldırdı ve ona minnet dolu baktı
"Severim ve ne vakittir okumaya fırsatım olmadı" dedi adamdan bakışlarını kaçırmadan.
"Buna sevindim" dedi Ali, oda kitap okumayı pek severdi
Kıza doğru yaklaştı
Bir elinde kandil diğer eliyle kızın elini kavradı. Soğuk avuçları, onun sıcak avuç içleriyle mest oldu genç adamın.
Kızın ise içi titredi.
Kapıya doğru gitmeye başladı.
Ayaklarına yemenilerini giyinip kapıyı kapattılar. Ali kızın elini bıraktı.Genç kız yeniden boşluğa düşmüş gibi hissetmiş yüzü hafif düşmüştü. Ne çabuk alışmış idi oysaki genç adamın eline. Onun kocaman eline küçük kalbini sığdırmak, içinde yeşermeye başlayan çiçekler ona umut olmaya başlamıştı çoktan. Umut etmenin ne güzel birşey olduğunu düşündü. Tüm sevgisiz kaldığı yanlarına en güzel cümle olduğunu o an anladı.
Ali anahtarı yeniden sakladığı yere koymuş eğildiği yerden kalkmıştı. Kıza doğru dönünce biraz sonra ondan ayrılacak olmak ona kötü hissettirmişti.
Eliyle yeniden kızın elini avuçladı.
Kızın ona bakan suretiyle tebessümü büyüdü.
"Sana sarılmak istiyorum Mihrimâh, seni hiç bırakmamak" diye fısıldadı bir ihtiyaç ile. Mihrimah'ı kendine çekti ve sımsıkı sarıldı. Eliyle kızın başını göğsüne çekip, yasladı. Sonra saçlarına gömdü başını.
Mihrimah, elini Ali'nin beline sarmaya başladı.
"Seni özlersem gökyüzüne bakacağım Ali, sende bak olur mu" dedi genç kızın sesi hafif titredi. Ali duyduğu kelimeler ile bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Sonra kızın başını göğsünden çekti ve yüzüne sabitledi.
"Ben hep gökyüzüne bakıyor olacağım Mihrimâh" dedi. Mihrimah Ali'nin gece ile bütünleşen gözlerine bakmaya başladı. Öyle siyahı çalıyordu ki gözleri, sanki tüm siyah renklere ihanet ediyordu.
"Gidelim artık" dedi Ali, kızın başından çekti ellerini. Daha fazla bakmaya devam ederse onu öpmeden duramayacaktı. Kızın elini yeniden sımsıkı tuttu ve yürümeye başladı
Yeniden çalılık yerlerden geçtiler, sonra sokağın başında durdu ikiside Eve çevirdi bakışlarını, evin kandilleri hala yanıyordu. Yatsının okunması yakındı. Mihrimah başını elinde duran ellere çevirdi. Öyle kenetlenmiş tutuyordu ki, ayırmaya kıyamadı.
Ama ayrılık vakti gelmişti.
Elini yavaşça çekti Ali'nin büyük elinden. İçini sızlatıyordu bu durum.
"Git Mihrimâh" diye konuştu Ali, kızdan kendini uzaklaştırdı.
Kafasını salladı genç kız.
"Yoksa seni bırakmayacağım" tok sesi geceye karıştı. Elinde ki kandili çoktan kapatmıştı. Dumura uğramıştı genç kız, duyduğu cümleler yeniydi diğer yeni duyduğu cümleler gibi. Her cümle onu etkiliyordu. Ali'nin her cümlesi onu şaşırtıyordu. Mihrimâh Ali'ye son defa bakıp arkasını döndü ve yürümeye başladı.
Bakmadı.
Bakamadı
Evin kapısı önüne geldiğinde arkasını döndü.
Ali gitmişti.
Yoktu.
Yutkundu, yutkundu güçlükle.
Bazı ayrılıklar kısa olsa da içini yakıyordu.
İçi yanıyordu.
Kapıyı ittirdi ve içeri girdi.
Başında yazması yoktu.
Anası ve ninesi bahçe de durmuş ona bakıyorlar idi.
Yeniden yutkundu Mihrimâh.
"Hoş geldin kızım" dedi gül hanım sesinde bir tuhaflık vardı. Hüzün hissetti Mihrimâh, ninesi anasının ardında oturmuş önüne çevirmişti bakışlarını.
"Hayırlı akşamlar" dedi Mihrimah Anasına doğru adımlamaya başladı. Anasının yanına geldiğinde gözlerinin nemli olduğunu gördü. Sonra ninesine çevirdi başını Başı açıktı ve anası birşey dememiş idi. Bu işte bir şey vardı.
Kaşlarını çattı Mihrimah
Tam ağzını açmış konuşacağını sırada ninesi ona bakıp konuşmaya başladı.
"Hazırlan Mihrimah yarın görücüler seni görmeye gelecek karşı köyden" |
0% |