Yeni Üyelik
15.
Bölüm
@sairsell

"Ne dersin sen nene" derken Mihrimah'ın sesi titremeye başladı. O an içinde tarifsiz bir acı hissetmişti. Hatçe kadın, burnunu genç kıza dikti ve acımasızca konuşmaya devam etti.

 

"Ne duyduysan odur Mihrimâh" dedi sesi her zamana nazaran daha katı çıkmıştı.

Yerde oturan Gül hanım kızına bakmıyor bahçeye doğru bakıyordu

Göz ucuyla anasına değdirdi bakışlarını Mihrimah. Birşey demesini ya da karşı çıkmasını bekledi ama nafile. Ne birşey diyordu ne de yüzüne bakıyordu. Gözlerinden bir damla yaş çehresine doğru süzüldü. Yerde çömelmiş onları dinleyen kadın birşey demeden sadece duruyordu.

 

Mihrimah hemen anasının yanına çömeldi. Anasının dizlerinin altında süzülen ellerini tutmaya çalıştı.

Ellerini kaçıran anası hemen kızına sabitledi bakışlarını. Kızının yüzünde damlayan yaşı silmek istese de yapmadı o an.

 

"Ana sende birşey söyle ne olur" derken sesi titriyordu.

 

"Kızım gelsinler görelim hele, yaşın çoktan geldi" dedi Gül hanım sesi hüzün dolu çıkmıştı. Mihrimah'ın başından aşağıya kaynar sular döküldü o an. Kaç defa onu görmek isteyenlerin kabul etmeyen kadın mıydı bunları ona diyen.

Mihrimah son defa anasına baktı. Gül hanım, kızından aldı bakışlarını çünkü kıyamıyordu. Belki bir umut birşey derdi diye düşündü.

 

"Ana istemiyorum kimse gelmesin" derken sesi yüksek çıkmıştı. Ne kaybeder idi. Hatçe kadın bastonunu yere vurmuştu. Mihrimâh vuran baston ile gözleri yumdu ve başını anasından çekip Hatçe kadına bakmaya başladı.

 

"Ne dersen bana de anana değil! Ben ne dersem o olur bilmen mi" sesi acımasız çıkmıştı. Gül hanım bakışlarını Hatçe kadına çevirdi. Kızına söylediği bu kadar sert sözler fazlaydı. Hatçe kadına sesini çıkartamaz idi. O ne diyorsa bir bildiği vardı elbet. Belki hayırlısı kızının hakkında budur diye düşündü. Kızının güzel ve huzurlu bir yaşam sürmesini arzuluyordu.

 

Mihrimah bir umut iki kadına baktı, gözünden damla damla, yaşlar akmaya başlamıştı. Onlar birşey tutturmuş gidiyordu ve ne dese değişmezdi fikirleri biliyordu. İki kadında birbirine bakıp sustular Mihrimah bir hışım merdivenlerden odasına çıkmaya başladı. Öyle hızlı ilerliyordu ki, önünde kıvırılan kilim ile yere tökezledi.

 

Dizlerinin acısı bile yüreğinin sızıyı bastıramıyordu. Gönlünü tuttu ve ağlamaya başladı. Ardına baktığın da kimsenin gelmemesi onu daha fazla acıttı. Anası belki gelip "Neneni bilmez misin yarın unutur, geçer derdi" Anası hep dibinde biterdi, nenesi ne kadar sert ve ketum olsa da ona kıyamaz idi. Bunu hep içten içe hissederdi. En çok kıyamadığı, ona kıymıştı.

 

Aklına dakikalar önce yaşadığı tarifsiz mutluluk geliyordu. O mutluluğu düşününce gözyaşlarına mani olamıyordu. Mutluluk zaten kısa süreli birşey değil miydi? Düştüğü yerden kalktı. Entarisinin içine sıkışmış kitabı eline aldı. Odasına gidip ardından açtığı kapının sürgüsünü çekti.

 

 

Ev ahalisi askerden gelen Ali ile bir araya toplanmıştı. Bir kişi hariç babası Hamit bey odasından henüz çıkmamıştı.

 

"Koçum askerlik nasıl alıştın mı? Erken geldin yoksa alışamadın mı he? Meraklı bir halde konuşadan Akif kardeşinin sırtına eliyle vuruyor hemde onunla şaka ediyordu. Ali durgun bir haldeydi. Ağabeyinin suratına çevirdi bakışlarını. Alışmıştı elbet ama aylarca özlemini duyduğu bir kadını geride bırakıp gitmek haylice koymuştu ona.

 

"İyi ağabey alışmaya çalışıyom hem alışmayıp ne yapacam"

 

Ağabeyi dikkatle Ali'yi izliyordu. Siyah gözlerinin altından gezen hüznü anladı.

 

"Gahve de idim Cemal ağabey seni görmüş geldi dedi de bekledim gahvede" dedi Akif, kardeşimi epey merak etmişti. Ali, Akif'in dediğine kaşlarını çattı.

 

Birisinin onu sorgulaması hoşuna gitmezdi. Lakin bilirdi ağabeyinin niheti kötü değildi.

 

"Bir yere uğradım ağabey" dedi, elbette Mihrimah'ı ağabeyi Akif ile paylaşmak istiyordu lakin daha zamanı vardı.Akif Ali'ye başını sallamak ile yetindi.

Vardı kardeşin de birşeyler ama sormak için henüz erkendi. Zerda hanım ve ardından Esma içeriye girdiler. Zerda hanımın yüzünden mutluluk eksilmiyordu.

 

"Evine hoşgeldin ağabey" dedi Esma Ali'ye bakarak, Esma Ali'den iki yaş küçüktü. Ali, Esma'ya tebessüm etti.

 

"Hoş buldum yenge"

 

Esma ile Akif evleneli bir yılı aşkın olmuş idi.

 

Esma karşı köyden bir ağanın kızı idi.

Babasının mal varlığı Hamit bey ile eş değerdi. Hatta bazı tarlaları ortak almışlardı.Akif ve Esma görücü usulü evlenmişlerdi. Henüz çocukları olmamıştı.Anası Ali'nin yanına ilişti. Ali anasının elini tuttu ve öptü.

 

"Alim, oğlum" derken içli içli, ağlamaya başladı.

 

"Ana sağlığın sıhhatin nasıl" Zerda hanım oğluna tebessüm etti. "Oğlum sen geldin ya ben iyiyim" derken Ali'nin kolunu sımsıkı sıktı.

 

"Kaç gün iznin" diye sordu Akif.

 

"Bir haftalığına buradayım ağabey sonra kısmetse dönecem" Akif başını salladı.

Ali babasının boşluğunu geldiğinden beri hissediyordu. Lakin sormak istemiyordu da hala ona karşı öfke duyuyordu.

 

"Ana babam nerede"

 

Zerda hanım oğluna vereceğini cevabı bilemedi bir an. Hamit bey Ali olmasa bile ona kızacak muhakkak birşey buluyordu.

 

"Odasında oğul tarlada idi koca gün yoruldu herhal erken uyudu" derken oğlundan gözlerini kaçırdı. Ali anasının gözlerini kaçırışından bir terslik olduğunu anladı ama üstelemek istemedi.

 

"Ağabey geçen yazdığın mektupta babamı sormadığın için kızdı" derken diline mani olmadı Esma, Akif karısına baktı. Onların arasında ki muhabbetlere karışmasını hiç istemiyordu. Biliyordu ki Zerda hanım ona kötülük ederdi.

Esma Akif e bakmadan önüne döndürdü bakışlarını bilirdi kocasının huyunu.

 

Zerda kadın gelinine baktı suratı asıldı. Neden böyle demişti ki sanki hem ona neydi?Akif anasının eşine olan bakışlarından rahatsız olmuştu ve Esma'nın elinden tuttu.

 

"Biz yatalım, hayde Esma" derken Esma anlamayan gözlerle kocasına baktı. Vakit henüz geç değildi, yine de kocasına ayak uydurdu.

 

Ali ikisine nazaran konuştu.

 

"Allah rahatlık versin"

 

"Sana da kardeşim"

 

Zerda sessizce

 

"Öyle değil oğlum Esma'nın boş boğazlığı" dedi Zerda hanım.

 

Ali anasına baktı

 

"Boşuna yorma kendini ana ben yatıyorum" dedi ve yürümeye başladı. Kafasını yastığa koymak istiyordu.

Zerda hanım da oğlunun peşinden yürümeye başladı.

 

"Daha erken oğlum, biraz daha yüzünü göreyim"

 

Ali anasına doğru döndü.

 

"Ana daha buradayım" derken anasından anlayış bekliyordu. El kadar çocuk değildi ya anasının dizinin dibine yatacaktım Zerda hanım kaşları çatık olan oğluna baktı bilirdi huyunu.

 

"Eyi oğul hayırlı gecelerin olsun o vakit" dedi, eline aldığı kandil ile yürümeye başladı.

 

"Sana da ana" veranda dan merdivenlere doğru yol aldı. Odasını girdiği an derin bir nefes aldı.

 

Sabah ezanı okumaya başlamıştı

Yatağında uyuyan Mihrimah daha kalkmamıştı. Suretinden süzülen yaşlar yanağında kurumuş ve beyaz bir tabaka oluşmasına sebep olmuştu.

 

Kapı tıkırtısıyla gözlerini araladı Mihrimah. İçi akşamdan sindiremediği acıyla kasıldı. Yatakta oturur pozisyonda doğruldu.

 

Kapısı hafifçe tıklandı.

 

Mihrimah bu saate hep kalkmış olurdu. Gece gözüne uyku girmemiş olduğu için zor uyanmıştı.

 

Gül hanım abahı zor etmiş, ezan okunduğu vakit soluğu kızının kapısında almış idi. Akşam Hatçe kadından çekindiği için gelememişti. Ses gelmeyince, kapıyı açmaya çalıştı ama kapı kitliydi. Şaşırmadan edemedi. Mihrimah hiç kapıyı kilitlemezdi.

 

"Kızım" diye seslendi fakat ses gelmedi.

İçini endişeye sürükleyen bu hal yüreğini iptila etti.

 

"Kızım ses ver hele korkutma beni" dedi yeniden. Fakat bir türlü ses gelmiyordu.

Gül hanım kalbinin yoklamaya başladı. Sağ eliyle sol yanını tuttu.

Ya kızı... Aklında ki kötü düşüncelere mani oldu. Yeniden çalmaya başladı göğsü sıkıştı düşünceleriyle.

 

"Mihrimah"

 

Kapının kilidi açılınca Gül hanımın içi ferahlamıştı. Mihrimah'ı kapıyı açınca kızının solgun benzi yüreğini dağladı.

 

"Kızım kapıyı açmayınca merak ettim." derken Mihrimah sahte bir tebessüm etti. Dudakları bile acıyordu. Tıpkı kırılan gönlü gibi.

 

"Uyuyordum" kestirip atarken kıpkırmızı gözlerini anasının buğulanan gözlerine çevirdi. Anasının kabul edişine kırılmış idi. Ona sormak yerine kabul etmeleri onun zihninden farklı şeyler uyandırıyordu belki de onlara ağır gelmeye başladığını bile düşünmüştü.

Gül hanım hala birşey demiyordu.

 

"Ana yorgun hissediyorum uykum var" dedi Mihrimâh

 

Gül hanım şaşırdı

 

Mihrimah'ın kelimeleri değildi bunlar diye düşündü. Onu görmek isteyen tarafını iteledi Gül hanım yeniden.

Belki yanlız kalsa iyi gelir diye düşündü zihninde.

 

"Uyu kızım" dedi Gül hanım.

 

Mihrimah anasının yüzüne bir defa kapıyı kapatmıştı. Kapının arkasına çöktü ve sessizce ağlamaya başladım.

Benim sevdiğim var ana diyemediği için ağladı.

 

Vakit öğleyi geçiyordu.

 

Mihrimâh oturur pozisyonda hala duruyordu. Akşam gelecek görücüler ile içine acı çöktü yeniden. Kapının tıklaması ile sönmüş bakışlarını kapıya yönlendirdi. Son defa daha umut etti. Belki de anası gelmişti.

Sabahta beri kahvaltıya çağırmak dışında seslenmişlerdi.Anası gelse saçlarını okşasa ne çok isterdi.

Derdini paylaşmak, benim gönlüm başka birisinden ana demek!

 

"Mihrimah, benim Pınar" dedi Pınar.

 

Eli kapıda durmuş, kapının açılmasını bekliyor idi. Mihrimah, ayaklanmaya başladı. Açmadan olmazdı, hem gecede ona gitmemişti merak ediyor olmalı diye düşündü. Üzerinden çektiği pikeyi düzeltti ve kapıyı açtı.

 

Kapının açılması ile pınarın yüzü görüş alanına girdi. Pınar otuziki dış sırıtıyor idi.

 

Pınar, Mihrimah'ı görünce şaşırdı.

 

"Mihrimâh..."

 

diyerek Mihrimah'ı incelemeye başladı. Kıpkırmızı olmuş yeşil gözlerine sinen acı yüreğini sızlattı. " Bu halin ne" diyerek ona uzandı ve kolunu tuttu.

 

"Beni istemeye gelecekler Pınar" diyerek gözünden akan yaşa mani olmadı. Pınar buna şaşırdı. Mihrimah'ı isteyen çoktu ve Gül abla hiç birine müsade etmemişti. Hatçe teyze de öyle. "Mihrimâh" diyerek genç kızı kendine çekip sımsıkı sarıldı.

 

"Gül abla vermez seni kimseye bilmez misin kuzum" diyerek ona teselli etmeye çalışıyordu lakin nafile. Mihrimah içli içli, konuşmaya başladı. " Ninem de anam da bu evliliği istiyor bu gece de görücüler gelecekmiş" Pınar'ın elleri kızın saçlarında duraksadı. Bu iş ciddiye gidiyordu anlaşılan.

 

"Ali'ye söyle" diyerek kızı sarsan Pınar, kendine hakim olamadı. "Yaparsa o engel olur bu işe ama o asker deydi tüh ya" diyerek kaşlarını çatmış birşeyler düşünüyordu. Mihrimah, gözlerini arkadaşının gözlerine çevirdi." Pınar Ali geldi dün gece" diyerek Pınar'ın ona bakmasın sağladı.

 

"Sen ondan mı gelmedin gece yoksa ne kadar da bekledim" derken Mihrimah, başını salladı. "O vakit Ali'ye haber edelim Mihrimah" diyerek ona umut dolu gözlerle baktı. "Olmaz Pınar" diyerek arkasını döndü Mihrimah.

 

Ali duyarsa kötü sonuçlar çıkabilir idi.

Ninesi tamam dedi ise kimseye söz düşmezdi bilirdi. Ali'yi bu işe bulaştırmak istemedi. Pınarın elini yeniden sıktı Mihrimah

 

"Ali duymasın Pınar nenem he dediyse yoluna kimse duramaz bilmez misin hem..." dedi

 

Pınar kaşlarını çattı.

 

"Hem ne"

 

"Kaderim buysa razı gelmeliyim değil mi" diyerek gözyaşlarını elinin tersiyle sildi. Ali'nin dün gece dedikleri geldi aklına kendisiyle evlenmek istediği dile getirmişti ama bu işe onu karıştıramaz idi.

 

"Kaderine boyun eğersen bir daha kalkabilir misin eğildiğin yerden sanıyorsun sen."

 

Loading...
0%