@sairsell
|
Ayten abla ile yollarımız ayrıldıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Bizim köyün yolları taşlıktı ayağıma takılan küçük taşlar dört tarafa savruluyordu. İçimde bitmek bilmeyen umut heyecanlanmama neden oluyordu. Ama ben içime peyda olan o umudu istemiyordum çünkü Ali'yle bir yolum olmayacağını en başından beri biliyordum.
Ali, beni hiç görmemişti, şimdi gördüğü için tuhafıma gidiyordu. Hiç görülemeyecek biri değildim. Kalbim gücenmiyordu ona. Aklım yüreğimde duran sevdaya düşsün istemiyordum. Eve vardım usulca kapının tokmağına gitti elim durdum. Yüzümde tebessüm oluşturmak istiyordum. Zormuş.... İnsanın yüreğinde sızı olduğunda yüzünde bir tebessüme bile yer kalmaması.
Eskimeye yüz tutmuş, kahverengi boyaların pul pul döküldüğü kapıyı açtım. Bahçenin avlusunda nenemi buldu gözlerim elinde testi ile bahçede olan çiçeklere su döküyordu. Çok büyük değildi bahçemiz, ama rengarenk çiçeklerimiz vardı. Bir söğüt ağacımız vardı derdimi bir tek ona anlattığım.
Birde yanlızlığım saklıydı işte...
Nenemin hafif eğilen omuzlarına hüzünle baktım. Yıllar hayli yormuştu onu, uzun gri saçları vardı iki örgüsünü arada örerken nadir görürdüm. Fazlada göremezdim zaten çıkarmazdı hiç yazmasını. Sanki anıları bir bir dökülecek gibiydi saçlarının tellerinden.
Her saç telinde anılarımız saklı değil miydi?
Babamı kaybedeli yıllar olmuştu. Anam ve nenemin boynu hayli bükülmüştü. Nenem babama düşkün bir kadındı. Belki babam doğmadan toprağa verdiği evlatlarının üstünü babamın sevgisi ile kapattığı içindi.
Biz üç kadındık, üçümüzde yaralıydık işte. Kanadı kırılmış kuşlar gibiydi her yanımız, ne bir eksik, ne bir fazla bir bütün gibiydi.
"Ninem kolay gelsin" dedim ve yanına doğru ilerledim. Nenem kaşlarını çatmış bana bakmaya başlamıştı.
"Nereye kaldın Mihrimah anan tandır başında sıcaktan bozardı kadıncaz" demişti.
"Anca geldim nene" diye söylendim ona karşılık. Nenem birşey demeden önüne dönmüştü. Yemenilerimi çıkartıp mutfağa girdiğim de anam yere çömelmiş önünde sini onun üzerinde hamur yoğuruyordu. Bende yanına çömeldim. Hamuru leğenden çıkarıp siniye vurdu.
Geldiğimi anladığı zaman yüzünü bana kaldırdı.
"Sen mi geldin gızım. Geç kaldın biraz"
"Anca geldim ana" dedim başını salladı. Sımsıcak gözlerime esen yel tüm huzuru ile içime kondu.
Yazardan
"Ana ver ben devam edeyim" Mihrimah anasına yazmasından taşan saçlarına bakıp üzgün bir iç geçirdi.
Gül hanım kızına tebessüm ederek bakmıştı, nasıl güzeldi içi gidiyordu güzel kokulusuna hiç kıyamıyordu. Kocasının ona yadigarıydı.
"Yok kızım elin bulaşmasın az kaldı. Sen ocağa iki çırpı atıver bende hamuru biraz daha yoğurayım" Mihrimah ayağa kalkıp bahçedeki ocağa doğru gitmişti. Ocakları taştan ve küçüktü onlara anca yetiyordu.
Yanan ateşe çırpıları atmıştı tutuşmasını beklerken alnında ki teri yazmasının ucuyla sildirdi. Sıcak havada ocak başında beklemek zordu. Anasının seslenmesi ile bakır kalıplara koyulan hamurları fırına vermiş başında beklemeye başlamıştı.
Akşam ezanı okunmuştu hava halen aydınlıktı, yazın hep böyle olurdu. Yatsıya doğru hava anca siyaha çalardı. Hafta başında ekmekleri yaparlardı. Mihrimah hayvanlara son defa bakıp kapatmıştı. Sütü kapının gişine sütçüye alsın diye asmıştı. Köyde hayvancılık çok olduğu için sütçüler köylerden hep süt toplarlardı.
İçeri girmiş kapıyı kapamıştı.
Nihayet akşam yemeklerini yemişlerdi. Sofrayı toparlanmaya başlayan Mihrimah, çalan kapının sesiyle elinde tuttuğu siniyi yere yeniden bırakmıştı. Hatice kadın elindeki tespih ile durdu.
'Hayırdır bu saatte' Gece vakti vurulan kapı hayır olmazdı. Mihrimah, ayağına geçirdiği kara lastiklerle kapıya doğru yürümeye başladı. Bir elinde tuttuğu kandil ışığı etrafı az da olsa aydınlatmaya yetiyordu. Eliyle kilidi yana doğru ittirdi, gördüğü sureti ilk önce seçemese de sonra kandilin turuncu ışığıyla tanımıştı. Gelen sima onu oldukça şaşırtmıştı.
'Buyur gel Ayten abla'
Ona doğru tebessüm etti. Gözleri az ileride karşı komşunun duvarının dibine yaşlanmış Mahir'e takıldı.
Başıyla onu da selamlamıştı.
"Sana hayırlı haberlerim var Mihrimah dedi Ayten yüzünde gülücükler vardı. Mihrimah kaşlarını çatmıştı.
'Hayırdır mühim bir şey yok ya"
Mihrimah'a döndü tek kaşını kaldırıp konuştu.
"Hayır hayır gel şöyle" dedi ve onu çekiştirerek içeriye girdi.Tam Ayten ağzını açacaktı ki, mutfaktan çıkan Hatçe kadınla duraksadı.
"Hangi rüzgar attı gız seni hele"dedi Hatçe kadın
Ayten, yaşlı kadına dudak büzdü.
"Yol üstünden geçiyordum bir uğrayıp Allah'ın selamını vereyim dedim eyi etmemiş miyim? Hatçe aba" dedi cümleleri bile alay doluydu. Severdi yaşlı kadını ama Hatçe kadın ondan pek az etmezdi.
"Eyi eyi ettin de evlendin bu evin yolunu unuttun" dedi. Suratını asmıştı koca kadın. Ayten içinden ne nafile olmaz kadın demişti. Sanki daha önce pek geldiği vardı da... Anasıyla sık olmasa da bazen gelirlerdi. Evlenince eskisi gibi olmamış koca evinden kafasına her estiğinde çıkamamıştı.
"Erime kavuştum hatçe aba yanında ayrılasım gelmiyor heç. Gerçi sen koca yetmişlik oldun senden geçti değel mi..." dedi Ayten, Hatice kadın kaşlarını daha derin çattı.
"İflah olmazsın gız sen emi" deyip içeri girmişti. Giden kadının ardından. Ayten kıs kıs gülmeye başladı. Sonra gözleri yanıbaşında durup onları izleyen kıza çevirdi. Kolundan tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı.
"Geç otur az şöyle" dedi Ayten, sesinde acele vardı. İki kadın sedire oturdu Mihrimah Aytene bakmayı sürdürüyordu. Gecenin vakti neydi Ayten'in buraya gelişi. Hele de bugün beraber iken diye düşünmeyi ihmal etmiyordu.
"Sana görücü var Mihrimah"
Fazla cümle kalabalığı yapmak istemedi. İçinden müjdeyi çıkarttı sonunda. Mihrimah anında içine düşen hüzne mani olamamış yüzü düşmüştü. Ayten bunu anlamıştı anlaşılmayacak gibi değildi. Yüzü az önce tebessüm eden kız. Şimdi somurtuyordu.
"Ben kimseyi istemiyom abla" dedi Mihrimah, sesi düzdü. Hüzün yüreğine konan bir latife değildi, hüzün içine musallat olan ızdırap idi.
Ayten ise keyifli bir şekilde;
"Neden peki? Kapına gelenleri duymadık sanma evde kız kurusumu olucan gız" Mihrimah ise açık açık sevdiğim var diyemiyordu. Zaten bu gün açık etmemiş miydi? niçin soruyordu ki sebebini değil mi?
"Sebebi yok işte istemiyom" dedi bu konuda fazla konuşmak istemiyordu. Hem anası ve ninesinin bunu duymasından korktu. Ayten ise neşeli ses tonunu sürdürdü. Karşında duran kızın, tıpkı bu gün olduğu gibi yüzü bembeyaz olmuştu.
"Ben kim olduğunu deyim gerisi senin bileceğin iş" diye konuştu.
Mihrimah kim olduğunu merak dahi etmiyordu konunun kapanması için başka konu açsa ayıp olur mu diye düşünür iken Ayten'in sesini duydu.
"Bu gün asker evine gittik ya askere gidecek olan Vardarların oğlu Ali Mahir'e demiş"
"Tabi eğer gönlün alırsa bir konuşun...'
Mihrimah duyduğu isim karşısında kadının gözlerinde asılı kaldı. Kalbinin sesi arşı bile aşacak gibiydi. Duyduğu isim yutkunmasına sebep oldu. İnanması zor geliyordu. Sevinmeli mi? Ne yapmalıydı?. Ayten konuşmasına devam ediyordu lakin Mihrimah kilitlenmiş öylece duruyordu.
Kızın haline tebessüm eden Ayten.
"Bakışlarını gördüm Mihrimah sen Ali'ye sevdalısın. İki oyuna getireyim seni dedim amma sendeki de ketum inadı başkasına gözün kör olmuş senin" diye konuştu. Mihrimah, zor bela kendine gelmiş çatık olan kaşlarını daha çok çatmıştı.
"Mahire demiş istediği var mı diye bende diyemedim Mahir'e, Mihrimâh'ın gönlü Ali'de diye..." Mihrimah şaşırmıştı duyduklarına, gözleri yanmaya başlamıştı.
"Sen nereden biliyon..."
Ayten Mihrimah'ın lafını kesti.
"Bu gün senin ona olan sevdalı bakışlarını yakaladım. Dilin lal olsa da gönlün yüzüne akmış"
"Sevda ayıp değil Mihrimâh, bende sevdim... "
"İstersin dimi?" dedi. Mihrimah heycanla ellerinle oynamaya başlamıştı. İster miydi? Ona uzak adamın varlığı her kapattığında gözlerinin önüne serilir dururken nasıl olurda istemezdi.
"Ben aldım cevabımı"
"Eğer gelirse öğlen onu gördüğüm o dere kenarında bekleyeceğim demiş Ali"
Ondan kendisine dair bu sözleri duymak bile yüreğinin heyecandan durmasına sebep olabilirdi. Mihrimah'ın elini avucunun içine aldı genç kadın. Ona güç olmak ister gibiydi.
"Her sey güzel olur bakarsın..."
"Ben kalkayım benim herif kapıda ağaç oldu" dedi ve ayaklandı.
Ayten arkasına döndü
"Gül ablaya çok selam söyle kahveye geleceğim bir gün" dedi ve göz kırptı.
Kapıyı açmıştı. Mahiri hala durduğu yerde olduğunu görüp kafasını eğdi.
"Hayırlı geceler abla"
"Sana da güzelim" dedi Ayten
Kapıyı ardından kapatıp arkasına yaslandı. Yarını nasıl bekleyecekti. Peki yarın nasıl gidecekti? Sahi gidecek miydi? Tüm umudu yüreğine akıp geçiyordu. İmkansız dediği adam onu görmüştü. Yüzüne vuran tebessümden habersizdi.
Hatçe kadın kapı ağzında olan torununa bakıp kaşlarını çattı.
"Ne gülüyon orda kız saf saf" diyen Hatice kadın merdiven ağzında durmuş torununa bakıyordu.
Sesi duyar duymaz ödü kopan Mihrimah, kendini yaşlandığı kapı, arkasından çekip yürümeye başladı.
"Nene yüreğime iniyordu az daha hep korkutuyosun beni sen" dedi
Hatçe kadın bastonu ile tahta merdiven ağazına vurdu.
"Sende alık olma o vakit"
Mihrimah nenesi'nin yanına gitti. Gecenin bu vakti ona laf yetiştiremez idi.
"Ne gelmiş bu Dilber gecenin bu vakti gündüzler samana girmiş" derken burnunu kıvırdı.
"Hiç dediği gibi yol üstünden geçerken bir uğrayım demiş. Geç oldu nenem ben yatıyom hayırlı geceler" dedi ninesinde önce merdivenleri çıktı. Odasının kapısını açıp içeri atmıştı kendini sanki yeniden doğuyordu. Aklına dere boyundaki halleri gelmişti. Nasılsa yakalanmıştı uyurken Ali'ye O sebepten orada buluşmak istemişti demek ki.
Oda mı unutamamıştı.
"Yarın nasıl gideceğim ben"
"Hem onun yanında onun gözlerine bakamam ki" Kendi kendine konuşuyordu. Sandığının kenarına ilişip içini açıp Ali diye işlediği mendili eline almıştı.
"Âlim" demişti
🍂
Mahir ile Ayten yürümeye başlamışlardı. Ayten dayanamamış Mahir'i soru yağmuruna tutuyordu.
"Mahir'm Ali başka ne dedi ki"
Merakla kocasının suratına bakıyordu. Mahir durmuş ve duruşu ile yanında ki kadını da durdurmuştu.
"Ayten kaç oldu soruyon kaç oldu anlatıyom başka ne dememi bekliyon yavrum" dedi. Elinde tespih kolunda Ayten yürümeye devam etmeye başladı.
"Hiç belki kaçırdığım bir yer vardır diye şey yaptım ben" dedi aval aval kocasının suratına baktı. Bir şey beklediği hala belli oluyordu.
Mahir sıkılmış bir ifade ile yanında duran karısına baktı ve konuşmaya başladığı zaman bazen susmak bilmiyordu.
"Atladığım ya da eksik dediğim bi şey yok" dedi tok bir sesle. Kocasının konuşmak istememesi canını sıkmıyor değildi.
Mahir aklına gelen şey ile Ayten'e sert sert bakmaya başlamış idi.
"Sen ilk önce bana hesap verecen Ayten hanım! Bu gün millet içinde yanıma gelip cilvelenmeyi biliyodun" dedi sesi sonlara doğru sert çıkmış idi. Sesi istese de istediği gibi bu kadına sert çıkmıyordu. Ayten de bunu farkındaydı.
"Napim Mahir'm hasretinden yollar eskittim, iki kelamı çok mu gördün bana" dedi ve dudaklarını büzmeye başladı. Biliyordu Mahir i nereden vuracağını.Mahir'in bakışları Ayten'in dudakları ve gözleri arasında gidip geliyordu birde karısını hissetmeye ihtiyacı varken!
"Sokak ortasındayız Ayten yapma" dedi Sert sesiyle. Ayten dudaklarını hala büzmeye devam ediyordu.
"Peki yaparsam ne yaparsın" dedi Ayten hala cilveli cilveli konuşuyordu, bunu yaparken Mahir'n gözlerine şehvetle bakmayı ihmal etmiyordu. Mahir yolun ortasında durmuş Ayten'i kolundan tutmuş hemen yan duvara yaslamış bunu yaparken biraz hızlı yapmıştı
"Haa gömdün ya diye bir nida çıkmıştı karısının dudaklarından. Mahir Ayten'in üzerine eğilip konuşmaya başladı. "Dua et başka bir şe gömmedim henüz" dedi sesi tok çıkmıştı.
Mahir'den etkilenmemesi lazımdı şu an ama adam kendini ona yaslamış gözlerini üstüne dikmiş bakıyordu.
"Özlediğin şeyi yapmam saniyelerimi bile almaz. Bilirsin istediğimi alırım" dedi. Bunu yavaş yavaş söylemesi Ayten'in içini kurutuyordu.
"Mahir'im sokak ortasındayız amma" dedi
" Sokak ortasındayız amma cilve etmeyi biliyon Ayten hanım"
Mahir kendini Aytene daha çok bastırmış eliyle kadının sol göğsü üstünde durmuştu. Sadece duruyordu.Hareket ettirmemesi Ayten'i zorluyor idi. Nefesleri sıkılaşan kadın, bu adamın onu kendi ellerine almasına kızmıyor değildi.
"Bundan sonra herkes içinde yanıma gelmek yok! Hele arkadaşlarımın yanına asla anladın mı yavrum" Ayten dudakları oval olmuş adama bakmaya devam ediyordu.
Mahir bıyık altından gülmeye başladı.
Ayten sus olmuş Mahir'n deli p geçen gözlerine bakıyordu.Kendini çekmişti Mahir karısını alnına bir buse kondurmuştu.
"Çok yorgunum hayde düş önüme Ayten! Daha Ali'ye uğrayacam yol üstü" dedi. Birbirlerini sarılıp yürümeye devam etmişlerdi.
|
0% |