Yeni Üyelik
9.
Bölüm
@sairsell

Göz görmez ise gönül katlanır der eskiler bilmezler mi? Hasretlik çok zordur hasretlik çeken kişi yarımdır

Bilmez mi hasret kalbi kanatır. En çok onlar bilirdi, yaşayan bilirdi. Ya da en çok yanan bilirdi! O gece, ardıma bakmadan karanlık patika yollardan eve doğru koştum. İçimde ki yangın belki diner diye soluksuz kalana dek koştum. İçimden bağıran bir yanım gözlerimin dolmasını bile engelleyemiyordu. Neydi bu hissettiğim, neydi bu bana olan bilmiyordum.

 

Ben o gece eve geldiğimde anamı bahçede kalın kütüğün üstünde oturur vaziyette buldum. Yanında duran yanan fitil çehresini aydınlatmaya yetiyor idi. Elimle tahta kapıyı aralayıp yavaşça içeri girdim. Geldiğimi fark etmemişti usulca yaklaştım, gözleri nemli bahçeyi seyrediyordu.

 

"Ana" dedim. Gül anam ansızın kafasını bana çevirip gözlerime bakmadan elleriyle yüzünü sildirdi.

Lakin halen nemli olan gözleri içimi sızlatmıştı

 

"Sen mi geldin kuzum gel" dedi eliyle yanını işret etti. Onun yanına oturdum. "Korkutmadım değil mi ana diye sordum. Anam al yanakları ile tebessüm etmeye çalışıyor idi. lakin yüzüne oturmuş hüzün buna pek müsade etmiyordu.

 

"Korkutmadın kuzum seni bekler dururum öyle" dedi sustum öylece ona bakıyordum. O birşey demeden birşey sormak adetim değildi. "Sadece..." dedi ve yeniden sustu babamı düşündüğü belliydi. "Aklıma baban geldi rahmet içinde yatsın inşallah iyi adamdı" içimden amin derken onu ne kadar özlediğimi hissettim."Onu çok özlüyorsun değil mi ana" Gözleri, önce gözlerime süzüldü sonra yeniden yere indirdi bakışlarını.

 

"Hasret zor zanaattır yavrum

İnsan, gelecek olanı özler de gelmeyecek olanı özlemek acı verir gayrı.... Ben gelmeyecek olanı bekler dururum bu özlemekten ziyade beni kahır ediyor" diye dert yanmıştı bana. O pek acısını belli etmezdi.

 

Babamın yarası benim içimde derin idi. Peki anamın içinde nasıldı? Yıllar önce kaybettiğimiz babamı hayallerimde uzun kalmasını istemezdim. Bakışları, sertti babamın.Katı gibi gözükse de gönlü pamuktu. Geldi yine aklıma öksüz oluşum.Sustum ne diyebilirdim ben bilmiyordum. Anama yansıtmak istemiyordum lakin başarılı olamıyordum da. İnsan kaybettiğini çok özlüyor yanında olanın kıymetini bilmiyordu. "Sen hiç hasret bekleme kuzum hasretlik çok zor" dedi ve ayağa kalktı. Yaramın üstüne basamağını nereden bilebilirdi benim anam.

 

"Hadi yatak gayrı yarın uzun bir gün olacak" dedi anam ve odasına doğru gitmeye başladı.

 

Ben ise anamın ardından bakıyor idim. Ali ile yaşadığım dakikalar, mutluluk verse de Ali'yi bir daha ne vakit göreceğimi bilmemek içimin acısını kıskıvrak yakaladı. Yavaşça odama doğru çıktım. Tahta merdivenler gıcırtı yapıyordu. Yukarıda odamın hemen yanında ninemin odası vardı anamın odası aşağı katta bulunuyordu.

Üzerimde olan kıyafetlerimi yatağımın üzerine çıkartıp pamuk geceliğimi üstüme geçirdim. Saçlarım geceliğimin üstüne salındı.Yatağımın ortasına oturup ellerimi dudaklarımın üzerine getirdim hala kor gibi yanıyordu dudaklarım. Elimi ansızın dudaklarımdan çektim.Kendi kendime bile yaşadığım utanç yetiyordu. İçimde tufan kopartan ufak bir kaç buse beni bambaşka memleketlere götürüyordu.ilk defa hissettiğim bu yangın, bünyemin bana en büyük tesiri idi. Gözyaşım yanağımdan aktığını anlamayacak kadar bağımsızdım o anlarda. Onun kokusu içimde yosun tutmuş bir şeyleri arındırıyordu.

Kafamı yastığıma gömdüğümde gözyaşlarımın yastığıma damlamaya yön tutmuş olduğunu hissetmiştim.

 

 

Günler böyle geçip gidiyordu.

Yine günlerden bir gün etrafı çalı süpürgesi ile süpürüyordum.

Ninemin sesiyle daldığım yerden çıkmıştım. Önümde bastonuyla durmuş, bir elini beline atmış bana söyleniyordu.

 

"Kız sana diyom"

 

"Ne bu sulak sulak gözler deyiver" dedi sonra yeniden, gözlerimin yaşardığını hissetmemiştim bile sahi yaşarmış mıydı?

 

"Yanaş" diye konuştu katı bir dille sesinde yumuşama olmamış aksine sert bir üslupla konuşmasına devam ediyordu. Duygularımı gizlemeyi bilmezdim ben, hissettiklerim gün yüzüne çıkar diye korku sarmaya başlamıştı. Sahi insan saklamaya çalıştığı duygunun esiri olmaz mıydı?

 

"Ne duruyorsun Mihrimah" diyen sesiyle daha da ilkildim.

 

"Yok nine gözlerim dolmadı" Hatçe ninem bana inanmaz gözlerle bakmaya başladı.

 

"Ondan mı karşımda ağzında lokma yokke yutkunup duruyon hele diyiver!"

 

"Gül nereyesin" diye bağırmaya başlamıştı neydi bu fevri hareketi bilmiyordum, anlamamıştım. Annem ahırdan çıkmıştı. Hızla yanımıza gelmeye başladı. Yorgunluğu gözünden belli oluyordu. Yüzü telaşıydı, nenem ona sesli bağırınca korktuğu aşikardı.

 

"Ana noldu" dedi yanımıza gelen anam tedirgince bana bakmaya başladı. Ninem yaşı devirdikçe farklılaşmaya başlamıştı.

 

"Bak şu kızına gayrıkın ne büyük tanır ne bir şey! Ardı edebide ben mi öğreteyim gelin" suratı sirke satıyordu ve bana sert sert, bakmaya başladı. Anam anlamayan gözlerle bir bana bir de nineme bakıyordu. "Kuzum ne oldu" dedi yüzümü incelemeye başladı.

 

Tam ağzımı açmıştım ki, nenem konuşmaya başladı.

 

"De gidin hele" diye bastonunu eline alıp evin içine doğru yürümeye başladı. İçim bir nebze rahatlar iken anamın yüzü hala endişe içindeydi. Elleriyle elimi tuttu ve ellerini kaldırıp yüzümü avuçlarının arasına aldı gözlerimin içine uzunca baktı.

 

"Ana birşey olmadı, sadece dedim ve duraksadım.

 

Gözlerim yerde duran çalı süpürgesine takıldı.

 

"Yerleri süpürürken gözlerime toz kaçtı ve sulandı ninem de onu sordu işte" dedim kendimi açıklama fırsatım olmadan anam anlayışla başını salladı."

"Aldırma ona sen emi yavrum" diye konuştu. Anam hem anlayışlı hem de gün görmüş bir kadındı. Ninemle ters olsalar da en birbirini çok severlerdi. Annemden bakışlarımı alıp sedirin üstünde oturan neneme bakmaya başladım yüzünü ekşitmişti önüne bakıyordu. Nenemin yanına doğru ilerledim. Evin verandasına çıkmak için terlikleri ayağımdan çıkarttım. Sedirin yanına çömelip nenemin ellerini avuçlarıma aldım. Kafasını yana çevirmiş beni duymuyor gibi izlenim yaratıyordu.

 

Ben ise neneme bakmaya devam ettim.

 

"Nenem gözlerim yaşlı değil ki benim birşeyim olsa neden demeyeyim sana hem bir sıkıntım olsa ilk seninle paylaşırım bilmen mi" dedim.

Avuç içlerini öpmeye başladım.

 

Şefkatli sözlerle yaklaşmak ona o an iyi hissettirmiş olacaktı. Nenemin elleri sert değildi aksine yumuşaktı, yaşına nazaran kırışık idi. Gözlerimi kapattım, başımda bir el hissettim.

 

"Mihrimah, benim öksüz kızım" dedi sesinde olan şefkat tınısıyla yaklaşınca içimde tarif etmesi zor bir sızı hissettim. Bu sızı hep kendini hatırlatıp duruyordu. Yüzümde silinmeye yön tutmuş gülümsemeyi genişlettim nenemi üzmek hiç istemezdim. Onunda babamı aklına getirmesi evladını kaybetmenin acısını hatırlatır diye, hayat acımasız olduğunu bir defa daha dile getiriyordu.

 

Bir dileğim olsaydı, babamın bu dünyadan göçmemesini karşımda duran iki kadının gözünden akan yaşların hiç akmamasını dilerdim. Çok erken yaşımda giden babamın yokluğu bizim üzerimizde hep hissedilmişti. Ama kaderin önüne geçilmiyordu. Şu vakte kadar kim geçmişti ki kaderin önüne?

Yavaşça kalktım çömeldiğim yerden

Mutfağa doğru adımladım.

 

Güçlü olmalı idim, güçlü olup herşeyin karşısında dimdik durmak istedim o an bunu yapsam herşey daha güzel olacağını kendime hatırlattım. Elime aldığım bakır cezveye koyduğum kahveyi yapmaya başladım. Kahve olduğun da onları tepsiye koydum. Mis gibi kokusu içime huzur veriyordu, kahvenin deminide alıp sonunda işimi bitirip içeri götürmeye başladım. Anam ve ninem konuşuyorlar idi. Yanlarına gidip kahvelerini ikram ettim. İkisinin de yüzünde tebessümle kahvelerini aldılar, sanki az önce bu durum yaşanmamış gibi devam eden konuşmalar süresinde akşam olmuştu.

 

Bir gün daha geçmişti.

 

Günler gelip geçiyordu. Ali'yi çok merak ediyordum. Ne yapıyordu. Askerlik zor bir mertebe diyorlardı, içime su serpmek yerine hüzün ekiyordum. Nasıl bitecekti, Ali döndüğünde herşey eskisi gibi olacak mıydı? Yeni anılar yaşamak ne çok isterdim. Yüzümü görsem yetecek gibi geliyordu, geçecek gibi.

Ama katlamacaktı bilmiyordum.

 

Ben Mihrimah Ali'ye sevdalı...

 

Koyunları otlattığım bir gün Ali'yle ilk karşılaşmamız olan ardıç ağacının oraya gitmiştim.

 

Aylar öncesinde burada onu karşımda ilk gördüğümde kalbimin nasıl da ağzımda attığını hissetmiştim. Aklıma her gelişinde kalbim hala ağzımda atıyordu. Arkamı ona dönüp koyunları bırakıp koştuğum o gün aklımda çıkmıyordu.

Saçlarım rüzgardan uçuşuyor içime huzur veriyordu. Birde Ali'nin iyi olduğunu bilsem daha iyi olacağımı biliyordum

 

Belki anası ve babası Ali'den bir haber almışlardı. Koyunları eve doğru haydamaya başladım, hava artık eskisi gibi sıcak değildi. Soğuk esmeye başlamıştı. Sıcak kendini soğuğa teslim ediyordu. Eve gireceğim sırada Ayten ablanın bizim kapıda anamla konuşmaya geldiğini gördüm.

 

Ve ikisi de bana bakıp

 

"Geldin mi kuzum" dedi anam yüzünde tebessümle

 

"Geldim ana" dedim sonra yanına duran Ayten ablaya tebessüm ettim

 

" Sende hoş geldin aba" dedim

Sıcacık bir gülümseme ile karşılaştım.

 

"Hoş buldum yavrum sen de hoş geldin" dedi Ayten abla

 

"Burada ne bekliyorsunuz içeri geçseniz ya" dedim ikisine doğru

 

Anam bana bakıp

 

"Dedim demem mi yavrum lakin Aytenin işi varmış başka sefere artık" dedi.

 

"Yok kuzum geçiyodum öyle uğradım, geçen sende gördüğüm ine oyası tülbent vardı onu soracaktım pek hoşuma gitti de" dedi Ayten aba bana kaş göz yaptı.

 

Anam bana bakıyordu.

 

"Hangisi acaba" dedim anlamayarak

 

"Hani kırmızı olan" dedi sesini bastırarak

Bende ona nazaran kas göz yaptım ama anam anlamış olacak ki! "Kızım gözüne birşey mi kaçtı" dedi

 

"Yo"

 

Ben Ayten abayı anlamış bir şekilde gözlerimi yumdum ve başımı anama çevirdim.

 

"Gözlerini oynatıp duruyorsun, gel üfleyeyim" dedi. "Yok ana"

 

"Ben koyunları kapatırım sende Ayten'e istediği tülbenti getir" Anam elimden sopayı alıp koyunları içeri sokmaya başladı.

 

Ayten abla beni kendine çekip

 

"Kız Mihrimah iki göz yaptım anlamadın Allah aşkına" diyerek bana doğru yaklaştı. " Müjdemi isterim sana haber getirdim Ali'den "dedi Ayten abla yüzünde kocaman bir tebessüm ile birlikte. İsmini duyunca yüreğim hop etti yerinden. Sahi ne de özlemiştim ismini duymayı birisinden. Eliyle göğsünden bir zarf çıkarttı ve elime tutuşturdu.

 

"Sok hemen bir yerine anan gelmeden" dedi.Ben entarimi aralayıp göğsüme soktum.

 

"Gene iyisin yavuklun gideli çok olmadı ama mektubun geldi, hasretine dayanamamış pek belli" dedi Ayten abla

Beni utandırıyormakta üstüne yoktu.

 

Biran önce gidip açmak için can attığım mektupta kalmıştı aklım.

 

"Hade git oku" dedi.

 

Elimle Ayten ablanın kolunu tutup

 

"Sağ ol aba" dedim heyecan barındıran sesimleAyten abla heyecanımı anlamış bir şekilde "Ne olacak kız elime mi yapıştı sanki" çok anlayışlı bir kadındı.

 

"Anan gelmeden git yandan yandan hayde" dedi gülerek ve elimi sıktı. Ben ona tebessüm ettim ve gitti. .

 

Kimseye görünmeden gitmem lazımdı ama nenem beni görmüştü çoktan.

 

"Nenem" dedim bana bakan neneme karşı. Yüzümden birşey anlaşılır mıydı? Suretim yanıyordu.

 

"Nasıldı ova yeşillik azalmıştır gayrı don olmaya başladı artık" dedi içli içli,

 

Bende başımı salladım.

 

"Evet nenem son demler artık"

 

Anamın arkamdan gelen sesini duydum. Koyunları kapatmış ahırdan geliyordu.

 

"Kızım sofra kuralım hayde dedi

Bende içimde ki heyecanla onayladım onu.Keşke hemen okuma fırsatım olsaydı, içime sığamıyordum

 

"Ali" dedim içimden sessizce

 

Anamla yemekleri siniye dizdik ve dışarı taşıdım siniyi. Nenem oturmuştu, anamda geldi ve sofraya oturdu.

 

"Kızım Ayten e verdin mi tülbenti" dedi

 

Anama doğru baktım. Kaşları çatıldı

 

"Unuttum ana laf arasında" diye doğruyu söyledim.

 

Anam dizine vurup

 

"Ah kızım aklın nerededir senin ayıp oldu" dedi bana bakarak.

 

"Evli barklı olmuş ne yapaca bu vakitte sonra tülbent oyasını" diyen ninem ortamı hafifte olsa dağıttı.

 

"Öyle deme ana kız beğenmiş" diye araya girdi anam. Ninem Ayten abayı pek dilli diye sevmezdi.

 

"Kaç senelik evli oya yapacağına çocuk yapsın da ona baksın" diyince anam birşey demedi.

 

Elime köy ekmeğini alıp dilimlemeye başladım. Bizim ekmek sert olurdu,

Anam ekmeği çok yoğurur idi ekmekleri herkesin önüne koyup yemekten yemeğe başladım. Başladım diyorum ama kaşığı sürmemiştim. Kimse fark etmesin diye iki, üç kaşık alıp bıraktım. Herkes yemeğini yemişti. Sofrayı kaldırmak için ayaklandım. "Ana"

 

"Ben hayli yorgunum yatsam olur mu?" derken ninem çoktan sofradan kalkmış abdest almak için dışarıya çıkıyordu.

 

"Hele daha yatsı okunmadı ama sen bilirsin yavrum yat tabi. Koyunlar seni epey yoruyor " başımı salladım.

 

Anam üstelemedi

 

Göğsümde Ali'nin mektubu koşar adımlarla tahtah merdivenlerden odama çıktım. Saçından tülbenti çıkarıp yere attım ve entarimi açıp koyu beyaz mektubu aldım elime, içim sıcacık olmuştu.

 

Sanki Ali yanıbaşımda gibi heyecanlı idim. Ellerim titremeye başladı.

Zarfın yapışkanından kurtaldım.

Zarif bir şekilde yazılmış el yazılara kaydı gözlerim.

 

Mihrimah

 

Ben gideli hayli zaman oldu bu mektubu sana yazıyorum ben kalbimde sen olduğun için iyiyim. Yüreğim de hissettiğim duyguları uzağa gelince daha derin hissetmeye başladım. Sana hasretim, bu hasret bana hem hüzün en mutluluk veriyor. Seni saracağım günler çok yakında güzelim. Eğer sen de beni yanında hissetmek istersen gökyüzüne bak, gördüğün her yıldız tanesi kadar yanında olduğumu ve ellerini sımsıkı sardığımı hisset, beni hisset. Ellerinin sıcaklığı hala avuçlarımda Mihrimah,

 

Mektubuma cevap yazarsan beni çok mutlu edersin. Mektubu Mahir'e verirsen o bana ulaştırır. Allah'a emanet ol...

 

'Ali'

 

Gözlerimden akan yaşların mektubu ıslattığı zaman içimden damlayan hasretle olduğum yerde kaldım.

 

"Ali'm

 

Hayat hep sınar idi bizi, kimi ailesiyle sınanır idi kimi beklediği sevdası ile kimi ise keşkeleriyle kısacası herşeyle sınanırdık. Hayat dediğin kısa çizgi hep bizimle vardı, ölüm bizi ayırana kadar!

 

Gözlerimden akan yaşların mektubu ıslattığı zaman içimden damlayan, hasretle kalakaldım

 

"Sevdam" diye söyledi gönlüm.

 

Onunda beni özlemiş olduğu gerçeği beni göğe uçurdu. O da beni hissediyordu. Oda beni düşünüyordu.

Bulutlanmaya başlayan gözlerimi sildim, daha fazla aksın istemiyordum. Daha fazla ağıt yakmak istemiyordum içimde ağlamak bile bazen fazlalık gibi duruyordu üstümde Ali gelecekti bana, bunu dile getirmişti. Herşey bizim için güzel olacağını umut etmek istiyordum. Mektubumu bir kaç defa okuyup özenle sandığın bir köşesine sakladım.

Elime havlu alıp dışarı doğru çıktım.

Anam ve ninem halen bıraktığım yerde oturuyor idiler, ben onların yanından geçip, dışarda olan banyoya doğru adımladım. Arkamdan anamın sesiyle onlara döndüm.

 

"Kızım nereye hani uyuyacaktın sen dedi bende anamların yanına biraz daha yaklaştım

 

"Koyunlardan geldim ana, su dökünmeyi unutmuşum yıkanıp geleyim ben"

 

-Kızım vakit ezanı geçti gayrı dedi anam sesinden yorgun olduğu aşikardı

Ben de anama tebessüm ettim, hakkı vardı geç olmuştu ama aklıma eve gelince banyo yapmak hiç aklıma gelmemişti. Aslında bu konularda çok hassas biriydim. Anam bana ocakta ılımaya geçmiş suyu getirdi.

 

"Anam siz buradasınız hemen dökünüp çıkarım" dedim anam kafasıyla onayladı

Arkamdan nenemin sesini duydum.

 

"Gelin gelin, bu zamane gençleri ne adap bilir ne adet gecenin köründe banyo edildiği nerede görülür hele" dedi.

 

Anam beni savunmaya geçti

 

"Mihrimah'ı bilmez misin ana, hayvanlardan sonra banyo eder! Hem yorgundu dedi. Gül anam dedim içimden hep arkamda dururdu, bana sesini

yükselttiği nâdirdi. Su olan güğümü kaldırıp leğene doldurdum bu gece güzel bir uyku çekecek idim. Ali iyiydi, en önemlisi buydu.

 

Aklıma gelen düşünceyle gülümsemem genişledi. Ali'ye cevap yazmak için sabırsız hissediyordum.

Loading...
0%