Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@sairsell

Gözlerime bir defa bile bakmayan adamın yanında olmak kendime yapabileceğim en büyük kötülüktü. O akşam her şeyin üstüne sine çeker gibiydi sanki.

 

O gece konağa gelen köyün hocası dini nikahımız kıymıştı. Mehir olarak bir şey kabul etmek istemedim lakin Mahir ağırlığımca altını bana uygun görmüştü. Nikahımız kıyıldığı andan itibaren yanımdan ayrılan adamın yüzünü ne zaman göreceğim belli değildi.

O gittiği vakit Şerife teyze bana elini uzatmıştı. Yaşlıydı epeyce ama belli de olmuyordu pek.

 

"Gelinliğin hayırlı olsun kızım..." dediğin de yüzünden geçen hüznü görmemek imkansız idi. Avucuma beşi bir yerde altın koydu. "Düğün edemedik" derken hayli mahçup olmuştu bana anlıyordum bakışlarından. "Bari diğerlerini eksiksiz yapalım." "Mühim değil..." derken fısıltım o kadar aciz çıkmıştı ki anlatamam.

 

Bu kapıya gelmeden önce yaşadıklarım çok ağırdı ama en ağırı Mahir'in karısı olmamdı. Her şeyi bile isteye kabul ettiğim bu yolcukla kimseye alınmaya hakkım dahi yoktu.

 

"Mühim olmaz mı hiç" dediğin de elimden tuttuğu gibi yandan duran sedire oturttu beni. Yeşil gözlerinden geçen o hüzün içime oturdu. Yaşı altmışa yakın olan bu kadın eğilen başımı kaldırdı. "Eğme başını sen benim bu vakitten sonra gelinimsin. Kimseye karşı eğme başını olur mu? Beni de bi anan olarak eyi belle" dediğin de bir şey diyemedim. "Ayten'e ne ettim ise sana da onu edecem bil..." dediğin de kulaklarıma bir ses geldi.

 

Kısa bir süre sonra gün yüzüne çıkan Zeynep ve onun kucağına aldığı Ahraz bebekti. Şerife teyze hemen ayaklandı ve torununu kızının kucağından aldı.

"Ana Ahraz seni istiyo herhal" diyerek yanımıza gelen Zeynep bakışlarını bir defa olsun benden tarafa çevirmemişti beni bu konakta istemediği belliydi. Zeynep'i severdim. Köylük yer olunca çeşme başında yahut düğünlerde beraber oynar şarkılar söyler hatta muhabbetler ederdik. Mihrimah da yanımızda olurdu. Ona hak veriyordum. Yengesi Ayten'e ayrı bir düşkündü ve onu ablası yerine koyduğunu hep söylerdi.

Lakin böyle olması ona da acı

 

Ahraz ağlamaya başladığını an ne yapacağımı şaşırdım. Şerife teyze de kucağında onu yatıştırmaya çalışıyordu. Saçları henüz yeni yeni belli oluyordu. Esmer teniyle babasına benziyordu. Dudaklarımdan bir yutkunma asıl oldu.

 

"Ne yaptıysam nafile olmadı el kadar masum susmak bilmedi kızım" diye dert yandı Şerife teyze bana "Aç desen değel. Kaç süt anası getirttim bu kapıya amma banamısın demedi... Geceleri uyumak bilmiyo kim bilir ne derdi var yavrunun" dediğinde Şerife teyzenin yanına doğru ilerledim. Ahraz'ı omzuna koydu son çare de.

 

"Ben alabilirim" derken Şerife teyze yüzüne bana döndürdü. Ahraz'ı kucağıma doğru uzattı. Ahraz ağlamaya devam ediyordu hatta gözünden bile yaş gelmişti. Kim bilir ne derdi var diye düşündüm ama onun tek derdi anası olduğuna kanaat getirdim.

 

Onun kokusunu arıyordu. Kucağıma alıp göğsüme yatırdığım da ağlaması duraksamaya başladı ve göğsüme daha çok sokuldu. Ben ne olduğunu anlamadan elleriyle ince entarimi tuttuğunda bir hıçkırık daha koptu dudaklarından. Aradığını bulamamış olacak ki yeniden bir feryad etti ama

kısa bir süre içinde yatışmaya başladı. Gözleri kapandı ve kendini huzurlu bir uykunun kollarına attı.

 

"Ana Ahraz'ı neden ona verdin" diyen Zeynep ile bakışlarımı ona çevirdim. Öfke dolu bakıyordu ki suratıma. "O onun anası olacak Zeynep bunu eyi belle" dediğin de kızını kolundan tuttuğu gibi ilerletmeye başladı.

 

"Sen ne dediğini bilmen mi ana"

 

Sesleri duyduğum da oradan uzaklaşmak istedim ama elim kadar odada nereye kaçabilirdim.

 

"Eyi bilirim eyi. Pınar gızım artık bu evin gelinidir ona bir kusur etme"

 

"Ana yapma ne olur. Ahraz'ı ona emanet etme. O henüz küçük onun..."

 

"Onun bir anaya ihtiyacı var Zeynep bunu bilmez gibi dibimde gonuşma!"

 

"Ağabeyim böle bi şeyi nasıl kabul edebilir ana aklım almıyo o garısına sevdalı bir adamdı."

 

"Yettin artık Zeynep bu evde bir daha Ayten'in konusunu açmayacan anlıyon mu?"

 

"Allah seni ıslah etsin ana"

 

Kulaklarıma dolan tüm sözler için kendimi kötü hissediyordum. Lakin kucağımda tuttuğum bebek her şeyden habersiz uykunun derinliklerindeydi. Kısa bir süre içinde kapı açıldı ve yüzünde tebessüm ile karşıma Şerife teyze çıktı. Yanımıza gelip kucağımda tuttuğum torununa bakıyordu.

 

"Gecelerce susturamadığımı sen susturdun ya gızım " dediğin yüzümden kırık bir tebessüm geçti. "Ver sen bana onu yerine koyayım" dediğin de Ahraz'ı tam ona uzatacak iken ağlayan Ahraz'ı ona veremedim. "Bak sen şuna kokunu pek sevdi herhal" sözleri utanmama sebep olmuştu.

 

O gece Ahraz'ı babaannesinin yanında ki beşiğe yatırdım. Şerife teyze de benimle beraber odadan çıktı. Köyde bulunan büyük evlerden biriydi bu konak. İki katlıydı da. Selamlığa çıktığımız da Şerife teyze beni üst katta ki odaya çıkarttı. Odanın kapısını açtı ve bizi içeriye soktu. Elinde ki kandili duvara astığı zaman odanın karartısını aydınlığa çıkarttı. Küçük bir oda idi. Odanın ortasında çift kişilik bir karyola ve onun yanında küçük bir dolap mevcuttu. Kapının sağ tarafında uzunca bir dolap vardı.

 

"Gızım beni mahzuru gör hiç hazırlığım yok." dediğin de anlayışla başımı salladım. Yatağın kenarına oturdu ve benimde oturmam için yatağa vurdu. "Gel yamacıma Pınar" dediğin de benimle konuşacakları olduğunu anladım. "Sen iki ötem değilsin benim biliyon. Senin çocukluğun benim elimde geçti."

 

"Bilirim elbet"

 

"Demem o ki Mahir kendine henüz yeni geliyo sen ona alınma emi" sımsıcak bir tebessümü dudaklarına yasladı.

 

"Şerife teyze ben her şeyi bile bile geldim." dediğim de hüzünle bana baktı.

 

O gece odanın orta yerinde gözlerimden akan yaşlarla sabahı ederken yaşadıklarım bir bir önüme döküldü. Anamın gerçek anam olmadığını öğrendim. Ağabeyimin gerçek ağabeyim olmadığını da. En acısı da ağabeyimin beni bu kapıya bıraktığı gerçeği ile sarsıldım. O kadar ağırdı ki yaşadıklarım içimde yaşadığımı birisine anlatsam bana acıyacağını biliyorum. Ben bendim ama acım da büsbütün acıydı. Kanayan yaraların hesabını kendime soracak değildim. Benim bu hayatta tek yanlışım sevdalı bir adama yüreğimi açmam idi.

Mahir benim kocam olmuştu.

 

Ben onun karısı olmuştum.

 

Biliyordum ki bu evlilik onun istediği bir sey değildi.

 

Koca bir mecburiyeti idi.

 

Peki sen dedi içim de ki o sesin sahibi sen de mecbur muydun?

 

"Hayır ben sevdalıydım. Sevda da mecburiyet olur mu hiç"

 

O gece ve diğer geceler de dahil yanıma gelmeyen adamı hiç beklemedim. Şerife teyzenin yüzü eğildi bana karşı çünkü oglunun neden gelmediğini oda biliyordu. Çünkü biliyordum ki o bana hiç bir zaman gelmeyecekti. O kadar imkansızdı ki öyle düşüncelerim dahi yoktu. Ağabeyim o günün ardından ana bildiğim kadınla gelmiş ve tüm çeyizlerimi getirmiş idi bu konağa. Yüzlerine bir defa bakıp diğerlerinde hiç bakmamıştım. Şerife teyze de her şeyin farkında olsa da sesini çıkartmıyor idi. Ana dediğim o kadının yarası içimde henüz taze iken yüzünde hiç bir pişmanlık görmemek benim ağrıma gidiyordu. Pişkin pişkin ne kadar da hayırlı bir evlilik diyerek etrafa gülücükler saçıyordu.

 

Benim içim ise kan ağlıyordu.

 

O günün ardından bir hafta geçti. Evin her şehrine hakim olmuştum şimdiden. Şerife teyze yerine ona ana demeye de başlamıştım. O geceden beri hala Mahir'in göremiyor olsam da duyduğuma göre Ali ile havlanmaya gitmiş.

 

Ahraz 

 

O bana alışmıştı. Eskiye nazaran ağlamıyordu. Sütün yanı sıra gıdalara da geçmiştim. Kucağımda uyumaya o denli alışmıştı ki onu yerine bırakınca da ağlıyordu.

 

"Güzel gelinim benim sağ ol üzerimden kocaman bir yük aldın" dediğin de yüreğimde ılık bir matem koptu. Gelinim diyordu bana ama hiç öyle hissetmiyordum. O eskiden tanıdığım Şerife teyzeydin bende eve gelen onkomşu kızı gibiydim. O gece güçlü bir fırtına çıktığın da pencereden aşağıya bakmaya başladım. Öyle sert ve öyle kuvvetliydi ki her tarafı uçuyordu. Aklıma düşen o ayrıntı ile elimi yüreğime koydum.

 

Ne kadar unuttum desem de bir an aklıma gelip her şeyi silecek o adamın kara gözleri düştü gözlerimin önüne. Unutmak bu değildi. Tam bir haftadır eve gelmeyen adamı merak ediyordum.

 

Acaba ne yapıyordu.

 

Dağlık yerde ne yapardı.

 

İçimin üşüdüğünü hissettim. Havalar eskiye nazaran soğuk olmaya başlamıştı. O sırada Ahraz'ın sesini duyduğum da koşarak alt kata indim ve Şerife ananın odasını tıklayıp içeriye girdim. O ise ayağa kalkmış Ahraz'ı pış pış ediyordu. Beni görünce gel diye işaret yaptı.

 

"Ne oldu sana" diyerek onun yanına gittiğim de Şerife teyze onu kucağıma aldım.

 

"Altı temiz sütünü de içti amma" dediğin de onun arkasını okşamaya başladım. Acaba gazı mı vardı? Bir kaç defa odanın içinde tur atarken kesik kesik seslerini duymaya başladım. Nihayet rahatlamıştı.

 

"Birden ağlamaya başladı. Korktu herhal" dediğin de küçük bebeği okumaya başladı.

 

"Ana senin için de sakıncası yoksa Ahraz bu gece benimle kalsın" dediğim de Şerife ananın yüzünde kocaman bir tebessüm oluştu. Bu dediğim onu epey mutlu etmişti.

 

"Ne sakıncası olcak gızım. Sen rahat edemen diye demedim di ben. Yoğsa senin yanında olsa daha iyi olur emi. Hem kokuna da alıştı. Senin yanında dursun. Yaşlandım ben gayrı" dediğin de başımı salladım. O gece ben odama çıkarken Şerife teyze de Ahraz'ın küçük beşiğini yanımda çıkarttı ve odama taşıdı.

 

O sabah gözlerimi araladığım vakit bana bakan küçük yeşil gözlerle donup kaldım. Ahraz saçlarıma oynuyor ve agu diye sesler çıkarıyordu. Dün gece yatağın kenarına yastıklar koyup göğsümde uyutmuştum bu kızı. Yüzümde ne zamandır etmediğim koca bir tebessüm belirdi. İçimde bir yerlerin hala yaşadığını hissetmek derin bir duyguydu. Yataktan kalkıp onu kucağıma aldığım da elleriyle oynuyordu. Gözleri gözlerime değdiğin de yüzünde kocaman bir gülümseme oldu.

 

Bu konakta mutluluk sebebim Ahraz idi. Onu evladım gibi hissediyor ve seviyordum. Onu beşiğine koyup odayı düzenledim. Kısa bir zamandan sonra onu kucağıma alıp odadan çıktığım da onu esen yelden korumak istediğim için göğsüme sımsıkı sakladım. Hemen merdivenlerden aşağıya inderken elinde tepsiyle bana tebessüm eden Şerife anayı gördüm.

 

"Uyandınız mı siz" dediğin ona tebessüm ettim.

 

"Uyandık ana geç olmadı ya" dediğim de ona ana dememi sevdiğini biliyordum. "Olmadı güzel kızım"

 

"Ben Ahraz'ın üstüne değiştiriversem"

 

"Benim odada dolapta her şeyi hemencecik vereyim bekle"

 

"Sen zahmet etme ama ben alırım hemen"

 

"Eyi eyi "

 

Şerife ananın odasına girip bu güzelin

bezini ve üzerini değiştirmeye başladım.

 

 

"Bal surat" dediğim de bana gülücükler atmaya başladığında alnına bir buse kondurdum. Gözleri yeşildi anne ve babasının aksine... Göz çevresi annesine benziyor olsa da teni aynı babası gibi esmerdi. Dudaklarımdan ağır bir yutkunma geçip gitti. Ayten abla doldu gözlerimin önüne. Siyah saçları ve simsiyah gözleri vardı. Çok güzel bir kadındı. Eğer yaşasaydı kızıyla beraber olsaydı ne ben buraya gelecektim ne de bu evdekilerin huzurunu bozacaktım. Zeynep benim olduğum ortamda hiç durmuyordu. Mahir desen eve gelmiyordu. Bu evde beni isteyen Şerife ana ve Ahraz'dan başkası değildi.

 

İçim acıyla sızladı.

 

"Ana nasıl yaparsın bunu ya. Yeğenimin o kızla yatmasını nasıl kabul eder..."

 

"Zeynep bu yaşında alacam ayağımın altına seni. O ne biçim söz yengen o senin" diyen Şerife anayla duraksadım. Yatağın üzerinde ki Ahraz'ı kucağıma aldım. Zeynep beni kati suretle kabul etmeyecekti.

 

"O kız benim yengem falan değil olamazda..." diye anasına bağıran Zeynep benim bunu duymamı ister gibiydi. "Emin ol yengem senin bu hallerine çok üzülüyordur"

 

"Ne oluyor burada sesiniz yola kadar geliyor Zeynep " diyen ses Mahir'den başkası değildi. Ne zamandır duymadığım sesine karşı duyduğum hissi geri iteledim.

 

Şu an zamanı değildi.

 

"Ne olacak ağabey, Ayten yengemi ne çabuk unuttunuz da bu kızı kabul ettiğiniz." diyen Zeynep'in sesi titriyordu. "Ben kabul edemedim sen nasıl kabul edersin ağabey " dediğin de kimseden ses soluk çıkmadı. "Ya sen ana yengemin yerine onu nasıl koyarsın "

 

"Ben kimseyi bir yere koymuyorum Zeynep " dediğin de kalbimden bir kurşun yemiş gibi oldum.

 

"Yettin artık sen Zeynep, laflarına dikkat edesin" diye bağıran Şerife anadan başkası değildi. "Pınar bu evin gelinidir bunu kafana eyi belle..."

 

Onları dinlememek adına odadan çıkarken gözlerime ilk değen karşıda duran Mahir oldu. Saçları uzanmıştı sakalları da dahil.

 

Mahir ağabey mi demeli diye düşündüm. Bakışları bir bana bir de kucağıma aldığım kızından başkasında değildi. Zeynep bana doğru uzanıp Ahraz'ı kucağına aldığında bakışlarımı ondan çektim. Ahraz ilk önce Zeynep'e dikkatle baktı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Kimseden ses çıkmaz iken Ahraz benden tarafa küçük bedenini çevirip kollarını bana uzattığın da dünyam durdu. O minicik elleri ilk defa bana uzanıyor ve onu almam için ağlıyordu. Bu garip hissin içime bıraktığı şefkat tüm dengemi alt üst etmişti.

 

İçim de kopan fırtına vardı. Şerife ananın hüznü, Zeynep'in öldürücü bakışları vardı. Mahir'e bakamadım. Baksam ne görecektik sanki. Kendimi tutamadım ve o küçük kızı kucağıma aldım. Ağlaması aniden suskunluğa devrildi.

 

Elini yanağıma yasladığın da içim ayrı bir his peyda oluverdi.

 

 

Yüzünde yeniden o tebessüm vardı.

 

Şerife anaya doğru döndüğüm de onunda bize ağlamaklı baktığını gördüğüm de içim cız etti. Mahir'i arkamda bırakıp içeriye girdim.

Bu bal suratın üşümesine gönlüm el vermedi. Onda öyle bir şey vardı ki kendimi ona çekilmiş buluyordum. Annesi değildim ama kendimi onun annesi gibi hissediyorum. O ağlayınca canım acıyor gülünce dünyalar benim oluyordu. Öyle bir histi ki kelimelerle bile ifade edilemez idi.

 

Mahir

 

Gördüğüm görüntü ile bocaladım. Tüm hayatımın en yıkıcı anı gibiydi. Hasan'ın kardeşiydi ve benim de nikahlı karım olmuştu.

 

Ne acıydı.

 

Daha düne kadar sevdiğim kadından çocuğum olacak ve mutlu olacaktık şimdi o gitmiş ve beni bu dünyada yapayalnız bırakmıştı. Dünyam başıma yıkılmış ve altında kalmıştım ben. Yaşıyordum ama buna yaşamak denmiyordu. İçki dudaklarımdan eksik olmuyordu. Onsuz nefes almak canımı acıtıyordu. Ben onunla görücü usulü değil, severek evlenmiş evimin kadını yapmıştım. Şimdi evim dediğim yıkık yerde bir başka kadın dolaşıyordu. Bu büsbütün acıydı. Kızımın bir başka kadına gülmesi ve ona ellerini açması içimde kocaman bir yara olarak kalacaktı. Hiç susmayan bebek iken şimdi etrafa gülücükler saçan bir bebek olmuştu. Yıkıldım hem de en alasından.

 

O gün geldiğim gibi çıkıp gittim evden.

 

Pınar henüz küçüktü.

 

Hasan onu bana emanet etmişti etmesine amma ben onu kardeşimden farksız görmüyordum. Küçüktü, Ayten gibi kadın değildi. Çocukluğunu bildiğim kızı nasıl karın yapabildin dedi içimden bir yer ama onu dinlemedim.

 

O gece içip eve geldiğim de karşımda anamın görmüştüm. Bakışlarında hüzün vardı. Kandili oturduğu sedirin kenarında duruyordu.

 

"Oğlum..." dediğin de gözlerinde yaş olduğunu gördüm."Bu vakte neden ayaktasın ana" dediğim de başını salladı. "Uyku tutmadı" dediğin de yanında ki sedire oturdum. Ayıp olmasa bir tütün yakacaktım.

 

"Ben kocadım artık Mahirim" dediğin de bana doğru döndü. "Babandan sonra içim göçtü gitti sandım lakin sizler vardınız" dediğin de kelimelerin nereye varacağını anlamam uzun sürmedi.

 

"Ona güçlü bir oğul verdim." dediğin de arasına yasladı. "Sırtım yere gelmez dedim sayende gelmedi de, bana kızım gibi sevecem bir kız getirdin. Sevdim, beni el üstünde tuttu hakkını yiyemem" dediğin de Ayten düştü gözlerimin önüne. Bir ona yandım bir ona öldüm. Siyah bakışlarından geçen o cilvesine taptım.

 

"Her şey Allah'tan oğul. Bir canı aldı ve bir canı ellerine verdi" Doğru diyordu anam ama kabul etmek hayli zoruma gidiyordu. O ölse bile yaşadıklarımı nasıl unutabilir nasıl yeni birisini yeniden hayatıma sokabilirdim ki.

 

"Yeniden bir yuva kurmayı dene oğlum. O kızın ne suçu var. Onu bu eve getirdiysen kocalık yapacaksın" dediğin de ayağa kalktı. "Kimseyi ziyan etme bunun vebalini hiç bir vakit veremezsin. Elinden tutup getirdiğine göğsünü gere gere kocalık yapacaksın"

 

"Ana..." sesim sertti.

 

"Beni sınama" diyerek onun karşısına dikildim. "Bu eve gelin gelecek diye diye başımın etini yedin. Şimdi al gelininle mutlu mesut yaşa benden bu kadar! "Kötü mü oldu Mahir kızını kimse susturamazken onun göğsünde sustu onu anası bil..."

 

"Yeter ana" diyerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Bebekti nerden bilecekti anayı. Son basamadığı çıktığım da Ahraz'ın sesini duydum.

 

"Agu" diyordu ya da başka bir şey. Kızımı bir defa saramayan bedenime lanet okudum. Ellerim yumruk olduğun da başka sesle duraksadım.

 

"An.."

 

"Ana mı diyeceksin yoksa sen bal surat" o kızın sesini duyduğum da öfke hissettim. Keskin bir öfke idi."Biliyor musun anan cok uzaklarda am

a seni görüyo ve hep senin yanında..."

 

"Benim de anam çok uzaklardaymış..."

 

Mahir'in ağzından ilk ve son defa yazdım. Diğer bölümler hep Pınar olacaktır.

Loading...
0%