Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4 (18)

@sairsell

O günün ardından bir ay geçmişti.

 

Mahir eve gelmiyordu. Çünkü genellikle ormanda ki kulübesinde kalıyor tarla işlerini yapıyordu. Şerife ana öyle diyordu. Lakin tam olarak öyle değildi. Çünkü konağa gelip beni görmek istemediği aşikardı. Bu durum eskisi gibi canımı acıtmıyordu.

 

Alışmıştım.

 

İnsan yaşadığı her şeye alışıyordu.

Şerife ana bana her zaman mahçup olmuş bir eda ile bakıyordu. Oda rahatsızdı.

 

Eskisi gibi hali yoktu.

 

Bu gün çamaşır günüydü. Ben de küçük sedirli odada sobanın yanında çamaşırları yıkıyordum. Ahraz ise elinde ki mandallar ile oynuyordu. Ara ara bana bakıp tebessüm ediyordu. O sırada Şerife ana gelmişti.

 

"Çok yoruluverdin kızım biraz bekleseydin Zeynepte gelir beraber yıkayıverirdiniz" dediğin de ona tebessüm ettim. "Yorulmadım ana" diyebildim. Zeynep arkadaşı Zilan a gitmişti. Zilan haftasonu evlenecekti onun çeyiz sermesine yardım ediyordu.

 

"Kızım ben Naciyegile gidiverem hem ahrazı da götürüverem de değişiklik oluversin sen de işini yapıver" elim de tuttuğum çamaşırı kenara koyup ayaklandım. Kapıya yaşlanmış kadına tebessüm ettim.

 

"Olur ana"

 

Ahrazı alıp beraber gitmişlerdi. Ben de sobanın içine biraz daha odun atıp yıkadıklarımı teline asmaya başladım. Onlar kururken en son ahrazın kıyafetlerini temiz suda yıkamaya başladım. İçerisi o kadar sıcak olmuştu ki eteğimi dizlerimin çok üzerine topladım. Saçlarımın alnıma yapışmıştı. Onları da geriye attım.

 

Dilime bir türkü yapıştı.

 

Bizim pencereler yele karşıdır

Muhabbet dediğin karşı karşıdır

 

Girebilsen şu sinemde neler var

Gülüp oynadığım ele karşıdır

 

Sabahın seheri günden ileri

Ben kimi sevmişim senden ileri

 

Ziyaret olmuşsun kurban istersin

Kurban bulamadım candan ileri

 

Gözyaşım yanağımın kenarından akıp giderken içim ezildi. Canımdan ileri sevdiğim adamı unutamadığım için kendimi kötü hissediyordum. Mahir hiç bir vakit beni sevmeyecek hatta istemeyecekti.

 

Yerimden kalkacak iken gözlerim kapıda dikilen adamı buldu hemen. Bakışlarım bakışlarına düştüğü an içimde oluşan o pıhtı beni öldürecek bir kuvvette akmaya devam ediyordu. Dudaklarım kurudu hatta sesim kesildi. Oda girmek ve girmemek arasında kaldı lakin gözleri gözlerimden hiç çekilmedi.

 

"Anam nerde" tok sesi odanın içinde yankılandığın da bir ürperti geçip gitti dudaklarımdan hemen.

 

"Naciye ablaya gitti" diye mırıldandığım da hala gitmemiş olması tuhaf hissetmeme sebep verdim. "Karnım aç" derken eliyle alnını oksadı. İlk defa benimle konuşuyor olması şaşırmama sebep olmuştu. Mahir benimle hiç konuşmazdı ki.

 

"Ben hemen hazırlarım" derken bir şey demeden arkasını dönüp odadan çıkıp gitti. Elimi kalbimin üzerine koyduğum da şiddetle attığını gördüm. Hemen leğeni elime alıp sedirli odadan çıktım.

Tüm işleri acelece bitirip mutfağa girdim.

 

Tepsiye koyduğum kahvaltılıkları itina ile dizip en sonda kavurmalı yumurtayı yaptım. İşte şimdi hazırdı. Kaynayan çay suyunu da ocaktan alıp bardağa boca ettim. Elime aldığım tepsiyle mutfaktan çıkarken Zeynep ile yüzyüze geldim. Gülen yüzü hemen soldu beni görünce tabi.

 

"Ağabeyim mi geldi motor kapının önünde" derken başımı sallamakla yetindim. "Ona mı bu hazırlık" derken kaşlarım daha da çatıldı. Tuhaf bir bakış attı hemen yüzüme. "Senin elinden yemez şimdi ver bana" derken elimde ki tepsiyi hemen aldı. İçime oturan kocaman acıyla yutkunamadım bile. Hemen merdivenlerden yukarıya çıkıp kapıyı ardımdan kapadım ve ağlamaya başladım. Bu kadarı da fazlaydı gerçekten. Bunları hak edecek ne yapmıştım ki ben.

 

Altüstü ona birşeyler hazırlamıştım. O kadar hazmedemedim ki bu muameleyi bir daha Zeynebim yüzüne bakmayacaktım. Bir daha onunla konuşmayacaktım. Bu evde istenmiyordum zaten. Ağlamam geçerken kapı hafifçe açıldı. Şerife ana ve kucağın da duran Ahraz bana bakıyorlardı. Yüzümü gören Şerife teyzenin kaşları çatıldı hemen.

 

"Kızım ne oluverdi biri bişi mı etti sana" derken ahrazı hemen yatağın üzerine koyup yanıma oturdu.

 

"Yok ana bir şey olmadı"diyip ona yalan söyledim. Kendi anamın yapmadığı analığı yapmıştı bana. Elimden tutup bana destek oldu hemen.

 

"Mahir mi geliverdi ondan mı bu halin yoksa"

 

"Hayır ana" dedim. Bu halimin baş kahramanı ondan başkası değil ya neyse.

 

"Bişi mi diyiverdi sana yoksa gönlünü mü kırıverdi" deyince başımı olumsuz anlamda salladım lakin inanmadı. Gönlüm her şeye çok kırılır olmuştu.

"Bak sen deli oğlanın ettiğine ben gösteriverem ona da görsün." " derken yanımdan kalkıp gitti hemen. Tamamen yanlış anlaşılmış olmanın hüznü kapladı hemen beni. Sonra gözlerim ahrazı buldu. Ağzında emzikle uyuyakalmıştı. Hayli yorulmuş olmalıydı. Hemen üzerini örtüp yanan ocağın yanına ilerledim. Bir iki odun icine koyarken yüksek seslerle olduğum yerde duraksadım.

 

"Bak bakıver sen deli Mahir" diyen Şerife anadan başkası değildi. Usulca kapıyı açıp dışarıya çıktım. "Sen de bana bakıver Zeynep"

 

"Yine ne oldu ana ne dellendin" dediğini duydum Zeynep'in.

 

"Bir daha benim gelinime değil ters söz göz bile devirin ne olacak görüvericeniz" derken aniden sessizlik oldu. Kendimi kötü hissettim.

 

"O mu senin kızın ben mi anlamadım zaten" diyen Zeynep oldu hemen. Hayli kızgın olduğu belliydi. "Yengemin yerine onu getirmeden önce düşünecektin kabul etmiyom etmem de ana bunu bil. Ne dedi de seni doldurdu?"

 

"Zeynep" Mahir'in sesi doldurdu hemen etrafı. Beni korumamıştı elbet. Belli ki anasına yüksekldiği için Zeynebi uyaracak idi.n

 

"Senin saygı duyup odasına bile gitmediğin kadına kardeşinin mi saygı duymasını bekliyon Mahir" derken kendimi yerin altında hissettim. Bunlar ulu orta konuşulacak laflar mıydı?! Usulca kapıyı açıp odamın içine girdin.

O gece Ahraz uyumadı. Dişleri çıktığı için epey huzursuzdu. Odama Şerife ana gelip bana yiyecek bir seyler getirmişti el mecbur kabul ettim bende. Gerçi yiyecek halim mi vardı?

 

Yedim zorla.

 

Gün ağarmaya başladığı vakit Ahrazın başından kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Tüm gece hafifte olsa ateşi çıkmıştı. Merdivenlerden inip Şerife ananın odasının önüne geldim hemen. Kapıyı çalıp içeriye girdiğim de onunda henüz uyudugunu gördüm. Gün ağarıp kalkan kadın bu günlerde hep böyle yapıyordu.

 

"Şerife ana" diye seslendim usulca uyanıp hemen bedenini kaldırdı. "Ne oldu kızım" dedi hemen.

 

"Ahraz dün gece çok huzursuzdu. Dişleri de çıktığı için diye düşünüyom lakin ateşi de çıkınca epey korktum." diyince Şerife ana hemen yataktan kalktı.

 

"Yavrucağa yazık ondan mı gece uyumadı?"

 

"Evet"

 

Birlikte odaya çıktığımız da Ahrazın hala uyuduğunu gördüm. Şerife ana yanına yaklaşıp elini alnına götürdü hemen.

"Haklısın yavrum yanıyo bu çocuk" dediğin de odadan hemen çıktı. Ben de ıslak bezi alnına götürdüm hemen. Üstünde ki ince örtüyü kaldırdım. Gözleri hafifçe aralandı lakin yine kapandı. Endişeliydim.

 

O sırada merdivenlerden sesler geldi. Mahir odaya girdi. İlk önce yüzü yüzüme değdi sonra hemen çekip yatağın üzerinde ki kızına değdi bakışları ve yanına ilerleyip hemen koca elini alnına değdirdi.

 

"Telaş ediverdim Mahir'im el kadar sabih" diye konuştu hemen Şerife ana. "Hazır olun da kasabaya sağlık ocağına gidelim"diye konuştu anasına doğru. Şerife ana başını sallayıp Ahrazın yanına gitti. Mahir odadan çıkıp gitti.

 

"Ne duruveriyon kızım Mahir'imi duyuverdin hade hazırlanıver"

 

Şerife ana Ahrazı hazırlar iken ben de Ahrazın çantasını hazırladım hemen. Sonra da kendi üstümü değiştirdim acelece üzerime önden düğmeli ince bir elbise geçirdim. O sıra da Zeynepte gelmişti. Yüzüne bir defa bakmadım lakin yeğeni için epey endişeli gözüküyordu. Ahrazı battaniyeye sarıp aşağıya indirdi hemen Zeynep.

 

Mahir bekliyordu.

 

Ben de Ahrazın çantasını Zeynep'e uzacak iken Şerife ana buna mani oldu. Elimden çantayı alıp Mahir'e verdi. Mahir arkasını dönüp motora doğru adımladı. Sonra da Zeynep'in kucağında ki Ahrazı aldı eline ve kucağıma verdi.

 

"Ana ben götürürüm yeğenimi" derken Şerife ana sertçe konuştu. "Anası da babası da burada senin haddine değil" derken sesi oldukça ketundu.

 

Mahir motoru kullanırken bizde Ahraz ile yanında ki koltukta oturuyorduk. "Sıkı tutun " demişti bana. Oysa motorda tutunacak bir şey yoktu. Ahraz gözlerini tamamen açmış ve etrafa bakınıyordu. Ateşi düşmüştü.

 

Hızla ilçede ki sağlık ocağına girdik. Mahir de önümden gidiyordu. Karşımıza Ebe kadın çıkmıştı.

 

"Siz içeriye geçin ben doktor beye haber edeyim"

 

Odanın içine geçmiştik. Ahraz elleriyle oynuyordu. Bir de ağzından salyalar akıyordu. Muhtemelen dişleri onu huzursuz ediyordu. Mahir sabit bir ifadeyde kucağım da duran kızına bakıyordu. O sırada aralık duran kapıdan içeriye genç bir adam girdi. Uzun boylu ve önce yapılıydı.

 

"Neyiniz var" derken masasına oturdu ve ellerini masanın üzerine koydu hemen.

 

"Kızım ateşlendi" diyen Mahir oldu. İlk defa kızım kelimesini onun ağzından duymam kendimi garip hissetmeme neden oldu.

 

"Sedyenin üzerine geçin lütfen. Annesi siz kızınızı kucağınıza alın ve sabit tutun" derken ben annesi değilim demeye dilim varmadı ve doktorun dediği gibi sedyeye geçerek Ahrazın üstünde ki battaniyeyi hemen kenara koydum ve onu kucağım da tuttum.

 

"Üşümüş olmalı ihtimali var mı? Ya da enfeksiyon kapma olanağı?" derken kaşlarım çatıldı.

 

"Ahrazın dişleri çıkmaya başladı salyaları da akıyor" dediğim de genç doktor dikkatlice beni dinledi ve Ahrazın ağzını elinde ki şeyle araladı lakin Ahraz ağlamaya başladı. Küçücük bebeğin ağlaması o kadar içime oturdu ki benim de gözlerim hemen doldu. O ağladı ben de acı içinde dağıldım. O sırada gözlerim az ilerde ki Mahir ile karşılaştı. Bana adlandıramadığım bir ifade ile bakıyordu. Belki de bu durumu tuhaf buluyordu. Bakışlarımızı bölen Genç doktorun sesi oldu.

 

"Hanımefendinin dediği gibi dişleri çıkmaya başladığı için damakları şişmiş durumda ben size bir ateş düşürücü yazacağım. Bunu günden üç defa düzenli kullanın bir de bir yaş aşısını biliyorsunuz değil mi?!" diye bana tane tane anlattı. Bilmiyordum çünkü daha önce çocuk mu bakmıştım. Aşıların önemini anlattı bana.

 

Sağlık ocağından çıktığımız da yeniden motora bindik. Mahir ilaçları almak için motordan indi hemen. "İstediğin bir şey var mı?" diye sormayı da ihmal etmedi.

O gün öğlene doğru evde olmuştuk. Ahrazın sütünü hazırlayıp ona verdim ve kendiliğinden uyumuştu. Şerife ana da gelmiş başında durmuştu.

 

O gün geçerken gözlerimden uyku akıyordu. Gece epey ilerlemişti. Ahraz rahatlamış olsa da ben yeniden ateşi çıkar korkusu ile uyuyamamıştım. O sıra da kapı hafifçe tıklandı.

 

Açıldı.

 

Mahir gün yüzüne çıktı hemen. Gözleri gözlerimle kesişti.

 

"Müsade var mı?" diye sordu.

 

"Buyur geç" dedim bende ve kapıdan içeriye girip kapıyı kapadı. Ahrazın beşiğinin yanında durdu. "Ateşi de yok"dediğin de görmese de başını salladım. Üzerini örtüp yatağın kenarına oturdu.

 

Şaşırmıştım.

 

Odaya gelip bir de burada oturduğu için.

Lakin anlamıştım çünkü kızı için epey endise duymuştu. "Onu da kaybetmekten korktum." derken başını bana doğru çevirdi. İçime ateşe saran kor beni yakıp geçti.

 

"O iyi" diye mırıldandım.

 

Ateşin sesi ve içeride ki loş ışıkla daha da karaydı çehresi.

 

"Sayende iyi" dediğin de bir şey demedim. Bu kelimesi bile beni darmadağın etti bilmeden. "Onun için yaptıkların benim için epey mühim" derken yutkundum. "Yorgun görüyorsun sen uyu ben başındayım kızımın" derken yüreğim yandı. Kızını kabul etmesi ve bağrına basması o kadar içime tesir etti ki. Başını çevirip yeniden kızına çevirdi.

 

Gözlerimi hafifçe araladığım vakit Şerife ana tam da üzerimi örtüyordu. Kendime geldim. O gün geçerken akşam düğün olduğu için hazırlanmak için odama çıktım. Gitmek istemiyordum lakin mecburdum.

 

"Giy kızım"

 

Şerife ananın benim için seçtiği elbiseye baktım. Kırmızı ve beyaz çiçekleri olan önden düğmeli bir elbise idi. Kısa değildi dizlerimin hemen altında bitiyordu. Bedenimi sımsıkı sarmıştı. İnce uzun boyun vardı. Buraya geldikten sonra epey kilo vermiş olduğum için belim daha da incelmişti. Kahverengi saçlarım beyaz tenimle uyum sağlıyordu saçlarım çok uzun ve oldukça gür idi. Dalgalı olduğu için epey hacimli duruyordu.

 

Üzerime bir ırka geçirip odadan çıkıp merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.

 

Ahraz ve Şerife anam da kapıda durmuş beni bekliyorlardı. Beni gören Ahraz ellerini uzatıp bana gelmek istediğin de hemen onu kucağıma aldım.

Zeynepte içeriden çıktığın da bir defa olsun ona bakmadım. Hep birlikte taş yollardan geçip karşı mahalleye geçmiştik. Etraf kararmaya başlamıştı.

Davul sesleri kulaklarımıza doldu hemen. Düğün sahipleri bizi görünce selamladı ve adet olan düğün yemeğine davet ettiler. Hep birlikte yemekler yendi. Çorbadan ahraza da veriyordum. Yemeklerimizi tamamen bitirince etraf tamamen kararmıştı. Kandiller ve fenerler etrafa aydınlık verirken gelin ve damatta takıya durdu hemen. Mahir gelip düğün sahiplerine takısını taktı hemen.

 

Sonra bir daha da göremedim. Hep birlikte oynamaya kalktılar, bizim eski mahalleden arkadaşımız Suna ile karşı karşıya geldiğimizde bana uzanıp sımsıkı sardı hemen. Suna Mihrimah ve benim arkadaşım idi. O evlenip şehire gittiği zaman pek fazla gelmemişti köye ondan görüşememiştik. Bizden iki yaş büyüktü ve hamileydi.

 

Kucağımdaki Ahrazı görünce gözleri doldu hemen. Ellerini uzatıp yanağına değdirdi. "Ayten abanın de mi?" derken başımı salladım hemen. "Aynı anası" derken gözyaşını hemen sildirdi. Duymuştu benimle Mahir'i anlamıştım hemen bakışlarından.

 

"Sen nasılsın gülüm" diye sorduğun da derin bir nefes aldım. O kadar iyi değildim ki kelimeler boğazıma battı. Sunayı görmek eskiyi hatırlatmıştı bana. Babamı annem sandığım kadını da dahi.

 

"İyiyim" diye mırıldandığım da koluma destek verdi. "Doğuma kadar anama geldim. Raşit beni bırakıp şehire döndü. İstediğin zaman gel" dediğin de derin bir nefes aldım hemen. "Gelirim gelirim" derken kızlar gelip bizi kaldırmak istedim lakin istemedim.

 

"Kızım ayıp olur gidin iki oynayın" dedi Şerife ana bize doğru. Bizde Suna ile oynamaya başladığımız da derin bir nefes aldım. Bir kaç kadın oynarken bana bakıp fısıldadığın da kaşlarım çatıldı hemen. Bunu göz göre göre yapıyorlardı. Boş verip oynamaya devam ederken kendimizden geçtik. Oynamayı etrafımda dönmeyi ne çok özlemiştim sahi.

 

O sırada bir çift gözle denk geldim. Bakışları doğrudan bana bakıyordu. Hiç tanımadığım bir adam olduğu şüpheli olsa da bir o kadar da yabancı gelmiyordu. Elini bıyığına atıp okşamaya başladığında gözlerimi acelece kaçırdım hemen. Ya biri görecek olsa hemen yanlış anlaşılırdı. Kısa bir süre sonra Suna yorulduğu için onunla beraber ayrılmıştık. O eve gitmişti ben ise Şerife anaların yanına.

 

Şerife ana beni görünce hemen tebessüm etti.

 

"Gel yavrum otur da soluklan kalkarız şimdi" demişti. Kucağında duran Ahraz çoktan uykunun kollarındaydı. Kısa zaman sonra Mahir yanımıza gelmişti ve Şerife ananın kucağında ki kızını almıştı. "Hadi ana" diyip hep beraber kalmıştık.

 

"Zeynep nerde" diyen tok sesle ona döndüm. Bakışları bendeydi. Belki de bana soruyordu. Bakışlarını çekmedi benden. "Bilmiyorum" diyip başımı aşağıya indirdim. Onunla göz göze gelmek dahi içimde bir fırtına oluşturuyordu.

 

"Ana nerde bu kızın"

 

"Ne bileyim oğlum Zilan'ın yanındaydı bir ara"

 

"Tövbe tövbe" derken oldukça sınırlıydı ses tonu.

 

"Pınar yavrum içeriye gidip bakıvercen mi sana zahmet ben baksam ayıp olur" dediğin de başımı salladım hemen. Onların yanından geçip giderken etraf dağılmaya başlamıştı çoktan. Davul çalıyor erkekler oynuyordu. Evin kapısından içeriye baktığım da düğün sahipleri ve bir kaç kız kapının önünde duruyordu.

 

"Ne bakiverdin kızım" dedi Zilan'ın kayınvalidesi.

 

"Ben pınara bakmıştım acaba içeride mi?" dediğim de kadın yorgun bir halde konuştu.

 

"Yavrucum içerde gelin ve damattan başka kimsecik yok. Biz de gidiyoruz zati" dediğin de utandım oracıkta hemen. Çekine çekine iyi geceler diyip evin yan tarafından dolandım. Düğün gecesi anne ve baba gelin ve damadı evde yanlız bırakıp yakın ahbapa giderlerdi. Evin yan tarafı epey karanlık olduğundan korktum hemen.

Az öte gidecek iken kulağıma gelen sesle duraksadım sessizce.

 

"Gülüm az sabret isteticem seni."

 

"Ağabey vermez beni sana Yavuz" diyen Zeynepten başkası değildi. Başımı uzattığım an gördüğüm şeyle kaskatı kesildim. Yavuz bizim mahallenin çocuğuydu. Hali vakti pek yoktu. Yavuz, Zeynebi duvara yaslamış ve kendini ona bastırıyordu.

 

"Zeynebim dayan az kaldı" derken kızın yüzüne doğru yaklaşmaya başladığın da arkamı döndüm lakin dönmez olaydım. Karşımda bana doğru yürüyen Mahirden başkası değildi. Ne yapacaktım şimdi? Bana doğru daha da yaklaştı.

 

"Ne işin var senin bu tenha yerde" derken kaşları çattı. "Sana diyorum." dediğin de kendime gelmiş gibi ilkildim.

 

"Benim mi?" diye sordum safça

 

"Senden başka birisi mi var burada"

 

"Yok yok" derken kendimi ele vereceğim diye çok korktum. Ya Zeynebi görecek olsaydı. Bakışlarım yan tarafa dönünce bana şokla bakan Zeynepten başkası değildi.

 

"İyi misin sen"

 

"İyiyim tabi" derken yanından geçip gidecek iken eliyle kolumu tuttu ve ona doğru döndüm. İlk defa değildi lakin sanki ilk defa bana dokunuyor gibi hissediyordum. "Hiç iyi gözükmüyorsun yoksa birisi bir şey mi etti sana" derken daha da sertleşti sesi.

"Yok etmedi sadece karanlık olduğu için korktum" derken elini kolumdan çekti ve benimle beraber yürümeye başladı. O sıra da yanımıza gelen düğünde gördüğüm bana keskin bir şekilde bana adamdan başkası değildi. Bize doğru geldi.

 

"Mahir ağabey iyi akşamlar" dediğin de bakışlarını yeniden üzerimde hissettim. "Sana da iyi akşamlar İbrahim" derken yanımızdan geçip gitti. O sırada biz tam Şerife ananın yanına geldiğimiz zaman arkamızda Zeynebin sesini duyduk.

 

"Ben geldim."

 

"Neredesin kız sen yere batacası"diyen Şerife ana oldu. Mahir sertçe kardeşine bakıyordu.

 

"Buradayım ana Zilan'ın yanındaydım işte" derken gözlerini üzerimde hissettim lakin bakmadım. Ne kadar kolay yalan söylüyordu. "Ne işin var kız bu vakitte onun yanında tövbe tövbe" derken sertçe Zeynebi ittirdi.

 

"Ayağını denk alacaksın Zeynep. Beni milletin ağzına sakın düşüreyim deme. Bir şey duyarsam gözünün yaşına bakmam" dediğin de Şerife ananın kucağında ki Ahrazı kucağıma aldım hemen. Babasının sert sesiyle gözleri aralandı. Zeynep bir şey demedi. Hep birlikte eve doğru yürürken Şerife ana Mahir'in yanına sokuldu.

 

"Şaban ağabeyi biliyosun Tüccarlardan şehirdeydilerdi daha köye yeni döndüler" dediğini duydum.

 

"Evet bilirim. İbrahim'in babasıdır. "

 

"Onun eşi Serpil yarın hayırlı bir iş için gelecegız müsait misiniz diye soruverdi oğlum."

 

"Gelsinler" derken Zeynep ağlar gibi oldu hemen. Onun bu haline içim acıdı. Sevdiği biri varken istemeye gelceklerdi ve Mahir de kabul etmişti.

 

O gece eve geldiğimiz de düzen yine aynı şekildeydi. Ahraz ve ben bize ait odada kalırken Mahir Ayten ile kaldığı odada yatacaktı her zaman olduğu gibi.

 

Alışmıştım.

 

Çünkü düzeni buydu. O düzeni bozacak değildim elbet. Geceliklerimi giydiğim sırada kapı tıklandı.

 

"Bir saniye" deyip üzerimi tamamen giydim. "Girin"

 

Gün yüzüne Zeynep çıktı hemen. O sert çehresine sinen korku vardı. "Müsait miydin" derken başımı sallamakla yetindim.

 

Geldi ve yanımda durdu.

 

"Bu gece gördüğün şey"

 

"Ben bir şey görmedim" dedim hemen. Başını salladı. "Gördüğünü biliyorum ve ağabeyime de söylemedin"

 

"Onun için mi gecenin bu saati odama geldin Zeynep. Kimseye söyleyecek değilim." derken keskin bir dille ona konuştuğum da ağzı açık kaldı. Benden böyle bir tepki bekleniyordu.

 

"Onun için değil belki aramızda yaşanan şeyleri rafa kaldırabiliriz" derken samimiyetsiz haliyle yüzümde bir tebessüm oluştu.

 

"Kaldırabilirdik evet Zeynep. Bu sabah gelseydin veyahut olaylar yaşanmadan gelseydin evet lakin şimdi böyle bir duruma şahit olduğum için bana yakın davranma gerek yok. Hiç samimi durmuyorsun. Beni sevmek zorunda değilsin saygı duyarım."

 

Duraksadı.

 

"Lakin bana saygı duymak zorundasın. Beni görmemiş gibi davran yokmuşum gibi hissettir lakin bana laf atma. Neden biliyor musun? Çünkü yaşadığım kırgınlık sana olan hissiyatımı yok ediyor ve ben seni seviyordum." derken yutkundu. "Şimdi uyumam gerek buna müsade edebilir misin?!" derken odadan çıkıp gitti. Yatağımın içine girdim hemen.

 

Tüm gün evi toparladık ve Zeynep odasından hiç çıkmamıştı. Sevdiği olduğu için bu çocuğu istemediği aşikardı. "Ne olursun ana konuş ağabeyimle benim bu işe rızam yoktur." derken ağlıyordu. Keşke hiç duymamış olsaydım çünkü içim acıdı bu haline onun. Bana dediği onca hakaret sanki silinmiş gitmişti. "Ben ne derim yavrum. Bu evin erkeği Mahirdir ne derse odur. Kabul edeceksin. Hem çocuğun neyi var evde mi kalacaksın. Hali vakti yerinde onca tarlaları var elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz" derken derin bir nefes aldım. "Ana beni yaşarken öldürmeye mi çalıyon de hele"diye isyan edip kapıyı çarptı. Şerife ana onun bu haline epey üzülmüş olacak ki o da odasına çekildi.

 

O akşam gelmişti misafirler, düğün günü bana bakan adamdan başkası değildi. Ve hala bana bakıyor olması kendimi kötü hissetmeme sebep oluyordu. Ahrazı erken uyutmus ve yakın olmak adına Şerife ananın odasına yatırmıştık.

 

"Zeynep nasılsın kızım" dedi bana doğru oğlanın anası lakin Şerife ana ona güldü hemen. "Yanlışın var Serpil o Pınar"

 

"Ah öyle mi yanlış anlamışım demek ki ismini kızımızın"

 

Mahir çocukla konuşurken bende Zeynep'in yanıma mutfağa girdiğim de onu ağlarken buldum.

 

"İyi misin"

 

"Değilim"

 

"İstemediğim biriyle evleniyorum nasıl iyi olabilirim ki "

 

"Mahir seni o adama vermez" dedim sanki ağabeyini tanımıyormuş gibi konuşuyordu. Mahir Zeynebi istemediği birisine vermezdi. Birden ağlaması kesildi.

 

"Doğru mu diyorsun"

 

"Ağabeyini tanımıyor musun Zeynep o öyle biri değil eğer olsa sevdiği kadınla evlenir miydi? derken başını salladı.

 

"Evet ağabeyim yengemi her şeye rağmen sevip aldı" derken derin bir nefes aldım. Bazı şeyler acıtsa da mecburdum dile getirmeye. Bazı doğrular vardı bunu inkâr edemezdim.

 

"Haklısın Pınar" dediğin de derin bir nefes aldı.

 

"Eğer kahveleri yapmazsak ağabeyin işte o vakit kızar" derken hemen kahveleri hazırladık ve tepsiye koyduk. Zeynep elinde tepsi ile içeriye girdi ve bende arkasından içeriye girdim hemen. Tüm servisleri yapıp odadan çıktığın da ben de Şerife ananın yanına oturdum. Tüm herkes bana bakıyor olması da neyin nesiydi.

 

"Pekte güzelsin" dedi karşı taraftan Serpil denilen kadın bana hitaben. Mahir boğazını temizledi o an. Bakışlarını kısa bir an üstümde hissettim lakin çekildi sonra.

 

"Bilirsin bunlar nasip kısmet işleridir lakin Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızımızı oğlum ibrahime istiyorum." derken İbrahim tebessüm dolu bir yüzle hala bana bakıyor olması canımı sıkmıştı artık. Ne rahat bir adamdı yahu bu herif.

 

"İlk önce kardeşime sormam lazım eğer uygun görürse"

 

"Hanım kızım ne diyorsun ben seni çok beğeniverdim gel benim gelinim oluver" derken bana olan bakışları ve bana doğru konuşması ile duraksadım. "Şaşırdın tabi" derken şaşkına uğramıştım elbette.

 

Beni mi istiyorlardı hem de Mahir den

 

Yani kocamdan!

 

"Sen ne diyorsun kadın" diye yükseldi birden Mahir Şerife hanımda Mahir'in yanına doğru gitti ve oğlunu tuttu. "O kadın benim karımdır" derken İbrahim denen çocuk ayaklandı hemen.

 

"Bu nasıl olur Mahir ağabey"

 

"Kusura bakmayasın oğlum Mahir'in kardeşi dedikleri için geldim yoksa gelir mıydım hiç" dedi oğlanın babası.

 

"Diğeri Ayten değil miydi?!" diye konuştu Serpil denilen kadın. Başımı Mahir'e çevirdiğim de zor bela duruyordu. "Defol git evimden hemen" diye kükledi Mahir hemen. "Ben o kadar geniş miyim lan" diye arkalarından bağırır iken ben de odadan çıkıp Şerife ananın odasına Ahrazın yanına girdim. Dış kapı kapanınca insanların gittiğini anladım.

 

"İnsanların ne suçu var oğlum ne biliversinler yeniden evlendiğini senin düğün mü ettik ulu orta" diyen Şerife ananın sesi odaya doldu hemen. "O kızı aldık ve karım oldu. Ben bu kadar geniş miyim? Ulan" diye bağırdı yeniden. "Zeynep gidiver odana hemen" diye bağırdı Şerife ana. Camdan görüyordum Mahir'in halini cebinden çıkarttığı tütünü dudaklarına götürdü.

 

"Karın mı yaptın da karımdır diyorsun sen Mahir" diye konuştu Şerife ana yerin altına girmek istedim o an.

 

"Ne diyon ana"

 

"Ben senin ananım istediğimi derim deli oğlan. O kızın ne kabahati var kendi kanından olmayan bebeğe analık ediveriyor başında sabahlayıveriyo. Kendi çocuğu olsa fena mı olur Mahir hemen dellenme dediklerim hep doğru. Sen onun kocasın bunları yapmak zorundasın " derken Mahir hiçbir şey söylememesi tüm dengemi sarstı. "Hala Ayten'in odasında uyuyaveriyorsun yavrum bu yaptığın reva mı sana. Hem senin gibi bir erkek evlat olsa fena mı olur Mahir soyumuzu devam ettirmeyecen mi"

 

Mahir bir şey demiyordu lakin içine tütünü çekiyor dumanı dışarıya salıyordu.

 

"Dediklerimi eyi düşün. Pınarın ne kadar isteyeni vardı daha önceden bilmez gibi konuşma. Ya yolda kıza..."

 

"Sus ana"

 

"Konuşturma beni o vakit Mahir'im. Millet hala Ayten'i unutamadı diye sağda solda konuşup duruveriyo. Ya birisi bir gün pınarın önünü kesse" Mahir bir hışım evden çıkıp gittiğin de derin bir nefes aldım. Şerife ana haklıydı.

 

İçeriye girip bana baktı.

 

"Güzel kızım sen bu gece olanlar için üzülme emi"

 

"Yok ana" dedim.

 

"Hade yatmaya gidiver ben torunumla yativericem bu gece" derken derin bir nefes aldı. El mecbur odadan çıktım ve merdivenleri bitirip odama girdim. Soba soğumuştu yakmak gelmedi içimden. Zaten Ahraz da yoktu gece. Üzerimi değiştirmeden doğruca yorganın altına girdim. Soğuk beni meftun ederken gözlerim hafifçe kapanmaya başladı. Yorgundum.

 

Hem bedenim yorgundu hem de ruhum yorgundu.

 

O gece kapı açıldığın da tam dalmamış olduğum için başımı kaldırıp kimin geldiğine baktım. Gelen Mahirdi.

O beni kabul etmese de karısıydım biliyordum. Usulca geldi ve yatağın kenarına oturdu.

 

"Benim karımsın artık" diye girdiğinde lafa derin bir nefeste aldı. Oda benim kocamdı. "İstersen eğer sana dokunmam" diye girdi lafa lakin içim tuhaftı ağlayamadım. Şu yaşıma kadar ne hayalim varsa ona dahildi. Şu yaşıma kadar gördüğüm veyahut yanında durduğum tek erkekte dahil kendisiydi. "Bu evliliğin gerçek olmasını istiyor musun?" diye sorduğun da bedenini kaldırıp bana döndürdü.

 

"İstiyorum" diyebildim.

 

Hep istedim. İlkim olmanı tek senin olmayı hiç istemediğim kadar istedim.

"Unutmadım Pınar, yine de beni alır mıydın koynuna" derken yarama tuz bastı o an. Unutmasını beklemiyordum lakin diline vurması acı vermişti bana.

"Buna mecbur bırakıldık biz ikimizde yaralıyız sadece" diye kandırdım kendimi de onu da. Bana mecbur kalsa da ben esas ona mecburdum. O benim kara sevdamdı. Ayağa kalktı ve ayağa kalktım onunla beraber. İkimizde yatağın diğer uçlarından yan yana geldiğimiz de başım onun göğsüne anca geliyordu. Gözleri gözlerime bakınca bile ağlayasım çıkarken onunla beraber nasıl olabilirdim ki. Aşkım o denli taşıyordu ki damarlarımdan kelimelerle dahi ifade edemezdim.

 

Elim göğsüne gittiğin de ilkildi aniden.

 

"Yüreğinde başkası olduğunu biliyorum. Sorun değil" derken kendime çektirdiğin eziyette beni öldürebilirdi şüphesiz. Ellerim elbisemin düğmelerine gitti ve çözmeye başladım. O karşımda duruyordu. Göbeğime kadar açıldığında oda gömleğini çözmeye başladı. Bu işkenceydi onun için lakin benim için bambaşka bir şeydi. Sevdiğim adamdı bir defa karşımda ki kelimelerle dahi ifade edemesem de ben onu çoktan yüreğime kabul etmiştim. Gömleği tamamen çıktı üzerinden çıplak teni doldu gözlerimin önüne. Bir başkasının olan şimdi karşıma geçmiş bana bakıyordu. Ellerini omuzlarıma koydu ve çözdüğüm elbiseyi sıyırdığında kalçalarımın üzerinden hemen düştü.

 

Bezden olma sütyen içimi göstermiyordu. Onu çıkarmadı. Beni elimden tutup yatağa doğru götürdü. Oturdum ve yanıma oturdu. Ellerim titriyordu bunu anlar mıydı?!

 

"Korkma"dediğin de elini yanağımda hissettim. Hafifçe okşadığın da gözlerim kapandı. O kadar hayal ettim ki o kadar gerçekten hissettim ki. Gözlerim anında yaşardı.

 

Ben senden hiç korkmadım ki

 

Bana doğru uzandığın da beni öpecek sandım sadece yanıldım.

 

Öpmedi.

 

Saçımı kulağımın arkasına itti. Dudaklarını çıplak omuzumda hissettiğim de elleriyle beni belimden tuttu ve yatağa yatırdı. Üzerime eğildi. Güçlüydü. Sanki güçsüzdüm altında ezildim sandım lakin beni ezmedi. Karnım olayın heyecanı ile kasıldığın da elleri bunu anlamış gibi düz karnımda gezindi. Sonra sütyenimin kopça sının açtığını hissettiğim de bana yaklaştı ve kokusu doldu burnuma. Derin bir nefes aldığım da bedenini bedenime dayadı ve sert göğsü canımı yakacak hiddette sarsıldı.

 

"Durmamı istersen durabilirim" derken nefesi yüzüme çarptı. Başımı olumsuz anlamda salladım hemen. Üstümden kalktı aniden ve pantolonunu çıkartmaya başladı. Gözlerimi ondan kaçırdım ve ellerimle göğüslerimi kapadım. Mahir her anlamda büyük bir adamdı. Yeniden üzerime eğilirken iken elleri kilodumu aşağıya kaydırdığında tüm utancım yüzüme ateş bastırdı.

 

Tüm bacaklarımı okşayan eli bunu aheste aheste yaparken içimde adlandıramadığım bir şey gezindi. Sanki karnım kasılıyor ve içimde tuhaf ama gıcıklayıcı bir sızı hissediyordum. Ellerim güçlü kollarını sımsıkı tutarken sert bir şeyi karnımın hemen üzerinde hissettim ve korkmaya başladım. Anladığım şey olduğunu biliyordum lakin o an dünya durmuştu. Dudaklarını çıplak göğüslerim de hissederken dudaklarımı birbirine bastırdım hemen. Sert ve vahşi bir hale geldi hemen çünkü aldığı nefeslerden belliydi. Yakıcı bir o kadar da kahır ediciydi. içimde bir şeyler olurken ellerim istemsiz bir şekilde saçlarına asıldı.

 

Bu onu daha da vahşi yaparken dudakları bu sefer de karnımda duraksadı. Ellerim onun saçlarını daha çok kavrarken birden yüzünü bana doğru kaldırdı ve göz göze geldim onunla. Bakışlarına düşen Ateş beni kabir edecek gibiydi. Elleri o an kadınlığım da hissettiğim de gözleri gözlerimden kayar gibi oldu ama toparladı kendini hemen. Bakışlarımı ondan çektim ve havaya diktim. Üzerimde doğruldu ve dizlerimi kırdı hemen. Karanlıkta bir şey göremiyor olsa da varlığını kasıklarım da hissediyor olmak yutkunmama sebebiyet verdi. Bir şeyleri yaşıyor ve onu hissediyor olmak beni kavurdu.

 

O başkası ile yaşamıştı lakin ben bir onunla yaşıyordum. Kabul etmese de o benim kocamdı. Kadınlığım da hissettiğim baskı ile başımı ona çevirdim. Kendini bana bastırıyor lakin bir türlü başarılı olamıyordu.

 

"Canın yanabilir" dediğin de bunu fiziksel anlamda söylemişti lakin ben içsel iyi değildim. Sonra parmağını devreye soktu ve usulca ittirdiğin de dudaklarımdan istemsizce bir nida koptu. "Çok küçüksün parmağımı bile alamıyorsun daha" dediğin de yutkundum ve kendimi parmağına doğru ittirdim. Usulca içime giren parmağı ile dudaklarımdan acı koptu yeniden.

 

İlkti ve acıydı.

 

İçimden bir şey kopup gidiyordu sanki. İçime tamamen giren parmağını ileri geri yaptırdığın da derin derin aldığı soluklar alnında birer ter damlacıkları oluşturdu. Bende inliyordum lakin bu sefer içimden parmağını çıkarıp kendini sabitledi ve elini kasıklarıma koydu ittirdi.

 

Hissettiğim bastı tüm etini acıtan sertliğini almak o denli zordu ki gözyaşım yanağımdan akıp giderken ucu girmişti nihayet ve kendini tamamen bana ittirdiğin de acım tüm odaya yayıldı sanki.

 

"Nefes al geçecek" dediğin de dediğini yaptım derin bir nefes aldım. Ve içimi saran o şey hareket etmeye başladığında ayaklarıma kadar inen acı tüm bedenimi uyusturdu sanki. Onun olmuştum. Onunla bir olmuştum ve tamamen ona ait oldum o gecenin kuytusunda. İçimde ki varlığına alıştım lakin bana büyük gelen bedeni ve içimde ki varlığına henüz alışamadım.

 

"Çok darsın hareket dahi edemiyorum" diye fısıldadı. İyi miydi yoksa kötü müydü dediğini hiç anlamadım lakin kendimi ona biraz daha bastırır iken kendini bana daha da derin sapladı. O vakit içimden bir volkon koptu sandım. Tüm bedenimi sardı ateş ve beni yok edeceğini bile bile kendimi ona bastırır iken buldum.

 

Kaçıncı darbesiydi içime savurduğu bilmiyorum lakin tükenmiş olmam an meselesi idi. Beni kucağına almıştı çocuk gibi tüm bedenimi emiyordu. Alışık değildim ve vücudum şimdiden ağırmaya başlamıştı.

 

Lakin yine de onunlaydım o bile yeterdi.

 

 

 

O an bir şey oldu dudaklarımı dudaklarına kondurdum ve o an oda bende duraksadım. Sanki zaman durdu ve kalp seslerim odada yankılandı. Çekmedi lakin harekette ettirmedi. Bu yaptığım şeyin yanlış olduğu anlamına geliyordu ve çektim. Kara gozleri gözlerime düştü ve bu sefer dudaklarıma konan onun dudakları oldu. İçime girmesi yetmiyormuş gibi dudaklarıma konan dudaklarla bile canımı acıtıyordu.

Kendimi ondan çekecek iken bile müsade etmedi ve son defa kendini içime bıraktı. Kendimizi birbirimizden çektik ve içimden çıkarken yeniden canım yandı. Bir şey de

medi ve bir şey demedi üstüme çarşaf aldım ve yatağa kıvrıldım. Oda üstünü giyiyordu.

 

Şimdi iki yabancıya dönmüştüm onunla.

 

 

 

Loading...
0%