@samankizi
|
Asya gözlerini açtığında, kütüphanenin ağır ahşap kokusu hala buradaydı, fakat her şey farklıydı. Etraftaki raflar eskimiş, tozla kaplanmıştı. Mert’i göremiyordu. Sessizlik odayı tamamen sarmıştı. Kalbi deli gibi atarken, aceleyle ayağa kalktı ve etrafına bakındı. Bir süre sonra kütüphanenin dışından gelen uğultular kulağına çalındı. Hızla kapıya yöneldi, ancak gördüğü manzara karşısında nefesi kesildi.
Dışarıda, modern dünyanın izleri yok olmuş gibiydi. Sokaklarda modern araçlar değil, at arabaları ilerliyordu. İnsanlar ellerinde gazete yerine deri kaplı kitaplarla dolaşıyor, kılık kıyafetleri geçmişin tozlu sayfalarından fırlamış gibiydi. Üzerindeki kıyafetlere baktı; kendi giysileriyle buradaki insanların kıyafetleri arasındaki fark çok belirgindi.
Birden, kütüphanenin kapısından içeri biri daldı. Mert, yüzü solgun, nefes nefeseydi. “Asya!” diye bağırdı, gözleri panik doluydu. “Yanlış bir zamana geldik. Burası 1940 değil!”
Asya, çaresizce Mert’e baktı. "Peki ya nereye geldik? Ne oldu?" diye sordu, sesi titreyerek.
Mert, etrafına bakıp derin bir nefes aldı. “Cumhuriyetin ilk yıllarına. Muhtemelen 1923 civarındayız. Cihaz kontrolden çıktı ve bizi çok daha geriye attı.”
Asya, Mert’in söylediklerini hazmetmeye çalışırken bir anda kapının önünde durup onları izleyen bir grup insan fark etti. Onlar modern kıyafetleri fazla dikkat çekiyordu.
Asya'nın gözleri kapının önünde duran insanlara takıldı. Hepsi dikkatle ve şaşkınlıkla onları süzüyordu. Üzerlerindeki kıyafetler, şapkalar ve eski püskü paltolar, tam olarak Mert'in söylediği gibi, Cumhuriyetin ilk yıllarına ait gibiydi. Modern kıyafetleriyle bu insan kalabalığının arasında oldukça dikkat çekiyorlardı.
“Bir şey yapmalıyız,” dedi Asya, alçak bir sesle. “Bu insanların ilgisini daha fazla çekersek başımız belaya girebilir. Zamanın dışında olduğumuzu fark ederlerse ne yapacaklarını kestiremeyiz.”
Mert, hızlıca bir çözüm düşünmeye çalışarak etrafına bakındı. "Haklısın. Ama önce buradan çıkmalıyız. Bu zamana nasıl geldiğimizi anlamadan, geri dönmek imkansız olacak."
Asya başını salladı. Gözleri tekrar kütüphanenin içindeki eski raflara kaydı. O an bir fikir belirdi zihninde. "Belki de burada bir şeyler bulabiliriz. Dönemle ilgili bilgi veya bir çıkış yolu... Bu kütüphane hala duruyorsa, bir zamanlar dedem de burada araştırma yapmış olabilir."
Mert tereddütle Asya'ya baktı. "Bu iş biraz riskli. Burası bizim bildiğimiz kütüphane değil. Tarihi değiştirebiliriz. En ufak bir hata her şeyi mahveder."
Asya, Mert'in kaygılı sesini duymuyormuş gibi, kararlılıkla raflar arasında gezinmeye başladı. Tozlu ciltler, sararmış sayfalar... Tüm kitaplar bir başka sırrı saklıyor gibiydi. Fakat içlerinden bir tanesi, dikkatini çekti. Diğerlerine göre daha az yıpranmış ve üzeri işlemelerle dolu bir kitap.
"Asya, bu iyi bir fikir mi?" diye sordu Mert, geride durarak onun ne yapacağına dair endişeli bir bakışla. Ancak Asya, aldırmadan kitabı eline aldı. Üzerindeki tozu silkeleyerek kapağını açtı. İçeride, dedesiyle ilgili notlar ve tarihî belgeler bulmayı umuyordu.
Tam o sırada, kütüphanenin kapısı tekrar açıldı ve Seda içeri girdi. Yüzü endişeli görünüyordu; Asya ve Mert’in nerede olduğunu bulmak için telaşla kütüphaneyi aramış olmalıydı. “Neredesiniz? Uzun süredir yoktunuz!” dedi, nefes nefese kalmış bir şekilde.
Asya, Seda'nın girişine gülümseyerek döndü. “Seda! Bir yere gittiğimizi sanmıyorum, biz burada sıkışıp kaldık. Yanlış bir zamana geldik.”
Seda’nın gözleri büyüdü. “Nasıl yani? Ne demek istiyorsunuz? Yanlış bir zaman mı? Bir şey mi oldu?”
Mert, Seda’ya yönelerek durumu açıklamaya başladı. “Cihaz arızalandı. Şimdi Cumhuriyetin ilk yıllarındayız. Bu çok ciddi bir durum. Geri dönmek için buradaki bilgileri bulmamız gerekiyor.”
Seda, biraz daha sakinleşti. “Anladım. O halde buradan bir çıkış yolu bulmalıyız. Ama ne yapmalıyız? Kimse buraya dönmemiz gerektiğini bilmez.”
Asya, Seda’nın söylediklerini dikkate alarak kitabı dikkatle incelemeye devam etti. “Bu kitapta belki de tarihî olaylar ya da dönemin insanları hakkında bilgiler bulabiliriz. Dedesinin notları… Onunla ilgili bir şeyler… Belki de bu kitap, bizi doğru yola yönlendirebilir.”
Mert ve Seda, Asya’nın yanında durarak kitabın sayfalarına göz attılar. Birkaç sayfa çevirdikten sonra, Asya’nın parmağı bir dizi eski haritaya takıldı. Haritanın üzerinde işaretlenmiş birkaç yer vardı. “Bunlar, o dönemde önemli olan yerler gibi görünüyor. Belki de bu yerlerden birine gitmeliyiz. Orada daha fazla bilgi bulabiliriz.”
Seda, haritayı dikkatle inceledi. “Ama gitmemiz gereken yerler tehlikeli olabilir. Bizim zamanımızdan değil, bu insanlar belki de bizim gibi düşünmüyorlar. Bizi nasıl karşılayacaklarını bilemeyiz.”
Mert, Seda’nın sözlerine katıldı. “Evet, bu oldukça riskli. Ama başka bir seçeneğimiz yok. Eğer geçmişte kalırsak, geri dönmemiz imkansız olabilir. Belki de bu yolculuk, dedeni bulmanın ve geçmişi anlamanın anahtarıdır.”
Asya, iki arkadaşına baktı. Onların kararlılığı, içindeki korkuları bir nebze olsun hafifletmişti. “Tamam,” dedi, sesi biraz daha güçlü çıkıyordu. “Önce bu haritanın nerede olduğunu anlamalıyız. Dönem hakkında daha fazla bilgi toplarsak, belki dedemi bulmanın bir yolunu da keşfedebiliriz.”
Dışarıdaki kalabalık gözlerden kaçmak için hızlıca hareket ettiler. Kütüphanenin arka kapısından çıkmayı planlıyorlardı. Asya, Mert ve Seda yan yana yürürken, akıllarındaki tek düşünce, geçmişin karmaşasında kaybolmadan, güvenli bir şekilde bilgiye ulaşmak ve geri dönmekti.
Yavaşça kütüphaneden uzaklaşırken, her adımda belirsizliğin ağırlığını hissediyorlardı. Geçmişe yaptıkları bu yolculuk, sadece dedeleriyle yüzleşmek değil, aynı zamanda kendi kimlikleriyle de hesaplaşmak anlamına geliyordu. Asya, bir yandan heyecanlanırken, diğer yandan zamanın onlara neler getireceğinden korkuyordu. Ama artık geri dönmek istemiyordu; geride bıraktığı her şey, burada bulacakları sırların yanında önemsiz kalıyordu.
Dışarı çıktıklarında, sokaklar o dönemin hayat dolu atmosferiyle doluydu. İnsanlar bir şeyler tartışıyor, sokak satıcıları ürünlerini sesli bir şekilde pazarlıyordu. “Şimdi nereye?” diye sordu Seda, etrafa göz atarak.
Asya haritadaki işaretli yerlere işaret etti. “Buradan en yakın olanı bulmalıyız. İlk olarak, bu yerlerin ne anlama geldiğini anlamalıyız.”
Mert, Asya’ya güvenle baktı. “Hadi o zaman. Bu macera başlıyor.”
Asya, içindeki cesareti hissederek, arkadaşlarıyla birlikte bilinmezliklere doğru adım attı. Geçmişin sırları onları bekliyordu ve artık geri dönmek yoktu.
|
0% |