Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Giriş

@samankizi

 

Giriş:

 

Asya Yılmaz, kütüphanenin tozlu rafları arasında elinde eski bir kitabı sıkıca tutuyordu. Parmaklarının arasından kayan sayfalar, yüzyılların ağırlığını taşıyor, tarihin derinliklerinden gelen fısıldamaları taşıyordu. İçindeki bir his, o kitabın hayatını tamamen değiştireceğini söylüyordu. Zihni kaybettikleriyle meşguldü. Özellikle de çocukken kaybettiği dedesi… Hiç tanımadığı ama hikayeleriyle büyüdüğü adam, içindeki en büyük boşluğu oluşturuyordu. Gözlerini kapattığında, dedesinin eski bir fotoğraftaki gülüşü zihninde canlanır; bu hayal bile içini burkuyordu. Onun sesini bir daha duyamamak, her gün daha fazla hissedilen bir yalnızlık haline dönüşmüştü.

 

Dedenin anlattığı o eski hikayeler, Asya’nın iç dünyasında yankılanıyor, hayatında var olan eksiklikleri derinleştiriyordu. Dedesiyle geçirdiği o hayali günler, ona geçmişin ne denli değerli olduğunu öğretmişti. Dede, her bir kelimesiyle ona cesaret vermiş, kaybettiği geçmişi yeniden keşfetme arzusunu alevlendirmişti. Kütüphanedeki raflar arasında kaybolmuşken bile, dedesinin sesi kulaklarında yankılanıyor gibiydi: "Geçmiş, evlat. Onu anlamak, geleceği şekillendirmek için şart."

 

Tam o sırada, tanıdık bir ses ona seslendi: "Asya?"

 

Mert Arslan, elinde küçük, metalik bir cihazla kütüphanenin kapısında belirdi. Onun gülümsemesi bile teknolojiyle doluydu; geleceğe dair umutlarla parlayan gözleri, Asya’nın içindeki karamsarlığı aydınlatmaya çalışıyordu. Ama Asya’nın aksine, geçmiş onun için sadece bir veri kümesinden ibaretti. Mert ona döndüğünde, gözlerindeki heyecanı gördü; bir şey bulmuş olmalıydı. Zaman makineleri üzerinde çalışan Mert, bu sefer gerçekten başarmış gibi görünüyordu. O cihaz, Asya’nın en derin arzularına dokunabilirdi: Geçmişe dönüp o boşluğu doldurmak.

 

Asya’nın kalbi hızla atmaya başladı; ne söyleyeceğini bilemedi. "Gerçekten mi?" diye fısıldadı, sesinin titrediğini fark etmeden.

 

Mert ona yaklaşıp cihazı gösterdi. "Evet, Asya. Artık mümkün. Tarihe dokunmak, geçmişe adım atmak... Sadece bir deneme kaldı."

 

Asya’nın zihninde bir fırtına kopmuştu. O an geçmişe gitme düşüncesi, ona sadece tarihi olayları değiştirme fırsatı değil, aynı zamanda dedesiyle son bir kez konuşabilme umudu veriyordu. İçindeki umut, geçmişle olan bağlantısını güçlendirmek istiyordu. "Ya başarılı olamazsak? Ya hiçbir şey değişmezse?" diye sordu, içindeki korku gün yüzüne çıkmıştı.

 

Mert’in bakışları ciddileşti. "Bu risk her zaman var. Ama ya başarabilirsek? Ya sadece bir tarih sayfasını değil, kendi hikayeni de yeniden yazabilirsen?"

 

Asya, derin bir nefes aldı. Kütüphanenin ağır havası, omuzlarına çöküyordu. Geçmişe dönmek, sadece bir macera olmayacaktı. Bu, onun için bir hesaplaşma, belki de kapanış olacaktı. Şimdi karar vermek zorundaydı: Bir kez daha bilinmeyene adım atacak mıydı? Hayatının belki de en büyük kararını vermek üzereyken, içindeki endişeler ve umutlar çarpışıyordu.

 

Tam bu sırada, Seda Erdem, sessizce rafların arasından onları izliyordu. O, işin duygusal tarafında değildi; o sadece gerçeğin peşindeydi. Gerçek neydi? Tarihin yazılmamış sayfaları. Ama bir gazeteci olarak, bu ikilinin planlarının sadece bilimsel bir deneme olmadığını hissedebiliyordu. Seda, olayları soğukkanlılıkla izlerken bile, içindeki bir parça bu yolculuğun sonuçlarını düşünmekten kendini alamıyordu. Tarihe müdahale etmek… Bu, sadece bir haber başlığı değil, aynı zamanda her şeyin temelden değişmesi anlamına gelebilirdi. Bu düşünce, onun kalbinde derin bir kaygı yaratıyordu.

 

Asya’nın ve Mert’in geleceği, geçmişle bağlantılarıyla şekillenecekti. Üçü de farklı duygusal yüklerle yüklüydü; ama yolları kesiştiğinde bu karışık duygular, onları büyük bir maceraya sürükleyecekti. Asya, kaybettiklerinin peşindeydi, Mert ise hayalinin peşinden koşuyordu; Seda ise gerçekleri aramakla meşguldü. Fakat her biri, geçmişin izlerini taşımakta ve bu izlerin kendilerine ne tür bir yolculuk sunacağını merak etmekteydi.

 

Asya, Mert’e dönerek, "Gerçekten denemeli miyiz?" diye sordu. Gözlerindeki kararlılık, içindeki korkuyu bastırmaya çalışıyordu.

 

Mert, ona umutla baktı. "Evet. Eğer geçmişi anlama fırsatımız olursa, belki de geleceği değiştirebiliriz. Hem senin, hem de benim için bu bir şans."

 

O an, Seda da yanlarına yaklaştı. "Gelecek, geçmişten beslenir. Ama ne olursa olsun, bunu yaparken dikkatli olmalıyız. Her müdahale, beklenmedik sonuçlar doğurabilir."

 

Asya, Seda’nın ciddiyetini anladı. Zaman yolculuğunun risklerini gözeterek, içsel bir karar vermek zorundaydı. "Eğer geçmişi değiştirebilirsek, her şey daha iyi olur mu?" diye sordu, kendi umudunu sorgulayarak.

 

Seda, iç çekerek yanıtladı. "Geçmişi değiştirmek, her zaman iyi sonuçlar doğurmayabilir. Kimi zaman kayıplar, hayatın akışında bir denge oluşturur."

 

Asya, bu sözleri düşünerek içsel bir çatışma yaşamaya başladı. "Ama kayıplarımı geri almak istiyorum. Dedemi bir daha görebilmek, bana belki de huzur getirecek."

 

Mert, ona cesaret vermek için elini omzuna koydu. "Hadi, birlikte yapalım. Eğer başarabilirsek, bu sadece senin hikayen değil, bizim hikayemiz olacak."

 

Üçü de, bilinmeyene doğru adım atma kararı alarak zaman yolculuğu maceralarına başlamaya hazırdı. Geçmişin derinliklerinde kaybolmuş hikayeleri bulmak için yola çıkacaklardı. Ama bu yolculuk, onları beklenmedik gerçeklerle yüzleştirecekti.

 

 

 

 

 

Loading...
0%