Kavuşmaların kokusu vardır duymadığımız sesi, göremediğimiz varlığı. öyle ki en güzel Kavuşmalar hep seninle olanlar...
-Samiirex-
****
-Doğu Kılıç Aslan'dan -
" Kızım bizim topumuz o bıraksana istemiyoruz seni, oynama bizimle. " gülce'nin cılız bedeni çocuğun ittirmesi ile yerle buluştu. " Ben ne yaptım ki size? Sadece oyun oynamak istiyorum." Doğu gelince size gösterir gününüzü dedi içinden. Dizi düşmenin şiddetiyle sürtülmüş ve kanıyordu. " Annesi olmayanları biz aramızda istemiyoruz. Hergün birimizin annesi bize poğaça börek yapıyor oynarken yememiz için ama senin annen yok git burdan oyunumuzu bozma" Gülce sokağın başından ağlayarak eve koştu. Kendi bahçelerine girerken yan evin bahçesine baktı, doğu daha gelmemişti memleketten. Annesinin yokluğunda bir o vardı yanında, sevgisiz babasının zulmünden onu çekip kurtaran prensi gibi görüyordu doğusunu. Babası dizindeki yarayı görürse başını belaya soktuğu için ayrıca kızardı, babasına fark ettirmeden yan bahçeye doğuların bahçesine geçti. Bahçedeki salıncağa oturarak cebinden çıkardığı mendilini yaraya bastırdı. Canı çok acımıştı ama bu his doğunun yokluğu kadar kötü değildi, katlanılır tahammül edilir boyuttaydı. Minicik bedeni adını koyamasa da bir doğuya böyle bağlı, bir doğuya böyle muhtaçtı. " Gülce, ne oldu dizine ? " karşısında elinde çomak şekeri ile duran doğuyu gören gülce şaşkınca ona baktı. Sonra yarasına aldırış etmeden sardı kollarını doğuya. " Nerde kaldın doğu, sen yokken kimse benimle oynamadı. Canım çok sıkıldı." Doğu elindeki şekeri annesine verdi, kaç yaşında olursa olsun söz konusu gülce ve onun sıkılan canı ise konu herzaman ciddidir. " Ne olmuş güzel kızımın dizine? Geç gülcem içeriye saralım orayı öyle olmaz mikrop kapar yoksa. " Gülcenin gözünden bir bir firar etmeye başladı yaşlar. Bu evde tek doğu değil Annesi yeşim teyze de onu çok seviyor ve değer veriyordu. Hatta her sabah üşenmeden saçlarını tarıyor ve şekil veriyordu. Oturdukları koltukta doğu huzursuzca kımıldadı. Yara çok değildi ama o yokken gülcenin canını yakmışlardı. Zaten o olsa buna asla izin vermezdi. Gülcenin koruyucusu, kurtarıcısı olmuştu.
" Nasıl oldu bu?" gülce yeşim teyzesinin dizine bastırdığı pamuk ile yüzünü buruşturdu. Yüzündeki acı ifadenin aynısı doğunun yüzünde de oluştu. Benzer acılar iki çocuğunda bedeninde vücut buldu. " Senin annnen yok oynayamazsın bizimle dediler. Ama benim annem var ki geliyor görüyorum seviyor beni." Belki de yılda 2 kez anca görüyordu annesini küçük gülce ama kalbini dizginlemek için haklı çıkabilmek için yalanlar söylüyordu Annesi onu sevse yanına almaz mıydı? Yıllardır babasının yanında onun işinden kalan zamanlarında aile olabilmeyi öğrendi gülce. Ama en çokta şuan içinde bulunduğu evde hissetti o duyguyu. "Ağlama güzel kızım, annen elbette var. Bazen büyükler çok çalışmak zorundadır. Ama bu çocuklarını sevmediği anlamına gelmez." Gülceden bir hıçkırık daha koptu.
" Bak yeşim teyze sen doğunun yanındasın hep, onu seviyorsun. Annemde beni sevse gelirdi. Sevmiyor işte. Ölse keşke..." Ölümü tatmamış birisi yokluğu ölüm olarak nitelendirirdi. Aslında her ölüm beraberinde bir yıkımı da getirirdi. "Olmayan biri için ağlama ozaman. Bak gülce annem var ben varım. Biz severiz seni, valla! " küçük çocuk cebinden çıkardığı kalpli çomaklı şekeri uzattı gülceye. "Al bu da benim kalbim senin olsun. Sevmek birine kalbini vermekmiş. Değil mi anne öyle dersin hep?" Annesi güldü. Evet sevmek birine kalbini vermekti, mecazi anlamda. Fakat Annesi deli oğlunun kalbini görüyordu. O kalp yedisinde de yetmişinde de küçük kızın ellerinde var olmak için atacaktı.
" Şimdi söyleyin bakalım kim börek yemek ister el kaldırsın."
" Ben ben ben..." küçük kız çoktan sokakta olanları unuttu. Doğuyla el ele tutuşarak yeşim teyzesinin ardından mutfağa ilerlediler. Doğu kalbini tuttu, şimdi kalbim gülcedeyse kalpsiz mi yaşayacağım diye düşündü? Ne önemi var ki ? O yaşasın, doğuda onun içinde yaşasın. Tek istediği yıllarca bu oldu...
♡
Gülceye beyazın yakıştığı, en çokta çiçeklerin yakıştığını biliyordum. Ama bugün diğer günlerin aksine onu tanıdığımdan beri hatta aylar önce katıldığımız cenazeden bile daha matemliydi. Acının rengi illa siyah mı olmalı? Renkli giyinen birisi acı çekemez mi? bu onu kalpsiz mi yapardı? Belki bedenini saran çiçekler ruhunu da sarıp iyi gelecekti.
Algı... özenme... gösteriş... kölesi olduğumuz pek çok şeyden bazılarıydı. Sıkıca belinden tuttuyordum dün gece çoğu şeyi konuşup aşabildiğimizi düşünüyorum. Ama suçluluk hep üstüne giydiği elbise olarak kalacaktı ikimizde bunun farkındaydık. Annesinin kendisi yüzünden öldüğünü düşünüyor içinde yapacağı mukayeseye karışamadım. Bana düşen elini sıkıca tutup ona bu acıları yaşatanlara yatacak yer bırakmamak. Döktüğü her yaşta boğacağım onları. Erhan anlayacak gülcenin ailesinin ben olduğumu, o Drakula iti bilecek tek gerçek sevginin bize ait olduğunu. Şerefim üzerine yemin ediyorum, Gülcem'in gönlü soğumadan uyku haram bana. Çocukluğunu ona geri vereceğim.
Formaliteler, klişeler hep nefret ettiğim şeyler olmuştur. Öyle ki şuan bir emir kulu olmasan Sikmişim formalitesini deyip güneşimi de alıp giderdim buradan. Yanan canı, iki büklüm olmuş bedeni, ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleri. İçimdeki deli kurdu ayaklandırıyor, alacağım intikamı düşünmeden bir dakikam geçmiyor. İçimdeki kurtlar, bozkurtlar uluyor... Gök benim intikam yeminimi duymuş bana seslenircesine gürlüyordu. Tören biteli yarım saat oluyor, gülce boş mezarın başında tam yarım saattir öylece oturuyor. Ben ise yarım saattir albaya ne işkenceler yapacağımı kuruyorum kafamda. Hava karardı kararacak şehri ısıtan güneş çoktan batmış, benim güneşim kalmış tek. Gece saçlarına damlalar düşmeye başladı.
" Güzelim, güzel güneşim, gönlümün gülü. Artık gitsek iyi olacak ne dersin?" Sanki başkasınaydı seslenişlerim, duymadı beni yanına kadar geldim görmedi. " Güzelim, gidelim mi ? " omzuna dokundum, sırtındaki varlığım bu kez ağır geldi. Hissetti beni ve duydu. " Biraz daha kalamaz mıyız doğu? Birazcık... burada durmak bir nevi vicdanımı mı rahatlatıyor bilmiyorum ama huzurlu hissediyorum kendimi. Ölesiye suçlu hissetiğim son demlerde huzura o kadar ihtiyacım var ki lütfen. " Yetmiyordu, bazen gerçekten insan sevdiğine yetemiyor, çare olamıyordu. Ben huzuru onda bulurken ona huzur olamamak, yumruğumu sıktım. Öyle bir sıktım ki avucumda kanın sıcaklığını hissettim. " Bırak huzurun ben olayım gülcem izin ver buna. Gökyüzüne bakalım, bilmem ne iyi gelecek sana kitap okuyalım mesela bir klasik ya da Sabahattin Ali ne dersin? Müzik dinleyelim seninle film izleyeyim kafan öyle dağılmaz mı? En sevdiğin yemekleri ellerimle yapayım sana inan hiçbirinden gocunmam yeter ki kendini suçlama. Annen şehit oldu gülce, öyle güzel bir mertebede ki ben, korkut, lale, mizgin tüm mavi kartallar ve vatanı uğruna gönlünü ortaya koymuş tüm yiğit askerler birgün o mertebeye ulaşmak için yaşıyor gülcem. Sevin gurur duy bununla. Evet çok acı evet babanın bir terörist olması ve annenin ölümüne sebep olması bir çocuk için çok zor. Ama inan teröristin kızı ya da karısı olarak anılmak daha kötü. Sen o sıfatla baş ettin gülce. Eminim annende şuan mutludur. Kendini suçlama, zaten sen aylar önce gömmedin mi anneni? Ya da çocukluğunda aylarca gelmediğinde ? Yoktu zaten güneşim bir Yokluk için bu kadar gözyaşı çok değil mi ? Bak benim annemde yok, oda baban tarafından öldürüldü. Bende aylarca kendimi suçladım ama bir gün oturdum düşündüm, eğer annem yaşıyor olsaydı, bu halimi görse ne der dedim. Üzülürdü gülcem. O gün bıraktım bende üzülmeyi. Tam buramda göğsümde seninle yarışıyor sevgisi halen. Sevip sevebileceğim iki kadın burada. O burada yaşarken daha huzurlu artık biliyorum. Sende farkına var ve yaşa en çokta annen için yaşa. Kaybettiğin çocukluğun için dik dur. Atamadığın kahkahaları at bastırdığın duygularını yaşa. Yanında ve gerekirse bir adım arkanda olacağım yaşadığını görebilmek için. Şimdi kalk evimize gidelim. " kaldırdım onu kollarından tutarak yüzüme bakmaktan çekinirken avucumun içine hapsettim kömür gözlerini " Ne olursa olsun bir daha böyle çehreli görmeyeceğim bu kömür gözleri. Benim için bile olsa dökülmeyecek o gözyaşları. " ileride bizi bekleyen time doğru gittik. Hepsi çok sessiz ve benim kadar çaresiz duruyordu. İçinde bulunduğumuz durumlar öyle bir hal aldı ki aylardır onlarında nefes almadığına şahidim. Yıllardır içimizde bizi indirmek için pusuya yatmış bir çakalla yaşıyormuşuz. Her operasyonda ona güvenerek giderken aslında 7 kartal birbirimizin canını omuzlanıp gitmişiz bilmeden. Tekmişiz, yapayalnız tıpkı gülcem gibi. Şimdi gülce de bizimle yıkılmaz kalemizde, bir de onur dahil oldu. Biz tamamız, peki ya onlar ? Onlar bizimle baş edebilecek mi ?
♡
" Ne o dalgın görüyorum seni." işittiğim sesle arkamı döndüm. Sigara içip soluklanmak istedim. Kahvaltı masasından çokta uzaklaşmadım ama korkut yokluğumu farketmiş olmalı. Dudaklarıma götürdüğüm sigaradan derin bir nefes çektim ciğerlerime. Ciğerlerim isyan ederken ağızımdaki dumanı korkutun yüzüne püskürttüm. Bir gözüm masada bıraktığım güneşimdeydi. Yaşanılan olaylardan öyle etkilendi ki geceleri sürekli kabuslarla cebelleşiyor. Gündüzleri ise kitap okuyor, ara ara güldüğüne şahitlik ediyorum ama benim için gülüşünün müptelası bir arsız için yetersiz kalıyordu.
" Bakıp durma artık kıza. Çocuk değil ne kadar daha bu şekilde merceğinde tutabileceksin onu? " haklıydı. Komutanın verdiği izin çoktan bitmek üzereydi. 2 hafta dediğinde bir haftanın yeterli olacağını söylemiştim ona. Meğer yeterli değilmiş, içimdeki intikamcı üsteğmen doğu istemiş onu.
" 4 gün geçti korkut benimle çok nadir konuşuyor uyumuyor uyuduğunda ise sıçrayarak uyanıyor. " ona bir kez daha baktığımda hayretle mizginin anlattıklarını dinliyordu. Uzaktan bakınca kız kıza ne kadar da mutlu görünüyorlar. " Kızlar yanında en azından onlar yanındayken müsade et nefes alsın. İki tane asker bir tane doktor ve anneliği yeni tecrübeleyen biri var yanında sırtı yere gelmez." Dedi içimi rahatlatmak ister gibiydi. Kimse bilmiyor ki içim rahatlamayacak. Aslında günlerdir kana aç vampir gibi dolandığımı görmüyordu kimse. Görselerde anlayamazlardı ya neyse... Kim çocukluğunun acı çekmesine şahit olmuş ki? Yıllarca bir gün çıkıp gelecek diye beklediğim gülümü geldiğinde kanadı kırık, gövdesi hasarlı, yaprakları koparılmış halde buldum. Kim dahasını deli gönlüme dinletebilir ki. Ben onun uğruna deli olmayı bile sevmişken üstelik.
" Sana bakıyor, sanki sürekli yanı başında değilmişsin gibi seni arıyor gözleri. " güldüm. Korkutun söyledikleri hoşuma gitmişti. Belki de hoşuma gitmemesi gerekirdi. Bir kere daha güldüm bu kez kahkahalar koptu dudaklarımdan. Gerçekten hoşuma gitmişti. Geldiğimiz raddede korkut bizi onaylamış, hasretini çektiğim kömür gözler beni arar olmuş dostlarımla, dostlarımın sıcaklığı altında sevdiğimi korumaya çalışıyordum. Nasıl hoşuma gitmesin.
Ah gülcem, sevdan öyle işlemiş ki yüreğime, öyle yuva yapmış ki gönlüme içmeden sarhoş oluyorum. İçmeden sarhoşun oluyorum...
" Komutanım, neye güldünüz öyle be? Allah aşkına söyleyin de bende güleyim. Hasret kaldık komik şeylere. Hasret kaldık gülüşlere." Cenk ağzına vurdu şaşkınlıkla. O cümlelerin kendinden çıktığına emin olamadı birden. Herkes onun şaşkın haline gülerken benim gözüm gülümdeydi. Pencere önü çiçeğimde. Öyle gülümsedi ki karşısında oturan Laleden kıskandım o gülüşü, gülüşüne şahit olan oksijenden kıskandım onu. Sol tarafımda bir sıcaklık hissettim. Elim kalbime giderken, gözlerini bana dikmiş kalbimin solunu ısıtan bakışlara şahit oldum bu Kez. Tüm kalabalığın arasında bile ikimiz vardık sanki. Dünya bir yana o bir yanaydı sanki...
" Buraya bakın, buraya buraya." Korkut el kol hareketiyle beni de içlerine çekti. Parmaklarımın arasındaki izmariti yere atarak, güneşimin yanında yerimi aldım.
" Sırası değil belki ama size bir şey söylemek istiyoruz." Kaşlarım havalanırken, Hayırdır dercesine kafamı salladım. Korkutu ilk defa böyle görüyordum heyecanlı mıydı o ? Heyecandan mı terlemişti? " Yeni bir zorlu görevden geldik farkındayız. Belki daha zorları bizi bekliyor onun da bilincindeyiz. Ama bizim hayatlarımız bu, standartlarımız böyle. Doğru zaman diye bir şey yok bizim mesleğimizde. Doğru insan var onu da bulmak, koruyabilmek çok zor." Dedi önce mizgine sonra bana ve gülceye bakarak.
Zor, korkut inan çok zor...
" Ee komutanım, meraktan çatlatacaksınız insanı sizde söyleyin artık." Korkut tekrar mizgine baktığında başıyla onayladı onu mizgin. " Biz... biz evlenmeye karar verdik. Oh be ne zormuş söylemesi."
" Ne!" Herkes şoktaydı.
Kesinlikle duymayı beklediğim şey değildi. Havada şaşırma nidaları uçuşuyordu. Korkut ise söylemenin rahatlığıyla sandalyesine yayılarak oturdu.
" Ciddi misiniz siz ikiniz? " Dedim birden. Korkut aşka hiç inanmayan herzaman aşkın ayak bağından başka birşey olmayacağını söyleyen bu yaşına kadar aşktan nasibini almamış biriydi. Zincirlerini kırması elbette çok güzeldi ama bu zincirlerin kırılmasından da öteydi. Onların adına çok mutlu oldum.
" Biliyorsunuz daha önce başımdan bir Nişanlılık süreci geçti" açılan konuyla mizgin huzursuzca kımıldadı yerinde.
" Annemin ve babamın zoruyla olan bir nişandı. Annemin rahatsızlığını öne sürerek beni zorlamasıyla olan birşeydi. Benim yanıma gelirken şehit düştü, benim ziyaretime evlilik tarihini söylemeye gelirken." Mizginin elini tuttu bu tutuşu biliyordum. Artık sadece sen varsın demekti. " Öyle olsun istemezdim, gerçekten ölmesini istemezdim. Çok iyi bir insandı ama benim evleneceğim insan değildi öyle ki yanımda kalbimi delicesine attıran, elini her tuttuğumda heyecanlandığım biri var artık. Aşka dair Konuştuğum tüm büyük laflarımı bana yutturan biri var. " tebessüm etti, mizginin tuttuğu elini öptü. Bir şey söylemem gerekiyor sanırım tam da şuan. Homurdanarak kımıldandığımda gülcem'im ters bakışlarına maruz kaldım. "Sizin adınıza çok sevindim kardeşim benim. Benden önce evlenecek olmanı da hiç kıskanmadım hayır. Siz karar verdiyseniz bize hayırlı olsun demek düşer." Dedim tebessüm ederek. " Ayrıca ben sana büyük lokma ye büyük konuşma demedim mi lan. Gördün mü seni de dize getiren biri varmış." Dedim korkutun kahkahası tüm kahvaltı masasını donattı. " Yanlışın var kardeşim, birileri var. Beni dize getiren birileri var artık hayatımda."
" Hassiktir, komutanım? Mizgini aldatıyor musunuz yoksa? Bak komutanım demem arkadaşıma ihanet ediyorsanız bedeli ağır olur. " Dedi botan.
" Öyle bir şey değil botan elbette." Dedi mizgin yanakları al al olmuş bir biçimde.
" Yoksa... ay inanmıyorum " dedi gülce birden tüm samimiyeti ve gelen eski neşesiyle. " Neye inanmıyorsun Güzelim? Söyle bizde inanmayalım." Ortama Söyleyeceğini sanarken, gülce kulağıma yaklaştı.
" Hay bin bela! Korkut.... Kardeşim?" Korkut başıyla onayladı beni.
" Birileri bize de anlatabilir mi kimmiş bu 'birileri'." Dedi Lale dönen muhabbeten sıkılmış olmalı.
" Ne ara lan ne ara? 6 aydır dağ bayır ova geziyoruz oğlum. Helal olsun korkut azmini takdir ettim. Umarım kız olur da küçük doğuya alırım kızını." Dedi zafer abi.
" Siktir oradan benim sümüklü oğluna verecek kızım yok." Anlayanlar kahkahayı bastı.
" Mizgin! Hamile misin ? " ayağa kalktı cenk. Ağzı beş karış açık bir şekilde mizginin sandalyesini çekti. Ayağa kaldırdı. Korkut sakince onları izliyordu. " Şimdi burada" elini mizginin karnına götürdü. " biri mi var ? Junior korkut mu? " Başını salladı mizgin." ALLLAHHH! amca-dayı oluyorum hayatımda ilk defa birden çok sıfatım oluyor. " korkuta yaklaşarak alnını öptü. " Komutanımm, beni sıfatlandırdığınız için teşekkür ederim." Dedi yerine geri geçip oturdu.
" Zafer abinin dediğine katılıyorum ne ara lan? Birde ben sizi kayırıyordum. Güneşimi bulmak için canla başla çalışıyorlar diye. Halbuki siz başka şeyler için çalışıyormuşsunuz, helal olsun. " Gülcenin kolumu cimdirmesiyle sustum.
" Çok mutlu oldum mizgin ya. Ee kaç aylık " gülcemin çocukları çok sevdiğini biliyorum. Masada bu duruma en çok sevinenlerden biri oldu. Bir gün bizde böyle mutlu bir haber verir miydik dostlarımıza. Bize bu mutluluk fazla mı gelirdi bilmiyorum. Yanımdaki kadının gözlerindeki ışık buna yeterince cevaptı. Ama dünyamızı önce gülcemin sonrada bebeğimiz için güvenli bir alana çevirmem gerekiyordu.
" 3. Ay bitmek üzere." Dedi mizgin.
" Yuh amına koyayım, hiç söylemeseydiniz doğuma gelirdik biz zahmet ettiniz ya." Sabahtan beri sessizliğini koruyan onur sonunda patladı. Benim abimdi işte aksi bir üslup beklenemez. " Öyle deme abi, anca hepimiz bir arada olalım istedik. Buruk bir şekilde bu haberi vermek doğru olmazdı. Toplanmamız biraz uzun sürdü." Dedi bana ve gülceye bakarak. 6 aydır gülcenin peşindelerdi. Benim kadar onlarında hayatında yer edinmiş ve onlar içinde önemliydi.
" Ay sizde ne abarttınız ya bırakın üçü beşi kutlamamız lazım bu haberleri. " Dedi yasemin abla kucağında tuttuğu küçük doğuyu zafer abiye vererek önce mizgine sonra korkuta sarıldı.
" Ay Çok mutlu oldum çocuklar sizin adınıza. Başından beri sizi çok yakıştırıyordum zaten. "
" Bunları gerçekten kutlamamız lazım. Haydi kalkın kalkın. Erkekler alışverişe gitsin. Biz eve geçelim. Akşama mükellef bir sofra hazırlayacağım size. ziyaret var bu akşama kutlama yapacağız. Hem gülcemizin geri dönüşünü hem bu ikilinin güzel haberlerini kutlarız. " Yasemin ablanın telaşına timde çoktan ortak olmuş, koşuşturmaca içinde eşyalarını toplayarak ayaklandılar. Ömür kadın, zafer abi ne kadar şanslı olduğunu bilse keşke. Hepimizin hayatına genç yaşında örnek anne figürü olarak girdi. Herkes mekandan çıkarken gülceyle ben oturduğumuz yerden Hareket bile etmedik. " Eee siz ikiniz davetiye mi bekliyorsunuz. Hadisene doğucum kılıçcım." Gülceye baktığımda gitmek isteyip istemediğinden emin olamadım. "Abla biz en iyisi eve geçelim bugün bizsiz devam edin başka zamana takılırız berbar." Gülce beklemediğim anda elini elimin üstüne attı. Bana yaklaştı. " Gidelim doğu bizde gidelim. Dostlarımızla bir aile gibi olalım bugün." aile gibi dediğinde yıkıldım. Şuan istediğim tek şey sigaraydı, içime çekip kendimi zehirleyebileceğim bir sigara.
" Tamam geliyoruz. " dedim nefes vererek ." Yalnızca bize 2 dakika müsaade edin. " gülceye döndüğümde kömür gözleri 2 dakikanın yetmeyeceğini bas bas bağırıyordu.
" Bir ömür yetmez sana ama iki dakikayla idare edeceğiz güneşim." Dedim nefesi yüzüme çarparken ne kadar davetkar olduğunun farkında mıydı acaba?
" Doğu, ne yapıyorsun bir gören olacak." Dedi minik narin elleriyle beni ittirmeye çalışarak. " Görsün, hatta tüm dünya şahit olsun gülcem bize. Biz çok bekledik bu anları bu zamanları. Kim ne diyecekmiş mezarını kendi ellerimle kazarım. "
" Tamam üsteğmenim sakin olun." Dedi cilvevari bir şekilde.
" rütbem, rütbeler... "
" Senin ağzından çıkınca ayrı bir anlamlı ayrı bir şevhetli oluyor güneş yakıyorsun beni."
" Yanalım üsteğmenim yanalım. Yetmezse bir de biz ateş atarız birde öyle yanarız. "
" Güneşş, Sen ve cüretkar kelimelerin beni cezbetmek için varoluşunuz adeta." Sonra durdum. " Bir bebek " Dedim gülce şaşkınlıkla bana bakıyordu. " senin ve benim bebeğim. kollarımda tuttuğum sen benim bebeğimken bir bebek daha çok mu olur bize? " Ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Bebekleri sevmediğimi düşünüyordu, şimdi ise hiç uzak olmayan düşüncelerdi bunlar. Evlenmek aynı gökyüzünde aynı amaçlar uğruna savaşmak, aynı evi aynı yastığı paylaşmak, yaşamak isteyeceğim tek şey belki de. Usulca kendime çektim onu, dizlerim üstüne oturmasını sağladım.
" Hafif değilim yalnız." Dedi sitemle
"Sen mi ? üflesem uçacaksın güneş. Ki farzet ağırsın dizlerim daima emrine amade güzelim." Saçlarına öpücükler kondurdum kısa saçlarına.
" Uzadıklarında kendi ellerimle öreceğim bunları" dedim. Ellerim gezintiye çıkmıştı saçlarında.
" Zaman kazanmaya mı çalışıyorsun? 2 dakika çoktan geçti. " dedi muzipçe gülerek.
" Tamda öyle yapıyorum. Seni öpeceğim ama cenk denen insan müsveddesi köşeden bize bakıp duruyor sanki öpüşmemizi kolluyor gibi it. Gitsin diye bakıyorum. " kahkaha attı, evet tüm çabam onu bir kez öpmekti, sabah evden çıkarken canı sıkkın görünüyordu öpmeye cesaret edemedim. Tam da şuan gözlerinin içi gülerken öpmek istedim onu.
Şerefsiz cenk. Bunu da yazdım kenara. Göreve döndüğümüz gün cenk için intikam çanları çalacak.
" Hadi kalk" dedi üstümden kalkmaya çalışarak. " Bunun bizi rahat bırakacağı yok. Evimize saklayalım. " Dedi
Evimiz.
Bizim şimdiden bir evimiz mi vardı. İnanması güç ama gerçekten öyleydi. Onur benim evime tamamen yerleşirken gülcenin güvenliği açısından ben onun evine yerleşmiştim.
" kızları bir arabayla gönderelim dedik doğu ne dersin bizde birşeyler alıp geçeriz yanlarına." Dedi zafer abi. Gülceye baktığımda sorun yok der gibi oda bana baktı.
" olur ama dikkat edin" dedim mizgin ve laleye. Ben yokken onu koruyabilecek birileri muhakkak olmalı yanında. Belanın, pisliğin nereden çıkıp geleceği belli olmuyordu. Güzel gözlüme baktım tekrar. Lalenin süreceği araba da arka koltuğa geçti. O bindiğinde bizde araçlara geçtik.
♡
Mutluluğun adını sorsalar mavi kartallar derdim. Mutluluğun resmini çiz deseler içinde bulunduğum anı resmederdim. Solumda güneşim, sağımda timim karşımda ağabeyim hemen köşe de benim adımı yaşatan yeğenim. Biz koca bir aileymişiz. Kimi ailenin şımarık çocuğu rolünde kimi anne baba. Başka kimseye ihtiyaç duymadan tamamlanmışız. Çoğalarak.... Bugün korkut başka birgün ben ya da botan baba olacaktık farkeder mi? Kartallar çoğalıyor, vatana yeni neferler geliyor. Aramızdaki bağ çocuklarımıza oradan onların çocuklarına geçecek. Gün gelecek uğruna savaştığımız toprakları bizim çocuklarımız savunacak. Bir elimde bastonumla dinleyeceğim onları, operasyonlarını, öldürdükleri keleşleri. Ogün de bu sahneyi yaşamak istiyorum, belki sonsuza kadar bu sahnede kalmak istiyorum, bilmiyorum. Yanımda gülcem bana meyve soyarken korkutla silah koleksiyonunu konuşmak istiyorum. Arkadan kulağıma cenkin soğuk espirileri dolsun. Mutfaktan yasemin ablanın yemek kokuları yükselsin istiyorum. Sonra bir şey oluyor siliyorum hepsini hafızamdan.
Askeriz doğu.
Vatan için can vermeye gelmiş askerler. Belki birimiz şehit olacak, belki birimiz sakat kalacak. O haldeyken bu mutluluk baki kalır mı?
Bilemiyorum...
" Asıl sürprizi sizin için sona sakladım" Yasemin abla mutfaktan elinde bir pastayla çıktı. " Eveet, şimdi kutlama oldu. " Hepimiz pastanın etrafında toplandık. Zafer abinin yaktığı mumları birimiz değil, hepimiz birden üfledik.
Aramızda sönen tek şeyin mumlar olmasını temenni ettik.
Gırgır şamata eşliğinde yemeklerimizi yedik uzunca bir zamandır böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum. Oysa önceden timle her görev dönüşü felekten bir gün çalardık. Şimdi hasret kaldık o günlere. Gülcemde çok eğlendi kızlarla arkadaşlıklarını ilerlettiler. Meğer Konuşacak bir sürü ortak noktaları varmış. Uzun süre sonra onuda gözlerinin içi parlarken görmek güzeldi.
" Eee, yemeğimizi yedik pastamızı üfledik. Bize müsaade artık" Onur elindeki pasta tabağını boş bulduğu bir yere koyarak zengin kalkışı yaptı. " Hayırdır, beraber gideriz acelen ne ?" Dedim çayımın son yudumunu içerken. Boş bardağı gösterdim.
Biz kalkmak için ayaklanırken birden zil çaldı. " Hayırdır inşallah gece gece ? " dedi yasemin abla endişeyle. " Durun siz ben bir bakayım." Zafer abi silahını kavrayarak kapıya gitti. Yanımdan bir dakika bile ayırmadım güneşimin elini sıkıca tuttum. Her beklenmedik şeyde onu kaybedeceğim hissi kol geziyordu bedenimde.
" Kimmiş zafercim? "
" Bir kutu." Hayretle zafer abinin elindeki kutuya baktık. " kimse yoktu, bunu koyup gitmişler." Dedi masanın üstüne kutuyu koyarak.
" üstünde bir isim yazıyor baksanıza." Dedi Lale. Gözüme çarpan isimle istemsizce ağızımdan bir küfür savruldu. Gülce korkuyla arkama sokulurken kutuda yazan Gülce Şahin yazısını gördüğünü anladım. Oysa görmemiş olmasını isterdim. Kutu sıkıca bağlanmış çok ağır değildi, korunaklı bir şekilde buraya geldiği belli oluyordu. Biraz uğraş sonunda kutunun ipini çözdüm. Kapağını yavaşça kaldırdığımda gördüğüm manzarayla gözlerim dehşetle açıldı.
" Sikeyim böyle işi. Cenk, botan koşun kim bırakmış kutuyu bulun onu."
Bir bez bebek.
Hayır beyaz gelinliği kana bulanmış bir bez bebekti. Günler önceki gülceyi anımsatıyordu. Gönderenin amacı tamda buydu. Taze tutmak; acıyı, korkuyu, ölümü.
" Doğu." Dedi titrek bir ses arkamdan. " Orada bir not var." Korkut Bebeği eline aldığında kağıt yere düştü. Düştüğü yerden eğilip aldım.
" Nerede, kiminle olursan ol gülce Şahin. Ölüm bir nefes kadar yakınında olacak. Bana yapılan yanlışı unutmam. Seni bir kez daha gelinlikle karşımda görmek için can atıyorum. Ama o gün geldiğinde sizin değil, senin değil benim kurallarım geçerli olacak. O güne dek... mutlu evcilik oyununa devam edebilirsin. "
Güzel gelinime Sevgilerimle Drakula...
Ne.. ne yazıyor? Kim göndermiş? "
" Doğu cevap versene? "
" Ben böyle işin! Bu kapıda siktiğimin askerleri boşa mı bekliyor ? Nasıl cesaret edebiliyorlar buraya kadar girmeye? Dibimize lan dibimize. Donumuzu alıp gitseler ruhumuz duymayacak." Onur elimdeki kağıdı çekti aldı. Okuduğunda bir küfürde onun ağzından savruldu. Gülcemi tehdit ediyorlardı. Bunca askerin arasında mavi kartalların yanında, onların korumasında olan sevdiğim kadını tehdit ediyorlar. Hemde canıyla ya da daha fazlasıyla. Yazılan not her yere çekilebilir. Her seye...
" Komutanım, bırakıp kaçmışlar kamera kayıtlarına bakıyor botan. Ama sanmıyorum bir şey çıkacağını. " Dedi dışarıdan nefes nefese gelen cenk.
" Allah kahretsin."
" Doğu, korkuyorum." Gülümü kolumun altına aldım. Saçlarına bir öpücük kondurdum. " Hayır güzelim, korkmuyoruz. Onlar bizden korkuyor. Korkularından kuyruğuna basılmış fare gibi dolaşıyorlar çevremizde. Korkmuyoruz yanındayım."
" Yanındayız gülce. Kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyiz." Dedi korkut, gülcenin omzuna dokunarak. Vermezdik değil mi? Elbette vermezdik.
" Sen onları tek başına alt ettin Gülcemal, şimdi biz de yanındayız. Ne yapabilecekler sana. Aslansın kızım, Aslan gibisin. Arkanda da kolay kolay yıkılmayacak dağların var rahat ol sen." Dedi onur. Haklıydı. Koca yüreğe sahip benim gülcem. Yıllarca hakkından gelmiş babasının ve o şerefsizlerin. Biz yokken burunlarından getirdiğine de eminim. Şimdi ise etrafında onu koruyan 8 ölüm meleği var.
Korkma güneş. Tarihte bile hiçbir krallık böyle koruma görmemiştir.
"Biz askeriyeye geçelim bir iz bulabilecek miyiz bakalım. Sen gülceyle eve geç." onuru başımla onaylayıp gülce'nin hırkasını geçirdim üstüne. Kendisi son birkaç dakikadır bu alemde değil gibiydi. Her ne kadar Timle gidip bir iz bulmak istesem de güneşimi yalnız bırakamazdım. Tim evden ayrılırken bizde gülceyle peşlerinden kendi evimize geçtik.
♡
Eve geleli yarım saati geçti, gülce hala salondaki koltuğa oturmuş çıt çıkarmadan karşısındaki boş duvara bakıyordu. Elimi yumruk yaptım. Onu bu halde görmek beni kahrediyor. Çünkü onun neşeli, cıvıl cıvıl hallerini biliyorum. İşveli cilveli hallerini biliyorum. Ruhu çekilmiş de öylece duruyor sanki. Tam düzelecek eski neşesi keyfi yerine gelecek derken bu defa da boynuna geçirilmiş iple karşı karşıya kaldı. Yaptığım kahveyi ona uzattım. Tereddüt etse de uzanıp kavradı fincanı.
"Susacak mıyız? "
" Pekii, susmaya devam edelim."
" Ama nereye kadar kömür gözlüm. Şu halini gören birisi seni savunmasız korkak bir şey sanacak. "
" Öyleyim zaten, korkağın tekiyim doğu. Herkes benim için savaşmaya hazırken benim adım atmaya mecalim yok. Bu korkaklık değil de ne ? " elindeki fincanı ortadaki sehpanın üzerine koydu.
" Korkaklık demezdim belkide sen gibi. Yorgunluk, ayların tükenişi diyebilirim eğer için rahat edecekse. " Dedim ses tonumu ayarlayamayışım gülcenin yüzünden belli oldu.
Kahretsin sesimi yükseltmek istememiştim.
" Bak sende sıkılıyorsun benden artık. Haklısın da kim sever ikilemler içinde sürünüp duran birini. Seni sevmek istiyorum başına benim yüzümden bir iş gelir diye belli edemiyorum. Sana sarılıp, öpmek istiyorum seni hissetmek istiyorum. Vicdanım izin vermiyor. Annemin ölümünü atlatacağım eskisi olacağım Dedim, sadece bir gün normal insanlar gibi vakit geçirmek istedim bu kezde açıkça kendi canımla tehdit edildim. Ne yapayım sen söyle? Söyle ki seni de kurtarayım bu ikilemden kendimi de. "
"Öp beni. "
" Ne?"
" Öp beni Dedim sana gülce. " kollarımla belinden sardığımda onu kendime çektim. Aramızdaki mesafeyi kapatarak ona yardımcı oldum. O an bir şey oldu. Dudakları hoyratça benimkilerle buluştu. Beklemediğim anda öpmez dediğim anda öptü beni. Ayrılmaya çalıştığında devam eden bu sefer ben oldum. " Öyle kolay değil." Dedim ayırdığı dudaklarınızı ani bir hareketle ben birleştirdim. Nefesime karışan nefesi, tadıma karışan tadı. Kaç dakika öyle kaldık bilmiyorum. Beni İtmesiyle ayrıldım ondan.
" Kavga ediyoruz şurada." Dedi öfkeyle dağılmış saçını toplarken.
" Hayır güzelim, sen içini döküyordun ben seni dinliyordum. İkisi çok farklı şeyler. Kavga dediğin karşılıklı olur güneş. "
"Ama..."
" Dur şimdi, birşey deme, bekle beni burada. Eğer şimdi bunu yapmazsam birdaha yapamayacağım ve kendime çok kızacağım. Eşyalarımın bulduğu odaya koştum. İçimdeki deli tam sırası diyordu. Şimdi tam sırası. Sabahtan beri düşündüğüm şeyi önce korkut itiraf etmiş sonra gülcemin gözündeki istek beni daha da heyecanlandırmıştı.
Ellerimin titremesinden valizin fermuarını açamadım. İşte orada duruyor elime alıp avuç içime hapsettim.
Bir gün demişti annem, bir gün onu kendine layık gördüğün birine tak. Dilerim annecim bu gülce olur.
İçimdeki heyecan dolu çocukla salona geri döndüğümde gülcenin şaşkınca ne yaptığımı izlediğini gördüm. Karşısına geçip onu ayağa kaldırdım. Avucumun içinde hapsettim yüzüğü serbest bıraktım. Ait olduğu parmakta yerini alsın diye.
" Doğu bu..."
" Evet güzelim Annemin. Ölmeden hemen önce onu kalbimin gerçek sahibine vermem gerektiğini söylemişti.
Kalbim başından beri, çocukluğumdan beri sana ait. Yüzüğü verirken annemin bir diğer temmenisi ise o kişinin sen olmasıydı. Şimdi izin ver bana, seni de bana ait kılayım. Kalplerimiz bir atarken onca yıl ayrılık ateşinde söndürülmeyi beklemişken o şerefsizler ve diğerlerine inat mutlu olmaya devam edelim gülcem. " bir bana bir elimde tuttuğum yüzüğe baktı.
O şerefsiz ne yazmıştı notunda güzel gelinim mi ? Güzelim sadece bana güzel. Güneşim benim için o gelinliği giyerken, ona da bizi soktuğu bu durumlar, güneşimin vücudundaki tüm yara izlerinin bedeli olarak aleme ibret onu dağlarda gelinlikle gezdireceğim...
" Ben bilmiyorum doğu. "
" Ben bilmiyorum bir aile nasıl olunur, sevmenin bir ötesini kimse öğretmedi bana. Seni severken öyle çok korkuyorum ki üzmekten, kırmaktan bir gün benim yüzümden başına bir şey gelirse kendimi nasıl affedebilirim ki."
" Ben hepsini öğreteceğim, birlikte öğreneceğiz gülcem beraber öğrendiğimiz okuma yazma gibi beraber öğrendiğimiz tüm oyunlar gibi aile olmayı da beraber öğreneceğiz. Bizim ne eksiğimiz var korkutla mizginden hı ? " Son söylediğim şeyle tebessüm etti. " Evet dediğin an canın canıma zimmetli olacak. Canım canına siper, emrine amade olacak. Ben buyum gülcem ne eksik ne fazla. En iyi becerdiğim şey Vatanımı ve içindeki vatan gözlümü sevmek dahasında da gözüm yok zaten. Şimdi sana tekrar soruyorum güneşim. " önünde diz çökecekken beni durdurdu. " Ben bile olsam kimsenin önünde diz çökme doğu eğilme." Dedi gururla. " Sen " Dedim " Sen herzaman istisna olacaksın benim için. " Eğildim önünde dizimi kırdım. " Benimle evlenir misin Gülcem? Karanlık Dünyamı ışığınla aydınlatmak ister misin? " kalbim duracak gibi atıyordu. Bu anların hayalini kurmak bile bize uzakken yaşıyor olmak , tüm engellere rağmen seviyor olmak bizim gururumuzdu.
Başını salladı. Gözlerinden ard arda gözyaşları düşmeye başladı. Bu evet mi demekti? Yüzüğü kutusundan çıkarıp titrek ellerimle güç bela parmağına taktım.
Sende mi ağlıyorsun yoksa doğu? Yok, gözüme mutluluk kaçtı. Ya da evet şuan ağlanılası bir an yaşıyorum. Ve evet ağlıyorum....
Onu kollarıma hapsettim uçmak isteyen bir güvercini sarmış gibiydi kollarım. Sıkı sıkıya, bizi birdaha ayıramayacakları şekilde.
" Seninle evlenirim doğu. Çocukluğumdan beri nasıl bu anı beklediğimi bilemezsin. Cesaretini cesaretim yapacağım. Sevdiğim adam için gerekirse herkese meydan okuyacağım. Sen bizim için bu kadar savaşırken ben arkandaki görünmez meleğin olmak istiyorum. Evet Seninle evlenirim. Çocukluğumuzda benimle zorla oynadığın evcilik oyunları gerçek oluyor gibi. Ve hayır o pisliğin notunda yazdığı evcilik oyunu değil bizimkisi. " soluma yasladı başını onun için atan onun için atmaya devam edecek kalbimin üstüne yasladı kendini.
" Bir gün bu kalp atmayı bıraksa bile bu dünya da ya da öteki dünyada seni daima seveceğim doğu. "
" Gülce'nin doğusu...." mırıldandı.
Ben Doğu Kılıç Aslan önünde diz çöktüğüm, şuan kollarımda hayata yeniden tutanan kadına çocuk yaşlarımdan beri aşığım. Çocuk yaş aşk mı bilir demeyin. Biz bildik, uğruna şehirler aşabilecek kadar. Her gün babandan dayak yesende ertesi gün yine onun için kavga edebilecek kadar. Çocuk yaşında da olsa dünyayı karşına alabilecek kadar. Aşkın yaşı değil, yaşanmışlıkları vardır. Anısı, kokusu, ışığı vardır. Biz böyle sevdik işte birbirimi. Birgün o kokuyu yeniden alacak olmanın inancıyla, ışığıma yeniden kavuşmanın hayaliyle. Şimdi ise o koku buram buram geliyor burnuma. O ışık koynumda ruhumu aydınlatıyor...
Gülüm, güneşim, gül bahçem. Gece saçlım, kömür gözlüm. Bugünden sonra her şey tek sana, senin için...
Gerekirse, şehrin tüm ışıklarını kapatırım yeter ki sen hep parla...
****
AY AY AY. ölüyorum galiba..... hanım hanıım... biz bugünleri görecek miydik?
Çok tatlı değiller mi ?
Gülcenin korkuları.... belki de çok haklı bilmiyoruz.
Korkuta ne demeliii ? Yapmış çocuk evleneceğim diyor.
Bölümü nasıl buldunuz yorumlarda bulusalimmmm.
Sizden ricam yorum yapmayı ve oy kullanmayı unutmayınızzz💖💖
Kendinize cici bakın🤗
İnstagram: Samiirex16
Tiktok: samiirex7
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |