"Dünyadaki en güzel şey eve
varmaktır."
'Her anlamda' ...
****
Haziran 2023
-Gülce Şahin'den-
İzmir'in sıcak, insanı bunaltan günlerinden birine gün aydı. Sabahın köründe ben yine okul yoluna düştüm, 4 yıldır olduğu gibi. Şükür ki bu son gelişim.Sonunda mezun oluyordum. Staj falan derken dönem sonu nasıl geldi hiç anlamadım. Yarın mezuniyet törenimiz var sonrasında sınıf öğretmeni Gülce Şahin olacağım.Düşüncesi bile tebessüm ettiriyor Emeklerimin karşılığını alacak olmamın haklı gururu yaşıyorum. İçimden keşke oda görebilseydi bu günleri diye küçük bir isyan ettim. Fakat bu isyanım kimeydi ki 15 tatile diye gidip beni terk eden, arayıp sormayan birine mi? Görse eminim tanımaz bile beni, çokça da şaşırır ve inanmaz muhtemelen. O zamanlar biraz tembel bir öğrenciydim. Neyse, neyi düşünüyorsam zaten yoktu, tam tamına 15 sene oldu ulaşmak istese ulaşabilirdi. Kaçıncı yüzyılda yaşıyoruz diye de kendi kendime söyledim. Okulun bahçesine geldiğimi fark etmemişim bile.Yarın mezuniyet olmasına rağmen son güne bile ders koymuşlardı, bu okul adeta işkence yuvası değilse benim adımda gülce değil.Arabamı park edip, girişte beni bekleyen sevde ve onur'un yanına ilerledim. Sevde ve onur benim fakülteye başladığım gün tanışıp 4 yıldır tüm zorlukları beraber omuzlandığım arkadaşlarımdı.
"Günaydın" dedim yanlarına yaklaştığımda. Sesimi duyar duymaz onur'un sabah neşesi yerine gelmiş olacak ki 32 diş sırıttı.
"Günaydın prenses" tavırları bana karşı hep aynıydı samimi, içten 4 yıldır hiç değişmemişti. Dıştan gören çoğu kişi bizi sevgili sanıyordu bu yüzden. Bazen kızıyordum ona, kısmetlerimi kapattığı için. Takılıyorum, daha doğrusu çokta kısmet aradığım düşünülemez. İnsan bazen aklındaki ve kalbindekiyle de yetinmeyi bilmeli.Sevde ilerideki çocukları keserek "Günaydın gülce" demişti. Şaşırmıyorum klasik sevde, gözüne çarpan bir karşı cins oldu mu yanındakilere algısı kapanıyor."Son günde bizi okula sürükleyen Dokuz Eylül üniversitesi size neler yapmaz" dedi onur etraftaki çocuklara bakarak.Birbirimiz olmasak okul asla çekilecek bir yer değil. Yavaş yavaş sınıfa doğru konuşarak ilerledik, iyi kötü 4 yılım geçti, bazen ağlamaktan şişmiş gözlerle bazen stresten mideme giren kramplarla mücadele ederken 4 yılın her anında buna şahit olan sınıfımız. Her zaman oturduğumuz 3'lü Sıraya doğru ilerledik,tabiki ben 4 yıldır olduğu olduğu gibi yine ikilinin ortasına oturmuştum. Bana dokunmadan asla yapamıyorlar sanki.Hocamız sınıf öğretmenliğinin zorluğunu, bizim üstesinden gelebileceğimizi öğretmenliğe dair birkaç temel bilgiden sonra veda cümlesini kurup sonunda bizi rahat bırakmıştı. Bir an önce eve gitmek istiyordum. Bugün annemin doğum günüydü, ve kendisi aylardır is Seyehatindeydi, nihayet dün gece döndü, ben yatarken gelmiş olması lazım. Sabahta aceleyle çıkınca karşılaşmadık. Bizimkilerle vedalaşıp yanlarından uzaklaştım ne de olsa yarın törende görüşeceğiz. Arabama doğru ilerlerken çok heyecanlı olduğumu fark ettim. Annem Ayşegül ben doğduğumdan beri bir kozmetik firmasında yönetici olarak çalışıyor. Bu nedenle sürekli yurtdışı seyahatleri olur, uzun süre eve gelmez. Bugün ise uzun bir aradan sonra doğum gününde evimizde olabilecek, bu yüzden içim içime sığmıyor dün geceden beri. Onu çok özledim, koşup doyasıya sarılmak istiyorum. Anneme özlemim o yanımdayken bile geçmiyor. Sürekli bizden uzakta olması artık bizi zorluyordu. Babam ve ben bu duruma asla alışamadık, alışamamakla beraber yıllardır Fakat çokta geçinemedik. Bazen annem başımızda olsa bunlar olmaz diye hafıylansamda herkes kendi tercihini yaşıyor. Hayat şartları bir noktada bizi ayrılığa mecbur bırakmıştı. Küçükken arkadaşlarım annelerine sarılıp uyuduklarından bahsederdi, okula anneleri almaya gelirdi, saçlarını özenle yapardı anneleri. Benim ise babam, elinden geldiğince çabalamış, bir yerde asla yetemediğini fark etmişti, kontrolsüz bir adamdı zaten kendisi. Bazen bana çok iyi davranır bazen odaya kitler günlerce çıkarmazdı. Allahtan o yıllarda yeşim teyzem vardı yan komşumuz, oğluyla beraber beni de idare ederdi hep. Sonra zaten onlarda terk etti beni. Anneme kavuşmanın heyecanıyla beraber yolda derin düşüncelere dalıp gitmiştim. İzmir benim doğup büyüdüğüm şehir. Annem Ayşegül ve babam Erhan'ın tanışıp büyük bir aşkla evlendiği beni kucaklarına aldıkları, alırken bazı fedakarlıklarda bulundukları, ona rağmen güzel denebilecek inişli çıkışlı bir yaşam sürdüğümüz şehir. Her bir detayın ne de güzel İzmir insanların samimiyeti , iyiliği, denizin maviliği,sonsuzluğu tüm kötülüklerden uzak tutuyor adeta insanı. Sahile akın eden insan grupları arasında zar zor evin sokağına girebildim. Evimiz sahile çok yakındı o nedenle sokaklarımız hep çok kalabalıktır. Alışık olduğumuz izmir sokakları. Köşeyi döndüğümde uzaktan gözüme ilişen kalabalığa baktım. Bizim evin önü bugün farklı bir kalabalık sanki, tüm mahalle, köşedeki midyeci abi bile bizim evin önüne toplanmıştı. İçime bir ateş düştü Panikle hemen arabayı park ettim . Acaba anneanneme mi birşey olmuştu ?Düşüncelerime engel olup Koştum, eve doğru yaklaştıkça daha net olmaya başladı görüntüler.İçeriden anneannemin çığlık ve yakarış sesleri geliyor. Çok şükür Hafize sultan iyiydi, iyiydi ama neden bu kadar ağlıyordu? Az daha ilerledim, yere çökmüş babamla karşılaştım. Babama ne oldu acaba köşeye çökmüş ağlıyor ne oluyor burada böyle?
Baba! Ne oldu ? Neden ağlıyorsun?
Anneannem neden ağlıyor?" diye sordum. Babamdan dönüt alamadım. Anneanneme koştum, Anneannem kollarının arasına aldı beni."Ah benim bahtsız yavrum. Zaten yıllardır hasretin dinmemişti, şimdi hiç dinmeyecek benim canım yavrum"dedi.Anneannem ne saçmalıyor böyle, dedem öldükten sonra normalde de hep saçmalar her şeyi deliliğe vururdu ama..
"Anlamıyorum anneanne ne diyorsun"
" ah GÜLCEMM, annen.... "
İçimdeki ateş daha da artmaya başladı ne oldu anneme Allahım çıldıracağım.O an yabancı bir o kadar da tanıdık gelen bir sesle irkildim .
" Merhaba, gülce?"
Sesin sahibine döndüm. Hüzün akıyordu gözlerinden. Masmavi gözleri neden bu kadar hüzünlü bakıyordu ki ?Sanki tanıdık bir hüzün, üzüntü var bu yabancıda, anlam veremediğim...Çökmüş görünüyor, yüzünün belli yerlerinde yara izleri var kavga mı etmişti acaba ?Benimle göz göze gelmekten kaçıyor gibiydi.Kafasını sürekli öne eğerek konuşuyordu.
" Evet, evet de siz kimsiniz ne oluyor burada" dedim tüm sabırsızlığımla artık bu evde ne döndüğünü merak ediyordum.
"Ben kılıç , annenin iş arkadaşıyım. Baban, beni arayınca koşup geldim. Annen, annen için üzgünüm. Nasıl diyeceğimi bilemiyorum. Dün gece intihar etmiş. Binmesi gereken uçağa hiç binememiş annen gülce." dedi kulaklarım da yorgunluktan duymuyordu galiba. Son cümlelerini işitemedim.
"N-asıl ? Aa-nneme ne oldu dediniz ?" Kelimeler dökülemedi dudaklarımdan.
"Annen için üzgünüm, bizde böyle birşey yapacağını düşünemedik başın sağolsun . Dedi yabancı sesin sahibi, sanki cümleler düğüm düğüm çıkmıştı ağzından, dediklerini zor anlıyordum.
Hayır, benim hayat dolu annem canına kıymış olamaz o eline iğne batsa akşama kadar burnumuzdan getirirdi evde. Bu adam ne dediğini bilmiyor. Annem hayat dolu bir kadındır. Ne olmuş olabilir onu canından vazgeçirecek kadar. Saçmalık Ama öyleyse neden bu kadar çökmüş ve hüzünlü duruyor karşımdaki gözler?
"Baba birşey söyle annem dün gece geldi bana oyun yapıyorsunuz siz değil mi?" Dedim artık çıkamayan sesimle.
"Üzgünüm bitanem anneni kaybettik." Dedi babam dik duramadı, salondaki adam babamın koluna girdi destek olurmuşcasına.
" Hayır, hayır yalan söylüyorsunuz annem o, benim annem çok güçlüdür. Asla böyle birşey yapmaz. İnanmıyorum sana baba nasıl inanırsın hemen böyle birşeye, Annem bizi... seni, beni bırakıp asla gitmez." dedim Hızımı alamayıp Odalara koştum annemi aradı gözlerim yoktu. Üst kata çalışma odasına çıktım yoktu annem hiç bir yerde yoktu bugün onun doğum günüydü. Ve burada olması gerekiyordu. Doya doya sarılacaktım daha, 23 yılımın belki 10 yılı annem ile geçmemişti ama her dakikasına değerdi. Her şeyimdi o benim ben daha doğarken onu seçime zorlamıştım. Babamla ikisi aynı iş yerinde çalışıyorlarmış o zamanlar babam ve annemden biri işi bırakıp benimle ilgilenmesi gerekiyormuş. Aralarında konuşup annemin bu işe daha uygun olduğunu düşünüp karar vermişler. O günden sonra tüm bakımımı babam üstlenmiş keşke bana da sorsalardı. Cevabım hep annemden yana olurdu. Bir çocuğun en ihtiyacı olduğu yıllarda annesiz kalması hazmedilir bir durum değildi, el mecbur her şeye tamam demek durumunda kaldım.
Peki şimdi? Tamamen eksik mi kalmıştım? Biricik annem artık yok muydu ? Var mıydı ki gülce yok olsun ? Odasındaki koltuğunun üstüne kırmızı bayrak konulmuştu neden ? Düşünceler odaya girer girmez annemin kokusuyla çekildi benden.
"Anne, neredesin ? Beni bırakmadın değil mi?
24 yıl sonra terk edecektin neden dünyaya getirdin beni?
Güneşim diye severdin beni, öyle seslen ki doğuyu hiç unutmayayım isterdim.
kendinle bir alıp gittin güneşini.
Şimdi karanlıklar içinde nasıl yaşarım?" yakarışlarım sonda fısıltıya dönüşmüştü. Ayaklarım daha fazla taşıyamadı bedenimi. Olduğum yere yığılmak üzereyken biri belirdi arkamda kollarını sardı bedenime, sonrasında gözlerim kapandı.
Ruhum bedenimden çekilmiş gibi hissediyorum. Beynimde yankılanan sesler ile bilincim kendine gelmeye başladı .Rüya mı görmüştüm ben? Bedenimde acı kol geziyor, ama acıya bir isim veremiyordum. Yüreğim ağzımda, gözlerimi yavaşça araladım bir hastane odasındayım galiba. Yavaşça doğruldum. Kolumdaki serum bitmişti. Başımda kimse yoktu hemen kalkıp babamı bulmalıydım. Son yaşadıklarım hatırladıklarım.. Bana tek mantıklı açıklamayı o yapabilir şuan. Tam ayaklanıyordum, kapı açıldı. Sanırım rüya değilmiş yaşadıklarım,işittiklerim oysa rüya olması için her şeyimi verebilirdim. Rüya değildi çünkü şuan tam karşımda evimizin salonunda bana annemin ölüm haberini veren beyefendi duruyor. Dağılmıştı, çok dağınık duruyordu her anlamda. Saçları, kıyafeti, yüzü en çokta kalbi yaralı gibiydi...
"Geçmiş olsun kendine gelmişsin. Nasıl hissediyorsun? Daha iyi misin ? Bir şey olacak diye ödüm koptu." dedi dalga mı geçiyorsun benimle yabancı.Tanımadığın biri için mi bunca endişen? Üstelik ben daha annemin ölümünü yeni öğrenmişken bana değil ona endişelenin.
" Benim babamı bulmam lazım o iyi değildir, kendim umurumda değilim" annem ölmüş nasıl iyi olabilirim ki. olabildiğince sakin kalmaya çalışıyordum. Fakat her an kriz geçirip yine bayılabilirdim. Karşındakinin ne suçu var gülce annen kendi seçmiş seni terk etmeyi. Adam belli ki sadece yardımcı olmak istiyor. İç sesimi şuan asla duymak istemiyordum.
"kaç saattir baygın yatırıyorum? " Diye sordum. soruma şaşırmış gibi bakıyordu.
"Bayıldıktan sonra bir kaç kez kriz geçirdin, sanırım anksiyeten varmış. Hemşireler sakinleştirici yapıp uyuttular. İki gündür bu şekildesin. Baban annenin defin işlemlerini halletmekle meşgul, bende yalnız kalma istedim. Uyanmanı bekliyordum." Dedi. Farkındayım tamamen iyilik yapmak istemişti işte. Ama 2 gündür uyutmak ne?
" Annem ölmüş siz beni iki gün uyuttunuz öyle mi? Acımı bile yaşamama izin vermediniz ?"Bir anda dilime hakim olamadım ,kelimeler dökülüverdi ağzımdan. Söylediklerim karşısında mahcup ve ne şekilde cevap vereceğini bilemeden elini ensesine götürdü, gerilmişti. Kendimi bir kabusun içinde gibi hissediyorum.
" Ben sadece aracıyım,baban ne dediyse onu yaptım tek amacım sana yardımcı olmak." Aklımda tonla soru işareti var fakat kimi muhattap almalıyım babamı mı? Karşımdaki yabancıyı mı? Yoksa ölmüş annemi mi ?
Bana neden hüzün dolu bakıyordu karşımdaki beyefendi?
Adını bir kere duymuştum ama anımsayamadım. Az önce biraz yüksek sesle konuştum acaba kırılmış mıydı ? Tanıdık bir siması vardı. Gözleri masmavi gökyüzü gibi,okyanus gibi insanı içine çekiyor adeta. Uzun boyu ve İri cüssesi dikkat çekiciydi. Annemle Tam olarak nasıl ortak iş yapıyorlar anlamadım. Annem bir kozmetik firmasının yöneticiliğini yapıyordu bu nedenle sürekli yurtdışındaki üretim fabrikalarını denetlemeye gidiyordu. Bu beyefendi patronu falan mıydı? Ben düşüncelerime yine hakim olamazken tam o sırada kapı çaldı,
Beni kendime getirdi .
İçeriye sevde ve onur'un girdiğini görünce rahatlama geldi . Bana dair tanıdık simalar görmek iyi gelmişti. Sevde hemen sarıldı destek olmak istercesine, Sonra onur girdi kadrajıma üzgün ve yıpranmış görünüyordular. Onur sıkı sıkıya sarıldı bedenime. Yabancı sanki rahatsız olmuş gibiydi elini yumruk mu yapıyordu o ? Bir an oluşan sessizliği bozan onur oldu.
" Biz geldik isterseniz siz gidebilirsiniz, yanından ayrılmayız artık, size de yük olduk." Dedi biraz soğuk tonuyla sonra bana döndü.
"iyi misin güzelim?
Başın sağolsun biz duyar duymaz geldik ama evde değildin. Erhan amcada yurtdışına gitmişti. Evdekilerle ilgilenmek durumunda kaldık anca yanına gelebildik. " deditüm hüznü yüzünden okunuyordu.
" Bu arkadaşta seni yalnız bırakmamış sağolsun."
Ne oluyordu onur bu tavırlar ne? Kıskanç erkekler gibi.Sevde ve onuru olmayan kardeşimin yerine koymuştum. 4 yıldır yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez olmuştu. O yüzden böyle davranmaları gayet normal geliyordu bana. Sevde araya girerek onuru böldü.
"Canım arkadaşım çok üzgünüm ben ne diyeceğimi bilemiyorum biz daima senin yanındayız. "dedi gözleri dolmuştu ilk defa sevdeyi böyle görüyordum.
"Teşekkür ederim yanımda olduğunuz için,iyi ki geldiniz, ben ne yapacağımı bilmiyorum kime sığınacağımı bilmiyorum." Gözyaşlarım yüzümün her yerini ıslattı. Onur yaklaşarak elinin tersiyle gözyaşlarımı sildi. Sevdeyle ikisi aynı anda sıkıca sarıldılar.
O sırada odanın kapısı kapandı odadaki beyefendi gitmişti. Bir garipti geriliyordu yanımdayken, bir şey söylemek istiyor da söyleyemiyor gibiydi. Keşke adını öğrenip teşekkür edebilseydim, yanımda durmuştu iki gün boyunca. Elbet karşılaşırdık ozaman fırsatım olur umarım.Kısa süre sonra odanın kapısı açılınca o beyefenfi sanıp umutlanmıştım. Hemşireymiş değerlerimin normale döndüğünü taburcu olabileceğimi söyledi. Onur taburcu işlemlerini hallederken sevde ile bende odada hazırlandık .Hazırlandıktan sonra onuru beklerken babamı aradım. Sesi kötü geliyordu, çok konuşamadı. Buradan direkt olarak mezarlığa gitmemizi,benim içinde endişelendiğini dikkat etmem gerektiğini söyledi ve kapattı. Duyguları alınmış gibiydi sanki sesi çok çok durgun geliyordu. Ölüm böyle birşey miydi? insanlar sevdiklerini gömerken duygularını da mı gömüyordu? Babam çoğu zaman düşüncelerimiz tezatlık içinde de olsa yıllardır bana hem annelik hem babalık yaptı. Annem gibi onunda her şeye gücünün yetebileceğine inanırdım öyle değilmiş demek ki. Taburcu işlemlerinden sonra, onurun arabasıyla mezarlığa doğru yol aldık. Artık ağlamaktan bitkin hale geldim ayakta zor duruyordum. Mezarlığa Vardığımızda sevde ve onur kollarıma girdiler, yürümekte güçlük çekiyordum. Hemen tanıdık yüzlerle karşılaştım. Eş dostumuz, komşularımız. Anneannem, teyzem, kuzenim hepsi gelmişti son görevleri için. Anneannem Hafize sultan çökmüştü iki günde. Evlat acısı mahvetmişti onu , ayakta zor duruyordu iki kişi kollarına girmiş. Teyzem sema ve kuzenim Ayşin onlarda ağlamaktan şişmiş gözlerle anneanneme destek olmaya çalışıyorlar .
Hemen ileride bayrağa sarılmış tabut ve başında sessizce oturan babam....
Bir evlat içinde en acı sahne bu olmalı onları çok kez yan yana görmüştüm ama bu kez onları böyle yan yana görmek içimi ateş gibi yaktı. Babam yine anneme sarılıyordu ama mutsuzdu, koştum tüm gücümle koştum anneme.
Çevredeki sesleri kalabalığı duyamıyorum, göremiyorum .
Odağım annem ve babam olmuştu. Duyduğum tek ses babamın sesi oda yüreğimi dağlıyordu.
"Annem ben geldim .
Kızın gülcen, güneşin geldi. Uyan kalk hadi ben senin yokluğuna nasıl alışacağım bırakıp gitme beni." Dedim Annemden cevap gelmiyordu . Bundan sonra onsuz nasıl yaşayacaktım. Tamam normalde de çok görüşemezdik ama sürekli telefonda konuşurduk. Varlığı yeter derdim. Bu başkaymış çok başka ve çok acı bir durum...
Babam kalktığında görüş açıma mavi gözlü beyefendi girdi.
Yanında kendisi gibi iri, sakalsız 4-5 adam daha var. Hepsi bir örnek giyinmiş anlam veremedim. Onlar tabuta yaklaşınca onur ve sevde beni tabuttan uzaklaştırdılar onlar ise annemi omuzlayıp, mezara koydular, üzerine sırayla toprak attılar. Sanki atılan toprak benim üstemeydi öyle karanlığa hapsoluyorum.
Kalbimin yarısını toprak altına koyalı 1 saati geçti, ben herkesi göndermiş mezarın başında annemle vedalaşıyordum. Onur ve babam gitmek istemeyip benimle kalmayı teklif etselerde kabul etmedim. Ölümle Baş başa kalıp kabul etmem gerekiyordu. Gözyaşlarım artık bana ihanet edip içime akmaya başlamışlardı. Bu daha acı veriyordu. Çantamı ve telefonumu alıp ayaklandım veda zamanıydı artık. Mezar taşını okşadım,öptüm, kokladım artık annem buraya aitti.
Kafamı kaldırdığımda mezar taşının yanındaki bayrak yine dikkatimi çekmişti.
Neden her yerde Türk bayrağı vardı? Tamam annem ülkesini çok severdi, dilinde hep ülkenin refahı huzuru, güvende olması gerektiği dolanırdı. Öğretmenlik mesleğini seçmemde etkisi çok büyüktü aydınlık nesillere önderlik yapmamın onu gururlandıracağını söylerdi hep.
Ama bazı şeylere anlam veremiyorum. Her şey çok Garip diğer mezarlarda yok mesela...
Arkamdan gelen ayak sesleri düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu. Annemin tabutunu omuzlayan mavi gözler ile yanındaki arkadaşları bu sefer iki kadın da dahil olmuştu onlara.
Bu kadınlarda kimdi ?
Burada ne yapıyorlardı daha?
Bu mavi gözler nereden tanıdık geliyor bana ?
Annemin iş arkadaşları olmalı ama biraz değişikler hepsi çok iri,kadınlar bile uzun, temkinli adımlarla bana doğru yaklaşıyorlardı.
Karşıma geçtiklerinde, Bir süre onlar beni,ben onları inceledim.
Sessizliği bozan okyanus mavisi gözler oldu.
"Arkadaşlarım size başın sağolsun demek istedi. Yani annenizinde iş arkadaşları oluyor kendileri." Dedi Diğerleri robot gibi sadece başlarını sallamakla yetindiler.
Benim odağım şuan kurduğu cümleler olmuştu. Annemin ölüm haberini verirken ve hastanede sen diye hitap ederken şuan siz demişti. Buna bozulmuş olamazdım değil mi ?
"Ben teşekkür ederim. Annemin bu kadar çok iş arkadaşı olduğunu bilmiyordum. Pek işinden bahsetmeyi sevmezdi. Memnun oldum ve teşekkürler tekrardan." Dedim Kurduğum cümleden çok memnun olmuşa benzemiyorlardı.
" Biz gidelim o zaman." dedi yine konuşan okyanus gözler oldu.
Tam arkalarını dönüp gidecekleri ki atıldım kolunu tuttum.
Ona ayrı bir teşekkür borcum vardı minnettardım kendisine ve ismini dahi bilmiyordum.
Bu hareketimi beklemiyor olacak ki bir anda afalladı.
"Şey ben size ayrıca teşekkür etmek istedim. Evimizde ve hastanede bana yardımlarınız ve ailemin yanında olduğunuz için. " Dedim
Kurduğum cümle ile buruk bir tebessümde bulundu .
Diğerleri homurdanarak bizden biraz uzaklaştılar.
" Görevimi yaptım diyelim teşekkürlük bir durum yok, fazlasını arkadaşlarınız yapıyor zaten ben gitsem iyi olacak. "
Böyle bir karşılık beklemiyordum neden böyle bir cevapta bulunmuştu ki ?Ne cevap verecektim ki şimdi ben buna. ismini nasıl soracaktım? tüm yollarımı kapattı.
"pekii, sizi tutmayayım arkadaşlarınız sıkılmış gözüküyor iyi günler." dedim
"Sizede. " dedi sadece.
Bir şey diyecek gibi olmuş yine vazgeçmişti. Konuşsana işte niye vazgeçiyorsun?
Allahım ne oluyor bana daha bir saat önce anneni toprağa gömdün kendine gel.
Ben kendimle kavga ederken mavi gözlerde arkasını dönüp benden uzaklaşmış arkadaşlarına ulaşmıştı. Tam ben ona bakarken onunda arkasını dönüp bana baktığını gördüm, gözlerimiz kesişince hızla önüne döndü.
Şimdi gerçek anlamda ölümle ve kendimle baş başa kalmıştım. Boğulacak gibi hissediyorum kendimi. Yalnızlığı tüm hücrelerimle hissetmeye hazır değilmişim demekki daha.
Çantamda su olmalıydı umutla bakındım yoktu.
Mezarlıktan artık uzaklaşmam gerekiyor yoksa kriz geçireceğim ve kimse yok etrafta.
Koşar adım kapıya ulaştım derin bir nefes aldım. Köşedeki büfeden su alıp bir yudum içtim. Su biraz olsun beni kendime getirdi. Şimdi ne yapacaktım eve mi gideceğim. Karanlık hiçliklerle dolu eve...
Evde de beni zorlu günler bekliyordu ve şuan yüzleşemezdim.
Annemi, umutlarımı yaşama sevincimi, beni gülce, annemin güneşi yapan her şeyi annemle gömüp gerimde bıraktım. Şuan tek olmak istediğim yerin neresi olduğunu biliyorum ve oraya gitmek için yola koyuldum.
Taksici verdiğim adreste durdu. Taksiden inip öylece bakındım etrafa. En son geçen sene 3 eylülde gelmiştim onun doğum gününde . Fakat değişen pek bir şey yok gibi gözüküyordu.
Karşımda çamlık ilkokulu vardı.
Neredeyse bir 10 yıldır da boştu artık çevredeki herkes çocuğunu özel okula gönderince buraya da pek gerek kalmamıştı.
Burası benim evimden sonraki yuvam, umudum, hayallerim, ilk aşkım ve son aşkıma dair her şeydi.
Bugün kalbimi ilk kez gömüşüm değil,15 yıl önce onun beni terk ettiği gün, buraya gömmüştüm kalbimin yarısını. Diğer yarısını da bugün mezarlıkta gömdüm .
Ne zaman birinden veya bir şeyden kaçmak istesem kendimi burada bulurdum. Onu özlediğimde , rüyalarıma girdiginde hep buraya gelir içimi dökerdim .
Olacaklardan habersiz okulun eskimiş kapısını açtım ve bahçesine girdim. Anılar bir bir gözümün önünden geçti. Oynadığımız oyunlar sakarlıklarım ve yaramazlıklarım...
Sınıflara doğru yol aldım, okuduğum sınıfın önüne geldigimde durdum. Tembel bir çocuktum ozamanlar bakmayın öğretmen olduğuma.
Beni çalıştırsın diye hep çalışkanların yanına oturturlardı. Fena da olmadı diyemem hikayem öyle başladı.
En ön sıra dikkatimi çekti.
Sonra hala sıranın altında duran kozalaklar, Ama nasıl olur ?
Daha önce geldiğimde onlar var mıydı ? Kaç yıl oldu hala durabilir miydi? belki ihtimal diyerek yaklaştım. Sıraya yaklaşmamla kozalar yere düştü. Kozalarla beraber eski bir kitap ve bir fotoğraf....
Hepsini aldım kucağıma doldurdum. Alt kattan gelen tıkırtı sesi ile ürkerek kendimi dışarı attım. Bahçedeki çam ağaçlarının altında bulunan bank dikkatimi çekti hemen oturdum. Kitabın sayfasını açtığımda bir isim yazıyordu.
Beni maziye götüren ismi gördüm. kendi el yazısı ile yazılmış bir isim ve tarih.
Eylül 2009 Doğu Kılıç Aslan.
Doğu... ilk ve son aşkım. İlk ve son kalp çarpıntım...
Kendime gelip fotoğrafa bakmaya çalıştım, bana uzak olmayan iki çocuk tam da bu bankta çekilmiş fotoğraf .
Yıllara meydan okuyarak kendini korumuş bir çift okyanus mavisi gözler.
Bana gülümsüyordu....
O burada mıydı?
Evine mi gelmişti?
****
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Nasıl buldunuz ?
Yazım hataları olabilir heyecanıma verin. Kitabımızın adını anlamını nereden aldığını ilerleyen bölümlerde anlayacağız.
Gülcenin annesi sizce kozmetik firmasında mi çalışıyor cidden?
Gülce ve annesine üzülenler?
Peki Erhan baba ?
Onurun davranışları?
Ve tabiki bölümün sonu Doğu??
Nasıl buldunuz ?
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum🌸🌸
-samiirex
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |