NOT!!!
ÖKSÖKÖ: ESKİ TÜRKLERDE MİTOLOJİK BİR UNSUR OLAN ÇİFT BAŞLI KARTAL OLARAK BİLİNMEKTEDİR.
BİR ÇOK MİT'E MAVİ KARTAL OLARAK KONU EDİNMİŞTİR. KRALLARIN VE TANRILARIN YOLDAŞI OLARAKTA BİLİNİR. KİTABIMIZIN İSMİ DEĞİŞİK GİBİ GÖRÜNSE DE ASLINDA BİZİM TİMİMİZİN ADINI TEMSİL ETMEKTEDİR. YANİ "MAVİ KARTAL" TİMİ
Bir çok kişi tarafından garip bulununca ve sorulunca açıklamak istedim. Sizleri seviyorum iyi okumalar diliyorum 🖤
****
Dünyada hayatın bir tek manası varsa, oda sevmektir. Hatta mukabele edilmesini beklemeden sevmektir. SABAHATTİN ALİ
-Doğu Kılıç Aslan'dan -
5 Gün Önce
Terfimi kutlamak için her zaman ki gittiğimiz mekanda tim yer ayırtmış, her ne kadar böyle bir şeye gerek yok desem de beni dinlemediler. Açıkçası çokta müdahale etmek istemedim hepimizin böyle bir geceye ihtiyacı var. Son bir yılda olanları düşünürsek epey yorulduk ve yıprandık. Bir çoğumuzun hayatında köklü denemese de bazı değişiklik oldu. Zafer abilerin bir tane daha bebekleri olacak, doğuma az bir zaman kaldı, daha önce bir bebeklerini doğduktan sonra kaybettiler ve ailecek zorlu bir süreçten geçtiler, tam o sırada böyle bir haber hepimizi sevindirdi. Bir diğer yandan, korkutla mizgin'in yakınlaşması kimsenin dikkatinden kaçmıyor ama şuanlık ses çıkaran yok. Korkutun acı bir kayıptan sonra böyle güzel şeylere atılması hepimizin yüzünü gülümsetiyor. Bende ise durumlar pekte istediğim gibi gitmiyor.
İzmirden kendime söz vererek döndüğümden beri kimse bana o anları, o kişileri anımsatacak bir kelime dahi etmedi, gariptir ki yüzbaşı bile ortalarda görünmüyor. Perinin ve timin zoruyla 3 ay önce bir randevuya çıktım. Elbette aklınız ne kadar inkar ederse etsin kalbiniz aynı atıyorsa, randevuya bile çıksanız karşınızda arayacağınız kişi kalbinizdeki oluyor. Ama yine de kendime ve kendime verdiğim söze saygımdan 3 aydır görüşmeleri devam ettiriyorum, bakmayın 3 ay dediğime 2 ayı görevde geçti, toplasan 2-3 kere anca görüştük. bir şey olduğu yok , olur mu onu da bilmiyorum. Selin'e kalsan hemen evlenecek benimle, tam benim gibi bir eş adayı aradığını vurguluyor her defasında.Bu uzun görevlerden birinden döneli 2 gün oluyor. Örgütün en güçlü adamlarından birinin yurtdışındaki evine baskın yaptık. Görevimiz 2 ay sürse de sonunda hedefe ulaştık. Örgütün tüm planlarını, peşinde olduğumuz bir diğer isim olan Drakula'nın eylemlerini gerçekleştireceği köylerin bilgilerini hepsini ele geçirdik adamı ise sağ salim Türkiye'ye getirdik.Üstlerim üstün başarı olarak görüp, takdirleriyle birlikte terfime karar verdiler. Artık askeriyede ki en genç yüzbaşı olacağım. Öyle onur ve gurur verici bir an ki benim için, çevremdeki herkesin benim sevincime yürekten ortak olduklarını görebiliyorum. Bu beni daha da mutlu ediyor, çevrenizde sizin mutluluğunuza ortak olan insanlar varsa şanslısınız demektir...
Görev bitti tam dönüyoruz derken karın boşluğumdan bir kurşun yedim. Bugünde ölmedik, bu iyi mi kötü mü bilmiyorum. Bana kalsa askeriye de iki dakika da kurşunu çıkarır hallederim, en fazla zafer abi yardımcı olurdu. Emir büyük yerden, albayımın zoruyla hastaneye geldim kurşunu çıkarıp pansuman yaptılar, şimdi arabama doğru gidiyorum. Selini alıp bizimkilerin eğlence için ayarladığı mekana gideceğiz. Selinin kapısının önüne geldiğimde onu beklediğime dair bir mesaj yolladım. Muhtemelen, hali hazırda bekliyor ve bir dakika içinde burada olur. Selin peri'nin okuldan öğretmen arkadaşı, peri'nin ısrarlarına daha fazla dayanamayıp kabul ettim.
Daha arabanın kapısı açılmadan 10 metre öteden selinin geldiğini anlayabiliyorum nasıl mı? Belki başkasına güzel gelecek kokusuyla beni irite ederek.Kokularında anısı, insanı, anlamı olabiliyormuş. Birinin Kokusuna da vurgunsan diğer kokular sana işkence gibi gelebiliyormuş. Ne zaman okyanus kokusu alsam gülce düşüyor aklıma, çocukluğumdan beri unutamadığım kokusu... Bir koku kadar yakınımda olup bir ömür uzağımda olmayı seçen yine kendisiydi ya neyse .
Selin arabaya yaklaştıkça bir gerginlik sardı bedenimi, bu seline karşı değil de bir şey olacakmış gibi bir his, sanki ters giden bir şeyler olacak. Normalde inip arabanın kapısını açmam lazım ama içimden hiç gelmiyor, her geçen gün daha da odunlaşıyorum.Ben ona bu kadar kötü davranırken nasıl hala yanımda iyilik meleği gibi dolaşıyor aklım ermiyor.Kapıyı açıp, yanımda kendisine yer edindi.
"Merhaba canım. "
Sarılmaya yeltendi fakat izin vermedim. Canım demesi bile fazla rahatsız ederken sarılmak hiç doğru değil.
" Merhaba selin, nasılsın?"
" Ay Kılıç seni gördüm daha iyi oldum, 3 aydır görüşüyoruz sen bir ay sonra gittin 2 aydır da yoksun nasıl iyi olsaydım, ayrıca peri'yi her gün arayıp beni bir gün bile aramamana ayrıca kırıldım.
" Mesleğimi biliyorsun bazen vatan her şeyden önce geliyor. "
Yalan! Karşımdaki gülce olsa, az önceki cümleleri o kuruyor olsa ona da aynı cevabı mı verecektim? Hayır. O olsa her şey bambaşka olurdu. Kılıç o yok ve sen selinle şuan bu konuşmayı yapıyorsun, kendine gel.
" Kusura bakma öyle demek istemedim, kırdıysam seni özür dilerim. "
Selinin yüz ifadesi düşmüş camdan dışarıyı izliyordu, özür dilememle ilgisi tekrar bana çevrildi.
"Yaa kılıç ne özürü mesleğin sonuç olarak ne yapalım katlanacağız bunlara da , hiç önemli değil. "
Katlanmak mı? Duyduğum kelimelerden sonra kan beynime sıçradı, o rahatça gezsin mesleğini icra edebilsin diye biz savaşıyoruz, hanımefendi gelmiş katlanırız diyor. Kılıç bu geceden sonra ne yapıp ne yapmaman gerekeni biliyorsun. Zaten zoraki ilerliyordu.
Böyle onurlu bir mesleğe asla laf söyletmem söyleyene de müsaade etmem. En doğru karar bu geceden sonra ilişiği kesmek.
Hayatında illa birimi olmalı yaşamak için ?
Albay var, peri, korkut, timim var daha ne isterim.
Onlar yeter de artar bile, kalbimde bir yangına daha yer yok.
" Bir şey mi oldu? "
" yok işle alakalı bir şey geldi aklıma onu düşünüyorum. "
"Anlıyorum " yine bozuk çıkıyordu sesi bu kız trip atmadan duramıyor mu ?
Selinden kaçacağım derken cama yapışıp kalmışım, camdan dışarıya baktığım sırada tanıdık bir silueti gördüm sanki, gülce. Başkasıyla olduğumu hissediyor da işaret mi gönderiyor bana acaba? yoksa ne işi var burada ?Ardından korkut,botan, mizgin,Lale sırasıyla tüm tim görüş açıma girdiler. En son onları gördüğüme bu kadar sevindiğimde başıma dayalı 4 tane namlu vardı ,şimdi ise ilk fırsatta tepeme binmeye çalışan selin!!.Ben zaten ne diye korkutun ağzına bakıp çağırdıysam bu özel geceye bilmiyorum. Benim için bu kadar anlamlı bir gecede ne işi var selinin.
" Bizimkiler geldi haydi inelim. ''
" Ooo komutanım, yanında hatun olduğunu, pardon hanımefendi olduğunu söyleseydiniz biraz daha geç gelirdik. Rahatsız ettiysek hemen gidelim biz siz devam edin. " Cenk'in kurduğu cümle selinin hoşuna gitmiş olacak ki kıkırdadı.
" O sesini kesecek misin, yoksa ben mi keseyim ekmekçi ? "
" Emredersiniz komutanım. "
Ağzını fermuar yapar gibi kapattı.
"Hadi düşün önüme eğlence eğlence dediniz geldik. "
" He kardeşim sanırsın biz terfi aldık, kes sesini de yürü. Dedi korkut
"Oda olacak inşallah az kaldı."
Korkutun da üsteğmen olmasına az kalmıştı, zaten göreve başladığımız da kara harp okulu mezunu olduğumuz için teğmen olarak göreve başladık. Benim yüzbaşı olmam onun üsteğmen olmasını hızlandırmıştı aramızdaki bağ öyle kuvvetli ki benim terfilerime kendisi yükselmiş kadar sevinir. Benim şu hayatta en yakınım o, sonrasında albay peri ve tim gelir. Bir gün çıkıp kardeşim bana can lazım dese düşünmem veririm, öyle değerli benim için.
" inşallah. " Dedi ve önüne döndü. O sırada gözleri mizgin ile buluştu, bunlar birbirine açıldı mı?
" komutanım bazı kararlar size iyi geldi he, maşallahınız var" dedi cenk seline bakarak . Patavatsız herif hakaret edince üzülüyor ama doymuyor ne yapayım.
" Ekmekçi, önüne!!"
" Emredersiniz kom-" bir anda öksürmeye başladı.
" Ne oldu lan ne kaçtı boğazına, huzurun mu ?" Diye sordu botan.
Sonra cenk'in baktığı yöne bakıp donup kaldı adeta.
" Ovv," tepkisinden sonra başını öfkeyle öne eğip kenara çekildi korkut, korkutun kenara çekilmesiyle her neye şaşırıyorlarsa şuan tam benim karşımda kalmıştı. Önüme geçen lale görüş açımı engelledi.
" komutanım geri dönelim mi burası çok kasvetli geldi bana."
" Lale çekilsene önümden, çekil de karar verelim iyi mi kötü mü diye." Dedim
Lale'yi korkut'un yanına doğru hafif ittim. Lale'nin de çekilmesiyle gördüğüm manzara ile kalakaldım...
Tüm ayrılık şarkıları aynı anda çalıyor da ben hepsine kulak vermeye çalışıyormuşum gibi, kulaklarım uğuldamaya başladı. Deprem olsa Çinde 10 katlı bir bina olurum öyle yıkılmam, şuan gözlerimin en derinine bakan kişi ile sanki istanbul'un yıkılmayı bekleyen en eski semtindeyim, öyle yerle bir oldum.
Günlüğün sayfalarına işlediğim sevgisi gibi canlı, avını gözüne kestirmiş bir ceylan gibi diri karşımda duruyor.
Gülce.
Gözlerinden heyecan fışkırıyor bunu görebiliyorum. Ama heyecanına eşlik eden istek ve yoğun şaşkınlık barındırıyor gözleri, en son gördüğüme göre biraz daha anlamlı bakıyor. Tanıdın mı beni, iş işten geçtikten sonra? Yanında duran adama kaydı gözüm süs köpeği.
Onunla mı geldin bana ?
Ya da bana mı geldin ?
Her soru kalbime yediğim bir kurşun gibi sarstı beni, sarsılmaz Kılıç bir bu kıza mı sarsılıyordu, kendinden geçiyordu?
Sorunların cevabını almalıyım burada ne işi var öğrenmeliyim. Başında onca bela varken ne işin var gülce burada? Yüzbaşı mı istedi buraya gelmesini? Onca tehlikenin içine atar mı kızını?
Atar , niye atmasın, dedi ya vatanım için gözümü kırpmam diye .
Beynimde gülce için endişelenen doğuyu susturup Kılıç olarak ona doğru adımladım. Adımlarıma titreyen bacaklarım eşlik ediyor, ufacık kızdan mı korkuyor, yoksa Şırnak'ta bulunma amacından mı korkuyorum?
Yoksa hala kalbimde bacaklarım gibi titrediği için mi ?
O da bana doğru adımladı, adım atar atmaz, ayağının takıldığını gördüm, yüreğimde Kopan sessiz çığlıklarla beraber ona doğru koştum, yakaladım kolundan. Kolunu tuttuğum an vücuduma öyle elektrik yayıldı ki eminim onunda tüm bedeninde hissettiğine.
Bakışıyorduk, bakışmak bana zarar, gülce bana zararlıydı.Konuşmak için ağzımı açtım.
"Sen-" dedim senin ne işin var burada diyecektim eğer cümlemi tamamlayabilseydim.Sözümü kesen şey, bu soğukta bile ateş gibi yakan kolları oldu. İncecik, narin ama bir ev olabilecek kadar huzurlu, sardı bedenimi.Zaten yanan bir eve elinde ateşle girmek ne kadar doğru gülce? Hiçbir suyun söndüremeyeceği şekilde yanıyoruz.Beynim tüm işlevini bıraktı, kollarıma komut göndermiyor sanki, o bana sarılırken benim kollarım havada asılı kaldı. Bile isteye değil, kaslarım işlevsizleştiği için Belki de bile isteyedir kılıç, seni tanımayan, gözünün önünde başkasıyla sarılan gülceyi hatırla, sen yanarken o kürek kürek köz atıyordu, şuan seninle yansa ne fayda ? Seni tanımadığını değiştirebilecek mi? O çocukla beraber olduğu gerçeği değişecek mi? Hayır. Sarılmadığım için üzülmüştür. Senin üzüldüklerinin yanında ne ki ? Biri şu iç sesimi sustursun! Yoksa sikeceğim belasını...
" Kılıç canım bu kız kim ? "
İşte tam oldu, eksikti şimdi tam oldu.
" Kılıç bir şey mi oldu ? "
Hay bin bela!
" Yok eski bir arkadaş sadece, siz yerlerinize oturun geliyorum.
Eski bir arkadaş ne Kılıç!
Gülce'nin gözündeki hayal kırıklığını görebiliyorum. Tıpkı benim o gece yaşadığım hayal kırıklığı gibi, beni tanımadığında yaşadığım kırıklık gibi... Bir şeyler demek istiyor sanki beceremiyor, ne diyeceğini bilemiyor haklı olarak, bugün karşımda 25 yaşındaki gülce değil de sanki o bahçede beni öpüp kaçan gülce var, tanıyor Beni her ne aklına geldiyse tanımıştı.
" Doğu, benim gülce tanımadın mı? "
Bu soru, bu soru için ömrümü verirdim ama geç kaldın gülce.
" Ben sen değilim. " Dedim, sanki bildiğimiz Kılıç üsteğmen gitmiş yeni yetme 18 yaşındaki doğu gelmişti. Ergen misin Kılıç düzgün cevap versene. Herhalde 10 yaşındaki gülceyi bulunca karşımda bende bir geçmişe gittim geldim.
" Kılıç haydi hayatım, seni bekliyoruz biz siparişleri verdik."
Bu Allahın belası kız bana neden hayatım diyor? Yıkacağım şimdi başlarına mekanı.
Seline cevap vermeden gülceye diktim bakışlarımı, yaşadığı hayal kırıklığı katlanarak artmıştı. Gözlerime baktı umutsuzca, ilkte gördüğüm heyecan, dirilik yerini bir gün ömrü olduğunu öğrenen kelebek gibi umutsuzluğa bırakmıştı. Gözlerini benden çekip, az önce oturduğu masaya döndü. Bir şeyler arıyor gibi telaşlı telefonunu aldı sonra çantasını, hareketlerini takip ediyor olmak bile beni bir fena yapıyor. Sonra burnuma dolan kokusunu hissetim iliklerime kadar, koluma çarparak uzaklaşmaya başladı, koluma değen kolu beni yine alev alev yakmaya yetmişti. Adımları, sonrasında koşmaya döndü. Arkasına bir dakika dönüp bakmadan koştu .Süs köpeğinin tüm bağırmalarına rağmen çekip gitti.
Bu gidiş benim için miydi ? Sevgilisi burada onun için bağırırken arkasına bile bakmadan benim için mi gitti ?
Süs köpeği gülce'nin arkasından koşarken masada oturan, bugün hastanede yarama bakan doktor incide, endişeyle masadan kalkıp onların peşine takıldı. Masadan doktorun da ayrılmasıyla arkalarından bakakaldım. Bu sırada timin gözleri benim hareketlerime odaklanmış durumda beni izliyorlardı, timin yanında hiçbir şey olmamış gibi rujunu tazeleyen selin dikkatimi çekti, sinir hastası olmama ramak kala bir de hayatımdaki delilerle uğraşıyorum.
Bizimkilerin olduğu masaya doğru ilerlerken, elim başka bir masadaki kadehe takıldı, kadeh yere düşmesiyle tuzla buz oldu, tıpkı az önce gülce'nin olduğu gibi. Keşke kırılan sadece kadeh olarak kalsaydı.
" Komutanım, iyi misiniz? Eliniz kanıyor." Dedi mizgin.
Kanayan sadece elim olsa belki çözüm bulacağım, kanayan kalbim ve ona çözüm yok.
" iyiyim yok bir şey." Mizgin diyene kadar acıdığını ve kanadığını hissetmemiştim, avucumu sıkınca hissettim sızıyı.
" Ben askeriyeye geçiyorum, siz ortalığı toparlayın gitmesi gerekenleri evine götürün, sonra evlerinize dağılın. " gitmesi gerekenler derken selinden bahsediyorum, evine gitse bende bir an önce kurtulsam iyi olacak.
" Emredersiniz komutanım" dedi tim hep bir ağızdan.
" Kılıç ben ne olacağım, seninle geleyim mi ? "
" Selin az önce dediklerimi duymadın galiba, tim seni evine bırakacak!"
İlk defa ona bu kadar sesim yükseliyordu, korkmuş olacak ki başını öne eğip cevap dahi vermedi.
"Eline bir baktır gidince revirde çok kanıyor. " Dedi korkut
Kalbimde kanayan yaranın yanında elimdeki yara ne ki ?
Sabır çektim korkut'a bakarak, sonrasında yanlarından ayrıldım.
Hesap sormam gereken bir yüzbaşı var ve kimsenin işime karışmasını istemiyorum. Gülce'nin başını yakmasına seyirci kalamam, hele ki bugün bana o 10 yaşındaki küçük gülceyi hatırlatan gözlerle bakarken ona zarar gelmesine izin veremem.
Yüzbaşı iyi bir komutan olabilir. Kâh onu da görmedik daha ama, benim nazarımda asla iyi bir anne değildi.
Belki bu hesaplaşmayı çok önceden yapmalıydım ama, o gözleri beni tanımazken buna cesaret edemedim
20 dakika sonra, askeriyenin kapısından giriş yaptım. Soluğu yüzbaşının odasının önünden aldım. Kapıyı sakince bir kere çaldım açan almadı. 2- 3 derken sürekli çaldım kimse yok muydu? Hep odasında olankadın nereye kayboldu birden?
En son tüm gücümle vurdum kapıya, öyle bir ses çıktı ki 2 koridor öteden albayın kapısındaki nöbetçi koştu geldi.
" komutanım bir sorun mu var?
"Yok, yüzbaşınız nerede biliyor musun ? "
" komutanım, siz gelmeden hemen önce çıktı kendisi, telaşlı bir hali vardı fakat başka bir malumatım yok. Başımla onayladım onu.
" Tamam sen nöbetine geri dönebilirsin. "
" Emredersiniz komutanım.
Nereye gitti şimdi bu kadın?
Yüzbaşının gelmesini beklemek adına odama geçtim odadaki koltuğa uzandım, kaç saat bu şekilde tavanı izledim bilmiyorum. Binlerce hayal kurup hiçbirinin olurunu görmeyip sildim kafamda, insan hayal kırıklıklarıyla büyüyünce hayal kurmak bile zor geliyor. Hayallerimde bile kavuşamıyoruz gülcem biz...Son yarım saattir ise beynimle kalbimin kavgasına şahit oluyorum, şuanlık bir sonuca varmış değiller. Arada iç sesim müdahil olsa da ben sessiz kalıp izlemeyi tercih ettim.Kapının çalınmasıyla toparladım, ayağa kalktım.
"Girr!!." Gelen korkuttu, yüzünde endişeli bir hal vardı
" kardeşim sen geçmedin mi sizlik bir durum yok demiştim."
" komutanım size söylemem gereken bir şey var." Korkut normalde bu oda sınırlarında ciddi bir konu olmadığı sürece bana komutanım demez.
" Hayrola ? "
" komutanım, doktor inci ve o çocuk dışarı da sizinle görüşmek istiyor. "
Gülce.
Ona bir şey oldu kesin, yoksa niye gülceyi bırakıp gelsinler gecenin bir köründe buraya. Bir hışımla korkutu geride bırakarak odadan çıktım.
" Neredeler, nerede bekliyorlar beni ?"
" Dinlenme odasına aldık, orada bekliyorlar, bizimkilerde yanlarında"
Hızıma yetişmek için nefes nefese kalmıştı.
" Siz ne yapıyorsunuz gecenin bir körü burada ?"
" perişan haldeydin sana bir bakalım dedik, hem yüzbaşı ile karşılaşırsan kendini tutayacağından korktuk."
" Tutamayacaktım doğru."
Bekleme odasına doğru koşmaya devam ettim.
Bu oda hep böyle uzakta mıydı? şimdi mi bu kadar uzak geliyor bana ?
Sonunda kapı görüş açıma girdi, kapıdan girer girmez beni tim ve üzüntüden perişan bir halde olan ikili karşıladı, ben odaya girdiğimde ikisinin de aynı anda odak noktaları ben oldum.
" Üsteğmenim yardım edin lütfen. Gülce yok. En son mekandan ayrıldı yanımızdan, sizde gördünüz sonra ulaşamadık ona, telefonu çalışıyordu oda kesildi, buraya daha bugün geldiler. Ne kimseyi tanır ne burayı bilir. Yardım edin lütfen başına bir şey gelmeden bulun onu. Dışarısı buz gibi o İzmirli bu soğuğa çok dayanamaz ki. "
Önce duyduklarımı sindirmeye çalıştım, soğuk kanlı olmaya çalıştım ama sonrasında korku tüm bedenimi ele geçirdi. Neredesin gülce, her nerede isen benim güneşim olduğunu belli et. Güneş ol bu karanlık şehre, bir güneş gibi parla, aydınlat tüm şehri bulayım seni. Karanlığa hapsolmuş bu izbe yollara ışık ol, geleyim yanına. Kalbime nasıl dokunduysan öyle dokun bu şehre , dile gelsin bu ıssız sokaklar...
O sırada bakışlarım süs köpeği ile buluştu.
" Sen ne işe yarıyorsun birader burada ? Sen kendine adam deyip dolaşıyor musun bu kızın yanında birde utanmadan, daha yanındaki kıza sahip çıkamıyorsun adamım diye geçirsin. Seni bu zamana kadar pataklayaman kılıç'a tüküreyim ben, gülceyi bir bulayım senin hesabını o zaman göreceğim. " seni duyuyor ama takmıyor gibi bir hali var sen kimisinde beni takmıyorsun göstereceğim sana hepsini.
♡
4 Saat sonra
Gülceyi buldum, çok şükür gülceyi buldum. 8 ay önce annesinin öldüğünü öğrendiğinde hastanede yatarken boynundan kolyesinin hiç çıkmadığı dikkatimi çekti, güneşimin etrafında tehlike kol geziyorken ben öylece duramazdım, nitekim de durmadım.
Kolyesini o uyurken alıp korkutun da yardım ile kolyeye çip yerleştirdik.
Bugün ise kolye sayesinde onu buldum, biraz daha oyalansaydım birkaç serseri musallat olacaktı son anda kurtardım onu. İlkte telaşla kolye dahi aklıma gelmedi, attım kendimi Şırnak sokaklarına, sonrasında korkut kolyeyi akıl edince geldiğim yolu geri tepip askeriyeye koştum, bugün tek şansımız o kolyenin boğazında takılı olmasıydı. Yoksa nasıl bulacaktım onu?
Harekât merkezinde 20 dakika kadar süren çalışma sonucu yerini tespit ettik, hemen onun yanıa gittim. Şuan otel odasında huzurlu bir uykuda mıdır bilmem ama uyup kaldığına eminim. Hava değişimini geçtim, ilk günden başına gelenler onu yormuştur birde izmirin sıcağından sonra buranın eksi dereceleri hasta olmazsa iyi. Onu bulduğumda 3 4 sokak serserileri tarafından taciz ediliyordu, elbette bir şey yapmadım. Yüce adaletimiz varken ne yaparım? Gülceyi otele yerleştirdikten sonra ben askeriyeye geldim botan ve cenk'i oraya yönlendirdim, aradan neredeyse bir saat geçmişti hala benim bıraktığım şekilde yerde yatarken bulmuş bizimkiler serserileri. Onları toplayıp hastaneye götürmüşler.Gülceye laf atan keriz bir daha konuşabilir mi bilmiyorum çenesi kırılmış, cenk'in dediğine göre birinin kaburgaları kırılmış ciğerlerine batmış, komadaymış, bir diğerinin bacağı kırılmış, alçıya almışlar. Her ihtimale karşı, botanla cenk sabaha kadar onlarla hastanede kalacak. Elbette bununla kalmayacak birde kanunen yargılanacaklar, içim ancak bu şekilde rahat edecek. Benim yıllardır koklamaya dahi kıyamadığım narin gülümü koparmaya çalıştılar, ölmediklerine dua etsin şerefsizler.Birde süs köpeği var onunla da hesabım büyük, dua etsin otelde çok uzatmadım, sırf gülcenin daha fazla başı ağrımasın diye. Ama ona da sıra gelecek. Birinin bahçesine girip gülüne göz koyuyorsa madem çaldığı güle iyi baksın soldurmasın, yoksa onu da solduranlar olur. Öğrendim ki gülce buraya atanıp gelmiş, tesadüfen karşılaşmışız, biz 15 yıl kendi irademizle bir araya gelemedik işimiz tesadüflere kalmış, belki de en güzel tesadüf. Geçici bir süre burada olduğunu düşündüğümde bile katlanamazken birde daima burada kalacak olması, beni tedirgin ediyordu. Annesi yakinen takipteyken özellikle burayı nasıl görmezden gelir ? Ayrıca istihbaratçı bir anne için, kızı tehlike altında iken sonuçları değiştirmesi zor olmasa gerek. Bunca olay arka plan da dönerken neden benim hiç haberim olmadı? Bugün ve önümüzdeki bir gün içinde katil olmazsam bir daha olmam. Bizi, bize Bıraksalar belki ona okuduğum masallar kadar güzel bir hayatımız güzel bir sonumuz olacaktı, fakat yıllarca bizi birbirimize düşman edip bugünlere getirdiler. Beni onun kalbinden, onu benim kalbimden silmeye çalıştılar, Görüyorum ki ne bende ne de onda başarılı olamamışlar, yaşımız küçük olabilirdi, aramızdaki sevgi bağı sonsuz büyüklükteydi. Bugün bana sarılan kollar, maviliklerime bakan gece gözler, beni maziye götürdü. ilk heyecanlara ilk anılara. Onda da biten bir şey yoktu bunu gözlerinden görüyorum, ve kalben hissediyorum. Ama o süs köpeği?Sarıldığımız da kalbim yerinden çıkacak gibi hissettim. Yıllar sonra ilk temasım yine aynı kadınla oldu. Cenk'e anlatsam 15 sene benimle dalga geçer, ölüp gitsem mezar taşıma yazdırır yine dalga geçer. Benim hayatımda periden başka dişi siek bile yer almazken gülce şimdi o süs köpeğiyle aynı otelde, neyse kılıç düşünme, düşünmek ölüm demek...
Sabah olsun kafamdaki tüm soruların hepsini tek tek soracağım ve cevabını alacağım. Geriye sabahı beklemek kaldı, bana eşlik eden birde yol arkadaşım var pardon iki, korkut ve horlaması, her ne dediysem ikna edemedim ve burada benimle kaldı, olur da bir delilik yaparsam beni tutacakmış güya, normalde deliliğe delilikle karşılık veren o değilmiş gibi.
Horlaması ise tahminimce tüm askeriyeyi ayağa kaldıracak cinstendi, bu harbiyede iken böyle değildi horlamazdı ne zaman bu kadar horlar oldu bilmiyorum. Belki de aylar süren görevlerden yadigar kalmıştır.
Korkutun horlamaları, Allahın cezası iç sesim ve ben sabahı zor ettik. Korkut uyuyadursun, iyi dinlensin. Yüzbaşıdan sonra içtima alanında onların içinden geçerim muhtelemen. Odanın kapısını sessizce kapatıp Ayşegül yüzbaşının odasına doğru ilerlemeye başladım. İkinci koridoru dönmüştüm ki karşımdan çıkageldi.
"Odada konuşalım burası yeri değil" dedi sadece benim duyacağım şekilde.
" Olur istersen avukatta çağıralım."
" Anlamadım? "
Cevap vermedim, hiçbir cevabı hak etmiyordu. Ben bu kadına ne ara bu kadar kuruldum, kinlendim ? Çocukluğumda çok severdim oysa.
Gülce.
Kılıç cevap basit, gülce.
Onun canını yakanlar senin gözünde böyle bir yerde işte. Söz konusu gülce olunca kendimi bile tanımıyorum.
Odanın kapısını açıp içeriye girdiğimizde, albay karşıladı bizi, albayı görür görmez kapının girişine doğru bir adım geriledim. Acaba dalgınlıkla albayın odasına mı geldik diye. Ayşegül şahin yazıyordu kapıda, gayette yüzbaşının odasına geldik, görüşmeye velisi ile gelen öğrenci oldu şimdide süper.
Albay ne alaka?
Albaya baş selamı verip karşılarına geçtim.
" Kılıç geç otur şöyle" dedi albay. Albayda bir gariplik var, anlayamadığım bir gariplik.
" Yok komutanım çok vaktinizi çalmayacağım, hatta sizin burada olduğunuzu bilsem sonra gelirdim. İzninizle gideyim daha sonra uğrarırım ben. "
Albaydan birşey sakladığımdan değil fakat daha yeni terfi almışken onun yanında kendimi kaybetmek istemem.
" Konuşacak olduğun konuyu az çok tahmin edebiliyorum. Bende o nedenle buradayım, sana anlatmamız gereken bir kaç konu var istersen Ayşegül yüzbaşı sana malumat versin"
Bende onu istiyorum ya, her şeyi bana anlatsın...
" Tabi, buyrun yüzbaşım sizi dinliyorum." Ses tonum meydan okurcasına çıkınca albay beni uyarır gibi boğazını temizledi.
Konu gülce olunca asla ayarım yok.
" Ben nasıl anlatacağımı bilmiyorum Kılıç, şuan bir meslektaşından ziyade kızını tehlikeye atmış bir anne gibi görünüyor olabilirim. İnan bu yaptıklarımın hepsi kızımı korumak içindi. Benimle büyümüş olmayabilir, fakat 9 ay ben taşıdım onu, yine senin için bir şey ifade eder mi bilmiyorum ama şu hayatta değer verdiğim tek varlığım o benim. Onun kılına zarar gelse dünyayı yakarım. Mesleğimin yükü ve annelik ağır gelmiş olabilir, yıllarca bocalamışta olabilirim ama ona olan sevgimi tek ben bilirim. Sen ona yıllarca hasret kaldıysan, bende ona yıllarca bir o kadar hasret kaldım. Şimdi diyeceksin ki madem niye onu böyle tehlikeli oyunlara sürüklüyorsun, yıllarca bir teröristle aynı evde büyümesine göz yumdun. Buraya bugün bunların hesabını sormak için geldin. "
Evet dercesine başımı salladım.
" Bugüne kadar gördüklerin, görmediklerinin yarısı bile değildi, bunları sana anlatmak için üstlerimizden izin almak durumundaydık. Sırf bana duyduğun güven yıkılmasın diye her şeyi anlatıyorum kılıç, çünkü olurda ileride bana birşey olursa kızımı emanet edebileceğim tek kişi sensin.Bundan 26 yıl önce mesleğe yeni başladığım yıllardı, Erhan ben ve selim albay aynı timdeydik. Sonrasında Erhan ve Selime ayrı tim oluşturdular ben ise selimin timinde kaldım. O sırada selim albayın ile benim aramda duygusal anlamda yakınlaşma oldu, ilerleyen süreçte sevgili olduk. "Selim albay ve yüzbaşı mı peki neden selim albay bunca zaman söylemedi bana? Şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Nasıl yani siz ikiniz sevgili miydiniz?"
Evet, Erhan bizi ayırana kadar öyleydi, tıpkı size yıllarca yaptığı gibi bize de kavuşayalım diye türlü oyunlar oynadı. Ben yıllarca selim beni aldattı sandım, aslında öyle değilmiş." Dedi selim albayın yüzüne bakarar. Onun yüzünden ise sadece hayal kırıklığı okunuyor.
Şimdi anlaşıldı Ayşegül yüzbaşı kaybolduğunda, selim albayımın neden o kadar endişelendiği.
" Ayrılığımızdan bir süre sonra Erhan bana duygularını açtı, ben elbette cevap vermedim. Bu sırada arka planda içimizde bir hain olduğundan şüpheleniliyor, aylarca hazırlanıp gittiğimiz, bizlere bile operasyona çıkmaya bir saat kala anlatılan görev nasılsa duyuluyor ve biz o gün toplam 16 şehit verdik. 16 eve ateş düştü. Erhan ve onun timinden şüphelendiler fakat Erhan'ın olması en olası ihtimaldi, kendinde bilirsin komutan istemediği sürece kuş uçmaz istisnalar dışında. Aradan 1 ay geçti geçmedi hatırlamıyorum üstlerimiz bana bir görev getirdi, bundan selim albayın olmak üzere kendi ailemin bile haberi yoktur. Görevde ise şöyle yazıyordu, Erhan'ın bana karşı duygularının olduğu, ve bu duyguları kullanarak onu ifşa etmem gerektiği."
" Anlamıyorum, siz görev için mi evlendiniz Erhan şahinle? "
" 16 şehidimin kanı kurumamıştı daha, her yeni güne şehitlerin acısıyla uyanıyorduk, mecburdum, kabul ettim görevi. O günden sonra selimle hiç görüşmedik zaten. Erhan'ın teklifini onayladım evlendik, bu sırada Erhan mesleğinden edildi ama ben hiç bozuntuya vermedim, iş birliği içinde olduğumuz için de ben mesleğime devam ettim. Evlendikten sonra bir süre kendimden uzak tuttum, o sırada takıntılı bir şizofren olduğunu öğrendim. Ben rızamla evlensemde onun bana dokunmasına hiç müsaade etmedim. Bu onu daha da çıldırttı, ama ben hep direndim, ta ki bir gün bana zorla sahip olana kadar, o gün ben gülceye hamile kalmışım." Dedi. Albay ellerini yumruk yapmış masada ritim tutuyor, duyduklarını ilk kez duymadığı belli ama nasıl dayanıyor bunca şeye ben olsam deliririm herhalde. Garipliği bu yüzdendi demek ki.
Gülce babasının annesine tecavüzü sonucu dünyaya gelmişti. İmtihanlar dünyasında tek gülce mi imtihan oluyor ? Benim gülcem tüm bunları nasıl hazmedecek, nasıl....
Öyle merhametli bir yüreği var ki, duysa yıkılır. Asla kendini affetmez.
Tamam ona kızgın öfkeli olabilirim,bu benim kendimle savaşım, aramızda o süs köpeği olmasa koşarak gideceğim kollarına fakat kader böyle layık görmüş bize, mecburuz.
Ama annesi hiç bir şeye mecbur değilken, onu böyle pis işlerin içine sürüklemiş. Gülce bunları duysa kaldıramaz ki.
" Erhandan uzaklaşmak için hep saha içinde görev almak istedim eve hiç gitmemek, bu bana kızımdan uzak bir yaşama mâl oldu, onun bensiz büyümesine neden oldu. Ben evden elimi eteğimi çekince, Erhan gülceyi takıntı haline getirdi, çok benzediğimiz içinde onu hep benim yerime koydu, manyak bir şizofren olsa da kızını deli gibi severdi, kızını sevmesi ise senden uzaklaştırmasına sebep oldu. "
Biz ne uğruna acı çekmişiz yıllarca, hiç mi?
"Şizofren bir terörist olduğunu bile bile nasıl kızını o adamla aynı evde koydun, alsaydın onu da yanına!" Dedim anlattığı her şey öfkemin giderek artmasına sebep oluyordu.
" kolay değildi, ama emirler böyleydi"
Ben saygımı bozmamaya çalıştıkça,inadına yapar gibi beni saygısızlığa davet ediyor, anlattıklarıyla.
" ya o manyak psikopat gülceye bir şey yapsaydı? Ne emiri, senin sevgi anlayışın bu mu ? Sen, sana ödetilen bedeli aslında gülceye yıkmışsın, sırf istemediğin bir adamdan istemediğin bir şekilde oldu diye, sen tüm yükü gülceye yıkmışsın!! Ben onu yalnız bıraktım , söz verip de dönemedim diye her gün kendimden nefret ettim. Bir gün ona kavuşurum hayali ile yaşadım. Kavuştum sonunda kavuştum ama hale bak, kız yıkılır, o bunları kaldıramaz anlıyor musun kaldıramaz..."
" Bilmeyecek, gülce ne annesinin yaşadığını ne de babasının nasıl biri olduğunu bilmeyecek." Dedi albay.
"Ne dediğini kulağın duruyor mu senin baba ? Ben onun yüzüne baka baka nasıl yalan söylerim. Ben yapamam. "
" Yapacaksın, yapmak zorundasın, gülceyi buraya biz getirdik. Ayşegülün ölüm haberinden sonra Erhan iyice çıldırdı, son 8 ayda 200 askerimiz şehit oldu, 13 köyü yerle bir ettiler, emirlerin hepsini Erhan vermiş, hain olduğu teröristlerin ele başı olduğu kesinleşti, drakula her kim ise onun ile beraber planlıyorlar her şeyi. Artık gülce İzmir'de de güvende değil. Daha gülce hakkında ne gibi planı var onu bile bilmiyoruz, en azından burada annesi var, sen varsın, biz varız. Onu güvende tutmak için elimizden geleni yaparız."
"Yıllarca bırakmışsınız kızı adamla, şimdi mi İzmir güvenli olmuyor. Bahane üretmeyin siz asıl sadede gelsenize ya, sen çıkıp kocanın karşısına engel olsana madem seni bu kadar seviyor. "
"Kılıç, yeter "
" Ne yeter ya ne, o kızın canı bu kadar değersiz değil tamam mı, o yaşıyorsa yaşıyorum ben, o varsa varım yoksa yokum. Siz beni canımdan edemezsiniz, kimse edemez kimseye izin vermem. Cesaret edenin canını alırım. koruyamayacaksanız söyleyin ben korurum, yeter ki siz bahaneler üretip durmayın!" Kan beynime sıçradı, öfkeden elim ayağım titriyor, bahis oynar gibi plan yapıyorlar, insan hayatı söz konusu, gülcemin canı söz konusu.
Yumruk yaptığım elimi duvara vurdum.
" üzgünüm kılıç, bunların hepsine mecburdum. Kızım da olsa vatanım her şeyden önde gelir, bana bu öğretildi."
" Aynı mesleği yapıyormuşuz gibi konuşmayın, her şeyin çaresi bulunurdu, her şeyin. "
"Bulunmazdı, son yıllarda Erhan gülceyi de dahil etmeye çalışmış pis işlerine,"
" Ne? "
Duyduklarımı artık sindiremiyorum. Biri bir şey daha itiraf ederse askeriyeyi ateşe vereceğim.
"Gülceyi ele başlarından biriyle tanıştırmış"
Elinde tuttuğu fotoğrafı bana uzattı.
" Adamın niyetinin iyi olmadığı bakışlarından belli " dedi albay.
Fotoğraftaki şerefsiz gülceyi yiyecek gibi bakıyordu. Kan o an beynime sıçradı,
Öfkem hakim olamayıp, cama yumruk attım, elimi çekmemle kanlar akmaya başladı.
"Eline bakalım." Dedi yüzbaşı.
" Gerek yok, ölmem."
" Ayşegül, kılıç sonra devam edin yeter, sakinleşin. Git sende eline baktır. Askeriz biz soğukkanlı olmamız lazım, olamıyorsanız bu meslekte işiniz yok."
Albayın cümlesi biter bitmez, biz daha ne olduğunu anlamadan
Kapı açıldı, üçümüz bir birbirimize bakıp kaldık.
General...
Bela tek tek gelmez zaten, üst üste gelir ki delirsin insan.
Hepimiz bir asker selamı verdik.
" Rahat, ne oluyor burada selim?"
" komutanım, af buyurursanız odam da anlatayım size."
" Sen ? " bakışlarını bana dikti. En son tören de bana rütbemi takmıştı tanımış olmalı.
" Emredin komutanım."
" Yeni yüzbaşı sen değil misin ? bu hal ne yüzbaşım, siz askerlerinize böyle mi örnek oluyorsunuz?"
Albaya döndü sonra;
"Ben yeni yüzbaşıyı tebrik etmek için geldim fakat kendisi meşgul anlaşılan, biz odanda konuşalım selim." Albay başıyla onayladı kapıyı açtı çıktılar odadan.
Bu sırada dağılmış üstümü düzelttim, yüzbaşının elime tutuşturduğu peçeteleri kanayan elime bastırarak odadan ayrıldım.
Kapının önünde bekleyen korkutu gördüm.
Her şeyi dinlemişti anlaşılan.
" Sen kafayı mı yedin oğlum, senden daha Kıdemli bir yüzbaşıya nasıl bağırırsın? "Bakışları kanayan elime kaydı.
" Askeriyenin içinde, askeriyenin mülküne nasıl zarar verirsin ? hemde albayın gözünün önünde Sen askerliğini mi yakmak istiyorsun, kendine gel üsteğmenim artık.
Ne hallere düştün, tanıyamıyorum seni . Nerede meslek aşkın, nerede senin vatan sevdan...Biz bu uğurda yemin etmedik mi? canımızı yoluna koymadık mı? O kız çıkıp gelene kadar mıydı hepsi, bu kadar mı senin gururun !!"
"Korkut sus, birde sen kafamı ütüleme abi'
"Başlarım senin kafana, sen şimdi ne olacak sanıyorsun birde genarele yakalandı salak şu haliyle, git bir kendine çeki düzen ver öyle gel timin yanına, sen gelene kadar ben idare ederim. "
Tim içtima alanına çoktan geçmiş olmalı,korkutta yanımdan ayrılarak onların yanına gitti. Bende odama geçtim. Üstümü değiştirdim, elimi sardım. saçımı düzelterek beremi taktım kafama, birdaha genarele yakalanırsam diye tedbir alıyordum. Timin yanına geldiğimde onları çoktan ısınmış şekilde buldum. Beni gördüklerinde korkutta olmak üzere hepsi hazır ola geçti.
"Mavi kartallar!"
"Hayırlı sabahlar"
" Hayırlı sabahlar komutanım"
"Komutanım?"
"Hayırla başladığımız güne hayırsız bir giriş yapma cenk" dedi zafer abi.
" yok, şuan buraya öfkeyle gelen albayı gördünüz mü diyecektim ben sadece. "
"Ben sana hayırsızsa sus demedim mi ?"
Huzursuzca yerimde kımıldandım.
" sen şimdi naneyi yemedin mi komutanım" dedi korkut alayla.
" Yüzbaşı doğu kılıç Aslan! "
" Emredin komutanım."
" Timin yanında mı konuşmamı istersin yoksa başka bir yerde mi ? "
" Mavi kartallardan gizlim saklım yok komutanım. "
" İyi onlarda duysun az önce genarelin kararı ile komutanlarının terfisinin alındığını." Dedi albay. yüzüme yumruk atmıyorsa askeriye sınırları içinde olduğumuzdandır. Şaşırmadım, koca genarele ne diyeceğim özel hayatımla işimi ayıramıyorum mu ? Mesleğe başlarken yemin ediyoruz biz askerin özel hayatı olmaz. Evlilik kararımız bile onların onayından sonra olabilir, oda onay verirlerse. Haklı bugün meslekten atsa sesimi çıkaramazdım. İnsan kendini yönetemediği her olayın cezasını çekmeli.
"Komutanım,nasıl olur daha yeni yüzbaşı oldu ? "
"Onu üsteğmeninize sorun anlatır size. Ayrıca kendisi 1 ay uzaklaştırma aldı, askeriyeye giremeyecek bununla kalmayıp timle hiçbir göreve gidemeyecek. "
"Komutanım, timimi asla yalnız bırakmam."
" Onu az önce içeride kendine hakim olmadığında düşünecektin, benim yapabileceğim bir şey yok emir üstlerden.'
Arkasını dönüp gidecekti fakat geri bana döndü.
" Sen adam olmazsın, sen akıllanmazsın oğlum, korkuyorum bu içinde engel olamadığın duygularından. Umarım aşkın Mesleğinden olmana sebep olmaz kılıç. Ben tanıdığım, meslek aşkıyla yanan oğlumu istiyorum, Artık seni tanıyamıyorum sınırın yok, ne yapacağın belli değil daha fazla yakma başını ."
Bu sefer gerçekten dönüp gitti.
Kızmıştı bana, askeri olarak değil oğlu olarak gördüğü için, haklıydı. Sesim çıkmadı. Time döndüğümde benden çok onların üzüldüğünü görebiliyorum gözlerinden. Tim ve korkutta bana olumsuz vakaymışım gibi bakıp yanımdan öylece uzaklaştılar...
İflah olmaz bir aşıktım, başıma ne gelirse bu aşk yüzünden gelecekti. Ama gülceden gelen her bela başım gözüm üstüneydi.
♡
Şimdiki Zaman
Ceza alalı 2 gün oldu, bugün ise artık timle son çalışmaları yapıp elimdeki dosya,evrak işlerini halledip izne çıkacağım, zorunlu iznime yani uzaklaştırmama. Rütbenin kaybından çok uzaklaştırma almak koydu bana, her an aklım timde olacak, onları kendi gözümle görmediğim her dakika ayrı strese gireceğim 1 ay beni bekliyor.
Dün garip bir şekilde, askeriyeye gülce ve o süs köpeği geldi. Yürüyüşe çıkıp kaybolmuşlar, onca şeye rağmen onu görmek ruhuma öyle iyi geldi ki, onun için yaptığım her şeye değer dedim.
Bir nefes kadar ona yakın olmak, kokusunu içime çekiyor olmak ölüm gibi birşeydi fakat kokusu dirilmemi sağlayan tek şey oluyordu. Onunda benim yanımda çok zorlandığını görebiliyorum, vücuduma bakmamak için ise bin bir yalan söylemesi cabası, gülcenin küçüklüğünden beri küpeye alerjisi vardır unuttuğumu düşündü sanırım kendini ele verdi.
Bu olaylar, gülceyi tekrar görebilmek şu karmaşa içinde bir nebze olsun iyi geldi. Yanında her ne kadar o süs köpeği olsa da iyi gelmişti. Gurursuz bir adama dönüştüm sayesinde.
Sabahtan beri evrak işleriyle ilgileniyorum, yokluğumda korkuta kalmasın diye. Sahi onlar ne yapıyor acaba? Sabah geldiğimde korkut'u göremedim, dün gülcelerle karşılaştığımızda öfkeden gülcenin üstüne atlayacak sansam da iyi bir asker olduğunu gösterdi bana, içinde bulunduğumuz anı bozmadı.
Gidip baksam iyi olacak, korkut gelmiştir muhtemelen. Timin yanına gitmek için ayaklanıyordum ki, kapı açıldı birden. Hangi densiz dingonun ahırına girer gibi girebiliyor benim odama ?
Süs köpeği?
"Senin ne işin var burada, odama bu şekilde girmeye nasıl cesaret edebilirsin sen? "
Gözü beni görmüyor gibiydi.
" Gülceye ne söyledin? "
" Anlamadım. "
" kız şuan tüm valizlerini hazırlamış İzmire dönmek için yolda, havaalanına gidiyor. Gülceye ne söyledin onu hayallerinden vazgeçirecek kadar ne söylemiş olabilirsin. ? "
"Ben onu görmedim bile, nesi var gülce'nin ne gitmesi?"
" Buraya o kadar hevesle geldi ki, mutluydu. Bir haftada vazgeçecek biri değil. Dışarıya çıkmıştı arkadaşıyla buluşmaya, sonrasında ağlayarak valiz başında buldum onu, ne söyledin ona? git mi dedin ? Sevmiyorum mu dedin, ne !"
"Bana sesini yükseltme haberin yok hiçbir şeyden en son dün seninle gördüm onu, başka da görmedim, hep diyorum anlamıyorsun bir kere daha senin için yineliyorum adam ol da sahip çık sevgiline!! "
" Birdaha da o sesini yükseltirsen keserim nefesini." Dedim
Gülce neden gitmeyi düşünüyor ne dönüyor yine bu şehirde bir gün durulmuyoruz bir gün.
" Ben sahip çıkmam gereken kadar sahip çıkıyorum arkadaşıma merak etme. Ayrıca ne sevgilisi ?
Gülce benim yıllardır arkadaşım, sevgilim olmasını ister miydim, deli gibi hemde. Ama onun gözü bir gün bile senden başkasını görmedi, bana adamlık taslayacağına önce kendin adam olsaydın da, sözde sevdiğin kadını yıllarca bekletmeseydin!!"
Duyduklarımı güçlükle algıladım, bu süs köpeği gülce ile sevgili değil mi ?
O fotoğraflar neyin nesiydi o zaman.
Erhan göndermiş olabilir miydi kılıç? Onun oyununa gelip gülceye kötü davranmış olmayasın? Şizofren bir terörist için montaj yapmak zor olmasa gerek. Elbette öğrenir, onunda hesabını sorardım.
Yıllarca beni beklemişti öyle mi ? bunu bu süs köpeği bile biliyor, bir ben mi bilmedim, kafana kılıç hay senin kafana...
"Gülce ile sen sevgili değilsiniz ? "
" İdrak etmen için kaç kez duyman gerekiyor,seni bu kafayla özel kuvvetlere nasıl aldılar? Evet sevgili değiliz. "
Nereden anladı o özel kuvvet olduğumu? Sonra sorgularım şimdi konumuz gülce.
" Ama sen ondan hoşlanıyorsun? "
Cevap vermedi, gözlerime bakmadı.
" Evet sen onun beni sevdiğini bildiğin halde ondan hoşlandın."
" Yoktun kızın yanında yoktun, annesi yoktu, babası ruh hastasının tekiydi. Sana ihtiyacı vardı yoktun sen, ben toparladım ,hep yanında oldum onun, senin açtığın yaraları ben sardım. "
Daha fazla dayanamadım, üstüne yürüdüm gözünün ortasına yumruğu yapıştırdım, geç bile kaldım bu yumruğu atmakta. Yumruğun etkisiyle yere serildi.
Yakasından tuttuğum gibi kendimle aynı hizaya getirdim.
"Telefonun nerede? Gülceyi ara orada beklemesini söyle. " dediğimi yapıp gülceyi aradı, kulağına götürdü telefonu.
" kapalı, açmıyor. "
" Allah kahretsin."
Tuttuğum yakasını bırakmamla yine yeri boyladı. Öylece bırakıp çıktım odada bastığım yer titriyor, gözlerim ateş atıyordu etrafa. Bahçeye ulaştım, arabamın olduğu yere giderken timi gördüm bana doğru geliyorlar.
Korkut neden sivil duruyor yanlarında ?
" Komutanım nereye böyle? " Diye sordu mizgin.
" Gülceye"
" Komutanım, ne demek o ? "
" Acelem var oyalamayın beni " onları ardımda bırakarak arabaya doğru yürümeye başladım.
" komutanım!"
"Acelem var diyorum korkut, yetişmem gereken biri var "
"Komutanım!!"
"Dönünce konuşuruz, kızacaksan o zaman kızarsın korkut şimdi değil, gerçekten yetişmem gereken bir uçak var."
"Kılıç!! Gülce, o benim yüzümden gidiyor."
Korkutun ağzından çıkanlarla adımlarım yavaşladı, giderek durdu. Nasıl diyemedim, neden diyemedim, korkut'u biliyorum, onu tanıyorum.Yapmıştı, gitmesini söylemişti gülceye, benim adıma karar verip göndermek istedi güneşimi, bu şehre o geldiğinden beri benim için güneş açtığını bilmez gibi üstelik...
Sevdamı kazandım derken, kardeşimi kaybettim...
Gömleğimin yakasına takılmış iğne gibi , kaybetmekte yapıştı yakama. Kazandım dediğim yerde hep kaybettim...
****
Eveeet,bir bölümün sonunda daha sizlerleyimmm, bir sonraki bölümü sizin kadar heyecanla bekliyorum.
Bu bölüm biraz olayları bağlama bölümü gibi oldu.
Şimdi nasıl bir yol bizi bekliyor acabaa??
Dönüm noktamız havaalimanı mı olur dersiniz?
Yorumlarda kitabın gidişatı hakkında düşüncelerinizi belirtirseniz beni mutlu edersiniz...
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.🤍💐
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |