Gönülde yeri bâki olan dostluklar, Dilden çıkan zehirli sözlerin esiri oldu, şimdi; kurtarılmak için bir çift tatlı söz gerek...
SAMİİREX
****
-Doğu kılıç Aslan'dan-
Albayın endişeli sesi ile yüreğime düşen sızı, bu zamana kadar bir çok ana babanın yüreğine de düştü. kaç çocuk yetim kaldı, kaç eş sevdasını mahşere sakladı... Bir anne çocuğunu ütülü kıyafetleri ile sarıp sarmalayıp uğurlarken, belki akşama kana bulanmış kıyafetlerini kucaklayacaktı. O anne yine de her sabah kalkıp o ütüyü yaptı. Evladını sevmediği için mi ? kınalı kuzusunu gözden çıkardığı için mi ? hayır! biz öyle analara vatan yürekli analar diyoruz. Yurduna duyduğu sevgi saygı ile yiğidine duyduğu güveni harmanlayıp emanet ediyor vatanına, kınalı kuzusunu. Bir gün şahadet haberini alırsa da vatan sağolsun diyor, Belki de haykırmak istiyor, feryat figan ağlamak, kendini yerden yere çarpmak istiyor bilmiyoruz.O vatan yürekli ana, tüm sessiz figanlarını içinde biriktirip , başı dik ve onurla, VATAN SAĞOLSUN diyor. Türk'ün, Türk askerinin vatan sevgisini kimse sorgulayamaz... Vatan uğruna her bir Türk canın son damlasına kadar koyar ortaya.
Vatan sana canım feda...
Bizler ise bir gün ölmek için ederiz yeminlerimizi, bugün veya yarın meçhul, ölümümüz meçhul bir mutluluktan ibaret olacak...
Beynimde sürekli olarak albayın dedikleri dönüyor. Askeriyeye gelene kadar da susmadı.
" uzaklaştırma iptal. Hemen görev başına, Kırmızı kod uyarısı."
Kırmızı kod.
Birilerinin başı belada...
Birileri esir alınmış...
Birileri yaralı...
Beni cezadan muaf edecek kadar önemliyse; kim ? Veyahut hangi tim...
İçimden düşünceleri siktir etmek geliyor, ama yapamıyorum!
Bu tim mavi kartallar mıydı? Benim yokluğumda bu kadar çabuk göreve gidemezler değil mi? Üstelik 2 aylık görevden yeni dönünce 1 ay görev olmaz ki!
Gülce için aldığım kitap elimde sıkmaktan, bir hal olmuş durumda yırtılmak üzere, onu ceketimin cebine koyup taksiden iniyorum...
Ayaklarım geri gitmek istiyor adımlarımı zoraki askeriyeye çeviriyorum. Duyacaklarımın korkusu ile albayın kapısının önüne geliyorum çoktan. Tam kapıyı çalacakken, nöbetçi askerden harekat merkezinde olduğunu öğreniyorum.
Sakin ol Kılıç Sakin ol, bir mavi kartallar yok ya. Belki yavuz üsteğmenin timi. Belki bambaşka bir çağrı.
Soğukkanlı ol.
Harekat merkezinin önü sessiz, bana gelen çağrı time gelmemiş demek ki diye geçiriyorum içimden. Time gelse her zaman ki gibi çoktan burada toplanıp benim gelmemi beklerlerdi. Cenk'in soğuk esprisi ile karşılanırdım. Aksini düşünmek istemiyorum...
Düşünmek ölüm demek unutma kılıç...
Kapıyı çaldım, içeriden gelen komutla kapıyı açıp içeriye girdim. Karşımda duran albay ve yüzbaşıya selam verip yerime oturdum.
" Gel üsteğmenim bizde seni bekliyorduk." Dedi ben ise etrafta birşey arıyorum herhangi bir şey. Timime dair en ufak bir görüntü. Anlamsızca bakıyorum etrafa. Önümde dosya yok, ekranda görüntü yok, mavi kartallarım yok. Endişe etrafımda kol gezmeye başlıyor.
Birinin boğaz temizlemesi ile dikkatimi ondan yana çeviriyorum. General. Beni bir ay boyunca açığa alan general. Koca general bile gözümde yok şuan. Sen koca askeriyeye yönet ama bu kadar vasıfsız ol, orada da bir tezatlık var.
Bakışlarım tekrar albayı buluyor.
"Timini merak ediyorsun. Ne olduğunu sormak istiyorsun ama alacağın cevaptan korkuyorsun " Dedi bana bakarak albay.
Hakkım sanki baba! timim, can yoldaşlarım bıraktığım yerde yok. Korkuyorum, bu korku sen aradığında beri sardı 4 bir yanımı...
"Senin İzmir'e gittiğin gece bir ihbar geldi. Erhan'ın köyün birini bombalayacağına dair" gerisini duymak istemediğimden emin olmak üzereyim. Böyle giriş mi yapılır. Daha katlanılır şeyler söylesene Albayım.
" ihbarı yapan yıllardır bize çalışan biriydi. İhanet edeceği aklımızın ucundan geçmedi. "
Cümleler gitgide bozuluyor, anlamını kaybediyor. Sanki özne ile yüklem birbirine savaş açmış gibi. Asıl benim kafamın içinde bombalar patlıyor gibi...
" Senin timi gönderdim, en boşta onlar vardı. Allah kahretsin bilemedim böyle olacağını. "
Ne olmuş olabilir ki ?
Benim aslan gibi kardeşim var!
O timde korkusuz Korkut'um var gölgesi yeter korkup kaçmalarına, mizgin var gözü kara, canı pahasına herkese siper eder kendini, düşünmeden. Zafer abi var başlarında baba gibi kollar onları, Lale var o timde bakmayın isminin naifliğine soyadının hakkını verip büker atar karşısına geçen herkesi.
Cenk var boş boğaz da olsa görev sırasında benden daha ciddi olur. Botan var kuş uçurmaz, nefes sesini hisseder ensende biter kurşunu. Benim 6 yiğit Asker'ime kim ne yapabilir? Erhan kim ki cengaverlerimin karşısında durabilir...
" Tim korkutun komutasındaydı. Sinyallerini kontrol ediyorduk, her an iletişimdeydik. olumlu gidiyordu her şey. Bir anda patlama oldu. Ne olduğunu anlamadık. En yakın karakolu köye yönlendirdik, köy halkından 3- 5 kişinin cesedi dışında bir şeye rastlanmadı. Ölü ya da diri hiçbirinden bir iz yok. Tuzak kurmuşlar belli ki senin İzmir'de olduğunu fırsat bilenler." dedi ve öfkeyle elindeki kalemi yere fırlattı. kalemle birlikte benim tüm gücüm de yerle bir olmuş durumda. İdrak etmeye çalışıyorum, solumdan beni sürekli olaylar hakkında aydınlatan korkut yok ki, bize ışık olan Mizgin'nin dahice soruları olmadan idrak edemiyorum ki!
Erhan nereden öğrendi benim İzmire gittiğimi, bu işler sarpa sarmaya başlıyor.
" 2 gün olmuş, bana niye haber vermiyorsunuz."
" izmirdeydin evlat endişelendirmek istemedik seni,ayrıca uzaklaştırman vardı o halde bir delilik yapmandan korktuk. " dedi albay.
Haklısınız endişelenmeyi gerektirecek hiç bir durum yok ortada. Benim tim zaten her gün patlamaya alışık ya.
Araya general bozuntusu giriyor. "Timinin sana ihtiyacı olduğu için cezan iptal, aksi halde burada olman söz konusu değildi.'' Ona uyuz olmamam için bir neden sunun bana ? Bu cümlelerin şuan yeri mi? Buraya bunu söylemek için mi gelmiş? Rütbelide olsan insan vasıfsız olunca rütbenin de pek yararı olduğunu söyleyemeyeceğim . Şuan karşımda duran selim albay el kol hareketleriyle sakin olmamı söylemiyor olsa ve öldürücü bakışlarıyla bana bakmıyor olsa çoktan boğazına yapışmıştım.
Benim timim kayıp, ailem. şuan bir yerlerde belki de zor durumdalar, belki biri yaralı ve ben yanlarında değilim. Yer yarılsın da içine gir kılıç.
Albayında sert Bakışlarına maruz kalan general daha fazla durmayıp ayrıldı odadan. Onun ayrılmasıyla eş zamanlı üsteğmen yavuz girdi odaya. Albaya selam verip, bizim toplantılarımızda daima yanımda oturan korkuttun sandalyesine oturdu.
" Onlanları biliyorsun yavuz, kılıçla aranızda olan husumeti bir kenara bırakıp mavi kartalların bulunmasında üsteğmen Kılıç'a yardım et. " dedi bu sırada yavuzdan beklemediğim bir olumlu yanıt geldi. Çünkü yavuz beni ölesiye sevmez, değil birlikte operasyona çıkmayı, elinden gelse beni orada o öldürür ve suçu o pisliklere atar birbirimizden o kadar nefret ederiz. Harp okulundan beri gelen bir sürtüşmemiz var kendisiyle. Demek ki söz konusu 6 kayıp asker olunca tüm her şey unutulabiliyor.
" Emredersiniz komutanım, Mavi kartallar için ben ve timim her an için hazırız. Sizden emir bekliyor olacağız. " dedi yüzüne dostça bir gülümseme takınarak.
Düşmanımın bana dostça gülümseyebileceği kadar vahimdi durum. Benim yeni dosta ihtiyacım yok. 6 tane ekurim var. Onların sağ salim bulunmasına ihtiyacım var.
6 kayıp haberlere verilse kulağa az gelecek, belki çok gündeme gelmeyecek bile. Fakat benim için değil 6 asker bir askerim bile benden daha kıymetli, keşke onların yerine her kimin elinde veya neredelerse ben orada olsaydım. Kayıp ve acının rakamları olmaz, ruhu olur derinden etkiler. Şuan benim ruhum ise 6 parçaya bölünmüş her birine destek olmak için yola çıkmış, öyle ruhsuz hissediyorum kendimi.
" Ne yapmamız gerekiyorsa yapalım, o hain kim onu bulalım önce. onun son durumu ne. Bildiğimiz birisi dediniz ? " Dedim onların dikkatini tekrar konuya çekmek için. Kaybedecek bir dakika bile yok.
" Tam kaçacakken yakaladık şerefsizi, az önce Ayşegül yüzbaşınız sorgusuna girdi. Maalesef elle tutulur bir bilgi yok. Ailesiyle tehdit etmişler. Zorunda kaldığını söylüyor " Dedi Biz böyle öğrenmedik ki, kansızmış zaten o. Biz kendimizi siper ederiz ama silah arkadaşımızı koruruz. Ancak bir kanı bozuk satar vatanını...
" şerefsiz, size gelseymiş ya arkadaşlarını satana kadar. Eminim kartallarım elinden geleni yapardı ailesi için. " Dedim öfkeyle burnumdan soluyordum. Uzaklaştırma aldığımda, tim sensiz göreve gidecek dediklerinde bunların başımıza geleceğini düşünemedim hiç.Alçakça bir plan yapmış olmasalar, kartallarım onları diri diri gömerdi.
" Nerede şimdi, ben girmek istiyorum birde sorgusuna."
" Olmaz kılıç, yeni cezadan döndün. Hem adamın daha anlatamadığı pek çok şey var belli. O bize sağ lazım. " Dedi yüzbaşı.
Ona bakınca okula bıraktığım güneşim geldi aklıma. Kızından bi haber burada oturması, benim bile zoruma gidiyordu. Nereye kadar sabredecek bakalım.
Yüzbaşıyı buldu bu kez bakışlarım. Öldürmeyeceğimin temennisi veremiyordum. Her ne kadar onu vücudunda tek sağlam kemiği kalmayacak hale getirmek istesemde şuan önceliğim timi bulmak.
Yaşıyorlarsa...
Düne kadar vatanını koruyan bir askerken şimdi gözümde insan bile değil o şerefsiz. Eğer ona Asker dersem görevini hakkıyla, canı pahasına yapan diğer askerlerimize haksızlık etmiş olurum. İçimizdeki çürükmüş meğer.
" Bölgeye gidelim, gittikleri köye, ne bileyim böyle durmayalım birşey yapalım madem. " Dedim öfkeyle.
" Bölgeye gitmek çok riskli olur, ne planladıklarını bilmiyoruz. Bir askerimi daha tehlikeye atamam." Dedi albay. Attın ama! Benim cengaverlerimi attın hem de gelen ilk ihbarda sorgulamadan göndermiş. Halbuki vatan hainlerine benden daha çok şahit olmuş bunca yıl. Nasıl güvenip doğruluğunu sorgulamadan gönderirsin askerlerini ?
" Elimiz kolumuz bağlı oturalım mı yani? İsterseniz karşılıklı kahve içip dedikodu da yapalım. Nasılsa gözden çıkarılmış bir tim var değil mi!?"
" Sakin ol Kılıç, haddini aşma. Bölge de Olan, aralarına sızan tüm herkese haber gönderdik bekliyoruz. Bir iz, bir haber gelene kadar yapabilecek bir şeyimiz yok. " Sakin kalabilmek mümkünmüş gibi, sakin olmamı istiyor benden. Ayağa kalktı, bana doğru yaklaşarak elini omzuma götürdü.
" Timini bulacağız, ne zaman gördün arkamızda adam bıraktığımızı. Sadece biraz zaman. Yeni bir patlama olmuşken, askerlerin bulunduğu köyü patlatacak kadar gözleri dönmüşken, şuan fevri bir hareketimiz daha büyük yıkımlara mâl olabilir. Emin adımlarla ilerlememiz gerekiyor. " Dedi, bir yerde haklılık payı vardı. Erhan, amacı neydi şerefsizin bilmiyoruz. Aklıma gelen soruyla öne atıldım.
" Erhan'ın amacı bizi oyalayıp gülceye bir şey yapmaksa ? " Dedim telaşla. Okulda güvendeydi şuan. Etrafında bir sürü koruma var. Cesaret edemez oraya girmeye ama dışarıda bulunduğu her an için tehlikelide olabilir. Çevremdeki herkesi korumam gerekirken neden hepsine geç kalıyorum...
Kanatların yok, çok normal kılıç. Bir kartal kanatları olmadan bir hiçtir.
Geldiği ilk günden tehlikenin içine attım kızıda. Rüya gibi gelen izmirde yaşadıklarımızdan sonra hoşgeldiniz Şırnak'ın gerçeklerine.
" Senin İzmir'e gittiğini biliyor olabilir ama, gülce için gittiğini bilmiyor muhtelemen. Gülceyi hep burada zanneti. Bir şey yapacak olsa sen izmirdeyken yapmak isterdi. " Dedi albay. Ayşegül yüzbaşıdan onay bekliyor gibiydi.
Bunlar nereden biliyordu benim İzmire gülceyi almaya gittiğimi, bu baş belası yerde kimseye güvenemiyecek miyim ben .
" Herkese her şeyi yapmaya gücü yeter ama gülceye bir şey yapamaz. Ona olan sevgisi kendini haklı gördüğü davasından bile daha üstün. Bile isteye zarar vermez. İçin rahat edecekse eğer, Sizin koyduklarınız dışında benimde güvendiğim birkaç askerim var gülcenin peşinde, izmirden geldiler orada da onu korumakla görevliydiler."
İçimin rahat etmesi mi gerekiyordu. Söz konusu gülce ve onun güvenliğiyse, içim asla rahat olmayacak. Fakat her an yanında olamam, güvenmek zorundayım Ayşegül yüzbaşının dediklerine. Başımı onay verircesine salladım.
"Şuanlık haber beklemekten başka yapabilecek birşeyimiz yok. Toplantı bitmiştir. Çıkabilirsiniz, yine de askeriyeden çok uzaklaşmayın her an tetikte olmalıyız. " albayın sözleri ile Yavuz ayaklandı ardından ben. Peşimizden gelen Albayla beraber Odadan çıktık. Yüzbaşı orada kalıp bir iz sürecek, olası bir hareketlilikte bize haber verecek. Albay yanımızdan odasına gitmek için ayrıldığında yavuzla ben kaldık. İkimizin odası yan yanaydı, bu yüzden aynı yöne ilerliyorduk. Aramızda ölüm sessizliği vardı. Bu sessizliği bozan ben oldum.
" Teşekkür ederim, mavi kartallara yardım etmeyi kabul ettiğin için. "
" Önemli değil, onların yerinde benim timimde olabilirdi,senin benim değil bizlerin timi onlar, vatanın yiğit askerleri, bulacağız inşallah. "
Hangi cehennemde olurlarsa olsunlar bulacağım.
Bilinmezlik, belirsizlik yıllarca gülce ve benim peşindeydi. Tüm belirsizlik barındıran cümlelerden nefret ettim onca yıl, şimdi ise gülceme kavuşmuşken kardeşlerimle arama bilinmezlik girdi. Eli kolu bağlı beklemek, ölümden beter bir şey.
Odalarımızın önüne geldiğimizde yavuzla ayrıldık. Odaya geldiğimde kendimi tekli koltuğun üzerine attım. Kum torbası gibi yığılıp kaldım koltuğa. Ruhum onlarla iken bedenim tamda bir kum torbası gibi. çarpanı yere yıkacak, bana çatana göğüs gerebilecekken, bir yerden destek almadan hiçmişim gibi...
Beynim firari bir mahkum gibi, beni yalnız bırakırken telefonuma gelen mesaj bildirimi ile kendime geldim. Timden bir haber olması umuduyla açtım ekranı.
GÜLCEM: Sabah okula bıraktığınız bir öğretmen vardı. Gözü yollarda kaldı efendim. Neredesiniz? Gül yüzünüzü özledik.
Telefona gelen bildirimin gülce olmasını hevesle isteyeceğim bir durumken, Timden gelmeyen mesaj beni biraz buruklaştırdı. Mesaja girdim, okuduğumda ise aynı buruklukta bir gülümseme peyda oldu dudaklarımda.
Beni özlemiş, bizde özledik efendim fazlasıyla, lakin birkaç durumun altında ezilmekten kendimizi alıkoymadık.
Albaydan haber gelene kadar gülceyi eve bırakabilecek sürem olur diye düşünüyorum, zaten toplasan tüm hepsi 10 dakikalık yürüme mesafesinde.
DOĞU'M : 5 dakikaya okulun önündeyim. (Gönderildi.)
Üstüm zaten sivildi. Sabah aceleyle üniformamı giymek aklıma dahi gelmemiş. Odaya girdiğimde çıkardığım ceketi tekrar omuzlarımdan geçirerek okulun yolunu tuttum.
Okulun yolunu biz daha çok tutarız. Tek dileğim, ben okula giderken arkamda benimle dalga geçen mavi kartalları görmek...
Okulun önüne geldigimde, gülcenin çoktan beni dışarıda beklediğini gördüm. Elindeki kitabı okuyordu. Yanına yaklaştığımı fark ederek kitabı kapatıp çantasına koydu. Yüzüne sabahki gibi bir samimi gülüş ekledi.
" İçeride bekleseydin ya, dışarı biraz soğuk. "
" Seni beklerken, üşüyebileceğim aklıma dahi gelmedi. "
" Tehlikeli sularda yüzüyorsunuz, öğretmenim olmaz böyle. Boğulursanız sizi kurtaramam. "
" Kurtarılmak isteyen kim ? " dedi yanıma gelerek. Yüzüme bakamıyordu, utandığı halde benimle bu şekilde konuşma cesaretine hayran kaldım. İşte benim sevdam.
Sizde Hoşgeldiniz domates yanaklar.
Bir süre yürüdük, ilk öğretmenlik gününden ve öğrencilerinin tatlılığından bahsetti Biraz. Ben ise ona tebessüm etmekten başka bir yanıt veremedim. Her ne kadar dinliyor olsam da , algılarım timdeydi. Firari bir beyinden geriye kalanlarla cevap vermeye çalışıyorum.
" Senin günün nasıldı? Biraz durgun gibisin. "
"İyiyim, öyle boş boş dolandım, sonra eve gidip uyumuşum ondandır sersemliğim, geçer birazdan. "
Onu zor ikna edip buraya getirdim, şimdi benim yokluğumda çıktıkları ilk operasyonda timim bombalandı mı diyeyim. Yine kendini suçlar. Ve benim onu tekrar ikna edebilecek kadar gücüm yok.
Şuan Dünyanın en mutlu adamı olmam gerekirdi, güneşim yanımda benimle konuşuyor. Soğuğa rağmen içimi ısıtanbiliyor. Ben ise mutlu değilim.
Yanında olmamasına rağmen hala gülceyi kontrol edebiliyor, bizim mutluluğumuza engel oluyor. Erhan şahini bulduğum yerde öldüreceğim. Hayatın garipliklerinden paçamı asla kurtarmıyorum .Kızının yanındayım, Kızına canımı verecek kadar çok severken, babasını öldürmek tek ise arzum.
Birgün babanı öldürürsem beni affedebilir misin güneşim?
" Aaa, Kılıç! seni burada görmek ne güzel. Beni mi bekliyordun yoksa ? "
Hây bin bela!
He, gel seni bekliyordum. Bela geliyorum demezmiş.
" Merhaba, selin." Dedim, gülce sesimle bir adım geriledi. Aramıza mesafe koydu. Onu belinden tutarak tekrar az önceki konumuna getirdim.
" Ne yapıyorsun?" Bakışları beni geçip gülceyi buldu. " Aa merhaba, siz doğunun eski bir arkadaşıydınız değil mi? Sabahta sizi okulda gördüm ama yoğundunuz yanınıza gelemedim. " Dedi gülceye elini uzatarak.
Karma der ki ne yaşattıysan yaşarsın. Gün olur kullandığın her kelime gelir seni bulur.
Eski arkadaşım.
" Ben selin, doğunun..." dedi ki telaşla lafa atladım. Gülcenin elini uzatmasına fırsat tanımadım. Aramızda birşey olmadığını biliyor ama selinin ne ağzına ne beynine güven olur. Devam etmesine müsaade etmedim. Gülceye doğru dönerek konuştum.
" Selin aslında bizim acelemiz vardı. Başka zaman seninle konuşmak istiyorum ama şuan hiç müsait değiliz. "
" Anlıyorum canım hiç sorun değil, sen görüş eski arkadaşınla, tabi onca yıl konuşacak çok şey birikmiştir. " Dedi, selinin cümlesinin bitmesiyle gülceden bir tıslama sesi geldi.
"Eski arkadaşmış ben sana gösteririm şimdi eskiyi yeniyi." Bıraksam orada Selini çiğ çiğ yiyecek. Öfkeden yanaklarını ısırıyor. Kılıç senin kafana ben...Gülceyi ve kendini soktuğun şu duruma yazık değil mi? Başımızda hiç dert yokmuş gibi birde boşuna gerginlik yaşıyoruz.
" Ben sizi tutmayayım görüşürüz kılıç. " Dedi gülceye döndü sonra. " ay canım görüşürüz yarın okulda, kendine iyi bak ." Dedi. Gülceyle okula rahatça konuşup onu sinir etmek mi niyeti dengesiz kız. Selinin yanımızdan uzaklaşmasıyla bakışlarımız gülceyle buluştu.
" göyöşöröz kölöç" diyerek yanımdan gitmeye kalktı, kolundan tutup durdum onu.
" Bir işimiz yoktu kılıçç, hatta sen gayette müsaitsin görüşseydin keşke selinciğinle " dedi selinin taklidini yaparak. Seline yakışmayan çocuksu tavır, onun taklidini yapan güneşime nasıl da yakışıyordu.
" Saçmalama gülce, biliyorsun konuşacağım onunla, aramızda bir şey olamayacağına dair. Fırsat olmadı bir türlü."
" Kararında net olsan eğer sabahtan beri çoktan konuşmuştun kılıç, demek ki aklının bir köşesinde hala var. Gülce olmazsa selin olur diye yedekte mi bekletiyorsun? " Dedi kızgınlıkla. Gülce kızmıştı, daha doğrusu kıskanmıştı bence.
" Sakin olabilir misin? Dedim kolunu tutarak. " Gel seni eve bırakayım oradan da askeriyeye geçmem lazım. Sakin bir zamanda konuşuruz."
" İstemiyorum, kendim gidebilirim. Bir dakika, sen askeriyeye gidemezsin ki. Uzaklaştırman var. " Dedi şaşkınlıkla. Sıkıntıya nefesimi verdim.
" Biliyordum işte sende bir haller olduğunu! Ne oldu kılıç ? Birine mi bir şey oldu ? Sen iyi misin ? " dedi telaşla, gözleri ise vücudumda bir yara arıyordu muhtelemen.
" Yok bir şey, yani ben iyiyim. Tim..." Dedim devamını söylemem ne kadar doğru, bilemiyorum.
"Ne olmuş time kılıç konuşsana. "
" Tim" Dedim derin bir nefes çektim içime. "Tim ben yokken operasyona gitmiş, bulundukları yerde bir patlama gerçekleşmiş. Sonrasında ne ölüleri ne dirileri bulunamamış, yoklar."
" Nasıl, kim yapmış bunu? " dedi öfkeyle.
Baban diyemedim, diyemezdim....
"Bilinmiyor, araştırıyoruz. En ufak bir bilgi ya da hareketlilikte göreve gideceğim. "
" Kılıç, ben çok üzgünüm. Sen başlarında yoksun diye mi böyle oldu? Benim yüzümden mi yine ?" Dedi kırgın çıkan sesiyle. Değil güneşim senin yüzünden değil. Ülkemizde hain bitmiyor. Vatanını satabilecek kadar aşağılık olan aramızdaki çürük elmalar bitmiyor ki.
" Hayır normal şartlarda kartallarım asla o şerefsizlere pabuç bırakmaz. Piçler gafil avlamışlar. Aramızda bir hain varmış bizimkileri pusuya çekmiş."
" Ben çok üzgünüm kılıç gerçekten, ne diyeceğimi bilemiyorum. İnşallah bir an önce sağ salim bulunursunuz."
İnşallah güneşim inşallah...
" Ben az önce bilip bilmeden birde sabahtan beri konuşsaydın falan dedim, sen nelerle uğraşıyormussun. Özür dilerim. "
" Bir kere sarılırsan affederim."
" Her koşulda fırsatçısın biliyorsun değil mi ? Dedi gülümseyerek. "
Sarıl ki deşarj olayım güneşim, timi bulmak için senin vereceğin güce ihtiyacım var.
Bir dakika bile düşünmeden sarıldı. tüm benliğimle İliklerime kadar hissettim kokusunu. Bir gün ölüp gidersem şayet, boyun girintisine gömebilirler beni. Bir süre öyle kaldıktan sonra bedenlerimizi ayıran o oldu. Sessiz bir yolculuğun sonunda evlerimizin bulunduğu binanın güvenlik kapısına gelmiştik.
Onunla yolculuk, sensizken bile öyle güzel bir müzikali veriyor ki, asla rahatsız etmiyor.
" Kendine dikkat et olur mu ? Mavi kartallarını bulmadan da gelme sakın. Daha o korkutla hesabım bitmedi benim." Dedi hüzün dolu bir gülüşle. Onunla olmak biraz olsun kafamı toplamaya yardımcı oldu.
" Olur ederim." Dedim tim ile alakalı söylediğine bir söz veremedim. Bilmiyorum ne haldeler, yaralılar mı? Yaşıyorlar mı bilmiyorum ki ben! " Sende dikkat et kendine o süs köpeğine de söyle uzak dursun senden. Ayrıca evde çıplak gezip durmasın. Biz havluyla gezdikte sapık damgası yedik. "
" Kılıç sus, duyan olacak. Ayrıca ikisi aynı şey değil. "
" Bana şöyle sol taraftan sinir yüklenmeye başladı ben gidiyorum." yanından ayrılmak için hareketleceğim sırada aklıma cebimdeki kitap geldi. Onun için aldığım. Time onları öğrendiğim için stresten haşatını çıkardığım kitap.
" Şey, ben sana küçük bir şey almıştım ama biraz tahrip olmuş cebimde. " Dedim elimdeki kitabı ona uzatarak.
" Kürk mantolu Madonna mıı? en sevdiğim kitap. Binlerce kez okuyup altını çizmişimdir. Teşekkür ederim kılıç, çok ince bir düşünce. "
" Kendisi benimde en sevdiğim kitap olur, izmirdeyken odanda gördüm okuduğunu bilsem de, belki bir beraber okuruz diyerek aldım. Bu şekilde vermek istemezdim ama..." heyecanla araya girerek lafımı böldü.
" Deli misin? Çok teşekkür ederim bayıldım. O zaman timini bulup gel ve beraberce okuyalım bu kitabı." Dedi ve sonrasında hiç beklemediğim bir anda bal dudakları yanağıma bir buse kondurdu. Ah güneşim, eritiyorsun beni, bunca karmaşanın içinde.
En mutlu olunan anların katili kimdir veya nedir ?
Telefon.
Çalan telefonum ile gülce birkaç adım geri giderek aramızdaki mesafeyi açtı. Yine tim olabileceğini düşünerek Telaşla telefonunun ekranına baktığımda bu sefer bambaşka bir isimle karşılaştım. Bu isim benim iyice gerilmeme sebep oldu.
Hayırdır inşallah?
" Efendim yasemin abla. "
" Tamam, tamam sen sakin ol ben hemen geliyorum. Tamam yolda arayacağım onu da merak etme."
Hayat, bizlerden bağımsız bir şekilde kendi kendine bir telaşa kapılmış. İnsanlarıda peşinden sürükleme gayretine girmiş. Bu hengame içerisinden bizim ne olacağımız bilinmezken yeni sürprizlere daima açık olduğumuzu hep unutuyoruz...
****
Bölüm sonundan merhabalarr efendiiim💖💖
Bölümü nasıl buldunuz yorumlarda buluşalımmmm biraz bölümü tartışalım yahu!! 🙈💖
Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayalım. Diğer bölümde görüşmek üzere...💫
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |