İhanetin eli ayağı yok ki, bağlayalım bize uğramasın. İhanetin kişisi olur oda zaten kişiliksiz olur.
-Samiirex-
****
-Doğu Kılıç Aslan'dan-
Bazen dış görünüşü hoşumuza giderek aldığımız elmalarında içi çürük çıkabiliyor. İnsanoğlu da tıpkı çürük bir elma gibidir...
İçimizdeki çürükleri nasıl belirleyeceğiz peki? Bize dokundukça çürüten biri yıllardır var olmuş hayatımda vakit tüm çürük elmaların aramızdan tek tek ayıklandığı vakittir. Öyle ki kendi gölgemden şüphelenir oldum. Ellerim bağlı olsa da karşımda duran şahsiyeti alt edebilirdim, gülce yanımda bilinçsizce, kafasına silah dayanmış vaziyette yatarken buna pekte cesaret edemiyordum. Gözümü açtığımda ellerim bağlı bir şekilde bu depodaydım sonra sırasıyla diğerlerini getirdiler. En son ise yanı başıma gülcemi bıraktılar. Hatırladığım en son şey ise albayın elinde bir bomba ile bize gelişi ve ihanetini bize sergileyişiydi. Yıllarca nasıl kandırmış insanları bir kere bile aklıma düşmedi vatanına ihanet edebileceği, bir kere bile!Bana, time, gülceye yaptıklarının altında bile aramadım bu kötülüğü.
Ders bilmem kaç; sırtını dayadığın dağ bile olsa dönüp kontrol et. Yer yarılır dağın altında kalırsın...
Bu hengame de aklıma düşen başka bir dert ise periydi. Onun bu durumlardan haberi var mıydı bilmiyorum. Ama olmaması için içimden dualar edip duruyorum.
" Komutanım, planınız var mı? Görünüşe göre kapana kısılmış gibi görünüyoruz. " onur'un içinde bulunduğumuz durumda bile alayla çıkan sesi dönüp ona sert bir bakış atmama sebep oldu. " Burada rütbeli biri varsa oda sensin onur komutanım, ben görevde bile sayılmam." Göz ucumla yanımda kıpırdanmaya başlayan gülceye baktım.
" Sahi, plan ne burada öylece bir Allahın kulu gelecek diye beklemiyoruz değil mi? "
" istersen sen gezinip gel cenk, dışarıda hava nasıl diye. Keyfimizden oturuyoruz ya burada. " Dedi sinirle cenk'e.
" Güzelim iyi misin ? " gülce bağlı elleriyle yerden güç alarak kalkmaya çalışıyordu. Üzerindeki gelinlik beyazdan griye çalmış yer yer kendi kanı ile bulanmıştı. Ona her söz verdiğimde ölümün eşiğinden dönüyor.
Bu defa diğerlerinden daha az sarsılmış gibi görünse de annesini kaybetmişti. İlk kez değil ama son kezdi. Yüzbaşıya her ne kadar kızsam da gülcenin annesiydi. Şuan pekte iyi görünmüyordu. Bana seslenmek yerine etrafa boş boş baktı ve inciye döndü. " Anne-m, Anneme ne oldu inci? " time de değildi sorusu kendine en yakın hissedebileceği kişiye sordu haklı olarak. Beni görmüyor veya görmezden geliyordu. Onun bu hareketiyle kalbime saplanan ağrı dayanılmaz bir hal aldı.
" Uyandığımızda buradaydık gülce, üzgünüm annen için." Aldığın cevap Onu tatmin etmemiş gibi bakınmaya devam etti. " Onur, annemi oradan çıkaramaz mıyız? " gülcenin sorusu üzerine onur bana baktı. Başımla onayladım onu cevap vermesi için. Bana kızgındı, bu kızgınlığı annesinin ölümü için miydi? Daha önce ölmüş olarak bildiği biri için?
" Buradan kurtulalım ilk işimiz oraya gidip bakmak olacak gülce biraz sabretmen lazım. "
Onurdan cevabı aldığından beri aynı noktaya bakarak kafasını sağa sola sallıyordu. Onu bu halde görmek isteyecek son şeydi ama karşımda deli gibi acı çekişini izliyorum. Çektiğim işkencelerin en kötüsü buydu. Sinirlendim. Elimdeki ipi sağ sol yaparak gevşetmeye çalıştım olmuyordu. Bu defa kol dirseğimi yere koydum destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım. Kalktığımda postalımın içinden gelen sertlikle ayağımın altına koyduğum halmak aklıma geldi. Kapıyı kontrol ettim gelen giden yoktu. Bu sırada gülceden çıkan bir hıçkırık tüm dikkatimi dağıtsa da ona şifa olabilmem için önce şu lanet yerden kurtulmam lazımdı. Korkutla göz göze geldiğimizde ayağımı işaret ettim, ayağımın altındaki halmak bıçağın bizi birkaç kez kurtarmışlığı olduğundan korkut ne demek istediğimi anladı. Onun oturduğu yere doğru giderek önünde eğildim.
" Ne yapıyorsunuz? " Diye sordu merakla onur. Elimi ağzıma götürerek sus işareti yaptım ona ve diğerlerine. Korkutun da elleri bağlı olduğundan biraz zorlansa da bıçağı yerinden çıkardı. Önce kendi ipini sonra benimkisini kesti. Korkutun elindeki bıçağı gören onur derin bir nefes aldı.
" Senin Allahına kurban olayım ben! Aslan kardeşim." Korkut sırayla hepsinin ipini keserken ben bu sırada hem kapıyı yokluyordum hem de gülcemin ipini çözmeye çalışıyordum.
" Hadi,kalk kurtulduk gülcem kalk gidiyoruz buradan." Yerden kalkması için uzattığım elimi tutmadı. Yumruk Yemişim gibi kaldım. Kendimi çabuk toparlayarak eğildim vakit yoktu. " Sonra lütfen sonra konuşacağız herşeyi dindireceğim tüm acını öfkeni ama şimdi yapma güneşim. " dedim elimi tekrar uzatarak kısa bir düşünmenin ardından uzattığım eli tuttu. Diğer eliyle akan gözyaşlarını sildi.
" Hadi çabuk olun." Dedi onur önden kapıyı açarak. Hepimiz sırayla peşinden ilerlemeye başladık.
" Durun, yavaşlayın birileri geliyor. "
" Hayır hayır onur, acele edin çıkacağız buradan" dedim bir an olsun elini bırakmadığım gülceyi de telaşla çekiştiriyordum. Koşar adım uzaklaşmaya başladık oradan. Hızımızı kesen ardımızdan gelen bir el silah sesi ve adım sesleri oldu. Bizi durdurmak için hava ateş etmişlerdi.
" Demek buradasınız. "
"Sana hiç yakıştıramadım evlat."
" Kaçak göçek oynamak sana göre değildir halbuki."
" Çekil yolumuzdan." Dedim usulca gülceye kendimi siper ederek.
" Yok, yok öyle hemen vedalaşıp gitmek yılların tanışıklığı var aramızda bu kadar erken gidilir mi üsteğmenim? " dedi alaycı tonla neye sinirleneceğimi o kadar iyi biliyor ki silahını ardımda korkudan sinmiş güneşime doğrultmuştu. Kendim için hiçbir önemim olmadığını biliyordu.
Tek o. Tek gülce için her şeyi yapabileceğimi ise herkesten çok albay kendisi biliyordu. Tıpkı şuan yapacağım şey gibi. Az önce korkuttan aldığım bıçak elimde dönüp duruyordu ve tek bir hamlede fırlattım bıçağı albayın gülceye silah tuttuğu eline. Bıçak eline saplanırken albay acıyla silahı yere fırlattı. Ondan önce davranarak silahı aldım ve kafasına dayadım.
" Yaklaşmayın" Dedim albayı önüme çekerek köpeklerine.
" Sen bize sağ lazımsın yoksa bilirdim o bıçağı kalbine saplamayı. " Dedim elinin üstündeki yaraya silahın namlusuyla bastırarak.
" Düş önüme gidiyoruz." İkiletmeden yürümeye başladı. Bunlar böyledir, köpekleri olmadığı sürece; kendi inlerinde olmadıkları sürece bir prenses gibi. Canları okadar kıymetlidir ki canları uğruna her şeyi yaparlar. Vatan bile olsa satarlar... yanımdan sessizce yürüyen gülceye baktım bir anlığına. Derin bir iç çektim. Bizim uğruna yardan bile geçtiğimiz Vatanı. Binadan çıkmak üzereydik önde ben arkada onur ve korkut yürüyorduk. Birden silah sesleri yükseldi. Nerden geldiğini ilk başta anlamadım. Gözlerimi kısıp baktığımda bizim yiğitleri gördüm. Yavuz üsteğmenin timi albay bozuntusunun köpekleriyle sıcak çatışmaya halindeydiler.
Bizi nasıl bulduklarını sorgulamayacağım onlar Türk askeriydi. Biz bir gecede düşmanı denize döken başkumandan Mustafa kemalin askerleriyiz...
" Herkes kendini korusun!" Gülceyi de bir duvarın arkasına sakladıktan sonra kafamı kaldırıp baktım. Albayın köpekleri kaçacak delik ararken yavuzlar Azrail gibi tepelerindeydi. Gülce kulaklarını kapatmış, dizlerinin üzerine çökmüş ağlıyordu. Onu öyle görünce kalbimden kurşun yemiş gibi hissettim. Çaresizce bitsin diye bekliyordu. Benim olduğum yerde çaresiz olmayacaksın diye de söz vermişimdir kesin yine tutmayı başaramadığım bir sözdü.
"Durum ne ?" Diye bağırdı az öteden onur gözleri etrafı tararken.
"2 dakikaya burada olurlar diğerleri pert. " dememe kalmadan yavuz yüzbaşı karşımda dikildi.
" Biz sizi kurtarırız diye gelmiştik ama siz o işi çoktan halletmişsiniz." Dedi omzuma vurarak.
" Ee geç kaldınız üsteğmenim. "
" iyi gördüm sizi iyisiniz çok şükür." Dedi samimi bir şekilde ve tokalaştık. Aramızdaki husumet ne olursa olsun bu huyumuzu seviyordum. Saha da daima profesyonel bir asker. Hakkını vererek mesleğini yapan nadir askerlerden biri.
" İyiyiz iyiyiz ya, az daha gelmeseniz biz geliyorduk zaten hiç zahmet etmeyecektiniz. " Dedi korkut mizgin'in bir yarası var mı diye onu süzerken.
" Birdahakine general'e söylerim yerinizi erken tespit eder."
" General ne alaka ? "
" Sizi bulmamız için bizi görevlendiren oydu. Şimdi de sizi Şırnak'a bekliyor." Tim Şaşkınlıkla bana bakıyordu. General beni hiç sevmez öyle ki yüzbaşı rütbemi de elimden alan kendisiydi. Gidelim bakalım bitsin şu tatava. Üstelik elimizde vatan satan bir hain var. Generalin görmek isteyeceği bir durum olabilir. Yavuz yerde pusmuş bekleyen albayı işaret etti.
" Ne için, kaça satmış? " Kaşlarımı kaldırdım bilmem dercesine. Vatanın bir değer karşılığı benim gözümde yoktu. Eşi benzeri sevdasına layığı yoktu. " kendisine sorarız çokça sorguda. Öyle ayaküstü anlatmakla bitmez üsteğmenim bunun hainlik. Kaç yılın haini, ne boklar yedi kim bilir. " son sözlerimle Yavuz, albayı yakasından tuttuğu gibi kaldırdı.
Kurtulmuştuk, bu bela da çok şükür geçti başımızdan. Kah ben alışığım sürekli esir düşüp kurtulmaya, boyumla belaya batıp alnımın akıyla çıkmaya. Ne var ki şuan elini tuttum güneşim bu bizim kadar güçlü değil. Parmaklarıma kenetlenen parmakları, yürümeye dermanı kalmamış bacakları bile bunu dile gelirken daha ne kadar tüm bu hengameye dayanabilir bilmiyorum. Bildiğim tek şey elini tutarken hissetiğim duygular. Dünyanın en yenilmez adamıyım onunla, en güçlü, o elimi böyle tutarken tüm kötülüklerle alt edebileceğim hissi ile donanıyorum baştan aşağıya. Bu his beni ayakta tutar, güçlü yapar, güneşime dağ olur yıkılmasına müsaade etmez...
♡
Helikopter askeriyenin pistine iniş yaparken sol kolumun üstünde uyuyan gülceyi yavaşça kaldırmaya çalıştım ama kıyamadım, uyandırsam acısı kaldığı yerden devam edecek. 1 saat bile olsa huzurla nefes alsın istiyorum. Kurtulduğumuza en az sevinen o oldu belki de. O kadar halsiz ve üzgün görünüyordu ki en sonunda ağlamaktan bitap düştü. İşaretimle tim sessizce inerken bende onu kucağıma aldım. Dudaklarından birkaç mırıltı kopsa da boynuma kafasını gömerek uyumaya devam etti. Onun için en huzurlu yerin orası olduğunu ona sadece bir kere söyleyebildim ve şuan. evinde dinleniyor güneşim.
"Komutanım, general sizi bekliyor odasında. " Dedi pistte bizi karşılamak için gönderilen askerlerden biri. Onu başımla onaylayarak korkuta döndüm. Burada odam yoktu. 6 ay önce istifa ettim ve muhtelemen çoktan yerime başkası geçmişti.
" Odan aynı duruyor, yüzbaşının emri ile hiçbir şeyin yeri dahi değişmedi. " Dedi benden önce davranarak. Yüzbaşı neden böyle bir şey istesin ki? Yine de şuan odama ihtiyacım vardı sesimi çıkarmadan önüme döndüm.
" Sen istersen git generali bekletme. Gülceyi ver ben taşıyayım odana kadar" Dedi onur yanımdan yürümeye devam ederek. Ona öyle ters bir bakış attım ki, cenk en uzak köşeye fırladı korkusundan.
" uzun süre aynı evde kaldık ve çoğu gece koltukta uyuyup kalırdı. Odasına götürmek bana düşerdi. Saçmalama da ver." Dedi fısıltıyla fakat tonundan kızdığı belli oluyordu. Haklıydı, belki de gülceyi benden daha iyi tanıyordu. Her zaman iyi bir şey gibi görünse de içten içe Onur'u hep kıskandım ve onun yerinde olmak istedim. Yıllarım onsuz geçerken onurla bir sürü anı biriktirdi. Ben yokluğuna sarılırken onur ona sarıldı. Kabuk bağlayan yaram yeniden düşüncelerimle taze bir yaraya dönüştü. Ama bilincindeyim yaralar ve yaralayanlar bir gün bitecek, sonları gelecek ve o gün tüm geç kalmışlıklarıma üzülmeyi bırakacağım. Çünkü önümüzde sonsuz bir mutluluk olacak, bu dünyada ve ahirette. Yine de bana bir şey olsa gözüm arkada kalmadan onu emanet edebileceğim için şanslıyım. Yavaşça onurun kolları arasına bıraktım gülceyi.
" Konuşup hemen döneceğim." Başını bir kez salladı ve yanımızdan uzaklaştı. Hava kararmak üzereydi, kaç saat esir kaldık kaç saat baygın kaldık bilmiyorum ama bir günü devirmişiz.
"Siz?" Dedim time dönerek.
" Komutanım, bizde sizin gibi istifa ettik ne yapmamız lazım bilemedik şuan. Resmi olarak asker miyiz değil miyiz biz şimdi neyi ? " dedi zafer abi. Albay hainse elbette istifaların hiçbir hükmü yoktu ama yine de önce generalle konuşmam daha doğru olurdu.
" Siz evlerinize geçin, ben duruma göre sizi bilgilendiririm."
" istersen seninle kalabiliriz." Dedi korkut gitme taraftarı değildi pek.
" Hallederim." Başından beri halledebileceğimi biliyordu ama korkut işte mizginle uğraşır beni rahat bırakır derken bu sefer ikimize de ebeveynlik yapmaya başladı.
" Bir şeye ihtiyacın olursa, araman yeterli. " başımla onayladım onu. Onlar da yanımdan uzaklaşırken bende 6 ay önce öfke ve şiddetle son kez girip istifamı verip çıktığım binaya giriş yaptım. Her şey fazlasıyla aynıydı. Sanki bana aynı kalmak istemiş gibiydi askeriye. Geniş koridorlarda geçerken albayın isminin yazdığı kapıyı gördüm. Nöbetçisi kapıda beklerken odası boştu. Muhtemelen onurla general benden sonra sorgusuna girecekti.
"O yazıyı sök oradan." Dedim nöbetçinin yanından geçerken elimle kapıyı işaret ederek.
" Ama üsteğmenim..." Bakışımla ikna olmuşa benziyordu.
" Emredin komutanım." Hak etmiyordu, bu vatanın bir karesinde bile adı geçmemeli. Yaptığımız meslek öyle yüce ki şehitlik mertebesiyle cennetin kapıları açılır bize. Yüceliğini, lütfunu bilmeyene ne yaparsan yap cezadır aslında.
Generalin burada ne zamandır odası var bilmiyorum. Ben istifa ettiğimde askeriyede ki en üst rütbemiz Albaydı, tabi general ara ara gelir benden nefret ettiğini belli eder rütbemi falan alır giderdi. Karşımda Korhan yılmaz yazısını görünce bir gerilmedim desen yalan olur. Kapıyı çaldım, gel komutu üzerine girdim içeriye.
" Gel bakalım asker, geç otur şöyle." Karşısındaki koltuğu işaret etti.
" Sağolun komutanım iyiyim böyle." Dedim ayakta kalmaya devam ederek.
" Pekii, seninle ne konuşmak istediğimi merak ediyor olmalısın." Dedi elindeki kalemi sesli bir şekilde adının yazılı olduğu kalemliğe koyarak "Albay selim" Dedi huzursuzca nefesini verdi. " birazdan sorgusuna ineceğim onur üsteğmenle birlikte. Ne yalan söyleyeyim seninde onun peşi sıra sürüklendiği düşünüyordum." Benimde bir hain olabileceğimden mi şüphelenmişti.
" Siz albayın vatanına, bize ihanet ettiğini biliyor muydunuz?"
" Bilmek değil de şüphe etmek, arka planda bazı göze batacak hareketlerde bulundu hatta bazı pisliklerine sizi de dahil etti. Buyuzden sürekli gözüm üstünüzdeydi. Ne var ki suphelerimde yanılmadım. " Çekmecesinden çıkardığı kağıdı masanın üstüne koydu. " Senin istifandan sonra daha da rahatladı ve emin oldum. Her hareketini izlettim sonunda da olanlar malum. Şaşkın olmakla beraber timi içten içe çürüten haini yakaladığımız için mutluyum. Sizin için inanması güç olabilir. Bu yüzden biraz istirat edin bir kaç gün bir kaç hafta ne zaman dönmek isterseniz dönün. "
" Ama komutanım, en görevden ayrılalı 6 ay oldu. Ve bir gün önce de timim istifa etti"
" Haberim var, Albayın size son kalleşliği mesleğiniz oldu. Hemen istifalarını girdi. Tabi geri çekmeseydim şuan Türk silahlı kuvvetleri askeri sayılmazdınız. " Tim bu duruma çok sevinecek, belli etmeselerde dünden beri hayal kırıklığı vuku buluyor tüm çehrelerinde.
" Ne diyeceğimi bilemiyorum sağolun komutanım." Dedim mahcupça.
" Önemli değil asker. Aramızda böyle hainler varken insan kime güvenecek bilemiyor. Sen ve kartalların başarılı birer Türk askerisiniz elbette sizden kolay kolay vazgeçmeyeceğim. Bu arada Onur üsteğmenim de bizimle göreve başlayacak ona da donanımlı bir tim kuracağım. Senin için bir sorun olur mu? " olmazdı elbette abimle çalışmak benim için gurur verici olurdu. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Güzel, başka bir husus daha var yüzbaşının naşı ne yazıkki bulunamadı. Kızının burada olduğunu biliyorum, bir cenaze töreni olacak yarın sabah. Hepinizi görmek istiyorum katılıp sonra izne çıkabilirsiniz." Patlama...
" Komutanım, Erhan şahin ve yıllardır peşinde olduğumuz Drakula kod adlı teröriste patlama esnasında bizimleydi ama Uyandığımızda sadece albay vardı başımızda. Onlardan bir iz var mı?" Onlar bulunmazsa gülcenin başı hala belada.
" Maalesef patlama alanında hiçbir iz yoktu." Fırsattan istifade kaçmış şerefsizler.
" Siz dinlenin dönüşte toplantı yapar konuşuruz hepsini. Artık buradayım, sizinle bir şey olursa karışma gelmekten çekinme." Dedi benim gibi ayağa kalkarak karşımda durdu. " Son bir şey daha önce sana iyi davranmadım. Öyle ki rütbene varasıya el koydum. Bunu şahsi algılama albayla işbirliği içinde olduğunu düşündüm. Umarım zamanla telafi edebiliriz aramızdaki husumeti. " Dedi yüzünde gülümseme olarak sayabileceğim bir aydınlanma oluştu.
" Emredin komutanım, müsaadenizle ben gideyim." Selam vererek çıktım odadan.
Kendi odama vardığımda Onur'u kapının önündeki bankta otururken buldum. Beni görünce ayaklandı.
" Uyuyor hala."
" konuştunuz mu?"
" Evet, anlatırım müsait olduğumuzda. Yalnızca time görevde kaldıklarını haber et çokta gevşemesinler. Birde senin görev yerin artık burası bizimlesin" dedim buruk bir gülümsemeyle.
" Nasıl? "
" Sana bir tim kurmak üzere olduğunu söyledi. Artık Şırnakta görev yapacakmışsın." Mardin ve getirdiği tüm olumsuzluk orada kalacak. Burada yeniden bir düzen kurma vakti.
" Artık kardeşim ve kardeşim dediğim insanlarla olacağım he." Dedi sevinçle bana sarılarak.
" Öyle ya, şimdi tutma beni gülceme bakayım onu eve götüreceğim tim gitti çoktan sende git. " durdu, düşünür gibi yaptı.
" Nereye gideyim evim yok ki. "
" Bana geç hala burada bir evim var unutma. Bizde gülceye geçeriz." Dedim cebimden anahtarı çıkarıp verdim ona.
" Birşey olursa ara, hadi eyvallah. " Dedi elindeki anahtarı hava da savurtturarak gözden kayboldu. Odaya girdiğimde gülce çoktan uyanmıştı. Koltuğun üstünde oturmuş ağlıyordu.
" Gülcem ne oldu ?" Dedim yanına oturup koynuma aldım onu.
" Kabus gördüm doğu, çok korktum. Annem bir kez daha ölüyordu gözümün önünde. " Dedi gözyaşları bağrımı ıslattı.
" Geçti, yanındayım gönlümün gülü buradayım. Seni tüm kötülüklerden koruyacağım gülce akan gözyaşlarına sebep olan herkesten hesabını soracağım." Dedim saçlarını okşuyordum. Eskiye göre kısa ve kumral saçlarını.
" Koruyamazsın doğu. Onlarla baş edemezsin. Bir gün annem gibi bende ölüp gideceğim." Kafasını tutarak göğsümden kaldırdım, bana bakması için gözlerimi gözlerine diktim.
" Ne biçim söz onlar, artık ölüm yok. Biz yaşayacağız yuvamıza döndük gülcem. Baştan koruyamadım seni belki ama bu saaten sonra gerekirse nefesini nefesimden ayırmam canım pahasına koruyacağım seni. Sen yeter ki sırt çevirme bana, kömür gözlerin böylece bakmaya devam etsin. Şimdi evimize gidelim göğsümde dinlen, bende eksik kalan sen tarafımı doldurayım. " yavaşça kalkmasına yardım ettim. Parmaklarımız bir ihtiyaçmış gibi kenetlendi birbirine. 15 yılın ihtiyacı...
Odada her şey yerli yerinde duruyordu sadece bir şey dikkatimi çekti. Masanın üstünde bir zarf vardı. Gülceden müsaade istereyerek masaya yaklaştım. Zarfta yüzbaşının ismi yazılıydı. Gülceye fark ettirmeden aldım cebime koydum. Kapıdan taksiye binerek eve geldik. Yol boyunca ağzını bıçak açmadı. En azından ağlamaları da durdu. O ağladıkça içimde bir yerler kanıyordu.
" Onur nerede? "
" Benim evin anahtarını verdim ama öyle daha rahat olacağını düşündüm." Başıyla onayladı beni.
"Gel önce şu üstündekinden kurtulalım." Hala o herif için giydiği gelinlikle duruyordu. Bu beni dehşet şekilde tshstsiz ediyordu. Belki de o pislik ne hayaller kurdu gülceye dair, düşündükçe çıldırıyorum. Tüm bunlar benim yüzümden bu raddeye gelmişti. Yıllardır drakula'nın peşindeyken hep elimden kaçırdım. Benim beceriksizliğimi gülce 6 aydır yaşadıklarıyla ödedi. O hastalıklı herifle babasının elinde neler çekti kim bilir. Üstelik annesini korumak için tüm olanlara katlanmışken annesinin ölümü onu fazlasıyla sarstı.
" Ben gerisini halledebilirim." Dedi banyonun kapısına geldiğimizde.
" Sadece fermuarını açarsan kafi benim için. " Onu dinlemeyerek banyoya girdim.
"Lütfen, bırak yardım edeyim ayakta duracak halin yok. " Daha fazla direnemeyerek sonunda müsaade etti.
Kirli beyaza dönmüş gelinliğin fermuarını açtığımda gelinlik soğuk zeminle buluştu.
" Utanıyorum." Dedi yüzünü kapamaya çalışarak.
" Benden utanma gülcem. Ben seni görüntünden önce kalbinle sevdim. Değil şuan en şehvetli halinle karşımda dursan da önce kalbine bakarım. Rahat ol benimleyken. " Dedim elini tutarak yüzünü ortaya çıkardım.
" Sen benimsin 10 yaşından beri kalbinle, bedeninle, tüm benliğinle. Önce kömür gözlerini sevdim sonra gece saçlarını. Öyle masumsun ki ötesine geçmek, ilerisini düşünebilmek masumluğuna işlenmiş bir günah olurdu. Sırf bu yüzden bile çekinme benden kömür gözlüm. Onu küvete yıkanması için koyarken mutfaktan çöp poşeti getirip gelinliği içine koyarak kapının önüne koydum. Gördükçe öfkem harlanıyordu. Ama bir süre sadece sakinlik istiyordum. Yatağın üstüne duştan çıkınca giymesi için kıyafet ayarladım koydum. Arada banyoda düşüp kalmasın diye su seslerini dinledim. En sonunda mutfağa geçerek ona çorba hazırlamak istedim. O banyodayken boş kalmak iyi gelmiyordu. Dolabı ve çekmeceleri kurcaladım kaç aydır evde durulmuyordu elbette hiçbir şey yoktu. Çekmecelerin birinden bulduğum tarhana çorbasını yapmaya karar verdim. Gülceye iyi gelecekti. Çocukluğunda da bu çorbayı çok severdi. 10 dakikanın sonunda etrafta tarhana çorbasının kokusu kol gezerken nihayet kapıda gülce göründü. Onun için hazırladığım kıyafetleri geçirmişti üstüne.
" Gerek yoktu ben bulurdum dolaptan birşeyler. "
" Elbette bulurdun güneşim, ben sadece yardımcı olmak istedim hadi gel şimdi de sıcacık çorbadan iç. " Dedim. O masaya geçerken ben dolaptan aldığım kaseye çorba doldurup önüne bıraktım.
" Ciddi misin? " başımla onayladım onu. Biraz olsun toparlanmaş şekilde çorbasını bitirdi. O çorbasını içti ben onu sanki, öyle güzeldi ki ayların acısını çıkarırcasına seyrettim onu.
" Ellerine sağlık çok güzel olmuş."
"Hı? " Dedim daldığım gözlerinden gözlerimi çekerek.
" Çorba diyorum çok güzel olmuş, "
" şey... doğru ya afiyet olsun. " önündeki kaseyi alıp lavabonun içine koydum.
" Şimdii, bazı prensesler için uyku vakti."
" Saçmalama, doğu prenses miyim ben baksana şu külkedisi halime." O benim prensesimdi 10 yaşımda da şimdi de. Fakat onu kırmayarak şöyle bir süzdüm baştan aşağıya.
" Baktım ve hala bir prenses görüyorum karşımda. Hemde benim prensesim. Hadi kendine yürür müsün kucağıma mı alayım hanımefendi? "
" Dur tamam yürüyorum. " O önden giderken bende peşinden bir kedi yavrusu gibi onu takip ediyordum. Odaya girdiğimizde biraz rahatsız olmadım değil ya neyse. En son burada uyurken onunla vedalaşmıştım. Bilmiyordum araya bu kadar süre gireceğini. Bilsem hiç bırakır mıydım Ogün onu asla. Gülceyi yatağa yatırarak saçlarından öptüm.
" Sen Yatmayacak mısın? "
" Ter, barut ve pislik kokuyorum. Bir prensesin yanına yaraşır temizlikte olmalıyım. Bende bir duş alayım, Sen uyu ya da farketmez beni bekle hemen gelirim." Dedim onun üstünü örtüp ışığı kapatarak banyoya girdim.
Girmeden önce Onur'a mesaj atıp birkaç parça kıyafet istemeyi ihmal etmedim. En son havluyla gülcenin karşısına geçince bir sapık damgası yemediğim kalmıştı. Bir daha öyle bir sahneyle karşılaşmak istemem.
Kısa bir duştan sonra üstümü giyinerek saçlarımı kuruttum. Evin tüm pencerelerini, kapılarını ve odalarını kontrol ettikten sonra ışıkları kapatarak sessizce yatak odasına geçtim. Sırtı bana dönük bir şekilde uyuyordu ritmik nefes alış verişinden uyuduğunu düşündüm. Usulca yanına oturdum. Yanağına minik bir buse kondurdum. Kıpırdanmaya başladı.
" Uyandırdım." Dedim kendime kızarak.
" Uyumamıştım ki " dedi oda doğrularak benim gibi yatağın başlığına dayadı sırtını.
" Seni bekledim." Diye devam etti. Omzuma kafasını yaslayarak.
" Korktun mu? "
" Sen varken asla korkmam beni koruyacağını bilirim. " Dedi gülümsediğini hissettim.
" Genelde koruyamıyorum, daha da bela oluyorum başına. " Dedim kendime hayıflanarak.
" Kendini suçlama, yanında olsaydım korkurdun. Ben gitmeyi seçmiştim. " Nasıl unuturum, beni terk edişini. Ama... kıyamam da kızmaya. Biz gülceyle nereden baksarsan bakalım aynı kaderin ortağıydık.
" 6 ay ne yaşadın gülce orada? Neden bana ulaşmaya çalışmadın? İnciye bile ulaşmışsın seni iyileştirmiş neden bana ulaşmak istemedin? "
onu karşımda gördüğüm günden beri kafamın içini kemiren sorulardı bunlar. Bunları sormak canını yaksada deli gibi merak ediyordum.
Oturduğu yerde dikleşti, derin bir nefes çekti ciğerlerine.
" Anlatmak istemezsen anlarım." Dedim merak etsem de onu zorlayamazdım.
" Babam mevki karşılığı beni verdi ona. Babam Ne derse yapmak zorundaydım annemle tehdit ediyordu beni. Bir yandan da albay vardı aralarında durup bilgi almamı istiyordu. Bir girdap içindeydim sanki. O pislik..." dedi derin bir nefes daha aldı. " Meğer beni çocukluğumdan beri tanıyormuş, beni küçük yaşlarımdan beri takıntı haline getirmiş.
" Ama nasıl, seni nasıl görmüş gülce?".
" Turna senin kod adınmıydı? "
" Evet bendim, benim adıma aldıkları kararlardan biriydi. Ben asla bir şey yapmadım doğu o kod adı ile, hepsinin sorumlusu onlar. Babam çok küçükken onunla anlaşmış, büyüyünce kızımı sana vereceğim diye. O günden sonra sürekli bize gelip gitmiş ben hatırlamıyorum onu gördüğümü ama o beni iyi hatırlıyordu. Bana olan takıntılı sevgisine karşılık vermemi istedi. Senin canın ile tehdit etti. Evlenmezsek seni öldüreceğini söylüyordu. Peşinde adamları vardı sürekli. " Dedi kömür gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı.
" Bu yara izleri, vurulman tüm bunlar..." Sözümü kesti.
" Bana iznim olmadan dokunmayacağını söyledi ama karşılık alamayınca öfkesini canımı yakarak çıkardı. " dedi kollarımın arasına aldım onu sarıldım. Aklım almıyor nasıl bir şerefsiz bu. Nasıl hastalıklı bir sevgi. Ben gözümden sakınırken onu...
" Gülcem... benim güçlü güneşim. Nelerle başa çıktın sen. Ağlama lütfen Ağlama ben yanındayım. Artık kimseyle tek başına mücadele etmeyeceksin. Hatta sen oturacaksın ben leşlerini senin ayağına getireceğim sana söz gülcem. " Gülüşünden öptüğüm, gece saçlarında huzur bulduğum kadını ne hale getirmişler. Yumruğumu sıktım. Kollarımın arasındaki varlığına şükrettim. Ya geç kalsaydım her şeye?
" Geçti güneşim, Geçti. Hepsinin cezasını keseceğim. "
" Öyle bir adamın kızı olmak, ona yıllarca baba demişim doğu. Onun kalbi çok kötü. Bunca yıl bir katilin evinde onunla yaşamışım." Ağlamaya devam ediyordu.
" Ağla gülcem, son kez ağla içine atacağına benimle paylaş ağla. " Daha sıkı sardım onu. Gözlerimden fışkıran tek şey ateşti. Bir intikam ateşi...
****
Yeni bir bölüm sonundan hepinize merhabalar...💖
Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalımmm.
Yeni bölüm haftaya cumartesi günü gelecek O güne kadar kendinize iyi bakın. Hoş kalın, mutlu kalın 💖🙈
Tiktok: samiirex7
İnstagram: Samiirex16
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |