4. Bölüm

Mazi'nin Gölgesinden💫

Sevgi̇ Gökay
samiirex

Bir insanı unutmak zorunda kaldın mı hiç?

Hiç bir insanı unutmak, bir insandan vazgeçmek.

Bir insanı hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç ?

Hani ölmüş gibi,

Hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi, her an kapıdan içeriye gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelmeyeceğini de bilmen gibi...

- NAZIM HİKMET -

 

****

 

-Doğu Kılıç Aslan'dan -

Yıllardır şahsen tanıdığım isim. Nasıl böyle bir şey olabilir? Ailesinden nasıl saklamış olabilir ki ?

Yüzbaşı Ayşegül şahin.

Ayşegül şahin.

Ayşegül teyze.

Yok daha neler.

Kadın asker, oda yetmemiş gibi yüzbaşı.Kocasından kızından bunca yıl nasıl gizlemiş ya da gizlemiş mi ? Hiçbir fikrim yok. Gülcenin haberi var mıydı?

Muallakta. Dakikalardır kendime aynı soruları sorup duruyorum. Hadi öyle diyelim, hadi asker diyelim ben nasıl anlamadım?

Ben bordo bereyi ne diye taktım, onca eğitimden nasıl geçtim de yıllardır araştırdığım aile hakkında, bu kadar önemli bir bilgiyi nasıl bilmem. Daha sevdiğim kadının annesinin mesleğini bilemiyorsum nasıl vatan koruyacaktım?

Eğer Gülce de bilmiyorsa nasıl öğrenecek? Öğrenince uğrayacağı hayal kırıklığını düşünmek dahi istemiyorum.

Albayın boğaz temizlemesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Ortam da ölüm sessizliği hakimdi . Kimseden ses çıkmıyor ben konuşayım diye bekliyorlar muhtemelen, ama dilim düğümlendi sanki konuşamıyorum. Öylece dosyaya bakıyorum. Sayfaları karıştırırken bir sayfa dikkatimi çekti geri döndüm.

Gülce.

Ona ait olan bir sayfa, onun bilgileri ve altta küçük bir fotoğrafı bulunuyor.

Kömür gözler, Gece saçlar, görmeyeli çok büyümüş ve güzelliğiyle dünyayı kıskandıracak dereceye gelmiş.

İstemeyerekte olsa bilgilerine gözüm kaydı. korkuyordum hakkında yazılan bilgiler canımı yakacak diye. Dikkatle sanki hece hece okudum, bir şey arıyor gibiydi gözlerim. Öğrenciymiş daha, mezun olacak 2 haftaya mezuniyeti varmış. Ve bekar hayatında biri var mı bilmiyorum ama bu benim için yeterli evlenmemiş. Seni mi bekliyor sanki, okulu olduğu için evlenmemiştir. Hayal gücüm bana neler kurdurdu oysa ki!

Sessizliğim bizimkileri rahatsız etmiş olmalı ki korkut lafa girdi .

"yani tam olarak bu kadın neresinde bu olayın? "Albay lafını böldü.

"Öncelikle kadın değil yüzbaşınız. Ve bu kadın, Tercihi gereği yıllar önce istihbaratçı olmayı seçmiş, o zamandan bu yana sahalarda bize yardımcı olmakta, bildiğiniz üzere istihbaratçılar gizliden çalışır ve tüm bilgileri saklanır. Bu nedenle kimse kendini suçlamasın nasıl olabilir de farkına varmam diye " dedi.

Bu laf bana geliyordu sanırım. Çünkü bilgileri gizlenmese gülceyi takip ederken, araştırırken illa karşıma çıkardı. Timim hala konuşmadığımı görünce tek tek lafa giriyor. Benim yerime konuşuyorlardı.

Bu sefer araya giren mizgin oldu.

"komutanım sizde biliyorsunuz Kılıç komutanım için biraz hassas bir konu. Hatta bizden iyi siz biliyorsunuz. Nasıl olacak biraz daha detay verebilir misiniz ? "

Mizgin ve dahice soruları, dosyada yazıyordu evet ama birde selim albay anlatsın bakalım. O bu olayın tam olarak neresinde?

Yıllardır bilip benden sakladı mı?

Albay tekrar resmin önüne geldi o an resim yine dikkatimi çekti, bu sefer gözlerin kime benzediğini biliyorum. Yıllardır hasret kaldığım kömür gözlere benziyor . Gözlerin tanıdık gelmesini artık yadırgamıyorum. Aşinası olduğum kömür gözlerle tıpa tıp aynı.

Albay, fotoğrafı değiştirdi ve bir harita açtı.

" Dosya da incelediğiniz gibi, Ayşegül komutanınız, sizin 2 hafta sonra gideceğiniz köylerin araştırması için sizden önce içlerine sızmıştı 2 ay öncesinden bahsediyorum . İlk haftalarda sinyal alabiliyorduk, İrtibata geçebiliyorduk. Fakat son günlerde ne sinyal alabiliyoruz ne iletişime geçebiliyoruz . Ayrıca bölgede ki diğer askerlerimize kontrol ettirdik, o civarlarda gören yok . İfşa olduğunu düşünüyoruz. Sizin göreviniz ölü ya da diri komutanınızı bulmak. Öldüyse de bir mezarı hak ediyor." Dedi bunu söylerken sesi titredi ve anlık göz göze geldik. Bir şeyler saklıyordu. Bu beni çok rahatsız etti.

Sonra kurduğu cümleyi düşündüm, yüzbaşıya geç kalırsak gülcemin nasıl bu acıyla baş edeceğini sorguladım. Allahım kesinlikle isyan etmiyorum, sadece bu şekilde karşılaşmak ne kadar doğru sence ?

Kader mi?

Her şeyden haberdar olan ben bile dumura dönmüşken gülce ne yapacak, Nasıl bir hasarla çıkacak ?

Annesini sağ salim kurtarmam lazım ona da anne acısı yaşatamam.

Derin bir nefes alarak konuya girdim .

"Ne yapacağız? Nasıl bir yol izlememiz gerekiyor ?

Komutanım detay verin lütfen, kaybedecek bir dakikamız yok. Harekete geçelim hemen. " Dedim sakin kalmaya çalışarak.

"Kılıç sen iyi misin ? hava almak istersen seni bekleyebiliriz."

" iyiyim siz devam edin anlatmaya."

" Tamam o halde kulaklarınızı iyi açıp beni dinleyin. Ayşegül benim harbiyeden arkadaşımdı, sonra görev yerlerimiz de aynı yere çıktı. İlk yıllarda aramız iyiydi kendisiyle fakat sonrasında Evlendi, görüşmedik birdaha. Sonra biraz araştırdım ama hakkında herhangi bir bilgide yoktu, çokta deşelemedim. Biz askerlerin bazen gölgesi bile görünmez olur. 2 ay önce göreve çıkana kadar kesin olarak ne iş yaptığını ve hayatını bilmiyordum .

Gittiği operasyonun zor olduğu tetikte olmam gerektiği söylendi bana, sürekli takipteydik ama dediğim gibi bir süre sonra bağlantı koptu."

"Orada bulunduğu süre içerisinde herhangi bir bilgiye ulaştı mı?" Diye sordum. Bir an önce yola koyulmalıydık.

"Evet oraya geleceğim şimdi.

Biri var ismini henüz bilmiyoruz ama Ayşegül yüzbaşıdan edindiğimiz bilgiye göre kod adı; 'Drakula' diye bir örgüt lideri var, son zamanlarda yapılan tüm eylemlerden sorumlu bu dediğimiz kişi. "

"Heh kendisine vampir adı veren bir liderimiz eksikti tam oldu."

Dedi korkut sinirle.

"Örgüt içinde ve eylemlerinde bu adı kullanıyor. Gerçek adı henüz bilinmiyor üstünde araştırma yapıyoruz.

Yüzbaşımdan öğrendiğimiz bir diğer bilgi ise, Drakula'nın asıl amacı.

Kendisi "soykırım" adını verdiği eylemini harekete geçirmek istiyor,

en az bir hafta içinde gerçekleştirmek için harekete geçeceğini düşünüyoruz."

"Soykırım eyleminin amacı ne tam olarak ?" Lale lafa karıştı bu sefer, merakla dinliyorduk.

" İsminden de anlayacağınız üzere, adam veya kadın bilmiyoruz. sınır köylerdeki türkleri yok etmek, evlerini yakıp yıkmak. Katliam yapmak istiyor. Bu köylerin yerine ise kendilerine cephanelik tesisleri kurmak. böylelikle sınır olması da işe yarayacak daha rahat Silah, bomba, füzeyi ülkeye sokabilecek.

Anlayacağınız bu eylemi, daha bir çok eylemin başlangıcı olacak."

Dedi selim albayım derin soluklandı.

Şerefsizler,Türkleri yok etme peşindeydi. Siz Türkleri yok edebileceğinizi mi sanıyorsunuz. Bir ölür bin diriliriz. Yine de ülkemizden vazgeçmeyiz...

"Siz Ayşegül yüzbaşınızı bulup gelene kadar yavuz'un timi eylemleri idare edecek. Durdurmaya çalışacaklar. Sonra ise görevi siz devralacaksınız.

Belki aylar belki yıllar sürebilir, ne planladıklarını bilmiyoruz ciddi bir planlamadan bahsediyoruz. Sizin göreviniz ise ilk etapta, yüzbaşınızı sağ salim buraya getirmek olacak.

Onların elinde olduğundan şüpheleniliyoruz ama nerede tuttuklarını bilmiyoruz. Sınırdan çıkarmış da olabilirler. Hala kendi inlerinde saklıyor da olabilirler."

"Komutanım peki geç kaldıysak siz uzun bir süredir haber alamadığınızı söylediniz ya çoktan-"

Ekmekçi lafını tamamlayamadı. Araya girdim o ihtimali düşünmek dahi istemiyorum .

" Ellerinde bir yüzbaşı varsa, hele de bu yüzbaşı içlerine sızmış bir istihbaratçıysa bu kozu sonuna kadar kullanacaklardır." Dedim albayımdan onay beklercesine yüzüne baktım.

"Komutanınız haklı, her türlü işlerine yarayacaktır. Önemli olan yaptıkları işkencelere yüzbaşınız ne kadar dayanabilir. Umarım ona geç kalmayız." Dedi selim albayım endişeyle.

"Biz ne zaman bir operasyona geç kaldık ? Buna da elbet kalmayacağız. Çıkalım alalım bir an önce bitsin." Dedim sinirle üstüne konuştuğumuz her saniye daha da geriliyordum. Ben annemi kaybettim. O acı tarif edilmiyor. O yokluğun yeri hiç dolmuyor. Gülcenin de bu duyguları yaşamasına izin veremem. Hiç bir yaraya benzemiyor ki anne yokluğunun yarası, Asla kabuk bağlamıyor...Bu bizim elimizdeyken buna müsaade edemem.

"Gece yarısı operasyon için yola koyulacaksınız. Geç saatlerde gitmek işimize yarayabilir." Dedi

" Bir şey daha var, bilmeniz gereken

Erhan şahin. Ona güvenemeyiz. Yüzbaşınız da güvenmiyormuş ki peşine birilerini takmış, onun hakkında derinlemesine araştırma başlatmış."Dediklerini idrak edemedim .

" Nasıl bir sorun komutanım bu? Erhan şahin yüzbaşının kocası sonuçta" Dedim.

" Kendisi emekli askerdir." Albayım konuşmaya devam edecekti ama şaşkınlığımı gizleyemedim.

"Ne ?" Dedim.

Bugün daha ne kadar şaşırırım acaba?

"Evet emekliye erken ayrıldı. Ya da zorunlu emeklilik diyelim.

Zamanında bunun timin de bir hain vardı kimse itiraf etmedi, yani bilip bilmediklerinden de emin değiliz ama, Biliyorsunuz bizim meslek lekeyi asla götürmez. O günden sonra meslekten men edildiler.

Bu Ayşegül'ün hayatını etkilemedi o zamanlar evli değillerdi. Henüz yeni nişanlanmışlardı.

Zaten kadının ömrünün yarısı saha da geçti. Erhan ise meslekten atıldıktan sonra küçük bir şirket kurmuş. Genelde evden çalışıp kızlarıyla ilgilenmiş. "Dedi bana bakarak.Bunu en iyi bilenlerden biri bendim.

"O adam dediğiniz gibi şüpheli ve hainse eğer,gülce bir hainle aynı evde mi yaşıyor yıllardır? "Allah kahretsin anlamıştım o adamda bir sorun olduğunu. Yıllarca benimle oynadı bunun için mi ?Elim ayağım titredi.

"Sakin ol kızın peşinde uzun süredir onu koruyan kişiler varmış zaten, annesi güvenliği için her şeyi düşünmüş." Dedi albay nedense içim hiç rahatlamadı.

"Demek ki yüzbaşı da güvenmiyormuş sakin ol. Kızı için önlem almıştır illa ki." Dedi korkut beni rahatlatmak ister gibi.

"Yıllar önce hain olabilir diye meslekten atılıyor. Ama araştırılması gerekirken hiçbir şey yapılmıyor ne hoş . Ben bile aynı masada yemek yedim o adamla. Yıllardır gülceyle aynı evde o şerefsiz."Dedim

"Sakin ol üsteğmenim. Daha emin bile değiliz, üzerine araştırıyoruz. Yüzbaşınızı kurtarın onun da çaresine bakarız elbet." Dedi albay sakin bir tonda. Bizden bu kadar emin miydi ? Ya kurtaramazsak? Az önce ki forsum gitgide sönüyordu. Nasıl sönmesin işin içine gülcenin hayatı girdi.Ah kılıç akılsızsın gururu bir kenara bırakıp adam akıllı çıkacaktın kızın karşısına, yazık ettin hem ona hem kendine. O da bir kere bile ulaşmaya çalışmadı ki demek ki memnundu hayatından. Bu ikilemler, yıllardır hayatımın gri de olmasına sebep oldu. Ben ya siyah ya beyaz adamıyım. Yüreğimdeki bu sevda öyle işkence çektiriyor işte bana...

"Şimdi gidin, odalarınıza çekilin. Dinlenin. Helikopter Pistinde görüşürüz zaten."

"Emredersiniz komutanım. "Dedik hep bir ağızdan. Tam kapıya yöneliyordum ki arkamdan seslendi.

"Kılıç sen biraz kal." Dedi otoriter sesiyle.

Başımı salladım kalktığım yere geri oturdum. Tim bana döndü sıkıntı yok dercesine başımla onayladım onları. Her zaman benim içim endişelenirler bende onlar için, karşımızdaki kim olursa olsun değişmez.Biz mavi kartallar bir aileydik. İlla kan bağına gerek yok. Can bağımız vardı bir kere.

"Senin için zor bir görev olduğunu biliyorum.Duydukların kolay ya da hazmedilir şeyler değil. Dönünce her şeyi tek tek halledeceğiz, inan bana...Lakin onunla hiç karşılaşmayacaksın diyemiyorum artık. Neyin içindeyiz bilmiyorum oğlum. Nasıl bir yol izleriz bilmiyorum. Senden istediğim kafanı toparla. Dağınıklığın kendine bir zarar getirmesin. Seni bu durumun içine soktuğum için özür dilerim. " dedi mahcup bir tonda.

"Estağfurullah, komutanım ben görevimi yapıyorum. Değişen bir şey olmayacak. Ne olursa olsun herkes yıllardır nasıl yaşıyorsa öyle devam edecek.Dua edelim ki annesini sağ salim bulup getirelim. O zaman işimiz daha kolay Olur. Ayrıca babası ile yaşaması ne kadar doğru ? Yıllardır gülce ve beni görüştürmemek için uğraştı. Yüzüme karşı bir şey demesede hep hissetim. Sırf biz kavuşamayalım diye oyunlar oynadı. Sizde biliyorsunuz bunları. Ben kız babasıdır kıskanır falan dedim ama farklı şeyler olduğu belliydi. Belki gülce hakkında dedikleri bile yalandı, belki gülce beni hep sevdi, nefret etmedi. Birgün geleceğim diye bekledi, ben babasının yalanına inanmayı seçtim belkide. Hiç bilmiyorum komutanım Hiç. içimde solan umutlar, tek tek yeşeriyordu... Çok çok yanlış bir zamanda yapma Kılıç, yapma yanarız. Gülce seni istemedi bil, hem sadece kafanda kuruyorsun cidden istemediyse hayal kırıklığına uğrama yine.

"Merak etme, aklın burada, o kızda kalmasın ben ilgileneceğim. Sen; işine kendine, ve timine odaklan gerisi bende. "Dedi içimde kopan fırtınaları nasıl dindireceğim peki selim baba? Ben artık bazı şeylerin altından kalkamıyorum tek başıma.

"Birde aklına takılır diye söylüyorum. Ben Ayşegül'ün kızı olduğunu yeni öğrendim. İnan çok uzun yıllar hiç görmedim onu. Hele o kızın gülce olduğunu dosyalara bakınca öğrendim. Zaten çok geçmeden de size söyledim. İçin rahat etsin " Dedi babacan bir tavırla. Ona olan güvenim zedelenmesin diye muhtemelen, toplantı bitsin de söyleyeyim diye can attı. Bana olan sevgisini ve merhametini daima bu şekilde hissettirir.

"Öyle bir şüpheye düşmedim hiç komutanım."

Başını salladı anladım dercesine.

Tatmin olmuş gibiydi. Oysa anlık da olsa aklıma düşmedi değil. Fakat bunu asla kötü niyetinden yaptığını düşünmedim.

"Şimdi diyeceğiniz bir şey yoksa odama çekilip dinlenmek istiyorum. "Dedim dingin bir şekilde çıktı sesim.

Başını onaylar gibi salladı. Yanıma kadar gelip sarıldı. Bu sarılma yanındayım demekti,yalnız değilsin demekti. Her görevden önce yapardı bunu. İyi hissettirirdi.

Selam verip odadan çıktım. Fakat odama gitme gibi bir düşüncem yoktu. Zaten bedenime sığamıyorum bir de kendimi odaya hapsedemem.

Bahçeye attım hemen kendimi.

Yürüdüm bir süre, beynim beni istemsizce herzaman geldiğim çam ağacının altına getirdi.

Tam ağacın altında bulunan Kamelya yöneldim. Oturmadan önce yerde gözüme ilişen kozalağı elime aldım.

Oturdum, elimdeki kozaya baktım. Gözlerim küçükken yanımda oturan gülceyi aradı.

15 yıla rağmen nasıl hala yerin sıcacık böyle ?

Hala beni yakıyor. Korkuyorum çevremdekileri de yakmasından.

Avucumda tuttuğum bu koza beni uzak diyarlara götürdü. Halbuki ben gülceyi beklerken uzakları o kadar da uzak zannetmemiştim. Annem hep derdi ki "bir adım ötende oğluşum. İyi bakarsan görürsün."

Anne, ya ben iyi bakamadım,ya öteler gerçekten çok uzak...

Ben onun sevgisi sayesinde uzakları yakın ettim. Küçükleri büyük, azı çok, böyle böyle ömür geçti. Ama bir o gelemedi.

Nasıl bir yaşantı içinde büyüdün, görüşlerin, ideallerin, hobilerin, zevklerin kim bilir neler oldu.

Annen ve baban hakkında duyduklarım, eğer onları öğrenmiş olsaydın tepkin nasıl olurdu onu bile kestiremiyorum.

Umarım anneni sağ salim buluruz.

Umarım benim imtihanlarımdan biri olan annesizlik sana imtihan olmaz. Dilerim ki bu acıyı tatmadan annene kavuşursun.Tek başına mücadele vermek, hayatta tek kale olmak kime göre iyi gözükse de yaslanacak bir dağ arıyor insan. Umarım gülce Umarım...

Kolumdaki saate baktım bahçeye çıkalı 2 saati geçmiş, hiç farkında değilim. 1 paket sigara izmariti vardı yerde ne ara içtim o kadar hatırlamıyorum. Demek ki anca kesmiş, duyduklarımı anca sindirebilmişim.

"Sakin olacaksın, hedefi unutmayıp, timini tehlikeye atmadan döneceksin. Sonra herkes kendi yoluna . Bunca yıl baş ettiyse babasıyla bundan sonra da edecektir. Seni ilgilendiren kısım sadece yüzbaşıyı bulmak."

Kendi kendime sakinleşme maratonunu bilemem kaçıncı kez gerçekleştiriyorum.

"Şimdi de kendi kendine mi konuşmaya başladın ? Delirmiş bu derdiler de inanmazdım. Demek ki doğruymuş."

Sesin geldiği yöne baktım.

Korkut elinde bir sigara paketi ve iki kupa ile bana doğru geliyor.

Bana neyin iyi geleceğini bilen ender insanlardan.

"Aynen,aynen ondan." Dedim geçiştirircesine.

"Al şunları, silkelen bir kendine gel lan. ne bu karı gibi oturmuş buraya ağlıyorsun. Sanki ilk kez yıkılışın, sanki son olacak. Alışmadın mı yıllardır ? Yokluk, acı, ihanet, kimsesizlik...

Bunlar bizi biz yapan şeyler oğlum unutma. Bugün sen üsteğmen Kılıç isen dün küçük doğu olduğun için.

Ben bugün korkusuz korkutsam dün korktuğum içindir. Alıştık abi alışmak zorundasın. Her gün farklı şeylerle yüzleşmeye, alışmak zorundasın" dedi

Korkut böyleydi. Kendime gelmem için önce dağıtır sonra toplardı. Yıllardır şaşmaz taktiği.

"Kendimi düşünüyorsam şerefsizim korkut. Ben üstesinden gelirim hepsinin. Ya o, gülce annesini kaybederse nasıl üstesinden gelecek ?"

" Sen nasıl geldin kardeşim, kim vardı yanında o mu? Haberi bile olmadı. Büyütme gözünde şu kızı" Dedi. içten içe hep gülceye öfke duymuştur, kesinlikle şahsi değil sırf beni üzdüğü için. Haklıydı biri onu yıllarca bu hale getirse bende aynılarını hissederdim. Kardeşlik böyle bir şey galiba.

"Aynı şey mi korkut? Yıllardır bir yalanın içinde büyümüş. Öğrenince ne olacak kim toparlayacak onu. İnsanım oğlum bende birgün anası, babası asker çıkıyor, diğer gün biriyle öpüşürken görüyorum. Dayanamıyorum artık. Tamam bitti diyorum kapatacağım o defteri. Başka bir yerde yine karşıma aynı konu çıkıyor.

Babası teröristse ne olacak ?

Sesim şiddetli çıkıyordu. Fakat Korkut ona bağrımadığımı bilecek kadar tanıyordu beni. Ben bizi ayıran kadere öfkeliyim, annemi aldatan babama. Hayatımı altüst eden herkese kinim. Bağırıyorum çünkü içime atsam kendime zarar vereceğim. Anca böyle sakinleyebiliyorum.

"Karşılaşmak istemiyorum korkut, onca yıl sonra aynı şeyleri yaşamak istemiyorum. Kaybedecek bir canım var bu sefer de onu veririm artık benden birşey kalmaz. "

"Nasıl olacak abi söyle yapalım, yok mu unutmanın bir yolu yordamı? seni böyle görmek zoruma gidiyor. Ki sen dağların mavi kartalı, gel 50 kilo kız için ağla. Olacak iş mi ? "

Güldüm,şu durumda bile beni güldürebiliyordu.

"Şaka bir yana silkelen, timin, mavi kartalların sana ihtiyacı var. Vatanın sana çok ihtiyacı var. 'söz konusu vatansa gerisi teferruattır' demiş, Atamız unutma." Dedi.

Derin bir soluk aldım. Korkutla konuşmak her zaman ki gibi iyi gelmişti.

"Sona yaklaştığımı hissediyorum."

"Gelip geçecek canını sıktığınla kalacaksın, bak kardeşim dedi diyeceksin." Dedi İnşallah korkut İnşallah.

"Haydi kalk gidip dinlenelim 5 saatimiz var, sonra çoktan yola çıkmış oluruz. 3 aydır neredeyse hiç uyumadın dinlen biraz olsun. " Dedi Başımla onayladım onu. Korkut kendi odasına ben kendi odama çekildim. Onunla konuşmanın verdiği rahatlıkla ne ara 5 saat uyudum bilmiyorum bile. Normal insanlara az gelir belki ama vücudum öyle dinlenmiş ki, 3 ay daha idare eder beni. Sahadayken nöbetleşe uyusakta uyku tutmazdı. Bende nöbetteki askerime yarenlik yapardım. Can sorumluluğu bambaşka birşey.

Kapının kırılacak gibi çalmasıyla uyandım.

" Gell, "dedim uykulu ses tonumla.

Gelen botandı.

" komutanım biz hazırlanmaya geçiyoruz. Helikopter Pistinde sizi bekliyor olacağız."

"Tamam hemen hazırlanıp geliyorum bende ." Dedim. Uyumak iyi gelmişti, fakat ayaklandım.

10 dakika sonra odamdan çıktım piste doğru ilerlerken albayın ileride beni beklediğini gördüm. Timde pistin içinde bekliyor olmalı.

" Seni bekliyordum bende,"dedi Elinde koordinatların yazılı olduğu kağıdı bana uzattı. "En son burada gözükmüşler." Dedi

"Yüzbaşınız da yanlarında. " DediDinlemeye devam ediyordum.Başka bir kağıt verdi. Bunun yüzbaşıya ait bir fotoğraf olduğunu anladım.

"Sen zaten biliyorsun ama , timin hedefin yüzünü görmesi lazım. Yanınızda bulunsun." Dedi Hemde ezbere biliyorum komutanım diyemedim. Bu sırada timin yanına çoktan gelmiştik. Onlara helikopterde konuştuklarımızdan bahsederdim.

"Mavi kartal timi, sizi önce Allah'a sonra birbirinize emanet ediyorum. Aslanlarım benim. Gururla burada sizi bekliyor olacağım. "Dedi Albayım Hepimiz selam verip tek tek helikoptere bindik. Kulaklıkları takmadan önce her operasyona çıkmadan yaptığımız gibi birbirimize sarıldık.

"Mavi kartal timi!!

Hakkını verin yoksa ziyan oluruz. Kimse ziyan olmak için asker olmaz unutma!!"

"GÜÇLÜYÜZ, CESURUZ, HAZIRIZ."

" VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"

Hep bir ağızdan bağırdılar.Cengaverlerim benim...

" GÜÇLÜYÜZ, CESURUZ, HAZIRIZ

GÜÇLÜYÜZ, CESURUZ , HAZIRIZ. "

kemerlerini bağlayana kadar tekrar ettiler. Mavi kartallarım gittikleri yere korku götürür, umut aşılarlar. Her biriyle ayrı ayrı gurur duyuyorum. Yaklaşık 40 dakika sonra helikopter bizi koordinatların en yakınında bir yere indirdi. 10 dakikadır yürüyoruz.

"komutanım."Dedi cenk

" Söyle Ekmekçi." Dedim

"Komutanım ya yüzbaşıyı bulamazsak?"

"Bulacağız, bizim olduğumuz yerde umutsuzluk olmaz bilmiyor gibi konuşmasana."

"Estağfurullah öyle demek istemedim komutanım. Her ihtimali düşünüyorum sadece." Dedi

" İhtimalleri sevmem onu da mı unuttun yoksa? "Diye cevap verdim.

"Sus, cenk adam zaten dertli birde sana mı laf yetiştirsin yani, sus!!" Dedi Lale

"Aman be sizinle de konuşulmuyor. Ne haliniz varsa görün. Ben az ortam yumuşasın diye şey ettim." Dedi cenk

"Sen şey etme abicim etme. Sen dön önüne bak" dedi zafer abi. Cenk bozularak önüne döndü.

"Komutanım aşk böyle bir şey mi ?"

Botandan mı geldi ses diye emin olmak için ona döndüm normalde asla bu tarz sorularla karşıma gelmez daima ciddi biridir .

"Cenkle takıla takıla onu da kaybettik galiba "dedi Lale.

"Cesaret mi yuttunuz lan siz sussanıza!! Dedi korkut uyarır tonda

Cevap verdim.

"Hangi aşk oğlum ?

Aşk bizde 5 harflidir. "ALLAH" gibi "NAMAZ" gibi " KURAN " gibi

"VATAN" gibi "HİLAL" gibi....

3 harfli olan şeylerle işimiz olmaz bizim" Korkut sırıtarak bana bakıyordu.

"Ne oldu Teğmenim neden öyle bakıyorsunuz ?"

" komutanım aşk sizde 5 harf bunu artık sağır sultan bile duydu. Rahat olun siz. "GÜLCE" dedi sessizce ama hepimiz duyduk.

"Tim!! saysanıza bir 5 harf mi? "Dedi

"Dön önüne korkmaz dön. Bir vıcıklaştınız yine siz bana mı öyle geliyor?

Size kim cesaret verdi de hepiniz bana yükleniyorsunuz?

Bir diğer emire kadar ses istemiyorum."15- 20 dakika daha yürüdük. Sonunda önümüze evler çıkmaya başlayınca hedef köye geldiğimizi anladık.

"Mavi kartallar, dikkatli olun. Köy terk edilmiş gibi görünen bir pusu olabilir. Gruplara ayrılalım.

Mizgin, zafer abi, siz sola gidin. korkut,Lale cenk sizde sağdan dolaşın botan sen kendine her yere hakim olabileceğin bir yer bul, konumlan.Bende önden gideceğim."

"Emredersiniz komutanım."Dediler

"komutanım dikkatli olun."Dedi korkut başımı olumlu anlamda salladım. Tek kaldığımda hep bu cümleyi kurardı , Sanki başıma bir şey gelince dibimde bitmiyor gibi.

" Komutanım, sağınızdaki evin çatısındayım. Her yer kontrol altında, şuanlık hareketlilik yok. " Dedi botan

"Güzel devam edin. "Herkes emir verdiğim konumlarda ilerliyordu.

'Kılıç komutanım, arkanızdaki evde bir hareketlilik var. "Gözlerimi küçülttüm geleni daha net görebilmek için.

"bir kız çocuğumu o ?"

" Evet komutanım ama dikkatli olun. Pusu olabilir, size doğru geliyor komutanım çocuk. "

" Tamam gerisi bende."adımlarımı hızlandırdım kız çocuğuna doğru yürüdüm. Üstü başı kan olmuştu, baktım kendi kanı değildi.

Elinde beyaz fakat kirden ve kurumuş kandan siyaha dönen bir ayıcık vardı.

Korkmuş belli ki tir tir titriyor.

Şerefsizler ufacık çocuklara, kadınlara yazık değil mi lan, yatacak yeriniz yok.

"Merhaba küçük," dedim karşımda duran kız Çocuğuna.

"Adın ne senin bakalım ?"Kamuflajımı inceledi uzunca. Asker olup olmadığıma mı bakıyordu ?Ağlıyordu,ne kadar süredir buradaydı acaba korkmuştur tabi.

"meyaba, Adım Ayşe. "

Türktü, yine bir Türk köyünü yerle bir etmişlerdi.

kucağıma aldım onu, alır almaz boynuma sarıldı. Fakat elindeki ayıyı da bir an olsun bırakmıyordu.

"Ayşecim söyle bakalım , annen ve baban nerede güzelim?"

Kız çocuğu cevap vermedi. Cevap vermediği gibi arkamda bir noktaya odaklanmıştı. Onun baktığı yöne baktım. Bakmamla küçük kızın gözlerini kapatmam bir oldu.

"işte baba orada." dedi

Acının bir dili yoktu. Allah kahretsin bitmek tükenmek bilmiyordu şerefsizler. Bu kız çocuğu bunu nasıl unutur şimdi. Yaşadığı o tramvayı nasıl unutur. Gözümden intikam ateşi fışkırıyordu. Ağaçta adamın cansız bedeni sallanıyordu, kızın babasını öldürüp ağaca asmışlardı.

"Buraya, bu tarafa gelin hemen. "Tim saniyede yanımda bitti. Küçük kızı lalenin kollarına bıraktım. Anneside buralarda olmalı, onu bulmalıyız.

"korkut, cenk siz adamı indirin. "

Şöyle bir etrafa bakındılar ama göremediler . Ağacı işaret ettim, daha net anlamaları için.

"Hassiktir" dedi ikisi aynı anda.

"Artık Küçük kız daha fazla bu sahneyi görmese mi acaba ? babasını o şekilde görmesi hoş değil. Hadisenize oğlum, sonra şaşırırsınız. Lafım biter bitmez bizimkiler homurdanmaya başladı. Eminim dehşet şekilde intikam yeminleri ettiklerine. Onlar ağaca doğru ilerlerken, biz mizgin ve zafer abiyle çocuğun çıktığı eve doğru ilerledik . Ev üç katlıydı. Her katına hepimiz tek tek dağıldık.

"1. Kat temiz komutanım. "Kulaklığa konuştu mizgin.

" komutanım aynı olumlu haberi vermek isterdim lakin, 2. katta 3 tane kadın cesedi var muhtelemen tecavüze uğramışlar sonrasında işkence edilerek öldürmüşler." Zafer abinin sesi titrek ve acılı çıkıyordu. En çokta öfkeli.

Ben ise o sırada 3. Kat merdivenlerini sakin sakin adımlıyordum.

Koridoru döndüğümde gördüğüm vahşetle gözlerim irileşti.

Bir oda dolusu ölü insan bedeni. Birbirine karışan kanları...

"Buraya gelin," diyebildim.

İnsan olurda, nasıl insanlıktan yoksun yetişir. İnsan olurda nasıl merhamet duygusu taşımaz ?

" bura-da ne ol-muş böy-" mizgin ögürmekten cümlesini tamamlayamadı. Ne kadar eğitim alırsak alalım insanız,en önemlisi insani duygular taşıyoruz. Maalesef bu kanı bozuklar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

Bizde mizgin'in ardından evden ayrıldık. Korkutlar adamı indirmiş, bir ceset torbasına koymuşlardı bile. Bu kadar basit olmamalı, insanın sonu bir ceset torbası olmamalı. İçimden sayısız küfür savurdum. O şerefsizler bir ceset torbasını dahi hak etmiyordu, çünkü onlar insan olamaz. Bu vahşeti insan olan yapamazdı. Hepsini diri diri yakacağım....

"Komutanım mizgin'e ne oldu? Biraz kötü görünüyordu."Korkut mizgini merak etmişti. Zafer abi cevapladı.

" Şerefsizler tüm köyde katliam yapmışlar. Çıktığımız evde bir odaya doldurmuşlar cesetleri. Cesetler birbirine girmiş, kan gövdeyi götürür vaziyette. "

" Şerefsizler geleceğimizi tahmin etmiş olmalılar. Çocuk, adam ,odadakiler hepsi birer mesajdı."

"Komutanım, bunu adamın üstünde bulduk." Dedi cenk elindeki kağıdı göstererek.

" Bu köye geç kaldığınız gibi yüzbaşıya da geç kalacaksınız " yazıyordu kağıtta, açıkça da bildirmişlerdi mesajlarını.

" Şerefsizler kaçak oynayın bakalım, alın son nefeslerinizi, mavi kartallar azrailiniz olmaya geliyor Az kaldı..."

" Toplanın gidiyoruz. 20 dakika mesafede bir üs bölge biliyorum. Çocuğu oraya emanet edelim. Buraya da bir tim göndermelerini isteriz. Biz yolumuza devam ederiz.

Unutmayın, önceliğimiz yüzbaşı. " Öfkem dinmediği gibi daha harlanıyordu.

Çocuk lalenin elinden tutmuş, öylece yürüyordu. O da benim gibi kimsesizler grubuna dahil olmuştu. Onu neden sağ bıraktılar acaba düşünmeden de edemiyorum, bunca insana acımayan bir çocuğa da acımazdı.

"küçüğüm, sen anne ve baban uykuya dalarken gelen adamları gördün mü? Yoksa saklanmış mıydın?"

"Hayır, annemin elini tutuyordum ben sıkıca, beni ondan ayırdılar. Annem çok ağladı arkamdan ama sonra uyudu. Amcalar bana iyi davrandı. Bana bu ayıcığı verdiler. Bırakırsam uf olurmuşum."Demesiyle Lale'ye baktım. Oda bana bakıyordu. Şimdi naneyi yemedik mi mavi kartallar. Boşuna çocuğu sağ bırakmalarından şüphelenmemişim işte...

"Komutanım, tuzak... "dedi Lale.

"Sakin, sakin olun çocuğu korkutmayın. Tim çocuğu al ve sakinece uzaklaş, Lale halledebilecek misin?"

"Biraz uğraştırır komutanım, ama hallederim." Dedi soğukkanlılıkla.

" Tamam başla hadi." Tim bizden uzakta konumlandı. İş artık Laledeydi.

" komutanım bir bakın, ana hatta bağlanan kabloyu bulup etkisiz hale getirdim. Lakin düzenek hala çalışıyor, Çift tuzakla bağlamışlar. Çıkarsam da hala patlama ihtimali var."

"ihtimalleri sevmem demirparmak bilmiyor musun ?"

"özür dilerim komutanım."

" Tamam sen çekil 3'e kadar sayacağım, 3 dediğimde time doğru koş."

" Ama komutanım!" Dedi itiraz eder bir tonda.

" lafımı ikiletme" dedim başıyla onayladı.

" 1- 2 -3 Lale koş."diye bağırdım. Lale time doğru koştu, ben ise aksi yönde hızla koştum ve ayıyı fırlatabildiğim kadar uzağa fırlattım.

Elimden çıkmasıyla patlaması eş değer oldu. Yere attım kendimi, Eminim bir süre kulağım duymayacaktı.

Tim koşarak yanıma geldi. Endişeli gözleri üzerimde hissettim.

"İyiyim yok bir şeyim. Hemen uzaklaşalım sesi duydularsa gelmeleri an meselesi. Hadi hızlanın onlar gelmeden gidelim buradan. " Korkut'un yardımı ile ayağa kalktım üstümü başımı düzelttim, ilerleme devam ettik. Sanki az önce bomba patlamamış gibi aynı soğukkanlılıkla ilerlemeye devam ettik. Bizde böyleydik işte. Ölmedikçe durmak yok. Küçük kızı üsse yerleştirdik. Şu işlerimiz bitsin gelip alırız buradan. Devlet ne gerekiyorsa yapar. Kızı bulduğumuz köye askerleri yönlendirdik. Üs bölgedeyken selim komutanımla görüştüm. Bana yeni bir konum gönderdi. Bu sefer orada olduğundan emindi. Konum gizli mesaj yoluyla kendisine gönderilmiş.

Göndereni belli değil, hangi yardımsever yapar bunu ? Karısı kaçırılmış biri mi ? Öğrenecektik zamanla ...

1 saat içerisinde konuma gidersek yüzbaşıya sağ salim ulaşacağımız yazıyordu mesajda ve altında konum vardı.

" Mavi kartal timi hazırlıklı ol 5 dakikaya konuma ulaşmış olacağız. Dikkatli olun, hedef belli. Sağ ya da ölü farketmez bulacağız. Komutanınızı bu topraklarda bırakmak istemesiniz. Gözünüzü dört açın"

"Emredersiniz komutanım"

5 dakikanın sonunda maden girişine benzer bir giriş karşımıza çıktı. Yer altına uzandığı gayette belliydi.

" iyi yer seçmişler şerefsizler, komutanım ben bir yere konumlanıyorum, içeriye faydam olur mu bilmiyorum ama dışarısını kontrol ederim" dedi botan.

Biz içeriye girdik yavaştan. Yol 4'e ayrılıyordu çok ışık olduğunu da söyleyemeyeceğim. Bugün harika yerler keşfediyoruz, bunları yapanı bir bulsam önce nasıl bir fantezisi var onu soracağım. Loş ışık ne lan.

" zafer , korkut sağdan ilerleyin. "

" Lale, cenk sola devam edin"

" Mizgin sende diger tarafa git"

" komutanım, mizginle zafer abi gitsin ben tek giderim. Mizginin tek gitmesi biraz riskli olabilir. "

"Ne riski olacak korkut komutanım" dedi sinirle.

"Korkut ne ara emirler ikileniyor hadi abicim hadi. Mavi kartallar, dikkatli olun" dedim korkut'un homurdanmalarını kulak ardı ettim.Şu işlerden paçayı kurtaralım,sıra size de gelecek korkut teğmenim merakta bulunmayın. Ne oluyoruz gölge gibi kızın peşindesin sürekli? Labirent gibi yolda ilerliyorum, hiç kimse yoktu sanki. Timdende olumsuz cevaplar alıyordum. Artık ümidi kesmek üzereydim. Koridordan sola döndüm, karşıma birsürü kapı çıktı.

Gazamız mübarek olsun.Birinci oda boş, ikinci oda boş, üçüncü oda boş, hayal kırıklığı yükleniyordu.

Son odadan çıkacaktım ki dışarıdan sesler geldi.

"Hassiktir, Tim görüldüm hemen bu tarafa gelin. " Diye konuştum kulaklığa.

" Askerler! baskın var! baskın! kaçın!." diye bağırıyordu şerefsizler. Hemen indirdim daha fazla başıma kimse toplanmasına müsaade etmeden. Onun sesine gelenleri de peşinden gönderdim. Son kapıya doğru ilerledim. Tam o sırada koridorun diğer tarafından ayak sesleri geldi.

"Kaçın şerefsizler kaçın."

Odanın kapısını açtım, Açmamla silahın alnıma dayanması bir oldu.

Sonra gözüme yerde yatan bir kadın bedeni ilişti. baktım kaldım.

Bu o. 

Güneşimin annesi.

Ayşegül yüzbaşı. Ne yapmışlar ona böyle.

Yüzbaşıdan eser kalmamış şekilde yerde kanlar içinde yatıyor. Odayı şöyle kolaçan ettim kimse yoktu. Tekrar yüzbaşıya odaklandım,Gülceyi anımsatan suratından eser kalmamıştı. Gülceye benzediği için ekstra içimin acıdığına yemin edebilirim. Ya o olsaydı, ne yapardım Allah korusun,düşüncesi dahi beynimde şimşekler çakmasına neden oluyor.Bu sırada yüzbaşının nabzını kontrol ettim, nabzı var ama bilinci yerinde değildi.

Şükürler olsun Allahım, yaşıyor. Gülcem annesiz kalmayacak. Yavaşça kucağıma aldım, timin olduğu yöne doğru ilerlemeye başladım.

" Tim!, hedef yanım da ama bilinci yerinde değil. Hazırlanın çıkıyoruz, en yakın konuma acilen helikopter isteyin. "

Bir 5-6 dakika yüzbaşı kucağımda madenden çıkışa doğru yürüdüm. Dışarıya çıktığımda helikopterin sesi kulağıma geliyordu, yakınlara iniş yapıyor olmalı. Bu sırada kucağımdaki yüzbaşıya baktım hala yaşam belirtisi yoktu. İyice endişelenmeye başladım. Bizimkiler ise kulaklıktan birşeyler söylüyor ama anlamıyorum.

Time biraz daha yaklaştığımda bana bağırıyorlardı galiba. Helikopterin sesinden duymuyorum.

"Anlamıyorum ne diyorsunuz ? ."Dememle bir ses ve ardından bir sıcaklık hissettim, tam kalbimin üstünde. Sonra bir el daha, arkamı döndüğümde keskin nişancı ile göz göze geldim.

Şerefsizler tuzaklamışlar.

Bilincim gitmeye başladı.

Şimdi mi Kılıç sırası mı? Yavaşça diz çöktüm önce yüzbaşıyı bıraktım yere, sonra kendimi.

Bana yaklaşan gölgeleri gördüm . Biri yüzbaşıya koştu.

"Komutanım iyi misiniz ? Ses verin lütfen."

Zafer abide hemen benim yaralarıma bakmaya başladı.

" kardeşim ses ver konuş bizimle kapatma gözlerini." Dedi korkut son duyduğum cümle bu oldu sanırım.

Kalbimden vurulmuştum tam doksandan daha önce bir çok kez vuruldum fakat ilk defa kalbimden vuruldum.

Neye işaretti bu ?

Anne sana mı kavuşacağım ?

Yoksa Gülce sana mı geliyorum?

Ya sondu bugün, ya sonun başlangıcıydı...

 

18 Saat Sonra

"Gülce hadi ama eve geç kalacağız." eğilmiş yerdeki kozalakları topluyordu.

" Kalmayız Doğu, iki tane kaldı alıp geliyorum hemen. " Dedi

" Ne yapıyorsun bu kozalakları bilmiyorum yeter haydi" dedim sabırsızlıkla, artık sıkılmıştım.

" Doğu söyledim ya kozalar birbirini seven insanların kavuşamadığı her bir günü temsil edermiş, öyle söylüyor annem. Onun için hergün bir tane boyuyorum. Bir sürü oldular umarım annem hemen gelir yoksa koyacak yerim kalmayacak." dedi üzülerek.

" Doğu birgün sende gitme olur mu senin yokluğunda da boyamak istemiyorum."

" Tamam gitmeyeceğim ama simdi evimize gidelim artık."

"Gidelim gidelim ama..." uzunca düşündü.

"sen gidemezsin Doğu,senin evin burası değil ki artık, yıllar oldu yoksun." Bir anda bağırmaya başladı.

" istemiyorum seni git burdan ne olur git canım yanıyor Doğu. Dön kendi evine dön burası değil, buraya ait değilsin sen, senin burada bir evin yok." Dedi ağlayarak

" Ağlama ,ağlama gülce evim var. Evim sensin bırak sende kalayım. İnsan kendini nereye ait hissederse evi orası değil mi ? Benim tek ait olduğum yer burası." dedim kalbini göstererek.

" Olmaz Doğu git, biz çok geç kaldık. Hem babam seni yasakladı." dedi

" Hayır, sen benim tek evimsin, gülce ne olur, ne olur bırakma beni...."

"Kardeşim iyi misin?"

" Kılıç"

"Komutanım iyi misiniz?"

Sesler çok derinden geliyordu. Yavaş yavaş gözlerimi araladım.

Yine mi şehit olamadım ?

Tim buradaydı, hepsi canlı kanlı.

Gördüklerim kabusmuş, zaten yıllardır kabusun içinde değil mişim gibi... Gülcenin yokluğu 15 yıldır kabus gibi çöktü üzerime, ne kaçabiliyorum ne savaşabiliyorum.

" komutanım iyi misiniz ? Terlediniz biraz ne görüyordunuz rüyanızda ?" Diye sordu cenk.

"Anlaşıldı yine ölmemişim, ölmeyi diliyorum Ekmekçi gözümü açar açmaz senin sorularına maruz kalmaktansa, şuan hurilerle olmayı tercih ederdim. "

" Aşk olsun valla komutanım, kırdınız beni. Size birşey oldu sandık çok korktuk, bizi bırakıp gideceksiniz diye." Ağlıyor muydu o ? Geldi sarıldı beni boğarcasına.

" Oğlum sen öldüreceksin adamı çekil şuradan salak. " Mizgin tuttu yakasından fırlattı diğer köşeye.

Bu hallerini bile özlemişim sersemlerin. Sonra Korkut geldi sarıldı. Çok kötü görünüyordu.

" Benim için mi bu kadar dağıldın sen ?"

" Ne alakası var lan ne dağılacağım, turp gibisin maşallah kötülere birşey olmaz merak etme. " dedi gülerek.

" Sevme beni bu kadar Teğmenim sonra kıskanırlar olan sana olur." Dedim gülerek.

" Bu arada albayım buradaydı ama askeriyeden aradılar, dönmesi gerekti. Bir daha vurulurken iki kere Düşünsün. Ölmeyecekse kıçını kollasın da bir zahmet vurulmasın, yoksa ben öldürürüm dedi. Bilgin olsun. Selim albayım da çok endişelenmiş Olmalı.

" Yüzbaşı nasıl? "

"Senden önce uyandı, eminim sen ondan daha kötüydün. Aklımız çıktı birşey olacak diye."dedi korkut

Anlaşılan gülceyle beraber annesine de kin güdecek.

"Nasıldı, görebilir miyim acaba onu ?

"Tabii iyi olduğunda neden olmasın, kelepçelerim seni şu yatağa, kalkayım dersen. " Dedi zafer abi.

Güldük hepimiz bir güldük. Neşemiz daim olsun mavi kartallar. Sizin yüreğinize ateş düşmesin inşallah.

Tim biraz daha oyalandıktan sonra, askeriyeye geçmiş akşama geleceklerini söylemişlerdi. Bende onlar gittikten sonra uyumuşum karanlık çökmüştü uyandığımda, kaç saat uyudum bilmiyorum. Kapının açılmasıyla bakışlarım o yöne döndü. Peri gelmiş bana birkaç kıyafet ve yiyecek getirmiş. Biraz yanımda oyalandı, katılması gereken bir toplantısı varmış, vedalaşarak odadan ayrıldı. Kapı tekrar çaldı ben peri bir şey unuttu geri döndü sandım.

" Ne unuttun acaba yine, aklın bir karış hava da aşık mı oldun yoksa sen" dedim yattığım yerden doğrulurken.

Sonra hiç beklemediğim o tanıdık gözlerle karşılaştım.

" Birini mi bekliyordun üsteğmenim ?" Dedi imalı bir şekilde.

" Yok komutanım,kimseyi beklemiyorum" Sanki gülce vardı karşımda, elim ayağıma dolaştı.

" Peki, geçmiş olsun Kılıç üsteğmenim. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? " Diye sordu.

"Daha iyiyim komutanım sağolun. " diyebildim.

"Beni kurtarırken vurulmuşsun sana bir can borcum oldu. Teşekkür ederim "dedi gülümsedi.

" Estağfurullah komutanım görevimi yerine getirdim sadece. Karşılığında kızınızı verseniz olur da neyse.

" Geçmiş olsun tekrardan iyileş daha çok görüşeceğiz. Konuşuruz o zaman bol bol." Dedi normalde çok mutlu olmam gerekirken, neden içim buruktu?

" Tabi komutanım seve seve." Benimde ona sormam gerekenler vardı, belki haddime değil ama neden yıllarca kızından mesleğini sakladı, neden gülcenin o şüpheli babanın elinde, anne sevgisi olmadan büyümesine izin verdi hepsini soracaktım. Ama şimdi değil, yeni ölümden dönmüş biri, yavaş yavaş heyecan katmalı hayatına. Arkasını dönmüş gidiyordu ki vazgeçti adımlarını tekrar yatağa yöneltti.

" Kılıç haddim olmayarak sormak zorundayım, neden hiç kızıma ulaşmaya çalışmadın? O seni çok bekledi.

Beni mi beklemişti yıllarca ?O çocuk kimdi o zaman ? neden onu öpüyordu.

Biraz doğruldum boğazımı temizledim.

" Komutanım, ne demek istediğinizi tam olarak anlayamadım? Ben gülce beni unuttu sanıyordum yani babası yıllarca öyle söyledi. Evet ben ilklerde itimat etmedim ama sonra gülceyi başkasıyla görünce.. "lafımı yarıda kesti.

"Başkasıyla mı? Gülce seni bir an bile aklından çıkarmadı ne başkası?"

" komutanım Babası, yani eşiniz..." lafım yine yarıda kesildi.

" Eşim tabi eşim kim olacak başka! En son güvenmen gereken kişi erhan." diye homurdandı kendi kendine.

" iyileşmeye bak sen bir an önce, bize çokça lazımsın. Tekrardan teşekkür ederim her şey için. İyileştiğin zaman askeriye de bekliyor olacağım " dedi çıkışa yöneldi bu sefer.

" Emredersiniz komutanım." Dedim.

Kalbim sanki karşısında gülce varmışcasına heyecanla atıyordu. Bir de gülceyi görse duracak galiba.

Annesi ne demek istedi öyle.

Gülce beni bekledi.

Beni sevdi öyle mi ?

Öyleyse yıllarca neden arayıp sormadı, bir gün olsun neden ulaşmaya çalışmadı. O alçak babası bu işin neresindeydi? Öğreneceğim bir an önce iyileş Kılıç. Sorulması gereken çok soru ve alınması gereken çok cevap var. Yıllar sonra bu kadar yaklaşmışken cevaplara kaçıramazsın.

Bir hafta olmuştu hastaneden çıkalı. Selim babalardayım bir haftadır. Selim baba çoktan askeriyeye gitmiş.

Peri kendisi ve benim için kahvaltı hazırlıyordu.

" Ooo günaydın abiciğim bu ne yakışıklılık böyle ? Hayrola nereye? Kıskanmam gereken bir durum mu var ?

"Nereye olacak kızım askeriye gideceğim toplantı var. "

" Ne bileyim parfüm sıktın falan, ben de başka bir yer gidiyorsun sandım."

Sahi bugün neden böyle enerjik uyandım ki ben ? Yüzbaşının dedikleriyle alakalı olabilir mi Kılıç?

Periye baktım, o da hazırlanmıştı okula gidecek belli. Peri daha 6 aylık taze bir anasınıf öğretmeniydi. Okulunda çok mutlu ama bizim içimizde hep bir korku var. Buraları herkes az çok bilir. Asker,doktor ve öğretmenlik en sevilmeyen meslek gruplarıdır. O nedenle her an bir şey olacak diye ödümüz kopuyor. O benim kız kardeşimdi, abiler kız kardeşleri için hep endişelenir.

" peki sen okula mı? "

" Evet, biraz erken gideceğim bugün."

"Ee hadi madem birlikte çıkalım, seni bırakayım oradan da askeriyeye geçerim." Dememle yüzünde güller açtı bir anda.Geldi yanağıma öpücük kondurdu.

" Aslan abim benim" dedi gülerek.

"Hadi, hadi bırak yalakalığı Albaydan azar işitirsem, kızın yüzünden geç kaldım derim haberin olsun."

Periyi okuluna bıraktım. Kendimden askeriyeye geldim. Odama uğrayıp üniformamı giydim toplantı odasına doğru yol aldım. Her zamanki gibi sevgili timim kapının önünde bekliyordu.

" Ooo gelene bakın! Komutanım maşallahınız var, iyi gördüm sizi." Dedi Ekmekçi.

Sabah neşemiz hayır olsun inşallah.

"Ne o kötü mü görmek isterdin cenk ?"

" komutanım onun canı askeriye etrafında 50 tur koşmak istemiş bence." Dedi zafer abi.

"Abiiii, karışma komutanımın işine. Güzel keyfi ve kahyası ne derse o, onu gördüm ya bu koridorlarda, 100 tur bile koşarım,yokluğunda çok sessiz kaldı buraları." Dedi cenk

Bu çocuk harbi beni seviyor galiba.

"Sesini kessen kâfi Ekmekçi, sabah sabah nereden geliyor bu enerjiniz sizin ya "

 

" Emredersiniz komutanım." Dedi Korkutla bakışmamız oldu, sanki geri döndüğüme minnet duyar gibiydi. Ah korkut daha benden çok çekeceğin var. Hiç bir yere gitmem seni bırakıp. İleriden elinde dosyalarla gelen 2 kişi dikkatimi çekti. Selim albayım ve Ayşegül yüzbaşı. Hastane odasında bana dönünce konuşacağımızı söylemişti. Fakat hastane odasındaki halinden eser yok gibiydi, samimi ve güler yüzünün aksine, asık surat ve can sıkan bakışlar mevcuttu.Odanın kapısını açan albayım oldu. içeriye girdi ardından da biz girip her zamanki yerlerimize oturduk.Bu sefer bir tane fazladan sandalye vardı. Ayşegül yüzbaşı için olmalı, ona yüzbaşım demek, benimsemek onu asker gibi görmek, hele de komutanım gibi, biraz zaman alacaktı. Umarım çok sürmeden yollarımız ayrılır. O yüzbaşı olamaz ki güneşim'in annesi o. Albay yerine otururken, Ayşegül yüzbaşı odadaki ekranın önüne gitti. Biraz uğraştıktan sonra bir görüntü yansıttı.

Bu oydu, kocası.

Biz meraklı gözlerle bakarken, lafa girdi.

"Erhan şahin, benim 26 yıllık eşim. Hepiniz onu ismini, beni kurtarma operasyonuna hazırlanırken duydunuz. Ve bildiğiniz üzere ona dair şüphelerimiz var. Size verilen bilgide kod adı Drakula olan örgüt lideri vardı, yani beni kaçıran kişi. Şüphelerim uzun süredir var. Fakat örgüte bağlı olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadım. Benim konumumu gizli bir numara size göndermiş, terörist bile olsa bunu tek yapabilecek kişi erhan. Yerimi ancak Drakula ile bağlantısı olan kişiler bilebilirdi. Buda aklımızda bir şüphe daha uyandırdı, aralarında bir bağlantı olabilir, bundan sonra tek yapmamız gereken tüm bu soru işaretlerini tek tek açığa kavuşturmak olacak.

Duyduklarımız hepimizi şaşkına çevirirken sözüne kaldığı yerden devam etti.

" Bakışlarınızın altında onlarca soru işareti olduğunun farkındayım. İnanın bende aynı sizin gibiyim. Sizin kadar benimde netliğe ihtiyacım var. Erhan şahin terörist ise eğer kızım onunla aynı evde yaşıyor, onun nasıl bir tehlikede olduğunu bilmiyorum." Dedi bakışları beni bulurken onun için ayrılan sandalyeye oturdu.

" Kızınızı düşünmek için biraz geç kalmamış mısınız? " sorumla herkesin bakışı beni buldu.

Haklıydım. Haklı olmakla beraber sevdalıydım. Ve bu sevdalı üsteğmen her şeyi yapabilecek potansiyelde.

"Emin değildim, eğer ondan süphelendiğimi anlasa belki gülceyi daha da tehlikeye atacaktım elimden bir şey gelmedi. Yanında onu daima koruyan biri var, bunu bilmeniz yeterli. Ona güvenmekten başka çarem yoktu. "

Onu koruyan ben olmalıydım, tıpkı çocuklugumuzdaki gibi tek ben...

İçimdeki alev her saniye daha da harlanırken, yerimde duramaz hale geldim.

Selim albay oturduğu yerden kalktı.

" Biliyorsunuz ki normalde Ayşegül komutanınız bir yere bağlı çalışmıyor yani her yerde gözü, her yerde kulağı olur. Fakat artık deşifre oldu. İstihbaratçı kimliği açığa çıktı, böyle mesleğini sürdüremez . Bugünden itibaren bizimle çalışacak. Daha çok sizin buradaki kolunuz gibi olacak siz yine saha da 7 mavi kartal olarak devam edeceksiniz anlaşıldı mı? "

Bir bu eksikti, kim demişti bana bu operasyondan sonra hiçbiri kalmayacak herkes kendi yoluna gidecek diye ?

Korkut ve selim albayla göz göze geldik. Bir ifade arıyorlardı yüzümde. Yok, ne diyeyim. Sevinsem kendime üzülürüm. Sevinmesem kendime. Evet gülceye bir adım yaklaştım ama 15 sene geç kaldım ben, o nedenle hiçbir yakınlık içimi dindiremiyor.

" Birde yeni göreviniz belli oldu.

Yüzbaşı Ayşegül şahinin cenazesine katılacaksınız."

Tim de benim kadar manasız bakışlarla Albaya bakıyordu.

" Yaşayan birinin cenazesi? " Dedi Lale anlamsızca.

" Evet doğru duydunuz, yeni planımız bu. Ailesi ve tabiki kocası olan Erhan şahin, yüzbaşıyı öldü bilecek."

" Bu kulağa hiç mantıklı gelmiyor." Dedim öfkeleniyordum, artık saçma sapan yerlere çekiyorlardı olayı ve içimde ucunun bana ve gülceye dokunacağına dair bir his peydâ oldu.

"Yüzbaşınızın kaçırıldığını biliyor, kaçıran kişiyide. Bu ölüm onu kendi içinde çıkmaza sokup hata yapmaya sürükleyecektir. Bu nedenle itiraz kabul etmiyorum. Gerçek anlamda cenaze töreni olacak. Böylelikle Erhan kendini ele verecek mi, ya da ne kadar ileriye gidecek görmüş olacağız. " Cümlesini bitirmesi için zor tuttum kendimi.

" siz şaka mısınız?" Elimi yumruk yapıp masaya vurdum. Siz o kıza bunları nasıl yaşatırsınız? Siz Anne yokluğunun acısını biliyor musunuz o kıza bunu yaşayacaksınız. Hadi diyelim geçti alıştı ona, zaten yıllardır annesi var yok bilinmiyor.

Siz bizle kafa mı buluyorsunuz o adam terörist veya değil. Gülce orada ne kadar güvende bana biriniz söylesin. Siz delirmişsiniz." Öfkeyle tekrar yerime oturup önümde ki sudan bir yudum aldım.

" üsteğmenim kendinize gelin, üstünüze böyle bağırmazsınız. Bizde düşünüyoruz tüm olası sonuçları ona göre tedbir alıp ilerleyeceğiz. " Dedi albay.

Dalga geçiyorlar ya başka açıklaması olamaz.

" Komutanım kusura bakmayın ama Kılıç üsteğmene katılıyorum. Çok zor ve tehlikeli bir görev bahsettiğiniz.

Genç bir kızın hayatı söz konusu. Keşke karar alırken bize de danışsaydınız. Farklı öneriler sunabilirdik sizlere. " Dedi korkut, oda bir hayli sinirlenmiş görünüyordu.

Tim ise gergince masada oturuyor.

" Size planı anlattık Tegmenim, Bu karara uymak zorundasınız. Ne zamandır bu odada emir sorgulanıyor? Kendinize gelin şahsi veya değil konu sizi ilgilendirmiyor görevinizi yapın." Dedi albay.

Ah baba bu kadar katı olmasana o kıza nasıl yandığımı sen biliyorsun. Ben onu nasıl böyle tehlikeye atayım .

"Kusura bakmayın komutanım". dedi korkut ama bakışları istediğiniz kadar kusura bakın der gibiydi.

" Yani Askeri bir tören olmayacak, sadece Erhan'ı ikna etmemiz gerekecek, Sonrasında ne olacak ?" Diye sordu zafer abi.

" Aynen öyle zafer, korkut ve Kılıç gidecek Erhan'a haber vermeye Erhan onları biliyor, asker olduğunuda biliyor ve muhtelemen şüphelerimiz doğruysa sizleride biliyordur. Tim komutanı olarak o ikisi gidecek ve haber verecek. Cenaze boyunca hepiniz orada etraflarında olacaksınız. Onun davranışlarını gözlemleyeceğiz. Bu gece yola çıkacaksınız. Yüzbaşınız kızıyla son kez konuşacak. Erhan şuan komada olduğunu sanıyor. Ona kendimiz bilgi veriyoruz. Ama muhtelemen içeriden başka birinden daha haber alıyordur. Gece uyandığını son kez konuştuğunu sonra vefat ettiğini söyleyeceğiz."Dedi kolay bir şekilde .Bizde askerdik ama yıllar sanki onlardan duygularını tamamen almış gibiydi.

"Şimdi diyeceginiz bir şey yoksa dinlenmeye gidebilirsiniz" dedi albay .

"Var" dedim.

" Siz önce bize sormalıydınız, Biliyorsunuz onay vermeyeceğimizi kendi aranızda plan yapmışsınız. Komutanlarımsınız ne diyebiliriz ki kararınıza. Fakat unuttuğunuz Bir şey var. Bu şahsi mesele, bir yerde benim şahsi meselem. Yüzbaşı annesi veya değil umurumda değil. O olmasa da aynı tepkiyi verirdim. Ben 15 yıl kızına Ulaşmaya çalıştım. O şerefsiz kocanız engel oldu. Engel olduğu gibi kızınız da bana ulaşamadı. muhtemelen ona da engel oldu. Ben ona olan sevgimden delirdim. Kavuşamadığımız ulaşamadığım her dakika. Ben o uğurda annemi kaybettim . Yıllardır vicdan azabından ne haldeyim sen biliyorsun" Dedim albaya dönerek.

"Siz hiç bir şey yokmuş gibi bir operasyon yüzünden onunla yüz yüze gelmemi istiyorsunuz. Başka yollarda bulunurdu. Ben 15 yıl bu an için mi bekledim? gülcenin duyguları ne olacak ? ben onun karşısına bir yalanla çıkamam, zaten yılları bensiz geçti. Bir daha onu üzemem. "

" Seni anlıyoruz ama olması gereken bu" dedi yüzbaşı.Nasıl bir anne kızını bile isteye tehlikeye atar aklım almıyor.

Ayaklandım yüzlerine daha fazla bakamazdım. Timde benle bir ayaklandı.

" Size diyecek bir şey bulamıyorum. Gülceyi siz doğurduğunuza emin misiniz? "

" Görev üsteğmenim görev. Gün geldiğinde sen de seçim yapmak zorunda kalırsan o zaman konuşuruz. Umarım sevdiklerin ve ülken arasında seçim yapmak zorunda kalmazsın." Dedi annesi pardon, doğuran kadın çünkü doğurmakla anne olunmuyor. Kapıdan çıktım arkama dahi bakmadım.

Korkutun sesini işittim.

"Sikmişim görevini" dedi onunda arkamdan geldiğini hissedebiliyorum.

Bahçeye çam ağacının altındaki Kamelyaya geldim oturdum. Derin bir nefes çektim içime, ciğerimin sızısı derinden geliyordu, en derinden. Yıllarca neyin içindeydin gülce sen? seni hep suçladım. Keyfinden beni görmüyor dedim. Sen nelerle mücadele ettin tek başına o koca evde, annen desen ayda yılda bir geldi yanına. Nasıl sevgisizlikle baş ettin güneşim sen ?

Belki de yüzleşme zamanı çoktan gelmiştir Kılıç.

Nereye kadar kaçacaksın?

Hadi kaçtın diyelim bu soru işaretleriyle nereye kadar yaşayacaksın.

"Offfff,offffff. "

" Komutanım iyi misiniz ? " Diye sordu Lale.

" Size kahve getirdik." Dedi mizgin gözlerini korkutun eline dikti.

" ve sigara." Diye devam etti.

" Komutanım ne güzel de savundunuz içeride kendinizi gururlandım valla, Aslan komutanım benim." Dedi cenk

Güldürdü.

" Bak, güldü işte sizin yapamadığınızı yaptım ben. "

" iyi bok yedin tövbe yarabbim." Dedi zafer abi.

" komutanım ne yapacağız uygulayacak mıyız planlarını. " diye sordu botan.

" Bilmiyorum şeker bilmiyorum. " Dedim

" Komutanım eğer babası hainse onunla yaşaması da tehlikeli . " Dedi mizgin

"Komutanım planın orasına takılmıyor zaten. Gülceyi ortada bırakıyorlar,bu onu tehlikeye atıyor. Ne biçim anne anlamadım Abi, analık duygusu beslemeyeceksiniz doğurmayın. Kıza annesinden fayda yok. Gidip kendi gözlerimizle görmemiz bir yerde daha iyi komutanım, hem içimiz rahat eder döneceksekte rahat kafayla döneriz." Dedi korkut içimi okumuş gibi. Kafamın rahata kavuşması lazım.

Annesinden kıza fayda yok, oysa onu ilk gördüğümde ne umutlanmıştım. koca evde tek başına. Olası bir tehlikede yanında olmalıyım. Ona küçükken nasıl sahip çıkıp koruduysam şimdide koruyabilirim.

Ona ev ol Kılıç.

Onu o sevgisizlikten çek kurtar. Her ne görmüş, yaşamış olursan ol siktir et.

Ona Doğu ol tekrardan...

Gülcenin doğusu ol.

"Kalkın dinlenin gece yola çıkıyoruz."

" Komutanım?"

" Gideceğiz, ona gideceğim. Sonrası sonra, soru sormayın....

 

****

 

 

 

Bir bölüm sonunda yine görüştük.

Görüşleriniz benim için çok önemli. Gidişat ve yazı dili sizce nasıl ?

İyi ya da kötü yorum ve eleştirilerinizi açığım.🌸

Bir diğer bölümde görüşmek üzere. Artık karşılıklı sahnelere çok az Doğunun ağzından çok okuduk.

Artık gülceden de dinlemeliyiz bence bu aşkı❤️‍🩹...

Yorum ve önerilerinizi bekliyorum 🌸

 

 

Bölüm : 23.08.2024 22:33 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...