12. Bölüm

Ölüm Kalım savaşı 💫

Sevgi̇ Gökay
samiirex

Ölümden kurtulmak için sonsuz bir mucizeye ihtiyaç duyarız, çünkü ölüm her şeyden daha cazip gelir. Bizi hayata bağlayan mucizeler ise bazen minik hissiyat bazen küçük bir kalp atışı olabilir...
SAMİİREX

****

-Gülce Şahin'den-

Rüya gibi geçen 2 günün ardından, yine mükemmel bir gün oluyordu. Öğretmenliğimin ilk günü, öğrenciler ve öğretmenlerle tanışma faslı olarak geçti dersem abartmış olmam. Gün boyu Öğrencilerimin meraklı bakışları ve sorularına maruz kaldım. Teneffüs aralarında ise aynı şekilde bu durum öğretmenler odasında da devam etti. Öğretmenlerin soruları, arkamdan yaptıkları dedikodu, ona rağmen kendimi 2. Kez bir yere bu kadar ait hissediyorum. İlkini soracak olursanız tereddüt dahi etmeden elbette Doğunun yanı derdim. Ona alışana kadar yüzüne karşı kılıç demeye devam etsem de yüreğimde küçük doğu olarak sevgisini işlemeye devam ediyor.
Ders bitiminde doğuya mesaj attığımda, geleceğini söyleyerek bir nevi içimdeki kelebekleri dansa davet etti. İçimde kanat çırpan kelebekleri dizginlemeye çalışırken çok geçmeden doğu yanıma gelmişti. Sabahkinin aksine durgun oluşu dikkatimi çekse de çok fazla oralı olmak istemedim. Görevinden uzaklaştırılmak doğu gibi görev aşkıyla yanan askerler için gurur kırıcı ve zor bir durum olsa gerek. Onun aksine benim neşeli halim durduramadığım çenem ile bir çok pot kırarak ve onun deyimi ile domates yanak olarak eve doğru ağır adımlarla ilerliyorduk. Sanki yol hiç bitmesin ister gibi ikimizde kaplumbağadan hallice yavaşlıkta ilerliyorduk. Bu anların benim için değeri o kadar mühim ki, yılların hatta onsuz aldığım her soluğun, onsuz geçen gecelerin sonunda ettiğim her duanın mükafatı gibi.

Geç kavuşmak belki de bazı aşkları daha değerli kılmak adına, kaderin bizlere bir oyunuydu...

Anın tadını bozan ise sabahtan beri görmezden gelmekten bıktığım selin denen o kız oldu. Kendimi her ne kadar frenlesem de üstüne atlayıp o saçlarını yolup eline vermemek için kendimi zor tuttum. Doğu aralarında bir şey olmadığını söylese de ilk karşılaştığımızda doğuya karşı olan laubali tavırları asla aklımdan çıkmıyor. Selini yolamadıysak elimizde bir adet doğu var onu yolarız bizde. Yıllar sonra kavuşup da uğraştığımız kişilere bak. Arkadaşlarını saymıyorum bile. Doğu ise selin denen kızı yanımızdan gönderdikten sonra kırdığı pot ile canını sıkan meseleyi bana söylemek zorunda kaldı. Onların şokunu ve üzüntüsünü anlatamadan şuan doğuya gelen bir telefon sonucu doğunun koşar adım peşindeydim.

Beni de kendisi gibi bordo bere sanan bir adet üsteğmenin peşinden sürükleniyorum.

"Kılıç bir sakin ol nereye koşuyoruz böyle, arayan kimdi?" Dedim nefes nefese kalmış bir şekilde, koşarken konuşmak aptallıktı aslında nefesimi yorarak doğunun daha da mesafe açmasına neden oldum. Ona sesim anca gitmişti galiba, cevap vermeden arkasını dönüp baktığında oda mesafeyi çok bulmuş olacak ki geri geri koşmaya başladı. Yanıma geldiğinde ise elimden tutarak bu sefer gerçek mana da beni peşinden sürüklemeye başladı.

" Amca oluyorum gülce, amca. Biz bu günü çok bekledik." Dedi konuştuğunda anlamlı bir şeyler söyleyecek sanırken daha da kafamı Allak bullak etti.

"Anlamadım, kim doğuruyor? " koşmaktan kesik kesik çıkan sesimle ona bir soru yönelttim.

" Yasemin abla aradı zafer abinin eşi, Timimden. Hamileydi, sancılanmış zafer abiye de ulaşamayınca beni aramış. Az kaldı hadi koş. " Dedi. Dediklerini şuan nereye dört nala koştuğumuzu anlamıştım. Anlamıştım anlamasına ama ilk defa bir şeyi anlamış olmamayı diledim.

"Timimden" dedi. Hani şu bombalanan ve kaybolan timinden.

" Eşi yanında olmadan mı doğuracak? Dedim o an ki heyecanla ne dediğimi biliyor muyum sanki ben.

" Yok şimdi gidip bebeğin kulağını çekeceğim. Amcam sen bir git, ben babanı bulup gelince biz seni yeniden çağıracağız diyeceğim. " Dedi doğunun ağzına laf vereceğine git kendini bir dağın zirvesinden aşağı at aynı şey. Şu Kriz anında bile bu lafları nasıl düşünüyor bu çocuk şaşıyorum.

" Geldik şu binanın 1. Katı evleri. " Dedi ileri de askeri lojman olduğunu düşündüğüm güvenlikli binaları göstererek. Onun gösterdiği yönde ilerlerken, güvenlik biz daha kapıya yaklaşmamışken açtı kapıyı. Sonrasında sanki yanımdan ışınlandı o derece hızla eve ulaşmış, çoktan kapıyı çalmaya başlamıştı.

Başkasının çocuğu doğacakken böyle telaşlanıyorsa, birde kendi çocuğu olduğunda hayal etsenize. Vazgeçtim etmeyin hayal falan dereyi görmeden paçayı sıvamalar, ne oluyor böyle bana?

Doğunun yanına geldiğimde hala kapı yumrukluyor ama açan olmuyordu. Geriye doğru gittiğinde kapıyı kırmaya çalıştığını fark ettim. Tekmesini kapıya indirecekti ki kapı aniden açıldı.

" Kılıç, kılıç bebek geliyor. Ama çok erken daha gelmemesi gerekiyordu." Dedi sanırım yasemin abla dediği kişi buydu. Görünüşe bakacak olursak ha doğdu ha doğacak göbeğiyle kesinlikle oydu. Doğu bir koluna girdi, destek olmak amaçlı hemen diğer koluna da ben girdim. Doğu ilk duyduğunda ambulansı aramayı ihtimal etmemişti, şimdilerde onlarında gelmiş olması gerekiyordu. Ama birşeyler eksik sanki...

" Tamam sakin olalım şimdi. Şurada ambulansı bekleyelim, neredeyse gelmek üzeredir. " dedi doğu sanki kendisini ikna etmeye çalışır gibiydi.

" Kılıç, hastane çantanın falan var mı acaba ? Bebek doğduğunda ihtiyaçları olacaktır." Dedim telaşımı gizlemeye çalışarak.

" Evet evet kapının arkasında çanta, unutacaktım neredeyse." dedi yüzündeki ifadeden sancıların şiddetini anlamak zor değildi. Doğu çoktan Yasemin ablanın dediği yerden çantayı almış bize doğru geliyordu. Bu sırada kulaklarımıza doluşan ambulans sesi ile hepimiz derin bir nefes verdik. Ben Yasemin ablayla ambulansla hastaneye giderken , doğu lojmandan birinin arabasını alarak bizi takip ediyordu.

Hastaneye geldiğimizde Yasemin abla apar topar doğumhaneye alındı. Biz ise buz kesmiş kapıların ardında tedirginlikle onu bekliyoruz. Doğunun dediğine göre bebeğin doğmasına daha varmış, eşine ulaşamayınca stresle bu hale gelmiş olabileceğini söyledi.

Doğu telaşla koridorda dolaşırken, birden kapı açıldı.

" Yasemin hanımın yakınları sizler misiniz" dedi. Hemşire olduğunu düşündüğüm kadın.

"Lütfen iyi olduklarını söyleyin, onlar emanet bana lütfen." Dedi doğu, sanki dua niyetine geçmesini ister gibi. Bu kadar değer vermesi timine, timinden birinin ailesine....

Bir kere daha beni can evimden vurdun Doğu Kılıç Aslan.

" Sakin olun, şuan sancıları olsa da ameliyata almak zorunda kaldık. Bebek çok küçük. Anne çok kan kaybediyor kan lazım. Kan grubu, arh+ çabuk olalım lütfen. " diyerek ameliyataneye geri girdi.

" Benim kan grubum ile uyuşuyor kılıç nereden vereceğiz hemen verelim. " Dedim az önce duyduklarına karşılık yıkılmış gözleri, benim konuşmam ile güneş gibi parlamaya başladı.

Hep ben onun güneşi olacak değilim ya arada o da bana güneş olsun...

Kan verip geldik, ameliyathanenin önüne geleli neredeyse 1 saati geçecek içeride hala bir hareketlilik yoktu. 1 saattir benimle tek kelime bile etmeden bekleyen doğuya döndü bakışlarım. Uzunca inceledim yüzünü yorgunluğu yüzünün her bir çizgisinden belli oluyordu. Sorsalar 25 yaşındayız değil mi, hayat bize öyle zalimdi ki yüzündeki çizgiler her şeyi anlatıyor.

" Gece bakışlarını üzerimden çekmezsen ben çektirecek başka yollar biliyorum. Bu kadar inceleme ki gittiğimde beklemek kolay olsun."

Geri geleceksen bir ömür beklerim diyemedim. Biliyorum ki söz konusu gitmekse herkes bir gün gidebilir. Bu bir askerse korkarım yüreğim sürekli o korkuyla mücadele etmek zorunda kalacak...

"İçeride her şey yolundadır değil mi? Baya uzun bir süre oldu. Normal mi ?"

" Her gün doğuma bir yakınımı getirmiyorum bu nedenle bilmiyorum güneşim. Yalnızca normal bir durum olmasını umarım." Dedi sabahtan beri ilk kez güneşim demişti. Belki de bu durumun normalleştiğine işaretti. Kendimi bir anda sudan çıkmış balık gibi hissettim. Ona karşı duvarlarımın olmayışı, onun işine gelirken beni içinden çıkılması zor durumlara sokuyordu.

" Dua edelim ki, her şey yolunda gidiyor olsun. Her iki tarafta da " diyerek ekleme yaptı, timi kast ediyordu. Sağ olsalar bile bunca zaman dayanabilirler mi?

Niye dayanamasınlar canım, bir kere onlar doğunun askerleri. Aksini düşünmek bile onlara hakaret niyetine geçer gülce lütfen.

Doğuya cevap vermeye hazırlanıyordum ki birden ameliyathanenin kapısı açıldı. Açılan kapıyı fark etmemizle soluğu doktorun yanında aldık.

" iyiler değil mi ? " Diye bir soru yöneltti doğu doktora, aksini duymak dahi istemiyor sadece iyi olmalarına odaklanmış gibiydi.

" Ameliyat çok zor ilerledi, fakat başarılı geçti. Annenin ikinci riskli gebeliği olduğu için epey bir yorulduk. Fakat şuan annemiz iyi, umarım bebeğimizde en yakın zamanda iyi olup annesine kavuşur. " dedi doktor. Az daha konuşsa boğazına yapışacak gibi bakıyordu doktora doğu.

" o ne demek, bebeğin nesi var doktor."

" Sakin olun beyefendi siz babasınız sanırım. "

" Amcayım, fark eder mi?" Dedi doğu, doktor eder dese sanki öldürecek.

" Yok etmez elbette, annemiz doğumda çok kan kaybetti fakat şuan iyi. Birazdan normal odaya alacağız o zaman görebilirsiniz hastayı. Bebek ise bir süre küvezde kalacak. Erken ve riskli bir doğum olduğu için ciğerleri gelişmemiş. Bir süre solunum desteği alacak. Önümüzdeki saatler bebek için çok önemli. Bir gelişme olursa yine sizi bilgilendiririz. İyi günler efendim. " Doktor doğudaki tehlikeyi anlamış olacak ki tane tane ayrıntı vere vere anlatmıştı, ama içimize düşen sızı iyice arttı. Doğu ise giden doktorun ardından bakıp kaldı. Duyduklarını sindirme süresi olsa gerek. " iyi misin ? " Diye bir soru yönelttim.

" Güneşim ya bebeğe bir şey olursa? İkinci bir kaybı ne zafer abi ne de Yasemin abla kaldırabilir. Üstelik zafer abi hangi delikte, ölü mü? diri mi ? onu bile bilmezken duyduklarımın sorumluluğu çok fazla. " Dedi, ben bu ardı arkası kesilmeyen ve muhtelemen kesilemeyecek olan olaylar silsilesine yeni giriş yapmışken bile feleğim şaşarken, doğunun omuzlarında ki yükle birlikte hepsini sırtlanması asla kolay bir durum değil. Tim kayıp, dediği gibi ölüler mi, diriler mi ? Bilinmiyor. 6 canın sorumluluğu çok fazla, öyle ki kendi canından da vazgeçermiş insan. Doğunun da bunu her defasında dile getirmesine günlüğünde bile yazmasına şaşmamak gerekir. Sürekli ölümü anması boşa değilmiş, sürekli ölümle burun buruna olduğundanmış. Ölüm bir gölge misali her saniye peşlerinde.

Doğu ikinci bir kayıp derken neyi kast etti ki ?

"Kılıç ikinci bir kayıp dedin, eğer çok özel olmayacaksa..." lafımı bölerek araya girdi.

" Daha önce bir bebeğini doğumdan hemen sonra kaybetti. Onda 5 aylık bir göreve gitmiştik. Döndüğümüzde aldı kötü haberi zafer abi. Yine strese dayalı erken doğum olmuş ve bebek hayata tutunamamış. O günden sonra zafer abi ve Yasemin abla çok zor zamanlar geçirdiler. Zafer abi mesleğe ara verdi, bırakacaktı zor ikna ettik. Yasemin abla aylarca psikolojik destek aldı. Bir ailenin gözlerimizin önünde çöküşünü izledik. Yeni yeni düzen kurmuşlar ve mutluluk denen mereti bulmuşlarken aynısı olacak diye korkuyorum gülce. Zafer abi yok, bebeğin durumu riskli. Benim ailem onlar güneşim. Kim ailesinin üzülmesini, yıkılmasını ister. Onların bir daha evlat acısıyla sınamasına dayanamam.

Ailem diyebileceği mükemmel insanlar hayatına almıştı doğu. Kendisi gibi kalbi temiz insanları. Doğu burada ailem dediği insanlarla mutluydu. Birden aklıma korkutun dedikleri geldi." Kılıç sensiz mutluydu, onun hayatını mahvedeceksin"demişti. Belki de gerçekten bensiz daha mutluydu. Ben doğunun laflarına kanıp buraya geri geldim ama Şırnakta mutlu olabilecek miyiz? Bu mutluluk diye tabir ettikleri aileye bir gün beni de kabul edecekler mi ? Bilmiyorum, fakat kabul etmelerini her şeyden çok istiyorum. Doğunun ailesi benimde ailem olmalı.

Doğunun çalan telefonu ile düşüncelerden sıyrılıp gerçek hayata döndüm. Odak noktam kendisi olmuştu, kayıp bir tim vardı. Pazzule'ın eksik parçaları gibiydiler. Doğuyu onlar olmadan hayal edemiyorum bile. Parçalar bir araya gelince asıl tablo ortaya çıkmaz mıydı? Onun için bir an önce timi bulması gerekiyor. Telefonu cebinden çıkarıp telaşla kulağına götürdü. Benden bir iki adım öteye giderek hararetli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Telefonu kapatarak yanıma geldi. " Benim acilen gitmem gerekiyor. Burayla sen ilgilenebilir misin? Ailelerine Telaş yapmasınlar diye ne bebeği, ne de timin ortada olmayışını haber edemedik. Yasemin ablayla birinin ilgilenmesi lazım." Dedi eliyle ensesini ovuşturarak.

" Aklın burada kalmasın hallederim." Dedim yüzünde hafif bir tebessüm belirirken, minnet dolu bakışları bir süre yüzümde gezindi. Bana doğru bir adım daha atarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Ellerimi ellerinin arasına aldı.

" Çok, çok teşekkür ederim güneşim, bu iyiliğini asla unutmayacağım. " Dedi Ellerime bir öpücük kondurarak geri çekildi. "Benim şimdi gitmem lazım, döndüğümde burada ve iyi ol." Dedi, arkasına bakmadan hastanenin çıkış kapısına doğru ilerledi. " döndüğünde sende iyi ol." Dedim duymayacağını bilsemde öyle olmasını temenni ettiğim için dökülüverdi ağzımdan kelimeler.

Üsteğmen Doğu Kılıç Aslan, mavi kartallarını kurtarmaya gidiyordu. Ailesine kavuşmaya... Güzel haberlerle gelirsin umarım üsteğmenim.

Ellerimi avuç içime hapsettim. Az önce öptüğü yerlerde çiçekler açtı. Onları gizleme isteği ile dolup taştım bir an. Doğunun öptüğü yerlerde rengarenk çiçekler açtığını kimsenin bilmesini istemedim. İnşallah sağ salim bana geri döner de açtırdığı çiçekleri beraber sularız. Kaybetme korkusu neydi ki ? Tüm bedenimi ele geçiren bu his mi ? Doğunun yokluğunda hayatımda kaybetmeye değer biri olmadı hiç, yabancısı olduğum bu hissiyat artık aşinası olduğum bir duruma dönüştü.

Doğuya, mesleğine, Şırnak'a doğunun ailem dediği insanlara alışmak...Gözüme ne büyük göründüler, ah gülce bunlara alışmayı bir yanın deli gibi isterken bir yanın korkmuyor mu ?

Alışmam gerekli, buraya ikinci kez bunların hepsini bilerek geldim, geldiğim andan itibaren hayatı öyle hızlı yaşıyorum ki, bir es zamanı dahi olmadı. Ne ara alışabilirdim ki!

Yine de bunlar güzel şeyler gülce. Doğunun hayatına dokunuşları. Biliyorum buralarda da çiçek açacak.Renkleneceğiz, yeşilleneceğiz.

Renklerden kastım elbette kan kırmızısı değildi. Hayatın beni çok yanlış anladığını ilerleyen süreçte görecektim.

Doğu gideli neredeyse 2 saat olacak, yasemin abla daha kendine gelemedi. Ben ise oturmuş, doğudan geriye kalan aklımla yasemin abla uyandığında ona faydalı olabilmeyi umuyorum. Bu arada da doğudan olumlu herhangi bir mesaj bekliyorum ama ne bir arama ne bir mesaj var.

Adam çatışmadaysa ne yapsın gülce, pardon güneşim benden haber bekliyor bir mesaj atayım desin. Otur bekle işte işin ne 15 sene bekledin alışıksın bu hallere.

Ben karalar bağlamış, yasemin ablanın kendine gelmesini beklerken aniden kapı açıldı. Girenin tanıdık bir sima olmasını umuyordum mesela doğunun siması. Karşımda asla Selini görmeyi beklemiyordum. O ve yanındaki arkadaşı burayı ahır zannetti galiba, hasta odasına bu şekilde girmelerinin başka izahı olamaz. Onlarında yüz ifadelerine bakılırsa, karşılarında beni bulduklarına pek de hoş olmamışlar. Özellikle selin şeytan görmüş gibi bakmayı bırakmazsa, bir çift lafımın altında can verecek haberi yok. Şaşırma faslını bir an evvel bitirip yanlarına ilerledim.

" İsterseniz dışarıda konuşalım. " Dedim başımla yatakta yatan yasemin ablayı göstererek. Bizim sesimiz yerine kendi kendine uyanması daha sağlıklı olabilir.
Onlar önde ben arkalarında dışarıya çıktık. Yavaşça odanın kapısını çektim. Selinin beni yiyecek gibi bakması yetmiyormuş gibi birde yanındaki kız dahil oldu.

" Sen o musun? " dedi o derken kimi kast ediyor hiçbir fikrim yok, buradaki insanlar ilk karşılaştıkları kişilere biraz garip yaklaşıyor galiba. İnsancıl olmayacak şekillerde...

" o? " Dedim sorgular şekilde, her yere çekilebilir sonuç olarak.

" Gülce işte, abimin yıllar sonra çıkıp gelen arkadaşı? " dedi anlamsız gözlerle ona bakmaya devam ettim. Bu kızın abisi kim ?

" Abiniz kim acaba? "

" Kılıç, kılıç benim abim." Dedi beni alıp daha da şoklara soktu. Doğunun bir kardeşi yok diye biliyorum.

" abin mi? Nasıl olur kardeşi yok diye biliyorum . "

" Manevi abim. Uzun yıllardır beraber yaşıyoruz. Her anında yanındaydım. Aynı şekilde o da benim yanımda oldu. Bu arada ben peri, aynı okuldaymışız ama ben seni hiç görmedim. " Dedi demek Manevi abisi, ne demek aynı evde yaşıyoruz. Doğu benim alt katımda ve tek yaşamıyor mu? Doğunun hayatına dair bilmediğim ne çok şey varmış.
Üstelik kızla da aynı okuldaymışız, ne şanslıyım ki peri ile karşılaşırmamışız, selin ziyadesiyle yetiyor. Selinle de araları gayet samimi görünüyor, doğuyla Selini o mu tanıştırdı yani.

Benim açımdan hiç iyi bir durum değil. Hele ki selinin bana olan kötü Bakışlarına ortak oluyorken...

"Memnun oldum peri." Dedim aslında hiç de memnun olmadım peri demek isterdim. "Siz ziyarete geldiniz sanırım." Dedim bende dağdan gelip bağdakini kovuyor gibi oldum biraz ama ne yapabilirim doğu bana emanet etti burayı.

" Evet abim Selini arayıp haber verince bizde apar topar geldik. Ay sormayı unuttuk Yasemin abla iyi mi ? " Dedi, selinin arkadaşı işte ne bekliyorum ki! Yasemin ablayı merak edip geldiklerine ben ikna oldum. Bu sırada yüzünde sinsi bir gülüş belirdi.

Yok canım o zaferi ben size vermem.

"Allah Allah, kılıç pek selini aramaz diye biliyorum, yanlış mı biliyorum yoksa ? ."
Doğu gerçekten aramadın değil mi? Aramamış ol, sana olan güvenimi yıkma lütfen.

Gelme bu numaralara kızım sende, bariz belli seni rahatsız etmeye gelmişler.

Söylediklerimden sonra sinsi gülüşleri birden yok olurken, yerini öfkeli bakışlara bıraktı.

Devam et gülce, kudurt onları...

" Müsaitken aramayan kılıç, meşgulken hiç aramaz Selini. " Dedim yüzlerindeki duygu değişimi aşkı memnunun finalinde Adnan da bile yoktu.

Yazın tahtaya gülce 2 selin ve peri 0 .

" Her neyse biz geçmiş olsun demeye gelmiştik, sonra tekrar uğrarız. Hadi selin yürü gidiyoruz." Dedi Selini kolundan çekiştirerek, pardon sürükleyerek götürüyordu.

Yüzsüz olacaksanız selin gibi olun, yüzsüzlerin kraliçesi olur kendisi.

Ben kaybetmem.

Kaybetme hakkımı doğu ile doldurdum. Şimdi kazanma zamanı.

Odaya geri girdiğimde yasemin abla hala ayılmamıştı. Koltuğa sessizce oturdum. Aklım ise az önce kızların söylediklerinde takılı kaldı.
Doğu bana güvenmiyor muydu? Onları cidden doğu göndermiş olabilir mi? Kâh güvenmese de hakkıdır. Karşıma çıkan ilk zorlukta onu bırakıp İzmire geri döndüm. Fazlasıyla güven kırıcı bir durumun içine soktum onu. Şimdi kalkıp bana güvenmesini elbette bekleyemem. Üstelik, peri ve hatta Selin bile o ailem dediği insanların arasında. Ben ise güvenilmeyecek eski bir arkadaştan fazlası değilim onun için.

İzmirde yaşadıklarımız neydi ozaman ?
Ah doğu beni ne hallere soktun, deli gibi kendi kendime konuşup duruyorum.

İç sesim, ben ve doğu münakaşa halindeyken, yasemin abla kıpırdanmaya başladı. Yanına gittiğimde, Aralık olan gözleri sanki etrafta birini arıyordu.

Bebeği ve eşini...
Biri yenidoğan yoğun bakımında, biri kayıp nasıl diyebilirim ki!

Bakışları sonra benim endişe dolu bakışlarımla buluştu. " bebeğim, o iyi mi ? " Dedi gözlerini zar zor açarken bile tek düşündüğü bebeği idi.

Birden beni terk eden annem aklıma geldi.

"Iyi, iyi merak etmeyin. Tedbir amaçlı küvezde tutuyorlar, biraz durduktan sonra getireceklerini söylediler. " Dedim. Başıyla beni onaylayıp, ayaklanmaya çalıştı. Ameliyattan yeni çıkmış biri için fazla güçlü bir kadındı, veya anne olmak böyle bir şey bilemiyorum.

"İzin verin yardım edeyim size." Dedim koluna girdim canını acıtmamaya özen göstererek onu oturur vaziyete getirdim. Beni inceliyordu, doğunun ailem dediği birinin beni bu şekilde incelemesi utanmama sebep oldu.

" Sen o musun ? " Diye sordu.

Neyim ben Voldemort mu ? gelen giden ismim yasaklıymış gibi, sen o musun deyip duruyor. Bunun hesabını ayrıca doğuya soracağım.

"Anlayamadım kim? "

" Doğunun güneşi? " dedi benim için fazlasıyla yeterli bir cevaptı. İnsanlara benden bu şekilde mi bahsediyorsun doğu, ayrıca bununda hesabını soracağım. Bugün utancımdan yerin dibine girmezsem iyidir. Bir yanım beni utandırdığı için ona kızsa da diğer yanım onun güneşi olmanın gururunu yaşıyordu. Evet ben doğunun güneşiydim. Yıllara inatta öyle kalmaya devam ettim. Kaç gönlüm var, kaçını daha sana vereyim doğu sen söyle.

Dipsiz bir kuyu bile olsa düşünmem atlarım. Biliyorum ki, o çaresizlikte bile beni oradan çıkarmanın bir yolunu bulur, yaşatır beni. Seni çok seviyorum Doğu Kılıç Aslan...

"Evet, ben oyum." Dedim tebessüm ederek, yüzünden memnuniyet akıyordu. Cevap vermese de ben almıştım Cevabımı. Bana doğru eğildiğinde sarılmaya çalıştığını anladım. Kollarındaki seruma aldırış etmeden kollarını doladı boynuma.

" Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim. Kılıç ve sen olmasaydın. Belkide ben yine aynı kaderin kurbanı olacaktım. Allah sizden razı olsun." İçtenliğine daha fazla dayanamayıp bende sarılışına karşılık verdim.

" Kılıç'ın neden yıllarca vazgeçemediğini şimdi anlıyorum." Dedi bana gülümseyerek. " Kendi gibi birini bulmuş. "

" Doğu demişken, neredeler onlar? Zafer daha gelmedi mi ? Ah zafer yine yanımda olamadın senin benden çekeceğin var. " Dedi kendi kendine konuşarak.

" Onlar görevdeymiş, dönecekler az kaldı. Kılıçta onları almaya gitti. " Dedim muhtemelen gelecekler demeyi unuttum. İnşallah sağ salim dönerler. Yoksa doğudan çekeceğin var. Ne diye vaat veriyorsun kadına?

" şaşırmıyorum, ilk çocuğumuzda da gelmemiş, ölüsüne gelmişti. " ağlamaklı çıkan ses tonunu yok etmeye çabalasa da başarılı olamadı. " İşte asker eşi olmak böyle birşey. Söze geldiğinde aldığı parayı rahatlıklarını falan konuşurlar. Sen görüyor musun rahatlık? Gece gündüz demeden yalnızsın. Doğumda, ölümde her an tek başınasın. Bunu zaman içinde deneyimledim."

Bir askere yarenlik yapmak eminim ki zordur. Bir de o asker üsteğmen doğu olursa onu beklemek nasıl zor olur acaba ? Düşününce bile endişe tüm bedenimi ele geçirdi. Her an hali hazırda azraili beklemek gibi birşey bu.

" Gözünüz asla korkmasın, iki gönül bir olduktan sonra, gerisi boş. Sağ olsun diyorsun, yeterki bir yerlerde nefes aldığını bileyim. Gözden ırak olsa da oluyor." Dedi farkında olmadan beni hüzün gemisinde boğdu.

Beklemek benim için yeni yeni anlam kazanırken, yasemin abla bu duruma alışmıştı. Ben alışmak istiyor muyum diye sorarsanız, inanın Zor bir soru.
Neye alışacak ki insan ? Bekleyen olup yatağın soğuk tarafına mı ? Beklenen olup dönmeme ihtimaline mi? Alışmak, söylendiği kadar kolay mı öyle? Sürekli kulağı telefonda, yüreği ağzında beklemek, her kadının harcı olmamalı... Düşününce çoktan bekleyen taraf olduğumun farkına varıyorum aslında. Beklenen doğu olduktan sonra bir ömür beklemeye hazırım...

" Ameliyattan yeni çıkmış birine göre çok konuşuyorum değil mi ? Üstelik ne kocam ne bebeğim yanımda. " Dedi kendini hayıflar şekilde. Oysa hiç onun düşündüğü şekilde yorumlamadım. Aksine güçlü duruşunu takdir ettim. İçinde bulunduğumuz durum oldukça ironikken birde somurtkan bir hasta ile ilgilenmek benim içinde zor olabilirdi.

" Estağfurullah, olur mu öyle şey. Aksine konuşmanız iyi geliyor. " Dedim yüzümden gülümsemeyi eksik etmeden.

" Sizi bizi bırak artık, sende bizim ailemizdensin abla de bana." Dedi içten içe ona abla desem de yüzüne karşı o kelimeyi hiç kullanmamıştım. Fakat samimiyeti beni ikna etmeye yetti. Başımla onayladım onu. " Sen nasıl istersen yasemin abla." Dedim bu hoşuna gitmişti.

 

Meğer insan sevdiğini, ona sevenlere anlatınca mutlu olmak üzerine yaratılmış. Aralıksız bir saattir, yasemin ablayla doğu ve timi çekiştiriyorduk. Az çok hepsinin ismini hafızama kazıdım. Geldiklerinde çokça lazım olacak.

Korkutu unutmak ne mümkün oda var tabi hafızamda !

Bu arada hemşireler gelip bize detaylı bilgiler verdi. Serumlarını kontrol etti. Bebeğe sağdığımız sütleri götürdü. Her şey yolunda ilerliyordu. Bizim cehpemizde en azından. Doğudan hala bir haber yoktu. Bir süre sonra hemşire yine gelirken, bu sefer doktorla gelmişti. Onları görünce biraz gerilsem de söyledikleri yüzlerimizi güldürdü. Bebeğin gidişatının iyi olduğu akşama yanımıza alabileceğimizi söyledi. Yasemin abla mutluluktan ağlıyordu. Ben ise söylediğim bebek iyi yalanından aklandığım ve bebeğin gerçekten iyi olduğuna sevindiğim için gözyaşlarımı tutamadım. Bir de amcalarından güzel haber alabilseydik daha da mutlu olacaktım...

Saatler beklemekle geçti. Sağdığımız sütü almaya gelen hemşire bu sefer birlikte gidip bizimde bebeği görebileceğimizi söyledi. Bebeğine kavuşan yasemin abla bebekten ayrılamayınca doktorunda onayı ile odaya bizimle geldi. Oda birden mis gibi bebek koktu, içime öyle huzur saldı ki, size anlatamam. Babası ve amcaları gibi güçlü cesaretli bir yiğit olacağına emindim. İsmini sorduğumda daha karar vermediklerini, karar için eşini beklediğini söyledi. Az önce huzurla dolan içimde şimdi hüzün bulutları dalgalanıyordu.

Bebeğin karnını doyurup, uyuttuktan sonra yasemin ablaya da biraz dinlenmesi için baskı yaptım. Baskılarım sonucu şuan oda uyumuştu. Karşımda huzurlu bir tablo vardı sanki. Bir süre onları izleyip, Odadan çantamı alarak çıktım. Bende bu sırada bir kahve içsem iyi olacaktı, hem belki doğuyu arardım. Bir an önce kantine gidip doğuyu aramak istiyordum. Hızla koridorda ilerlerken, gecenin bu saatinde bile ne kadar kalabalık olduğu dikkatimi çekti. Ayrıca çoğunluk askerdi. Askeriye yakın olduğu içindir diye düşündüm.

Ne kadar da iyimserim.

İlerlemeye devam ederken, köşede durmuş 2 - 3 hemşirenin konuştukları dikkatimi çekti ve adımlarımı yavaşlattım.

" Önemli bir tim diyorlar. İsimleri kayıtlara bile geçmemiş. Gizli olmalı, aralarından 2 asker patlamada yaralanmış birinin durumu ağırmış diyorlar. Vatanı korumak uğruna, kendi canlarını hiçe sayıyorlar. Yazık..."

Duyduklarım karşısında daha fazla iyimser kalamadım. Kalamazdım...
Mavi kartallar diye bir mırıltı koptu dudaklarımdan...

" vatan uğruna canlarını hiçe sayıyorlar" dedi onları korurken ölmek hiçe saymılmak mı oluyordu şimdi? Birgün kahramanlıkları, birine geçer miydi ? Vatanın sadece toprak parçasından ibaret olmadığını anlayabilir miydi insanlar ? Vatan uğruna hiçe sayılan canların da bir bekleyeni olduğunu idrak edebilir mi insanlar ?

Edemezler.

İnsanoğlu hiç bir zaman memnun olmaz. Yapılan iyilik, uğrunda verilen bir can bile olsa dahasını isterler sanki mümkünmüş gibi. Ancak damarlarında dolaşan asil kanın varlığını idrak edenler anlayabilirdi bunu....

 

  ****

Bölümü nasıl buldunuz?

Yorumlarınızı bekliyorummm, sizin yorumlarınız beni yazmaya teşvik ediyor. İyi ya da kötü her türlü yorumunuza açığımm💖💖💖

Bir diğer bölümde görüşmek üzere...💐

Oy kullanmayı ve yorum yapmayı unutmayalımm💐💖

Yeni kaleme aldığım RESSAM (imparatorun küçük kalbi) adlı kurguma şans verirseniz beğeneceğinize eminim. Şimdiden teşekkürlerrr💜🌸🌸











 

 

Bölüm : 05.10.2024 13:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...