Yarin yollarında ölenler,
Uğrunda ölmeyi de becerenlerdir...
Tut ki bugün O gün...
-SAMİİREX-
****
-Doğu Kılıç Aslan'dan-
Bizde durumlar böyle işte, sonraya ertelemeler yok, bir şeylerin planını kurmak yok, şuan. Daima şuandasın ve başına dayanmış bir namlu veyahut eline tutusturulmuş pimi çekilmiş bir bomba yok ise, şuanda kalmalıyız, çünkü bela çeker tarafımız hep hazırda bekliyor. Şunu da atlatalım diye bir lüksümüz yok, sıradaki tehlike tam da şuan olduğu gibi daima ensemizde bizi izliyor,mavi kartalların olduğu yerde tehlike asla bitmez...
Telefondaki Ayşegül yüzbaşının sesi ile gülcenin dilinden dökülen kelimeler beynimde çarpıştı. Ben idrak edemeden bedenim çoktan harekete geçmiş gülceye doğru koşuyordu.
Babası.
Bizim her yerde aradığımız, kardeşimi neredeyse ölüme sürükleyen, bir çok canımıza kıyan, Erhan şahin. Benim bakmaya kıyamadığım, bakmakla doyamadığım gece gözlere odaklanmış onu dinliyor. Sanki hiç masum bir cana kıyamamış gibi, kızının gözlerinin içine bakabiliyordu. Güneşime doğru attığı her adım, aralarındaki mesafeyi kapatırken, benden inci tanemi uzaklaştırıyordu, tıpkı 15 sene yaptığı gibi...
"Gülcee!" Dedim avazım çıktığı kadar bağırdım. Yoksa beni görmeyecek, babasının aramıza mesafe sokmasına izin verecekti. Artık o pislikten dolayı aramızda oluşan santim mesafeye bünyemde yer yok.
" Kılıç"
" Sen daha gitmedin mi, Ne oldu? "
Son bir adımım kalmıştı, Güneşime dokunup onu kendime doğru çekmeme, eğer o şerefsiz buna engel olmasaydı.
Güneşimi arkasına aldı, siper etti kendini ona. Benim mi zarar verecektim ona? Bu ahmak ne halt yemeye çalışıyor böyle?
"Baba, ne yapıyorsun bıraksana beni, o benim..." durdu, gözleri benimkilerle buluştu sanki serin bir yaz akşamı kordonda buluşmusuz ve çiçek satan bir teyzeden gül almışım ona vermişim gibi aşkla, duyguyla baktı gözlerime. Yüreğim ona bir şey olacak endişesiyle yanıp tutuşurken, o ise bundan bir haber beni çok uzaklara götürüyordu. Huzurun sadece bizde olduğu yerlere...
Gözlerimi kırptım ona, ne demek istediğimi anlamasını ve devam etmesi istiyordum.
"O benim erkek arkadaşım, lütfen bırak beni." Dedi babasının kolu onun kolunu tutarken, bir anda kolunu ittirdi. Bana doğru hızlı adımlarla gelerek, hiç beklemediğim bir hamlede bulundu. Pisliğin teki de olsa babasıydı. Ve gülce şuan benim ellerimi kendi elleriyle kenetlemişti.
Bunun gururunu size nasıl anlatabilirim inanın bilmiyorum. Karşıma bir orduyla bile gelse ben artık Erhan'a karşı daima kazanırdım... Ben artık bu eli bırakır mıyım ? BIRAKAMAM...
" Bu mu erkek arkadaşın? " gözü ellerimize kaydı, içgüdüsel olarak gülceyi biraz daha kendime doğru çektim, ama yetmiyordu! Bu adamın olduğu hiçbir yerde güvende değildi gülcem. Bağrıma bassam, içime sokabilsem, yeter miydi onu korumaya?
" Bir asker olduğunu hatta annenin ölüm haberini getiren asker olduğunu biliyorsun umarım." Dedi şerefsiz neyi amaçlıyordu o bit kadar beyninde ?
"Biliyorum baba, asıl senin gece gece ne işin var burada? Beni nasıl buldun?"
" Anneannenden aldım, sürpriz yapmak istedim ama, asıl sürpriz bana oldu anlaşılan?" Ortam yavaş yavaş ısınıyordu, beynim ise öfkeden kaynamaya başladı çoktan.
" Sen hangi cüret karşıma geçip bu şekilde konuşabiliyorsun pislik herif."
" Kılıç tamam sakin ol dinleyeleyim önce babam o benim düşmanın değil ya" dedi gülce kolumu tutup Erhana doğru adım atmamı engelledi.
Düşmanım güneşim, sen olmasan şuracıkta akıtmıştım onun kanını, binlerce masumun kanı var ellerinde. Az önce sana dokunan elleri kirli gülcem, diyemedim elbette şuan diyemezdim. Gülcenin güvenini yeni kazanırken olmaz...
"Gülce bilmiyorsun, karşıma. " Dedim kolumdaki elini ittirdim, Erhan denen şerefsizin iki yakasına yapıştım.
"Ne işin var lan senin burada, yürek mi yedin sen, yoksa ne bok yedin? Yaşatmam seni burada, duyuyor musun beni? Leş gibi kokan bu nefesini keserim senin!! Ne bok yemeye geldin anlat..."
Damarlarım öfkeden patlayacak raddeye geldi, az daha boğazını sıkarsam şerefsiz öbür dünyayı boylayacak. Gülce burada olmasa tek isteğim bu olabilecekken, kılımı kıpırdatamadım, ellerimi çektim.Onu serbest bırakmamla 4-5 adım geriye gitti, korkak! bu adam bu korkaklıkla nasıl bunca olaya karışabilir şaşkınım.
" Kılıç ne yapıyorsun sen? " dedi gülce, babasının yanına koştu hemen. iyi misin? Su, su ister misin? "
" Yok kızım iyiyim,sağol. " dedi öksürmekten konuşamıyordu. Nefes aldığına dua etsin kahpe.
" Gülce buraya gel." Dedim onu tekrar arkama alıp önüne siper olarak. Oz kızı bile olsa gecenin bir körü, askere yakalanma pahasına buraya geliyorsa bir bit eniği vardır bu işte. Öylece ortada bırakamam güneşimi. Gülce, her şeyden habersiz aramızdaki çekişmeyi izliyordu. Muhtemelen ona olan öfkemi bizi yıllarca ayrı tutmasına bağlıyordu.
Elbette oda var, nasıl unuturum. 15 senemi güneşim olmadan gecirdiğimi... Hele de bir hiç uğruna!
" Ben seni el bebek gül bebek büyüttüm gülcem, kızım... Böyle bir adamla birlikte ol diye mi? Hata yapmışsın. Ama geç değil baban halledecek, merak etme.
Ne diyordu bu? Kulaklarımın uğultusundan işitemedim bile. Sen kızını hangi emeline ortak etmek için büyüttün onu hatırla önce. Benim güneşimi benden çalıp, kendisi gibi bir terörist yapmaktı tek hayali, gülcem pabuç bırakmadı ona...
" Baba dikkat et söylediklerine." Dedi gülce bu kez sesinde öfke barındırıyordu. " Sen beni terk ettin gittin, aylar sonra karışma geçip kimi hayatıma alacağıma karışamazsın baba.
" Gülce! Ne oluyor burada?" Sesin geldiği yöne döndük. Heh bir sen eksiktin tam oldu.
"Ooo kimler kimler buradaymış!" Dedi pislik. Süs köpeğini ilk kez bu kadar ciddi ve öfkeli görüyordum. Erhan'ı gözlerinden fışkıran ateş topuyla boğacak gibi bakıyor.
Niye diye sorgulamadım. Erhan şahin ise karşısında ki elbette onu da öfkelendirecek bir bok yapmıştır.
Belki de niye diye sorgulamalıydım...
"Senin ne işin var lan burada?" Dedi süs köpeği benim az önce bıraktığım boğazına yapışarak. Müdahale etmedim, zevkle izlemeye koyuldum.
" Size ne oluyor bu gece, onur bırak öldüreceksin adamı nefes alamıyor." Dedi gülce şaşkınlığı bütün bir köyü ayaklandırabilecek kadardı.
"Bu şerefsiz varya gülce..." dedi devamı getirmedi veyahut getiremedi.
Devam etmediği o konu dikkatimi çekmiş olmalı, onlara doğru ilerledim.
Bilmediğim, bir işler mi dönüyordu?
" Ee devam etseydin, seni yağız çocuk seni. Evet dinliyoruz neyim varmış benim? " alayla gülüyordu, zafer kazanmış gibi. Canını aldığımda da böyle gülebilecek misin bakalım.
Süs köpeği beklemediğim bir hamle daha yaparak yumruğunu Erhan'ın yüzüne indirdi. Gülce Süs köpeğinin bu hamlesine karşılık onlara daha da yaklaşınca,belinden tutarak durdum onu.
"Bırak, karışma. " Dedim ruhsuzca.
Ne olduğuna anlam vermemesi benimde karışmamla onu olduğu yere çiviledi. Omuzlarıma...
Yere yığılan Erhan kendi çabasıyla dogrulmaya çalışıyordu, " Tamam gençler bu gece anlaşılan siz konuşmayacak, ve kızımı kafasında soru işaretleriyle bırakacaksınız. Dilerseniz ben sizin yerinize konuşayım." Dedi, olmayan 2 kuruşluk aklıyla bizimle oyun oynuyordu.
Süs köpeğini ne ile tehdit ediyor bu?
" Kes sesini aşağılık herif. " Dedi araya girdi Süs köpeği, gülceden bizden sakladığı her ne ise Erhan'ın tehdidi onu tedirgin etmişti.
" Yeter!"
" Yeter baba! Ne buraya bu saate ne yapmaya geldiğin umrumda, ne de söylediklerin. Git lütfen yalvarırım git, seni sonra arayacağım. " Dedi, öfkeli bir şekilde.
" Gülcem, güzel kızım. Çok kısa bir şey konuşmak için geldim buraya. Söyleyip gideceğim. İşlerim var" dedi yanımdaki Süs köpeğine ve bana bakarak. " çok işim var, ama bil ki; boşuna seni yalnız bırakıp uzaklara gitmedim. Haklı bir davam var, kazandığımda benimle gurur duyacaksın. Senden ricam 2 dakikanı bana ayırman söyleyeceklerim önemli. "
Süs köpeğiyle asla ortak bir noktam olamaz diye düşünürken, ikimizdende aynı anda histerik bir kahkaha koptu. Bu kahkahası nefret doluydu. Tıpkı benimkisi gibi.
Ama neden? Erhanı ne kadar tanıyor ki bu denli nefret edebilecek? Sadece arkadaşının babasıyken üstelik...
" Tamam, tamam konuşalım. Bitsin şu gerginlik." Dedi gece gözleri benimkilerle buluşurken, değdiği mavilikleri yangın yerine çevirip ayırdı o güzel gözlerini üzerimden.
" Şöyle geç konuşalım" Erhan'a biraz uzakta, sitenin bahçesinde bulunan bankı işaret ederek. " Sizde burada bekleyin, döneceğim hemen." Dedi bize doğru konuşarak.
" Hayır, burada konuşun." Dedik yine Süs köpeği ile aynı anda.
" Siz çok benzer olmaya başladınız, bu hiç iyi değil." Dedi bize doğru gülümseyerek. Gülümsemesi güzeldi, hemde çok güzel. Üstelik hala o şerefsiz yüzünden akan gözyaşları yanağında parlarken onu dolaylı da olsa gülümsetebilmek ruhumu bir nebze olsun rahatlattı. " Ayrıca 2 metre ileriye gideceğim sadece. Ve yanımda Azrail yok babam var merak etmeyin, yemez beni. " Dedi, masumca.
Çok masumsun inci tanem. O doldura doldura baba dediğin adam tam da bir Azrail... kaç eve ateş düşürdü tahmin bile edemezsin. Sen ise onun yanındayken benim ciğerimi sokuyorlar sanki.
" Tamam ama 2 dakika hemen gel." Dedim, içimdeki volkanik patlamalar iki dakika sabredebilir umarım.
" Ama iki dakikayı geçmesin." Dedi süs köpeği, bugün anlam veremediğim şekilde davransa da takdir ettim doğrusu. Gülce onurun konuşması üzerine omuz silkti ve bizi baş başa bırakarak o itin yanına gitti.
Şuan gülcenin sevgilisi sıfatıyla burada bulunurken, asker kimliğim ne yapmalıydı bilemiyorum. Gülceyle konuştuktan sonra onun gitmesine izin mi verecektim yani? Hem de kendi ayağıyla bana gelmişken, onu kelepçeleyip askeriyeye götürmem gerekmez mi?
Hay bin bela!
O vakitte gülce anlar her şeyi. Ve daha ona doğruları söyleyemem.
Aptal doğu, Ayşegül yüzbaşı beni bin defa aramasına rağmen telefonunu açmadım. Beni uyarmak için aramıştı, belki sonunda ne yapmam gerekiyorsa onu da söylerdi. Lakin ben açmadım telefonu. Açtığımda ise iş işten çoktan geçmişti.
" Nereye daldın öyle? " Diye bir soru yöneltti Süs köpeği.
" Sana olmadığı kesin, baksana ağzın burnun yerinde." Dedim alayla
" Sinirliyken hep böyle soğuk espri mi yaparsın, öyleyse gülcemale şimdiden geçmiş olsun."
"Gülcemal? "
" Seninkine bu şekilde hitap ediyorum genelde, gülce nasıl desem fazla sırıtıyor onda. Belki de benimle fazla takıldığındadır bilemiyorum. " Dedi, başımla onayladım onu. Elbette son kurduğu cümleye takılı kalmadım ve kıskanmadım. Belki öncesinde yoktum ama, ömrümün sonuna kadar kayıp geçen yılları telafi etmek için didiniyor olacağım...
" Ne konuşuyorlar böyle hararetli, bir fikrin var mı? " Dedi bu sefer, evet gülceyle fazla takıldığı, bir erkeğe göre fazla olan merakından belliydi.
" Temenni ederim ki, benim fikrimi konuşuyor olmasınlar." Yüzbaşının yaşıyor olduğunu öğrenmiş olabilir mi? Yoksa beni neyle tehdit edecek? Ben bir teröristim diyecek hali yok ya.
" Az önce, o adam seninle neden tehditvari bir şekilde konuştu? Kızının sıradan bir arkadaşını neyle tehdit edebilir ki? " Dedim, içimi kemirip duran düşünceler dilime dökülüverdi.
" Beni mi? " derin bir nefes aldı, bu kadar zor bir soru mu sormuştum ki?
" Şey... Ben-"
Bize yaklaşmakta olan her bir zerresine ayrı vurgun olduğum güneşim dikkatimin Süs köpeğinden kendisine çekilmesine sebep oldu. Adımlarım aniden onun önüne düşerken arkasında bıraktığı pislik şimdi yoktu. Yer yarılıp, içine girmiştir inşallah, bizi birde onu bulmakla uğraştırmadan cehennemi boylamıştır.
" Güneşim bana bak iyi misin? Bir yerine bir şey yaptı mı? "
" o pislik herifi imkanım varken öldürmeliydim, Allah kahretsin!" Dedi yumruk yaptığı elini yanında bulunan elektrik direğine indirdi.
" Ne dedi sana? Cevap ver gülce, seni bu hale nasıl getirdi." Dedim öfkeyle, az önce bize gülümseyen dudaklardan, ışık saçan gece gözlerinden eser kalmamıştı geriye. Ruhunu alıp gitmiş, soldurmuştu gülümü. Ama yemin ederim, yemin ederimki gördüğüm yerde öldüreceğim onu. Bedenini parçalara ayırıp köpeklerin önüne atmayana üsteğmen doğu kılıç Aslan demesinler....
Öfkem dinmek yerine katlanıp, beni yavrusu öldürülmüş Aslan gibi kudurturken, bu sırada yine tesadüf olmasını umduğum iki bildirim geldi, biri benim telefonuma bir diğeri onurun telefonuna...
Gülceyi, omuzlarımın üstünde sabitleyerek, cebimdeki telefona uzandım.
053.............: OYUN DAHA YENİ BAŞLIYOR...
Şerefsiz.
"Seni o küçük oyunlarına gömeceğim bekle sen, bekle!"
"Hadi, gülceyi yukarıya çıkartalım." Dedim onura dönerek.
" Siz çıkın benim ufak bir işim var, Al evin anahtarı." Anahtarı havada kaparken onun gecenin bir körü nereye gittiğini sorguluyordum. Üstelik bilmediği bir şehirde.
" Kılıç, hadi çıkalım hiç gücüm yok. " Dedi gülce, tüm hücrelerimi harekete geçirerek.
" Tamam, tamam güzelim, gel şöyle." Onu kucağıma aldım. Gerek görmediğini bile söylemedi, o şerefsiz her ne dediyse onu öğrenmeliyim. Güneşimi bu hale getiren şeyi bilmeliyim. Benimle alakalı bir şey olsa şimdiye öfkesini bana kusardı değil mi? Demek ki başka şeyler var.
Asansörle çıktık , süs köpeğinden aldığım anahtarla kapıyı açıp içeriye girdik. Gülcenin başı omzuma yaslanmış uyumadığını bildiğim halde gözleri kapalıydı. Salona doğru ilerledim, salonda beni karşılayan L koltuğun bir ucuna yavaşça gülceyi bıraktım.
" Daha iyi misin? Benimle konuşmak ister misin güneşim? " Başını olumsuz anlamda salladı.
" Beni endiselendiriyorsun ve az daha benimle konuşmamaya devam edersen babanı bulup öldüreceğim." Dedim sinirle.
" İyiyim, biraz uyusam geçer. Uzun süre sonra onu karşımda görmek biraz üzdü okadar, başka bir sorun yok. " Dedi inanmamı bekliyordu elbette, özel kuvvet askeri olduğumu unutarak yalanına devam etti. " gidecekmiş zaten, uzun süre dönmeyeceğim dedi." Diye de ekledi, ardından zoraki gülüşünüde tabi ki.
" -mış gibi yapmakta sayende ustalaştık, öyle olsun bakalım. Hadi geç odana dinlen ben buradayım. Uyuduğunda giderim. " Dedim ona doğru eğilip saçlarına bir öpücük kondurdum. Elinden tutup kaldırdım onu.
Bebek gibi.
Kaç yaşında olursa olsun sevilesi bir bebek...
Yatak odasının kapısına geldiğimizde ilk bir girip girmemek konusunda tereddüte kaldım. Bir kız odası ve günlerdir bizim peşimizden sürüklenmekten kuvveti muhtemel odanın yolunu unuttu.
" Gelsene, ne dikiliyorsun kapıda? "
" pekii," dedim onun yanına giderek yatağa uzanmasına yardımcı oldum. Odada şöyle bir göz gezdirdim. Izmirdeki odadan küçük fakat onun kadar özenle döşenmiş bir odaydı. Benimkinin aksine beyaz tonlar hakimdi, demek benim odama gelse kasvetlere bürünecek. Ayak ucunda dikkatimi çeken pikeyi aldım, üzerine örttüm. Bu kez dudaklarım alnını buldu. Yumuşacık teni dudaklarıma can verdi.
" Ben içerideyim bir şey olursa seslenmen yeterli güneşim."
" Gitmesen, yatak kocaman ikimize de yeter" dedi az önce örttüğüm pikeyi kaldırıp bana yer açmıştı.
" Ama.." dedim ki itirazım daha duyulmadan reddedildi anlaşılan.
" Tamam, asma suratını öyle, kay bakalım kenara." Dedim onun açtığı yere sığmaya çalışırken, sığamadım elbette.
" Güneşim beni bu denli küçük görmen çok güzel, lakin koca bedenim var ve sığamadım, kaysana kızım biraz daha. Tamam bana yakın olmak için taktik falan uyguluyorsan ben yatınca yine uygularsın. " Dedim gülerek, biraz daha ileriye gidince rahat bir şekilde bende yanına sokuldum. Ellerim hoyratça saçlarında dolaşıyordu, pamuklara sarıp sarmalanmış gibi yumuşacık olan saçlarında. Alnına düşen perçemini kulağının arkasına alarak beni daha rahat görmesini sağladım.
" Olurda birgün senden birşey saklamak zorunda kalırsam bana çok kızar mısın? " söylediği şey ile duraksadım.
" Benden ne saklıyor olabilirsin ki, öyle dümdüz adamın tekiyim. Ailem bile yok, varım yoğum şuan tam karşımda duruyor, ben buyum gördüğün kadarım." Dedim benim ondan sakladıklarım omzumdan aşmaya başladı bile çoktan. " yine de bir cevap vermek zorundaysam eğer; yokluğunda öfkeli, huysuz bir adama dönüştüm. Olurda o tarafıma denk gelirsen ya da sakladığın şey gerçekten kızmama sebep olacak bir şey ise kızabilirim yalan söylemeyeceğim. Ama sen bir yolunu bulur benim gönlümü alırsın. Bu kalp sana böyle atarken, sana kızmak ne mümkün güneşim..." dedim bembeyaz teni dikkatimi dağıtırken.
" Anladım. " dedi olağan bir sesle.
"Bir gün benim senden bir şey sakladığımı duyarsan peki? O zaman ne olacak? " Dedim ağzını yollayarak babası ne dedi de bizim aramızdaki muhabbet buralara geldi hiç bir fikrim yoktu.
" Belki bencilce, özellikle senin cevabından sonra bunu söylemem ne kadar hoş bilemiyorum, ama ben kızarım. " dedi odanın loş ışığında zar zor seçebiliyorum yüzünü.
Ağlıyordu, peki ya neden? Sırf bana kızacak olması yüzünden mi?
"Güneşim..." dedim devamı gelmiyordu, nasıl gelsin neye üzüldü, bu aramizdaki konuşma neden geçiyor, o pislik ne söyledi de bu hale geldi hiç bir fikrim yok. Allah kahretsin, üzülecek daha da üzeceğim onu, neden tüm bunlar benim başıma geliyor ? Bildiklerimi öğrenince ne olacak? Asıl ozaman yüzümü dahi görmek istemeyecek. O zaman ne yapacağım ben...
Zaman kılıç, yoluna sokacaksın her şeyi bekle zamanı gelince her şeyi söylersin.
" Yüzün parlakkende çok hoş görünüyor lakin gözyaşları hiç yakışmıyor sana gülcem, neden ağlıyorsun söyle derdine dermanın olayım eğer Olmazsam çek vur beni yeter ki bu halde görmeyeyim seni. " Dedim yüzünü avucumun içine alarak.
" iyiyim geçecek biliyorum. Sarıl sadece tek ihtiyacım olan sensin. " Dedi ondan bu komutu bekliyormuş gibi anında pikeyi ikimizin üstüne güzelce örtüp sarıldım ona, nefesini tenimde hissedene kadar sardım onu. O istese dünyayı önüne serebilecek bir mecnunum...
Ona sıkı sıkıya sarıldım, onu nasıl bir oyunun içine dahil ettiğimi bu odanın dışında bırakarak sarıldım ...
♡
Elimi yana attığımda çarşafın soğuğu ile buluştu tenim. Gece ona sarılmamı isteyen kadın yoktu yanımda. Yattığım yerden doğrulup odaya bakındım. Teninin bıraktığı ferah Okyanus kokusu buram buram burnuma dolarken, yokluğunun soğukluğu yüzüme çarpıyordu.
" Yok olamaz öyle birşey!" Aklıma gelen şeyle yerimden fırladım.
Ah doğu uyuyup kalacak zaman mıydı?
Doğruca salona ilerledim, her yere baktım yoktu.
"Gülce!" Nerdesin be güzelim.
" Şakanın tadı kaçmaya başladı, gülce çık her neredeysen." Boşluğa doğru seslenirken, banyonun olduğu tarafa doğru gittim. Kapıyı çaldım, sürekli çaldım. Ses yoktu.
" Bak 1 dakikan var eğer bir dakika sonra dışarıya çıkmış olmazsan gireceğim içeriye ne gibi bir manzara ile karşılaşacağım umrumda değil ." Dedim, Bir süre bekledim ama içeriden ses gelmiyordu.
" Ee benden günah gitti ozaman" bodoslama daldım içeriye. Bomboş bir banyo ile karşılaştım. Ayak parmaklarımdan yukarıya doğru titreşim yaratarak yükselen bir adet endişe belirdi içimde.
Neredesin gece gözlüm?
" Allah kahretmesin neredesin gülce, nerede!!!"
" Noluyor ya bu sesler de ne böyle? " dedi gözlerini ovuşturarak yanıma gelen süs köpeği.
" Sabah sabah ne bu ses? "
" Sen bir kızın olduğu evde her don atlet mi gezersin? "
" rahatsız mı oldun? Oysa gülce hiç karışmaz.
" Hay ben senin şimdi..."
" Tamam, şaka yaptım ya ne bu asabiyet? " dedi yakasındaki ellerimi indirirken.
"Gülce yok" Dedim ona arkamı dönüp cama doğru yönelirken.
"Nasıl yok?" Dedi elinde tuttuğu kazağı üstüne geçirirken.
"Yok işte, gece biz..." dedim tam anlatacaktım araya girerek lafımı böldü.
" lan banane gece ne bok yediğinizden gülce nerde ? "
"Dinlemeye bilsen anlayacaksın!" Dedim öfkeyle. " Dün gece bana saçma sapan sorular sorup durdu. Eğer benden bir şey saklarsa kızar mıyım falan gibisinden. "
" Eee"
" Sabah uyandığımda ise yoktu. Babası bir şey söylemiş olabilir mi? " Dedim onun yüzünün aldığı mimikleri takip ederken.
" Okula gitmiştir sakin ol, bende birşey var sandım. "
"Saat kaç " dedim duvarlara bakınarak.
" Nasıl bir adamsın sen? Yanındaki kız kalkmış gitmiş haberin yok. Gelmiş saat soruyorsun. 12 'yi geçmiş çoktan. Dedi beni harekete geçiren son cümlesi oldu.
" Kendi gitmez, sözleştik onu ben götürecektim. Ölse sözünden dönmez. " Dedim ayakkabılarımı giyerken, peşimden de süs köpeği geliyordu.
" Ağzını hayra aç lan. Bu sefer siktim o şerefsizin belasını. Belli ki o bir bok söylemiş senin veya benim hakkımda ne bileyim belki ikiniz... " dedi kafamın daha da karışmasına sebep olarak.
" Bilmediğin çok şey var, gülce tehlikede. " Dedim, kendi çapında duyacağı bir kahkaha koparttı. " Hem seninle derdi ne bunun ? Senin hakkında ne diyebilir ne saklıyorsun sen gülceden, bizden? "
" Konu ben miyim cidden şuan? Giyinip geliyorum bekle, gülceyi bulalım önce. Artık bazı şeyler gizli kalamayacak kadar gün yüzüne çıktı..." dedi beni daha da meraka sokarak.
Nesin sen ajan falan mı diye sorasım geldi.
2 dakikanın sonunda hazırlanmış yanıma çoktan gelmişti. Evden ayrılarak arabama bindik. Tahmini 2 dakikaya da okulda oluruz. Bu sırada dikkatimi yan koltukta benim kadar gergin ve benim kadar endişeli duran onur dikkatimi çekti. Normalde rahatsız olmam kıskanmam gerekirken bu durum beni rahatsız etmedi. Yokluğumda ona göz kulak olan birinin varlığını bilmek, rahatsızlık duymayı bırak iyi hissettiriyordu...
Karşımda öylede titreyen süs köpeği gitmiş sanki dağ aslanı gelmiş gibi cesaretliydi. Dün erhana karşı olan tavırları iyice aklımı bulandırdı...
Okula geldiğimizde park eder etmez ikimizde arabadan fırladık. Yok hissedebiliyorum, gülcem burada da yok. Onunla geldiğimde olan havadan şuan eser yok, bu güneşimin burada olmadığına işaret olmalı...
" Abii!" Dedi periden geldiğini fark ettiğim ses.
" Ne işin var burada? " Diye sordu, merakla.
" Bugün gülceyi gördün mü hiç? " Dedim gözüm etrafta gülceyi ararken.
" Yok, bugün hiç görmedim, ama belki müdür bey biliyor...." perinin lafını kesen onur oldu kez.
" Müdürün odası nerede ? " Diye sordu kapıda duran nöbetçi çocuğa.
" Şurası abi." Dedi çocuk.
Onur telaşla Müdürün odasına girdi. Tam arkasından girecektim peri engelledi.
" Abi, akşam eve mi gelsen acaba? Seninle vakit geçirmeyi çok özledim. "
" işlerim var peri, olur da erken biterse gelirim." Dedim tam kapıdan girecektim ki onurun solmuş yüz ifadesi aldığı cevabın niteliğini yansıtıyordu.
" İzin almış, hiç okula gelmemiş bugün."dedi umutsuzca. Halbuki onu okula getireceğim diye söz verdim. Bana hiç izin alacağından bahsetmedi. Aptal gibi uyuyup kalırsan böyle olur işte. Şimdi nerede arayacağım ben onu ? Gülceye başından beri şeffaf olup herşeyi tüm gerçekliği ile anlatmış olsaydım o şerefsizi tereddüt etmeden tutuklardım. Bugünde güneşim yanımda olurdu. Öyle aptalsın ki doğu, sırf üstlerinden aldığın emire karşı gelemediğin için, sevdiğin kızı yanması için bir kenara koydun. Bilirsin ki güller; ateşe değince kül olurlar.
Bir Gül den anka kuşu olup, yeniden küllerinden doğmasını bekleyemezsin...
****
Evett, bölümü nasıl buldunuz?
Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorumm. Onlarla mutlu olup, varlığınızı hissediyorum. Ve ilham kaynağım oluyorlar💖💖
!! Bir diğer bölüm sezon finali olacaaak.
Heyecanla kalın, sevgili öksökö okurlarım🤍🤍
İnstagram: samiirex16
Tiktok: samiirex7
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
7.26k Okunma |
540 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |