19. Bölüm

Turna Kuşu💫

Sevgi̇ Gökay
samiirex

Gidişler vardı, döneni olmayan...
Gidenler vardı, suç mahalline bile uğramayan.
Birde kalanlar vardı, kaderin yazgısına boyun eğen...

-SAMİİREX-

****

-Doğu Kılıç Aslan-

Turnam gidersen Mardin'e
Turnam yare selam söyle
Karlı dağların ardına
Turnam yare selam söyle....

Divaneye dönmüş gönlümü dindirmeye geldiğim meyhanede işittiğim o şarkı beni çıkamadığım o derinliklere geri götürdü. Ragıp ustadan istediğim kaçıncı rakı bardağı saymadım. Yetmedi, tıpkı 6 aydır güneşin içimi ısıtmaya yetmediği gibi. Yetmedi hiçbir şey öfkemi dindirmeye kaç şişe devirdim bu masada sayamadım. İçimin feryadı plakta çalan turna kuşuydu belki de. O kuşun gittiği yer değil. Bir duble diye başlayıp, üçüncü şişeyi yarıladığımda anladım turnanın karlı dağların ardında ne arayıp ne bulamadığını...

Yaşım 25 ben baharında ölmüş bir kadavraydım. Evet evet başka bir tanımı olamaz. kimse yaşarken bunca zulüm yapılamaz. ya ben sahiden ölüydüm ya da karşımdakiler fazlaca merhametsiz çözemedim. Bu karmaşayı çözdüğüm gün güneş yeniden doğacak benim için battığı yerden biliyorum.

Ben mi? çevikliği, çelikliği, bir narası ile dağları inleten, gücüyle herkese korku salan bir mavi kartaldım. En azından 6 ay öncesine kadar bir mavi kartaldım. Şimdi ne üsteğmenim ne mavi kartalım ne kılıcım ne aslan ...

Sade, ve yapayalnız öylece bir doğuyum artık...

Oysa ne çok isterdim gülcenin doğusu olayım, kartalların üsteğmeni, kılıcı olayım. Güneşim yok, gücüm yok, kartallarım yok, Işığıyla hayatıma yön vermiş kimsem yok. Ellerimden tutup ölümle aramı düzelten , kapımdaki azraili bekleten bir gül bahçem yok. Mutluluğum yoktu, mutlu sonum yoktu. Benim gibi bağrı yanıklar böyledir işte; tutunduğu kimsesi kalmayınca dibi görürler...

Kullarca yazılmış kaderin sonuna gelmiştim, oysa yaradanın bize sunduğu sonu göremedik daha...

Gözlerim o ışık saçan gecelere hasret kaldı, belki çoktan Serdengeçti ve başka alemleri aydınlatmaya başladı. Hangisine yanayım? sırada feleğin hangi oyunu var düşünmekten delirdim. Tim yoktu yaşananların gölgesi kara bulut gibi onların üstüne çöktü. Belkide en suçsuz onlardı bu hikayede. Babam bildiğim sırtımı sonsuz güvenle yasladığım selim baba sırtımdaki hançerleri çıkaracak sanarken tam kalbimin üstüne birini sapladı, öyle ki en can alıcı darbeydi benim için. Ciğerime düşen yangınların dilinden anlayabilecek bir korkutken aramızdaki dağlar buna müsade etmiyordu. Bir abim vardı, ona da alışmak yıllar sonra kavuşmak kadar garipmiş.

Onur namı değer süs köpeği benim nefretimden doğan abimmiş meğer. Geç bulduğum canım, kanımmış. Güneşin benim diyarımı terk ederken bana bahşettiği son şeydi kendisi. Güneş diyorum çünkü doğuda Güneş çoktan battı, güneşimin ışığını çaldılar ve bana ait olmaktan kendini kurtardı.

Bana ait olmak, güneşim olmak çok mu kötü bir şeydi? İlk fırsatta terk edilmeye layık olacak kadar?

Kader değildi bu, kaderi suçlamayı çoktan bıraktım. İnsan kendi eliyle, diliyle yaptığı şeyden ötürü kaderi suçlayamaz. Yaşadıklarımdan dolayı kimseyi suçlamıyorum. Eğer birine yük binecekse insanlara haddinden fazla güvenen bana binsin o yükler.
15 yıl bir bilinmeze tutundum, neyi özlediğimi, neye hasret kaldığımı bilmeden yılları geçirdim. Kim olduğumu unutmaya yüz tutmuştum. Birileri çıkıp kendi bataklığında sürüklenip duran bahtsız doğu olduğumu hatırlattı.

Ama güneş kabul et ki akıllanmaz bana bile fazla bu yaşadıklarım...

Kokunla uyanıyorum bir sabah, gül yüzünle daldığım hayallerden. O günün sonunda ise bir mektup ve bir abiyle öylece kalakaldım yokluğunla. İşte o gün bize dair, hayata dair olan tüm iyimser tarafımı batan bir güneşle gönderdim uzaklara. Elimde bir gerçek var sanarken halbuki güneş bilinmezler kümesi bırakıp gitmiş bana. Nereye gittiği, kim ile gittiği, bana tamamen veda mı ettiği, abimi, gitmesine sebep olanları ve bir de tüm bu olanları bilip saklayanları. Yüzbaşıyı ihanetten saymıyorum kaosla girdi hayatımıza bunca şeyi bilip saklamasına şaşırmam. Biri var ki annem giderken hem abimi hem beni ona emanet etmiş ve o bunca zaman saklamış tüm gerçeği. Bir saniye durup bakamadım gözlerine onu babam yerine koymuşken annemin babamdan önceki ilişkisinden bir tane oğlu olduğunu bildiği halde söylememiş. O gün silahı kimliği masaya koyup istifa ettim canımdan çok sevdiğim mesleğime. Askerlik öyle şerefli bir meslek ki sırtımdaki hançerler ve ardımda ölmemi bekleyen onca insanla devam edemezdim. Bilakis canımın cananı kayıpken çakallarla mücadele edemezdim. 6 aydır mesleğe dair tek düşündüğüm gerimde kalan kartallarım ve güneşi bulmak uğruna verdikleri mücadele. Maalesef hiçbir delil, bilgi toplayamadık. 4 aydır saha da oldukları için zaten irtibata çok geçemedim.

Geçen süre ömrümden güneş. Bir sen yeniden yeşerteceksin bu solmuş ağacı, bir sana ihtiyacı var. En çokta ışığına...
Dünler acı veriyor, geleceği düşünmek ızdıraptan başka bir şey değil sanki onsuzken.

Mardin'e geleli 6 ay olmuş ben bir baltaya sap olamadım. Abimi büyüten aile mardinliymiş. Güneşten, onu aramaktan arta kalan zamanda buraya ayak uydurmam gerekiyor. Onur abim Uzun süredir burada olmasa da yine de kurulu bir düzeni var. Benim alışmam ise biraz zaman aldı ya da hala alıyor emin değilim. Bildiğim gerçekler sanki artık hiçbir yere ait kılmıyor beni. Annemin yıllarca gözlerinde saklanan hüzün meğer abimmiş. Hala Annemin bu davranışının altında başka yerler ararken buluyorum kendimi, aksi halde annem öyle yufka yürekli öyle merhametli bir kadındı ki, oğlundan değil bunca yıl, bir gün bile ayrı kalamazdı. Ve tabi ki öldüğü için artık bunun cevabını ondan alamıyorum.

Daha doğrusu öldürüldüğü için...

Güneş giderken mektubuna bu gerçeği iliştirmeyi de unutmamış. İğne gibi tüm gerçekleri iliklemiş mektubuna. Okuduğumda beri ara ara yakıyor canımı. Annemin ölümünün planlı bir ölüm olduğu ve o gün İzmire geldiğimizi öğrenen babası tarafından bizzat ölüm emri verildiğini yazmış. Gömdüğüm acılar, yeniden dirildi güneşin mektubundan sonra. Peki güneşin yüzüme bakamayışı bunları öğrendiği için miydi? Babasının pisliğini üstlenip, beni öylece bir cehennemde bırakması yakışır mıydı bize? Bir karmanın mı içindeydik, yaşattığını yaşarsın misali? Ben senden gittiğimde 10 yaşındaydım güneş, sen ise 25 yaşındasın. Öyle ki inadın 10 yaşındaki ile aynı kalmış. Gitmeyi kendin istemesen seni kimse hiçbir şeye zorlayamaz.

Benimle mi tehdit etti?

Etsin, yemin ederim zerre umrumda değil öleyim senin uğruna yeterki yanımda ellerimi tutan sen ol.

Canınla mı tehdit etti?

Keşke Doğum halleder deyip gitmek yerine önce bana gelseydin. Biz bir arada değilken bile o herife meydan okumuşuz yıllarca. Sen yanımdayken
Üstelik canımdayken bize kim el uzatabilirdi ki?

Yine de canı sağ olsun.Yanımda geçirdiği kısacık sürede bile bana yaşattığı tarif dahi edemediğim sayısız duygu ve mutluluk için ona teşekkür ederim.

Keşke bu saatten sonra onsuz nasıl nefes alınır onu da öğretip öyle gitseydi.

Sahi sensiz nasıl yaşanıyor güneş? 6 aydır nefes alamıyorum.

Artık pes ediyorum. Bakmadığım yer, gitmediğim ülke kalmadı, yok. Ne Güneşten, ne babası olacak o çakaldan, ne de işbirlikçisi Drakula denilen ucubeden haber yoktu. Üstelik 6 aydır ne bir eylem ne bir patlama olmadı, her şey fazla sakindi ve benim içimdeki dinmeyen ateş bu sakinliğe fazla bile dayandı. Ama bitiyor, merak etme. Kendimle olan savaşım bitiyor ve galiba kazananı sen oldun. Seni eskisi gibi düşünmüyorum, eskisi gibi düşlemiyorum bunlar senin için yeterli miydi? Gittigin yerde bu şekilde mutlu olacak mısın?

Tükendik güneş, karanlığa hapsoldu sevdiğin şehir...

Şarkı bitiyor bir yenisi dönüyor plakta. Sanki bende çalıp duran bu plak gibiyim bu aralar. Düşüncelerimin biri gidiyor bir diğeri hiç bitmemiş gibi yerini alıyor çoktan. Oysa ruhum dinlediği her şarkıda farklı bir alemde buluyor kendini. Arkamdan iş çevrilmeyen, mutlu sonların olduğu bir aleme.

" Bugün daha fazla dertliyiz sanki? " dedi kalın ve tok çıkan bir ses. Sese doğru kafamı kaldırdım. Elimdeki rakı bardağından son yudumu aralak masaya boş bardağı koydum. Sesin sahibi buraya geldiğimden beri bana bir çok konuda yardımı dokunan Ragıp ustaydı. Onur abimin ustası, içinde bulunduğum her geldiğimde beni düşünce denizinde boğan meyhanenin sahibi Ragıp usta. Karanlık bir tarafı olduğunu hissettirse de pamuk gibi kalbini görmemek mümkün değil.

" Abim mi gönderdi? " Dedim kelimeler dilimde yuvarlanırken.

" De hayde get deli oğlan, kaç yaşında adamım size maşalık mı yapayım bir de? " dedi aksi bir ses tonu ile omzuma dokunarak.

" He abimi çok özlemişim dersen kapıda seni bekliyor." Dedi ve önümde duran meze tabaklarını alarak masadan uzaklaştı. Ragıp ustanın ardından masaya hesabı bırakarak meyhanenin çıkış kapısına ilerledim. Kapıdan çıkar çıkmaz karşımda direğe yaslanmış bir vaziyett, yorgunluğu ve uykusuzluğu tüm yüzünden okunan abim ile karşı karşıya kaldım. Eski zamanların kokusu anlık olarak tüttü burnuma. Yaşananlardan sonra ben mesleğe ara verirken abim ise buraya istedi tayinini. Hem bana güneşi bulmak konusunda yardım etmek için hemde selim albayla yüzgöz olmamak adına 6 aydır burada görev yapıyor. Arada mavi kartallarla irtibat haline geçiyorlar fakat görev gizliliği gereği ben hiçbirine bir şey sormam. Bir haftayı geçkin bir süredir saha da aktif bir şekilde görevinin başındaydı, Ondandır bu yorgunluğu. Kim bilir kaç gündür uykusuz?

Adımlarım onu bulduğunda gözlerimi kaçırdım ondan yüzünde vücudunda gezindim bir süre. Yara bere bir şey yoktu, İyiydi.

" İyisin." Dedim omzuna vurarak.

" İyiyim, iyiyimde öyle vurmaya devam edersen kıracaksın kolumu. Senin de gücün maşallahı var kardeşim." Dedi gülerek. Kardeş olduğumuzu öğrendiğinden beri her cümlesinin ardına ekler bu kelimeyi, içimdeki tarifsiz duygular eşlik eder ona. Kaybettiğim ailemi bulmuştum nasıl tarifi olur ki bu duygunun?
İtişe kakışa eve doğru yürümeye başladık. İşte aramızda oluşan bu sessizliği sevmiyorum bana hep öncesini hatırlatıyor; sustuklarımızı.
10 dakika sessiz yürüyüşün ardından eve geldik. Kapıyı açarken onur'un kaçamak bakışlarını yakaladım. Öyle bakışlar değildi bunlar. İçi dolu ve her an patlayabilirim bakışlarıydı.

" Söyle, dökül eteğindeki incileri? " Dedim açılan kapıyı ayağımla ittirerek.

" Seninkilerle birlikte yürüttük bu görevi. " Dedi mutfağa doğru ilerlerken. O uzdolabından bir bira şişesi çıkartırken anlamsızca ve içimdeki merakla ne yaptığını izlemeye başladım.

" Eeee, birine bir şey mi oldu? Konuşsana? " Dedim omuz silerek. Elindeki bira şişesini aldım masanın üstüne bıraktım. Şişenin çıkardığı tok ses evin tüm odalarından yankılandı. Oysa o kadar sakin bir şekilde koydum ki!

" İyiler. " Dedi beni geçiştirmeye çalışarak. Bu hareketi beni öfkelendirmişti. Burnumdan soğuyacak baktım suratına.

" iyiler Dedik ya lan, ne diye süsecek boğa gibi bakıyorsun." Dedi yerinden kalkarak. Saniyeler geçmeden odasının kapısının kapanma sesi geldi.

Yok yok, tek ayarsız olan sen değilsin doğu. Sizin kanlardan ileri gelen bir şey bu delilik...

O kestirip atsa da ben atamazdım. Peşinden giderek odasına girdim, daldım demek daha doğru bir tabir olurdu. O ukalaysa ben iki ukalaydım.

" Devam et, başka şeyler var. Ne oldu bu operasyonda 1 ay yoktun, neden bu kadar uzun sürdü? " Dedim, odasının balkonunda sigara içiyordu. Sesimi duymuş olmalı ki, sigarayı kül tablasına yerleştirerek bakışlarımı buldu gözleri.

" Çok mu merak ediyorsun lan? Neyini ediyorsun? Kendin bile isteye ayrılmadın mı görevden? 6 aydır elinde somut bir şey olmadan mecnuna dönmüş bir vaziyette samanlıkta iğne arar gibi ülkeler arası gülceyli arıyorsun. " Dedi, avuç içini ovuşturarak. sakin çıkan sesi yerine öfkeli halini gormeyi yeğlerdim.

Sesinin sakinliğinde tükendim.

" Onur, görev güneş miydi? Ne diye konuyu ona getiriyorsun ? " Dedim karşısındaki sandalyeyi çekip yanına otururken.

"Abiyim ben!" Dedi sitemkar bir şekilde.

" Süs köpeğimi dememi tercih edersin yoksa ? " Dedim alayla ensesine vurarak.

" Yok, onur demeni tercih ederim. Arada hala benim kardeşim olduğunu ve ne kadar inatçı olduğunu unutuyorum. " Dedi az önce bıraktığı sigaradan bir duman çekti tekrar.

" Hadi dökül, bir aylık bir görevden döner dönmez seni bira ve sigaraya boğan şeyi. "

Burnundan çıkan dumanlar geceye karışırken, derin bir de iç çekti.

" Erhan." Dedi sıkıntıyla. Duyduğum isim ile kulaklarım binlerce kez dikkat kesildi ağzından çıkacak kelimelere.

" Bir aydır onun peşindeydik. "

" Korkut bana böyle bir şeyden bahsetmedi. " Dedim inanmayarak. Sorun abimin bunları söylemiş olması değil. Aylardır peşinde olduğum ve gölgesini dahi görüp duymadığım güneşti.

" korkutla ne zamandır konuşamıyorsun? " dedi, beni yoklarcasına. Uzun zamandır, uzun zamandır korkuttan haber alamıyorum.

"Buldunuz mu peki? Sonuç ne ? "

"Tam olarak bilmiyoruz. Erhan yok adam haritadan silindi sanki. Ama bir şey var, daha doğrusu biri var ama yok gibi de . "

" Ne saçmalıyorsun onur? " Dedim sinirle. Onun varlığını duyma ihtimali bile beni heyecanlandırmıştı.

"6 ay önce "Turna" kod adı ile örgüte biri katılmış. Ama alelade biri değil, liderleri olarak bir anda aralarına dahil oluyor, tüm yetki onda. Bu bildiğimiz liderler gibi değil. Köylülerin dilinden dinlesen ne demek istediğimi anlarsın. Gittiğimiz Son köyde onu görenler vardı." Ben hayretle ağzından çıkan şeyleri dinlerken cebinden bir kağıt çıkardı. " Hatırladıkları kadarıyla tarif ettiler. Cenk bir çizim yaptı."

6 aydır dağlar durulmuş, köylüler kendi halinde bir şikayet bile yoktu.

Onurun uzattığı çizim kağıdını güç bela kavradı titreyen parmaklarım. Avuç içimi kaşındıran kağıda baktım uzunca.

" Albayın sana dön çağrısı var." Dedi bakmasam da yüzümü inceleyip bir tepki beklediğinin farkındayım.

Her bir karesini detaylıca ben tanıyayım diye çizmiş sanki cenk. Dudak kıvrımları, kaşının kavisi, Dudağının alt kısmında belli belirsiz olan beni. Şuan cenk olmak istedim, bu fotoğrafı çizdiren kişi olmak istedim. Ben o dudakların, o bakışların yokluğunda harabeye dönerken bir yerlerde birileri o varlığın sefasını sürüyordu. Bir yerler demek ki hala cenneti yaşayabiliyormuş bunu anladım. Neyin işareti, hangi mistik olayın paralel evreniyiz biz? 1 saat önce beni kendimden geçiren bir turna kuşu vardı meyhanede plakta dönen ve şimdi kalbimin bir Turnaya döndüğünü mü söylüyor bana kader?

Buna nasıl inanabilirim ki! Biz dışında tüm evren bize oynarken ben bir turnaya nasıl yanabilirim...Aynı saftayken bile birbirimize kavuşamadık biz Güneş, şimdi ben nasıl bir seçim yapayım sen söyle ?

****

 

Arkadaşlar beynim durmuyor benden izinsiz gidiyor bir yerlere ve yalan söyleyemeyeceğim gidişat doğu ve gülce severleri üzsede beni heyecanlandirmaya başladı... Sizin düşünceleriniz neler? Yazarım sen ne yaptın diyenleri duyar gibiyim....

Bundan sonra bizi neler bekliyor dersiniz??

Yorumlarda buluşalımmm💖

Bölümler kisa fakat sık sık sizi bölümlendireceğimm hiç merak etmeyin. instagramdan sayaç açarak sizleri bir gün öncesinden haberdar ederim. Oradan takip edebilirsiniz.
Kendinize cici bakın

İnstagram: Samiirex16
Tiktok: Samiirex7







Bölüm : 07.11.2024 16:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...