Yeni Üyelik
10.
Bölüm

10. Bölüm

@sanis0

10.BÖLÜM

 

“O kız sensin Naz.”

 

Barış Diri-Derinden

 

Bora’yla kahvaltımızı ettikten sonra okula gittim. İlk dersi kaçırmışım. Geldiğimde teneffüsteydiler. Sınıfa girip sırama doğru gidecekken Işık beni yanına çağırdı. Işık, Seda ile sıra arkadaşı oldukları için yan yanalardı. Seda’nın yüzüne bakınca ağladığı belli oluyordu.

“Naz çok kötü bir şey oldu.” dedi Işık.

Işık ben dün gece aldatıldım. Daha fazla kötü olan durum ne olabilir?

“Ne oldu Işık? Seda iyi misin?”

“Değilim Naz. Değilim.” diyerek ağlayarak tuvalete gitti.

“Işık ne olduğunu anlatacak mısın?” dedim.

Işık yüzünü düşürerek,

“Seda dün gece Bora abiye ondan hoşlandığını söylemeye gitmiş.”

“Nereye gitmiş?”

“Nereye olabilir Naz. Tabii ki kitabevine gitmiş.”

NE!

“Eee ne olmuş?” dedim gözlerimi belerterek.

Acaba dün gece Seda beni mi gördü?

“Seda kitabevinin önünde Bora abinin bir kızı kucağına alıp taşıdığını görmüş.”

Hayretle gözlerimi açtım.

“Kim olduğunu görmüş mü?”

“Hayır maalesef ki görememiş.”

Derin bir oh çektim. Ya beni görseydi! Düşünmek bile istemiyorum!

“Neyse işte bunların ikisi içeriye girmiş Seda da ne olduğunu sormak için kitabevine girmiş.”

Bora lütfen benim olduğumu söylemiş olma!

“Bora abi ne demiş?” diye sordum.

“Dur anlatıyorum Naz. Bölme lafımı. Neyse işte Bora abi Seda’yı içeriye almamış. Bu sefer de Seda “O kız kim?” diye sormuş. Bora abi de başta cevap vermemiş ama sonra…”

Kalbim çıkacak gibi atıyordu.

“O kız benim sevgilim demiş. Tabii Seda bunu duyduğu gibi çekip gitmiş. Dün geceden beri ağlıyor.”

Sevgilim mi demiş? Ben mi? Sevgili? Daha neler!

“Abartmış Bora da. Sevgili falan.” dedim. Işık bana ters ters bakınca düzelttim.

“Yani Bora abi. Ağzımdan kaçıverdi.”

“Aman dikkat et Naz. Bora abi böyle şeylerden hoşlanmaz.”

O sırada sabah “Bana Bora de Naz.” diyen kimdi acaba:)

Neeeyseee!

“Ne olacak şimdi?” diye sordum Işık’a.

“Seda ikisini ayırmak için plan yapıyor. Bugün de kitabevine gideceğiz. Şu sevgilisi kimmiş diye sormaya.”

“Ne!” dedim.

Kızlar benim kitabevinde çalıştığımı bilmemeli!

“Gerek yok Işık. Kitabevine gitmeye falan. Hem Bora abinin sevgilisi varsa Seda da vazgeçsin artık.” dediğim gibi Işık gözlerini çıkararak bana bakmaya başladı.

“Naz, Seda Bora abiye takıntılı. Onu elde etmek için her şeyi yapmaya hazır. Onu vazgeçiremeyiz.” dedi.

“İyi de Işık. Sen bir şeyler söylesen vazgeçer belki. Adamın sevgilisi varmış o kadar.”

“Naz beni anlamıyor musun sen? Bora abiye Seda aşık. Peşini bırakmayacak.”

“Işıkcığım. Sen o işi bana bırak.” diyerek Işık’ı olduğu yerden kaldırıp tuvalete doğru ilerlettim. Koridorun başından tuvaletten ağlama sesleri kulağımızı doldurdu. Seda şu an Bora’nın sevgilisi olduğunu düşündüğü kızın ben olduğumu öğrense okuldan canlı çıkabilir miydim bilmiyorum. Seda’yı güç bela bahçeye çıkarttık. Çardağa oturduğumuzda Seda ağlamasını güçleştiriyordu.

“Seda, Işık bana her şeyi anlattı.” dediğim gibi,

“Sen de benim gibi düşünüyorsun değil mi? Aşkımın peşinden gideceğim. Ne olursa olsun Bora benim.” dediği anda ağzım açık kaldı. Ben bu kızı nasıl ikna edeceğim yahu!

“Hayır Seda. Senin gibi düşünmüyorum.” dediğimde bana ölümcül bir bakış attı.

“Seda ilk önce zamana bırak. Bora abi belki sevgilisinden ayrılır. O zaman duygularını dürüstçe söyleyebilirsin. Hem ne demişler zaman her şeyin ilacıdır.” dedim.

“Ama bugün kendine biraz dinlenme hakkı ver. Hemen gidersen kalbin kırılır.” diyerek lafımı devam ettirdim.

“Naz oradan söylemesi kolay. Benim âşık olduğum adam o. Sevgilisiyle benim gözümün önünde…” demeye kalmadan haykırmaya başladı.

Işık,

“Seda bize söylemediğin bir şey mi var?” dedi.

“Işık ben onları arkadan gördüm. İkisi sarıldıktan sonra çok yakınlardı. Kız Bora’nın boynuna sarıldı. Bence o sıra öpüştüler! Ben bunu gördüğüm için daha çok acı çekiyorum.” diyerek ağlamasını daha da büyüttü.

“Oha ama! Öpüşmemişlerdir.” dedim.

Çünkü öyle bir şey olma Bora’yla aramızda. Tamam burnumuz birbirine değdi ama öpüşmedik!

“Sen nereden biliyorsun Naz ya! Sürekli benim dediklerimin tersini söylüyorsun. Yoksa sen de mi gördün o ikisini?”

Seda ben görmedim. Birebir yaşadım.

Zor bir okul gününü daha atlattık. Ama ne yazık ki kızlar şu an kitabevine benimle birlikte geliyorlar. İkna edemedim… Sanki yeterince derdim yokmuş gibi bir de Seda cadısı ile uğraşıyorum.

“Biz geldik Bora abi!” diye açtı kapıyı Işık.

Bora’nın yüzünden ne kadar şaşkın olduğu belliydi. İnşallah bir pot kırmaz da kızlar benim hakkımda kuşkuya düşmez!

“Hoş geldiniz kızlar. Hangi rüzgâr attı sizi buraya?” dedi Bora.

“Hiç. Öylesine seni görmeye geldik. Yoksa misafirin falan mı var?” dedi Seda.

“Ne ima etmeye çalıştığını biliyorum Seda. Gitti.” dedi Bora.

Allah’ım benim bu ortamda ne işim var!

“Hadi oturun size kahve yapayım.” dedi Bora. İleride bulunan cam kenarı masaya oturduk. Bora ile konuşmam gerekiyordu. Bir bahane bulup mutfağa gideceğim.

“Kızlar benim lavaboya gitmem gerekiyor.” dedim ve Boranın yanına gittim. Mutfak kapısını sıkıca kapattım.

“Naz ben senin sırrını tutuyorum ama bilerek yapıyormuş gibi buraya getirmişsin kızları. Ne yapıyorsun?” dedi sinirli tavrıyla.

“Engellemeye çalıştım herhalde. Ama beni dinlemediler ki.”

“Eee?” diyerek Kahve bardaklarını eline aldı.

“Seda dün ikimizi görmüş. Sana sorduğunda neden “O kız benim sevgilim.” diyorsun? Seda benim olduğumu görseydi o zaman ne yapacaktık?”

“Sence Seda senin yüzünü görmüş olsa bana gelip de “O kız kim?” diye hesap sorar mıydı?” buzdolabından sütü alarak bardaklara teker teker döktü.

“Sormazdı.”

“Sorun yok o zaman.”

“Sorun yok derken. Seda sana aşık. Nasıl bunun farkında olmazsın?”

“Farkındayım Naz. Ben Seda’yı her zaman kardeşim gibi gördüm. Onunla bir ilişkiye başlamam mümkün değil.” diyerek buzları da bardaklara koydu.

“Ya Bora! Sen mal mısın? Kızın sana âşık olduğunu biliyorsun madem niye “Benim sevgilim.” diyorsun? O kızla seni ayırmak için planlar yapıyor.”

“O kız sensin Naz.”

“Anlamadım?”

“Seda’nın benim sevgilim zannettiği kız sensin.” diyerek granül kahveyi şekerle karıştırıp ılık su ekleyip karıştırdı. Ve bardaklara koydu.

“Biliyorum herhalde o kadar salak değilim.”

“O zaman “o kız” deyip durma, ben de.”

“Tamam o zaman.” Diyerek emin bir sırıtma yerleştirdim suratıma. “Sen ile dün gece öpüştüğümüzü görmüş.” Dedim ve kollarımı birbirine bağladım. Bana karşı olan şaşırmış suratına bakıyordum.

Anlamaz ifadeyle, “İyi de biz dün gece öpüşmedik.” dedi.

“Seda öyle gördüğünü iddia ediyor.”

“Naz sen neden bu olaya bu kadar taktın?”

“Strese girdim. O kızın ben olduğumu öğrenirlerse…”

“Öğrenirlerse hiçbir şey olmaz.” dedi sert imajıyla.

“Nasıl olmaz. Manyak mısın? Seda sana kafayı takmış diyorum”

“Taksın bana ne. O bana aşık diye başka biri sevgilim olamayacak mı?” diyerek pipetleri de bardakların içine koydu.

“Ne kadar düşüncesizsin.” Dedim.

“Ne yapayım Naz? Gidip Seda ile mi sevgili olayım?”

“Hayır tabii ki de! Saçmalama!” diyerek çıkıştım.

“Sıkıntı yok o zaman. Seda da iki gün ağlar üçüncü gün yeni bir platonik bulur. Kafana takma.” diyerek kahve bardağını elime tutuşturdu.

“İyi o zaman.” dedim ve mutfaktan çıkarak kızların yanına geldim. Kızlara kahvelerini verdikten sonra oturdum.

“İşin neden uzun sürdü Naz?” dedi imalı şekilde Seda.

Elinde iki kahveyle gelen Bora “Bana yardım etti Naz. O yüzden biraz gecikmiş olabilir Sedacım.” diyerek benim önüme kahvemi koydu. Ardından tam yanıma oturarak kendi kahvesinden bir yudum aldı.

“Bora sana bir şey sorabilir miyim?” dedi Seda.

“Sor.” dedi Bora.

“Sevgilini biz tanıyor muyuz? Kim bu gizemli sevgilin?”

“Tanımıyorsunuz. Ayrıca gizemli sevgili diyebileceğin bir olay yok Sedacım. Sevgilim var ve bunu da saklamıyorum.”

“Doğru sokak ortasında sevgilini öpebiliyorsun.” dediğinde Bora’nın sinirlendiğini görebiliyordum. Ben de sinirlendim. İftira resmen bu!

“Sevgilimi öpmem kadar normal bir şey yok Seda. Sen derslerinle ilgilen bu konular boyunu aşar.” dedi ve kahvesini eline alarak oturduğu sandalyeden kalktı.

“Hadi gidelim kızlar.” dedi Işık.

Yüzünden birkaç damla yaş süzülürken, “O kız her kimse onu doğduğuna pişman edeceğim. Ağlayarak Bora’dan ayrılacak.” dedi Seda. Artık benim de sesimi çıkarmam gerekiyordu.

“Seda ileri gidiyorsun. İnsanların ilişkilerine karışmamalısın.”

“Sana ne Naz!” diye bağırarak gitti. Işık da arkasından koşarak gitti. Boş kahve bardaklarını mutfağa götürdüm. Sonuçta burada çalışıyorum. Mutfakta tezgâha yaslanmış şekilde kahve içen Bora’ya baktım.

“Artık burada çalışmana gerek yok.” dedi Bora Beyimiz.

“Ne diyorsun Bora?”

“Sırrın bende güvende. Buraya gelmene gerek yok.”

“Pardon da nedenmiş o?”

“Üzülüyorsun Naz. Bu konu hakkında neden üzüldüğünü bilmiyorum ama burası sana iyi gelmiyor. Fark ediyorum. Eve gidip dinlenebilirsin.”

Sert bir şekilde bardağı tezgâha vurdum. “Daha dün gece bırakma beni dedim. Sende bırakmam dedin. Nasıl bir anda sözünden vazgeçebiliyorsun?”

“Seni bıraktığımı kim söyledi? Sadece biraz dinlenip kafanı dağıtmanı istiyorum.”

“Benim kafam dağılmıyor. İlk önce annem sonra ablam beni terk etti. Bu da yetmezmiş gibi sevgilim beni yakın arkadaşım ile aldattı. Şimdi de sen git kafa dinle diyorsun. Ben eğer o yayla evinde tek başıma kalırsam deliririm. Farkında değil misin? Belli ki sana yük oluyorum burada. Peki gidiyorum.” diyerek hızla mutfaktan çıktım. Arkamdan bağırmasını duyuyordum. Ama bu sefer vazgeçmeden o kitabevinden çıktım. Hızla önüme geçti.

“Naz öyle demek istemedim. Gerçekten gitmeni de istemiyorum. Sadece kötü gözüküyordun belki yalnız kalmak iyi gelir diye düşündüm.”

Bu sırada gözlerimin yanmasını durduramadım. Gözümden yaşlar dökülmeye başladı.

“Ben yeterince yalnız kaldım zaten. Birine ihtiyacım var.” dedim.

“Özür dilerim Naz’ım. Çok özür dilerim. Anlayamadım seni. Benim öküzlüğüm. Affet beni.” diyerek kafamı göğsüne bastırarak vücudumu sardı. Karşılık vererek ben de sarıldım. Salya sümük ağlarken yüzümü avuçlarının arasına aldı.

“Affettin mi beni?”

“Başka çarem mi var hıyar. Gidebilecek bir yerim yok.” dediğimde gülmeye başladı.

“Hadi gidelim.” dedi. Belime destek vererek yürümeye başladı. Ellerimle yüzümü sildikten sonra kitabevine girdik. Sandalyelere oturduk. Dışarıya bakarken,

“Naz bana her şeyi anlatır mısın?” dedi.

Anlamaz gözlerle ona baktım. “Her şey?”

“Naz anlarsın ya. Her şey işte.”

Derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. “Ben 2006 yılında İstanbul da doğdum. Çok mutlu bir çocukluk geçir-” dememe kalmadan sözümü kesti.

“Naz o kadar geriye gitmene gerek yoktu.”

“Tam olarak neyi anlatmamı istediğini söyler misin?”

“Ne oldu da bir anda Rize’ye geldiniz? Ayrıca Rıza amcanın torunu olmana rağmen niye yayla evinde kalıyorsunuz?”

Gözlerimi yere diktim. Kafamdakileri toparlamaya çalışıyordum. Nereden anlatmaya başlayacağımı bilemiyordum. Nefesimi sesli şekilde verdikten sonra,

“Annem babamı aldattı. Hem de babamın en yakın arkadaşı olan Giray herifiyle. Babam olanlardan sonra kendini toparlayamadı. Gözümüzün önünde adam bildiğin çöktü. Sonrasında bin bir emek vererek kurduğu şirket battı. Biz de tek çare buraya geldik. Gelmek zorundaydık. Ama dedem bizi istemedi haliyle. Uzun yıllar oldu onun yanına gelmeyeli. Babaannem bize üzüldüğünden yayla evini bize verdi.” dedim ve gözlerimi yerden kaldırdım. Bora abi’ye baktığımda

“Bu arada Eylül’ü uzun zamandır görmüyorum. Evden çıkmıyor mu?”

Gözlerim titrerken yanmasının verdiği acı boğazımı düğümledi.

“Gitti. Herkes gibi o da gitti.”

“Nereye gitti?”

“Annemin yanına. Güya hayatını kurtaracakmış. O pislik insanların yanında başarılı olabileceğini sanıyor.”

Yüzümden süzülen yaşları sildikten sonra.

“Sana yeterince zahmet verdim. Her şey için teşekkür ederim. Ben artık gideyim.” dedim ve ayağa kalktım. Günlerdir gözümden yaş eksik olmuyordu. İçim kan ağlarken dışarıya çıkan birkaç göz yaşı oluyor.

“Naz gerçekten özür dilerim. İyi hissedeceksen burada kal.” diyerek o da ayağa kalktı.

“Bora her şey çok karıştı. Oğuz, Banu, ablam, Seda… Haklıymışsın biraz kafamın dağılması gerekiyor.”

Ellerimi tuttu,

“Naz özür dilerim.”

“Bora… Bana sırtını dönerek herkes gitti. Şimdi senin yanımda bulunman bile beni o kadar mutlu ediyor ki. Güveniyorum sana. İyi ki varsın. Özür dilemene de gerek yok. Sen haklıydın.” diyerek gülümsedim. Ramak kalmıştı ağlamama.

“Benim yanımda rol yapmana gerek yok. Ağlayabilirsin.” dedi.

Gözlerim sanki onun böyle demesini bekliyormuş gibi akmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadan başımı tutup göğsüne bastırdı. Elleriyle başımı okşuyordu. Dudaklarını başıma hafifçe değdirdikten sonra çekti. İyi hissettim. Onca olaydan sonra onun yanında iyi hissettim. Kalbimdeki onca yarayı sadece o görebiliyor ve şaşırtıcı şekilde tek tek o yaraları kapatıyordu. Başımı zorlukla geri çektim.

“O zaman yarın görüşürüz Bora Bey.” dedim.

“Naz bu konuyu konuşmuştuk.”

“Tamam o zaman toparlıyorum. İş yerinde Bora Bey. Kızların yanında Bora abi. Baş başa kaldığımızda Bora.” diyerek yüzündeki gülümsemesinin büyümesine şahit oldum.

“Sürekli baş başa kalalım o zaman.”

10. BÖLÜM SONU

Güzel gidiyor!

Loading...
0%