@sanis0
|
14. BÖLÜM
“Çilekten nefret mi ediyor?”
Ece Seçkin-O La La
Yine okuldayım. Üniversite sınavını kazanmak için varım yoğum neyse hepsini ortaya koyuyorum. Teneffüslerde bile sınıfta kalıp ders çalışıyorum. Öğle arasının geldiğinin bile farkına varmamışım. Test kitabımı sıranın üzerine koydum ve sorularımı teker teker çözerken içeriye Işık girdi. “Naz’ım yemeğini yedin mi?” Kafamı kaldırıp Işık’a olumsuz şekilde başımı salladım. “Hadi o zaman bahçeye çıkalım. Hem hava alırsın.” Dedi. Kafamı sağa sola sallayarak, “Yok ben gelmeyeceğim.” Diyerek reddettim. Işık yanıma gelip kolumu tutarak sıradan beni kaldırdı. “Bu sınav hayatımızdan önemli değil Naz. Hadi çıkalım.” Diyerek bahçeye doğru adeta sürükledi beni. Israr etmeden bahçeye indik. Ağaçların çevrelediği büyük bir çardağa oturduk. Çardakta oturan Seda ve başka bir kızı da görünce biraz tırstım. Yanlarına gidip oturduk. “Aaa ben sizi tanıştırmadım.” Diyerek Işık tanımadığım kızı ayağa kaldırdı. “Arzu, Naz. Naz, Arzu.” Diyerek bizleri tanıttı. Arzu “Memnun oldum.” Diyerek oturdu. Bende kafamı sallamakla yetindim. Hepimiz oturduk. Seda’yı düşünceli gördüm. Ağzımı tutamayarak, “Seda iyi misin? Bir sorun mu var?” Gözlerini bana dikti. Ardından yorgun düşmüş gözlerini saklayarak, “Aynı konu Naz. Değişen bir şey yok.” Arzu konuya daldı, “Seda sen harbi malsın. Madem adamın sevgilisi var peşini bıraksana.” Seda sinirli şekilde yanıt verdi. “Öyle kolay olmuyor. Sen hiçbirini platonik sevmemişsin anlayamazsın. Birine sarılmak isteyip sarılamamanın, öpmek isteyip öpememenin, yanında olmak isteyip olamamanın nasıl bir duygu olduğunu anlayamazsın. Anlayamazsınız.” Kafasından adeta alevler çıkıyordu. “Tamam Seda sakin.” Diyerek Işık, Seda’yı uyardı. “Benim yapamadığım her şeye başka bir kız sahip. Onu öpebilir, sarılabilir ve ne zaman istese yanında olur. Ama ben yapamam. Yıllarca hayaliyle yanıp tutuştuğum adam başkasına ait. O başkasını seviyor. Beni değil.” Seda’nın gözlerindeki yorgunluğu fark etmemek için kör olmak lazım. Bora’ya gerçekten aşık. Sinir dolu gözleriyle bize doğru baktı. Ardından elini yumruk yapıp sertçe masaya vurdu. Bu ses ve titreşim oldukça korkunçtu. Olduğum yerden irkildim. “O kızı bir bulayım. Kimse onu benim elimden alamaz. Kimse!” diyerek bağırdı ve sinirle kalkıp okulun içine girdi. Bora’nın sevgilisi olduğunu düşündüğü ve şu an nefret ettiği kız benim. Onu serbestçe öpüp, sarılabildiğimi sanıyor. Ama yapamıyorum. Bende çok istiyorum. Bende onu gördüğüm gibi yanıp tutuşuyorum. Ama bunu bende yapamıyorum. Onu gördükçe Seda aklıma geliyor. Hiçbir şekilde ona kendimi bırakamıyorum. Arkadaşıma yani Seda’ya ihanet ediyor onun arkasından iş çeviriyor gibi hissediyorum. Ama ben asla bu durumda olmak istemiyorum. Ne Bora ile olan ilişkimi bozmak ne de Seda ile düşman olmak istemiyorum. Yok mu bunun kolay bir yolu? İlla birinden vaz mı geçmem lazım? Beynimdeki düşünceler giderayak çoğalıyordu. Arzu, “Bu da mal ha! En sonunda babamın tüfeğini getireceğim kafasında parçalayacağım şu kızın.” Dedi. Gülecek takatim bile yoktu. “Naz. Ne oldu? Daldın gittin.” Kafamı sallayarak, “Bir şey olmadı. Öyle dalmışım.” Dediğimde Işık lafa atladı. “Arzu hiç sorma bu sıralar kafası çok dağınık. Neye bu kadar kafasını taktığını bilmiyorum.” “Naz istersen bizimle paylaşabilirsin. Bizden sır çıkmaz.” Dedi Arzu. “Kızlar gerçekten bir şey yok. Olsa söylerim zaten.” Dediğimde Arzu masanın üzerindeki kabı açtı. İçinden ıspanaklı börek çıktı. Ardından başka bir saklama kabı daha çıktı. Onu da açtığında içindeki çilekli pastayı gördüm. İkisi de çok sevdiğim yiyeceklerdi. “Hadi yiyin kızlar! Üşenmedim sizlere yaptım!” dedi sevinçli şekilde Arzu. Hızlıca böreği yedik. Ardından sıra pastaya gelmişti. Hepimiz birer dilim yedikten sonra sadece kapta bir dilim kalmıştı. Arzu, “Işık çıkışta kitabevine gideceğiz ya bunu da Bora abiye verelim.” Dediğinde Işık bir anda parladı. “Bora abi çilekten nefret eder. Yiyemez yani.” Dediğinde ağzım açık kaldı. Bir elimde henüz bitiremediğim börek vardı. Gözlerimi açarak, “Çilekten nefret mi ediyor?” “Evet. Hiç sevmez. Annemler bir sıra altın günü yapıyordu. Bora abi de gelmişti. Selma teyze zorla çilekli pasta yedirtmişti. Bora abi kusmuştu. O gün bu gündür Selma teyzeye küs. Asla konuşmaz. Sadece bir çilekli pasta yüzünden. O denli bir nefret yani.” Dediğinde şaşkınlığımı gizleyemedim. Nasıl olur da çilekten nefret eder? Doğum gününde ben de ona çilekli pasta yapmıştım. Ve beğendiğini söylemişti. İnsan nefret ettiği bir şeyi neden yer? Çardaktaki eşyalarımızı topladık ve sınıfa girdik. Sınıfa girdikten kısa süre sonra zil çaldı. En arkadaki sırada yerimi aldım. Sınıftan içeriye kıpkırmızı teniyle Miraç girdi. Elinde döndürdüğü basketbol topuyla birlikte çok yorgun gözüküyordu. Gözlerim aniden Işık’ı buldu. İki elini de çenesinin altında birleştirmiş hayran bir şekilde bakıyordu. Miraç aniden Işık’ın olduğu kısma yöneldi. Işık ellerini aşağıya indirerek surat ifadesini değiştirdi. Miraç Işık’ın olduğu sıraya eğildi ve elindeki basketbol topunu yere bıraktı. Bir şeyler söyledikten sonra Işık’ın yanağından makas aldı. Işık ne yapacağını bilmez şekilde kıpkırmızı olmuştu. Bu senaryo bana bir yerden tanıdık geliyor! Işık kollarını sallayarak hararetli şekilde bir şeyler anlatıyor Miraç da gülüyordu. Ne olduğunu duyamıyorum!!! Ardından konuşmaları bitti. Miraç yanıma gelip oturdu. Anlamsız şekilde sırıtıyordu. Neden olduğunu bilmeme rağmen bunu sormam lazım. “Miraç hayırdır?” dediğimde tüm odağını bana çevirdi. “He… Yok bir şey.” Dediğinde hâlâ gülüyordu. Bunlar birbirlerine aşık! Hemen Işık’ın yanına gidip “Hadi bugün de sana kıyak yapayım. Miraç’ın yanına geç!” dediğimde inanılmaz derecede mutlu olduğunu görebiliyordum. Sevinçle “İyi ki varsın Naz!” diyerek Miraç’ın yanına geçti. Bende mecbur Seda’nın yanına oturdum. Seda umursamaz şekilde kitabına her zamanki gibi karamalar yapıyordu. Hatta benim geldiğimi bile fark etmemiş olabilir. 14.BÖLÜM SONU!!!! |
0% |