Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@sanis0

3. BÖLÜM

Derin nefesler alıp verdim. Babam yavaşça elini kaldırarak zile bastı. Kapıyı babaannem açtı. Babamı gördüğü gibi elini, babamın yüzüne götürdü. Gözlerinden teker teker yaşlar akmaya başladı.

“Oğlum…” diyerek babama bıraktı kendini. Ağlarken bir şeyler fısıldıyor, sesli şekilde ağlamasını devam ettiriyordu. Babamdan ayrıldıktan sonra bizleri gördü. Babamın kolunu tutarak,

“Murat bunlar benim torunlarım mı?” dedi.

“Evet annem. Senin torunların.” dedi babam.

Babaannemin önünde abim olduğu için hemen onun yanına gitti. “Aras’ım. Ne kadar uzamışsın, büyümüşsün yakışıklı da olmuşsun. İçeri geç de sana nazar duası okuyuvereyim.” dedi. Gözlerim doluydu. Bir anda tebessüm ettim.

Abim, “Oku babaannem. Seni çok özlemişim.” dedi. Abim bizden farkla babaannemi daha fazla görmüş, yazlarını burada geçirmişti. Abim içeriye girdikten sonra sıra ablama gelmişti. Ablam sanki ilk defa babaannemi görüyormuş gibi elini uzatarak,

“Merhaba ben Eylül. Siz de benim babaannem oluyorsunuz sanırım.” dedi ve tebessüm etti. Babaannemde ablamın elini tutarak kendine çekti ve sarıldı. “Ah benim yavrum. Kaç yıldır beni görmediğinden nasıl davranıyor. Kız ben senin annen gibiyim.” dedi.

Ablam, babaannemin sarılmasını beklemediğinden yüzünde şaşırmış bir ifade vardı. Sadece,

“Ihı, evet.” diyebildi.

Sıra bana geldi. Ne kadar babaannemle fazla vakit geçirmemiş olsak da bana bahçede anlattığı masalları, benimle oynadığı oyunları hatırlıyordum. Kollarımı açtım, “Babaannem.” diyerek sarıldım. Saçlarımı yavaş yavaş okşuyordu. “Naz’ım. Küçüğüm.” diyerek gözlerimden akan yaşları eliyle silmeye başladı.

Artık hepimiz evin içindeydik. Babaannem kapıyı kapattıktan sonra yanımıza geldi.

“Rıza salon da, hadi gelin.” dedi. Rıza benim dedem oluyor. Genel olarak aksi bir adamdı. Yavaş yavaş salona ilerledik.

Koltuğun üstünde oturuyordu. Gayet iyi giyinilmiş bir haldeydi. Elindeki bastonu zemine bastırıyordu. Çatık kaşları ne kadar beni tedirgin etse de tam karşısında sıraya dizildik. Babam, dedemin elini öpmek için eğildiğinde dedem elini diğer tarafa koydu ve babamın öpmesine izin vermedi.

Babam tekrardan yanımıza geldiğinde, “Nasıldın babacım?” dedi.

Dedemin kaşları daha da çatılmıştı. “Nasıl olduğumu sormak şimdi mi aklına geldi dangalak?” dedi.

Babam sessizliğini korudu. Dedem konuşmaya başladı.

“Dokuz sene oldu Murat. Dokuz senedir yanımıza gelmiyorsun. Hep bir bahane. Yok çocuklar hastaymış, yok işin varmış… Ne oldu da tıpış tıpış benim yanıma geldin?”

Babam derin bir nefes aldı “İflas ettik baba.”

“Defalarca şirketi iflas durumuna getirdin. Her seferinde kurtardın. Ne oldu da bu sefer iflas ettin?”

“Tülin beni aldattığından beri kendime gelemedim. Yapamadım baba. Çok yoruldum.”

“Te Allah’ım. Peki benden ne istiyorsun şu an?”

“Bana biraz izin ver. Biltekin Holdingden daha iyilerini yapabilirim.” Derin derin nefes aldı babam. “Burada biraz yaşayabilir miyiz baba?”

Dedem yüzünü öbür tarafa çevirerek. “Bak sen şu hergeleye! Ne halt yerseniz yiyin. Benden bir şey beklemeyin!” diye bağırarak dışarıya çıktı. Ablam,

“Babişko istersen dedemi ben ikna edebilirim.” dediği an abim gitmesine engel oldu. Babamın peşinden giderek bahçeye çıktık.

“Baba şimdi ne yapacağız?” diye soru abim.

“Bilmiyorum Aras. Bilmiyorum!” diye çıkıştı. Babaannem arkadan, “Murat! Murat! Beni bekle oğlum.” diye bağırarak yanımıza geldi. Elin de iki tane anahtar vardı. Nefes nefeseyken konuşmaya başladı.

“Murat bu yayladaki evin anahtarı. Buysa bizim arkadaki hurda arabanın anahtarı. Hadi evladım Rıza daha fazla sinirlenmeden gidin buradan.” dedi.

“Anne, babam bunları bana verdiğini anlarsa sana kızar. Olmaz alamam.” dedi babam.

“Yavrum sen babanı tanımıyor musun? O bana kıyamaz. Hadi gidin çabuk.” dediğinde babam, babaannemin yanağına öpücük kondurduktan sonra hemen yol aldık.

Ay canım babaannem!

Yaylaya geldiğimizde küçük ama çok tatlı bir ev karşıladı bizi. Açıkçası çevremizde çokça ev vardı. Daha doğrusu komşularımız vardı! Ablam arabadan iner inmez.

“Iyy! Baba burada bok var!” diye homurdandı.

“Kızım hayvanlar geçiyor buradan. Bok olması çok doğal.” dediğinde ablam daha da yüzünü ekşitti.

“Adam konakta yaşıyor bize layık gördüğü yere bak!” diye homurdanmasını daha da güçlendirdi.

Ablam ileride ki eve doğru ilerlerken bağırdım.

“Abla! Nereye gidiyorsun?”

“Yayla evine gidiyorum Naz! Nereye gidebilirim başka.”

“Abla orası değil, burası.” diyerek asıl yayla evimizi gösterdim. Ablam eteklerinin ucundan tutarak,

“Naz saçmalama. Orası olsa olsa köpek kulübesi olur.” diyerek alaycı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Hepimiz yayla evine doğru ilerledik ve babam anahtarı cebinden çıkararak kapıyı açtı. Ablam ayaklarını yere vurarak,

“Hayır! Lütfen bu bir şaka olsun! Hayvanlar bile orada kalmaz.” diye çırpınmaya başladı. Ama ne olursa olsun bir evimiz olmuştu. Sokakta kalmaktan daha iyidir.

Tam karşımızda ki eve bakmadan edemedim. Bizim evimizin iki katı büyüklüğünde, bembeyaz boyayla boyanmış, aynı şekilde beyaz çitlerle evin etrafı sarılmıştı. Evin önündeki bahçede bulunan eşyalardan sahibinin ne kadar zevkli olduğunu anlamak zor değildi. Evin etrafını saran ışıklarsa beni benden aldı. Kendime gelip içeriye girdim Sonuçta yeni bir hayat beni bekliyordu.

3. BÖLÜM SONU

Bölümle alakalı düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın. Seviliyorsunuz^^

Loading...
0%