Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@sanis0

5.BÖLÜM

Dükkânın kapısını açtım ve içeriye girdim. Buğulanmış gözlüklerimi sildim. Gözlüklerimi tekrar taktığımda ise mükemmel manzara ile karşılaştım. Bütün duvarlar kitaplık raflarıyla doluydu. Sonsuz bir kütüphane gibiydi. Bazı rafların üzerinde ışıklı sarmaşıklar vardı. Beni büyülemişti.

Tam karşımda kitaplık raflarına dayanmış bir merdiven vardı. Merdivenin üstünde de birisi vardı. Siyah bir atlet, siyah bir eşofman giymişti. Beyaz çoraplarını eşofman paçalarının üzerine geçirmiş. Ayağında da siyah terlikle yanında bulunan bir yığın kitabı raflara yerleştirmeye çalışıyordu. Kitaplara o kadar dalmıştı ki benim geldiğimi bile duymamıştı.

“Şey… Magazin dergileri nerede acaba?” dediğim gibi bakışlarını bana çevirdi. Bu sırada yüzünde ki yuvarlak gözlükleri fark ettim.

Yorulmuş ama bir o kadar da tok sesiyle,

“Hemen yanında.” dedi ve kitapları raflara yerleştirmeye devam etti.

Etrafıma bakındığımda ise gerçekten yanımda olduğunu fark ettim. Tek tek rafları karıştırmaya başladım. “Ünlülerin Herkesten Sakladıkları Sırlar!” adlı dergi dikkatimi çekti. Benim bile dikkatimi çektiyse ablamın hayli hayli çekerdi. Biraz daha bakınmaya başladım. “Kimsenin Bilmediği Malikanede Kim Yaşıyor?” adlı bir tane daha dergi buldum.

Bu magazin ne kadar saçma ya! Neyse onu da alıp kitabevinde biraz gezinmeye başladım. Kahverengi tonlarıyla dizayn edilmiş bu mekân içimi karartmıyor aksine merakımı daha da arttırıyordu.

İlerideki “Klasik Edebiyat” bölümüne doğru ilerledim. Malum yaylada bolca vaktim olacak. Üç tane kitap aldıktan sonra girişin orada ki masaya ilerledim. Ellerimde dergi ve kitaplar ile bekliyordum. Gördüğüme göre önümdeki kişinin işi daha çoktu. Sanki beni görmüyormuş gibi işini yapmaya devam ediyordu. Elimdekilerle burada mahsur kalmıştım.

Dışarıda fırtına çıkacakmış gibi yağmur yağıyordu. Ani bir şimşek sesiyle irkildim. Akşam saatlerine yaklaşmaya başladığımızdan hava kararıyordu. Beni fark etse de kitap paralarını ödeyip eve gitsem diye düşünüyordum. Gerçi bu yağmurdan sonra hasta olmasam iyi. Kitapların tek tek içeriğine bakıyor ona göre kitapları ayırıyordu.

“Ne zamana kadar bana bakmaya devam edeceksin?” dedi.

“Pardon! Keyfimden bakmıyorum herhalde. Senin inip bana bunların ne kadar olduğunu söylemeni bekliyorum.”

Gözlerini bana doğru çevirdi. Gözlüğünün üstünden bakarak,

“225 Lira.” dedi. Ceplerimi karıştırdım ama 250 çıkıyordu.

“250 Liram var para üstünü nereden alabilirim?” Umursamaz tavırla,

“Kasadan.” dedi.

Çok sağ ol ya. Ben bunu nasıl düşünemem! Gözlerimi devirerek kasa tarafına geçtim. Çekmeceleri teker teker karıştırdım. En sonunda buldum ve 25 liramı aldım.

Yanda duran poşetleri gördüm. Kitaplar ıslanmasın diye bir tane poşet çektim. Poşeti çekmemle bütün kitapların üstüme devrilmesi bir oldu. O anki korkuyla çığlığı bastım. Hızla merdivenden indi. Ellerini başına götürerek,

“Sen ne yapıyorsun! Bitirmeme az kalmıştı!”

Her yer kitapla kaplanmıştı.

“Bilerek yapmadım! Poşeti çekince devrildi benim suçum yok!”

“Çıldıracağım! Kitaplar düzgün durmuyordu o yüzden poşet sıkıştırdım bende!”

“Ben nerden bilebilirdim böyle olacağını! En başında inip benimle ilgilenseydin böyle olmayacaktı!”

“Bir de ‘sen suçlusun’ de tam olsun!”

“Sen suçlusun tabii ki! Sen her müşterine böyle davranırsan yakında batar burası ben sana söyleyeyim.”

Duraksadı. Kollarını göğsünde birleştirerek,

“Sen yenisin dimi burada.”

“Nereden anladın?” nabzımız yavaş yavaş düşüyordu. Sakin kalmaya çalışıyorum.

“Nerede görsem tanırım, şımarık ve baba parası yiyen tipleri. Magazin dergisi almışsın bide rezilsin!”

“Sen ne demeye çalışıyorsun ya? Beni tanımıyorsun bile!”

“Tanımama mı gerek var. Her halinizden belli oluyor.”

“Pardon da halimizde ne varmış!” kasa bölümünden çıkıp yanına gelmiştim.

“Sence de görünmüyor mu?” diyerek elleriyle beni işaret etti.

“Aldığım magazin dergisinden zengin olduğumu nerden çıkardın? Kimsin lan sen kimsin?”

“Yeterince başıma iş açtın zaten. Şu hâli görmüyor musun?” diyerek yıkılan kitapları gösterdi.

“Tanımadığı hâlde bir insan hakkında nasıl önyargılı olabiliyorsun?”

“Kızım git artık!” diye çıkıştı.

“İlla ki öğreneceğim kim olduğunu. O zamanda böyle konuşabilecek misin bakalım.” diyerek kitaplarımı poşete doldurdum ve hızla kitabevinden çıktım.

Yeterince sinirim bozuk değilmiş gibi bir de o herif bozmuştu. Hızla otobüs durağının olduğu yöne doğru ilerledim. Yağmur hafiflemişti. Durağa geldim ve otobüse bindim.

Yaylaya geldiğimde evin ışıkları yanmıyordu. Bir sorun olduğunu anlayıp hızla eve doğru ilerledim. Kapıyı çaldım. Telefonun flaşını alttan yüzüne tutan abim açtı kapıyı. Çığlık attığım an ağzımı eliyle kattı.

“Kızım şaka yaptık. Rize senin sesinle yankılandı.”

Dediğinde kahkaha patlattım. İçeri geçtiğimde,

“Ne oluyor neden elektrik yok?” dedim.

“Elektrik sistemi arızalanmış. Babam da bugün mesaiye kalacakmış.” dedi abim.

Elimde ki dergileri göstererek “Ablam nerede?” dedim.

“Odada uyuyordu.” dediğinde sinsi bir gülüş attım. “Uyansın o zaman.”

Kapıyı hunharca açtığımda ablam yataktan sıçradı.

“Ne oluyor lan?” dediğinde “Abla magazin getirdim sana!” dememle birlikte poşeti elimden hemen aldı. “Kim kime sataştı, kim kimi aldattı… Neler oluyor?” dediğinde tatlı bir tebessüm ettim. Benim ablam kafayı zenginlerle ve ünlülerle bozmuş.

5.BÖLÜM SONU

bölüm ile alakalı düşünceleri benimle paylaşmayı ve beni takip etmeyi unutmayın.

teşekkürler :)))

Loading...
0%