Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@sanis0

 

5. BÖLÜM

 

“Sana bir şey söyleyeyim mi Nazcık?”

 

Kalben-Düşünürüm

 

Salonun duvarına asılmış ortasından boylu boyunca kırılmış aynadan kendime bakıyordum.

“Hadi kızım gel!” diye bağırdı babam dışarıdan.

Son kez aynadan kendime bakıp üstümü düzelttikten sonra çantamı da alıp dışarıya çıktım. Babamı Bora’yla konuşurken gördüm. Pardon Bora abiyle. Yanlarına gittim.

“Bu sene üniversite sınavına girecekmişsin Naz. Çok çalışman gerekiyor biliyorsun değil mi?” dedi çok bilmiş kitap kurdu Bora abi.

“Biliyorum Bora abi.” dedim gözlerimi devirerek.

“Hangi bölümü istiyorsun Naz?”

Ay bunun da soru sorası varmış.

“Gastronomi istiyorum Bora abi.”

Ellerini cebine soktu.

“İyi şanslar.”

“Teşekkürler.” dedim ve babama baktım.

“Hadi gidelim kızım.”

Arabaya bindiğimizde babam konuşmaya başladı.

“Naz… Bora abinle konuşayım mı, sana özel ders versin?”

“Nereden çıktı bu baba? Gerek yok ben hallederim.”

“Geçen seneler özel ders alıyordun. Bu sene malum o kadar pahalı hocalar ayarlayamam. Bora’ya güvenebilirsin.”

“Babacım gerçekten hiç gerek yok. Hem anlamadığım konu olursa abime sorarım. Malum mühendis adam.”

“Peki sen öyle diyorsan. Nasıl istersen öyle olsun.”

Okula gittiğimiz için stres ve korkudan titriyordum. Bunu fark eden babam,

“Kızım titriyorsun.”

“Heyecan yaptım. Geçer birazdan.” Dediğimde gözlerimi tekrardan yola çevirdim.

Trafik ışığının kırmızıya dönmesiyle araba da durdu. Babam derin nefes alarak konuşmaya başladı,

“Kızım Bora gerçekten çok iyi biri. Biz Rüstem ile çocukluk arkadaşıyız. Rüstem’in ciğerini bilirim ben. Bora da onun gibi. Çok iyi kalpli biri. Sen bu özel ders işini düşün.”

“Tamam baba. Düşünürüm.” Dedim geçiştirmek amaçlı. Ölürüm de o gıcık kitap kurdundan özel ders almam. Trafik ışığının yeşil yanmasıyla birlikte arkamızdaki arabaların korna sesleri yankılanmaya başladı. Babam ne kadar arabayı çalıştırmaya çalışsa da olmuyordu. Yanımızdan geçen arabalar küfür etmesi daha da gericiydi. Babamın elleri titrerken,

“Çalışsana ağzına tükürdüğümün hurdası!” diyerek anahtar girişini zorluyordu. Ama nafile. En sonunda son kez anahtarı çevirmesiyle araba çalıştı. Okul büyük ve ihtişamlıydı.

Okul da kayıt işlemlerini hallettikten sonra babam gitti. Okulun ilk günü heyecanı vardı üstümde. 12A sınıfındaymışım. Dördüncü kata çıkıp sınıfın kapısını çaldım. Öğretmenler masasında saçlarını topuz yapmış, ince uzun biçiminde kırmızı gözlükleriyle, kitaptan birkaç satır okuyan hocaya baktım. Herkesin gözleri beni bulmuştu.

Anksiyetem halay çekiyor dostlar!

Bütün ciddiyetimle “Merhaba hocam ben…” sözümü keserek,

“Tamamdır Aybüke. Müdür bey aradı biraz önce. Boş bir yere geçebilirsin.”

Sınıfın kapısını kapatarak boş bir yer aradı gözüm. En arkada birinin yanı boştu. Çantamı koyup oturdum. Hoca bana bakarak,

“Yavrum kendini tanıtabilirsin.”

Ayağa kalktım ve konuşmaya başladım.

“Merhaba ben Aybüke Naz Biltekin. Siz bana Naz diyebilirsiniz. İstanbul’dan geliyorum.” diyerek oturdum. Hoca bana bakarak,

“Edebiyat dersiyle aran nasıl?”

“En sevdiğim ders.”

“Çok güzel. Miraç ile yan yana oturmanız iyi denk gelmiş.”

Yan tarafıma baktığımda Miraç bana göz kırptı. Miraç kumral saçlarını sağa tarafa doğru yatırmış ela gözleriyle bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırarak çantamdan defter ve kalem çıkardım.

“Hadi çocuklar ilk konumuzla başlayalım.” dedi hoca.

Bütün sınıf bir anda oflayarak isyan etmeye başladı.

“Çocuklar bu sene son seneniz ayrıca önünüzde önemli bir sınav var.”

Sınıftan biri atıldı. “Hocam ben mezuna kalmayı düşünüyorum.”

“Aferin çocuğum.” dedi oflayarak hoca.

Sınıftan başka biri “Hocam bence Naz’a kendimizi tanıtalım bu ders. Bizi tanımıyor yazık kıza. İlk ben başlıyorum.” diyerek benim sırama geldi ve elini uzattı “Ben Kuzey Viran.” elini tutarak, “Naz.” dedim. Yerine geçti Kuzey.

“Çocuklar Naz ile teneffüste tanışırsınız. Hadi bu derslik sizi serbest bırakıyorum ama bir sonra ki ders, ders işleyeceğim.”

Bir anda sınıfta yaygara koptu. Herkes Hoca’ya teşekkür ediyordu. Yanımdaki,

“Aybüke Naz. Güzel isimmiş.”

“Teşekkürler. Miraç’tı değil mi?”

“Evet. Miraç.”

“Senin de edebiyatın iyi sanırım.”

“Saçmalama Hayriye Hoca benimle dalga geçiyor. Edebiyattan nefret ederim.”

“Hım. Anladım.”

“Ben fizik seviyorum.”

“Ben de fizikten nefret ederim.”

“Niye öyle diyorsun ya fizik mükemmel bir ders.”

“Bana göre de edebiyat mükemmel bir ders.” dedim ve tebessüm ettim.

“İhtiyacın olursa sana fizik çalıştırabilirim. Seversin.”

“Pek sanmam. Ama deneyebiliriz. Ben de sana edebiyat çalıştırırım. Ne dersin.”

“Anlaştık. En kısa zamanda yapalım.”

Gülümseyerek önüme döndüm. Miraç da arkadaşlarının yanına gitti. Yanıma ansızın bir kız oturdu.

Kız oturunca şaşırdım. “Merhaba ben Işık.” dedi.

“Ben de Naz.”

“Kız biliyorum onu. Sen nerelisin?”

“İstanbul.”

“Ay! Anlatır mısın bana İstanbul’u.”

“Tam olarak neyi anlatayım?”

“Ben nereden bileyim. Anlat işte.”

“Tamam. Ayasofya Camii, Galata kulesi, Kız kulesi falan var.”

“Naz sen biraz kuş beyinli misin?”

“Nasıl?”

“Seninle işimiz zor olacak. Neyse Miraç ile ne konuştunuz?”

“Edebiyat, fizik falan.”

“Miraç’ım ya! Fizik çok sever doğru!”

“Siz sevgili misiniz?”

“Aynen sana dizilerdeki kızlar gibi racon kesmeye geldim.”

“Ne?”

Bir anda yüzünü düşürerek kaşlarını çattı.

“Bana bak kızım. Seni Miraç’ın yanında görmeyeceğim. O benim. Eğer olurda Miraç’a yakınlaşmaya çalışırsan seni annenin rahmine geri yollarım, anladın mı?” diyerek işaret parmağını bana bakarak salladı. Bir anda biraz önceki gibi tatlı kız moduna geçti.

“Kız şaka yapıyorum. Betin benzin attı. Ergen bir kız değilim ben. Şaka ya şaka!”

“Ha ha ha.” diyerek yalan bir gülümseme yaptım.

“Bak bu maymunlar arasından sadece bana güvenebilirsin. Bunların kendine hayrı yok.” dedi.

Bileğimden tutarak bana yaklaştı.

“Sana bir şey söyleyeyim mi Nazcık?”

“Söyle.”

“Ben Miraç’tan hoşlanıyorum.”

“Anladım zaten bunu biraz önce Işık.”

“Seni denedim bende zaten.”

“Peki öyle olsun Işık.” dedim.

“Eee hangi bölümü istiyorsun?”

“Gastronomi. Sen?”

“Ben de Hukuk istiyorum.” dediğinde yanımıza bir kız geldi.

“Işık, çıkışta kitap almaya Mehlika Kitabevine gideceğiz değil mi?”

“Ben senin asıl amacını biliyorum ama neyse. Gideriz.”

Işık’ın yanağına bir tane öpücük kondurduktan sonra gitti.

“Işık?”

“Efendim Naz.”

“Bu kız kim?”

“Seda. Bora abiye aşık kendisi.”

“Bora abiye mi?”

“Sen tanımıyorsun tabii Bora abiyi. Çok yakışıklı. Gerçekten bir bakan bir daha bakar. Bir de tıp okuyor zeki yani. Miraç’ta Bora’nın kardeşi zaten.”

“Oha gerçekten mi?!”

“Tabii kızım ne sandın. Ben de o aileye avukat olarak gideceğim.”

Hafif sesli güldüm.

“Gülüyorsun ama bak yapacağım görürsün. Eltim kim olur onu bilmiyorum ama.”

“Seda olur işte. Bora abiye aşıkmış ya.”

“Naz, Seda’nın böyle göründüğüne bakma. Bora abi zengin olduğu için istiyor onunla evlenmek.”

“Zengin koca avcısı diyorsun yani.”

“Tabii kız. Seninle çok güzel anlaşacağız. Sevdim seni Naz.”

“Ne yalan söyleyeyim bende seni sevdim Işık.”

“Sevilmeyecek kız mıyım? Tabii seveceksin.” diyerek bir kahkaha patlattı.

Aklına bir şey geldiğini belli ederek,

“Naz.”

“Efendim?”

“Çıkışta Mehlika Kitabevine bizimle gelsene.”

“Yok ya. Gerek yok.”

“Kız gel. Bora abiyle tanıştırırım seni.”

Diyemedim ben onunla çok kötü bir şekilde zaten tanıştım diye. Adamın işini bozdum.

“Seda istemez belki. Boş ver.”

“Mal o mal. Hadi gel. Sen zekisin kızım iki metre öteden belli oluyor. Bora abi seni çok sever zaten.”

“Peki madem geleyim.”

5. BÖLÜM SONU

DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZMAYI UNUTMAYIN!!!!!

Loading...
0%