Yeni Üyelik
8.
Bölüm

LANETLER SİLSİLESİ (part 1)

@sara_light9

Keyifli okumalar ♡

 

 

Arge, şatonun geniş, taş döşemeli salonunda ileri geri yürüyordu. Şatonun yüksek tavanlarından sarkan ağır avizeler, titrek mum ışıklarıyla aydınlanıyordu. Duvarlarda asılı, solmuş goblenler ve eski şövalye zırhları, odanın kasvetli havasını tamamlıyordu. Arge, derin bir nefes aldı. "Kalkanı kurduk, ama her halükarda geçmenin bir yolunu bulacaklardır," diye mırıldandı. Odanın loş ışığı, yüzündeki gerginliği iyice ortaya çıkarıyordu.

 

Davin, şatonun büyük pencerelerinden birinin önünde duruyordu. Pencerenin dışındaki kara orman, hafif bir rüzgarla hışırdıyordu. Yüzünde sakin ve kendinden emin bir ifade vardı. "Bir önemi yok," dedi gözlerini ufka dikerek. "Kızı tam zamanında perdeden geçirebildiğin sürece, onların kalkanı aşmış olmaları bizim için bir sorun teşkil etmeyecektir. Ayrıca perdeyi yerleştireceğin yeri dikkatli seçmelisin çünkü kız bir süre sonra neden koştuğunu unutacak ve duracaktır."

 

Arge, duraksayıp Davin’e baktı. Şatonun soğuk taş zemininde yankılanan adımlarının sesiyle huzursuzluğu artıyordu. "Neden güvenemiyorum acaba? Bu işin ucunda yine zarar gören ben olacakmışım gibi hissediyorum," dedi, alaycı bir gülümsemeyle.

Davin, gözlerini pencereden ayırıp Arge’ye döndü. Şatonun büyük, oyma sütunları arasında ona doğru yürüdü. "Elbette öyle olacak," dedi. "Kızın zihnine girecek olan sensin. Ruhani liderler bir şey yapmasa bile, onun gibi özel birinin zihinini ele geçirmek seni fazlasıyla yıpratacaktır."

 

Arge, dudaklarını büzüp omuz silkti. "Aman ne güzel," dedi, yüzünde zoraki bir gülümsemeyle. "Desene günlerce güçlerimi kullanamayacağım."

 

Davin, ciddiyetini koruyarak başını salladı. "Haftalarca, hatta aylarca bile olabilir," dedi. "Ama senin potansiyelini göz önünde bulundurursak, birkaç hafta içinde eski gücüne kavuşursun."

 

Arge, bakışlarını şatonun duvarlarındaki eski portrelere kaydırdı. "Bu arada, ruhani pörsümüş dedelerden bahsetmişken," dedi, alaycı bir tonda. "Onlar bir kullanıcının zihnine girdiğim için bana neden müdahale etsinler ki? Sonuçta o kızdan ve kraliçeden nefret ettikleri su götürmez bir gerçek."

 

Davin, Arge’ye yaklaşarak hafifçe başını eğdi. "Emin ol," dedi, yavaşça. "O kızı öldürsek bile buna müdahale etmezler. Ama unuttuğun şey şu; onlar ve bu topraklarda yaşayan her canlı o kızın ölümüne şahit oldu. Ölümünü görüp tescilledikleri birinin kanlı canlı olduğunu öğrenirlerse ne yapacaklarını bir düşün."

 

Arge, hafif bir gülümsemeyle, "Kalpten giderlerdi diye düşünüyorum," dedi ve umursamaz bir tavırla ekledi, "Umarım öyle olur."

 

Davin, şatonun soğuk duvarlarına bakarak, "Üstelik biz bu kızı yıllardır bugün için saklıyoruz," dedi. "Birleşme gerçekleştikten sonra o kıza zarar veremeyecekleri için ilk yapacakları şey, ikimizi bugüne kadar yaptığımız her şeyi göz önünde bulundurarak sorgulamak olacaktır."

 

Arge, Ona dönüp kendinden emin bir sesle, "Ama yine bir halt yapamazlar," dedi. "Çünkü sen her ne kadar dışlanmış olsan da hâlihazırda bir kraliyet ailesine mensupsun, ben ise güçleriyle kendini kanıtlamış, bu toprakların en yetenekli büyücüsüyüm."

 

Davin, kaşlarını kaldırıp hafifçe gülümsedi. "Bu kibirde ne?" dedi. "Seni eğiten benim, zaten bana karşı mı kibirleniyorsun?"

 

Arge, alaycı bir gülümsemeyle, "Biz ona boynuz kulağı geçti diyoruz," diye cevap verdi.

 

Davin, biraz daha yaklaşarak Arge’nin yüzüne baktı. "Büyüdükçe küstahlaştığının farkında mısın?" diye sordu, sesi ince bir tehdit içeriyordu.

 

Arge, bu sefer daha ciddiydi fakat sesindeki alaycılık asla eksilmiyordu. "Ahlaki etik kurallarına bu kadar bağlı olman o kadar komik ki," dedi, gözlerini Davin’den ayırmadan. "Gerçi o kadar da tuhaf olmasa gerek, sonuçta seni kraliçe büyütmüştü, değil mi?"

 

Davin, derin bir nefes alarak gözlerini Arge’den çekti. "Bağlı olduğum herhangi bir ahlaki kural yok, Arge!" dedi, sesi sakin ama kararlıydı. "Seni sürekli uyarıyorum ama beni asla dinlemiyorsun. Kibrin ve sonu olmayan intikam arzun, senin sonunu getirecek iki şey olacak. Kendine hakim olmalısın; sürekli bir adım ardında durup seni dizginleyemem."

Arge, başını hafifçe sallayarak gözlerini Davin’den çekti. "Bunu yapmana gerek yok," dedi soğuk bir tavırla. "Senden bunu asla istemedim."

 

Davin, hafifçe gülümsedi. "İstemene gerek var mı?" dedi. "Farkında değilsin ama artık seni değil, masum insanları senden korumaya başladım."

 

Arge, gözlerini Davin’e dikerek, "Bana verdiğin görevleri yerine getirirken önüme çıkan, senin masum olarak adlandırdığın her insan, benim için ikincil hasar konumundadır," dedi. "Onlara merhamet edecek değilim; yanlış zamanda, yanlış yerde olmaları benim değil, onların hatası."

 

Davin, derin bir iç çekerek başını salladı. "Kendini onların yerine koymayı bir kez olsun deneyemez misin?" dedi, sesi yorgun ama nasihat doluydu.

Arge, derin bir nefes alarak cevap verdi. "Açık açık söylüyorum, Davin," dedi. "Ben iyi bir insan değilim. Benden yapmamı istediğin erdemli davranışların ne olduğunu ve ne işe yaradıklarını anlıyorum, fakat hissedemiyorum. Histen kastım; elbette bunları yaparım ama bu sadece sahtelikten ibaret olur. İnanarak veya gerçekten istediğim için yapmam, yapamam. Kendin söylemiştin; iyilik insanın içinden gelir diye. İşte ben de o yok. Ben kötüyüm, Davin, ve özür dileyerek belirtiyorum ki beni sen yetiştirdin. Sen beni bulup, eğitip, güçlendirmeseydin ben ucuz ve aşağılık bir köle olarak yaşayıp ölecektim. Ya eserinle gurur duy, ya da şikayet etme."

 

Davin, gözlerini hafifçe kısarak, "Öyle olmadığını anladığında umarım senin için çok geç olmaz," diye mırıldandı.

 

Arge, konuyu değiştirmek istercesine derin bir nefes aldı ve Davin’e doğru döndü. "Her neyse, bugün büyük gün," dedi. "Benimle değil, misafirinle, daha doğrusu evin asıl sahibiyle ilgilenmelisin. Eminim onu özlemişsindir, ne de olsa geçmişte ona çok bağlıymışsın." Sözlerini bitirirken arkasındaki duvara döndü ve parmak ucunu duvara doğru uzatıp,hayali bir çizgiyi takip ederek, sisli ışık huzmesinden oluşan bir geçit açtı.

 

Davin, hafif bir tebessümle, "Haklısın. Onunla tekrar karşılaşacağım anı yıllarca bekledim. Ve ödenen bütün bedeller, değişime mahkum edilen bütün duygular onun varlığına bir şükürdür," dedi.

 

Arge, başını sallayarak, "O halde ben misafirini almaya gidiyorum," diye karşılık verdi.

 

Davin, gözlerini kısarak, "Ha, bu arada kalkanı geçen olursa bir şey olmaz dedim ama yine de geçen olursa falan, onlarla ilgilenmek de senin görevin," dedi.

Arge, biraz şaşkın bir ifadeyle gözlerini genişçe açtı. "Oradan bakınca benden 3-4 tane falan mı görüyorsun sen?" diye sordu.

 

Davin, hafif sarkastik bir ifadeyle gülümseyerek, "En güçlüsü senmişsin ya hani, yaparsın diye düşündüm," dedi.

 

Arge, gözlerini devirerek, sitemle, "Ne alıngan bir adammışsın sen ya. İyi, yaparız," diye cevapladı.

 

Davin, ima dolu bir sesle, "İyi yolculuklar, dikkatli sür," dedi.

 

Arge, alaycı bir tonla, "Aman ne komik," diye mırıldandı ve perdeden geçti.

 

 

~~~~~☆~☆~☆~○~☆~☆~☆~~~~~

 

 

 

Loading...
0%