@sara_light9
|
Henüz veda etmeye hazır değilim... Kimsenin bizi bulamayacağı tenha bir yer bulacağız. Yan yana uzanacağız, el ele, üzerimizdeki gökyüzünü süsleyen yıldızlara bakacağız... Ve zamanı geldiğinde, içimizde hala alev alev yanan aşkımızla bu dünyadan tek vücut olarak ayrılacağız. Bu hayatta en çok istediğim şey bu... Ölüm beni senden ayırana kadar sonsuza kadar yanında olmak. Ruhlarımız sonsuza dek birbiriyle iç içe olacak ve ne bu evrendeki ne de başka hiçbir şey bizi bir daha ayıramayacak... Bu benim sana sözümdür. Seni ne kadar çok sevdiğimi ölürken bile asla unutmayacağım.
~~~~~☆~☆~☆~○~☆~☆~☆~~~~~
Odama birinin nazikçe denilemeyecek bir şekilde dalması ile yatağımdan sıçradım. Sinirle söylendim, "Ee oha ama artık ya dingonun ahırı mı burası... " Gözlerimi açmaya fırsat bulamadan bir el kulağımı çekiştirdi. "Ah... Anne kulağım," kısık gözlerimle kafamı kaldırıp yanı başımda kulağımı çekmekle meşgul olan Anneme baktım, "Ah gerçekten acıyor anne, kulağımı bırakır mısın?" Annem kaşlarını çatıp kulağımı daha çok çekiştirerek "Eşşek sıpası anneye böyle denir mi hm?" dedi. Gözlerimi devirme isteğime engel olamayarak "Annecim özür dilerim ama bir odaya böyle ansızın girilmez hani değil mi?" dedim. Kulağımı bırakıp alnıma bir fiske vurdu, "bak hala cevap veriyor" dedi. Acıyla alnımı ovuşturdum. "Ya sen sabah sabah benden ne istiyorsun?" diyerek elimle yüzüme gelen birkaç tutam saçı çektim. Ayak ucuma geçip ellerini beline koyarak bana baktı ve sinirle "Ne istiyorum mu?" dedi. Umursamaz bir tavırla "Evet, ne istiyorsun?" dedim. Hayır, ecelime susamadım sadece babam evde ve bu özgüven oradan geliyor. Aksi olsaydı şu an annemle böyle konuşmaya cesaret edemezdim. Annem üzerimi örtmek için kullandığım örtüyü çekmeye yeltendiği sırada ona fırsat vermeden örtüyü daha sıkı tutup kendime sardım. Gözlerimi kısıp kibirli bir edayla "Bana bak kadın, senin karşında o eski liseli kız yok, senin karşında kosko-" diyecekken sözümü bana doğru son sürat gelen pek de yabancısı olmadığım siyah puantiyeli terlik böldü. Anlık refleksle başımı eğsem de yine de annemin kutsal silahından kaçamadım. Onun "Konuş konuş, merak ettim ne diyeceksin" demesiyle acıyla sızlanıp çığlık attım "Anne! Ya senin derdin ne? Babamla mı tartıştınız?" dedim. Ah benim melek gibi babam. Bıkkınlıkla bana bakıp şakaklarını ovdu, "Daha kaç kez seni uyandırmaya gelmeliyim Henna hanım hm?" dedi. Komodinin üzerindeki saate baktım, saat daha yeni 8'e geliyordu. Evet, şimdi kaş çatıp ahkam kesme sırası bendeydi. Derin bir nefes alıp konuştum, "Ya Anne beni neden bu saatte uyandırıyorsun, okulum bitti ya hani unuttun mu?" Sağ elinin avuç içiyle alnına vurdu, "yok bu çocuk olmamış" diyerek mırıldandı. Örtüyü tekrar başımın üzerine çektiğim anda annem üzerimdeki örtüyü bir anda çekip "HENNA!" diye bağırdı. Korkuyla hemen yatakta oturur pozisyona geçtim. Karşımda oturup sabır dilenircesine nefes alıp verdi ve bana bakarak yüzümü ellerinin arasına alıp konuştu, "Güzel kızım, dünden beri anne bak yarın bizim çocuklarla kampa gideceğiz, sabah saat 8'den önce mutlaka beni uyandır diye diye başımın etini yiyen sen değil miydin?"sonlara doğru sesinin tonu yükselmişti. Son sözleriyle beraber gözlerimi genişçe açtım ve işaret parmağımla kendimi gösterdim, "Kim... ben mi?" Evet gerçekten ben. Sonunda sınavımız ve okulumuz bitmiş arkadaşlarımızla beraber küçük bir tatil yapmaya karar vermiştik. Ben her ne kadar daha sosyal, diğer insanlarla daha fazla etkileşimde bulunabileceğimiz bir tatil istesem de Alper'in ormanda kamp yapalım diye tutturmasıyla yeni aşklara yelken açma hayallerim suya düştü. Heyecanlı mıyım? Hayır. Korkuyor muyum? Evet. Çünkü ne zaman bizim çeteyle bir plan yapıp bir şeyler yapmak istesek mutlaka benim başıma bir felaket geliyor. Belayı çekmiyor adeta yaratıyordum. Annemin kulağımı tekrar çekmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp acıyla inledim, "Tamam tamam, yeter artık kulağımı çekme." Annem tam cevap verecekken arkama baktı ve kulağımı bırakıp söylendi, "Al işte geldi kahramanın." Kapıya baktım ve ayakta sağ omzunu kapıya yaslayan babamı gördüm. Bana ve anneme bakarak aramızdaki sorunu anlamaya çalışıyordu. Hemen dudaklarımı büzüp yavru köpek bakışımı takındım ve babama dönerek "Baba, annem kulağımı çekiyor" dedim. Başımı eğerek ekledim "Bir de yüzüme terlik fırlattı." Annem kafama bir fiske vurup konuştu, "Şu tavırlara bak! Bu hareketleri yapan da 18 yaşında genç kız olacak." Ah cidden... Babam bu halime dayanamayarak yanımıza gelip güler yüzle annemin elini nazikçe tutup üzerini öptü ve "Sabah sabah neyi paylaşamıyorsunuz?" dedi. Kısık sesle kıkırdayıp "Üzgünüm babacım, bu sefer konu sen değilsin" dedim. Annem tekrar kaşlarını çatıp bana bakınca dudaklarımı birbirine bastırıp yerimde küçülerek gözlerimi kaçırdım. Hemen ardından babam annemin iki kaşının tam ortasına bir öpücük kondurdu ve ben annemin gazabından, annemin kaşları da sonsuza kadar çatık kalmaktan kurtuldu. Canım babam boşuna kahramanım demiyorum. Anne ve babamı ne zaman böyle birbirlerine aşkla baktıklarını görsem elimde olmadan duygulanıyorum çünkü onlar aşık olup evlenmişler. Bana soracak olursanız ben hiç aşık olmadım, zaten aşka da inanmıyorum. Şaka yapıyorum hani, kedi ulaşamadığı ciğere mundar der ya, benimki de o mesele işte. Belki bir ihtimal ben de bir gün aşık olurum, sonuçta annem de eskiden aşka inanmazmış ta ki babamla tanışıncaya kadar. Gerçi o beni sürekli kenara sıkıştırıp aşk hayatımı sorguluyor ama onun için sonuç hep hüsran.
~~~~~☆~☆~☆~○~☆~☆~☆~~~~~
|
0% |