@saraptankadeh
|
Dedublüman-Yetemedim🐺 Keyifli Okumalar🍷 & Arabayı park edip indiğim sırada,yaktığım beşinci sigaramı içip bitirmiş ve ayakkabımla izmariti ezerek evin içine girmiştim. Işıkları yaktığım sırada telefonum çalmaya başladı. Ceketimin iç cebinden telefonumu çıkarıp yanıtladım. "Haklıymışsın,annenin katili Engin Karabulut'muş."dedi babam. "Kolay can vermeyecek."dedim telefonu kapatmadan önce. Hemen ardından telefonu sehpanın üzerine bırakıp yatak odasına çıktım. Bilgisayarın başına geçip şifreyi yazdım ve kızı kontrol ettim. Evindeydi. Hemen sonra Lizantusya'nın iletişim sayfasına girip duyuruyu yaptım. Duyurum aynen şöyleydi;
"28.08.2017 tarihinde masada toplantı yapılacaktır.Üyelerin baba-oğul şeklinde toplantıya katılması gerekir.Numaralar eksizsiz bir şekilde masada olmalıdır." 18 - Cihangir Sezginoğulları
Duyurum yayınlandığında Türkiye'ye dönmek üzere halihazırda duran valizimin yanına ilerledim ve fermuarını kapattım. Aynadan kendime bakıp üzerimdeki lacivert yeleği ve dirseğime kadar kıvrılmış vaziyette duran gömleğimin kollarını düzeltip ceketi üzerime geçirdim. İngiltere'de geçirdiğim iki yılın sonunda buradaki işlerimi halledip dönüyordum İstanbul'a. Bir intikam oyunu başlatmıştım ve Engin Karabulut ölmeden bu oyun bitmeyecekti. ... Okuduğum kitabı,özel bilgisayardan duyduğum bildirim sesiyle komodinin çekmecesine bırakıp yataktan çıkarak çalışma masamın üzerinde duran bilgisayarın yanına gittim ve şifreyi girip sayfaya düşen bildirimi okudum. "28.08.2017 tarihinde masada toplantı yapılacaktır.Üyelerin baba-oğul şeklinde toplantıya katılması gerekir.Numaralar eksizsiz bir şekilde masada olmalıdır. 18 - Cihangir Sezginoğulları
"Kimsin sen?" dedim kendi kendime. Bu sırada odanın kapısı iki kez tıklatıldı. Bilgisayarı kapatırken,"Gel."dedim. "Engin Bey sizi çağırıyor kızım."dedi Fatma Hanım. Fatma Hanım evin çalışanıydı ve anlaşılan o ki,babam duyuruyu benden önce görmüş ve bunun için yanına çağırıyordu. "Nerede?"diye sordum odanın içinden çıkarken. "Salonda."dedi Fatma Hanım. Merdivenleri inip salona ulaştım. "Beni çağırmışsın."dedim Engin'in yüzüne bakarak. "Otur karşıma."dedi sakin bir sesle. "Böyle iyi."dedim kollarımı bağlarken."Duyuruyu gördüm merak etme."diye ekledim. "Otur dedim sana Aymira."dediğinde karşısına oturup yüzüne baktım."Benimle geleceksin."dedi. "Biliyorum.Başka çarem mi var sanki?"dedim sakince."Baban sana sen bana bıraktın o lanet yeri." "Küçüklüğünden beri seni ben eğittim.O dahi zekanı bir okulda kullanmaktan çok daha fazlasını yapabil diye."dediğinde sinirle güldüm. "Ben senden bunu istemedim! Elime silah verip adam öldürteceğine,kalemime destek olsaydın!"dedim öfkeyle. "Tıp fakültesi 3.sınıfsın.Daha ne istiyorsun?"dedi kendine bir sigara yakarak. "Bunun yanında bomba düzenekleri kuran biri ve silah üretimi yapan bir örgüte üyeyim!"dedim sinirle alkış tutarak."Sayende!" "11'sin sen."dedi sigarasını içine çekerken."Doğduğundan beri." "Bu hayatı sen istedin! Ben değil!"diyerek ayaklandım.Öfkem gözlerime vuruyordu ama ağlamadım."Sen Engin Karabulut'sun diye ben de bir batağa düştüm! Masumdum ben ya! Ne işim vardı bu pisliklerle?! Sadece üniversiteli bir genç kız olmak ve hayatımı sürdürmek istiyorum! Ama nerde?! Annesi ve babası bir örgütün baş üyesi! Ve ben bunları bir ay içinde öğreniyorum!" "Öğrendin ve bitti.Artık o masada sen de olacaksın.Bizi reddeden deden koltuğunu bana bırakmış oldu.Başka bir çocuğum olmadığına göre sen benimle o masada olacaksın."diyerek sigarasını söndürdü. "N'oluyor?"dedi Sera salona girerken. "Kızın sorun çıkarıyor ama tepemin tasının atmasına az kaldı."dedi Engin. "Sana ne deniliyorsa onu yap!"dedi Sera koltuğa otururken. "Ne zaman durdun ki arkamda?!"diyerek sinirle salondan çıktım. Özgürlüğümün kısıtlı olduğu bu ev ve yalnızca birbirini seven ama zamanla nefret eden,anne baba demeyi bile istemediğim iki insan yüzünden mahkum edilmiştim bu hayata. Hiçbir zaman sevmemişlerdi beni,yalnızca işlerine yaramıştım. Odanın kapısını sertçe kapatıp çalışma masasında duran bilgisayarı aldığım gibi yere fırlattım. Telefonumu elime alıp Cenk'i aradım. "Aşkım."dedi telefonu açınca. "Neredesin? Yanına gelmem lazım."dedim. "Bizimkilerin yanına gidiyordum oraya gel istersen ama iyi misin sen?"dedi. "İyiyim,geliyorum."diyerek telefonu kapattım. Giyinme odasına ilerleyip üzerime uygun bir şeyler seçtim. Mahkum bırakıldığım karanlığa inat beyaz,ince askılı bir elbise giyinip saçımı ve makyajımı özenle yaptım. Evden çıkarken Engin ve Sera'nın her zamanki gürültüsü duyuluyordu ama önemsemedim. "Aymira Hanım?"dedi kapının önünde bekleyen koruma. "Arabamı getirin."dedim. "Emredersiniz."dedi adam. Kısa bekleyişim üzerine arabam gelmişti ve binerek Beşiktaş'a,Cenk'in attığı konuma geçmiştim. Arabayı valeye teslim edip restoranın içine girdim. "Hoşgeldiniz Aymira Hanım,sizinkiler her zaman ki masasında."dedi Taner Bey gülümseyerek. "Teşekkürler,kolay gelsin."diyerek mekanın dışında,sahilde olan masaya ilerledim. Mekanın kalabalık oluşu zihnimi şimdiden dağıtmaya başlamıştı bile. "Yine mi balık? İçimiz dışımız balık oldu amına koyayım!" Bizimkilerin olduğu masadan gelen sesler gülümsememe sebep oldu. "Yeme Onur,zorla mı yediriyoruz kardeşim?"dedi Mert. "Bebeğim geldi."dedi Cemre yerinden kalkıp sarılarak. "Naber?"dedim yanaklarını öperek. "İyidir aynı."dediğinde Cemre'den ayrılıp Cenk'in dudağını öptüm ve yerime oturdum. "Hoşgeldin bir tanem."dedi Cenk. "Hoşbulduk."dedim. "Hoşgeldin mehtap güzeli."dedi Mert. "Hoşbulduk abiciğim."dedim. "Yüzünü gören cennetlik be kızım."dedi Onur. "Anca çıktım evden.Sizin gibi boş değilim ben."dedim kollarımı masaya yaslarken. "Güzelliğine güzellik katan uykulara yatıyor."dedi Çağla gülerek. Gülerek başımı salladım. "Açsın değil mi?"dedi Cenk. "Pek sayılmaz."dedim. "Neyin var senin?"dedi Cenk elini çıplak sırtıma yerleştirirken. "Her zamanki şeyler."dedim sorun olmadığını belli eden bir gülüşle. "Öyle olsun bakalım."dedi. Yine anlamadı içimde kopan fırtınayı. Ya bana alışmıştı yada ben çok iyi rol yapıyordum. Herkes konuşmasına kaldığı yerden devam ederken,"Bebeğim neyin var?"dedi Cemre elimi tutarak. "İyiyim canım,sonra konuşuruz."dedim. "Gel bakalım sen şöyle."dedi Mert yerinden kalkıp beni de kaldırırken."İfadesini alıp geliyorum."dedi hemen ardından Cemre'nin boynuna minik bir öpücük bırakarak. "Tamam sevgilim."dedi Cemre. "Nereye?"dedi Cenk kalktığımı görünce. "Siparişler gelene kadar dertleşeceğiz kardeşimle."dedi Mert. Kolunu omzuma atıp masaların bittiği yere doğru yürüdü. "Evet,anlat bakalım?"dedi. İç çekerek denize baktım."Bildiğin şeyler."dedim. "Anlat güzelim."dedi kumların üzerinde yürümeye devam ederek. "Bir masa var,oraya katılacağım Engin'le.Üye gibi."dedim. "Çok oldu ama bu şerefsiz!"dedi sinirle. "Şşşt."dedim hızla arkamızda kalan masayı kontrol ederek."Duymasın Cenk." "Kaçsana şu evden! Ben arkandayım,saklarım seni.Bakarım sana kızım.Annemle babamı da biliyorsun kızları yerine koydular seni."dedi. "Mert."dedim gülümseyerek."İyi ki varsın."yüzüme gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp,"Ama söylediklerin imkansız."dedim. "Neden?"dedi. "Ne Engin ne Sera peşimi bırakmaz."dedim. Bırakmadıkları gibi size de zarar verirler eve döneyim diye,diyemedim. "Elimden hiçbir şey gelmiyor."dedi üzüntüyle. "Sorun yok ki.Ben alıştım,küçüklüğümden bu yana hep böyleydim."dedim. "Ah be güzelim."dedi iç çekerek. "Bir gün bitecek merak etme."dedim. "Bitecek."diye tekrar etti. "Dönelim hadi."dedim. Mekandan epey uzaklaşmıştık. "Cenk'le nasıl?"dedi gözlerime bakarak. "İyi."dedim omuz silkerek. "O lavukta bir boktan anlamıyor,sormuyor nasılsın diye?"dedi. "Hayır,soruyor.Ama kurcalamak istemiyor."dedim. "Evlenseniz?"diye sordu. "Cenk'le mi?"dedim şaşkınlıkla. "Ne demek Cenk'le mi?"dedi."Sen sevmiyor musun bu çocuğu?"dedi. "Seviyorum tabii ki."dedim. "Eee?"dedi. "Ne eee Mert?"dedim. "Niye şaşırdın o zaman Cenk'le evlenme fikrine?"dedi. "Şaşırmadım,sadece biriyle evlenmek istediğimi sanmıyorum."dedim. "Ya Cenk isterse?"dedi."Ki istiyorda." "Ne? Ciddi misin?"dedim şaşkınlıkla. "Ciddiyim tabii ki."dediğinde strese girmiştim."Erken olduğunu söyledim bana sorduğunda.Yaşın küçük ve daha okuman gereken üç sene var." "Niye evlenseniz diyorsun o zaman."dedim kollarımı bağlarken. "Senin tepkini ölçmek istedim."dedi."Cevabını benim yorumumu duymadan vermen gerekiyordu."dedi. "istemediğimi anlamış oldun."dedim. "Evet."dedi. "Neyse."dedim."Bana böyle bir teklifte bulunursa açıklamamı yaparım." "Aynen öyle."dedi. "Dönelim hadi."dedim. "Asma suratını,abin hep yanında."dediğinde gülümsedim ve "İyi ki."dedim. Masaya geri döndüğümüzde servisler gelmeye başlamıştı. "Habere bak!"dedi Çağla heyecanla."Ünlü ve çok yakışıklı Cihangir Sezginoğulları bugün havaalanında görüntülenmiş! İstanbul'a dönmüş inanmıyorum!" Ağzımdaki lokmayı zorla yutup Çağla'nın elinden telefonu alıp fotoğrafına baktım. "Yavaş kızım,tanıyor musun sanki?"dedi Çağla telefonunu geri alarak. Yüzü görünmüyordu ama koyu lacivert bir takım vardı üzerinde. Bu o olmalıydı. 18. Yani Lizantusya lideri;Cihangir Sezginoğulları. "Ben tanıyorum,hemde yakından."dedi Mert çatal bıçağını tabağın kenarına bırakırken. "Nasıl?"dedim gözlerimi kocaman açarak."Bu adamı tanıyor musun?" "İngilterede bir sene aynı okulda okuduk."dedi. "Niye bir sene?"dedim. "Benden önce mezun oldu.Ben beş sene okuduğum için.Geç tanıştık." "Ne zaman?"dedi. "Niye bu kadar merak ettin?"dedi Cenk. "Hiç."diyerek konuyu kapattım. "2012'de."dedi Mert. "Beş senedir arkadaş mısınız?"dedim. "Sık konuşmuyoruz ama evet,arkadaşız."dedi. "Aymira?"dedi Cenk. "Ya yok bir şey.Merak ettim sadece."dedim. "Niye merak ediyorsun elin adamını?"dedi Cenk. "Cenk saçmalama istersen."dediğimde Çağla söze girdi. "Niye merak edecek canım,adam ultra yakışıklı ve zengin."dedi. "Pes artık!"dedi Cenk masadan kalkıp uzaklaşarak. "Bana bak!"dedim sinirle Çağla'ya bakarak,"O çeneni lüzumsuz yere bir kez daha açarsan çok pişman olursun!" Masadan ayrılıp Cenk'in peşinden gittim. "Cenk!"dedim."Cenk dur!" Ona yetiştiğimde kolundan tutup durdurdum. "Niye çekip gidiyorsun?"dedim. "Ne yapayım?"dedi sinirle. "Babamla iş yapmak üzere olan biri.Adını duymuştum,bu yüzden merak ettim."dedim açıklamada bulunarak. "Bana doğrulardan bahset.Babanın asıl işini söyle."dedi. Şüpheci bakışlarına karşılık derin bir nefes aldım. "Burada konuşamayız."dedim. "Tamam gidelim."dediğinde başımla onayladım. Cenk'i takip edip arabasına bindim. Bir yandan yapacağım konuşmayı hazırlıyor diğer yandan doğruyu söylemeyi düşünüyordum. Ondan asıl kimliğimi saklamak istemiyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. Yada vardı. Arabasını evinin otoparkına park edip asansöre binerek dairesine çıktığımızda,kapıyı açıp içeri geçmem için öncelik tanımıştı. İçeri geçip salona ilerledim ve kanepeye oturdum. "Evet,dinliyorum."dedi karşıma geçip otururken. "Engin şirketleri olan bir iş adamı değil."dedim. "Orasını anladım zaten."dedi. "Bir örgütün üyesi.Silahlar üreten bir örgüt."dedim. Sıkıntılı bir nefes alıp verirken konuşmamı cesaretlendirmek için gözlerime baktı. "Ben de üyeyim."dedim. Ağzı bir karış açık kalırken gözlerime vurguna uğramış gibi baktı. "Dedem masadan çıkınca koltuğu babama kaldı.Kurallara göre baba-oğul oturmak zorunda.Engin'in tek çocuğu benim."dedim."O masada olmak zorundayım.Küçüklüğümden beri normal değildi hayatım.Normal olur sandım.Üniversiteye gidince rahat olurum sandım ama olmadı.Daha da battım.Defalarca kez bu karanlıkta iş yaptım.Birilerini öldürdüm.Ama sen karşında masum biz kız tanıdın." "Nasıl yaparsın bana bunu?!"diye bağırdı ayaklanırken."Nasıl saklarsın benden gerçekleri?!" "Söyleyemedim Cenk! Nasıl söylerim bilemedim!"dedim. "Şimdi niye anlatıyorsun?! 19 yaşındasın sen ya! 19!"dedi. Sesinin desibeli çok yüksekti. "Anlamıyor musun,zorundayım!"dedim. "Ben bir katille mi evlilik hayalleri kurdum?! Şu gözlerin nasıl bakıyor biliyor musun sen?! Gözlerin de mi katil Aymira?!" Yerimden kalkıp hızlıca evden ayrılmak istedim. Gitmeme engel olup kapının önüne geçti,"Kurtulamaz mısın?"dedi titreyen bir sesle. "Çekil."dedim. "Kurtulamaz mısın dedim sana."dedi. "Bilmiyorum tamam mı? Sonumu bilmiyorum.Ayrılmak istiyorsan da anlarım.Haklısın."dedim. Kapının önünden çekildiğinde bu gidebilmem içindi. Kapıdan çıkıp son kez arkamı döndüm. "Seçeneklerim olsaydı bu yolda olmazdım."dedim"Ama ben buyum." Hiçbir şey demeden öylece beklediğinde asansöre ilerleyip tuşa bastım. Asansör geldiğinde bindim ve yeniden tuşa bastım. Kapı kapanırken Cenk'te kapısını kapattı. Ve her şey bitti. Başka bir sayfa açıldı,11 olduğum kara bir sayfa.
⌛️
Üzerime siyah,uzun ve yırtmaçlı,saten kumaşta,dökümlü bir elbise giyinmiş uzun ve dalgalı saçlarımı açık bırakmıştım. Koyu kırmızı rujumla bitirdiğim makyajımı son kez kontrol edip alt tabanı kırmızı olan siyah stilettolarımı ayağıma geçirdim ve telefonumla birlikte odadan çıktım. Bacağımda küçük bir tabanca vardı. Odadan çıktığım an Engin beni karşılamıştı. "Güçlü görünüyorsun."dedi hayranlıkla, yarattığı kadına bakarak. "Öyleyim çünkü."dedim merdivenleri inerken."Sana rağmen." "Aymira."dedi benimle birlikte merdivenleri inerken."İleride bana teşekkür ettiğinde tekrar konuşuruz bu memnuniyetsiz hallerini."dedi. "Sana teşekkür etmek mi?"dedim son basamağıda inip alayla yüzüne bakarak."Ne diyeceğim? Beni birden çok pisliğe batırdığın için sana minnettarım falan mı?" "Bana güç verdiğin için sana minnettarım."dedi. Göz devirip dış kapıya ulaştım. "Yolda sana biraz bilgi vereceğim.Masanın kuralları var."dedi. Birlikte evden çıktığımızda arabaya binmiştik. "Masada herkes eşittir ve aynı haklar herkes için geçerlidir.Sen 11'sin.11 numaralı koltuk senin."dedi ikimiz içinde birer kadeh beyaz şarap doldururken."Lizantusya iyiyi ve kötüyü temsil eder.Silahlar üretilir ve satılır bu kötü yanı.Çünkü silahlar başka ülkelerde satılır." "İyi yanı ne?"dedim şarabımı yudumlarken. "Görevler verir.Masum olan insanlar varsa onları kurtarırsın."dedi. "Ne demek bu?"dedim. "Devam eden savaşlarda,savaştan sorumlu olmayan kadın ve çocukları güvenli sığınaklara yerleştirmek gibi."dedi. "Ben de mi görev alacağım?"diye sordum. "Zaman zaman evet."dedi. "Okulum ne olacak?"dedim. "Artık okulun olmayacak."dediğinde bardak elimden düştü. "Ne demek olmayacak?"dediğimde dudaklarım titriyordu. "Okula ayıracağın vakit kalmayacak.Ayrıca tutuklanmak istemiyorsan gizli bir hayat yaşayacaksın."dedi. "Ne diyorsun sen be?!"diye bağırdım. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum ama boğulmak üzereydim. "Bana sesini yükseltme! Yapacağım hiçbir şeyden pişman olmam!"dedi. "Olmazsın biliyorum! Ama kızınım ben senin! Hayallerim vardı! Elimde 18 kişinin kanı var ama yinede bir umutla hayal kurdum! Bunun için miydi?! Birincilikle tamamladığım okulların sonucu bu mu?! Ben liseyi bir yıl erken bitirdim ya! Okula devam etmeyi ve bitirmeyi sonuna kadar hak ediyorum." Kurduğum cümlelerin sonunda dayanamayıp gözyaşlarına boğuldum. "Senin için yapıyorum bunu."dedi. "Kes sesini! Sen benim için kötülükten başka bir şey yapamazsın! Sordun mu bana o örgütte olmak istiyor muyum diye?!"dedim güçlükle. "Çok zekisin Aymira ve kusura bakma,senin okullarda harcanmana izin veremem.O örgütün lideri ben olacağım ve bunun için bana sen lazımsın."dediğinde iğrenerek yüzüne baktım. "Senden tiksiniyorum! Nasıl bir baba senin gibi olabilir aklım almıyor!"dedim. "Bana bak!"dedi sinirle kolumu kavrayıp sıkarak."Karşında o çok sevdiğin Mert,Cemre yada Cenk yok! Ben varım! Engin Karabulut! Benimle konuşurken o sesine ayar ver yoksa ben vermesini iyi bilirim! O arkadaşlarını da aynı Alp gibi gebertirim! Duydun mu?!" "Çek elini!"dedim öfkeyle,kararan gözlerine bakarak. "Duydun mu?!"diye bağırdı bir kez daha. "Duydum!"dedim dişlerimin arasından. Elini çektiğinde kolumu ovuşturup gözyaşlarımı sildim. Yol boyu tek kelime çıkmayan dudaklarım durduğumuz binanın önüne gelince aralandı. Arabadan inerken yalnızca binaya bakıyordum çünkü burası daha önce hiç karşılaşmadığım nitelikte teknolojik ve görkemliydi. "Yürü."dedi Engin. "Sen geç,makyajımı kontrol edip geliyorum."dediğimde önden ilerledi. Asıl amacım etrafı gözetmekti Engin uzaklaşınca korumalara göz gezdirdim. Bir bataklığa ilk adımı attığımı biliyordum ama bunu kendi lehime çevirmem gerekiyordu. Yoksa tamamen batıp,yenilen ben olacaktım. Engin değil. "Aymira Karabulut."dedi yanıma gelen bir adam."Babanızın yanına kadar eşlik etmem istendi." Başımı olumlu anlamda sallayıp adamı takip ettim. Uçan ışıklı merdivenlerden çıkarken binayı incelemeye devam ediyordum. Teknolojik kapılar biz geçtikçe açılıyor ardından orada hiç kapı yokmuş gibi kayboluyordu. Asansöre binip bir üst kata çıkmış ve bembeyaz koridorun açtığı tek kapıya ilerlemiştik. İnce topuklu ayakkabılarım buradaki tek sesti. "Yuvarlağın içinde durun efendim."dedi yanımdaki adam. Yerdeki kırmızıyla işaretlenmiş yuvarlak ışığın içine geçtiğimde adam,"Yukarı bakın."dedi. Kapının üstündeki sensöre baktığımda sensör yüzümü tanımladı ve kapı açıldı. Hayretle açılan kapıya baktım. Tek bir masa ve birçok tanımadığım siyah adamlar vardı içeride. İçerisi dışarıya nazaran simsiyahtı. İçeri adım attığımda bütün bakışlar üzerimdeydi ve kapı ötmeye başladı. "Bacağınızda bir silah var,teslim edin lütfen."dedi adam. Adama ters ters bakarken baldırıma kadar uzanan yırtmacı biraz daha kaldırıp silahın durduğu kemeri açtım ve kemerle birlikte silahı adamın kucağına fırlattım. "Bacaklarıma bakmak yerine gözlerime bak bundan sonra,yoksa o silah kucağında değil ağzının içinde olur!"dedim. "Sana hiç benzemiyor Engin,kızın çok cesaretli."dedi bir adam. Masanın etrafında oturan herkes eşitliğin simgesi olarak yuvarlak biçimdeydi. Bir kişi hariç. Herkesin aksine o bir kişi daha karanlık daha siyahtı. Yalnızca o kişi ayaktaydı. Uzunca boylu,kalıplı ve heybetli esmer bir adam. Kesişen bakışlarımı hızla ondan ayırıp Engin'e döndüm. Yanında ki sandalyeyi işaret ettiğinde ilerleyip oturdum. Tek kadının ben olduğum masada diken gibi bakışlar altındaydım. "Aymira Hanım."dedi bir ses. "Şehmus Bey, Aymira."dedi Engin."Karşılaşmıştınız." "Evet."dedim düz bir şekilde. Bakışlarımı Şehmus Bey'e çevirdim. "Demiştim size yeniden karşılaşacağız diye."dedi Şehmus Bey. "Oldukça ileri görüşlüsünüz."dedim alayla. "Teveccühünüz."dedi Şehmus Bey. "Daha fazla uzatmadan yemeğe geçelim.Servis başlasın."dedi bir başka ses. Sesinin tonunda farklı bir nağme vardı. Hem tehlikeli hem lirik bir tınısı olan ses tonu karakterine yakışıyordu. Bu adam kimdi biliyordum. Cihangir Sezginoğulları. Masada tek dikkatimi çeken kişi oydu ve daha masaya oturmadan önce ilk onunla tanışmıştı gözlerim. Ona baktığımın gayet farkındaydı. Ve bakışla bile çözdüğüm kadar zekiydi. Elini masanın üzerine yerleştirip parmaklarıyla bir ritim tutturdu. O ritim kulaklarımı sardı. Bakışlarım esmer ve uzun parmaklarının olduğu kibar eline asılı kaldı. "Aymira."dedi Engin. Engin'in sesini duyunca boğazımı temizleyip arkama yaslandım. "Şöyle bakmayı kes."diye fısıldadı kulağıma. Herkesin eşit olduğu bir masada lider olduğu için mi yoksa kapıldığım gözlerinden mi bilmiyorum ama Cihangir Sezginoğulları beni fazlasıyla etkilemişti. "Bu masada bir kadının işi yok.Bunu bilmiyor musun sen Engin?"dedi aynı ses. Kaşlarımı çatarak Cihangir Sezginoğulları'na döndüm. Birbirimize çok uzak sayılmazdık ama gözlerini çok net görüyordum. Siyah'tı. Hayır. Siyah'a çalan koyu kahverengiydi. "Bi' oğlum yok maalesef."dedi Engin gülerek. "Masada olmam sizi niye rahatsız etti?"dedim sakin bir tavırla."Yoksa daha güçlü görünmem sizi korkuttu mu?" Güldü. Sahte ama bir o kadar can yakan bir gülüştü. Gözleri kısılmış,diliyle alt dudağını ıslatmıştı. "Güç beni korkutmaz hanımefendi."dedi net bir şekilde."Ve zaten asıl güç, güçlü olduğunu söyleyen insanda değildir." Güldüm. Boş bir gülüştü ama bozulduğumu gizlememe yetmişti. "Siz dışında kimse rahatsız değil benden, gördüğüm kadarıyla."dedim masadakilere göz gezdirirken."Ve beyefendi, asıl korkusuzluk korkmadığını söyleyen insanda hiç değildir." Engin'in güldüğünü hissedince öne doğru eğilip gözlerimi kısarak adama baktım. "Aymira Karabulut."dedim. "Cihangir Sezginoğulları."dedi. Bakışları beni geri itecek kadar sertti. Adı zikir gibi zihnimin içinde tekrar etti. "Bu masada bir kadına yer olduğunu zamanla anlayacaksınız Cihangir Bey.Ve alışacaksınız, çünkü ben Karabulut'um.Bulut'da derler.Aile namı gibi bir şey."dedim. Tekrar arkama yaslandım ve doldurulan kadehimi elime alıp yudumladım. "Kızım."dedi Engin kadehini kaldırırken."Alışırsın Sezgin."diye ekledi. "Göreceğiz Engin."dedi Cihangir Sezginoğulları'nın yanında oturan adam."Oğlum."diye ekledi Cihangir'i işaret ederken.Sesi gururlu çıkmıştı."Alışırsın Bulut."dedi.Bakışları benim üzerimdeydi. "İskender Sezginoğulları."dedi Engin kadehini masaya bırakırken."Cihangir gibi bir oğlun olduğu için çok şanslısın.Düşmanım olsanız karşınızda durmaya korkardım.Cihangir çok başka.Kimse duramaz onun karşısında." "Sen de şanslısın Engin."dedi Cihangir kinayeli ve alaylı bir sesle."Bak kızına, soyadını gururla taşıyor.Belli ki,her daim senin yanında.Her işinin içinde." "Öyle."dedi Engin. Engin yalan söylüyordu çünkü birbirimizden nefret ediyorduk ve bu kirli soyismi gururla taşıdığım falan yoktu. "Her işinin içinde olmasam nasıl burada olacağım ama değil mi?"dedim. Zorla. Tehditle. Şantajla. "Dostsunuz demek."dedim Engin'e kısa bir bakış atarak. "Bazen bazı şeyler hiç belli olmaz hanımefendi."dedi Cihangir Sezginoğulları."Bu dünya böyledir.Bir bakmışsın her şey tersine dönmüş.Ve bir bakmışsın beklemediğin yerden namlu değmiş tenine... kurşun işlemiş içine." "Yani diyorsunuz ki beyefendi..."diyerek çatalı tabağın kenarına bıraktım.Dilimi damağımda dolaştırdım."-kim kalleş kim değil belli olmaz.Kim dost kim düşman belli değil." "Belli değildir demiyorum.Bellidir.Kim neyse odur ama gizler kendini.Görüp görememek size kalmış.Bu masada kimse dost değil.Dost dediğiniz burada olmaz.Burası kara masa.Düşmanlar ve düşman olmayanlar var.Dost yok.Ve ensenizde hep bir ürperti var."dedi Cihangir Sezginoğulları. Ensemde refleks olarak ürperti hissedince saçlarımı sırtıma savurup Cihangir Sezginoğulları'ndan bakışlarımı çektim. Ne dediğini anlamamıştım çünkü intikam peşinde olan biri gibi konuşuyordu. "Afiyet olsun."dedi Cihangir Sezginoğulları. "Babanız size kuralları anlatır Aymira Hanım."dedi Şehmus Bey."Masada birçok kural var alışmanız zaman alabilir." "Çabuk alışır."dedi Engin. "Benim aynı zamanda gitmem gereken bir okulum var."dedim Engin'i önemsemeden."Verilen görevleri fazlasıyla yerine getirir,yapmam gerekeni yaparım ama okulum askıya alınmayacak.Tek şartım bu." "Tek şartın bu öyle mi?"dedi bir adam gülerek."Engin kızın masaya şart sunuyor.Farkında mısın?" "Benimle konuş!"dedim sertçe."Madem eşit haklara sahibiz kadınım diye beni küçümseyemezsin!" "19 yaşındasın sen daha kızım."dedi bir başka adam. "Ben geldiğimde 18'dim.Ne var bunda?"dedi genç bir adam. Bakışlarım o adamı bulduğunda numarasının 9 olduğunu gördüm. "Aymira Karabulut bu masanın bir üyesi."dedi adam."Bizim sahip olduğumuz tüm haklara sahip üstelik.Kadın olması onu bizden güçsüz yada küçük kılmaz.Tam tersine,ona verilecek görevler iki kez düşünülmeli.Belki ikili görevlerde yer almalı.Böylelikle okuluna devam edebilir." "Görkem Aras haklı."dedi başka bir adam. İsminin Görkem olduğunu öğrendiğim adama bir kez daha baktım. Kumral saçı ve hafif kısa sakalları vardı.Belirgin çene hattı ona asil bir hava katıyordu.Yüz hatları büründüğü kişiliğin aksine fazla kibardı. Ve kesinlikle yakışıklıydı. "Oylama yapılacak."dedi Cihangir Sezginoğulları."Mira Hanım'ın şartını kabul edenler?" Mira mı? Kalkan ellere baktığımda yutkundum. Sadece dört kişi. Masada 12 kişi vardı.Ben hariç 11. "Şartınız kabul edilmedi."dedi bir adam. "Hayır edilecek."dedi Cihangir Sezginoğulları."Masanın tek kadın üyesi ve devam eden bir okulu var." "Oylamaya karşı çıkamazsın Cihangir."dedi Görkem Aras'ın yanında oturan adam,yani babası. "Bir kez daha oylayalım o zaman."dedi Cihangir Sezginoğulları."11'in şartını kabul edenler?" Bu sefer sekiz kişi elini kaldırmıştı. "Okuluna devam edebilirsin."dedi Cihangir Sezginoğulları. Ardından yerinden kalkıp üzerindeki siyah ceketi çıkarttı. "Artık iş zamanı beyler ve sayın 11."dedi. Gömleğinin kollarını sıyırıp üstten bir düğme daha açtı. "İki sene sonra yeniden görüşmek güzel."dedi yeleğini aşağı doğru çekip düzelterek."Herkesin eşit olduğu masada lider olmak için neler yaptığımı az çok tahmin ediyorsunuzdur."diyerek ellerini masaya yaslayıp eğildi."Elimde güçlü şeyler var,herkes çizgisinin altında kalsın,üstüne çıkana acımam."bakışları gözlerimi bulduğunda dikkatle dinlemeye devam ettim."Öğreneceğin çok şey var ama ilkini öğreteyim; Burada olanlar burada kalacak.Telefonun servis dışı olmasından da anlamış olmalısın ki,gizlilik çok önemli.İstediğin zaman burada kalabilirsin ama masanın konuşulacakları bitmeden bu kapıdan dışarı çıkamazsın.Ve son olarak,yalan söyleyemezsin.Buraya çağrıldığında gelmek zorunda ve verilen görevi yerine getirmekle yükümlüsün." Başımla onaylayıp arkama yaslandım. O başka şeylerden bahsetmeye devam ederken sadece onu izliyordum. Simsiyah saçı ve kaşı,esmer teni ve sakalları vardı. Simetrik yüz hatları,dolgun dudakları,biçimli burnu,uzun kaşları,badem şeklindeki gözleri,boyu... Kendime gelip şarabımı yudumladım. Ne yapıyordum ben böyle Allah aşkına. Sadece çok yakışıklı bir adamı, herkes gibi beğeniyordum değil mi? Dakikaların sonunda,"Toplantı bitmiştir.Cuma günü yeniden burada olacağız."dedi. Herkes teker teker ayaklanırken Engin'i beklemeden çıktım. "Silahım?"dedim silahımı alan adama bakarak. Adam bir işaret verip silahımın getirilmesini istediğinde bekledim. "Aşağıdayım,biriyle konuşacağım.Gel hemen."dedi Engin. "Tamam."dedim. Engin ve kalanlar uzaklaştığında silahımı bekliyordum. "Merhaba."dedi Görkem Aras. "Merhaba."dedim,"Yaptığınız şey için teşekkür ederim bu arada." "Teşekkür etmene gerek yok."dedi gülümseyerek."Kendini çok güzel savunuyorsun çünkü." "Bunu yaparak büyüdüm."dedim. "O zaman kesinlikle karşımda bir hukuk öğrencisi duruyor."dedi. "Hayır."dedim gülümserken."Tıp." "Öyleyse bütün özelliklere sahip birisin."dedi. "Sayılır."dedim. "Merak etme burada yanında olacağım görevlerde."dedi. "Sağol."dedim. "Cuma görüşürüz."dedi. "Görüşürüz."dedim. Görkem Aras yanımdan uzaklaştığında hâlâ gelmeyen silahımı istemek için adama bakındım ama oda ortalarda yoktu. "Bunu mu bekliyorsun?" Cihangir Sezginoğullar'nın sesiyle az evvel çıktığım salona yöneldim. Kapının önünde durmuş,silahımı elinde tutuyordu. "Evet."diyip silahımı almak için yanına ulaştığımda silahı geri çekti. "Adamlarıma bir daha tehditte bulunmamak senin hayrına olur."dedi. "Adamlarının bacaklarıma bakmaması da onların hayrına olur."dedim."Üst baldırıma yerleştirdiğim silahı başka türlü göremezdi çünkü." "Cezasını çeker."dedi. "Silahım?"dedim. Silahı namlu kısmından tutarak uzattığında bekletmeden aldım. "Dikkatli olmanı öneririm,buradakiler sandığından yada tahmin ettiğinden daha tehlikelidir."dedi. "Dikkatli biriyimdir."derken kemeri bacağıma takıp silahı yerleştiriyordum."Tehlike sezersem gerekeni yaparım."bakışlarımı kaldırdığımda beni izleyen koyu gözlerini arkamda duran adama çevirdi. "Ne var?"dedi. "Buharlar çalışacak efendim."dedi adam. "Tamam çalıştırın."dedi kapının önünden çekilerek. "Ne buharı?"dedim. Ellerini pantolonunun ceplerine yerleştirip yavaşça yürüdü. "Özel asidik ilacı olan bir buharla odanın içi temizleniyor.Hiçbirimizden DNA kalıntısı olmasın diye.Kaş,kirpik,saç,sakal gibi."dedi. Bakışlarım kapıyı bulduğunda otomatik bir şekilde kapanmış ve kırmızı ışıklar yanmıştı. "Gelmiyor musun?"diye sordu asansörün açık duran kapısını işaret ederek. Asansöre binip kapının kapanmasını bekledim. Kapı kapandığında Cihangir Sezginoğulları'nın arkası bana dönüktü. Harika fiziğini incelerken yakalanmaktan korkmuyordum. Hâlâ pantolonun cebinde duran ellerine ve belirgin damarlara sahip olan kollarına kaydı gözlerim. Gömleğinin kolları dirseğinin biraz altına kadar kıvrılmıştı ama orada bir dövmesi vardı. Merakla dövmesinin gözüken kısmına baktığım sıra asansör durdu. İnmem için öncelik verip kenarı çekildi. Yanından geçip giderken son kez gözlerine baktım ve durmadan ilerledim. "Çok sevdin burayı anlaşılan."dedi Engin beni görür görmez. "Ne demezsin."diyerek kapısı açılan arabaya bindim. Engin arabaya bindiğinde araba hareket etti. Orada gördüğüm son şey; Cihangir Sezginoğulları ve babası İskender Sezginoğulları'ydı.
3 ay sonra:
"Güçlenmem gereken yerde daha da batıyorum! Aymira'yı hiç sokmayacaktım oraya!"diye bağırıyordu Engin. Duymam gereken şeyi duyduktan sonra gülerek merdivenleri geri çıktım ve okula gitmek için hazırlandım. Kasımın son aylarındaydık ve bu zamana kadar o masaya sıkça gitmiştim. Kurallara uyuyordum ama onlar böyle sanıyordu. Asıl amacım Engin'i yok etmekti. Belki günün birinde oradaki herkesi. Bir iki kişi hariç tabii. Kendimi kurtarmak pahasına her şeyi yapacaktım. Altıma siyah bol kumaş bir pantolon giyinip,üstüne göğüslerimin arasına kadar uzanan v yakalı bir bluz giyindim. Kabanımı ve sivri uçlu topuklu botlarımı da giyinerek çantamla beraber evden çıktım. Arabama binip evden uzaklaşırken oldukça keyifliydim. İki gün önce bana verilen görevi yerine getirmiştim ancak kalıntıları hâlâ arabada duruyordu. Dikkatsizliğim canımı sıkarken arabayı boş bir yola sürdüm. Bu sırada siyah eldivenleri elime geçirip yok etmem gereken flaşı elime aldım. Bana verdikleri görevde; bir barda masanın eski üyelerinden biriyle buluşup,bir flaş teslim almıştım. Flaşın içinde sevkiyatlarla ilgili bilgiler vardı ve içine bakmadan götürmem gerekiyordu. Tam tersini yapıp Engin'in bilgisayarını kullanarak flaşın içini açmış,sonrasında başka bir flaşa kopyalamıştım. Şimdi ise kopyaladığım flaşı yok etmiş gibi yapıp bulmalarını sağlayacaktım. Bulduklarında ise tek suçlu Engin olacaktı. Arabayı durdurup flaş elimdeyken kapıyı açıp indim. O an yanımda başka bir araç durdu ve Engin adamlarıyla birlikte arabadan indi. Sakinliğimi korumaya çalışırken Engin öfkeyle üzerime gelip boğazımı sıkmaya başlamıştı. "Ne iş çeviriyorsun arkamdan söyle?!"diye bağırdı. Boğazımı sertçe sıktığı ellerini tutup geri itmeye çalıştım. "Bırak beni!"dedim. "Söyle yoksa gebertirim seni!"diye bağırdı. Dizimle karnına sertçe vurduğumda geri çekilmişti ancak silahını çıkarıp bana doğrultmuştu. Boğazımı tutup nefesimi düzene sokmaya çalışırken doğrulttuğu silaha bakıyordum. "Hiçbir bok yapamazsın!"dedim. "Ama yaptım Aymira."dedi gülerek."Bil bakalım kimden başladım zarar vermeye?" "Hayır!"diye bağırdım."Hayır yapamazsın!" "Biricik sevgilin hastanede."dedi gülerek. "Allah belanı versin pislik herif!"derken çoktan yakasına yapışmıştım. "Çek ellerini! Yoksa tamamen öldürürüm onu!"dediğinde geri çekilip yüzümü avuçlarımın arasına aldım. "Ne istiyorsun?"dedim öfkeyle yüzüne bakarak."Söylesene?!" "Lider olmayı."dedi. "Nasıl yapacağım bunu?! Görmüyor musun Cihangir'in gücünü?! Yanına yaklaşan yanıyor!"dediğimde başını iki yana salladı. "Yapabilirsin,nasıl yapacağını da biliyorsun."dedi."Yatağına girmek çok kolay." "Şerefsiz!"dedim dişlerimi sıkarak."Sen gir öyleyse!" "Yapmadığın şey mi?!"dediğinde iğrenerek baktım yüzüne. "Onu oyalayacaksın bu gece.Zaten sana karşı oldukça farklı.Bence hoşlanıyor."dedi silahını indirirken."Telefonlarına bakamayacak kıvama getireceksin ki ben de rahat rahat sevkiyatı kendi lehime yaptırıp güç kazanayım." "Yapamam."dedim. "Yapacaksın! Yoksa sırasıyla gebertirim sevdiğin kim varsa!"dedi. "Neden?"dedim bana hiç benzemeyen gözlerine bakarak."Niye yapıyorsun bana bunu?" "Herkes kendi için savaşır,ben bu aile için savaşıyorum.Sen de bana yardım ediyorsun."dedi. "Beni harcayarak savaşıyorsun."dedim. Dolan gözlerimi sıkıca yumup arabama bindim. "İstediğim olmazsa senin için kötü olur Aymira."dedi. Arabayı çalıştırıp hızla uzaklaştım oradan. Sinirle direksiyona vururken ağlıyordum. Telefonum çalmaya başlamıştı bu sırada. Arayan Mert'ti. "Mert?"dedim yanıtlayıp. "Neredesin?"dedi. "Cenk iyi mi?"dedim. "Fena dövmüşler,kolunda kırık var."dedi. "Tamam,geleceğim ben.Söyle ona olur mu?"dedim. "Sana ihtiyacı var Aymira,neredesin sen?"dedi. "Geleceğim."diyerek telefonu kapattım. Gözyaşlarımı elimden geldiğince sildim ve ne yapacağımı düşündüm. Bir çıkmazdaydım,koca bir girdapta. Ne geri dönebiliyor,ne ileri gidebiliyordum. Telefonumu yeniden elime alıp Görkem'i aradım. "Yardım isteyebileceğim tek kişi sensin."dedim telefonu açtığında. "Seve seve yardım edecek kişi de benim."dedi. "Güçlü bir sinyal kesici lazım,bulabilir misin?"dedim. "Sorgulamama izin vermezsin değil mi?"dedi. "Bu yüzden aradım seni."dedim. "Bulurum."dedi."Benim mekana gel." "Geliyorum."diyerek telefonu kapattım. Yönümü değiştirip Görkem'in mekanına sürdüm. Yaklaşıp bir saat sonra mekanın önündeydim. Arabamı teslim edip içeri girdim. İşlek bir bar cafe sahibiydi Görkem. "Hoşgeldiniz Aymira Hanım."dedi beni karşılayan adam. "Hoşbulduk."dedim. "Görkem Bey sizi bekliyor."dedi adam eliyle merdivenleri işaret ederek. "Teşekkürler."diyerek merdivenlere ilerledim ve bir kat çıktıktan sonra Görkem odanın kapısını açtı. "Hoşgeldin."dedi içeri davet ederek. "Hoşbulduk."dedim içeri geçip deri koltuklardan birine otururken. "Aceleci görünüyorsun."dedi karşıma geçip oturarak. "Evet."dedim."Hazır mı?" "Elbette."diyerek ayaklandı ve masanın etrafında dolaşıp bir çekmece açtı.İçinden sinyal kesici küçük bir alet çıkardı ve yeniden karşıma geçip aleti uzattı. "Teşekkür ederim Görkem."diyerek ayaklandım ve sarıldım."Şu kısacık zamanda hep yanımda oldun." "Dertlerini benimle paylaşırsan,yardımcı olurum Aymira."dedi. Geri çekilip gözlerine baktım."Başımın çaresine bakıyorum."dedim. "Öyle olsun bakalım."dedi."Bir şeyler içmeden göndermem.Ne alırsın?" "Gerçekten acelem var-"dediğimde,"Lütfen."dedi. "Sade bir türk kahvesi o zaman."diyerek tekrar oturdum. Kapıya ulaşıp açtı ve dışarıda bekleyen adamına,"Bize sade türk kahvesi söyle."dedi. "Hemen abi."dedi adamı. Kapıyı kapatıp tekrar yanıma geldi. "Okulda olman gerekmiyor mu?"dedi. "Gerekiyordu."dedim saçlarımı geriye iterken."Ama değilim." "Neden girdin masaya?"dedi merakla."Çok zekisin,akıllısın."diyerek gözlerime baktı."Güzelsin."diye ekledi. Derin bir nefes alıp verdim. "Bir sevgilim var.Yani vardı.Olanlardan sonra hâlâ var mı bilmiyorum."dedim. "Neden?"dedi. "Benim yüzümden kötü şeyler yaşadı,hastanede olmasının sebebi de benim."dedim. "Anladım."dedi. "Madem sohbet ediyoruz,iyi şeylerden konuşalım.Kendinden bahset biraz.Görkem Aras kim?"dedim. "27 yaşında bekar bir adamım.Babam ve kız kardeşimden başka kimsem yok.Annemi yakın zamanda kaybettim."dedi. "Başın sağolsun."dedim. "Sağol."dedi buruk bir tebessümle."Defne'yle tanışmanı çok isterim,deli dolu bir kızdır.Birbirinizi çok seveceğinize eminim." "Olur tabii,tanışırız bir ara."dedim."Ne mezunusun?" "Milli Savunma Üniversitesi,Deniz Harp Okulu."dedi. "Ooo! Çok havalı."dedim hayretler içerisinde."Neden mesleğini yapmadın?" "Öyle bir kutsal mesleği,şu an ki halimle kirletemem."dedi. "Bir gün yapar mısın mesleğini sence?"dedim kahverengi gözlerine bakarak. "Sanmam."dedi."Bu bataklığa bir kez düşen bir daha çıkamaz,akli dengesini kaybetmediği sürece." "Harun Karabulut bu yüzden mi çıktı?"dedim merakla. "Deden hakkında pek bilgi sahibi değilsin anlaşılan."dediğinde gözlerimi kısarak ona baktım,"Nasıl yani?"dedim. "Senin deden Lizantusya'nın kurucularından biri.Aynı zamanda benim dedem Bahadır Aras ve Timuçin Sezginoğulları'da." "Ne? Nasıl yani?"dedim şaşkınlıkla. "Biz çok önemliyiz Aymira.Sen ben ve Cihangir."dedi. "Ben bu yüzden mi zorla dahil edildim masaya?"dedim. "Zorla mı dahil edildin?"dedi. "Evet."dedim başımı eğerken."Cenk'i hastanelik etmesinin sebebi de istediği şeyi yapmamış olmam." "Cenk,sevgilin."dedi. "Evet."dedim. Boğazını temizleyip ceketini çıkardı. "Yardım edeceğim bir durum var mı?"dedi. Bu sırada kapı iki kez tıklatılmıştı. "Gel."dedi Görkem. Adamı kahvelerimizi bırakıp çıktığında yeniden sordu."Eğer elimden bir şey gelirse yaparım." "Cihangir'den bahsedebilirsin bana."dedim. "Neden?"dedi. Kahve fincanımı elime alıp bir yudum aldım. "Pek konuşmuyor,seni tanıdım ama onu çözemedim bile."dedim. "Cihangir çok güçlü bir adamdır,biz pek sevmeyiz birbirimizi ama hakkını yiyemeyeciğim kadar yiğit biridir."dedi. "Neden böyle soğuk sence?"dedim. "Nasıl olmasını bekliyorsun ki? Koskoca örgüt lideri."dedi. "Hiç lider olmak istedin mi?"dedim. "Hayır."dedi gülümseyerek."Bu iyi bir şey de değil zaten.Bilmiyorsun ama çok fazla kural var.Birine bile uymazsa yargılanır.Yargıda suçlu görünürse ölmekten beter ederler." "Lider olsa bile."dedim. "Elbette öyle.Eşitlik kanunu var ya hani masada bile."dedi. "Nereye bulaştım ben böyle."dedim daha çok kendi kendime. "Sana zarar vermelerine izin vermem,için rahat olsun."dedi. "Sen neden yardım ediyorsun ki bana?"dedim gözlerinin içine bakarak."Hemde herkes bana düşman gibi bakarken." "Tehlikeli oluşun beni sana yardım etmeye itiyor."dediğinde küçük bir kahkaha attım."Alay etme."dedim aynı zamanda. O da güldüğünde kahve fincanını sehpanın üzerine bıraktı. "Artık gitmem lazım."dedim ayaklanırken."Her şey için sağol." Elimi uzattığımda elimi tutup hafifçe sıktı."Her zaman."dedi. Kabanımı elime alıp odadan çıkmak için kapıya ilerlediğimde,"11."dedi. Durup ondan tarafa döndüm. "Alay etmiyordum."dedi ciddiyetle."Hiç etmem." Kapıyı açıp odadan çıktım. Kendimin ve zaman geçtikçe neye dönüştüğümün ben bile farkında değildim. ... Masanın olduğu binanın önünde durup arabadan inerek kapıya ilerledim. "Cihangir Bey içeride mi?"dedim kapıda bekleyen adama. Adam yüzüme bakmak bir kenara dursun cevap dahi vermediğinde sinirle bir kez daha sordum. "Sana diyorum! Cihangir içeride mi?!" "Cevap vermezler."dedi arkamdan bir ses. Arkamı döndüğümde renkli ve parlak ceketiyle Eray'ı gördüm. "Naber güzellik?"dedi. "Cihangir'i arıyordum."dedim. "Niye telefonla aramıyorsun?"dedi. "Numarası yok bu bir ikincisi de ceketin gibi parlak olan zekanı kendine sakla."dedim. "Üç ay oldu hâlâ aynı ketum tavırlar.Kınıyorum seni."dedi. "Üç ay oldu hâlâ geniş geniş hareketler.Ben de kınıyorum seni."dedim. "Sana bu masanın en kaliteli üyesini söyleyeyim 11."dedi. "Söyleme,sensindir kesin."dedim. "Elbette benim.Ego mego değil bu yanlış anlama.Ama Brad Pitt derler bana."dediğinde kendimi tutamayıp güldüm. "İyi ki Brad Pitt'i tanıyorum.Tanımasam inanırdım söylediğine."dedim. "Ne? Benzemiyor muyum yani?"dedi dehşetle."Gördüğüm insanların yüzde doksan dokuzu benzetiyor." "Ben yüzde birlik kısmım."dedim. "Hadi oradan be,benziyorum."dedi."Cihangir kendi salonuna gitti bu arada."dedi. "Tamam sağol."dedim. Ardından kapıda bekleyen adama dönüp sinirle yüzüne baktım."Bana cevap vermemenin bir cezası vardır muhakkak.O zaman görüşeceğiz."diyerek arabama ilerledim. Arabaya binip oradan uzaklaşırken sinyal kesiciyi kullanıp kullanmama arasında gidip geliyordum. Sağlam bir plan yapmıştım ama Engin istediğine ulaşırsa daha da güçlenip beni ezecekti. Bunun olmasına izin veremezdim. Spor salonunun önünde durduğumda arabamı park edip içeri geçtim. Cihangir'e ait olan spor salonu yalnızca erkeklere özeldi ve içeri girdiğim andan itibaren herkes bana bakıyordu. Ellerim kabanımın cebinde yürümeye devam ettim. Cihangir'i ringin üstünde dövüşürken gördüğümde durup izlemeye başladım. Çıplak olan gövdesi ter içindeydi ve dövmesini artık görebiliyordum. Kolundaki dövme bir halkanın içinde olan akrep dövmesiydi. Kaslı vücudunu izlemek keyif versede karşısında ki adamla yaptığı antrenman bitmişti. "Seni bekliyor sanırım."dedi adam beni işaret ederek. Cihangir arkasını dönüp bana baktığında şaşırmış gibiydi. Eldivenleri çıkarıp ringten indi. "Ne işin var burada?"dedi. "Acaba ringte mi konuşsak? Seni yenmek bana huzur verecektir."dedim. Gülerek bedenimi şöyle bir süzdü. "Tamam Mira,zeki ve kurnazsın ama benimle dövüşecek kadar güçlü olduğunu hiç sanmıyorum."dedi. "Bak şimdi daha da gaza geldim.Karşındaki insanı hiç bilmeden yargılamak büyük yanlıştır."dedim. "Kendine baya güveniyorsun sen."dedi hayretle. "Neden güvenmeyeyim?"dedim omuz silkerek."Eğitimini aldım." "Tolga,Mira Hanım için kıyafetimiz var mı?"dedi alaylı bir şekilde yüzüme bakarken. "Buluruz hemen."dedi Tolga. "Bekliyoruz."dedi Cihangir. Hemen sonra ringin köşe direğine astığı siyah tişörtünü alıp üzerine geçirdi. "Ne için gelmiştin?"dedi. "Önemli bir şey için."dedim. "Odama geçelim."dedi. Onu takip edip odaya geçtiğimizde kabanımı üzerimden çıkardım ve koltuğun kenarına bıraktım. "Sana güvenebilir miyim bilmiyorum ama ben yapmam gerekeni yapamadım."diyerek kabanımın cebinden sinyal kesici aleti çıkarıp masanın üzerine bıraktım."Yağmurdan kaçarken doluya tutulacaksam da bunu denemek zorundayım."sinyal kesiciye bakıp ardından tekrar gözlerime baktı."Engin lider olmak için beni kullanıyor.Ben ona güç veriyorum yaptıklarımla.Ve şimdi de seni bu gece oyalamamı istedi.Aksi taktirde hastanelik ettiği erkek arkadaşımdan başlayarak değer verdiğim herkesi öldürmekle tehdit etti." "Ne istedi senden?"dedi. "Bu gece bir sevkiyat olacakmış sen sevkiyatla değilde başka bir şeyle meşgul olmalıymışsın.Böylelikle işleri kendi lehine çevirecek."dedi. "Sen nasıl meşgul edecek mişsin beni? Sinyal kesiciyle mi?"dedi. "Hayır,sinyal kesici benim planımdı.Seninle bir yemeğe çıkacaktık oradayken sinyal kesici devrede olacaktı.Sonrasında ayarladığım adamlarla bir yaygara çıkarıp ikimizi de polislik edecektim.Sen de haliyle sevkiyatla ilgilenecek durumda olmayacaktın."dedim. "Engin'in planı neydi peki?"dedi. "Seninle yatmamı istedi.Benim için bunun kolay olduğunu ve senin bana farklı davrandığını da söyledi."dedim. "Sen farklı bir plan yaptın ama."dedi. "Ben alçak biri değilim.Fahişe hiç.Kimsenin altına yatmadım ve böyle bir şey için yatmam da."dedim uzun bir soluk verirken."Yapamadım çünkü Engin'in güçlü olmasına müsade edemem.Ben kimsenim kuklası değilim ama o güçlendikçe beni daha çok kullanacaktı." Bu sırada kapı açıldı. "Kıyafetler hazır."dedi Tolga. "Giyin gel."dedi Cihangir kıyafetleri Tolga'dan alıp bana uzatırken. "Neden tepki vermiyorsun?"dedim. "Ringte konuşacağız Mira.Giyinip gelir misin?"dedi. Kıyafetleri aldığımda odadan çıkıp kapıyı kapattı. Tepkisizliği korkutsada üzerimdekileri çıkarıp giyinmeye koyuldum. Siyah bir tişört ve taytı spor ayakkabılarla birlikte giyindikten sonra saçımı toplayıp odadan çıktım. Ayakkabılar ayağıma bir numara büyüktü. Köşede duran eldivenleri takıp ringe çıktım. "Cezalandırılacak mıyım?"dedim. "Ne için?"dedi. "Cihangir sana anlattıklarıma hiçbir tepki vermedin.Kendinde misin? Normal şartlarda bağırıp öfkelenmen gerekiyordu."dedim. "Engin'in gizli işler çevirdiğini zaten biliyordum.Asıl meselem onu cezalandırmak değildi."dedi. "Ne öyleyse?"dediğimde kollarını açıp çağırdı."Çok emindin kendinden? Yenecektin beni?"dedi. Yumruklarımı çene hizama getirip olduğum yerde hareket etmeye başladım. İlk hamleyi yapıp üzerime saldırdığında refleksle diğer tarafa geçmiştim ve tek kolunu tutarak diz kapağımı sırtına geçirmiştim. "Ooo!"diyerek hızla toparlanmış ve şaşkınlıklık içinde yüzüme bakmıştı."Beklentimin üstünde."dedi. "Sana rakibini küçümseme demiş miydim?"diyerek bir hamle daha yaptım. Ama bu sefer yememiş,yemediği gibi kolunu boynuma sarmış ve kendi bedenine yaslamıştı. "Küçücük bedenin cüssemin altında ezilir diye korkuyorum."diye fısıldadı."Pes et bence." "Asla."diyerek ayağımı önce kasıklarına geçirmiş ardından çenesine vurmuştum. Gözleri dehşetle açılırken bunları nasıl yaptığımı durup durup sorguluyordu. "Şaşırmaktan karşılık veremiyorsun Cihangir.Kabul et,sandığının aksine çok iyiyim."dedim. Çenesini ovuşturmayı bırakıp,"Bu kadar oyun yeter."dedi. Üzerime yaptığı hamleden kurtulamamış mindere sertçe düşmüştüm. Hızla üzerime eğilip kollarımı başımın iki yanına sabitledi."Ezilirsin demiştim."dedi. "1.68 boyundayım ben,küçümsenecek boy değil bir kadın için."dedim kurtulmaya çalışırken. "1.93 boyunda olan biri için 1.68 epeyce küçük."dedi."Kalkamıyorsun sanırım." "Bileklerim kangren olacak!"dedim. "Bir anlaşma yapacağız."dedi. "Ne anlaşması?"dedim. "Madem Engin'in güçlenmesini istemiyorsun,bu anlaşmayı kabul edeceksin." Gözlerinin içine bakarken anlaşmanın ne olduğunu ve iyi mi yoksa kötü mü yaptığımı düşünüyordum. Eğer daha da kötüye adım attıysam kurtuluşum yoktu. & Bölüm sonu. Ne dersiniz? Tutar mı ki hocam? 🦂 |
0% |