@sarezgi
|
Bir anda etrafımdaki her şey kaybolmuş gibi hissettim. Sanki adımlarımın yönü yoktu artık; nereye baksam, hangi yöne gitsem aynı boşlukla karşılaşıyordum. İçimde bir yere ait olma hissi kalmamıştı, yalnızca sonsuz bir belirsizlik ve derin bir kaybolmuşluk duygusu. Kalbim hızla çarpıyordu, ama ne için? Kendimi bulmak mı, yoksa tamamen kaybolmak mı istiyordum, bilmiyorum. Zihnimde dönüp duran düşünceler, hiçbir yere varmıyordu. Sanki bir girdabın içindeyim, çekiliyorum, daha da derinlere sürükleniyorum. Nereye gittiğimi, ne aradığımı bile bilmeden, sadece kaybolduğumu biliyorum. Bu belirsizlik, ruhumu bir sis gibi sarmış, her şeyi bulanıklaştırmıştı. Artık kim olduğumu, nerede durduğumu bile bilmiyorum; sadece kaybolmuşum, hem dünyada hem de kendi içimde. Efe'nin öpmesi ile şoka uğramıştım. Beklemediğim bir anda beklemediğim bir kişiden beklemediğim bir öpücük beni hayattaymışım gibi hissettirmişti. Efe'ye sert tepki göstermem gerekirken ben yumuşak öpücüklerine karşılık veriyordum. Efe yavaşça çekildiğinde sadece gözlerine odaklanmıştım. Ruhumun derinlerine işleyen bakışları vardı. "Sare özür dilerim" Dedi bir adım daha geriye çekilirken . Aramızda oluşan o mesafeyi kapatıp elimle yanağını okşamaya başladım. "Özür dilemene gerek yok." Efe, bana delirmişim gibi bakarken ben sadece Efe'ye aşık olduğumu hissediyordum. ✧・゚: *✧・゚:* Saat 20.00'dı . Ve ben gün içinde sadece Efe ile dışarı çıkmıştım. İlk önce AVM gezmiştik. Sonrasında ben aç hissettiğim için yemek yemiştik. Efe dönüş yolunda elimi tutmuştu. Açıkçası çok utanmıştım çünkü heyecandan avucumun içi terliyordu. Düşüncelerim telefonumun zil sesi ile bölündü. Arayan yabancı bir numaraydı. "Alo" "Alo?" Kalın bir erkek sesiydi. Fakat ses bana çok tanıdık geliyordu. "Kimsiniz?" "Sare benim kızım ya. Barış" Lise 9 ve 10. Sınıfta en yakın arkadaşımdı. Fakat sonrasında babasının işi için İstanbul'a taşınmışlardı. "Barış" Diye sevinçle çığlık yatağımda heyecanla doğrularken. Barış'ın gülme sesi ile daha da heyecanlanmıştım. "Barış napıyosun ya ne zamandır bir türlü görüşmemiştik" Benim o zamanlar telefonum olmadığı için numaramı Barışa verememiştim. "İyi. Sen napıyosun?" Üniversite nasıl" Evet Barışla uzun bir süre görüşmediğimiz için mezuna kaldığımı bilmiyordu. "Barış ben bir yıl mezuna kaldım. Bu yıl tercih yapacağım" "Hadi ya bizim cimcimeye bak sen artistlik yapmasını biliyodun ama ben tekte giderim diye" Kahkalarım peşi sıra kesilmezken Barış devam etti. "Sonucun nasıl? Nereyi yazacaksın?" "Yani ege tıp düşünüyorum şu an için aklıma başka şehir gelmiyo" "Sare sen zaten İzmir de değil misin?" Ailenin yanında mı okuyacaksın üniversiteyi?" "Evet. Yani ben hem İzmir'i çok seviyorum hem de Ege üniversitesi'ne sıralamam yetiyo" "Sen bilirsin" Ben, Barış'ın İstanbul anılarını dinlerken Efe arıyordu. Meşgule atıp, Barış ile konuşmaya devam ettim. Çünkü Barış ile yaklaşık 3 yıldır doğru düzgün konuşamamıştık ve hayatımızın en önemli olayları yaşanmıştı. Aradan geçen iki buçuk saatin sonunda konuşmamız bitmişti. Ve Barış'ın bu hafta sonu İzmir'e geleceğini öğrenmiştim. Telefonumu açtığımda saatin 22.30 olduğunu gördüm. Ve Efe'den gelen 220 instagram sesli aramasını. Bugün beraber dışarı çıkmamıza rağmen numaramı hâlâ vermemiştim. Efe'ye instagram dan numaramı mesaj atıp, aradım. "Neden açmadın? Kaç defa aradım seni" Efe'nin telefonu açar açmaz gelen sinirli sesi ile afallamıştım. "Telefonda konuşuyorum. Sonrasında konuşuruz diye..." Benim konuşmam Efe'nin bağırması ile bölündü. "Bu saatte kimle konuşuyosun iki buçuk saat?" "Barışla" "O kim Sare" Sesi yüksek değildi fakat sesindeki siniri hissetmemek mümkün değildi. "Efe , önemli değil. Neden bu kadar sinirlendin?" "Sare, Barış kim? Ve sinirlenmeyecek gibi mi sence? Ben bu saatte herhangi bir kızla konuşup senin telefonalarını sürekli meşgule alsam hoşuna gider mi?"
|
0% |