Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@sarisiin_

İnsanlar ne düşünür hakkımda diye sürekli soru sorardım küçükken. Öyle öğretmişti çünkü annem. Söylerdi hep kendince insanlara ne deriz, ne düşünürler, sen yanlış anlamışsındır diye. Yanlış anlamamıştım. Söyleseydim, anlatsaydım derdimi herkes anlayabilecekken, o anlamadı. Anlamalıydı lakin hiçbir zaman anlamayacaktı. Belki de ben anlamalıydım onu. Peki nedeni neydi ? Nasıl anlamalıydım annemi ?

“Duru.” dedi bir ses arkamdan. Ben hiçlikte miydim neredeydim böyle ?

Her yer karanlık ve sessizdi o ses seslenene kadar. O sesin geldiği yer ışıklanmaya başladı.

“Sen kimsin ?” dedim o sese dönerek.

Yüzü görünmüyordu ama bedeni bir erkek bedenine benziyordu.

“Beni tanımadın mı kızım?” dedi sakin bir ses tonuyla. O anda ışıklar adamın yüzünü de görünür hale getirmişti.

“Ba-ba.” dedim kekeleyerek. Dilim tutulmuştu sanki. Boğazıma ağrılar girmiş, gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

“Seni çok özledim kızım.” dedi kollarını bana doğru açarak.

O ana kadar hissedemediğim bacaklarım bir anda ona doğru koşmaya başlamıştı.

“Bende seni çok özledim babacığım!” diye bağırdım ona koşarken.

Ama bir terslik vardı. Babama ne kadar koşarsam koşayım ona bir türlü yetişemiyordum.

“Baba gelemiyorum sana yetişemiyorum!” diye bağırdım ağlarken.

Ona yetişebilmek için daha çok koşmaya başladım ama hiç yol kat edemiyordum.

“Benim Duru’m güzel kızım. Ben seni çok seviyorum bunu asla unutma.” dedi babam bana gülümseyerek.

“Baba gitme!” diye bağırdım ama arkasını çoktan dönmüştü.

“Baba bırakma beni tek başıma kaldım lütfen yalnız bırakma beni!” diye tekrar bağırdım. Ama bana bakmamış çoktan gitmişti.

Yere dizlerime çöküp bağırarak ağlamaya başladım. Onu çok özlemiştim ve sarılamadan beni bırakıp gitmişti. Tekrar gitmişti tekrar.

“Nefret ediyorum bu dünyadan, nefret ediyorum bu insanlardan. Babamı elimden alan herkesten nefret ediyorum!” diye bağırdım.

Ne kadar bilmiyorum ama bir süre daha kafamı kaldırmadım dizlerimden. İçimde öyle büyük bir acı vardı ki. Bu annemle mi ilgiliydi yoksa babamla mı ayırt edemiyordum. Kafamı kaldırıp etrafıma baktım ve o an fark ettim.

Büyük bir çemberin ortasında oturmuştum ve etrafımda sayısını sayamadığım kadar mum yakılmıştı. Yerden kalkmaya çalıştım ama sanki biri bacaklarımı buraya çivilemişti bir türlü kalkamıyordum.

Uzaktan yüzleri belli olmayan ama kıyafetlerine bakılırsa siyah pelerinli insanlar yaklaşıyordu. Onlar yaklaştıkça daha çok korkmaya ve daha çok ağlamaya başlamıştım.

“Siz kimsiniz ne istiyorsunuz benden ?!” diye bağırdım ve yüzümü tekrar dizlerime gömdüm.

Bu bir kabus ve ben bu kabustan uyanacağım biliyorum.

“Kabustayım, kabustayım siz yoksunuz şimdi uyanacağım!” diye bağırdım.

Omzumda bir el hissedince bütün akan kanımın çekildiğini hissettim. O el o kadar sert bir eldi ki hemen o eli çekmezsem omzum kırılacaktı.

Kafamı kaldırdım ve elini ittirdim. Buz gibiydi.

“Dokunma bana!” dedim.

“Bana dön.” dedi sakin bir ses tonuyla.

“Bana dön ve benim için uygun olduğunu kanıtla.” diyede ekledi.

Asla dönmedim.

“Dönmeyeceğim defol git!” diye bağırdım. Ama o ses yön değiştirip karşıma geldi ve kafamı kaldırdı.

“Aç gözlerini ve bana bak. Benim gördüğüm güzelliklere kendi gözünle bak.” dedi.

O an gözlerimi açtım.

Karşımda o gördüğüm yakışıklı çocuk vardı. Bana gülümsüyordu ve etrafa ışık saçıyordu.

“Sen kimsin?” dedim şaşkınlıkla.

Normal olmayan bir şekilde daha çok gülümsedi. O kadar korkunç gülümsüyordu ki korkuyla geri sıçradım.

“Siz beni çağırdınız bense geldim ve sana aşık oldum.” dedi ve kafasını sola doğru eğdi.

Elimi uzattım.

“Git yaklaşma bana ben çağırmadım seni ben seni sevmiyorum git!” diye bağırdım elimle ona uzak durmasını ima ederek.

“Sen seçilmiş kişisin.” dedi arkadaki ses.

“Sana.” dedi diğer ses.

“Geri.” dedi öteki.

“Dönüş.” dedi onun yanındaki.

“Yok.” dedi sonuncusu ve hep birlikte çok çirkin kahkahalar atmaya başladılar.

Daha çok korkarak dizlerime yaslandım. Bu bir kabus olmalıydı evet kabus.

Nefes alışverişlerimi düzenlemeye çalışırken göğsümü tuttum. Bayılacak gibiydim gözlerim artık hiçbir şey görmüyordu. Kulaklarım sadece onların kahkahalarını işitiyordu.

Önümdeki adam bana doğru eğilip kafamı kaldırdı. Korkuyla itaat ettim. Gözlerim bulanık görse de onun anormal gülüşünü hala görebiliyordum.

“Nikahımıza hoş geldin aşkım.” dedi ve elimi eline alıp kesti. Acıyla inledim ve elimi çektim.

Akan kanla beraber yerlere bilmediğim bir dilde yazılar yazılıyordu. Etrafımdakiler bilmediğim bir dilde bir şeyler söylüyor ve sanki beynimin içini kemiriyorlardı.

“Gidin başımdan!” diye bağırdım kafamı bir sağa bir sola sallayarak.

“Duru.” dedi Rüya bir anda.

Ve ben gözlerimi açtım.

“Kızı rahat bırak uyusun çok ağır şeyler atlattı biraz dinlenmeye ihtiyacı var. Doktor bayılmaların normal olduğunu zaten söyledi.” dedi Poyraz ben gözlerimi açarken.

“Kendine geldi.” dedi Yavuz, Rüya’yla Poyraz atışırken.

“Ne oldu bana ?” diye sordum yutkunduktan sonra.

Rüya başımı okşadı ve beni öptü.

“Kendine geldin şükürler olsun ki. Yorgunluktan bayılmışsın doktor öyle söyledi. Seni tuvaletin girişinde yerde görünce ödümüz koptu. Dün akşamdan beri uyuyorsun.” dedi Rüya.

Ve her şey o an dank etmişti beynime. Hızla yerimden kalkmaya çalıştım.

“Nereye gidiyorsun daha yeni uyandın?” dedi Yavuz.

Rüya hemen koluma girdi.

“Bir şeye bakmam gerekiyor.” dedim.

Rüya bana yardımcı oldu ve beraber üst kata çıktık. Üst katta her bir alanı taradım ama yerde ne cesetler vardı ne de kan.

“Sen görmedin mi burada hayvan cesetleri vardı.” dedim Rüya’ya.

Poyraz ve Yavuz’da arkamızdan gelmişlerdi.

“Ne cesedi biz hiçbir şey görmedik sen iyi misin?” dedi hepsi bir ağızdan.

Aklımımı kaybediyordum bilmiyordum. Gördüğüme kesinlikle emindim.

“Gel seni yatıralım düzelmen için biraz süre tanı kendine.” dedi Rüya.

Başımla onayladım ve hep birlikte aşağı indik.

Her şey çok tuhaftı.

Oturma odasına geldiğimizde beni koltuğa yatırdılar ve kendileride diğer koltuklara oturdular.

Rüya hemen dibimdeki koltuğa oturmuştu.

Bir anda yanıma geldi ve elimi gösterdi.

“Bu ne derin yara ne zaman oldu bu ?” dedi bana şaşkınlıkla bakarak.

Elime baktım. Tam ortasında upuzun bir kesik vardı. Kanamıyordu ama yeni olduğu her halinden belliydi.

Bir anda rüyam geldi aklıma ve Rüya’ya sarıldım.

“Ne oldu Duru?” dedi Rüya bana sarılırken.

“Rüyamda garip garip insanlar gördüm. Bir tanesi elimi kesiyordu ve kanımla yazılar yazılıyordu. Hatta elimi kesen düğünümüze hoş geldin demişti.” dedim ve gözyaşlarımı akıttım.

Poyraz sinirle yerinden kalktı ve dış kapıyı çarparak evden çıktı. Yavuz’da hemen peşinden atladı. Hiçbir şey anlamamıştım ama şu an onları anlayacak durumdada değildim.

Yavuzdan

Poyraz bir hışımla dışarı çıkınca hemen peşinden koştum. Sinirle her şeyi yapabilecek durumdaydı.

“Sıçayım böyle işin içine!” dedi ve yumruğunu duvara geçirdi.

“Bizim geri zekalılığımız yüzünden kızın başına gelmeyen kalmadı!” diyede ekledi.

Sinirden deliye dönmüştü.

“Sakin ol Poyraz. Biz böyle olacağını nereden bilebilirdik ki ?” dedim sakinleştirmeyi umarak.

Poyraz bana döndü ve yakamı tuttu.

“Anlamıyor musun sen Yavuz? Kız kendine zarar vermeye bile başlamış. Elindeki koca yarayı sende gördün! İyice hayatının içine sıçtık!” dedi ve beni itti.

Sinirlendim.

“Zırvalayıp durma Poyraz. Aptal aşık gibi davranma burada! Aşık mısın lan sen bu kıza ?!” dedim bağırarak.

Poyraz sinir ve şaşkınlık karışımıyla bana baktı. İlk kez bi sorumda sustuğunu görüyordum.

“Aşıksın tabi neden bu kadar sinirlendiğin şimdi anlaşıldı.” diye bağırdım.

“Kes sesini!” diyip yakamı tuttu.

“Aşıksam aşığım sana ne !” diyede ekledi.

Bende Poyraz’ın yakasını tuttum.

“Sen aşıksan bende…” diye devam edecekken Duru’nun sesiyle ikimizde o tarafa baktık.

“Siz ne yapıyorsunuz ?!” diye bağırdı.

“Kavganız içeri kadar duyuluyor derdiniz ne ?!” diyede ekledi.

Poyraz bir anda yakamı bıraktı ve benden uzaklaştı.

“Ufak bir anlaşmazlık oldu sadece.” diyede söyledi.

“Evet.” dedim onaylayarak.

“Abartılacak bir şey değil zaten hadi içeri geçelim.” diyede ekledim.

Poyraz kızları sollayarak hemen içeri girdi. Bende peşinden atladım. Konuşmamız yarıda kalmıştı ama tamamlanacağı gün elbet gelecekti.

Dört gözle bekliyordum.

Durudan

Kavgalarının sebebini öğrenmek istedim lakin bizi hep geçiştirmişlerdi. Bende bu yüzden konuyu daha uzatmadım. Nasılsa öğrenecektim bu yüzden hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim. Akşama doğru Yavuz işim var diyerek evden çıktı. Rüya’da mutfağa bir şeyler hazırlamak için girince Poyraz’la yalnız kaldık. İkimizde garip bir şekilde sessizdik. Yaşadıklarım yüzünden mi böyleydim bilmiyorum ama eğer öyleyse Poyraz’da bu durumdan çokca etkilenmişti belliydi.

Poyraz bir anda yanıma gelip oturdu ve kafamı dizlerine yatırdı. Şaşırmıştım ve birazcıkda utanmıştım ama tepki göstermedim. Belki de şu an en ihtiyacım olan şey yakın bir ilgiydi. Veya Poyraz’ın ilgisi.

“Nasılsın?” dedim dizlerinde yatarken.

Saçımı sevmeye başladı. Bu hareketi kendimi bebek gibi hissetmemi sağlamıştı. Çok mutlu olmuştum.

“Sen nasılsan bende öyleyim.” dedi.

“Yani bir yandan korkarken diğer yandan boşluktasın.” dedim buruk gülümsemeyle.

Saçımı sevmeyi bırakıp beni kaldırdı.

“Duru.” dedi bana sarılırken.

“Ben varken asla sana zarar gelmesine izin vermem.” diyede ekledi.

Bende ona sarıldım. Bu sarılma huzurun ta kendisi bir sarılmaydı sanki. Kalbim midem deli gibi çarpıyordu. Kendimi bulutlarda huzur diyarında hissediyordum.

Geri çekildim ve beni tekrar dizlerine yatırdı. Kendimi küçük bir çocuk gibi hissetmiştim yanında.

Olur ya hani babalar kızlarını dizlerine yatırıp saçlarıyla oynar. Güzel kızım der seni hiç bırakmayacağım hep yanında olacağım der. O minik ellerinden tutup zorlukları seninle beraber aşacağım der. Ben hiç o duyguyu yaşayamadan kaybettim babamı. Benim ve içimdeki o minicik çocuğun hep derin bir yarası olarak kalacaktı bu.

“Babamı gördüm rüyamda.” dedim gözümden bir yaş akarken.

“Güzel kızım dedi seni çok seviyorum dedi. Ona doğru koştum ama yetişemedim. Sonrada gitti.” diyede ekledim.

Poyraz bir anlığına duraksamıştı. İçi acımıştı sanki bu dediklerimden. Belki de kendi babasını hatırlamıştı o da. Nasılsa aynı kaderi yaşıyorduk hemen hemen.

“O küçük kızın minik ellerinden artık ben tutacağım. Ben güldüreceğim ben mutlu edeceğim onu.” dedi beni kaldırarak.

“Sen artık benim minik kızımsın.” diyede ekledi.

 

Beni göğsüne yatırarak yanağımı sevdi. Şu an neler yaşanıyordu neler oluyordu anlayamıyordum. Ama bu büyülü anı asla bozmak istemiyordum. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Tam tersi belki de kader sayfalarına benim için yeni bir not düşmüştü.

AŞK…

 

Bölüm Sonu.

 

Bölümü okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Yorumlarınız ve oylarınızla bana fikirlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere. ♥️

Loading...
0%