@sarsfarah_
|
Üç ay önce... Kocam dediğim adamla sekreterini öyle sarmaş dolaş gördükten sonra kendimi nasıl arabama atıp, buraya geldiğimi hatırlamıyordum. Parmağımda ki yüzüğü çıkartıp camdan fırlattıktan sonra Avukat olan arkadaşım; Fulya'yı arayıp hemen boşanma davasını açmasını söylemişim ve bunun şimdilik aramızda kalmasını özellikle tembih ederek telefonu kapatmıştım. "Bir kadeh daha alabilir miyim ?" dedim barmene. Henüz tam anlamıyla sarhoş olmamıştım ama hayatım boyunca bu kadar içmemiştim. "Efendim, çarpmasın ?" dedi Barmen, beni uyararak. Ona aval aval baktım. "Amacım da o zaten" dedim. Son iki yılımı ve onunla ilgili olan tüm anılarımı unutana kadar içmek istiyordum. Birde annem 'niye çocuğunuz yok' diye soruyordu. İyi ki de olmamış, böyle bir babası olacağına hiç olmasın. İç savaşımı bölen şey "Size eşlik edebilir miyim, hanımefendi ?" diyen biriydi. Sağ tarafıma döndüm. Kel ve uzun boylu bir adam bana pis pis bakıp sırıtıyordu. Bir sen eksiktin. Ters bir bakış atarken "Lütfen, gidin başımdan!" dedim önüme dönerek. Elimle ağzımı kapatırken "Bu, olamaz ya!" dedim bağırdım. Daha yeni aldatılmıştım ve üstüne bir adamın kafasını yarmıştım. Kesin adam şikayetçi olacaktı ve beni de hapise atacaklardı. Kaşlarını çattı. "Sizin rahatsız olduğunuzu görünce yardımcı olmak istemiştim!" dedi, iğneleyici bir ses tonuyla. "Ben hallediyordum" dedim, ters bir tavırla. Başını gösterdi. "Gördük!" dedikten sonra bana yaklaşmaya başladı. Korkudan geriye adımlarken o üzerimden uzanıp tezgahta duran peçetelerden aldıktan sonra geri çekildi. Kafasına basınç uygulamaya başladı. Ama mükemmel parfümün kokusu burnuma dolmuştu bile. Bundan etkilendiğim için içimden kendime saydırsamda belli etmemek için hemen kafamı çevirdim. Kesin alkolün etkisi yüzündendi. "Devam edecek misiniz ?" Barmen çocuğun sorusuyla ona bakıp minnetle gülümsedim. Bilmeden olsa da beni kurtarmıştı "Elbette.." dediğimde yanımdaki adamda aynı anda "Hayır" demişti. Barmen bize anlamayarak bakınca "Beyefendi değil, ben devam edeceğim" diye açıkladım. Bir adımda yanı başıma gelip, durdu. "Bence durmalısın!" dedi Adam, elimdeki bardağı alıp kenara koyarken. Dudaklarımı büktüm. "Buna ben karar veririm!" dedim. Gözlerimi devirdim. "Senin mekanın buralar galiba " dedim alayla, elimi sallarken. .... "İyi misin ?" dedi Tarık, gülmemek için kendini zor tutarken. Kızdan aldığım darbeyi görünce yarılana kadar kahkaha atmamışlar gibi. Ona ters bir bakış attım. "Birde soruyor musun ?" Tarık, omuz silkti. "Kız çetin ceviz çıktı." Mert de ona bakıp kafasını sallarken "Gördün değil, mi şişeyi nasıl kafasına geçirdi ?" diye güldü, kıza bunu yaptığı için hayran kalmış gibiydiler. "Delinin tekine denk geldik!" dedim, asabice. Özellikle onu uyarmama rağmen hala içmeye devam etmesi beni sinirlendirmişti. "Ama hakkını yemeyelim, güzel hatun ?" diyerek araya girdi, Mert. Bu ona tekrar bakmama neden oldu. Kıvrımlı vücüt hatlarını saran bordo elbisesi, kocaman yeşil gözleri ve kıvırcık saçlarıyla gerçekten güzel görünüyordu. Hem de fazlasıyla. "Öyle ki, birileri fena etkilenmiş" dedi Tarık, bana bakıp alttan alttan gülerken. "Sus, o zaman!" dediğimde köşesini çekilip telefonuna gömdü kafasını, hemen. Şakam olmadığını en iyi o bilirdi. Bu soru Mert'den gelmişti, tabi onu susturmanın bir yolu olmadığı için Tarık'ın yerine geçip onun merak ettiklerini soruyordu. "Bilmiyorum" diye yanıtladım, yalan olmasına rağmen. Üç gün önce, ailecek yeni iş ortaklarımızın evine davet edildiğimizde ben de gitmiştim. Herkes yemek masasında havadan sudan konuşurken bir anda kardeşim Ece'nin "Senin kızın yok mu Berna Teyze ?" deyişiyle ortamı aniden gergin bir hava sardı. Halit Bey bakışlarını kaçırırken, Berna Hanım'ın gözleri dolmuştu. Babam, üzgün bir sesle "Allah Rahmet Eylesin" deyince Gökhan babasına kızgın bakışlar atmıştı. "Lütfen, durumu misafirlerimize yanlış empoze etme!" dedi, sertçe. Ardından bize döndü. "Kız kardeşim çok şükür ki yaşıyor sadece bizden uzakta" diye açıklama yaptıktan sonra ne biz başka bir şey sorduk ne de onlar anlattı. Günün ilerleyen saatlerinde biz adamlar kendi aramızda iş konuşurken Ece yanıma gelmiş, "Bak abi!" diyerek elindeki fotoğrafı göstermişti. "Berna Teyzenin kızıymış." İşte o kız, şu an tam karşımdaydı. Bakışlarım tekrar onu bulurken, ağır adımlarla pistteki kalabalığa karıştığını gördüm. Yerinde salınmaya, dans etmeye başladı. Ruhu çekilmiş gibi bir hali vardı ve hiç iyi dans edemiyordu, birinin gidip ona böyle yapılmaz demesi gerekiyordu. "Bu bir fırsat" dedi Tarık, uzun bir sessilikten sonra. Başımı ona çevirdim. "Ne ?" Kalbimde keskin bir sızı hissettim. Merve'den sonra üç yıldır kimseye karşı bir şey hissetmezken karşımda ki kadının gözlerindeki tanıdık his beni ona çeken şeydi. Beni görünce gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ooo, yalnız kumru da gelmiş!" " Ne zaman durmayı düşünüyorsun?" diye sorunca tembelce gülümsedi. "Hiçbir şeyi düşünemeyecek kadar yorulduğumda" dedi, çalan müzikten dolayı sesini duyurmak için bağırmak zorunda kalmıştı. "O zaman sana yardımcı olayım" diyerk elinden tutup aniden kendime çektim. Bedeni bana yapıştığında, kalbimin hızlanmasına engel olamadım. "Dans mı edeceksin ?" diye sordu, şaşkın şaşkın bakarken. Başımı salladım. Ondan sonra memnun kalmış gibi gülümseyerek bir elini avuçlarımı içine koyarken diğerini omzuma koydu ve dans etmeye başladık. Aramızdaki sessizlik bir dakika sonra bozulmuştu. "Gazel..." diye mırıldandı, yüzünü bana çevirirken. Gazel, hoşmuş. Onu etrafında döndürürüp kendime çekerken "Cihan.." dedim. "Ne için ?" diye atıldım. Sırıttı. "Buraya gelmen için" dediğinde gözlerimi kısarak ona bakmaya başladım. Devam etti. "Yoksa senin kalkacağın yoktu, resmen yalnızlara oynuyordun" derken sırıtışı genişledi. Şaşırdım. "Ne yani en başından beri bizi mi izliyordun?" Ağır ağır kafasını sallarken "Tıpkı sizin gibi" dedi, bilmiş bir tavırla. Merakıma engel olamayıp "O kadar içtikten sonra nasıl fark ettin ?" dedim. Şu an bir sersem gibi olması gerekirken gayet aklı başında olması şüpheli gelmişti. Kıkırdadı, "İtiraf ediyorum, sen gittikten sonra sadece iki kadeh içtim." Öylece, bakakaldım. Açıkçası beni dinleyeceğini hiç düşünmemiştim. "Bu kadar iyi olacağını beklemiyordum" dedim hayranlıkla, şarkı son bulduğunda. "Biliyorum" dedi, gülmemeye çalışarak. Afalladım. "Nasıl ?" diye sorarken bugün kaçıncı kez beni şaşkına çevirdiğini unuttum. Şen bir kahaka attıktan sonra "Oyuna geldin!" diye bağırdı, "Ben dans konusunda eğitimliyim ama ne yalan söyleyeyim asıl ben senin bu kadar iyi olacağını beklemiyordum" diye açıkladı. Kaşlarım kalkarken "Demek öyle ?" diyerek bir adım yaklaştım ona. "Hı.. hı..." deyip zafer kazanmış edasıyla gülümseyince bakışlarım orta kalınlıktaki dudaklarına kaydı. Bir süre orda takılıp kalınca, "Ne yapıyorsun ?" dedi Gazel, afallamış bir halde. Gözlerimi yeşillerine çıkarttım. "Bimiyorum." Öyle miydi, hayır. Sadece onu delicesine öpmek istiyordum. Gazel "Bu çok yanlış, hem de şu anda" dese de geri çekilmedi. Evet, haklıydı. "Biliyorum" derken alnımı alnına yaslarken buldum kendimi. Tam dudaklarını öpecekken birinin bize çarpıp "Affedersiniz" sesiyle Gazel kendine gelip benden uzaklaştı, hemen. "Gitmeliyim...."diiyerek eşyalarını alıp hızla mekanın çıkışına yöneldi. "Bekler misin ?" diye arkasından bağırsamda durmadı, devam etti. Sıkıntıyla solurken çocukların yanına döndüm, koltukta duran ceketimi alırken Mert, "Biz burda nefesimizi tutmuş sizi izlerken ne oldu bir anda !" dediğinde, izlediği film yarıda kesilince mızmızlanan insanlara benziyordu. "Elinin körü!" diye bağırdım. Ardından Gazel'in gittiği yöne doğru koşmaya başladım. "Ne diyo-" derken ayağı kayıp suyun içine düştü. Lanet olsun. Bir kaç saniye sonra kafasını sudan çıkarttığında "Ne yapıyorsun sen ?" diye bağırdım, telaşla. Sinirle bana dönüp "Senin yüzünden, niye peşimden geliyorsun ki !" dedi, soğuktan dudakları titrerken. Omuz silktim."Eşyalarını verecektim, sadece!" dedim. İnanmadı. Oflayıp yüzerek havuzun kenarına gelince elini uzattı. "Su çok soğuk, donmadan burdan çıkamama yardım eder misin ?" dedi, tuhaf bir bakışla. Yine beni oyuna getirmişti. Suyun üstüne çıkınca bana döndü. "Bir söz vardır, bilir misin ?" dedi, durup alayla güldü. "İntikam soğuk yenen bir yemektir!" Resmen,çocuk gibi benimle eğleniyordu ve bende masum suratını görünce her seferinde ona kanıyordum. Sessiz kalıp bir tepki vermedim, suyun derinliklerine dalıp ona doğru yüzdüm. Belinden tutmamla korkuyla yerinden sıçradı."Anne..." diye çığlık atarken çırpınmaya başladı. Beni görünce durup "Aptal herif, ödümü patlattın!" diye cırlayıp göğsüme vurmaya başladı. Önüne gelen saçları yüzünden çekerken hala bana vuruyordu. "Beyinsiz adam, senin yüzünden az daha bu gencecik yaşımda kalpten gidiyordum!" "Hak ettin ama!" dedim, isyan ederek. "Beni havuza çeken sendin!" Hemen "Sende üstüme gelmeseydin!" diye savunmaya geçti. "Bir şey yapmayacaktım" dediğimde "Nerden bilebilirim ki çünkü az daha..." dedi, duraksadı. Utanarak yeşil gözlerini kaçırdı."Az daha ne ?" diye üsteledim. Dudaklarını ısırdı. "Öpecektin." Eğer adam gelmeseydi, büyük ihtimalle dediğini yapacaktım ama o da geri çekilmemişti. "Hislerimiz karşılıklı" derken onu dudaklarından öpeceğimi hiç düşünmemiştim. Hele ki bu durumdayken. O da şaşkınlıktan başta tepki vermese de bir süre sonra gevşeyip karşılık verdi. Özellikle ellerini ensemde birleştirip bana tutkuyla karşılık vermesi bizim için bir kırılma anıydı. Buz gibi havaya rağmen içim cayır cayır yanıyordu ve bu yangını sadece onun söndüreceğini bilsemde yapamazdım. Gökhan'ın kız kardeşiydi ve bu yaptığımı öğrenmesi halinde, canıma okurdu. Aniden geri çekilince Gazel afallayıp gözlerinin kırpıştırdı. "Ne oldu ?" diye sordu, şaşkınca. Ona baktım. Seni delicesine arzulasam da kendime hakim olmak zorundayım diye içimden geçirsem de ağzımdan başka bir şey çıktı."Aklım başıma geldi!" diyerek onu havuzdan çıkardım. Kenarda duran deri ceketini hemen alıp üstüne geçirirken elimden itti. "Ben yaparım!" dedi, donuk bir ifadeyle. İşi bittikten sonra yüzüme bile bakmadan yerdeki çantasını alıp ayaklarını yere vura vura otele yürümeye başladı. Kendi kendine "Önce hayatının şokunu yaşa sonra kafa dağıtmak için bir otele gel. Orda da bir adamdan etkilen, öpüşürken aniden geri çekilip hata yaptığını söylesin!" diye sinirle söylenirken hakaret etmeyi ihmal etmedi. "Salak, adam! Senin yüzünden sırılsıklam oldum ve değişecek kıyafetim bile yok!" Buz gibi bedenim sıcak bir duşla hemen ısınmış, beni mayıştırmıştı. Küvette uyumamak için savaş verirken çalan kapının sesi geldi kulağıma. Biri insanlıktan nasibini almamış gibi hayvanca vuruyordu. Saçlarıma da küçük bir tane koyup banyodan çıktım. Kapıdaki kişi sabırsız birinin tekiydi ki hiç durmadan vuruyordu. "Patlama, geliyorum!" diye bağırırken kapıyı araladım. Sadece başımı çıkarttığı da gördüüğm yüz ile kaşlarımı çattım. Nemli siyah saçları, beyaz tişörtü ve altına giydiği gri eşofmanla karşımda duruyordu, Cihan. Bana ters ters baktı. "Ne ?" "Durmadan kapıya ne diye vuruyorsun ?" diye kızdım. "Yarım saattir açmıyorsun." Şaşırdım. Demek düşündüğümden fazla kalmışım duşta. Elindeki poşeti uzattı. "Kıyafetinin olmadığını söylemiştin." Şoke oldum. "Ne ?" Elini ensesinden sıkıntıyla geçirirken, "Bu halde mi uyumayı düşünüyordun ?" Kaşlarım kalkarken "Evet, ne olmuş ?" dedim, asabice. Saat bilmem gecenin kaçıydı, bu halde ne araba kullanabilirdim ne de taksiye binebilirdim. Başka çarem olmadığı için kıyafetimin kurumasını bekleyecektim. "Hadi almayacak mısın ?" dedi Cihan, sabırsız bir tavırla. Bir ona birde eline baktım. Sinirle yüzünü ovuşturdu. "Bela mısın kızım, alsana işte!" Gözerim sinirden seğirmeye başadı. Derin bir nefes alıp "Defol, git başımdan!" dedim, öfkeyle. Şu an ona kızgındım ve neden bu konuda ısrar ettiğini de anlamıyordum. Birden durdu, sinsi sinsi gülümsedi. "Eğer az önce durmasaydım..." dediğinde öfkeyle sözünü kestim. "Sen hala orda mısın ?" diye sorarken "Alkolün etkisiyle olan bir şeydi!" diye söylendim, aksi bir sesle. Kaşları kalktı. "Demek öyle ?" "Aynen" diye onayladım. Tekrar kapıyı kapatma girişiminde bulunacakken ayağını araya koyup birden odaya gireceğini hiç düşünmemiştim.Evet kapı kapanmıştı ama ikimiz de içerdeydik. Üstelik karşısında sadece havluyla duruyordum. Kahretsin Elimi panikle göğsüme koyarken "Lütfen, çıkar mısın ?" dedim. Sırıttı. "Utandın mı ?" Bakışlarımı kaçırdım. "Söylemene gerek yok ki, vücudun gibi suratın da kıpkırmızı zaten" dedi, gülerek. Gözlerim irileşti. Arsız adamın tekiydi ve hiç düşünmeden aklından geçenleri söylüyordu. Ondan hemen kurtulmam lazım yoksa hiç iyi şeyler olmayacaktı. "Tamam, kıyafetleri bırak ve çık" dedim, sonunda. Cıkladı. "Geç kaldın." Yüzündeki alaylı ifade tepemin tasını attırmıştı. "Ne istiyorsun ?" diye, sorarken "Hiçbir şey " dedi, gülmemek için kendini zor tutuyordu. "Bir oyundu, sadece." Dikkatle bakınca doğruyu söylediğini anladım. Buraya sadece bana yardım etmeye gelmişti ama beni böyle düşünmesi garip hissettirmişti. Uzun uzun ona bakınca, gözlerinin derinliğinde kaybolduğu hissettim. Nasıl olduğunu anlamadan kendimi dibinde buldum. Bakışlarım yüzüne çıkınca nefesi sıklaştı. "Ne yapıyorsun ?" dedi, yutkunurken. "Bilmiyorum." Öyleydi de ama kendime engel olamıyordum. Ellerim tişörtüne giderken tuttu."Yanlış yapıyorsun!" diyerek beni vazgeçirmeye çalıştı. Onu dinlemedim. Tişörtünü çıkartıp attım, yere. "Biliyorum" dedim, iki elimi omzunun üstünden geçirip ense kökünde birleştirken. Aramızda sadece milimler kalmıştı. Kendini zor tutarken "Durman gerekiyor!" dedi. Köşeye sıkışmış gibiydi. "Evet.." diye onayladım. İç çektim, "Ama bu yanlışı seninle yapmak istiyorum" diye mırıldandım, dudaklarımızı birleştirmeden hemen önce. Cihan'ı öptüğüm an direncinin kırıldığı andı. Mesafe açmadan dudaklarıma doğru "Bunu sen istedin!" dedi, tehlikeli bir ses tonuyla. Hangi ara yatağa geldiğimizi anlamadım bile ama Cihan'ın nefesini boynumda hissedince ürperdim. "Takıntılı biri değilsindir, umarım" dedi, mırıldanarak. Tek gecelik bir hata.
Yorum ve oylama 🙏🙏🙏
|
0% |