22. Bölüm

İtiraf

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

Büyük gün için geri sayım başladı. İlk adımı atıp Gökhan'ı aramakla başladım. Özel bir konu hakkında konuşmak istediğimi söyledim, başta buna anlam verememiş olsa da sonunda kabul etmişti. Boğaza karşı, herkesin bilmediği tenha bir mekanda iki kişilik yer ayırttım. Onunla işim bittikten sonra Gazel'i alıp güvendiğim bir kadın doğum uzmanına muayene gidecektik. Bebeğin cinsiyetini öğrenmenin zamanı gelmişti. Tabi, Gazel şu anda beni şirkette zannediyordu. Ona, kardeşiyle buluşacağımızı henüz söylemedim. Günü geldiğinde, her şeyi yoluna koymayı başardığımda sürpriz yapacaktım.
Yaklaşık, on dakikadır Gökhan'ın gelmesini beklerken, doğruyu söylemek gerekirse gerilmiştim. Tüm olanlardan sonra bu gerçeğe karşı nasıl bir tepki vereceğini kestirmek zordu.

"Cihan?" diye seslenen kişiyle kafamı deniz manzarasından çevirip ona döndüm, Gökhan'dı. Sonunda diye içimden geçirirken ayağa kalkıp elimi uzattım. "Hoşgeldin!"

"Sağol!" deyip elimi sıktı. Ardından geri çekilip karşımdaki sandalyeye oturdu. "Nasılsın ?"

"İdare ediyorum!" dedi, keyifsiz bir sesle. Merakla bakıp "Hangi rüzgar esti de aylar sonra benimle görüşmek istedin ?" diye sordu, hiç beklemeden konuya girmişti. Onunla en son, babası hastanedeyken konuşmuştuk. Gazel ile babamın arasındaki anlaşmadan haberimin olmadığına inanmış, beni suçlamamıştı.

Öne doğru eğilip "Bilmen gereken önemli bir şey var!" dedim büyük bir ciddiyetle. İki elimi masanın üstüne koyup birleştirirken, gözlerinin içine baktım. "Kızkardeşin ile ilgili."

Şaşırdı. Kaşları havalanırken "Nedir ?" dedi.

Utanarak bakışlarımı kaçırdım. Adamın karşına geçmiş, kardeşinin karnında ki bebek benden demek hiç kolay değildi. İçinde düştüğüm durum kendimi iğrenç hissettiriyordu ama başka çarem de yoktu. Eninde sonunda bir yerden öğrenecekti.

"Efendim, ne alırdınız?" dedi, masaya gelen garson. Elinde bir küçük bir tablet vardı.
Gökhan'a baktıktan sonra " İki sade Türk kahvesi alabiliriz!" dedim garsona.
Not aldıktan sonra "Tamamdır!" diyerek tebessüm etti. Arkasını dönüp giderken, dikkatimi Gökhan'a verdim.

"Anlatacaklarımı sonuna kadar dinledikten sonra zor olacak ama sessizce tepki vermeni istiyorum aksi takdirde birileri tarafından babana bilgi ulaşabilir!" diye uyardım.

Daha da saşırsa da hafifçe başını salladı. Gazel ile yaşadıklarımı en başından anlatmaya karar verdim. Belki de daha anlayışla karşılardı. Tüm cesaretmimi toplayıp "Gazel ile sizinle ortaklıktan önce de tanışıyorduk" deyiverdim.

Gözleri irileşirken, devam ettim. "O zamanlar, üniversite üçüncü sınıfta olmalıyım sanırım."
Biran durup, o anlar aklıma gelirken tebessümüme engel olamadım. Aslında bizim hikayemiz, çoktan bir kahve meselesi ile başlamıştı ama fark etmemiz için araya bazı acıların girmesi gerekiyormuş. "Okulda, bir kaza eseri onu gördüm ama o günden sonra hiç karşılaşmadık." Sanki yer yarılda da içine girmiş gibiydi. O zamanlar Merve hayatımdaydı ve gözüm ondan başkasını görmüyordu. Ama onunla çarpıştıktan sonra, her kahve içişimde istemsizce aklıma Gazel geliyordu. İnsanı kendine çeken yeşilleri...Birgün, Merve'nin elinde ona verdiğim hırkayı gördüğümde çok şaşırmıştım. 'Nereden buldun ?' diye sorduğumda, bana dönüp 'O gün ki kız getirip sana vermemi istedi' demişti, halbu ki geri iadesi yok demişti. Farkında olmadan suratım düşerken, içten içe niye kendisinin bana vermediğini sorgulamıştım. Merve de bunu fark edip merak etmişti .'Bir şey mi oldu ?'
'Hayır!'deyip, kestirip atmıştım.

Dikkatimi tekrar Gökhan'a verirken "Ta ki, evinizde ki fotoğrafı görene kadar!" dedim, devamında. Aradan koca beş yıl geçmesine rağmen, bir kere gördüğüm yüzünü yine de hatırlatmıştım.

Gökhan parmağını kaldırıp "Bir dakika!" diyerek, beni durdurdu. Bir şeyin farkına yeni varıyormuş gibi gözleri parlamaya başlarken kalbimi titreten o soruyu sordu. "Üniversitedeyken, herkesten sır gibi sakladığı biri vardı. Yoksa, o sen miydin?"

Afalladım. "Anlamadım?" dedim, gözlerim irileşirken. Bir anda Gökhan ile rolleri değiştirmiş gibiydik. Elini sıkıntıyla başından geçirip anlatmaya başladı. "Benim de çok sonradan haberim oldu."

Bakışları uzaklara dalarken. "Hepimizi karşısına alıp Anıl ile evlendikten sonra, babam tüm eşyalarını toplatıp evden atmaya karar verdi. Bu görevi de bana vermişti."
Bana dönüp "İstediğini yerine getirdim" dedi, bundan pişman olmuş gibiydi. "Sonra eşyalarının arasında mor kapaklı bir günlük gördüm."

"Günlük mü ?" dedim, araya girip. Hala buna yazanların olduğunu bilmiyordum.

Gökhan'ın dudakları acıyla kıvrılırken "Kendime engel olamayıp, sonuna kadar okudum ve kardeşimin neden Anıl ile evlendiğini anladım" dedi, yutkundu.

"İlk sayfasında ki başlık neydi biliyor musun ?" diye sordu, duraksayıp "Kahve Dünyası.." dediğinde, nabzım hızlanmaya başladı ama Gökhan'ın buna anlam verememiş gibi bir hali vardı. Heyecanımı gizlemeye çalışarak, sessiz kalıp devam etmesini bekledim.

"Tüm günlüğü okuduktan sonra neden böyle bir başlık koyduğunu anladım. Kardeşim, kahve rengi gözlere sahip yasak birine aşık olmuştu. Adamın hayatında bir kadın vardı ve ondan uzak durmak için meğersem kılıktan kılığa giriyormuş. Tam iki yıl boyunca bunu yapmış ve hislerini sadece bu deftere dökmüştü. Ne ben, ne annem onun bu kadar acı çektiğinden hiç haberimiz olmadı. "

Kaskatı kesildim. Gökhan'ın her sözünden sonra körlüğüme lanet ettim. Tüm oklar benim olduğumu gösteriyordu, onu nasıl fark edememiştim?

Gökhan'ın, yüzünde buruk bir gülümseme yer edindi. "Günlükte ki son sayfada Kapandı yazıyordu ve yine bir anlam verememiştim. Ama Anıl ile aniden evlendiğinde sırf onu unutmak için yaptığı belli oldu" diyerek konuşmasını bitirdi.

Şok içerisinde kaldım, buraya neden geldiğimi unutacak kadar. Dilim tutulmuş hiçbir şey ağzımdan çıkmıyordu.
Düşünmeye başladım. O gece, bana kendini nasıl o kadar kolay teslim ettiğini hep merak etmiştim. Eski kocası tarafından aldatıldığını duyunca, bir hırsla yapmıştır dedi kendi kendime ama Gökhan'in bahsettiği şey, ihtimali bile aklıma gelmemişti.
Gazel'in bir zamanlar bana aşık olduğu...
Kahretsin! Böyle söyleyince bile heyecanlanmıştım. Ondan duysam kim bilir nasıl bir tepki verirdim ?

Gökhan "O, sen miydin Cihan ?" diye tekrar sordu. Gözlerini kısmış, şüpheyle bakıyordu.

Ona dönüp, başımla onayladım. "Sanırım.."

Boğazımı temizledim. "Sen söylemeyene kadar haberim yoktu."

"Ciddi misin ?" dedi inanmayarak. "Hiç mi fark etmedin ?"

Kafamı aşağı yukarı salladım, Gazel kendini iyi kamufule etmişti.

"Peki, sonra ?"
Esas konuya gelmiştik, sonunda. Sıkıntıyla iç geçirip "Beş yıl sonra bir otelde karşılaştık" dedim.
O günkü hali aklıma geldi. "Dağılmış gibiydi ve etrafında ona destek olacak kimse yoktu."

Gökhan'ın suratı biranda düştü, babası yüzünden o dönemde ona yardım edememişti.

"Sonra...."
Duraksadım.
Elim ayağıma dolaşırken "Sonra ?" dedi, kaşlarını çatmaya başladı.

Derin bir soluk çekip, bir çırpıda büyük gerçeği itiraf ettim.
"Aramızda, o gece bir şeyler yaşandı ve karnındaki bebeğin babası da benim!"

Gözleri kocaman açılırken, dediğim şeyi idrak ettiği an "Ne diyorsun, lan!" diye bağırıp yağa fırladı. Üstüme doğru eğildi. "Kulağın duyuyor mu ?"
"Evet!"
Hiç tereddüt etmedim. Etrafta birkaç kişi bize dönerken "Sakin ol ve yerine otur, daha konuşmam bitmedi!" dedim. "Daha ne anlatacaksın!" Öfkeyle bağırıp "Bir kızın zayıf anından nasıl faydalandığını mı ?" diye sordu. Gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım. " Kes şunu!" dedim tıslarcasına. "Yaşanan hiçbir şey zorla olamadı!"
Aksine, ikimizde fazlasıyla istemiştik. Ona karşı duyduğum, o çekimi ve tutkuyu kaç yıldır birlikte olduğum Merve de bile hissetmemiştim. Bunu o gecenin sabahında anlayınca, tedirgin olup çekip gitmiştim.

Gökhan, sabır çekip yerine oturunca "Sonradan evli olduğunu öğrenince, bebeğin benden olduğuna inanmadım!" diye devam ettim.

"O da gitmeyi seçti."

Araya girip, homurdandı. "Baban ile işbirliği yapmıştı."

"Evet."
Bakışlarımı kaçırdım. Gazel akıllı bir kadındı ve yaptığı hiçbir şey boşa değildi. Bir yandan intikam alırken diğer tarafta ona ulaşmanız için yol gösteriyordu. Her ne kadar babamla anlaşma yapsa da, ona güvenmemişti. Derin ile rastlaması belki tesadüftü ama ona her şeyi anlatması, bir stratejiydi.

"Ama babam, onun benim çocuğumu taşıdığını bilmiyordu" diyerek ona döndüm. "Yoksa böyle bir şeye kalkışmazdı."

Hatta, torunu olduğunu bilse onun için dünyayı ayağa kaldırırdı.

Başımı öne eğip "Dört aydır onları arıyorum" dedim çaresice. "Her yere baktım ama en ufak bir ize rastlamadım!"

Alaylı bir gülüş sesi geldi. Kafamı kaldırdığımda inanmayarak bana bakıyordu.

"Ne oldu ?" dedim, ters ters.

Elini kaldırdı. "Babanın onu sakladığından haberim yok deme, sakın!"

" Tabiki yok!" dedim, gözlerimi kocaman açıp. "Nereden uyduruyorsun bunu ?"

Yüz ifadesi biranda ciddi bir hal aldı. Omuzlarını dikleştirirken "Uydurma falan yok, kendisi söyledi!" diye belirtti.

"Nasıl ?"

"Peru'da olduğunu ve adresini yazmış babama!"

Dürüst davranıyordu. "Beni onu almam için oraya gönderdi. Diğer adamlardan önce gidip, onu o evden çıkarttım ama..."

Hüzünlü bakıp "Şimdi nerde olduğunu bilmiyorum!" dedi.

Aynı tarafta olduğumuza emin olurken, ona kardeşinin yerini söylememek için kendimi zor tuttum.

Hiddetlendi. "Ama ne olursa olsun babamdan önce onu bulmak zorundayım."

" Zorundayız!" diye düzelttim, onu. "Artık, Gazel'in yeri sadece benim yanım."

Bana ters bir bakış attı. "Hadi lan!"
Meydan okuyup " Kardeşim ve yeğenimi bulunca göreceğiz, kimin yanında kalmak isteyecekler!" dedi.

Dudaklarımın bir ucu alayla kalktı. "Öyle olsun, bakalım!"
Birazdan telefonuna gelecek mesajı okuyunca çıldıracaktı ve bende keyifle gülecektim.

Ayağa kalkarken "Bu seferlik hesap benden olsun, başka zaman yeğenini yemeğe çıkardığında sen ödersin!" dedim imayla.

Sinirle bana döndü ama bir şey demedi.

******

İçim kıpır kıpırdı. Bebeğimizin cinsiyetini sonunda öğrenecektik, bugün. Sadece bu değildi, Türkiye’ye dönüşümden beri ilk defa dışarı çıkacaktım. Belki, doktor dönüşünden sonra bir alışveriş merkezine giderdik. Yemek yer, bebek mağazalarında dolaşırdık. Tabi bunların hepsi, Cihan’ın gelmesi ve kabul etmesiyle olurdu. Sabah şirkette işinin olduğunu söyleyip çıkmıştı ve öğleden sonra gelip alacaktı beni. Güzel bir kahvaltı yapıp hemen hevesle hazırlanmaya başlamıştım.
Üstüme, kalın kumaşlı ve mavi rengini hakim olduğu bir elbise giymiştim. Saçlarımı da düzleştirip salmıştım. Giydiğim, rahat beyaz spor ayakkabıyla tamamdım.
Kapı çaldığı an irkilip yavaşça ayağa kalktım. Ağır adımlarla kapıya giderken telefonumu çantama sıkıştırdım. Kot ceketimi de askıdan alırken “Geldim geldim!” diyerek, kapıyı açtım.

Cihandı.
Karşımda duruyordu ama… Bu sabah evden çıktığı gibi değildi. Üstündekiler aynıydı, deri ceketinin içene giydiği beyaz kazak ve siyah kumaş pantolonla duruyordu. Farklı olan bakışlarıydı. “Ne oldu ?” diye sordum, meraklanarak. Sessiz kalıp, dalgın dalgın gözlerimin içine bakmaya devam etti. Bir şeyi hatırlamaya çalışıyor gibiydi.

“Cihan!”

Yine, bir tepki yok. Elimi koluna koyup “Korkutuyorsun beni!” dedim. “Kötü bir haber mi var ?”

Aniden irkildi. Gözlerini kırpıştırıp başını iki yana salladı. “Yok!” diyerek içeri girip kapıyı kapattı.

Afalladım. ”Doktora gitmeyecek miydik ?” diye sordum, bir adım gerilerken.

“Gideceğiz!” dedi, parmağının ucunu gösterdi. “Ama ondan önce ufak bir işimiz var.”

Merakla ne yapacağını beklerken, elimden tutup yavaşça kendine çekti. Aniden kucağına alırken kot ceketim ve çantam elimden düştü. “Ne yapıyorsun ?” dedim hayretle.

Beni duymamazlıktan gelip, odama kadar taşıdı. Yavaşça yatağın üzerine koyduktan sonra yanıma oturdu. Onun ne yaptığını sessizce izlerken, belimden sarılıp alnını alnıma yasladı. “Özlem gideriyorum" diye mırıldandı. "Bir saatlik yolu nasıl yarım saatte geldim sanıyorsun!"

Kulaklarıma inanamadım. "Az önce, ne dedin ?"
Duraksamadan yanıtladı. "Özledim, diyorum!"
Kirpiklerimi kırpıştırırken “Sabahtan bu yana ne değişti ?” diye sordum, merak etmiştim. Eliyle çenemden kavrayıp, derin bir iç çekti. “Gözüm açıldı!”
Ardından hiç vakit kaybetmeden dudaklarımı öpmeye başladı.
Kaskatı kesildim. Cihan’ı değiştiren şeyin ne olduğunu bilmiyordum ama bana karşı ilk defa bu kadar açık olması hoşuma gitmişti. Elimi ensesinden geçirip, karşılık vermeye başladım. İlk defa dudaklarımda tatlı bir tebessüm yer edindi. Bu dokunuş diğerlerinden çok farklıydı. Beni özlediğini söyledikten sonra öpmüştü, hissiz değildi.
Uzun bir süre sonra soluklanmak için geri çekilirken, o boynuma yöneldi. “Ne kadar kaldı ?” diye sordu, boğuk bir sesle.

”Ne ?”

Başını kaldırmadan yanıtladı. “Doğuma!”

Gülümseyip ”Bir buçuk ay kadar!” dedim, yumuşak saçlarıyla oynamaya başladım.

İçine içine homurdanmaya başladı. “Daha erken olamıyor mu ?”

Kaşlarımı çatıp “Hayır da, niye ?” dedim.

Elini karnımın üstüne koyup, sahte bir kızgınlıkla söylendi. “Onun yüzünden bir türlü daha ileriye gidemedik!”

Gözlerim kocaman açıldı, düşündüğü şeye bak! Sinirle koluna bir tane geçirdim. “Çok beklersin!”

Hiç istifasını bozmadı, öpmeye devam ederken “Yedi buçuk ay az mı ?” dedi.

"Nasıl?”
Bugün onu anlamak da zorluk çekiyordum. Başını kaldırıp, gözlerimin içine baktı. Kahveleri koyulaşmıştı.
“Malum geceden sonra, hiç kimseyle olmadım!” dedi açık bir şekilde.
İnanamadım. Gözlerim irileşirken, kaşlarını çattı. “Ne oldu, yoksa se-“ Elimle ağzını kapattım hemen. “Kapa çeneni!"
"Ordan bakınca, her önüne gelenle birlikte olan bir kadın gibi mi gözüküyorum Cihan ?" dedim sinirlenerek.

"Hayır!" diye atıldı, eliyle yüzümü kavrayıp gözlerini yumdu. "Sen ,Gazel Yalçın!"
Durdu ve nefesimin kesilmesine neden olan o sözleri sarf etti. "Okulda, üzerine kahve döktükten sonra aklımdan bir türlü çıkaramadığım o kayıp kişiydin! Şimdi ise, hayatımın merkezi ve birlikte olmak isteyeceğim tek kadınsın !"

Kalbim birazdan duracak kadar hızlandı.

Bölüm Sonu.....
Oylama, yorum ve beğenmeyi unutmayın.
Gelecek bölüm kesit Instagram'dan yayınlanacak

















Bölüm : 23.04.2025 19:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...