4. Bölüm

Karmaşık

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

Büyük haberler kesinlikle alıştıra alıştıra söylenmeliydi çünkü ben az önce tam tersini yapmış, karşımdaki adamın dakikalardır boş boş suratıma bakmasına neden olmuştum.

Resmen şok geçirmişti, Cihan ve bu hali beni daha fazla geriyor olsa da yine de devam ettim. "Hamileyim" dedim, yutkunurken.
Birden bire yüzündeki boş ifadenin yerini şaşkınlık aldı. "Sen ciddisin ?" dedi, kaşları kalkarken.

Başımı salladım.

Afallayıp "Kesin mi ?" diye sordu.
Ben de onun gibi düşünmüştüm bu yüzden hemen hastaney koşmuştum. "Evet, testlere güvenmeyince doktora gi-"

Aniden sözümü keserek "Kesin mi ?" diye sorusunu tekrarlayınca, aslında az önce ne demek istediğini anladım.

Öfkeyle ona bakıp "Umarım düşündüğüm şeyi ima etmiyorsundur!" dedim.
Tepkisiz kaldı. Bu evet, demekti.
"Lanet olsun!" dedim, sinirle. "Onun babası sensin, diyorum!"

Ateş saçan gözlerini bana dikti. "Böyle bir şeyin olması imkansız!" dedi, kesin bir tavırla. "Yanılıyorsun, sen!"

​​​​​​Gözlerim irileşti. "Saçmalama!" dedim. Ağlamamak için kendimi zor tutarken, bakışlarımı kaçırdım. "Bana inanmak zorundasın."

Bu kadar ısrar etmemin nedeni Cihan'a bazı konularda hak verdiğim içindi. Karmaşık bir durumun içine girmiştik ve o da tüm gerçekleri bilmediği için allak bullak olmuştu. Böyle şüpheli davranması son derece normaldi.

Başımı anlayışla ona çevirirken yüzünde gördüğüm ifade beni bozguna uğratmıştı. "Ne yapmamı bekliyordun ?" dedi, alayla. "Baba oluyorsun dediğinde, sevinçle bağırıp kollarına koşmamı mı ?"

Kalakaldım. Sıcak havaya olmasına rağmen iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim. Böyle bir şeyi ondan hiç beklememiştim ki. Gözlerimi kırpıştırırken hayal kırıklığıyla ona bakıp "Hayır, gerizekalı!" diye bağırdım.

Elini sıkıntıyla başından geçirdi ardından masanın üstünden eğilip bana yaklaştı. "Bak, benim senin evli olduğundan haberim bile yoktu" dedi, burnundan soluyarak.

Biliyordum ama o gün, kafamda her şeyi bitirirek oraya gitmiştim. "Sadece, resmiyette kalmıştı" diye açıkladım. Kendini geri çekip yerinde doğruldu. "Bu sonucu değiştirmiyor!"

"Bilseydin ne fark ederdi ?" dedim, bıkkınlıkla. Hiç tereddüt etmeden "O gece, hiç yaşanmazdı!" dedi.

Haklı olabilirdi ama artık bunları düşünmek için çok geç kalmıştık. Üstelik tek suçlu benmişim gibi davranması sinirimi bozmuştu."Sorsaydın, o zaman!" dedim, aksi bir tavırla.

Gözleri sinirden seğirmeye başladı. "Ordan bakınca beraber olduğu kadına 'evli misin ?' diye soracak kadar gamsız biri gibi mi görünüyorum ?" diye atarlandı.

"Bilmem, bu durumda bende mutlu bir evliliği olurken kocasını aldatan ahlaksız kadınlardan oluyorum" dedim, dudak bükerek.

Cihan, ağzını açıp tam bir şey söyleyecekken garsonun siparişleri getirmesiyle susmuştu. Tebessüm edip "Teşekkürler" dedim. "Afiyet olsun!" diyerek yanımızdan ayrıldı.

Boğazımın kuruduğunu hissedince portakal suyundan bir yudum aldım ama yetmeyince bardağı kafama diktim.
Elimdeki boş bardağı masaya bırakıp kafamı kaldırdığımda onun şaşkın bakışlarıyla karşılaştım. Beni izliyordu. Utanıp bakışlarımı kaçırırken "Sana laf anlatmaya çalışmaktan sussuz kalmışım!" diye söylendim.

Aniden "Gel, buraya!" diyerek eliyle çenemden tutup yüzümü kendine çevirdi. Elindeki peçeteyle ağzımın kenarını silerken "Bu kadar susadığını bilseydim başka bir şekilde sorunu halledebilirdik!" dedi, pis bir sırıtışla.

Gözlerim kocaman açıldı. "Yuh, arsızın tekisin!" deyip elini ittim.

Masumca ellerini kaldırdı. "Senin aklın fesat, ben sadece su isterdik diyecektim."

Ona bakıp göz devirdim. İkimizde bunun doğru olmadığını biliyorduk ve şimdi daha önemli bir konumuz olmasaydı, ona itiraf bile ettirebilirdim. Elimi karnıma koyarken "Cihan..." dedim.
"Artık bir şey söyleyecek misin ?"

Ona beklentiyle baktığımı görünce, az önceki rahat tavrı birden kayboldu. Eski mesafeli haline geri döndü. Uzun bir duraksamadan sonra "Ne dememi beklediğini bilmiyorum ama.."

Heyecanla " Sadece ona sahip çıkacağını duymak istiyorum!" diye atıldım çünkü bu durumu daha fazla gizliyecek zamanım yoktu. Yakında karnım büyüyecekti ve herkes gerçeği öğrenecekti. İşte o zaman Anıl, ailem, arkadaşlarım ve akrabalarımın hepsi karşımda duracaktı.

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Üç ay sonra, karşıma böyle bir şeyle gelip sana nasıl inanmamı bekliyorsun!" diye, isyan etti sonra karnıma baktı. "Üstelik bebeğinin babası ben değilken!"

Boğazımdaki yumruyu yutarken, hayal kırıklığıyla ona döndüm. ​Bu kadarı yeterliydi, daha fazla ısrar etmenin hiç bir anlamı yoktu. Başımı ağır ağır sallarken, çantamı kolumu taktım. "Sen istediğini düşünmeye devam et!" dedim, ayağa kalkarken. "Bunu bilmeye hakkın vardı o yüzden seni buraya çağırdım ama anladım ki gerek yokmuş!" dedim iğneleyici bir tonda. Arkamı döner dönmez "Otur şuraya!" dedi, sertçe. "Daha konuşacaklarımız, bitmedi."

Omzumun üstünden ters bir bakış attım. "Benim için, bitti!" dedim, keskin bir tonda.Hızla çıkışa yönelirken önüme çıkan garsonla durmak zorunda kaldım. "Efendim, hesabı kim ödeyecek ?"

Şimdi bunun sırası mıydı ? Cihan'a bakmadan "Orda oturmaya devam eden öküz ödeyecek!" dedim."Kimden bahsediyorsun ?" Bu ses tam arkamdan gelmişti, ondan başkası değildi ama açıkçası peşimden kalkıp geleceğini hiç düşünmemiştim. Önüme geçince "Neyse ne, bir zahmet hesabı öde!" diyerek yanından geçip kapıya ilerledim.

Arabam çok uzakta olmadığı için şanslıydım.Fazla yürümeyecektim, bebeğim de yorulmayacaktı.

"Gazel!"

Onu duymamazlıktan gelerek yürümeye devam ettim. Arabanın kapısını tutmamala kolumdan çekilmem bir oldu. "Gazel!" diye bağırdı, tekrar.

Kolumu ondan kurtarıp, "Bırak beni, evime gidecem!" dedim ama izin vermedi."Ortaya bir bomba atıp kaçamazsın!" dedi, kaşlarını çatarken.

Öfkeyle ona döndüm."Bak, Cihan!" dedim. Parmağımı göğsüne bastırdım. "Sen kabul et ya da etme, ben bu çocuğu dünyaya getirecem!" dedim sonra arabanın kapısını açıp "Sana zorla babalık yaptıracak halim yok!" diyerek bindim, kapıyı da çarparak kapattım. Onu arkamda bırakıp arabayı yerinden çıkartırken duyduğum sesle telefona baktım.

Annem arıyor...

"Bir sen eksiktin!"
Kulaklığımı takıp açtım. "Efendim ?" dedim, gergin bir sesle.

"Kızım, sana çok güzel bir haberim var!" diye bağırdı.

"Ne oldu, anne ?"

Kısa bir sessizlikten sonra "Ama önce sen söyle, sonuç ne çıktı ?" diye sordu, onu görmesemde şu an hayır cevabını vermem için can attığına emindim. Ben de şimdilik istediğini verecektim. "Değilmişim" diye yalan söyledim.

Bir rahatlama sesini duyduktan sonra "Sağlık olsun, kızım" dedi, sahte bir üzüntüyle.

Sinirden gözlerim seğirirken "Sen, ne diyecektin ?" dedim, sabırsıza.

"Baban, seni affetti!" dedi, sevinçle. "Hemen buraya geliyorsun, seninle konuşmak istediği önemli şeyler varmış!"

Şaşırdım.

Kaşlarım kalkarken "Ne?" dedim. "Emin misin ?"

"Evet" diye onayladı. "Sonunda bu saçma küslüğünüz bitecek."

Ah anne, sen öyle zannetmeye devam et.

Gerçekleri öğrendiği zaman, asıl kıyamet kopacaktı. Buna izin vermeyecektim, en azından kendimi ve bebeğimi güvene alana kadar bu yüzden onlarla iyi geçinmem gerekiyorsa yapardım.
Uzun bir duraksamadan sonra "Tamam, geliyorum" dedim.

&

" Yeter, Cihan!"

Tarık'ın sesi beni durdurmuştu. Kum torbasına vurmayı bırakıp ona döndüm. " Saat kaç ?"

Telefonuna baktı, " 22.30" dedi. Demek ki üç saattir burdaydım. Eldivenimi çıkarıp kenara attıktan sonra ringin kenarına oturdum. Soluklanırken ,Tarık da yanıma geldi. Başımda dikilirken " Ne oldu ?" dedi, merakla.

" Mühim değil" diye geçiştirdim. Gazel'in dediklerini ciddiye almadım ama bir yandan da aklım karışmıştı.Tarık da bana inanmadi ve "Seni dinliyorum, kardeşim" diyerek beklemeye başladı. Eğer birinden akıl alacaksam bu ondan başkası olamazdı.

Derin bir nefes alıp " Hamileymiş" diye mırıldandım, kızarmış ellerime bakarken.

" Kim ?"

Başımı kaldırıp, ona baktım. " Gazel Yalçın." O geceden sonra adını bir kez bile anmazken bugün kaç defa seslendirdiğimi bilmiyordum.

Bir an düşündükten sonra " Halit Yalçın'ın kızı mı ?" dedi, emin olmak için.

Kafamı salladım.

Omuz silkti, Tarık. " Peki, bu konun seninle ne ilgisi var ?"

Otelde ki kızın, Gazel olduğunu bilmediği için bu kadar rahatça sormuştu yoksa şak diye meseleyi anlardı.

" Tarık" dedim. "O kız, oydu."

Düşündü, biraz sonra hatırlamış olacak ki bağırmaya başladı.

" Ne ?" dedi, afallayarak. "Nasıl olur ?"

Onu aslında tanıdığımı ama o zamanlar evli olduğunu bilmediğimi söyledim.

" Peki sonra hiç karşılaştınız mı ?"

Ne o geldi ne de ben gittim, ikimizde yaptığımız anlaşmaya sadık kalmıştık. Bugüne kadar.

" Hayır" diye yanıtladım.

Tarık, şüpheyle yüzüme bakmaya başlarken " Cihan.." dedi. Duraksadı, sonra devam etti. "Bebek senden mi ?"

Sorusuna nerdeyse gülecektim çünkü böyle bir şeyin mümkün olmadığını o da biliyordu ama yine de umut etmişti.

"Sence ?" deyince, gözleri doldu. Bunu görmeyeyim diye de kafasını çevirdi.

Üç yıl önce, bana hayatım boyunca baba olamayacağım söylenmişti ve o gün Merve' den ayrılma kararı almıştım. Kendine bir aile kurması için onu bırakacaktım ama bana çocuk istemediğini söyleyince ilişkimiz devam etmişti.

"Öyleyse, kız neden yalan söylüyor?" dedi Tarık, yanıma gelip otururken.

Bunu bende bilmiyordum çünkü ortada hiçbir sebep yoktu ama onunla buluşmaya giderken böyle bir şeyi duyacağım, aklımın ucundan bile geçmemişti.

"Bir bilsem..." dedim. " Ona göre davranırdım."

Tarık, aniden bana dönüp " Kıza bir şey yapmadın değil mi ?" dedi, korkuyla.

Gözlerimi devirdim. "Tabi ki, hayır" dedim. "Ama, ısrarla onun babası sensin dediğinde sinirlerime hakim olamayıp hakaret etmiş olabilirim."

Kurduğu her cümleye karşı söylediklerimle nasıl kırıldığını gözlerinde görmüştüm ama özellikle en son ki konuşmamdan sonra hayal kırıklığıyla bana baktığında pişman olmama neden olmuştu. "Ya doğruysa ?" diye mırıldandı Tarık, kendi kendine.

Yukundum. "Nasıl ?"

Böyle bir ihtimali bile düşünmemiştim. Ya yanıldığını ya da yalan söylediğini düşünmüştüm.

Tarık'ın gözleri ışıldadı. "Diyorum ki belki de doktorun yanılmıştır, kardeşim."

Başımı iki yana sallarken, "Doktora mı güveneyim ona mı ?" diye söylendim.

Tabi ki ona güvenmiyordum çünkü onunla sadece bir gece beraber geçirmiştik ve başka hiçbir şeyini bilmiyordum.Tamam, insanı kendine çeken yeşilleri , yumuşacık saçları ya da ferahlatıcı kokusu olabilirdi ama yine de iyi tanımıyordum.

Ayağa kalktı, Tarık. Elini omzuma koyup sıkarken "Gazel, yeni boşanmış bir kadın ve eğer gerçekten senden hamileyse.." dedi, durdu. Sıkıntıyla iç geçirdi. "İşte o zaman büyük bir kaosun içinde bulacak kendini ve Cihan, sen de toplumu biliyorsun. Bu konularda kadını nasıl insafsızca yargıladıklarını da" diye devam etti.

Haklıydı, Tarık. "Ne yapacağım ?" dedim, kararsız bir sesle.

Başını ağır ağır sallarken "Yarın git, önce kendi tetkiklerini yaptır, çıkan sonuca göre sonra düşünürüz" dedi. Doğruyu söylüyordu, yine.

İçimdeki kuşkudan kurtulmanın tek yolu, buydu, sanırım. "Tamam" diye kabul ettim.

Tarık da yanıtımdan sonra rahat bir nefes aldı. "O zaman yarın ki davet de görüşürüz" dedi.

Kalkıp sarıldım. "Sağol, kardeşim."

Onunla konuşmak, içimi bir nebze de olsa rahatlatmıştı.

"Her zaman."

.........

Bimkilerin olduğu masaya ilerlerken nefes nefese kalmıştım. Geldiğimi görünce "Sonunda, oğlum!" dedi, Mert. Hemen söylenmeye başlad. "Birde beraber geçeriz demiştik, seni bekleseydim kesin ağaç olurdum."

"Önemli bir işim vardı."

Tarık bana döndü. Sonuç ne ?
Aklıma doktorun 'Baba olmanız açısından herhangi bir sağlık sorununuz yok dediği gelince ona bakıp tebessüm ederek, başımı salladım. Gelene kadar, yolda yeterince sevincimi yaşamıştım zaten. O yüzden şimdi daha sakindim. Hemen yanı başıma geldi, kulağıma eğilip, "Çok sevindim, kardeşim" dedi.

"Eyvallah!"

Sebep olduğu bu iyiliği hayatım boyunca unutmayacaktım. Tabi birini daha.

"Ne konuşuyorsunuz, orda ?" dedi Mert, meraklı kediler gibi.

Tarık ile birbirimize bakıp güldük çünkü bu konudan henüz ona bahsetmemiştik ve öğrendiği an canımıza okuyacaktı. Niye bana anlatmadınız diye.

"Sonra, anlatacağım."

Başını olumsuzca salladı. "Hayır, şimdi duymak istiyorum!"

İnadı tutmuştu, yine. Devam edecekken yanımıza gelen kızlarla sustum. "Sonra, konuşuruz."

"Beyler ?"

Üçümüzde Eylem'e döndük. "Az önce hararetli hararetli ne konuşuyordunuz ?" dedi, kaşları kalkarken.
Tarık hemen gidip kolunu karısının omzuna attı. " Ne olacak hayatım, yarışlardan bahsediyorduk" dedi.

Yarışlar...

Derin'in suratı asılmıştı. "Hala devam ediyor musunuz ?" diye sordu, durgun bir sesle.
Motor yarışları olunca mutlaka bize haber gelirdi ve biz üçümüzde giderdik. Eskiden Derin de aramıza katılırdı ta ki başına talihsiz bir kaza gelene kadar. O günden sonra ailse hiçbir şekilde ona izin vermemişti.

Başımla onayladım. "Evet."

Eslem "Siz o zaman sıkıcı muhabbetlerinize devam edin ben bir arkadaşıma selam vericem" deyip yanımızdan ayrıldı.
Bende saate bakıp "Birazdan çıkacağım!" dedim hepssine tek tek göz atarken.

"Erken değil mi ?" dedi, Derin.

Hayır, hatta geç kalmış olabilirim. Dün Gazel'e bir pislik gibi davranmıştım ve yanımdan ayrıldıktan sonra da bir kez bile onu aramamıştım. Şu anda benden delicesine nefret ettiğine emindim.
"Evet ama bu işim daha mühim " deyip, Tarık'a döndüm ama onun başka bir noktaya kitlendiğini görünce " Nereye bakıyorsun, sen ?" dedim.

Bana dönmeden "Galiba gitmene gerek kalmadı, Cihan" diyerek gözleriyle arkamı işaret etti.

"Ne ?" dedim, afallayarak sonra herkes gösterdiği yere bakınca bende arkamı döndüm.


Yorum, Oylama ve Takip🌸🥰🙏

Gazel ve Cihan arasında neler yaşanacak ?

Halit Yalçın gerçekleri öğrenince ne yapacak ?

Gazel'i planı ne ?

Tarık ve Cihan arasındaki dostluk ?

Peki Doktor neden yanılmış olabilir ?

 


 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 11.12.2024 00:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...