6. Bölüm

Umut

Farah Sarsılmaz
sarsfarah_

30 dakika önce...

Mert'e gereken uyarıyı yaptıktan sonra, ön taraftaki masalardan birinde oturan babamın yanına geçtim."Baba ?"

Yanında oturan arkadaşıyla konuşmasını bitirip bana döndü. "Cihan, sonunda gelebildin!" diye, sitem etti. Haklıydı, buraya geldiğimden beri çocuklarla ve hanımefendi ile uğraşmaktan babamı görmeye fırsatım olmamıştı. Yanındaki boş yere geçip otururken " Bir sorun mu var ?" dedim. Bana ters bir bakış atıp "Ah, oğlum!" dedi. "Bu zamana kadar verdiğin tüm kararlarda sana destek çıktım ve beni de pişman etmedin... " duraksayıp, bizim karşı masada oturan Halit Yalçın' ı gösterdi. "Ama, üç ay önce yaptığın şey yanlıştı."

Fesh ettiğim anlaşmadan bahsediyordu. O gün, bunu yapacağımdan babamın da haberi yoktu ve duyunca onlar kadar şaşırmıştı. Yine de bana güvenmiş, sesini çıkartmamıştı.

​​​​İlk günden sonra bahsi geçmeyen konunun şu an açılması garipti. Ona dönerek "Ne oluyur?" dedim, merakla.

"Aldığım duyumlara göre, Gürsoy şirketler grubu ile masaya oturmuşlar" dedi, düşünceli bir sesle. Sonra "Halit'in stratejik hamlesi imzaların atılmasını sağlamış" dedi, kafasını sallarken.

Stratejik Hamle...

Ne olabilirdi ki ?Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Babamın ses tonu da, onun bundan haberinin olmadığını gösteriyordu.

Aniden, kafasını bana çevirip " Bana bak, Cihan!" dedi. "Yoksa, o kızı önceden tanıyor muydun ?"

Hayır, tanımıyordum. O fotoğraf karesini görene kadar. Nasıl zihnime kazındıysa unutamamış ve onu otelde görünce hemen tanımıştım. Sonra, tanımaktan öteye geçmiştik.

İçimden geçenkerin aksine sessiz kaldım.Yalan söylemek istemedim ama gerçekleri de anlatamazdım çünkü henüz ortada çözüme kavuşmayan mühim bir sorun vardı. Babam konuşmadığımı görünce, şaşırdı. Kaşları kalkarken "Bunun içindi,demek" dedi. " Ben de diyordum, elalemin kızını oğlum niye düşünüyor!"diye söylenmeye başladı.

Yanılıyordu, babam. Biz hiç tanışmasaydık da, Halit Yalçın'ın kızına karşı bu kadar sert tavır almasını doğru bulmayacaktım. Babalar, sırtımızı yaslayacak insanlar olmalıydı, bizi devirenler değil. Neyse ki ben bu konuda çok şanslıydım.

Başımı öne eğerken, sıkıntılı bir sesle "Mevzu, biraz karışık!" dedim, onu geçiştirirek. Ayrıntıları, kafamdaki tüm soru işaretlerini yok ettikten sonra anlatacaktım.

Başını iki yana sallarken "Kadın, meseleleri hiçbir zaman basit olmamıştır, oğlum" dedi tebessümle, babam. Bu konuda ondan tecrübelisi yoktur, her halde. Eşi, Ayla abla ile hergün mutlaka bir konu üzerinde tartışıyorlardı ve günün sonunda hep karşı taraf kazanıyordu. Sanırım onun, kaybettiği tek savaş buydu. Aklıma, Gazel gelince dediği şeyde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anladım. Hayatımda bu kadar karmaşık ve deli bir kadın görmemiştim. Dışardan saf biri gibi gözüküyordu ama biranda öyle bir şey söylüyor ki kalakalıyordum. Defalarca, onun masum suratına kanıp oyuna gelmiştim ve en son yaptığının izi duruyordu, hala. Boynumda.
Başımı kaldırınca, Gazel'in babasının yanına geçtiğini gördüm. "Şu günlerde, dediğin şeyi bana fazlasıyla kanıtlayan biri var" diye mırıldandım.

Babam, baktığım yeri fark edince,"Dikkat et oğlum, tehlikeli sularda yüzüyorsun!" diye konuştu, manidar bir sesle.

Ona döndüm. " Ne ?"
Gözleriyle, Halit Yalçın'ın masasını işaret etti. "Kızı, nereden tanıdığını bilmiyorum ama daha bir hafta önce boşanmış ve babasıyla da arası yeni yeni düzeliyor"dedi. Bana bakıp, "Senin yaptığından sonra babası adeta bize düşman kesildi, gitti en büyük rakiplerimizle anlaşma yaptı."

Duraksadı, bir süre. Sonra" Yani, kıza karşı ne hissediyorsan bundan vazgeçmen en iyisi" diye, bitirdi. Kendince, beni baştan uyarmaya çalışıyordu ama çok geç kalmıştı. Gazel ile bir şeyler yaşamıştık ve şimdi de kalan izleri yüzünden bir araya gelmiştik. Eğer bebek gerçekten bendense, aramızda geçenleri herkes er ya da geç öğrenecekti. İşte, o zaman benim için gerçek anlamda endişelenebilirdi. Ben bunları düşünürken, Tahsin Gürsoy sahneye çıkmış ve gecenin önemini anlatan konuşmasını yapmıştı. Buraya kadar, sorun yoktu, ta ki son cümlesini duyana kadar.

Gazel ve Zafer'in düğünü mü?

Ayağa fırlayıp " Bu da ne demek oluyor?" diye tepki verince babam arkamdan "Demek, stratejik yöntemi buydu" diye, mırıldandı. " Kızını, oğullarıyla evlendirip gücüne güç katmak istyor.

Bakışlarım, şimşek hızında Gazel'e dönerken, onun baktığı tek yer, babasının yüzüydü. Gözlerinde ki pişmanlik bu mesafeden bile fark ediliyordu. Dikkatimi ondan çekmeme neden olan şey, Tarık ve Mert'in telaşla yanıma gelmesiydi. "İyi geceler, Ferman Amca!" dedi Tarık, babama bakarak.

"Sana da, evlat!"

Mert, panikle "Yüksek müsaadenizle, Cihan'ı almamız gerekiyor " deyip koluma girip beni çekiştirmeye başladı.

Babam, "Başınızı belaya sokmayın, sakın!" diye bağırdı, arkamızdan. Tenha bir köşeye geçene geçince kolumu Mert'den kurtardım.

Tarık, bana bakıp "Ne oluyor ?" dedi şaşkınca.

Mert' de ona bakıp hızla başını sallarken, "Evet, az önce resmen Gazel ve Zafer'in düğün tarihi verildi!" diye haykırdı. Ben de duymuştum ve babasının bir planı olduğunu da ama Gazel'in ne düşündüğünü bilmiyordum.

Tekrar ona dönerken, Tahir Gürsoy ve babası tam karşısında duruyordu. Sağında Gökhan ve solunda da Zafer olunca yüzü tam net görünmüyordu.

"Adam bu haberi verdiği zaman..." dedi, Mert. "Davetteki üç kişi dışında, herkes şok oldu."

"O da baş roller; Babası, Tahir ve Zafer" diye tamamladı onu Tarık. Doğruyudu çünkü davet de onlar dışında bulunan herkes şoke olmuştu.

Ben ise hala Gazel'i görmeye çalışıyordum ama bakışlarımız bir türlü daha kesişmedi.

Mert'in "Gazel...." diye acıyla seslenmesi ona döndüm. Endişeli bir ifadeyle "İlk duyduğu zaman, kaskatı kesildi. Sonra suratı biranda bembeyaz olunca bayılacağını zannettim" dedi.

Onun için, korkmuştu. Bu kadar kısa süredir tanıdığı kız için böyle davranması beni şaşırtmıştı."Demek ki onun da hiçbir şeyden haberi yoktu" dedi Tarık.

Öyle miydi, yoksa başından beri beni mi kandırıyordu ?

Mert, bana baktı. "Cihan, bir şey söylemeyecek misin ?"

Bu kadar sessiz kalmam onları şaşırtmıştı.

"Ne diyebilirim ?" dedim, kaşlarımı çatarken. "Belki de, en başından beri rol yapıyordu!"

Tarık'ın gözleri irileşti. "Sen ne dediğinin farkında mısın ?" dedi, sinirle. "O kız, hamile ve....."

"Ne ?" diye bağırdı Mert, araya girerek. "Hamile mi ?"

Gözlerini kısıp "Benden gizlediğiniz şey, bu muydu ?" dedi. Elimi başımdan sinirle geçirirken, Tarık "Evet ve babası Cihan bey olabilir" dedi, iğneleyici bir tonda.

"Yok artık!" dedi Mert, gözleri yuvalarından çıkacaktı neredeyse.

İkisine baktım. "Yeter!" dedim, sertçe. Sonra Tarık'a "Olabilir dediğinin farkındasın değil mi ?" dedim, ters ters bakarak.

Başını hızla salladı. "Ben farkındayım da sen niye bu kadar rahatsın, Cihan ?" dedi, Gazel'i gösterdi."Sen ona inanmadığın için kabul edecek bu evliliği, görmüyor musun ?"

Ya da beni kandıramayacağını anladığı için başka bir adama koştu.

Mert'de, dikkatle ona bakarken "Kız sabahtan beri, transa girmiş gibi sadece babasına bakıyor ve henüz ağzından tek bir kelime çıkmadı" dedi.

​​​​​​Ya da yeni planlar kuruyordur.

Onu daha net görebilmek için iki adım sağa kayınca yüzünü tamamen görmüştüm, sonunda. Mert'in dediği gibiydi, yüzündeki kan çekilmiş kireç gibi olmuştu.Her an düşecek gibi dursada etrafında onu tutacak adamlar duruyordu. Gökhan ve müstakbel kocası. Bu kadar sakin ve tepkisiz kalmamın bir nedeni vardı; evet veya hayır diyecekti, bu da onunla ilgili kafamdaki tüm soru işaretlerinden kurtaracaktı beni.

Eğer, evet derse; Yalancının ve paragözün teki olduğunu kanıtlayacaktı. Böylece, karnındaki bebeğin benden olma ihtimali de ortadan kalkacaktı.
Ama, eğer hayır derse; İşte, o zaman kimse beni tutamazdı. Onu, herkese ve her şeye rağmen ordan çıkartıp alırdım.

Tarık ve Mert' dönerek "Hiçbir şey yapmıyoruz ve sadece cevabını beklicez" dedim, net bir tavırla. Sonra, Gazel'e döndüm dakikalardır beklediğim şey nihayet oldu. Yeşilleri, bendeydi. Kendimi zorlayarak ifadesiz bir yüzle ona bakmaya başladım.

Yanıtının ne olacağını kestiremiyordum ama hayır demesi için can atarken buldum kendimi.

.....

Babam, 'eğer seni affetmemi istiyorsan karşılığında ne dersem kabul etmek zorundasın' demişti. Bana, onun sözünü dinlemediğim zaman başıma gelenleri tekrarlayınca ben de kabul ettim. Buna mecburdum çünkü Anıl ile evlenirken, ev almak için yüklü bir miktar borcun altına girmiştik. Anıl'ın şirketteki maaşı belliydi ve sadece evin masraflarını karşılıyordu. Ben de üniversiteden iki arkadaşımla ortak bir cafe işletiyorduk ama yetmiyordu. Evin tapusu da üzerime olunca, boşandıktan sonra tüm borç da bana kalmıştı. Babamın affetmesi, borçlarımın kapanması demekti. Öyle de oldu ama karşılığında benden bu kadar büyük bir bedel isteyeceğini hiç düşünmemiştim. İlk duyduğum zaman, nefesim kesilirken kalbimin paramparça olduğunu hissettim. Uzun bir süre tepki vermeyince Gökhan korkmuş, bana bağırmak zorunda kalmıştı. Ona baktığımda, en az benim kadar şaşkın olduğunu gördüm.


Şimdi ise, etrafımı dört bir yandan saran insanlar benden bir yanıt bekliyordu. Babam tam karşımda duruyordu ve bu beni fazlasıyla zorlarken başımı çevirdiğimde kalabalığın arasında onu gördüm. Bu haberi duyduktan sonra ilk kez bakışlarımız kesişirken o, kahvelerini üzerime dikmiş dalgınca bakıyordu.

Çok uzakta değildi, hayır diyebilmek için tek bir işaretine ihtıyacım vardı ama kahvelerinde gördüğüm boşluk içimdeki umut kırıntısını da paramparça etti. Tepkisizdi, sadece herkes gibi bekliyordu. Yüzüm düşerken, hayal kırıklığıyla bakıp başımı öne eğdim. Elimi karnıma koyarken,

Bana güvenmek ve inanmak bu kadar zor muydu, bebeğim? Evet, baban beni iyi tanımıyor olabilir ama senin hakkında ona hiç yalan söylemedim ki. Annen, tüm bunlara maruz kalırken baban orda hiçbir tepki vermeden sessizce bekliyordu, tıpkı herkes gibi. Ben burdayım, korkmayın diyemedi. Sakın kendim için bir şey istediğimi düşünme ama seni korumasını ondan beklemiştim. Yine yanıldım, bebeğim. O zaman bizde başımızın çaresine bakarız.

"Gazel, kızım ? "

Gözümden akan yaşları silip, bana seslenen adama döndüm. Babama.

"Misafirlerimiz, seni bekliyor" dedi, sabırsız bir sesle. Etrafımdaki kalabalığa göz atınca, ona hak verdim. Gece bitmesine rağmen insanlar meraklarından hiçbir yere gitmemişti. Başımı ağır ağır sallarken, yutkundum. "Kusura bakmayın, hazırlıksız yakalandım" dedim, babama bakarak. "Ama babam..."

Duraksadım. Cihan'a bakıp boğazımdaki yumruyu yutarken "Bu evliliği uygun gördüyse, benim de kabulümdür!" dedim, alaylı bir gülüşle.

 

Bölüm Sonu

Yorumlarda buluşalım

Takip ve oylamayı unutmayalım.


 


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​

 

 

 

​​​​​

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

​​​​​​

 

 

​​​​​​

 

 

 

 

 

Bölüm : 13.12.2024 15:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...