Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Kovulma

@sarsfarah_

Birbirlerine baktılar önce bu ne diyor diye. Sonra bana döndüler, gözlerimle hadi bak dedim. Burak elini cebine attı, telefonunu çıkardı.

"Melisa'dan hiçbir arama gelmiş mi bakar mısınız ?"

Ekranı açmak için bir tuşa bastı.

" Hay aksi!" dedi sinirle. " Sorun nedir ?"

Bana baktı,endişeyle. "Sessizde kalmış" dedi. Bedenini panik sarmıştı. Aramaları kontrol etti."Hem Melisa'dan hemde okuldan birçok arama gelmiş" fark etmemiş olmanın pişmanlığını taşıyordu sesi.
"Başka birine haber vermiş olma ihtimali var mı?"

Düşündü, hızla rehberinden birini aradı.

"Belki de abime ulaşmıştır" dedi, bir ihtimal olabilirdi. Yanıtsız kalınca, kapattı telefonu. " Meşgule attı, biz yoldayken konuşmuştuk zaten. Birazdan burda olur" elindeki çantaları gösterdi "Eşyalarımızı içeri bırakalım" salonu işaret etti" Sizde ayakta beklemeyin isterseniz geçip oturun, biz gelene kadar" dedi, nezaketle.

"Gerek yok, teşekkür ederim. Siz geldikten sonra önemli bir şey söyleyip gideceğim bu yüzden acele ederseniz sevinirim" içer gripte o kadınla bir daha muhatap olmak istemiyordum. " Burda bekliyorum"

"Siz bilirsiniz" deyip hızlıca yanımdan geçtiler. Daha fazla bunu onlardan saklayamazdım üstelik Akif'den de bir haber yoktu henüz. Bu hayra alamet değildi. Aniden çalan zille yüreğim ağzıma gelmişti.
Kapıya çok yakındım, açabilirdim. Belki de Melisa gelmiştir, kim bilir.Ne olur sen ol ve ben yanılmış olayım içimden bunları diledikten sonra açtım...

Ama hayır, o değildi. Gelen kişi başını önüne eğmiş bir eli cebinde bir eli bitmek üzere olan sigarasında olan bir adamdı. Siyah takım elbisesi ve içine giydiği beyaz gömleğiyle davetten fırlamış gibiydi. Tek kusuru hala yüzüme bakmamış olmasıydı. Sigarasından son bir nefes aldı, sonra izmaritini yere attı. Gözlerim bu görüntü yüzünden yuvalarından çıkacaktı resmen.Tam bir doğa katiliydi, belliki. "Buyrun, kime bakmıştınız ?" dedim, sinirle sert çıkışmıştım. Az öncrki davranışı yüzünden kendime hakim olamadım. Bu tepkiyle bakışları beni buldu, sonunda.

Yüz ifadesindeki şaşkınlık karşısında kesinlikle beni beklemediğine işaretti.
"Af buyur ? " dedi, söylediğime hitaben.
"Anlamakta sıkıntı mı çekiyorsunuz ? " sorumdan sonra bir adım daha gerileyip eve şöyle bir baktı.
"Evet, çekiyorum" dedi, sonra gözlerimin içine baktı. "Çünkü dört gözle görmeyi beklediğim birini karşımda bulamadım" diye, devam etti. Hayal kırıklığına uğramış gibiydi, kapıyı istediği kişi açmadığı içindir. "Uzun bekleyişiniz yüzünden geç kalmışsınızdır, belki" galeyana gelip bunları söylemiştim."Affedersiniz, ben sadece kapıya yakın olunca açma gafletinde bulundum" içeri geçmesi için kenara çekildim. "Buraya geldiğinize göre aileden biri olmalısınız ?" dedim, çünkü henüz kim olduğunu söylememişti. Uzun süren bir sessizlikten sonra " sayılır" dedi, beni gösterdi.
"Sen kimsin o zaman ?" bunu sorarken ki tavrı, fazlasıyla alaycıydı. Üstelik konuşma tarzı hoşuma gitmemişti.
" Sizi ilgilendirmez!" özellikle 'sizi'derken üstüne basa basa söylemiştim. Demek öyle dercesine başını salladı. Parmağını kendine doğrultup "Benim evimde olduğunuza göre, ilgilendirir değil mi ?" salağa anlatır gibi söyledi.

"Ben...." devamını getiremeden Burak ve Emir gelmişti yanımıza.
"Siz tanışıyor musunuz ?" dedi, Burak ikimize ayrı ayrı bakarak. Tanışmak mı ?"Tabiki" dedim, yanımdaki adama göz ucuyla bakıp "Hayır!" cevabını verdim.

" O halde vakit geldi artık" bana doğru baktı. "Abimden daha fazla bu durumu gizleyemeyiz, Dr. Hanım!" dedi, Burak başını iki yana sallayarak.

"Sen neyden bahsediyorsun ?" yanımda duran adamın birden öfkeyle bağırması yerimizden sıçramamıza neden oldu. Burak ve arkadaşı bir adım geriye çekildiler, bu tepki yüzünden.
"Kim konuşacak ?"
diye sorduğunda Burak ile birbirimize baktık bir süre. Sonra onları aradan çıkarmaya karar verdim çünkü işime yarayacak biri lazımdı bana. O da bu yanımda duran kızgın adamdan başkası olamazdı. Onun öfkesinin kurbanı yine olabilirdim.

"Sizinle konuşabilir miyiz, yalnız?" bu teklifimle üç adam da gözlerin bana dikti. Ama benim ki sadece birinin üstündeydi. Esas kişi... o da başta sorgulasada kabul emtişti. Başını sallayarak önümden yürüyüp dışarı çıktı. Arkasından gidecekken biri kolumdan tutup engel oldu.
"Ne yapıyorsunuz siz! Onu daha hiç tanımıyorsunuz bile ve inanın çok belli etmesede şu an fazlasıyla sinirli!" dedi, Burak şaşkınlıkla.
Kendimi ondan kurtarıp" Benim bir Psikyatrist olduğumu unuttunuz, galiba" bunu hatırlattım. " Merak etme, ben her şeyi halledicem" dedim, sonra ona yetişmek için hızlı adımlarla yürümeye başladım. Bir süre sonra aramızda sadece üç adımlık bir mesafe kalmıştı.Yavaşladım, bir yerde durmasını bekledim. Gecenin karanlığını bahçenin yanan ışıkları aydınlatırken bir yandan da ılık rüzgar içime içime işliyordu sanki. Adam sonunda evden biraz uzakta kalan çardakta durmuş ve bir sigara daha yakmıştı. Bu geceden sonra daha çok yakacaktı. Karşısına geçip oturdum ama o ayakta kalmaya devam etti. Ortamda ki soğuk hava beni rahatlatmıyor aksine fazlasıyla geriyordu. Ama mecburdum işte bu yüzden arkama yaslandım ve iki elimi birbirine geçirdim. Güç almak için.

Küçüklüğümden beri bırakmadığım nadir şeylerden biriydi birde...

Zihnimdeki düşünceleri def ettim ve esas konuya odaklanmaya çalıştım. Derin bir nefes alarak temiz havanın kokusunu içime çektim. Sonra aniden bir şey oldu. Araya karışan bir parfüm kokusu onun olmalı diye düşündüm lakin bu kadar mesafeye rağmen duymam, ilginçti.

"Dinliyorum!" onun sabırsız sesi beni kendime getirmişti. Zaman gelmişti.

" Benim kim olduğumu bilmiyorsunuz, tabi" sigarasından bir nefes daha aldı, "Eylül Darıca..."dedim, bir süre durdum. Sonra yutkunarak"Bu ismin sizin için bir anlamı olmadığını biliyorum ama.." doğrusu kimse için de olmadı, devam ettim. "Psikiyatristim, kardeşiniz Melisa'nın" dememle keskin bakışlarına maruz kalmam bir oldu.
"Az önce ne söylediniz ?" dedi, tekrarlamamı istedi. Oysa duyduğundan emindim sadece inanmak istememişti.
"Gayet iyi anladınız bence ve inanın şu an bundan çok daha önemli bir sorunumuz var." Kardeşinin hayatı.

" Ne o zaman ?" dedi, kaşlarını çatarak. Bir şeylerden habersiz bırakılmanın öfkesi vardı üzerinde. Haksız da sayılmazdı, belki. Ona anlayışla baktım " Öncelikle beni sonuna kadar bölmeden dinlemeniz gerekiyor. Bir avukat olarak bunu yapabilirsiniz bence "Lanet olsun ağzımdan kaçmıştı.
"
Daha adımı bilmiyorken mesleğimi bilmen ilginç değil mi, Doktor ?" dedi , az önceki gafletim gözünden kaçmamıştı. Bozuntuya vermedim." O kadar da önemli değil, bahsetmişti işinizden. Neyse konumuza dönelim."sonra gözlerinin içine baktım, onayladı.
"Melisa iki ay önce seanslara gelmeye başladı. Başta düzenini oturtmakta zorlansada diğer haftalarda aynı gün ve saatte gelmeyi başardı. Ta ki bugüne kadar." Soluklandım biraz sonra,

"Belki gelir diye klinikte bir süre onu bekledim ama hayır ne gelen oldu ne de arayan."dedim, devamında."Belki sana ihtiyacı kalmamıştır ?"ihtimaller ihtimaller... Bizi gerçeklere karşı kör eden şeyler."Keşke öyle olsa ama..." onun yaşadıklarından bir nebze haberin olsa böyle demezdin diyemedim. Kendimi son anda frenledim.
"Her neyse, bana numarasını vermişti bir ara, acil durumlar için. Bende onu merak edip aradım; bir süre çaldı ama açan olmadı. Tam ümidimi kaybedip kapatacakken kısık bir ses duydum" duraksadım, bakışlarımı adamın yüzüne çıkardım. Anlattıklarıma karşılık nasıl bir tepki verdiğini merak etmiştim. Ama gördüğüm tek şey 'sen ne diyorsun ?' bakışı oldu. Senin için olmasaydı, bir dakika bile burda durmazdım Melisa

Davranışını görmezden geldim," Kurtarın beni! dedi. Sadece iki kelime ondan sonra telefon bir daha açılmamak üzere kapandı." dedim, anlatabileceğim bu kadardı.
Adam gözleriyle etrafı taradı, " Nerde kamera ?" dedi, söylediklerime karşı. Şaka yaptığıma inanmak istiyordu, gerçeği öğrenmesine rağmen. Bu onun sadece inkar aşamasında olduğunu gösteriyordu. Kabullenecekti...

" Öyle bir şey yok" dedim, sakin bir tavırla.

Ayağa kalktı. " Hepiniz bir olup bana oyun oynuyorsunuz, değil mi ?" dedi, evet demem için canı verecek gibiydi. Tepkisiz kalıp, ciddi olduğumu anlasın diye sessizce bekledim.
"Kardeşim nerde ?" diye, haykırdı.
" Sizinkiler okulda diyor, hem de bu saate kadar!" inanmakta zorluk çekiyordum, nasıl bu kadar birbirinden habersiz bir aile olur diye.
"O zaman ordadır!" dedi, rahat bir tavırla. Bunu görüntü beni çıldırtmıştı. Ben de onun gibi ayağa kalktım ve dibine kadar girdim.
"Siz nasıl bir ailesiniz ya! Dilimde tüy bitti, sabahtan beri biriniz durumun aciliyetini anlasın diye" sonra alayla " Ama yok, kafanız basmıyor" dedim, işaret parmağımla göğsüne bastırdım. " Hele siz Avukat Bey!" geri çekilip,devam ettim. "Kardeşinizin hayatı tehlikede olabilir diyorum ama beni ciddiye bile almıyorsunuz! Siz nasıl bir abi..." sonunu getiremeden eliyle ağzımı kapatmıştı.
" Kes şunu artık!" küplere binmişti " Sen ne dediğinin farkında mısın ?"dedi, yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Ondan korkmam gerekiyordu belki ama hayır etkilenmiyordum. Tek endişem, evdekilerinin her şeyi duymamasıydı. Yoksa kızı asla bulamayacağımızı düşünüyordum. Adamın elini sertçe tutup indirdim "Evet farkındayım ama siz hiçbiriniz değilsiniz!" Bende insandım ve sabır taşım artık çatlamıştı. Onlar yüzünden tüm günüm heba olmuştu.
"Neyin ?"

"Onun başına kötü bir şey gelmiş olabileceğinin.."

Böyle bir ihtimalleri bile olmadığı için belki de bu kadar rahattılar.

"Çünkü yok. Böyle söylemeyi de bırak!"

"Bakın, anlıyorum sizi. Şoktasınız ama vaktiniz yok. Biran önce gizlice onu aramaya başlamanız gerekiyor " dedim, anlayışlı bir sesle.

"Bir de gizli! Ajan falan mısınız ?" alaylı cümlesini duymamazlıktan geldim. Acısınıa veriyordum.

"Maalesef, çünkü bunu yapan kişi uyanırsa neler yapabileceğini düşünmek bile istemiyorum!" Herkes onun peşine düşerse, panikler ve kıza daha büyük bir zarar verebilirdi.

Avukat birden kolumdan tuttu. "Yeter artık, zırvaladığın! Asıl hasta sensin. Kafanda bir senaryo kurmuşsun ve gelip burda okuyorsun bende aptal gibi dinliyorum. Şimdi defolup burdan gidiyorsun ve bir daha seni ne bu evin ne de kardeşimin etrafında görecem" dedi, sürüklemeye başladı. Ben elimden geleni yaptım, Melisa. Buraya kadar. Onu hiç beklemediği bir anda ittim, sendeleyince kendimi ondan kurtardım. "Kendim gidebilirim, kolumu bırakın !" dedim, önünden hızlıca yürüyüp aralık bırakılan kapıdan içeri girdim. Eşyalarımı alırken tam arkamda duruyordu. "Her şeyi anladığınızda umarım geç kalmazsınız ama bunu sakın sizin için söylediğimi zannetmeyin!" dedim, sonra yüzüne bakmadan bir hışımla çıkışa yöneldim...

Arabama biner binmez çalışırdım, biran önce bu evden uzaklaşmak istiyordum. Ya da onun öfkesinden... Biraz ilerledikten sonra telefonuma gelen mesaj sesiyle sağa çekmiştim aracı. Elime alıp baktım, Akif'tendi.

"En son ki konum orman yolunu gösteriyor yani seni aradığı zaman. Sonrasında telefon kapandığı için ya da kırıldığı için artık net bir konum belirleyemiyoruz. Ama sana şunu söyleyebilirim bir araçta oldukları kesindi."

"Teşekkür ederim" yazıp gönderdim.

Elde var sıfır. Yaptığım hiçbir plan tutmadı .Tek başıma ne yapabilirdim, hiçbir şey.
Ailesi fark edene kadar acaba yaşayacak mıydı?
Düşüncelerime bir süre ara verdim, evimin yolunu tuttum

Kaç saat geçmişti bilmiyorum ama güvende hissettiğim evimde, yatağımda uyumak için adeta savaş veriyordum. Bir türlü dalamam geceyi bana zehir etmişti. Çünkü her gözümü kapattığımda o kızın masum yüzünü görüyordum. Kalkıp süt içsem bir ihtimal uykum gelebilirdi.

Kendini kandırma, vicdanın rahat değil bir kere.
Saat gece ikiydi. Hiç ses yok, dışarısı kapkaranlık sadece sokak lambalarının sönük ışıkları yanıyordu. Hiçbir evin ışığı açık görünmüyordu, hepsi uyumuştu, anlaşılan. Benim dışında. Sütle doldurduğum bardağı elime aldım, tam içecekken duyduğum sesle korkudan elimden kaymıştı. Yere düşüp paramparça olmuştu. Bu saatte kim olabilirsin...

 

Takip, oylama ve yorum atmayı unutmayınız 🥰🌸🙏

Şimdiden destekleriniz için teşekkür ederim.🙏

Evet esas soru Eylül'ün evine gelen kişi kim ?


 




 

 


 

 


 



 

Loading...
0%