Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Merak

@sarsfarah_

Yeni kurduğum hayata alışmaya başlamışken böyle bir bombayı beklemiyordum ama onu patlatmakta benim elimdeydi. Böyle bir şeyi istiyor muydum ? Hayır ve tek yapmam gereken şey onu etkisiz hale getirmekti. Zorlansam da sonunda gözlerimi davetsiz misafirin üstünden çekmiştim. "Evet Melisa ?" dedim, iki kolumu birbirine geçirmiş öylesine bir soru sormuştum. Asıl amacımı bilmelerine gerek yoktu.
"Dr. Hanım, öncelikle beni randevusuz kabul ettiğiniz için teşekkür ederim " dedi, odadaki iki adamdan sarışın olanı işaret etti. " O, abim olur kendisi ve doktora geldiğimi anlamadığım bir şekilde öğrenmiş" sonra bana döndü, " Sizin nasıl biri olduğunuzu merak edip buraya kadar gelmiş ve bende ne yaptıysam ona engel olamadım!" sonlara doğru iyice sesini yükseltmiş, onlara sinir olduğunu açıkça göstermek istiyordu. İşaret ettiğ sarışın adam bir adım öne attı,"Kusura bakmayın, kardeşim beni düzgün tanıtmadı" elini uzattı, "Burak Karahanlı" dedi. Bir ona baktım birde uzattığı eline, ekstra gerginliğe gerek yoktu. "Dr. Eylül" dedim bende elini hafifçe sıkarak. Burak'ın buraya gelmesine hak vermiştim ama ya yanındaki adam ? Gözlerim yine onu bulmuştu."Aaaa Pardon, ben sadece onlara ayak uydurdum" dedi, ne demek istediğimi anlamıştı hemen.
Bu sesi en son ne zaman duyduğumu hatırlamaya çalıştım ama olmadı. Zaman çoğu şeyi benden almıştı, bir tanesi de oydu ve artık geri dönüşü de yoktu. Üstelik ikimiz de birbirimize bu kadar yabancı bakarken bir daha o eski samimiyeti de yakalayamazdık. O, " Burak ben dışardayım" deyip çıkmıştı zaten odadan. Bir yanım beni tanımamış olmasına sevinirken bir yanım istemsizce kırılmıştı. Bu karmaşık duygulardan hep nefret etmişimdir.
Abisine döndüm," Pekala, geldiniz ve gördünüz. Eğer aklınıza takılan başka bir şey yoksa lütfen sizi dışarı alalım" dedim. Tavrım onu şaşırtmıştı.
" Anladım sizi Dr. Hanım! Yalnız şunu da belirtmeden gidemem" parmağını kendisine doğrultarak devam etti. " Biz tanınmış bir aileyiz ve dostumuz olduğu kadar da düşmanımız var. Herhangi saçma sapan bir haber kardeşimin hayatını karartabilir, bilirsiniz insanları."

Melisa'ya çevirdi başını, "Kardeşim size güvenmiş hemde ilk görüşte biliyor musunuz ?" dedi, buna şaşırmış görünüyordu.
Hata yapmış

İçten içe ne kadar büyük bir hata yaptığını düşünsemde sessiz kaldım. Burak da hala ikazlarını sıralamaya devam ediyordu." Şu an bu durumun dördümüz arasında gizli kalmasını istiyorum yok eğer yapmam derseniz bu iş burda biter" sonra susmuştu. Kardeşini korumak isteyen sıradan bir abi gibi davranıyordu ama yolu yol değildi. İnsanların ne söylediğine bu kadar takılıyorlarsa çoktan onların kölesi olmuşlar demektir.
Gözlerimi ona diktim. " Sizi anlıyorum ama biz hastanın kim olduğuyla değil rahatsızlığıyla ilgileniyoruz. Ayrıca eğer hasta tedaviyi almak istemezse buna o karar verebilir" dedim, kapıyı gösterdim.

" Şimdi sizi dışarı alalım, Burak bey!"
Sözlerim onu sinirlendirmiş, yüzü kıpkırmızı kesilmişti. " Öyle olsun bakalım!" dedikten sonra bir hışımla dışarı atmıştı kendini. Bakışlarım bana hayretle bakan küçük hastamı buldu.
" Vay vay! Dr Hanım sizde ne cevherler varmış!" dedi, hayran kalmış gibiydi.
"Onu boşver bakalım, hadi otur neredeyse mesai bitecek!"
İkimizde yerimize geçtik, daha hastamın sorununun başını bile öğrenememiştim ve doğal olarak uygulayacağım tedavi de belli değildi.
Melisa aniden "Ben bir karar verdim!" dedi. Bu sefer bakışları başka yerde değildi ya da tırnaklarıyla oynamıyordu. Tam olarak gözlerimin içine bakıyordu. Bir şeyler değişmişti sanki.
"Buraya gelmeden önce fazlasıyla kararsızdım ama az önce yaşanan şey düşüncelerimi tamamen değiştirdi" dedi, kendinden emin bir şekilde gülümsedi. Sonrasında,"Kararım şu ki, ne olursa olsun bu seanslara gelecem. İyileşeceğim, bunu sadece kendim için yapacağım, kimsenin hakkımda ne düşüneceğini artık takmayacam" devamında bunları söylemişti. Gurur duymuştum onun düşünceleriyle. Ufak da olsa ilk adımı atabilmiş başarmıştı bunu, çoğu insanın aksine.
"Doğru bir karar verdiğini ilerde anlayacaksın" dedim, onun için ne yapacağımı düşünmeye başladım.
"Umarım..."Saate baktım, fazla vaktimiz yoktu. "O halde başlayalım" not defterimi önüme aldım,

" Bana ailenden bahseder misin ?"
dedim çünkü çoğu kişinin hastalığının derinine indiğimizde ailenin de etkili bir neden olduğunu görüyorduk.Melisa'nın sessiz yutkunuşu gözümden kaçmamıştı, belliki onda bir şeyler vardı."Annem, babam ve üç kardeşiz. Burak dışında bir tane daha abim var. O bizden uzun bir süredir ayrı yaşıyor ve kendisi çok işkolik olduğu için sık görüşemiyoruz" dedi. Yalnız bırakılmanın sitemi vardı sesinde, diğer abisine karşı. "Sonra büyük bir şirketimiz var, villada yaşıyoruz ve birçok hizmetçimiz de var" mutlu görünmesi gerekiyordu bunu söylerken." Annem derneklerle uğraşıyor, babam ve abimde şirketleri yönetiyor. Burak da üniversite mimarlık, bende kolejde okuyorum ve sınava hazırlanıyorum" dedi.

Mükemmel hayat nasıldır, sorusunun cevabı. Ailesi yanında, yediği önünde yemediği arkasındaydı. Çok iyi şartlarda yaşamını sürdürmesine rağmen yolu buraya düşmüştü.
" Herkesin imreneceği bir hayat yaşıyorum Dr. Hanım, zaten az önce sizde böyle düşündünüz değil mi ?" dedi, sahte olduğunu düşündüğüm bir gülüş vardı yüzünde. İfadesiz kalmış olmama rağmen bu çıkarımda bulunmuştu. Belki, daha önce de başka insanlara derdini anlatmıştı ama aynı tavırla karşılamıştı.
"Şimdiye kadar anlattıklarına bakarsak böyle düşünmem son derece normal değil mi ?"

" Evet, çünkü görünen o " dedi, bana hak vererek. Bunun devamın çok merak etsemde haftaya olan seansa bırakmaya karar verdim. "Ben senden gerçeğin görünmeyen tarafını bir sonraki görüşmemizde dinlemek isterim"dedim çünkü ilk günden her şeyi anlatmasını istemiyordum, öncelikle sürekliliği sağlamam gerekiyordu. Ayağa kalktı,
"Haklısınız, günün yorgunluğuyla beni anlamanız zor olurdu zaten. O halde üçüncü görüşmeye kadar kendinize iyi bakın!" dedi.

"Haftaya aynı gün ama daha erken bir saatte bekliyorum seni " dedikten sonra anlayışla başını sallayıp odadan usulca çıkıp gitmişti.

Hızla eşyalarımı çantama tıkıştırıp hastaneyi terk etmek için hemen koridora attım kendimi. Eve gidip uyumak için can atıyordum resmen. Gereğinden fazla yorucu bir gündü çünkü...

Külüstür arabamı çalıştırırken telefonum da çalmaya başladı. Kulaklığı takıp ekrana bakmadan açtım çünkü kim olduğunu zaten biliyordum.
" Efendim"

"Naber ?"

Bu tarz kelimelerden nefret ediyordum çünkü bana aşırı samimiyetsizce geliyordu ama kullananlara da bir şey demiyordum
" İşten anca çıkabildim, ya sen ?"

"Ben de öyle. Ne diyecem bugün bizim eve gelmek ister misin ?" dedi Selim, bunu sorarken sanki ekstra çekinmişti.

Daha neler, kafayı yemiş olmalısın.

"Anlamadım ?"
Duymamazlıktan gelmek en iyisiydi, şimdilik.
Sessiz kaldı bir süre sonra toparlamak istercesine "Yanlış anlama, lütfen! Ailemle tanışmanı istiyordum" dedi. Bu daha da kötü dememek için son anda kendimi tutmuştum. Daha ne kadar olmuştu ki tanışalı, üstelik araya ailesi girerse işler ciddiye binerdi. Biran önce bu işe bir son vermem gerekiyordu.
" Bak be...." sözümü kesti, devamını getirmeme müsade etmedi."Korktuğun şeyin farkındayım ama seni onlara normal bir arkadaşım olarak tanıtıcam, merak etme" dedi.

Bu kadar düşünceli olmak zorunda değilsin.İşte biz bu yüzden seninle olamayız, sen mükemmel ben kusurlu. İmkansız ikili.
"Tamam ama bugün değil de yarın olsa olur mu ?"
" Olur olur!" dedi, sevinçle. Çığlığı kulak zarımı delecekti resmen.

"Görüşürüz!"
" En yakın zamanda Eylül!" diyerek telefonu kapatmıştı, sonunda. Ona bir şans verdiğim için çoktan pişman olmuştum bile çünkü benim için fazla iyiydi. Ailesi ile tanıştıktan sonra her şeyi bitirecektim, uzadıkça daha fazla umutlanacaktı çünkü.Neden hastalarıma gelince derman oluyordum kendime gelince dert oluyordum.
"Lanet olsun!"
"Olmuyor işte, olmuyor! Karanlığıma kimse ışık yakamıyor" sinirli sesim arabada yankılanırken son hızla gidiyordum. Önüme aniden çıkan kediyi fark etmemle son anda frene basmıştım. Az daha onu da ezecektim.
&

Duydukları masanın üzerindeki her şeyi devirmesine neden olmuştu.
"Kardeşim iyi misin ?" dedi Kerem, bu halini görünce onun için endişelenmişti.

" Değilim!" sinirle bir tekme daha savurdu. Sonra " Ne dediğini duydun değil mi ?" dedi, koltuğa oturup sakinleşmek için burun kemerini sıkmaya başladı.

"Evet ama devamını dinlemedin ki" dedi Kerem, arkadaşının yanlış anladığını düşünüyordu.
"Kabul etti. Daha neyini dinleyecem ?" duyduğu şeyin hayal kırıklığını yaşıyordu. Gözleri de yüzü gibi kızarmıştı adamın.
"Onu tanıdığım kadarıyla böyle bir şey yapacak biri değil " nerdeyse dört yıldır takip ettikleri kızı az olsada tanıyordu artık.

"Değişmeye karar vermiş olabilir..." bu ihtimali düşünmek bile onu kolayca dağıtmaya yetmişti.
"Söylesene bana, neden hala onun karşısına çıkmıyorsun ?" dedi Kerem, yıllardır bunun nedenini merak etmişti ama sormaya cesaret edememişti.
Arkadaşının gözü uzaklara daldı, uzunca bir süre. Korkmaya başladı, duyacaklarından.

Çaresice başını önüne eğdi adam , dudaklarından acı bir tebessüm geçti.

"Bizim tüm çocukluğumuz beraber geçti biliyor musun, beni anlayan tek insandı ama sonra .." duraksadı, yutkunmuştu. Başını başka tarafa çevirdi, utanıyordu yaptığı şeyden.

"Sonra ?" dedi Kerem, merakla karışık bir korkuyla. Üzgün görünüyordu adam "Ona inanmadım, yapmadığı bir şeyle suçladım!"eliyle yüzünü kapattı, sonra "Yollarımız ayrıldı" dedi.

" Hangi konuda ?"dedi Kerem.
Kalbi küt küt atıyordu, kaç yıllık dostu sandığı adamın kötü biri çıkacağı düşüncesi sarsmıştı onu. Adam cevap vermeyince, öfkeyle "Samir, söyle şunu!" deken bağırmıştı. İlk defa ona karşı sesini yükseltmişti.
Yıllardır bu vicdan azabıyla yaşıyordu ama artık birine itiraf edip biraz da olsa rahatlamak istiyordu.

"Onu....."

 

 

 

Oylama, yorum ve takip 🙏🥰

Kerem ve Samir kimden bahsediyor ?

Samir nasıl bir yanlış yapmış olabilir ?

Melisa'nın ailesiyle ilgili ne sıkıntı olabilir ?

Eylül ve Selim arasında neler olacak ?

Sizce Selim haksızlığa mı uğruyor?


 

 


 



 

 

 

Loading...
0%