@sarsfarah_
|
İşten bir haftalığına izin almıştım ve bu süreçte tüm sorunlarımı halledebileceğimi düşünüyordum. Dün Akif ile buluşmamızdan sonra Selim beni aramış ve bugün için bir akşam yemeği teklifin de bulunmuştu, bende kabul ettim. Aramızdaki bu belirsiz ilişkinin hiçbir yere gidemeyeceğini ve artık bitirmemiz gerektiği konusunda onunla konuşacaktım. Bu sabah istediğim bazı kamera kayıtlarını ve görüntülerini getirmişti, Akif. Acilen onlara bakmam gerekiyordu. Melisa'nın ortalıktan kayboluşunun üçüncü günüydü bugün ama henüz hiçbir haber yoktu ve o günden sonra Avukat bozuntusu da bana hiç bulaşmamıştı. Daha akşama çok vardı o yüzden flash belleği bilgisayara taktım. Ekranda bir sürü video belirdi ve bunlara bakmak epey zaman alacaktı. Ama bir yerden başlamam gerekiyor diyerek birini oynattım. Kaç saat geçmişti farkında değildim ama boynumun tutulmaya başlamasıyla bıraktım izlemeyi. Hala elimde kayda değer bir şeyin olmaması kötü bir haberdi üstelik kalkıp akşam için artık hazırlanmam da gerekiyordu. İçimden hiç gitmek gelmesede verilmiş bir söz vardı ve çözülmesi gereken büyük bir sorun vardı. Her ne olursa olsun bu işin daha fazla uzamasını müsaade etmeyecektim. Yarım saate hazırlanmış ve şimdi Selim'in gelip beni almasını bekliyordum. "Neymiş efendim illa o gelip beni alacakmış, yoksa raconuna tersmiş " gibi bir cümle kurmuştu telefonda. Bu yaşına kadar kendi başına gelmiş bir insana bunu söylemek komikti ama bozuntuya vermedim. Çalan kapının sesiyle rahat bir nefes aldım. Elime çantamı alıp aynada son kez kendime baktım. Uzun lacivert bir elbise giymiştim, abartılı olmayan akşam yemeğine uygun olduğunu düşündüğüm bir modeldi. Üst tarf straplezdi ve sadece omuzlarında dantel detayı vardı ondan sonrası düzdü. Açık tonlarda bir makyaj, krem renginde rahat bir ayakkabı ve çantayla kombinimi tamamlamıştım. Selim'i daha fazla bekletmek istemediğim için kim olduğunu sormadan kapıyı açtım. " Hoş gel..." gördüğüm yüzle cümlem yarıda kesildi, gülümsemem de yüzümde dondu. Kapıda olması gereken kişi yoktu. Elinde bir buket kırmızı gülle duran, Avukattı. Beni karşısında böyle görünce önce kaşları kalktı sonra " Hoş gördüm.." dedi, sırıtarak. Gözlerimi kıstım. Alayla " Üstünüze alınmayın, size değildi!" dediğimde yüz biranda düştü. Bozulmuştu. Bir dakika duraksadıktan sonra " Biliyorum.." dedi, donuk bir ifadeyle. Madem öyle niye geliyorsun kapıma ? Derin bir nefes alarak "Buraya neden geldiğinizi sormayacağım bile o yüzden defolup gidin buradan!" dedim, sesim keskin bir bıçaktan farksızdı. Cevap vermesine bile müsaade etmeden kapıyı sertçe suratına kapattım. Sonra telefonu alıp esas kişiyi aradım.Açar açmaz "Selim nerede kaldın ya ?" diye çıkıştım. "Ne oldu, iyi misin ?" diye sordu, endişeyle. Ona boş yere yükseldiğimi fark edince kendime küfür ettim." Kusura bakma, gecikince merak ettim " dedim, mahçup bir sesle. " Trafik vardı o yüzden geciktim ama varmak üzereyim, istersen sen de aşağıya in." " Tamam" deyip kapattım. Anahtarı alıp evden çıkarken gözüm çöpteki güllere takıldı. Atmıştı,demek. Yaptığı şeyi o kadar kolay affedeceğimi düşünecek kadar aptaldı, Avukat. Birde kırmızı gülleri kullanmıştı. Sinirle önüme dönüp asansöre yürüdüm. Araba gelirken hemen bindim. "Merhaba." "Merhaba da.." dedi, durdu. Beğiniyle bana bakarken "Söylemeden geçemeyeceğim, çok güzel olmuşsun böyle" dedi, hayranlıkla. Zoraki bir tebessümle "Teşekkür ederim" dedim. Bana karşı o kadar anlayışlı ve güzle kelimeler kullanmasına rağmen içimde bir şey hareket ettirmiyordu. Sorun buydu, bendeydi. On dakika sonra istediğimiz mekana ulaşmıştık hemen bizim için rezerve ettiği masayı doğru ilerledik sandalyemi çekip oturmamı bekledikten sonra o da karşıma geçti. Başımızda hemen bir garson dikilince siparişleri vermiştik. Ben fazla aç olmadığım için sadece salata istemiştim o da bana güvenerek aynısı demişti. " Geldiğin için, öncelikle teşekkür ederim" dedi, içten bir şekilde. Devam etti."Şüphelerinin olduğunu biliyorum ama zamanla bunları aşacağımızı düşünüyorum" diyerek umutla gözlerimin içine baktı. Güzel bir şey dememi bekliyordu, çaresizce. Asıl zor olan da buydu, işte. O böyle iyi davrandıkça içimdeki suçluluk duygusu arttırıyordu,sadece. "Ben...." dedim, devamını siparişleri getiren garson yüzünden getiremedim. Masaya her şeyi bırakıp gittikten sonra Selim elini cebine atıp bir kutu çıkardı. Açıp aniden önüme koydu, kocaman parlayan bir tektaş yüzüktü. "Çok erken olduğunu biliyorum ama daha fazla beklemek istemiyorum" dediğinde ben hala önümdeki yüzüğe öylece bakıyorudum, şaşkınca. Uzun bir süre sonra başımı kaldırıp ona baktım. "Selim...." Gülümseyip " Benimle evlenir misin, Eylül ?" dedi, heyecanla. Onun bu hali beni fazlasıyla utandırırken içimdeki suçluluk hissi git gide artıyordu. Bu olmadan önce onunla konuşmam gerekiyordu. Bana beklentiyle bakan adama döndüm. " Bunu yapa-" devamında ne diyeceğimi anlamış olacak ki " Lütfen, hemen karar verme. En azından biraz düşün" deyince sustum. Ben buraya ayrılık konuşmasını yapmak için gelmişken onun böyle bir teklifle geleceğini hiç düşünmemiştim. "Sana ne kadar ciddi olduğumu göstermek için seni bu akşam ailemle de tanıştırmak istiyorum" deyince bir kez daha yutkundum. Telaşla ona bakarken "Endişe etme çünkü eğer gelirsen seni ş sadece arkadaşım olarak tanıştırıcam, şimdilik" diyerek beni rahatlatmaya çalıştı. Bir dakika düşündükten sonra kabul ettim. Çünkü ona karşı kendimi borçlu hissediyordum ve daha önceden de vermiş olduğum bir söz vardı. Gecenin sonunda her şeyi bitecekti ama.
Geçmişten kesit. Orman gözlü çocuk "Seninle bir kere de olsa dans etmemi istemiştin hatırladın mı ?" diye sorunca , hiç unutamadığı o günü hatırladı. " Evet ve sen de asla demiştin!" diye trip attı,Deva. Normalde erkekler kızları dansa kaldırırken bunu o yapmıştı ve bu da yetmezmiş gibi red edilmişti. Bir daha da buna kalkışmamıştı, zaten. Şimdi de partide hayran hayran dans edenlere bakarken Orman gözlü çocuk onu fark etmişti. Elini ensesinden geçirirken "Hadi yapalım şunu!" diye teklif etti. Duyduğu şeyle gözleri fal taşı gibi açılırken "Asla derken şimdi de kabul mü ediyorsun ?" diye sordu şaşkınca. Başını öne eğerken gülümsedi Orman gözlü çocuk sonra gözlerini Deva'nın yüzüne çıkarırken "Konu 'sensen' hiçbir aslanın bir geçerliği yok" diye mırıldandı.
" Abi, başkasıyla evlenecek!" dedi Kerem, panikle sonra " Engel olmayacak mısın ?" diye sordu. Her şey için geç olmadan harekete geçmesini bekliyordu ama Samir'in gözleri onların üstündeyken dalgınca " Neye, mutlu olmasına mı ? Hayır, asla!" deyip bir hışımla masadan kalkmasını değil. Son defa onlara bakıp arkasına döndü, hızla mekanın çıkışına yöneldi.
Resturandan yarım saat önce çıkmıştık ve şimdi evlerinin önündeydik. "İyi misin ?" diye sordu, Selim. " Değilim biraz gergin hissediyorum" dedim doğruyu söyleyerek.Yıllardır Aslı ile arkadaş olmamıza rağmen hala ailesiyle tanışmamıştık ve şimdi sevgili oğullarının arkadaşı olarak gidiyordum! " Merak etme, ailem çok cana yakın insanlardır ve seni seveceklerdir" dediğinde gülmemek için kendimi zor tutum. Birini tanımadan seviyormuş gibi yapmak sahtelikten başka bir şey değil. Ama onun ailesi olduğu için bir yorumda bulunmadım, sessiz kaldım. Onlarda bir villa da otursa da Melisa'nın ki daha büyüktü. Arabadan inecekken Selim yavaşça kolumdan tuttu, " Sakin ol, her şey güzel geçecek" dedi, temkinliydi sesi. Dışardan kim bilir nasıl görünüyordum ki sürekli beni rahatlatmaya çalışıyordu. Başımı sallayıp " Hadi inelim" dedim. Yan yana yürürken içimi garip bir his sardı. Sanki daha önce buraya gelmişim de, dejavu yaşıyor gibiydim.Elini zile basınca bir dakika geçmeden kapı açıldı. Açan kişi " Hoşgeldiniz efendim!" diyerek tebessüm eden bir kızdı. Kısa olmayan bir boyu, kocaman kahverengi gözleri ve temiz bir yüzü vardı. Güzel biriydi ama kaderi kötüydü. "Bizimkiler içerde değil mi Sera?" diyerek hemen içeri girdi, Selim. " Evet, sizi bekliyorlardı" diye yanıtladı, onu. Bana dönüp" Hadi gelsene!" dedi, sabırsızca. Sera' ya bakıp "Teşekkür ederiz" dedim, onun aksine sonra eve girdim. Selim " Neden ona öyle dedin ki, bu onun işi zaten" diye söylenirken salona kadar gelmiştik. Bu konuyu onunla daha sonra konuşmaya karar verdim. Adım seslerimizle birlikte iki çift göz bize döndü. Bu insanlar annesi ve babası olmalıydı. Hemen ayaklandılar. " Hoşgeldiniz çocuklar!" dedi adam, coşkulu bir sesle. " Hoşbulduk baba." Bakışları benim üzerimde durunca dayanamayıp" İyi akşamlar" dedim gergin bir sesle."Şöyle geçebilirsiniz "dedi kadın, koltukları gösterirken.Adamın aksine sesinde rahatsız edici bir şey vardı. Tarif etmek zordu henüz. Oturmadan önce" Bizi hanım kızımızla tanıştırmayacak mısın ?" dedi babası olduğunu düşündüğüm adam. Başıyla onayladı." Tabi, bu hanımefendi Eylü, bir arkadaşım" dedi Selim, beni zor durumda bırakmamak için böyle tanıtmıştı. Ağır ağır başını sallarken " Ben de Kadir Korhan" dedi, kocaman elini uzatırken. Biliyorum ama yine de " Memnun oldum" dedim tokalaşarak. Sonra kadına dönerken onun bana dalgın dalgın baktığını yakaldım. Gözlerimi üstünde hissedince hemen kendini toparlayıp "Yasemin" dedi, sonunda. Mesafeli bir tavrı vardı. Başımla onayladım. Selim bana döndü. " Eylül sen otur ben hemen dönerim" diyerek odasına olduğunu düşündüğüm yere gitti.Yerimize oturduktan sonra " Ne iş yapıyordun kızım ?" diye sordu Kadir Bey. " Psikiyatristim" deyince memnuniyetle gülümsedi. " Demek öyle bizim kız Aslı da, o da senin gibi." O an Yasemin Hanıma dönüp baktım, tepkisini merak ediyordum. Haberi yokmuş gibi gözükmüyordu. Aksine artık benim ile ilgili her şeyi bildiğini seziyordum, hatta Aslı'nın bile biomediği şeyleri. Bir anne olarak görevini yapıp beni araştırmış olmalı. Kafamı salladım. " Evet, biz zaten Aslı ile okuldan tanışıyoruz" diye belirttim. Nerdeyse altı yıl olmuş. "Aaaa, ne kadar güzel!" deyip karısına döndü " Senin haberin varmıydı ?" diye sordu, Kadir Bey. Kısa bir duraksamadan sonra " Evet, vardı" dedi, donuk bir ifadeyle.Kahkaha atmaya başladı, Kadir Bey. " Tabi ya kadınlar kendi aralarında her şeyi konuşur, nasıl unuttum!" diye söylendi. Bu tepkisi içimdeki gerginliği biraz azaltmıştı, o sırada Selim gelmiş ve bizde sofraya geçmiştik. Aslı bugün evde değildi, şehir dışında acil bir işi çıkınca apar topar çıkmış. Bana da özür dolu bir mesaj atmıştı. Sofraya şöyle bir bakınca her şey kusursuz görünüyordu, iyice acıktığımı hissettim. Uzun zamandır böyle kalabalık bir sofraya oturmamıştım.Herkes yerine geçip oturunca, çorba servisi de yapılmaya başladı. Sera'nın dışında başka bir kadın yapıyordu bunu, işi bitince de ortalıktan kayboldu. Elime kaşığı alıp çorbaya daldırırken Kadir Bey'in sorusuyla tüm iştahım kaçtı." Ailen ne işle meşgul, Eylül kızım ?" diye sormuştu, saf bir merakla. Böyle sorulardan kaçmak için tanıdığım kimsenin evine gitmiyordum ama bugün buraya gelerek bir adım atmıştım. Şimdiden pişmanlık tüm bedenimi sarmaya başlamıştı. Başımı masadan kaldırmadan " Eskiden bir şirketleri vardı, ticaretle uğraşıyorlardı"diye umursamazca yanıtladım." Sonra ?" Bu ses hiç beklemediğim birinden gelmişti, Yasemin Hanımdan. Geldiğimizden beri zorunlu olmadıkça konuşmayan kadın hayatımı merak etmişti.Bakışlarımı ağır ağır yüzüne çıkarken " Bilmiyorum ama size ayıp olmayacaksa bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum" dedim, sakince. Yasemin Hanım önce afallasada sonra bir şey demedi ve yemeğine döndü." Anlıyorum, kızım" dedi Kadir Bey, anlayışla başını sallarken. Ona bakıp minnetle tebessüm ederken bu sefer Selim yerinde rahatsızca kıpırdanmaya başladı. Anlaşılan bu tepkim hoşuna hiç gitmemişti. Daha gerçekleri kendisi bile bilmiyorken herkesin içinde açıklamamı bekliyorsa aptalın tekiydi. Yemeğin devamında daha sıradan sorularla geçti ve artık gitmek için sadece kahvemin bitmesini bekliyordum. " Affedersiniz, lavobuyu kullanabilir miyim ?" diye sordum, kalkmadan gitsem iyi olacaktı.Selim bana dönüp " Koridorun sonunda, sağda kalıyor" dedi, tarif ederek. " Tamam." Lavobaya geçip elimi yüzümü yıkadıktan sonra çıktım, tam salona geçerken duyduğum sesler köşeye sinmeme neden olmuştu. " İki cihan bir araya gelse de siz ikiniz olamazsınız oğlum, vazgeç bu geçici hevesten!" Yasemin Korhan'a aitti bu ses. Her annenin yapması gerekeni yapıp biricik evladını koruyordu. Peki benim ki niye öyle yapmamıştı ? Bir oflama sesinden sonra "Anne, ben onu seviyorum diyorum sana! Ne hevesinden bahsediyorsun!" diye yükseldi, Selim. Resmen benim yüzümden annesine bağırıyordu, hemde bir hiç uğruna." O kızın neyini sevdin oğlum?" diye sorarken ses tonu küçümseme kokuyordu. Derin bir iç çekti, Selim. " Öncelikle çok güzel bir kız, mesleğide iyi ve hayatında daha önce kimse olmamış. Daha ne olsun!" diye yanıtlayınca iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim. Sahi beni bunun için mi seviyordun, Selim ? Geçici güzelliğim ve işim için mi ? Beni ben olduğum için sevdiğini düşünmem tamamen aptallığımdı. Yasemin Hanım " O kız bize göre değil ve ben olduğum sürece bu iş asla olmayacak!" diye bağırdıktan sonra adım seslerini duymamla kendimi salona atmam bir oldu. Benden biraz sonra anne-oğul da içeri girdi. Burda daha fazla kalmak kendime hakaret sayılırdı." Her şey için teşekkürler ama artık gitsem iyi olacak" dedim, sahte bir tebessümle. " Daha erken, kızım" diyen Kadir Bey'e baktım. Aramızda dürüst davranan sadece oyken yanına gidip elimi uzattım." Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum ama geç kalıyorum" derken tuhaf bir ifade yüzünde gördüm. Elimi tutarken " Sana yakından bakınca şimdi fark ettim de tanıdığım birine çok benziyorsun" dedi, afallayarak.Daha önce de birçok insandan bunu duyduğum için ciddiye almadım. "Sanmıyorum ama öyle olsun" dedim, şakaya vurarak.. Yasemin Hanım bana bir adım atsa da ben ona bakmadan direkt Selim'in yanına gittim. "Ben bırakırım, seni." " Gerek yok, taksi çağırdım. Sadece gitmeden önce seninle biraz konuşabilir miyiz, yalnız ?" dedim buz gibi bir sesle. Ona karşı ilk defa bu kadar sert tepki vermiştim. Selim' de bu değişimi fark etmişti ve annesine ters ters bakarken " Tamam" dedi, sessizce.Hızlı adımlarla önünden geçip giderken o benim aksine ağır adımlarla geliyordu. Kendimi dışarı attığım kasım ayının sert rüzgarları direk yüzüme çarptı. Saçlarım uçuşurken ona döndüm. " Lafımı kesmeden sadece beni dinleyeceksin; Aylar önce Aslı'dan böyle bir teklif geldiğinde onu kırmak istemediğim için kabul ettim. Seninle buluştuğum gün de tavrından dolayı bir şansı hak ettiğini düşündüm ve verdim de. Bu süre boyunca kaç kere seni sevmeye çalıştığımı bilseydin ilk vazgeçen sen olurdun ama olmadı, seni sevemedim Selim. Bugün buraya da sırf sana karşı mahçup hissettiğim için geldim." Konuşacakken elimi kaldırdım. " Söyleyeceğin hiçbir şey kararımı değiştirmeyecek, bitti Selim. Doğrusu olmayan bir şey nasıl bitecek değil mi ? Kendine iyi bak" diye sonlandırdım, sözlerimi. Ona arkamı dönüp dış kapıya ilerlerken aniden kolumdan sertçe tutup beni durdurmasıyla, irkildim. " Aylarca seni uzaktan izledim, sonra cesaret edip açıldım ve sen de bir şans verdin. Bu kadar kolay bitebileceğini mi düşünüyorsun ?" dedi, öfkeyle. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu. Tüm gücümle onu göğsünden iterken, " Evet, çünkü ben senin yerinde olsam ' elini tutmayan bir kadının başka birinin yanında uyuduğunu ' öğrenseydim vazgeçerdim" dedim, acımasızca. Bunu asla ona söylemeyi düşünmesemde, kendimi tutamamıştım. Omuzları sarsıldı. " Ne ?" dedi, afallayark.
Yorum ve oylamayı unutmayın🥰
|
0% |