Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Ziyaret

@sarsfarah_

İki ay boyunca nerdeyse her gün ona yapacağım ayrılık konuşmasının provasını yaptım ama sürekli önüme bir engel çıktı. Geçen ay ailesiyle tanışmamı istediğinde son anda bir işi çıkmış, şehir dışına çıkmıştı. Bu beni onun aksine mutlu etmişti. Bundan haberi yok tabi sonra zaten işlerimizden dolayı doğru düzgün görüşme fırsatımız olmadı. Tek sorun bu değildi ki, Melisa da gelmemişti bugün. Şu an odamda boş boş oturmuş, umutsuzca onun gelmesini bekliyordum. Sekiz seanstır rutini bozmamış kliniğe gelmişti ama bugün yoktu. Üstelik haber bile vermemişti. Bana bir keresinde okulundan dolayı geç kalabileceğini söylemişti ve numarasını vermişti. Ulaşabilmem için. Bu süreçte ondan öğrendiğim gerçeklerle aslında yaşadığı hayatın hiç de kolay olmadığını anlamıştım. Eğer bugün gelseydi bütün yaşadıklarına sebep olan o kişiyi söyleyecekti çünkü diğer geçen seanslarda asla bir isim kullanmamıştı. İçinde saklamıştı. Bu işin peşini kolay kolay bırakmazdım. Telefonu elime aldım ve isminin üzerine tıkladım.

Genç Hastam

Onu böyle kaydetmiştim.

Bir süre çaldı... çaldı ama yanıt veren olmadı. Tam aramayı kapatacakken karşı taraftan bir ses geldi. Fısıltı gibiydi ama yine de duymuştum.

"Kurtarın beni!" demişti, hışırtı sesleri geliyordu arkadan. Bu oydu. Farkına vardığım şeyle kalakaldım bir süre, sonra " Sen misin Melisa ?" dedim korkuyla ama cevap gelmedi, hat kesilmişti.
Sadece onu kurtarmamı istemişti ama kimden ve neyden olduğunu söyleyemeden telefon yüzüme kapanmıştı.
Belki de benimle bir oyun oynuyordu.
Kesinlike karışmamalıydım çünkü bu başıma bir belayı daha almak olurdu. Hayır yani böyle bir durum varsa bile ailesinin eli kolu çok uzundu, kısa sürede onu bulacaklardır.
Ya başını bir şey gelirse, zamanında yetişmezlerse. Bunu vebalini alabilir misin?

Bir şeyler yapmak için çok da düşünmeye gerek yoktu. Çantamı ve telefonumu elime alıp koşar adımlarla odamdan çıktım. Asansöre binip -2. kata basıp otoparka inmek için bekledim.
Arabayı dışarı çıkarır çıkarmaz emniyetten tanıdığım birini aradım. Üniversiteden tanışıyorduk ve iyi bir insan olduğunu düşünüyordum. Bana bu konu da yardım edecek tek kişi oydu.
Bir kaç defa çaldıktan karşı taraftan yanıt gelmişti, sonunda.
"Ooo, Dr. Hanım siz bizi arar mıydınız?" dedi, şakayla karışık bir sitemle .

"Merhaba Akif, nasılsın ?" hızlıca sözlerimi sıralamıştım çünkü biran önce bu günlük rutin konuşmaları geçip asıl konuya gemek istiyordum.
"İyiyim sen ?"
" Ben de iyiyim teşekkür ederim" dedikten sonra duraksadım. Konuyu nasıl en sade haliyle anlatacağımı düşünüyordum.

" Hangi rüzgar attı da beni aradın ?" onu neden aradığımı anlamıştı, zeki çocuk. " Sana bir numara versem bana en son ki konumunu bulabilir misin ?" dedim, bulacağından emindim oysa." Ne oldu ?" dedi, merakını gizleme gereğini duymadan.
"Önemli bir şey değil sadece bir hastamla ilgili" fazla ayrıntıya girmedim.
"Orasını anladım zaten, yoksa aramazdın. Her neyse numarayı at bana ve benden haber bekle" duymak istediğim şey, işte buydu ama küçük bir problemimiz vardı. Numaranın sahibini araştırınca elbette öğrenecekti kim olduğunu ve ailesine haber verme gafketinde bulunabilirdi.
"Yalnız çok önemli bir nokta var Akif, ne olursa olsun kimsenin bundan haberi olmayacak" dedim.

Şimdilik

"Daha da meraklandım şimdi, kim bu gizemli kişi ?"
Ülkenin en tanınmış insanlarından biri olan Kemal Karahanlı'nın biricik kızı.
" Öğrenirsin zaten ve şimdiden teşekkür ederim sana."

"Öyle olsun Dr. Hanım, görüşmek üzere!"

"Görüşürüz, komiser!"

Telefon konuşmam biterken bende geleceğim yere varmıştım. Beni neyin beklediğini bilmiyordum, bu da gerilmeme neden olmuştu. Aklımda elbette bir plan vardı ama pürüz çıkma ihtimali de yüksekti.
Hava kararmış ve neredeyse saat altıyı bulmuştu. Kış aylarının zararları işte. Arçatan inmeden önce şöyle aynadan kendime baktım, çeki düzen verdim. Üzerimde krem rengi, boyu diz kapağımı bulan bir kalem etek vardı. Ona uyumlu olacağını düşündüm bordo bir kazak giymiştim. Bu koyu kahverengi gözlerimi daha da belirginleştiriyordu. Daha önce onlarla tanışmadım ve şimdi Melisa olmadan davetiz bir şekilde evine gidecektim. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açıp araçtan indim. Karşımda ışıkları cıvıl cıvıl parlayan bir villa vardı, tıpkı onun anlattığı gibiydi. Kocaman siyah sürgülü bir kapısı olan ve etrafı çitlerle kaplı evdi. Bana cezaevini hatırlatmıştı. Çok da uzakta olmayan güvenlik kulübesi gözüme çarpmıştı, oraya doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım. Yaşadığım stres ise her an beni geri döndürebilecek cinstendi. Planımı baştan sona kadar tekrar düşündükten sonra zile basabilmiştim. Kendimi korku filminde hissediyordum. Kapı aralandı ve tıknaz bir adam göründü. Beni görünce kaşlarını çatmıştı hemen, sanki hayatı boyunca bunu yapmış gibiydi. Yüzü kırış kırıştı." Kime bakmıştınız ?" dedi, asabi bir tavırla.
" İyi akşamlar beyefendi ben Eylül Darıca, Melisa'nın bir arkadaşıyım ve onu görmeye geldim." dedim.

Aferin iyi gidiyorsun

Kaşlarını kaldırıdı, beni baştan aşağı süzdü sonra "Arkadaşı ha ?"dedi, yüzünde tuhaf bir şaşkınlık vardı. Az önceki davranışı ise mide bulandırıcıydı.
" Evet, sorun nedir ?" sinirlenmiştim ona bu da sesimin boş sokakta yüksek yankılanmasına neden olmuştu. İki kolunu birbirine geçirdi.Kibirli bir ifadeyle

" Burası çöplük değil ve her önüne geleni almıyoruz içeri" dedi. Yüzünde iğrenç bir sırıtma da vardı. Onu yumruklarımla öldürmek istedim ama lanet olsun ki sırasın değildi.
Sakin kalmalısın

Evet ama bu ona iyi bir ders vermeyeceğin anlamına gelmez. "Sizde ki bu sahte özgüvene hayret kaldım açıkçası, yoksa evin sahibi siz misiniz ?"
küçümseyici bir bakıştan sonra "Aaa!!! Hayır siz değilmişsiniz ama! Ne üzücü değil mi!" kullandığım her kelimeden sonra yüzündeki ifade yavaş yavaş değişti. Şimdi kızgın bir boğa gibi görünüyordu, her an üstüme atlayacaktı sanki.
" Sen ne..." dedi, kekelemişti. Elimi kaldırıp susturdum hemen. Daha fazla bu gerizekalıyla burda zaman kaybetmeyecektim.
"Bakın eğer şu an içeriye girmeme müsade etmezseniz sonra olacaklardan ben sorumlu değilim. İnanın beni saatlerce kapıda beklettiğinizi memnuniyetle iletirim. Zaten geç kaldım!" dedim, iyi bir ayar vermiştim. İşe de yaradı, kapıyı açıp önümden çekildi. Onu ardımda bırakarak giriş kapısının önüne geldim. Zile bastım.
Bir dakika geçmeden açılmıştı, karşımda tonton bir teyze vardı şimdi.

"Buyur kızım ?" dedi, güler bir yüzle.
" İyi akşamlar hanımefendi, ben Melisa'nın arkadaşıyım onun için geldim"

"Ama o daha okuldan gelmedi ki!" dediğinde, Allah aşkına bu saatte ne okulu demek istesemde sessizliği korudum. Kesin bir şey varsa o da evde olmayışıydı.
" Adınızı öğrenebilir miyim ?"

"Saliha, kızım.."

Demek o meşhur yardımcı sensin, kızın onu sevmesi kadar normal bir şey yoktu

Tam bir şey diyecekken içerden bir ses geldi. " Gelen kim ?" ikimizin de irkilmesine neden olmuştu bu soru.
Saliha içeriye döndü " Kızınızın arkadaşı Ebru Hanım!" dedi.

Annesi evdeydi bugün

" Kapıda bekletme, içeriye al lütfen!" buram buram şaşkınlık kokuyordu konuşmasında. Onun direktifiyle beni içeriye davet etmişti Saliha Teyze. Evin içi de dışı gibi ışıl ışıldı ama garp bir hava vardı sanki. Tarif etmek zordu, şu an.
Beni karşılamak için ayağa kalkan kadına baktım, nasıl biri olduğumu gördüğünde bir süre kalakalmıştı. Sonra kendini toparladı, elini sıkmam için uzattı. "Hoşgeldiniz, ben Ebru Karahanlı!" dedi, inci gibi dişleriyle gülümsedi. Bakımlı ve güzel bir kadındı, kızının kime çektiği belli oldu. Elini sıkarak "Teşekkür ederim, Eylül bende " dedim onun aksine sadece tebessüm etmiştim. Gözlerimin içine içine baktı, tanımaya çalışıyormuş gibi bir hali vardı. Başaramayınca " şuraya oturabilirsin!" dedi, arkamdaki tekli koltuğu işaret etti. Söylediği yere geçip oturdum. Gergin bir ortamdı, her haliye.
" Kızımın..." dedi, beni gösterip devam etti." Böyle bir arkadaşı olduğunu bilmiyordum"

Keşke sadece bunu bilmeseydiniz demek istedim ama dilim varmamıştı, söylemeye.

"Daha yeni çünkü, iki ay önce tanıştık" doğruyu söyledim.

" Nerede tanışmıştınız ?" meraklı gözlerle bakıyordu.
" Bir cafede" dedim, gerçeği saklayarak. Başını salladı "Bu arada ne içersiniz, sormayı unuttum!" yerinden kıpırdandı. Ev sahibi olduğu ve benimde misafir olduğum aklına yeni gelmişti.
"Zahmet olmasın, ben birazdan kalkıcam." Gözlerini kocaman açtı. "Olur mu öyle şey, buraya kadar gelmişsin" dedi, kapıya baktı " Hem birazdan Melisa da gelir zaten." Yanılıyorsunuz Ebru Hanım. Teklifini kabul ettim. " Bir çay alabilirim o halde." O, Saliha'a teyzeye içeceklerimizi söylerken bende telefonuma göz ucuyla baktım ama hayır henüz bir bildirim yoktu.

Bana döndü sonra "İçeceklerimiz gelene kadar sohbetimize devam edelim" arkasına yaslandı " Kaç yaşındasın ?"dedi. Sıradan bir soru gibi sormamıştı. Küçük kızının benim gibi biriyle neden görüştüğünü merak ediyordu. "25" dedim ama sadece dört ay kalmıştı bir yaş daha almama. Kaşlarını çattı " Kızımla aranızdaki yaş farkı fazla değil mi, arkadaş olmanız için!" dedi. Anlaşılan kızı dünyaya getirdiği için arkadaş seçimini bile karışma hakkını buluyordu kendinde.
Yazık, keşke aklınız buna çalışacağına kızınıza annelik yapabilseydiniz dilimin ucuna kadar geldi bu sözler ama tuttum kendini. Şimdi olmazdı.

"Bu bir sorun mu teşkil ediyor sizin için ?" yüz ifadesi biranda değişti. Baskıcı bir anne misiniz? demek istediğimi anlamıştı.

"Hayır, sadece şaşırdım!" dedi, düştüğü durumu toparlamaya çalıştı.
Saliha teyze de istediklerimizi getirmişti ama benim içesim kalmamıştı artık. O kız kim bilir ne haldeydi, biz burda oturmuş sohbet ediyorduk! Ayağa kalktım.

"Müsadenizle Ebru Hanım, benim artık gitmem gerekiyor. Melisa'nın geleceği de yok."

"Ama..." itiraz edecek gibiydi, sözünü kestim. "Teşekkür ederim ama inanın vakit kalmadı, iyi akşamlar size" onu ardımda bırakırak kapıya yürüdüm. Kapı kolunu tutmamla açılması bir oldu.
Karşımdaki yüzler tanıdıktı. Burak ve arkadaşı Emir Keskin. Ondan da bahsetmişti Melisa. Tanımadığımı zannederek. İlk tepki Burak'dan geldi.

"Sizin burda ne işiniz var ?" dedi, meraklanarak.

"Kız kardeşinize ulaşamayınca merak ettim" beni anlayacak birini bulmuştum sonunda.
"Her hastanızı böyle düşünür müsünüz ?" Bu manidar soru abisinden değil, ondandı.

"Elbette hayır ama iki aydır düzenli olarak seanslarına gelen hastama ne olduğunu merak ettim" bakışlarımı Burak'a çevirdim. "Üstelik sona bu kadar yaklaşmışken" dedim.
"Bugün sınavı vardı, belki...." elimi kaldırıp susturdum onu.

"Allah aşkına yeter! Bu saate kadar sınav mı olurmuş!" dedim, ailesinin ilgisizliği karşısında öfkeme hakim olamamıştım.

Burak'ın aldığı tepki onu düşünmeye itti. "Ne demek istiyorsunuz ?" dedi, aksi bir tavırla.

Derin bir nefes aldım, onları uyandırmanın vaktiydi.

"Sadece cep telefonlarınıza bakar mısınız ?"

 

Desteklerinizi bekliyorum

Takip, oylama ve yorum atmayı unutmayın

Gelecek bölüm esas başrol karakterler tanışacak

 

 

 

 


 


 

 

 

 


 

 

Loading...
0%